Eskilerin deyimiyle “nevi şahsına münhasır” edebiyatçılarımızdan Can Yücel (21 Ağustos 1926 – 12 Ağustos 1999), bilindiği üzere sanal mecralarda adına en çok aforizma ve şiir yakıştırılan (!) şairlerimizden biri.

Şairin üslubu ve siyasi duruşuyla hiçbir alakası olmayan sayısız şiir sanal alemde şahsına izafe edilerek paylaşılıyor.

 

yücel can

 

Özellikle doğum gününde / vefat yıl dönümlerinde yaygın şekilde Can Yücel’e ait olmayan söz ve şiirler kendi imzasıyla paylaşılıyor.

 

Sahte Can Yücel Şiirleri

 

Şaire ithaf edilen bu sözlerden bir kısmı Malumatfurus.org’da daha önce incelenmişti.

 

Can Yücel’e ait olmayan şiirlere dair tespitleri tek bir yazıda derlemenin fayda sağlayacağını düşündük…

 

Sağlık Olsun / “Öyle Sabah Uyanır Uyanmaz Fırlama Yataktan”

 

SAĞLIK OLSUN
Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama
Yarım saat erkene kurulsun saatin
Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin..
Pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart
Çek kızarmış ekmek kokusunu içine
Bak güzelim kahvaltının keyfine..
Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,
Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin
Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile
Sonra koş git işine, dünden, önceki günden,
Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla,
Ohhh şöyle bir hafifle
Bir güzel kahve ısmarla kendine, seni mutlu eden sesi duymak için alo de
Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çık
Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa
Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak
Çiçek görürsen kokla, köpek görürsen okşa, çocuk görürsen yanağından makas
al..
Sonra, şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı, sen çok dar da iken kimler seni
ferahlattı, hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı?
Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara
Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor..
Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak, yüzünde güller
açtıracak..
Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun.. Yemeğin ne olursa olsun,
masanda illaki kumaş örtü olsun..
Saklama tabakları, bardakları misafire
Sizden ala misafir mi var bu dünyada
Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil, vazife yapar gibi hiç
değil,
Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi , eksik
bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının..
Gece evinde, dostların olsun
Sohbet mezen, **kahkahan** içkin olsun..
Arkadaşım, hayat bu daha ne olsun?Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!

 

“Sağlık Olsun” Adlı Şiirin Can Yücel’e Ait Olduğu İddiası

 

Kadın Dediğin

 

KADIN DEDİĞİN

Kadın dediğin iyi sevişecek arkadaş.
Koyun gibi yatmayacak, kımıl kımıl olacak yatakta.
Aklını başından alacak ama, aklını sadece bununla yormayacak.
Delireceksin ama delirmen hastalıktan olmayacak.
Uzanıverdi mi yanına boylu boyunca, göğsünde atan kalbinin yerine koyacaksın kendini, ruhunu, herşeyini.
Aşksız yatmayacak yatağa ve sen bunu bileceksin.

Kadın gibi kadın olacak kadın dediğin, çıtır çerez niyetine yemediğin.
Bir gecelik değil, ömürlük olacak ömürlük.
Yıllara rehaveti değil huzuru taşıyacak.
En seksi leydi olmayı da bilecek,hanım sultan olup sözünü geçirmeyi de.
Cıvık konulara takılıp zaman tüketmeyecek, küfretmeyecek,
Kadın dediğin ayıp nedir bilecek.

Sıkboğaz edip seni yalancı durumuna düşürmeyecek.
Seni öyle bir tutacak ki arkadaş, sen bile şaşıracaksın öyle tutulduğuna. iki lafın başı, her
tartışmada ayrılalım tehtidi savurmayacak.
Sabırlı olacak ve asla gururuna dokunmayacak…

Tuzu az, şekeri çok gibi limiti olmayan prosedürlerle yemeklerle işi olmayacak.
Şöyle pastırmalı kurufasülyenin yanına tereyağlı pilavı konduracak şüphesiz.
Salatasız oturmayacak yemeğe.

Temiz olacak herşeyden önce mesela köfteyi mıncıklarken elleri yahut pahalı parfümlerin
sindiği, boyacı küpü gibi, her öptüğünde bulaşık bir tadın kaldığı bir kadını öpmeyeceksin.
Buram buram aşka sarılacaksın arkadaş.
Buram buram kadın kokacak kadın dediğin.

Kadın dediğin güzel olacak…
Zeki olacak zeki, seni bir hamur gibi karmasını da bilecek, o hamura kendini katmasını da…
Paranın güzelliğini bilecek ama ne parasızlığın ezikliğini ne de paranın kudurmuşluğunu yaşayacak.
Değerlerini bir anlık hevesler uğruna terketmeyecek.
Namussuzluğunu , ahlaksızlığını ancak ve ancak seni baştan çıkarırken kullanacak, yan gözle adam kesmeyecek ,başka sevgili edinmeyecek.

Sarışın, renkli gözlü uzun bacaklı, beyaz tenli, ince bilekli dilber filan fasarya…
Kadın dediğin hatun olacak arkadaş, sözüne güvenilir, olacak.
Bileceksin ki konuşulanlar burada kalır, kapıdan çıkmaz bir daha.
Ağzı sıkı olacak kadın dediğin.
Sırrını tutacak ama gününü bekleyip kusmayacak…

Para lazımcılardan, kürkçülerden, cep telefonu manyaklarından, dırdırcılardan,
unutkanlıklarını senin üzerine atanlardan, kendi yetersizliğini seni suçlayarak rahatlayanlardan,
raf süslerinden, tehditkarlardan, kaçaklardan, kıkırdayanlardan, boş bakanlardan olmayacak.
Saflığı, cahilliği, aptallığı oynamayacak, biraz ukala olabilir ancak sana rol yapmayacak.
Bir şeyi çok isterse ve inançları doğrultusunda yapacak.

En önemlisi kendini sevecek arkadaş, kendini sevmeyen kadından sana ne hayır gelir.
Bir bakarsın ki yıllar sonra bu kadınla ne yatağa sığabiliyorsun, ne toprağa…

Koluna takıp gezmesini de bileceksin gururla, koynuna çekip sevişmesini de şehvetle.

Analığını da bilecek, çocuklarından saygı görmeyi de, anaya babaya hürmet etmeyi de…

Kadın kadın olacak be, seni sadece sen olduğun için, sensin diye sevecek.
Parayla pulla, kariyerle,kimin ne dediğiyle ,sınırlamayacak.
Hem sevgilin, hem arkadaşın, hem annen, hem çocuğun olacak, bağrına basacaksın huzurla…
Bileceksin ki evde ‘O’ kadın tarafından beklenmenin zevkini hiçbir zevk yaşatamaz sana…

Öyle bir kadın işte…
Nerede öyle kadın yoktur deme…

Sen de adam olacaksın seçmesini bileceksin!

 

https://www.malumatfurus.org/kadin-dedigin-siiri

 

Her Şey Sende Gizli / Saklı

 

HER ŞEY SENDE SAKLI

Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç…
Sevdiklerin kadar iyisin

Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,

Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin…

 

“Her Şey Sende Gizli” Şiirinin Can Yücel’e Ait Olduğu İddiası

 

Önüne Geçemediğin Tek Şey Kaderdir / Hayat Dediğin

 

“Önüne geçemediğin tek şey kaderdir.

Seni yaşama bağlayan her şey

aslında bir mucizedir.

Bugün yaşadığın her şey

dünden kalma sebeplerdir.

Ve aslında hayat dediğin;

Yaşayabildiğin kadar güzeldir…”

 

Can Yücel’e Atfedilen “Ve Aslında Hayat Dediğin; Yaşayabildiğin Kadar Güzeldir” Dizelerini İçeren “Önüne Geçemediğin Tek Şey Kaderdir” Şiiri

 

Özledim Seni

 

ÖZLEDİM SENİ

 

özledim seni…
ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
beynimi uyuşturuyor özlemin…
çok sık birlikte olmasak bile
benimle olduğunu bilmenin
bunca zamandır içimi ısıttığını
yeni yeni anlıyorum
Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp
mütemadiyen bir boşluğa
Sabahları seni okşayarak başlamaları
aksamları her isi bir kenara koyup
seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
oynaşmalarımızı,
yürüyüşlerimizi,
sevimli haşarılığını,
çocuksu küskünlüğünü…
Nasılda serttin başkalarına karşı
beni savunurken;
ve ne kadar yumuşak
bir çift kısık gözle kendini
ellerimin okşayışına bırakırken
Gitmeni asla istemediğim halde
buna mecbur olduğunu görmek
ve sana bunları söylemeden
”git artık” demek
”beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk
kavuşacaksın mutluluğa”
demek sana nede zor
seni görmemek ve belki yıllar sonra
karsılaştığımızda
bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden…
yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek….

