Sarı saçlı güzel kadın / Sarı saçlı güzel kadın / Anasını s*ktin vatanın” dizelerini içeren şiirin Can Yücel tarafından Datça’da yazılıp Tansu Çiller’in yüzüne karşı okunduğu rivayeti doğrulanamıyor

 

 

Malumatfurus.org’da ünlü şairimiz Can Yücel’e (21 Ağustos 1926 – 12 Ağustos 1999) ait olduğu sanılarak paylaşılan birçok söz ve şiiri ele aldık, yine kendisine atfedilen farklı diyalogların arka planını aktardık.

Bugünkü konumuz yine “Can Baba” ile ilgili.

1993-1996 yılları arasında 50., 51. ve 52. hükümetlerde Başbakanlık, Doğru Yol Partisi eski Genel Başkanlığı, 1991-1993 yılları arasında Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı, 1996-1997 yıllarında Dışişleri Bakanlığı, 19., 20. ve 21. dönem TBMM milletvekiliği görevlerini yürüten Tansu Çiller’in ismi son dönemde her gündeme geldiğinde paylaşılan bir anlatıyı konu edineceğiz.

 

5 Nisan 1994 ekonomik krizi, 90’lı yılların iktisadî bunalımları ve istikrarsız siyasî düzeni, mitinglerde yaptığı konuşmalardaki gafları, örtülü ödenekten Selçuk Parsadan’a yapılan ödeme ve malvarlığı ile ilgili iddialar ile hafızalara kazınan Türkiye’nin ilk kadın başbakanı Tansu Çiller hakkında Can Yücel’in kaleme aldığı iddia olunan küfürlü şiir şu şekilde:

“Sarı saçlı güzel kadın!
Sarı saçlı güzel kadın!
Anasını s.ktin vatanın!”

 

(Arlet Natali Avazyan, Albayım ve psisikdelisi gibi Twitter / X profilleri tarafından gündeme taşınan) Şiire dair anlatı ise şu şekilde:

“Tansu Çiller Datça’yı ziyaret eder ve “CanYücel’i getirin bana” der. Korumaları Can Yücel’in evine giderler, “başbakanımız sizi görmek istiyor” derler. Can Yücel kalkar Çiller’in kaldığı yere gider.Çiller olanca küstahlığıyla şöyle der;
“Can Bey, siz çok güzel şiir yazıyormuşsunuz. Bana da bir şiir yazar mısınız?”
Can Yücel düşünür ve “peki” der.

Başlar o anda yazdığı şiiri okumaya;
“sarı saçlı güzel kadın!
sarı saçlı güzel kadın!”
tansu çiller şöyle keyifle süzülür, şiiri dinlemeye devam eder.
“Sarı saçlı güzel kadın!
Sarı saçlı güzel kadın!
Anasını s.ktin vatanın!”
Can Yücel derhal korumalar tarafından çiller’in yanından uzaklaştırılır…. “

 

can-yucel-tansu-ciller-siir

 

1989 yılında çok sevdiği Datça’ya yerleşen ve burada yaşamını yitiren (eski Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in oğlu) Can Yücel, yaşamının son döneminde güncel siyaset üzerine Leman dergisinde haftalık (Öküz dergisinde ise aylık) yazılar ve şiirler yayımladı.

Muhalif kimliği ve sert üslubu ile ön plana çıkan Can Yücel’in kaleminden Tansu Çiller de nasibini aldı.

Can Yücel, Tansu Çiller’in başbakanlık döneminde kötüleşen ekonomik koşulları gündeme taşıdı, Çiller dönemi özelleştirme politikalarını ve skandallarını eleştirdi.

Ancak Tansu Çiller’in Datça’ya gittiğinde korumalarıyla ayağına çağırdığı Can Yücel’in kendisine küfürlü bir şiir okuduğu yönünde bir hadisenin cereyan ettiğine dair ilgili dönemden bir kaynak aktarımına rastlayamıyoruz.

2010’lu yılların başında e-posta gruplarında “Can Yücel’in Tansu Çiller’e yazdığı şiir” iddiasıyla paylaşılan anlatının sonradan sosyal medyada aktarılmaya başlandığı anlaşılıyor.

Can Yücel’in şiirlerinin derlendiği eserlerde, Can Yücel’in hayatına değinen biyografik incelemelerde bu yönde bir anlatı geçmiyor.

Cumhuriyet ve Milliyet gazetesi arşivlerinde yapılan taramada bu yönde bir haberin yayımlanmadığı görülüyor.

Can Yücel’in şiirleri hakkında kapsamlı incelemelerde bulunan Semih Çelenk de bu yönde bir hadisenin yaşandığına dair bilgi sahibi olmadığını, iddianın bir şehir efsanesi olabileceğini belirtti.

