“Farkında Olmalı İnsan” ya da “Ömür Dediğin” Başlıklarıyla Tanınan Şiirinin Can Yücel’e Ait Olduğu İddiası Doğru Değil
“Ömür Dediğin Üç Gündür / Dün Geldi Geçti Yarın Meçhuldür / O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür, O Da Bugündür.” mısralarıyla hatırlanan “Farkında Olmalı İnsan” ya da “Ömür Dediğin” başlıklarıyla tanımlanan şiir Can Yücel’e ait değildir. Can Yücel’e ait yayımlanan eserlerde bu dizelerin izine rastlanamamaktadır. Güler Yücel de bu şiirin eşi Can Yücel’e ait olmadığını doğrulamıştı.
Bugün, 12 Ağustos 1999’da aramızdan ayrılan Can Yücel’in doğum günü… Usta şairin doğum gününde internette dolaşan sahte Can Yücel şiirlerinden birini daha aktaracağız.
“Ömür Dediğin Üç Gündür / Dün Geldi Geçti Yarın Meçhuldür / O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür, O Da Bugündür.” mısralarıyla hatırlanan “Farkında Olmalı İnsan” başlıklı şiir sanal alemde Can Yücel’in yanı sıra Özdemir Asaf, Can Dündar, Ali Poyrazoğlu ve Ömer Hayyam imzalarıyla da dolaşıyor.
Can Yücel’e ait olduğu iddiasıyla paylaşılan bahse konu şiirin tamamı şu şekilde:
FARKINDA OLMALI İNSAN
Farkında Olmalı İnsan…
Kendisinin, Hayatın Olayların, Gidişatın Farkında Olmalı.
Farkı Fark Etmeli, Fark Ettiğini De Fark Ettirmemeli Bazen…
Bir Damlacık Sudan Nasıl Yaratıldığını
Fark Etmeli.
Anne Karnına Sığarken Dünyaya Neden Sığmadığını
Ve En Sonunda Bir Metre Karelik Yere Nasıl Sığmak Zorunda Kalacağını
Fark Etmeli.
Şu Çok Geniş Görünen Dünyanın, Ahirete Nispetle Anne Karnı Gibi Olduğunu
Fark Etmeli.
Henüz Bebekken ‘Dünya Benim!’ Dercesine Avuçlarının Sımsıkı Kapalı
Olduğunu, Ölürken De Aynı Avuçların ‘Her Şeyi Bırakıp Gidiyorum
İşte!’ Dercesine Apaçık Kaldığını
Fark Etmeli.
Ve Kefenin Cebinin Bulunmadığını Fark Etmeli.
Baskın Yeteneğini
Fark Etmeli Sonra.
Azraillin Her An Sürpriz Yapabileceğini,
Nasıl Yaşarsa Öyle Öleceğini
Fark Etmeli İnsan
Ve Ölmeden E vvel Ölebilmeli.
Hayvanların Yolda Kaldırımda Çöplükte
Ama Kendisinin Güzel Hazırlanmış Mükellef Bir Sofrada Yemek Yediğini
Fark Etmeli.
Eşref-İ Mahlukat (Yaratılmışların En Güzeli) Olduğunu
Fark Etmeli.
Ve Ona Göre Yaşamalı.
Gülün Hemen Dibindeki Dikeni, Dikenin Hemen Yanı Başındaki Gülü
Fark Etmeli.
Evinde 4 Kedi 2 Köpek Beslediği Halde
Çocuk Sahibi Olmaktan Korkmanın Mantıksızlığını
Fark Etmeli.
Eşine ‘Seni Çok Seviyorum!’ Demenin Mutluluk Yolundaki Müthiş Gücünü
Fark Etmeli.
Dolabında Asılı 25 Gömleğinin Sadece Üçünü Giydiğini, Ama Arka
Sokaktaki Komşusunun O Beğenilmeyen Gömleklere Muhtaç Olduğunu
Fark Etmeli.
Zenginliğin Ve Bereketin, Sofradayken Önünde Biriken Ekmek
Kırıntılarını Yemekte Gizlendiğini
Fark Etmeli.
FARK ETMELİ.
Ömür Dediğin Üç Gündür,
Dün Geldi Geçti Yarın Meçhuldür,
O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür, O Da Bugündür.
“Ömür Dediğin” Şiiri Can Yücel’e Ait Değil
Mezkur mısralar Can Yücel imzasıyla internette sıklıkla paylaşılıyor olsa da, Can Yücel’in yayımlanan eserlerinde bu şiir hiç yer almadı. Yücel’in şiirlerinin derlendiği “Sekizi Bir Yerde” adlı eserde bu şiir geçmiyor.
Güler Yücel de bu şiirin eşi Can Yücel’e ait olmadığını doğrulamıştı. Güler Yücel, Kemal Öncü ile yaptığı röportajda, bahse konu şiirin eşi Can Yücel’e olmadığını şöyle aktarmıştı:
Kemal Öncü:
” Örneğin bu şiirlerden “Farkında olmalı insan…” diye başlayıp “Ömür dediğin üç gündür / Dün geldi geçti, yarın meçhuldür / O halde ömür dediğin bir gündür / o da bugündür.” Şeklinde biteni, Balçiçek Pamir’in AKP milletvekili Müezzinoğlu’nu kaynak göstererek köşesinde yazdığına göre Tayyip Erdoğan tarafından çok beğenilmiş ve “Bunu duvarımıza asalım, hayret bunu Can Yücel’den beklemezdim!” demiş.”