 

Can Yücel’e Ait Sanılan “Özledim Seni” Adlı Şiir

 

Gitmek

 

GİTMEK

 

Bu günlerde herkes gitmek istiyor
Küçük bir sahil kasabasına
Bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara…

 

Hayatından memnun olan yok.
Kiminle konuşsam aynı şey…
Her şeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.

 

Öyle “yanına almak istediği üç şey” falan yok.
Bir kendisi
Bu yeter zaten.
Her şeyi, herkesi götürdün demektir..
Keşke kendini bırakıp gidebilse insan.
Ama olmuyor.

 

Hani kendimizden razıyız diyelim, öteki de olmuyor.
Yani her şeyi yüzüstü bırakmak göze alınmıyor.

 

Böyle gidiyoruz işte.
Bir yanımız “kalk gidelim”,
öbür yanımız “otur” diyor.

 

“Otur” diyen kazanıyor.
O yan kalabalık zira…
İş, Güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,
Güvende olma duygusu…
En kötüsü alışkanlık
Alışkanlığın verdiği rahatlık,
Monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.
Kalıyoruz…
Kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz.

 

Evlenmeler…
Bir çocuk daha doğurmalar…
Borçlara girmeler…
İşi büyütmeler…
Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.

 

Misal ben…
Kapıdaki Rex’i bırakıp gidemiyorum.
Değil bu şehirden gitmek,
İki sokak öteye taşınamıyorum.
Alıp götürsem gelmez ki…
Bütün sokağım köpeğim olduğunun farkında
Herkes onu o herkesi seviyor.
Hangi birimizle gitsin?

 

“Sırtında yumurta küfesi olmak” diye bir deyim vardir;
Evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin
Kendi imalatımız küfeler.

 

Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada.
Ölüm var zira.
Ölüme inat tutunmak lazım.

 

Bari ufak kaçışlar yapabilsek.
Var tabi yapanlar, ama az
Sadece kaymak tabakası
Hepimiz kaçabilsek…
Bütçe, zama, keyif… Denk olsa.
Gün içinde mesela…
Küçücük gitmeler yapabilsek.

 

Ne mümkün
Sabah 9, aksam 18
Sonra başka mecburiyetler
Sıkışıp kaldık.
Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli
Bu kadar ağır olmamali.

 

Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
Bir ömür karşılığı, bir ömür yani.
Ne saçma…
Bahar mıdır bizi bu hale getiren?
Galiba.

 

Ben her bahar aşık olmam ama
Her bahar gitmek isterim.
Gittiğim olmadı hiç.
Ama olsun… istemek de güzel.

 

“Gitmek” Şiirinin Can Yücel’e Ait Olduğu İddiası

 

Eğer

 

EĞER

 

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması
mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,
en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde ‘onca ayrılığın birinci dereceden failidir’ denmeseydi eğer.

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın
eğer.

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
ya canım ellerini tutmak isterse…

Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!

 

“Eğer” Başlıklı Şiirin Can Yücel’e Ait Olduğu İddiası

 

Aslında Bir Ben Sevdim Seni

 

“aslında hiç kimse sevmedi

bir ben sevdim seni

severmiş gibi değil

kana kana sevdim seni

tıka basa sevdim

dolu dolu sevdim

 

aslında kimse sevmedi seni

sevmekten çekindi

oysa ben

yana yana sevdim seni

bile bile sevdim

aklımdan zorun var gibi

aklıma silah dayanmışcasına

mecburmuş gibi

ve başka çarem yokmuşcasına

bir ben sevdim seni

 

aslında bir sen sevmedin beni

herkesi sevdiğin gibi”

 

Can Yücel’e Ait Sanılan “Aslında Bir Ben Sevdim Seni” Adlı Şiir

 

Çaya Kaç Şeker

 

ÇAYA KAÇ ŞEKER

Yalnızlığa dayanırım da, birbaşınalığa asla..
Yaşlanmak hoş değil duvarlara baka baka..
Bir dost göz arayışıyla.
Saat tıkırtısıyla…..

Korkmam
Geçinip gideriz biz mutluluğumla,
ama
‘Günün aydın, akşamın iyi olsun’ diyen biri olmalı..
Bir telefon sesi çalmalı arasıra kulağımda…
yoksa
Zor değil, hiç zor değil,
demli çayı bardakta
karıştırıp bir başına
yudumlamak doyasıya….
Ama
‘çaya kaç şeker alırsın? ‘
Diye soran bir ses
olmalı ya ara sıra……

 

“Çaya Kaç Şeker” Şiirinin Can Yücel’e Ait Olduğu İddiası

 

Davet

 

Şunları bir araya toplayayım.
Bir güzel muhabbet edelim” diye düşündüm.

Mutfak işinden de anlarım.
Donattım sofrayı.
Bayağı uğraştım.
Hepsinin, ayrı ayrı ne
yemekten, ne içmekten
hoşlandığını iyi bilirim.
Bayağı da para gitti.

Birinin yediğini öbürü yemez.
Ötekinin içtiğini beriki içmez.
Dört kişilik sofra kurdum.

Mumları da yaktım.
Bak hepsi, Erick Satie severdi.
Hatırladım.
Müziği de ayarladım.

Geldiler.

20 yaşında ben,
35 yaşımda ben,
40 yaşımda ben ve
bugünkü ben dördümüz.

Birden yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum.
Kırk yaşımın karşısına da, ben geçtim.
Yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.

Yatıştırayım dedim.
“Sen karışma moruk” dediler. Büyük hır çıktı.
Komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.

Evin de içine ettiler.

Bende kabahat.
Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine …

 

“Davet” Adlı Şiirin Can Yücel’e Ait Olduğu İddiası

 

“Bilgiyle.. Sevgiyle.. Merhametle.. Ancak O Zaman Ulaşırsın İnsan Olmanın Erdemine”

 

Kendine bak kendine..
Özüne ..Sözüne.. Benliğine..
İlgilenme kimseyle..
Kim ne yemiş, ne giymiş
Bundan sanane..
Sen kendini besle..
Bilgiyle..
Sevgiyle..
Merhametle..
Ancak o zaman ulaşırsın
İnsan olmanın erdemine..

 

Can Yücel’e Ait Sanılan “Bilgiyle.. Sevgiyle.. Merhametle.. Ancak O Zaman Ulaşırsın İnsan Olmanın Erdemine” Mısraları

 

Bağlanmayacaksın

 

BAĞLANMAYACAKSIN

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
“O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden…
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları…
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
“O benim.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin…
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, ya da pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…

 

“Bağlanmayacaksın” Başlıklı Şiirin Can Yücel’e Ait Olduğu İddiası

 

Darmadağın

 

Darmadağın

 

Yahu kadın!

Ben seni darmadağın seviyorum.

Nedir bu derli toplu olacağım derdi?

Saçın dağınıkmış

Üstün başın berbatmış

Yüzün gözlerin yorgunmuş

Bunlardan bana ne?

 

Geceler boyu yüzüme gözüme bulaşan başkası sanki!

 

Ben seni benim dağınıklığıma karışasın diye sevdim.

Hangi ağacın bir diğerine karışmış kökleri düzgün ki?

Hangi dağ bir öbürünün hizasında?

Hangi göl kıvrım kıvrım değil?

Hangi bulut öyle, onlar kadar dağınık?

 

Onlar kadar güzelsin diyorum,

Uzayan gölgem ol,

Karanlığınla bile dokun, yeter diyorum,

Dinletemiyorum.

 

Can Yücel’e Ait Olduğu İleri Sürülen “Darmadağın” Başlıklı Şiir

 

“Fazla Kurcalamayın Hayatı, Vicdanınız Temizse, Yüreğiniz de Güzelse.. Yaşayın Gitsin İşte..”

 

Fazla kurcalamayın hayatı,
Sağlığınız yerindeyse,
Vicdanınız temizse,
Yüreğiniz de güzelse..
Yaşayın gitsin işte..
Gerisi laf ola, beri gele..
Hayat bu kadar basit bir hadise..