 

İLAVE: Tansu Çiller, konuyla ilgili yaptığı açıklamada “Can Yücel’i çağırıp kendisi için şiir yazmasını istediği” iddiasının gerçek dışı olduğunu şu ifadelerle duyurmuş:

“Sosyal medyada yer alan, benim Can Yücel’i çağırarak ‘Bana şiir yazın’ dediğim söylemi bunun en belirgin örneklerindendir. Tümüyle hakikat dışı olan bu iddia, bana ve merhum Can Yücel’in şahsına karşı açık bir iftiradır.”

 

Can Yücel’in Tansu Çiller hakkındaki şiirlerine dönecek olursak…

 

Can Yücel, “Tüh Bize” adlı şiirinde Tansu Çiller‟in eşi Özer Uçuran Çiller’i özelleştirme adı altında menfaat sağladığı gerekçesiyle eleştirdi.

Bahsi geçen şiir şöyle (1999. Alavara. Doğan Kitap. İstanbul. Sf: 37):

TÜH BİZE

Yıl: Miladi 1988, Hicri 1414
Hamdolsun, 75 inci Bayramım Cumhuriyetin
Onuncu Yıl Marşını okuyarak Kutluyoruz !
Çıktık açık alınla yürüyoruz marşiyen
Demirağlarla ördük yurdu dörtbaştan …
Dinleyen de bizi bu 65 yılda
Albayrakla donanmış akpak trenlerimiz
Anadolu’nun kervan – geçmez köşelerine
İtin bakır sıçtığı çoraklara ulaştı beller …
Tühh bize ki, Kokokrasi’nin içimize teşrifiyle
Şimendifer Siyaseti defterden silindi gitti,
Gnl. Motors’un Marshall marşına basmasıyla da
Yolumuz, yordamımız, bağımsız yannlanmız
Kara yollara, karayollanna öyle bir düştü ki
Atatürk’ün Hitabesi, o vahim Kehanetiyle
Tersanelere girildi, cer atölyelerine kilit vuruldu,
Ortalığı ağulu bir egzoz dumanıdır sardı
Araba Safası bokuna zifirimiz karardı,
Acele Eceldir anladık da, be, şöför Kardeşim
Yollar tutulmuş, motor boğulmuş, şimdi ne
haltedeceksin?
Yakındır DDY’na da sıra gelir
Gözümüz yaşına bakmadan o da Özerleştirilir …
Demirağlan attık suya
Otomotiv bir voli vurmaya,
Çağ atladık atlıyoruz derken
Geri vitesle dalıyoruz Orta Çağa

 

can-yucel-tuh-bize

 

Yücel, “Zavallı Memleketim” adlı şiirinde ise Selçuk Parsadan’ın Tansu Çiller’i dolandırarak örtülü ödenekten ödeme almasına göndermede bulundu (Selçuk Parsadan 2 Kasım 1995 tarihinde emekli Orgeneral Necdet Öztorun’un sesini taklit ederek telefonla aradığı Tansu Çiller’den “Kemalistler Derneği” için talep ettiği 5 buçuk milyar liranın ertesi gün Başbakanlık Örtülü Ödeneği’nden hesabına yatırıldığının anlaşılmasıyla akla gelen hükümlü bir dolandırıcıydı).

Bahsi geçen şiiri şöyleydi (1997. Seke Seke. Doğan Kitap. İstanbul. Sf: 88):

ZAVALLI MEMLEKETİM

Nedir bu çektiğimiz
Alnımıza ENAYİ mi yazılmış yoksa
İki tür çeteyle yönetilmişiz
Biri hırslı, biri hırsız
Biz de tarihlerdir yutuyoruz
Ama bu memleketin yetiştirdiği
Dehalar da var
Sülün Osman, Parsadan gibi
Bunlar hiç değilse
Başımızdaki idarecileri
Dolandırmayı iyi biliyorlar.

 

zavalli-memleketim

 

Leman dergisinin 22 Eylül 1996 tarihli 254. sayısında yayınlanan “Kadın diye bir şiir” başlıklı şiirinde dince kutsal sayılan değerlere hakaret ettiği gerekçesiyle yargılanan Can Yücel, mahkeme başkanlığına sunduğu savunma metninde Tansu Çiller’e taş attı.

BEYOĞLU 2. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ SAYIN YARGIÇLIĞINA

Dosya No. 1996/1445

Konu: Yazılı savunmamdır.

Ben bu dava konusu olan “KADIN OLAYDIM” adlı şiiri şu şiir fikriyle yazdım: bugünkü dünyanın dolayısıyla memleketimizin kötü halinden, bozuk düzeninden ataerkil toplum düzenini sorumlu tutmakla kendimi haklı görüyorum. Ataerkil toplum bizde babaerkil topluma dönüşmüştür. Erkeklerin, bu sorumlu erkeklerin yerine kadınların yönetime ağırlık hatta el koymasında yarar görürüm. Tabii kadından kasdım Tansu Çiller değil… Bu şiiri erkek yönetiminden, kendim de dahil, sıkıldığım için ve o maksatla kaleme aldım. Yoksa ne mukaddes kitaplara, ne peygamberlere, ne dini hislere hakaret, tezyif ve de onlarla alay etme kasdım vardır. Şimdi de yok.