 

Can Yücel’e Ait Sanılan “Fazla Kurcalamayın Hayatı, Vicdanınız Temizse, Yüreğiniz De Güzelse.. Yaşayın Gitsin İşte..” Dizeleri

 

Farkında Olmalı İnsan / Ömür Dediğin

 

FARKINDA OLMALI İNSAN

 

Farkında Olmalı İnsan…
Kendisinin, Hayatın Olayların, Gidişatın Farkında Olmalı.
Farkı Fark Etmeli, Fark Ettiğini De Fark Ettirmemeli Bazen…
Bir Damlacık Sudan Nasıl Yaratıldığını
Fark Etmeli.
Anne Karnına Sığarken Dünyaya Neden Sığmadığını
Ve En Sonunda Bir Metre Karelik Yere Nasıl Sığmak Zorunda Kalacağını
Fark Etmeli.
Şu Çok Geniş Görünen Dünyanın, Ahirete Nispetle Anne Karnı Gibi Olduğunu
Fark Etmeli.
Henüz Bebekken ‘Dünya Benim!’ Dercesine Avuçlarının Sımsıkı Kapalı
Olduğunu, Ölürken De Aynı Avuçların ‘Her Şeyi Bırakıp Gidiyorum
İşte!’ Dercesine Apaçık Kaldığını
Fark Etmeli.
Ve Kefenin Cebinin Bulunmadığını Fark Etmeli.
Baskın Yeteneğini
Fark Etmeli Sonra.
Azraillin Her An Sürpriz Yapabileceğini,
Nasıl Yaşarsa Öyle Öleceğini
Fark Etmeli İnsan
Ve Ölmeden E vvel Ölebilmeli.
Hayvanların Yolda Kaldırımda Çöplükte
Ama Kendisinin Güzel Hazırlanmış Mükellef Bir Sofrada Yemek Yediğini
Fark Etmeli.
Eşref-İ Mahlukat (Yaratılmışların En Güzeli) Olduğunu
Fark Etmeli.
Ve Ona Göre Yaşamalı.
Gülün Hemen Dibindeki Dikeni, Dikenin Hemen Yanı Başındaki Gülü
Fark Etmeli.
Evinde 4 Kedi 2 Köpek Beslediği Halde
Çocuk Sahibi Olmaktan Korkmanın Mantıksızlığını
Fark Etmeli.
Eşine ‘Seni Çok Seviyorum!’ Demenin Mutluluk Yolundaki Müthiş Gücünü
Fark Etmeli.
Dolabında Asılı 25 Gömleğinin Sadece Üçünü Giydiğini, Ama Arka
Sokaktaki Komşusunun O Beğenilmeyen Gömleklere Muhtaç Olduğunu
Fark Etmeli.
Zenginliğin Ve Bereketin, Sofradayken Önünde Biriken Ekmek
Kırıntılarını Yemekte Gizlendiğini
Fark Etmeli.
FARK ETMELİ.
Ömür Dediğin Üç Gündür,
Dün Geldi Geçti Yarın Meçhuldür,
O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür, O Da Bugündür.

 

“Ömür Dediğin” Adlı Şiirin Can Yücel’e Ait Olduğu İddiası

 

Bir Kadın Seni Seviyorsa Sana Aittir

 

“Bir kadın seni seviyorsa sana aittir.
Mutlaka bir fotoğrafın vardır bir yerinde odasının, onu kaldırtma.
Bir kadın seni seviyorsa uyumadan önce dua ediyordur, senin adınla başlayan dualar ve biten senin adınla onu susturma.
Bir kadın seni seviyorsa sana zarar veremez.
Yalnız genç adam, kadınlar vazgeçtikleri adamlara da acımayı beceremez, bu da kalsın aklında..
Bir kadın seni seviyorsa koklayarak öper seni,
Seni seven bir kadın, sevdiği kadar sarılabilirse kemiklerin kırılır.
Ve bir kadın seni seviyorsa sen ne kadar güçlüysen o kadar güçlü hisseder kendini, onu yanıltma.

İlk darbede yere çakılma oğlum,
İlk imtihanda sınıfta kalma!
Ve asla,
Ama asla!
Araya umutsuzluğu sokma.
Orasıdır kadının şah damarı, umudu.
Kesildiği an, vazgeçer kadın;
Sevmekten,
Beklemekten,
Özlemekten,
Hatta dua etmekten…
Can havliyle, kaçar.
Yakalayamazsın.
Artık o kadını üstüne alınamazsın.
Sahip çıkamadığın kadına hesap da soramazsın.
Kadınları bomba gibi düşün genç adam… yanlış kabloyu kesersen onunla birlikte sen de patlarsın.

Bak oğlum!
Bu hayatta her şeyi alırsın, yalnız seni seven kadının yoktur fiyatı.
Seni her şeye rağmen sevebilen kadını satın alamazsın,
Cüzdanın kilo kaybettikçe, sevgileri eksilen sevgililerin olur en fazla.
Falan filan sonra,
Bilirsin ya…

Sen sen ol, o kadını satma!
Bir kadın seni seviyorsa kavga eder.
Hem birazdan boğazına yapışacak sanırsın, hem görürsün gözlerindeki korkuyu.
Kadınlar susmaz genç adam, susmuş kadın gitmiş kadındır.
Susmuş bir kadın için bitmiş bir adamsındır.
Bu kadınların değişmez ve değiştirilmesi teklif bile edilemez olan maddelerinden biridir.
Kadın olmanın kuralıdır..

Bir şey daha var;
Kuştur kadın.
Ve bir gökyüzü vardır her kadının.
Öyle bir havan olmalı ki adamım,
Senden göçmediği için, onu dondurmamalısın.
Bunu, bir zamanlar seni gökyüzü ilan etmiş kadının, başka bir gökyüzünde kahkaha atışını duyunca anlarsın…”

 

https://www.malumatfurus.org/bir-kadin-seni-seviyorsa-sana-aittir

 

Senin İçin Yasak Dediler

 

SENİN İÇİN YASAK DEDİLER

Senin için yasak dediler…

-Yasaklar çiğnenmek içindir dedim.

Senin için imkansız dediler…
-Önemli olan imkansızı başarmak dedim….
Senin için olmaz dediler…
-Dünya da olmayacak şey yok dedim.
Senin için zor dediler…
-Kolay olsaydı değeri olmazdı dedim.
Onda bulduğun nedir ki dediler…
-Herkeste arayıp bulamadığım dedim.
Senin için o ne dediler…
-Hayattaki gülen yüzüm dedim.
Ona öyle nasıl bağlandın dediler…
-Ben değil o ”bağladı” dedim.
Oda senin gibi sevdimi dediler…
İşte cevap veremediğim tek şey buydu.
Eğer bunu bilmiyorsan vazgeç dediler…
-”Vazgeçecek olsaydım sevmezdim” dedim….

 

Dostlar Irmak Gibidir

 

DOSTLAR IRMAK GİBİDİR

Dostlar ırmak gibidir
Kiminin suyu az, kiminin çok
Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca
Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya

İnsanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı,
Bulanık bir göl gibi…
Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi.
Uzaktan görünüşü çekici, aldatıcı
İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı….
Ne zaman ne geleceğini bilemezsiniz;
Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz!

İnsanlar vardır; derin bir okyanus…
İlk anda ürkütür, korkutur sizi.
Derinliklerinde saklıdır gizi,
Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız;
Yanında kendinizi içi boş sanırsınız.

İnsanlar vardır, coşkun bir akarsu…
Yaklaşmaya gelmez, alır sürükler.
Tutunacak yer göstermez beyaz köpükler!
Ne zaman nerede bırakacağı belli olmaz;
Bu tip insanla bir ömür dolmaz.

İnsanlar vardır; sakin akan bir dere…
İnsanı rahatlatır, huzur verir gönüllere.
Yanında olmak başlı başına bir mutluluk.
Sesinde, görüntüsünde tatlı bir durgunluk.

İnsanlar vardır; berrak, pırıl pırıl bir deniz.
Boşa gitmez ne kadar güvenseniz.
Dibini görürsünüz her şey meydanda.
Korkmadan dalarsınız, sizi sarar bir anda.
İçi dışı birdir çekinme ondan.
Her sözü içtendir, her davranışı candan…

İnsanlar vardır; çeşit çeşit, tip tip.
Her biri başka bir karaktere sahip.
Görmeli, incelemeli, doğruyu bulmalı.
Her şeyden önemlisi insan, önce insan olmalı…

 

Ey Yüreğim

 

EY YÜREĞİM

Ey yüreğim
Sen kasırgalara dayanmışsın
Rüzgârla mı yıkılacaksın
Başka çare yok yüreğim
Dosta düşmana karşı
Ayakta kalacaksın

Sen ne ayrılıklar görmüşsün
Ne acılar
Boşa yağmamış, bu başa karlar
Azmine boyun eğdi de dağlar
Şimdi seni mi ağlatacak bu çocuklar

Başka ne ki
Alev saçsa da arzu dolu o güzel gözler
Daha çocuk bunlar
Aşktan ne anlar
Çocuk bunlar
Bugün var, yarın yok

Ey yüreğim, sen hep, hedef oldun
Her bakış ok
Bırak, giden gitsin, sen kendine bak

Ey yüreğim
Sen kasırgalar atlatmışsın
Rüzgârla mı yıkılacaksın

Başka çaren yok yüreğim
Dosta düşmana karşı
Dimdik ayakta kalacaksın…

 

Bahar Temizliği

 

Kulpu kırık fincanları,
‘Zayıflayınca giyerim’ kotunu,
Son 5 aydır giymediğiniz kıyafetleri,
Arka balkona tıkıştırdığınız, bir gün yüzünü yenilerim pırıl pırıl olur dediğiniz o sandalyeyi,
Dibi kararmış tencereyi,
Taşındığınız hangi evden kaldığı, hangi kapıyı açtığı artık meçhul olan o anahtarları,
Sırf genç ve güzel çıkmışsınız diye yanınızda o hiç sevmediğiniz tiple poz verdiğiniz fotoğrafı,
Çekmecenin dibindeki müzik kasetlerini (kaset mi kaldı allah aşkına)

ATIN
Ohh bir ferahlayın bakalım. Tamam mı?

Şimdi ihtimalleri atın.
‘Olacaktı, son anda olmadı’ları atın, olmamış işte.
Takılıp kaldığınız o günü,
Düşünüp durduğunuz o lafı.
ATIN

Küstüğünüz için uzun zamandır görmediklerinizin aklınızda kalan son görüntüsünü,
Alındıklarınızın, gücendiklerinizin hiç umurunda olmayan o ‘olayı’
ATIN
O hiç beceremediğiniz yemeğin tarifini,
Kestiğiniz eski gazete küpürünü,
İçinizi kemiren o ukteyi
ATIN

Zamanı gelince yiyeceğiniz soğuk intikam yemeğini de dökün.
Soğuk yemeğin hiç tadı olmaz.
Cevabı olmayan soruları
Kaçırdığınız fırsatları
Atıldığınız işleri
Beceremediğiniz ilişkileri
Kişisel gelişim kitaplarını
ATIN

Arkanızdan konuşanları,
Önünüzü kapayanları,
Alamadığınız terfiyi,
Oturamadığınız evi,
‘Şimdiki aklım olsa’ları,
Aldığınız en kötü karneyi,

Hatta en iyi karneyi,
Çalışmayan saatleri,

İşe yaramayan fikirleri,
Kaçan trenleri,
Zamansız yaşlandıran dertleri,
‘O gün’ olanları,
Halının altına süpürdüklerinizi,
Dolabın dibine iteklediklerinizi
ATIN
Bakın, ne güzel güneş çıktı.

 

Boşver Be Yaşı Başı

 

BOŞVER BE YAŞI BAŞI

gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver?..
şöyle atıp koyu grileri-siyahları sabahtan,
sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna, ondan haber ver?
koyma bir kenara yüreğini, aç kapılarını,
gelene geçene yol verme girsin diye içeri ama
gömme başını toprağa bir çift güzel göz uğruna.
Bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda,
ama aklını kaybedecek bir aşk varsa avuçlarında,
bırak aksın yollarına.
yağ geç, yık geç, kimse inanmazsa inanmasın.
sen inan yüreğine,
hem ona geçmezse kime geçer sözün?..
büyü büyü… bak ellerin ayakların kocaman.
aklın da maaşallah yerinde,
e ne diye tutarsın yüreğini uçmasın diye.
akıllı ol, yüreğin gelir peşinden,
boşver yaşı başı,
aşk var mı aşk, sen ondan haber ver?
takılmışsın yüzündeki gözündeki çizgilere.
o çizgilerin yüreğine neler kazıdığını düşün,
atmak mı istiyorsun kendini bir dereye soğuk bir
kış günü, öl gitsin…
parayı pulu savurup,
bir balıkçı köyünde balık tutmak mıdır isteğin,
savrul gitsin…
Boş ver be yaşı başı, kim tutar seni kim,
kendi yüreğinden başka kim?.
Aklını al da öyle git,
ister bir duvara, ister bir od aya, ister kıra
bayıra vur da git.
Dert etme ellerini, onlar da gelir seninle
bırakmadıkça birine.
O biri de gelir gerçekten istediğin oysa,
seveceksen ve öleceksen uğruna…
yaşa be, yaşa da öyle git, gireceksen toprağa…
yaş 70’e gelse bile, hayat daha bitmemiş.
sen mi biteceksin?
çekeceksen bile bayrağı,
yaşadım ulan dibine kadar diyemiycek misin?

 

Ömür Dediğimiz Nedir Ki?

 

ÖMÜR DEDİĞİMİZ NEDİR Kİ?

Ömür dediğimiz nedir ki ?
Çay bardakta
Soğuyana dek geçen zaman
Çayınız bardakta soğumadan
Tadıyla için hayatı

Soğutmadan sevgileri
Soğutmadan sevdaları
Soğutmadan dostlukları
Yaşayın doyasıya

Seviyorsanız koşun ardından
Beş dakika bile duracak zaman yok
Kırmadan , incitmeden
Sevin İnsanı

Kırmaya zaman yok
Çayınız bardakta soğumadan
İçin çayınızı hayat geçiyor
Yaşamamak yüreklere zarar……

 

Seninle Olmanın En Güzel Yanı

 

SENİNLE OLMANIN EN GÜZEL YANI

“Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?

Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.

Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?

”Seni seviyorum” sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.

Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?

Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek…

Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?

Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.

Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?

Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana… Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek… Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.

Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?

Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak… Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.

Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?

Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek. Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde. Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.

Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?

Nereden bileceksin?

Sen benimle hiç olmadın ki. Olsaydın avuçlarım terlemezdi… Isırmazdım dilimin ucunu… Özlemezdim seni yanımdayken. Kıskanmazdım.

Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım yağmurlarda… Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda serhoş olmazdım.

Korkmazdım seni kaybetmekten ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize… Ve her kulaçta haykırırdım seni..

Ama sen hiç benimle olmadın ki…
YA AKLIN BAŞKA YERLERDEYDİ YA YÜREĞİN…”

 

Biraz Değiştim

 

İlk dizesinden mülhem “Biraz Değiştim” ismiyle bilinirlik kazanmış olsa da, asıl ismi “Değil” olan şiirin sahibi Çisel Onat.

 

“Biraz değiştim,

Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…

Değiştim…

Unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum,

Bir yanım kendimi kolluyor, bir yanım seni

Ben benimle savaşıyorum,

Seninle değil…

Sonucu kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın,

ne kazanabileni ne de kaybedeniyim…

Sorun değil…

Elbet Alışırım…

Biraz alıştım.

Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…

Alıştım!

Varlığını istemediğim tüm eksik yanları

Ve çokluğunu da, yokluğunu da istemediğim iki arada bir derede duyguya alışıyorum…

Bir yanım bırak diyor bir yanıma

Kesin değil! Henüz tanıştık…

Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…

Tanıdığımı sandığım bana daha yakınım artık

Duvarlara anlatırken öğrendiklerim kendi hakkımda

Ve aynalarda ağlarken gördüklerim kendi tarafımda

Bir yanım memnun oldum diyor,

Bir yanım tanıyamadım daha

Samimi değil…

Bir hayli kırıldım…

Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…

Canıma batan her halin felç gibi indi bedenime

Gözlerimden tut da ciğerlerime kadar kırgınım…

Aslında ne sana, ne olanlara…

Kendime kırgınım! ..