 

Can Yücel’in Meryem Ana Hakkındaki Şiiri Nedeniyle Yargılandığı Davada Fıkra Anlatarak Beraat Aldığı İddiası

 

Yavuz Gökmen’in Doğan Kitap’tan 1999 yılında çıkan “Sarışın Güzel Kadın” adlı bir kitabı mevcut. Ancak kitapta Can Yücel’in ya da rivayet edilen hadisenin bahsi geçmiyor.

 

1998 yılında adına düzenlenen bir etkinlikte dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e hakaret ettiği gerekçesiyle hakkında açılan davada Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanan şair, 1 yıl 2 ay hapse mahkum edilmesine tepkisini gazetecilere şu şiirle dile getirdi:

‘‘Ne yorum, ne forum

Yarın belki konuşurum

Öyle gitti ki durum

Soru sorana korum’’

 

can-yucelden-hapis-cezasina

 

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Can Yücel hakkındaki hapis cezası hükmünü “cezanın ertelenmesi gerektiği” görüşüyle bozmuştu.

 

İLAVE: Can Ataklı, Korkusuz’daki “Can Yücel’in Tansu Çiller’e yazdığı şiir” başlıklı yazısında Malumatfuruş’un Can Yücel’in Tansu Çiller’e yazdığı iddiasıyla paylaşılan şiiri incelediği yazısına değinmiş; fakat, bu anlatıyı “bir arkadaşından dinlediğini” ve “gerçek olduğunu” ileri sürmüş.

“Çünkü uzun yıllar önce dinlemiştim bu hikayeyi.

Böyle değildi.

Ama üzerinde durmadım.

Sonra bir baktım “malumatfuruş” adlı bir site bunu yalanlamış.

Malumatfuruş sosyal medyada yayılan ve bazı paylaşımları araştırıp inceliyor ve doğru olup olmadığını ilan ediyor.

Sonra Ahmet Hakan’ın köşe yazısını gördüm.

O da bu hikayeyi yalanlamış.

Dayandığı nokta da son yıllarda “Can Yücel’in şiiri” diye çıkan pek çok paylaşımın aslında sahte olması.

Şimdi gelelim benim bu konudaki tanıklığıma.

Söylediğim gibi bu hikayeyi daha önce duymuştum.

Kaç yıl geçti aradan hatırlamıyorum, Can Yücel 1999’da aramızdan ayrıldığına göre demek ki daha önce duymuşumdur.

Olay aslında Datça’da geçmiyor.

Tansu Çiller bir tarihte Kıbrıs’a gidiyor.

Resmi temaslarda Rauf Denktaş’la da bir görüşme var.

Denktaş cumhurbaşkanlığı konutunda Çiller’e bir yemek veriyor.

O sırada Kıbrıs’ta bir sanat etkinliği var, bu nedenle bazı sanatçılar da yemekte.

Bunlardan biri de Can Yücel.

Rauf Denktaş, Tansu Çiller’i Can Yücel’le tanıştırıyor.

Çiller bu büyük şairle tanışmaktan heyecan duyduğunu söylüyor ve “Can bey olağanüstü şiirleriniz var acaba benim için de bir tane şiir yazar mısınız?” diye soruyor.

Bu soru masadakilerin gülüşmesine neden oluyor, Rauf Denktaş’ın yüzü hafif asılıyor.

Can Yücel’i tanıyanlar hatırlayacaktır, çok “davudi” bir sesi vardı.

Gür sakallarını sıvalıyor, biraz düşünüyor ve “Sarı saçlı güzel kadın” diyor.

Biraz duraksıyor sonra yine “Sarı saçlı güzel kadın” diyor.

Çiller merak ve heyecanla gözlerini Can Yücel’den ayıramadan bekliyor.

Can Yücel biraz yutkunup “Sarı saçlı güzel kadın, sarı saçlı güzel kadın, anasını ….. vatanın” deyiveriyor.

Tansu Çiller bir anda donup kalıyor, masadakiler gülmekle şaşkınlık arasında birbirlerine bakıyorlar.

Denktaş anında “Ah bu Can Yücel, sen yok musun sen, mutlaka yaparsın şakanı” deyip şimdi hatırlamıyorum bir Kıbrıs konusuna geçip durumu kurtarıyor.

Bu benim “o gün masada olduğunu söyleyen” dostumun anlattıklarıydı.

Gerçekten kim olduğunu hatırlamıyorum ama hiç unutmadım bugüne kadar ve pek çok yerde de anlattım.

Çiller bunu yalanlamış, çok normal tabii.

Ama şunu belirtmek isterim, şimdi farklı anlatılsa bile bana göre olay gerçektir.”

 

Yorumunuzu yazınız...