Maziye hiç değil, âna kırgınım

Anlatamadığım, anlayamadığım masalların bana yaptıklarına,

Dinlediğim şarkılarda bana seni anımsatan şarkıcılara,

Beni anladığın kelimelerin bana her şeyi anlatıyor gibi geliyor oluşuna

Bir hayli kırgınım…

Beni ben kırdım oysa…

İyi değilim.

Galiba yoruldum…

Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…

Kalbime, kalbimi kanıtlamaktan

Ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan

Ve dahası kocaman bir sahada tek başına koşmaktan yoruldum.

Aslında ne pişmanım ne de pes ediyorum! ..

Sadece beni kaybettikçe seni kaybediyorum.

Şu kalp denen, beni bana sorgulatıyor artık

Ki seni sorgulamamasını nasıl beklerim? ! ..

Toprağa bakan yanım senden zaten ayrı

Sana bakan yanımsa toprakla aynı

Hıh! Ne yaparsan yap, gördüğünün seni görmesini bekleyemezsin!

Gözlerim yorgun…

Dudaklarım, dudaklarım hissiz…

Dokunulmadan geçen yıllar bana ağır…

Sarılmadan geçip giden uğurlamaların, kavuşmaları hep beklentisiz

Söyleyemediklerini söylesen de şimdi

Sesine aşina yanım, onca sessizlikten sonra artık sağır!

İsteyerek değil…

Çok çalıştım

Paylaştığımız hayatımızda bıraktığın onca üstü kapalı git izine

Beni yerle bir eden kendince açık olan her tepkiye

Ve bence bana tanımadığım bir adamı göstermene rağmen

Daha önce de gitmiştim…

Çok çalıştım…

Paylaştığımız hayatımızda bıraktığın onca üstü kapalı git izine

Beni yerle bir eden kendince açık olan her tepkine

Ve bende bana tanımadığım bir adamı göstermene rağmen

Gitmek için, bitmek için, sana huzur vermek için

Çok çalıştım…

Daha öncede gitmiştim…

Kendi isteğimle…

Anladım ki daha önce sevmemiştim!

Çok çalıştım inan

Değişen yanımın aslında hep aynı olduğunu göstermeye

Her defasında daha da tozlanan canımı kırmadan korumaya

Ve alışmaya kendime…

Bu göz gözü görmez dumanlı halime

Çok alışmaya çalıştım hem de…

Tanıştım seninle doğan yanımla da, ölen yanımla da

Birini yaşattım! Yaşatıyorum da hala

Ama diğerinin ölmesine engel olamıyorum da

Yorulmak, dinlenmekten geçmiyor

An be an çöküyor, insanın içindeki güç

Işığı sönüyor…

Beyaza dönüyor rengi git gide

Hissizleşiyor…

Ne yormak istedim seni,

Ne de yormak kendimi

Çok çalıştım

Gitmeye de kalmaya da…

İkisi de aynı acı.

Kolay değil!”

 

Can Yücel’e Ait Sanılan “Biraz Değiştim” Başlıklı Şiir

 

Tersten Yaşamak

 

TERSTEN YAŞAMAK

Yaşamın en tatsız tarafı sona eriş şeklidir…

Şüphesiz ki yaşamı tersten yaşamak daha güzel, hatta mükemmel olurdu.

Nasıl mı?

Cami’de uyanıyorsunuz.

Bir tahta sandık içerisinde, herkes karşınızda saf durmuş, iyiliğinize dua

ediyor ve tüm haklar helal edilmiş vaziyette tabuttan doğruluyorsunuz,

yaşlı, olgun, ve ağırbaşlı olarak.

Herkes etrafınızda, büyük bir itibar, iltifatlar, çocuklar torunlar hepsi

hazır.

Arabanıza kurulup evinize gidiyorsunuz.

Doğar doğmaz devlet size maaş bağlıyor, aylık veya üç ayda bir maaşınızı

alıyorsunuz. Ne güzel, hazır maaş, hazır ev…

Altmışlı yaşlara kadar garanti, huzur içinde yaşıyorsunuz.

Sağlığınız gittikçe düzeliyor, kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz.

Bir gün çalışmak istiyorsunuz ve işe ilk başladığınız gün size hoş geldin

hediyesi olarak bir plaket ve altın kol saati veriyor patronunuz.. ve

genel müdürlük veya bunun gibi yüksek bir makamdan tecrübeli bir insan

olarak ise başlıyorsunuz.

Herkes karsınızda el pençe divan…

Vücudunuzda da bazı hoşa giden hareketler de başlıyor.

Gittikçe zayıflıyor forma giriyorsunuz.

Diğer hormonal aktiviteler artıyor, fevkalade…..aman ne güzel günler

başlıyor… derken bir gün patron size artık üniversiteye gitsen daha iyi

olur diyor.

Bu arada babanız ortaya çıkmış, ‘fazla çalıştın’ diyor ‘artık eve dön, işi

bırak, okumaya basla, harçlığın benden olsun…’

Keyfe bakar mısınız?

Okuduğunuz dersler gittikçe kolaylaşıyor. Ekmek elden, su gölden bir dönem

başlıyor.

Partiler, diskotekler, kızların sayısı artıyor.

Derken anne ve babanız sizi götürüp getirmeye başlıyor, araba kullanma

derdi de yok artık….

Günün birinde sizi okuldan da alıyorlar, ‘evde otur, keyfine bak,

oyuncaklarınla oyna’ diyorlar.

Mamanız ağzınıza veriliyor, zaman zaman altınızı bile temizliyorlar, hatta

bu durum alışkanlık yaratıyor ve hiç tuvalet kullanmamaya başlıyorsunuz.

Derken anneniz bir gün size süt verme kararını alıyor ve başka bir keyifli

dönem başlıyor.

Mama artık her yerde, her an ve en taze şeklinde hazır.

Bir gün karanlık ılık ve sıcak bir ortama giriyorsunuz. Beslenmek için

ağzınızı açmaya dahi gerek yok, bir kordondan besleniyor, sıcacık,

yumuşacık, gürültü ve patırtısız bir ortamda yaşıyorsunuz.

Küçülüyor, küçülüyor, ufacık bir hücre halini alıyorsunuz.

Veeeeee….

En güzeli deeee……

Günün birinde müthiş keyifli bir geceyle hayatınız bitiyor…

 

Su Gibi

 

SU GİBİ

Dostlar ırmak gibidir
Kiminin suyu az, kiminin çok
Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca
Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya

İnsanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı,
Bulanık bir göl gibi…
Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi.
Uzaktan görünüşü çekici, aldatıcı
İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı….
Ne zaman ne geleceğini bilemezsiniz;
Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz!

İnsanlar vardır; derin bir okyanus…
İlk anda ürkütür, korkutur sizi.
Derinliklerinde saklıdır gizi,
Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız;
Yanında kendinizi içi boş sanırsınız.

İnsanlar vardır, coşkun bir akarsu…
Yaklaşmaya gelmez, alır sürükler.
Tutunacak yer göstermez beyaz köpükler!
Ne zaman nerede bırakacağı belli olmaz;
Bu tip insanla bir ömür dolmaz.

İnsanlar vardır; sakin akan bir dere…
İnsanı rahatlatır, huzur verir gönüllere.
Yanında olmak başlı başına bir mutluluk.
Sesinde, görüntüsünde tatlı bir durgunluk.

İnsanlar vardır; çeşit çeşit, tip tip.
Her biri başka bir karaktere sahip.
Görmeli, incelemeli, doğruyu bulmalı.
Her şeyden önemlisi insan, insan olmalı…

İnsanlar vardır; berrak, pırıl pırıl bir deniz.
Boşa gitmez ne kadar güvenseniz.
Dibini görürsünüz her şey meydanda.
Korkmadan dalarsınız, sizi sarar bir anda.
İçi dışı birdir çekinme ondan.
Her sözü içtendir, her davranışı candan…

 

Anladım

 

ANLADIM

Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,kendimi bulduğumda anladım.
Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
Kendi yolumu çizdiğimde anladım..
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil..
Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım..
Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,
Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım..
Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını anladım..
Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,
Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım..
Bir insanı herhangi biri kırabilir,ama bir tek en çok sevdiği, acıtabilirmiş,
Çok acıttığında anladım..
Fakat, hak edermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım..
Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,
Yüreğini elime koyduğunda anladım..
”Sana ihtiyacım var, gel!” diyebilmekmiş güçlü olmak,
Sana ”git” dediğimde anladım..
Biri sana ”git” dediğinde, ”kalmak istiyorum” diyebilmekmiş sevmek,
Git dediklerinde gittiğimde anladım..
Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım..
Özür dilemek değil, ”affet beni” diye haykırmak istemekmiş pişman
olmak, Gerçekten pişman olduğumda anladım..
Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş,
Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..
Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,
Beni af etmeni ölürcesine istediğimde anladım..
Sevgi emekmiş,
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş…

 

Bilmelisin Ki

 

BİLMELİSİN Kİ

Bilmelisin ki… Bilmelisin ki …
Duvarda asılı diplomalar insanı insan yapmaya yetmez.

Bilmelisin ki …
Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa,
anlam yükü o kadar azalır.

Bilmelisin ki …
Karsındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında
çizginin nereden geçtiğini bulmak zor.

Bilmelisin ki …
Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez.
Gerçek aşkların da!

Bilmelisin ki …
Tecübenin kaç yasgünü partisi yaşadığınızla ilgisi
yok,
ne tür deneyimler yaşadığınızla var.

Bilmelisin ki …
Aile hep insanın yanında olmuyor.
Akrabanız olmayan insanlardan ilgi,sevgi ve güven
öğrenebiliyorsunuz.
Aile her zaman biyolojik değil

Bilmelisin ki …
Ne kadar yakın olursa olsunlar en iyi arkadaşlar da
ara sıra üzebilir. Onları affetmek gerekir.

Bilmelisin ki …
Bazen başkalarını affetmek yetmiyor.
Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor.

Bilmelisin ki …
Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın dünya sizin
için dönmesini durdurmuyor.

Bilmelisin ki …
Şartlar ve olaylar, kim olduğumuzu etkilemiş olabilir.
Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz

Bilmelisin ki …
İki kişi münakaşa ediyorsa, bu birbirlerini
sevmedikleri anlamına gelmez. Etmemeleri de sevdikleri
anlamına gelmez.

Bilmelisin ki …
Her problem kendi içinde bir fırsat saklar.
Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.

Bilmelisin ki …
sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar
sürüyor.

 

Yaşayalım Ki

 

YAŞAYALIM Kİ

Seninle yaşlanmak istiyorum. Seneler geçsin, sen beni bil, ben seni bileyım istiyorum. Benim olduğu kadar dostlarının, dostlarının olduğu kadar benim ol istiyorum. Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım.

Yaşayalım kı, öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı. Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız. Sen çok dertlenip, içip, arkadaşlarınla eve gelmelisin. Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız. Öyle ki, yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.

Yaşayalım ki, paramız olunca sevinelim. Güzel günlerimizi, evimizde, bır şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız. Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek… Böylece yaşamalıyız işte.

Sonra çocuğumuz olmalı, düşünsene, senin ve benim olan bir canlı. Geceleri ağladıkça sırayla susturmalıyız. Sen arada mızıkçılık yapmalısın. Ve ben söylenerek sıranı almalıyım. Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım, söylenerek yumurta kırmalısın. Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.

Zaman su gibi akıp giderken, herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı. Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden. Mutlu da olsa, kötü de olsa, yaşadığımız günler bizim günlerimiz olmalı. Saçlara düşünce aklar ya da gidince aklar, çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehırden.

Kavgasız, her sabah gürültüyle uyanılmayan, sessiz bir yere gitmeliyiz. Geceleri balkonda denizi seyredip, sandalyelerimizde sallanmalıyız. Eve gelip, benden kahve istemelisin. Çocuklar gelmeli zıyaretimize, geçmışteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız…

Öyle sevmelisin ki beni, bu yazdıklarım korkutmamalı seni. Tebessümler açtırmalı yüzünde. Bir gün bu hayatı bırakıp giderken, sadece mutluluk olmalı yüzümüzde, birbirimizi sevmenin gururu olmalı “herşeyde”.

 

Erkek Dediğin

 

ERKEK DEDİĞİN

Seni Elinin Tersiyle değil Avucunun İçiyle Kavrayacak.
Bileceksin Ki Emin Ellerdeyim,
Başkası Tutamaz Elimi Böyle.
Rahat Olacaksın Yanında,
Çok Konuşmayacak, Beynini Didiklemeyecek.
İnce Olacak; Seni Senin Kadar Düşünecek.

Erkek Dediğin, Sen Onu Merak Ettiğinde
Kendisine Hesap Soruluyor Havalarına Girmeyecek.
Senin İnceliğine Karşı Umursamaz Sözler Sarf Etmeyecek.

Erkek Dediğin, Kadının Sinirini Bozmayacak,
Cinlerini Tepesine Çıkarmayacak, Sanki Sen Onun İçin Varmışsın
Her Ne Zaman İstese Emrine Amadeymişsin, O Ne Yaparsa Yapsın
Her İstediğinde Yanında Elinin Altında Olacakmışsın Tiplerine Girmeyecek.

Erkek Dediğin, Sen Ona Sevgini Hissettirdiğinde,
Sen Ona Kayıtsız Şartsız Asıkmışsın Gibi Havalara Girmeyecek.

Erkek Dediğin İlgi Gördüğünde İlgiyle,
Sevgi Gördüğünde Sevgiyle Karşılık Verecek.

Erkek Dediğin, Sen Onun İçin Kendine Baktığında,
Sırf Ona Daha Güzel Görünmek İçin Giyinip Kuşandığında
Hiçbir Şey Olmamış Gibi Davranmayacak.

Erkek Dediğin, Ruhunu Okşamasını Bilecek.
Romantik Olacak Kimi Gün Habersizce Kucağında
Çiçeklerle Çıkıp Gelecek.
Özel Günleri Unutmayı Marifet Sanmayacak.

Erkek Dediğin, Kayıtsız Olmayacak Senin Bütün Zarafetine Karşı.
Gerçekten Seven Bir Kadın Sevgi Ve İlgi Bekler,
Erkeğine Verdiği Aşkın Karşılığında Küçük Bir Tatlı Söz,
Kısa Bir Mesaj, Bir Çağrı Bile Onu Mutlu Edebilir.

Erkek Dediğin Bütün Bunları Cebinden Para Harcıyormuş Gibi
Cimrilikle Yapmayacak.

Erkek Dediğin, Ben Aranmayı, Çok Aramayı Sevmem Demeyecek.

Erkek Dediğin, Her Şey Kendi İstediği Gibi Olsun İstemeyecek.
Sadece Kendi Caninin İstemesine Bağlamayacak Her Şeyi.

Erkek Dediğinin, Hissettiğiyle Yaptığı Şey Arasında Uçurum Olmayacak.

Erkek Dediğin, Cesur Olacak Cesur.
Seni Seviyorum Derken Korkmayacak,
Başka Şeylerin Arkasına Gizlenmeyecek.
Seviyorum Deyip Bir Sonraki Perdede Kaçmayacak,
Özlüyorum Diyorsa Gelecek, Kaybetmek İstemiyorum Diyorsa Kaybetmeyecek.

Erkek Dediğin Aşkına Sahip Çıkacak.
Korkak Olmaz Erkek Dediğin.

Erkek Dediğin İyi Sevişecek. Koyun Gibi Yatmayacak,
Bir An Önce Su İs Bitse Demeyecek.
Aşksız Yatmayacak Yatağa Ve
Sen Bunu Bileceksin.
Bir Baba Şefkatiyle Seni Alnından Öptüğünde Bileceksin Ki
Sevgisi Geçici Ve Zayıf Değildir.

Erkek Dediğin, Ve Sevgiyle Öptüğünde
Dudaklarından Bileceksin Ki Opusun Tek Sebebi Şehvet Değildir.

Erkek Dediğin Aldatmayacak. Aldatmak Basitliktir.
Seviyorum Diyorsa Aldatmaz Erkek Dediğin.

Aldatıyorsa Sevmiyor Demektir.

Erkek Dediğin Yakışıklı Olacak, Çekici Olacak Ama
Bundan Çok Daha Öte Bir Şey…

Erkek Dediğin, Zeki Olacak. Kadının Küçük Yalanlara,
Bahanelere İnanmayacağını, Kendisini Kendi Gibi Tanıdığını Bilecek.
Kadının Zekâsını Küçümsemeyecek Kadar Zeki Olacak.
Zeki Olacak, Seni Bir Hamur Gibi Karmasını Bilecek, O Hamura Kendisini Katmasında.

Erkek Dediğin, Değerlerini Bir Anlık Hevesler Uğruna Satmayacak.
Namussuzluğunu, Ahlaksızlığını Ancak Ve Ancak Seninle Yataktayken
Kullanacak.
Yan Gözle Hatun Kesmeyecek, Üstüne Sevgili Edinmeyecek.

Erkek Dediğin Önce Sevecek. Kendini Sevmeyen Erkekten
Kimseye Hayır Gelmez.
Bir Bakarsın Ki Yıllar Sonra Bu Adamla
Ne Yatağa Sığıyorsun, Ne Toprağa…
Koluna Girip Gezmesini Bileceksin Gururla Koynuna Alıp Sevişmesini De.

Erkek Dediğin, Babalığını Da Bilecek, Ana-Babaya Hürmet Etmeyi,
Kadir Kıymet Bilmeyi, Vefakârlığı, Fedakârlığı. ..

Erkek Dediğin Seni Koruyacak, Kuşatacak.
O Nerede Olursa Olsun Seni Koruyacağını Bileceksin.

Pısırık Olmayacak Erkek Dediğin.

Erkek Dediğin Erkek Olacak Güzelim.
Seni Sadece Sen Olduğun İçin Sevecek.
Parayla Pulla, Kariyerle, Güçle, Kimin Ne Dediğiyle Hareket Etmeyecek.

Hem Sevgilin, Hem Arkadasın Olacak ….

 

Aşk ve Ayakkabı

 

AŞK VE AYAKKABI

Asklar da ayakkabilar gibidir…

Bazilari çamur yagmur, toz toprak kar buz gibi her türlü “kötü hava” kosullarina dayaniklidir.Bazilari ise ummadiginiz kadar kisa zamanda çabucak “yamulur” ilk yagmurlu havada “alti açilir” veya güzel havalarda bile “iki günde bozulup” gider.

Asklari da ayakkabilar kadar “itinayla” seçmezseniz, tipki ayaginizda oldugu gibi yüreginizde NASIR olusabilir.

Dar gelen bir ayakkabiyi sadece tarzini begendiginiz için “zamanla açilir” diyen saticiya inanarak alirsaniz, zaman içinde ayak kemiklerinizde “deformasyon” baslar.

Ruhunuzu daraltan bir ask içinde yalnizca fiziksel begeniye kapilip “zamanla düzelir” diyenlere kanarsaniz, yine zamanla içinizdeki olumlu duygularin “çarpildigini” görebilirsiniz.

Asik olabileceginiz insan türü, tipki ayakkabilar kadar degisik stillerde, farkli kalitelerde ve sayisiz “renktedir”…. Aski bir çesit serüven olarak “spor” gibi yasayanlar, aynen “spor ayakkabi” gibi dikkat çekici ve rahat kisileri bulurlar.

Tersine askta tutucu ve istikrarli olmayi benimseyenler “klasik ayakkabi” gibi muhafazakar çizgiler tasiyanlara tutulurlar.

Dekolte ayakkabilar gibi sadece cinsellik ve eglence zevkleriyle ateslenen asklar vardir.

“Bez” ayakkabilar gibi kisa ömürlü “tatil asklari” ise hemen herkesin kisisel tarihinde mevcuttur.

“Marka” ayakkabi alir gibi, sevgilinin kariyerine ve maddi durumuna “tutulan” asiklar görürsünüz.

Kati plastikten “yagmur çizmesi” edinir gibi mantik süzgecinden geçirip “ise yarar” biçimde yasamak isteyenleri de bilirsiniz.

Ayrica ne tuhaf ki, psikolojik testlerde “zaafi”olup evine sayisiz çesitte ayakkabilar yigan insanlarin ayni zamanda “degisik” türde asklara da zaafi oldugu söylenir.

Evet ask “ayakkabidir”.

Aynen ayakkabiniza bakim yapmayip “hor” kullandigniz zaman kolayca eskittiginiz gibi, askiniza da dikkatli davranmayip özen göstermediginiz zaman kisa sürede “eskitirsiniz”.

Ve nasil ki “delik” bir ayakkabiyi tamir ettirdiginizde yalnizca “bir miktar” ömrünü uzatmis olursaniz; “delik” bir aski onarmaya kalkistiginizda da “asla eskisi gibi olmayacaktir”!

 

Her Gün Bayram

 

Zamanla anlıyor insan: 3-4 güne sıkışmış bir tatilden öte bir şey bayram… Hayata rasgele serpiştirilmiş ilahi ikramlar, kıymet bilen kullara her daim bayram yaşatır. *** Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz kalınca anlar insan… Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir; sevmeninkini yalnızlık… Sızlamayan her organ, hele de burun direği bayramdır. Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp “Çok şükür bugünü de gördük” diyebilmek… Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır. Küsken barışmak, ayrıyken kavuşmak, suskunken konuşmak bayramdır. *** Bir kitabı bitirmek, bir binayı bitirmek, bir okulu bitirmek, kâbuslu bir rüyayı, kodeste ağır cezayı bitirmek bayramdır. Yoğun bakımda sancılı geceyi ya da kangren olmuş bir ilişkiyi bitirmek de öyle… Vuslat da bayramdır öte yandan… Endişe içinde beklediğinden mektup almak, telefonda ansızın sesini duymak, deli gibi burnunda tütenin boynuna sarılmak bayramdır. En acıktığın anda dumanı tüten bir somunun köşesini bölmek, korktuğunda güvendiğine sarılabilmek, dara düştüğünde dost kapısını çalabilmek bayramdır. Bir sürpriz paketinden çıkan hediye, tatlı bir şekerlemede üstüne serilen battaniye, saçlarını müşfik bir sevgiyle okşayan anne bayramdır. “Ona güvenmiştim, yanılmamışım” sözü bayramdır. Hiç aldatmamış, aldanmamış olmak bayram… *** Yeni bir sözcük öğrenmek, bir tünelin sonuna gelmek, müzmin bir işin kapısını çarpıp uzun bir yola çıkıvermek bayramdır. Zorluklara tek başına göğüs gerebilmek, gereğinde haksızlığın üstüne yalın kılıç yürüyebilmek bayramdır. Yeni eve asılan basma perdeler, alın teriyle kazanılmış ilk rızkın konduğu çerçeveler, yüklü bir borcun son taksiti ödenirken sıkılan eller bayramdır. Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi, akşam kapıda karşılayan yavuklu busesi, sevdalı bir elin tende gezmesi, nice adağın ardından çınlayan çocuk sesi bayramdır. Sonrasında gelen ilk diş bayramdır, ilk söz bayram, ilk adım, ilk yazı, ilk karne bayram… Güne gülümseyerek başlamak bayramdır. “İyi ki yanımdasın” bayram, “Her şeyi sana borçluyum” bayram, “Hiç pişman değilim” bayram… *** Evlatların mürüvvetini görebilmek, eve dolu bir torbayla gidebilmek, konu komşuyla yarenlik edebilmek, akşamları eskimeyen bir keyifle çay demleyebilmek bayramdır. Zamanı donduran eski fotoğraflara nedametsiz bakabilmek, altı çizilmiş eski kitapları aynı inançla okuyabilmek, yol arkadaşlarının yüzüne utanmadan bakabilmek bayramdır. Alnı açık yaşlanmak bayramdır; ulu bir çınar gibi ayakta ölebilmek bayram… *** Bunların kadrini bilirseniz, kıymet bilmeyi öğrenirseniz her gününüz bayram olur. Meraklanmayın, öyledir diye size deli demezler. Deseler de böyle delilik, bayram artığı günlerdeki nankör akıllılıktan evladır. Her gününüz bayram olsun!

 

Can Dündar’a Ait Olduğu Hâlde Can Yücel’e Mâl Edilen “Her Gün Bayram” Yazısı

 

 

En Uzak Mesafe

 

En uzak mesafe ne Afrika’dır, ne Çin, ne Hindistan, ne seyyareler ne de yıldızlar geceleri ışıldayan. En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir birbirini anlamayan.” şeklinde nesir gibi de paylaşılan “En Uzak Mesafe” adlı şiir de Can Yücel’in değil, Herman Amato’nun.

 

Can Yücel’e Ait Sanılan “En Uzak Mesafe” Başlıklı Şiir

 

 

Şu Göğüs Kafesimi Genişleten Umudum Var Oldukça, Güzel Günlere Olan İnancım Hiç Bitmeyecek

 

“Şu Göğüs Kafesimi Genişleten Umudum Var Oldukça, Güzel Günlere Olan İnancım Hiç Bitmeyecek” Sözünün Can Yücel’e Ait Olduğu İddiası

 

Öyle İçten Ki Yüreğimin En Derinindeki Yerin; Çıkarı Yok, Çıkası Yok, Çıkarasım Yok

 

Can Yücel’e Ait Sanılan “Öyle İçten Ki Yüreğimin En Derinindeki Yerin; Çıkarı Yok, Çıkası Yok, Çıkarasım Yok” Sözü

 

 

Can Yücel’in Mal Beyanı

 

“Mal Beyanı”, “Bir Delinin Mal Beyanı”, “Can Yücel’in Mal Beyanı” ya da “Can Baba’nın Mal Beyanı” gibi başlıklarla paylaşılan liste:

1- Avşa Adası’nda üç daire, dört üçgen, beş dikdörtgen
2- Gökyüzünde bir bulut
3- Bitlis’te beş minare
4- Bir yazlık biri kışlık iki platonik sevgili
5- Büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir fabrikanın öğle üzeri yaslanıp sigara içilen beyaz duvarı
6- Islıkla da çalınabilen dört anonim türkü
7- Palandökende bir palan, iki döken
8- Kastamonu da üç kasto
9- Üç fay hattı
10- Bir çarşamba, iki perşembe, üç cuma
11- Dünyada mekan
12- Ahirette iman
13- Denizde kum
14- Uzayda yerçekimsizlik
15- Bir çuval gazoz kapağı
16- Bir kibrit kutusu sigara izmariti
17- On sekiz saç biti
18- Biri İngilizce 6 adet küfür
19- Yirmi tane boş naylon poşet
20- Sevenlerin kalbinde kurulmuş bir taht
21- Bir sürü saç sakal, kıl, tüy, yün
22- Üç ayrı parkta üç ayrı belediyeye ait üç ayrı banka reklamlı bank
23- Bir ayakkabı çekeceği
24- Üç don lastiği
25- İki büyük taş kütlesi
26- Bir adet ağaç gölgesi
27- Üç kuş kanadı sesi
28- Bir sürü kedi köpek
29- Bir Marmara Denizi
30- Camına yaslanıp seyredilen iki piliç çevirmeci
31- Her aksam karıştırılan dört çöp bidonu
32- Çalıp çalıp kaçılan beş melodili apartman zili
33- Nakit 15 lira
34- Anne babadan kalma yarısı yaşanmış bi ömür…

 

“Can Yücel’in Mal Beyanı” Başlıklı Metin

 

Can Yücel’e Ait Olmayan Şiir Listesi

 

Sanal alemde Can Yücel’e ait olduğu iddiasıyla paylaşılan dizelerin izini süren Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Semih Çelenk kişisel internet sitesinde 50 şiirlik “sahte Can Yücel şiirleri” listesi hazırlamıştı.

Can Yücel’e ait olmayan şiirlere dair liste şu şekildedir:

  1. Bağlanmayacaksın
  2. Kadın Dediğin
  3. Erkek Dediğin
  4. Seninle Olmanın En Güzel Yanı
  5. Anladım
  6. Her Şey Sende Gizli
  7. Eğer
  8. Herkes Gitmek İstiyor
  9. Sevdiğin Kadar Sevilirsin
  10. Sağlık Olsun
  11. Tam zamanında Yaşamak (Yaşamak Zamanı)
  12. Tersten Yaşamak
  13. Biraz Değiştim
  14. Bir gün Anlarsın
  15. Gitmek
  16. Seninle Yaşlanmak İstiyorum
  17. Asla Keşkelerim Olmadı
  18. Özledim Seni
  19. Bilmelisin ki
  20. Aşk
  21. Boş Ver ve Yaşı Başı
  22. Olmuyorsa Zorlamayacaksın
  23. Ben Benden Olgun İnsan İsterim Karşımda
  24. Öyle Sabah Uyanır Uyanmaz Fırlama Yataktan
  25. Farkında Olmalı İnsan
  26. Bir Eşi Olmalı İnsanın
  27. Unutma
  28. Sevgi Emekmiş
  29. Özleme Dair (Kim Özlerdi?)
  30. Ömür Dediğin Bir Gündür O da Bugündür
  31. Aşk Ayakkabı Gibidir
  32. Rakı İçen Kadınlar
  33. Ateş ve Su
  34. Ülke Bölünsün İstiyorum
  35. Kadınım Ben
  36. Senin İçin Yasak Dediler
  37. Bayram Şiiri
  38. Dostlar Irmak Gibidir
  39. Öyle Bir Hayat Yaşadım ki
  40. Bir Yolun varsa Gidilecek
  41. Ömür Dediğiniz Nedir Ki
  42. Fakirin Gayrimeşru Çocuğu
  43. Ey Yüreğim
  44. Özlersin
  45. Hepsi Bu
  46. Bir Şey Eksik
  47. Kendimden Özür Diliyorum
  48. Bir Kadını Ağlatmak
  49. Ölüm Bir An
  50. Galiba Yoruldum

 

Prof. Dr. Semih Çelenk’in Can Yücel’e ait olmadığı halde Can Yücel imzasıyla paylaşılan diğer sahte söz / şiir tespitleri ise şu şekilde:

  • “Çalmadık, çırpmadık. Yediysek cebimizden harcadıysak ömrümüzden”

  • “Çalıntı hayatlar yaşıyorum bu aralar. Başka kalplerden ödünç aldığım cümlelerim. Ünlemlerim kündeye geldi, bir rüya için yaktığım ağıt. Bekleme yapma ulan hayat. Kartları dağıt.”

  • “Yarın sana göz açtırmayacak olanlar, bugün göz yumduklarındır.”

  • “Toprak gibi olmalısın! Ezildikçe sertleşmelisin! Seni ezenler sana muhtaç kalmalı! Hayatı sende bulmalı.”

  • “Vakit zannettiğinden daha az haydi kalk bakalım şimdi yaşamak zamanı”

 

“Küçükken annem yerde bulduğun ekmeği yükseğe koy kuşlar yesin derdi bizde sevdiklerimizi yükseğe koyduk acaba kuşlar mı yedi?”

Küçük İskender

 

 

Can Yücel Hakkında Paylaşılan Yanlış İddialar

 

Şiir ve söz dışında Can Yücel hakkında farklı gerçek dışı iddialar da dile getirildi.

 

Duygu Asena’nın Nazım Hikmet’e “kartpostal şairi” dediği ve Can Yücel’in de kendisine “kart sensin postal da sana girsin” yanıtını verdiği iddiası da doğru değil.

 

Can Yücel ve Duygu Asena Arasında Nâzım Hikmet Üzerinden Yaşandığı Sanılan “Kartpostal” Konulu Atışma

 

Can Yücel’in Leman Dergisinde yayınlanan Meryem Ana konulu şiirinde kullandığı ifadeler nedeniyle yargılandığı ceza davasında savunma yapmadığı ve mahkeme başkanına fıkra anlatarak beraat ettiği iddiası doğru değil.

 

Can Yücel’in Meryem Ana Hakkındaki Şiiri Nedeniyle Yargılandığı Davada Fıkra Anlatarak Beraat Aldığı İddiası

 

Eski Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in oğlu Can Yücel yerine Prof. Dr. Gazi Yaşargil’e burs vererek yurt dışına gönderdiği de gerçeği yansıtmıyor.

 

Hasan Âli Yücel’in Oğlu Can Yücel Yerine Gazi Yaşargil’i Bursla Yurt Dışına Okumaya Gönderdiği İddiası

 

 

Sarı saçlı güzel kadın / Sarı saçlı güzel kadın / Anasını s*ktin vatanın” dizelerini içeren şiirin Can Yücel tarafından Datça’da yazılıp Tansu Çiller’in yüzüne karşı okunduğu rivayeti doğrulanamıyor.

 

Can Yücel’in Tansu Çiller’e Yazdığı İddiasıyla Paylaşılan Şiir

 

 

Ve son olarak…

Malumatfuruş der ki…

 

Sahte Can Yücel şiirleri

 

Yorumunuzu yazınız...