Güler Yücel:
“Evet, işte bu olay sahte şiirlerin Can’la ilgisinin olmadığına en güzel örnek! Erdoğan bile bu şiirin Can’a ait olduğuna şaşmış… Bu tür ona aykırı şiirlerin böyle ve özellikle yayılması, yaygınlaştırılması, gerçek Can Yücel’i unutturup uyduruk bir Can Yücel üretmeye hizmet ediyor gibi. Yine örneğin “Her şey sende gizli…” diye bir şiir var. O demin söylediğin şiir var… Mistik, kaderci, boşverci, metafizik bulamaçlı bu şiirlerle Can’a karşı adeta faili meçhul bir kampanya yürütülüyor gibi. Can’ın şiiri şiir gibi şiirdi… Ne o öyle “Ömür dediğin bir gündür/ o da bugündür…” ye, iç, eğlen keyfine bak gerisine aldırma mesajı? Can muhalif bir şair, söyleyeceğini eğilip bükülmeden dobra dobra söyleyen bir şair, ziyaret edenlerin şaşırdığı iki göz odada oturup üreten bir şair…“
Anılan şiirin Can Yücel’e ait olmadığını Güler Yücel, Balçiçek İlter’e de teyit etmiş (Güler Yücel, Eski Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a bahsi geçen şiiri hediye etmesiyle ilgili tarafına yöneltilen “Can Yücel bu şiirin kendi adıyla Başbakan’ın duvarını süslediğini bilseydi ne derdi” sorusuna “Artık sen düşün Balçiçek, nasıl okkalı bir cümle söyleyeceğini!” yanıtını vermiş).
Prof. Dr. Semih Çelenk, kişisel internet günlüğünde yayımladığı “sahte Can Yücel şiirleri” listesinde bu şiire de yer vermişti.
Canyucel.org adlı sitede de şiirin yazarının Can Yücel olmadığı belirtilmektedir.
Şiirin muhteviyatının Can Yücel’in muhalif üslubu ile yakından uzaktan bir ilgisinin bulunmadığını da vurgulamak gerek.
“Ömür Dediğin Üç Gündür” Dizelerinin Müellifi Lâedrî
“Farkında Olmalı İnsan” ya da “Ömür Dediğin” adıyla tanınan şiirin Can Yücel’e ait olmadığını biliyoruz. Ancak, şiirin gerçek sahibinin tespiti bir hayli güç.
“Ömür dediğin üç gündür / Dün geldi geçti, yarınsa meçhuldür / O halde ömür dediğin bir gündür / O da bugündür.” mısralarının sahibinin Ali Poyrazoğlu ve Özdemir Asaf olamayacağı da açık. Çünkü Ali Poyrazoğlu daha doğmadan önce bu ifadelere eserlerinde yer veren isimlerin varlığı ve Özdemir Asaf’ın şiirlerinin derlendiği Çiçek Senfonisi adlı eserinde bu dizelerin geçmiyor olması bu 2 ismi de liste dışı bırakıyor.
Ömer Hayyam’ın “Bir gün ki gelip geçti, onu yád etme / Ferdá da henüz gelmedi, feryád etme / Geçmişle ve gelmemişle uğraşma, bırak / “Hál”inde hoş ol, ömrünü berbad etme!” şeklinde bir rubaisi bulunmaktadır (Farsça aslından Türkçemize çevirisi Hüseyin Hatemi tarafından yapılmış). Rubainin ilgili bölümü şu şekilde:
Bugün, elindedir; yarın değil
Yarını düşünmen hayaldir ancak
Gönlün divane değilse bu anı zayi etme
Zira bu kalan ömrün değeri belli değildir
Bu bir iki üç gün ömür nöbeti geçti
Irmaktaki su ve ovadaki rüzgâr gibi
Asla iki günün üzüntüsünü anmadım,
Gelmeyen gün ile geçen günü.
Geçen dünü hiç anma
Gelmemiş gün için feryat etme
Gelmemişe ve geçmişe yaslanma
Anın hoş olsun, ömrünü yok etme
Mehmet Âkif Ersoy, Safahat adlı eserinde yer alan Hasbıhal adlı şiirine “Büyük bir şairin hikmet yasasıdır şu ihtarı” mısrasıyla başladıktan sonra “Má medá fáte; ve’l-müemmeli gaybun / Feleke’s-sáatû-lletî ente fîba” yani (Refik Durbaş’ın çevirisiyle) “Geçen zaman kaybolup gitti, geleceğin ne olduğu ise belli değil. Sen ancak, içinde bulunduğun anın sahibisin. Fakat o da geçmek üzere.” dizelerine yer vermektedir. Mehmet Âkif Ersoy’un büyük şair ile kastettiği kişi Gazze asıllı, Bağdat Nizamiye Medresesinde okumuş ve Horasan’da Belh şehrinde vefat etmiş Ebû İshak el-Gazzî’dir (1049-1130).
Şems-i Tebrîzî’nin (kayboluşu, 645/1247) Makâlât’ında ise ömrün geçmiş-gelecek bağlamındaki tanımı şöyle yapılmış:
“Bir mezar taşında, ömür, bir saattir diye yazılı idi. Bir saat, üç saat nihayet ömrün bir sonu vardır. Sofi için, vaktin çocuğu derler. Yani vaktine bağlı insan demektir. Bizim de ömürden nasibimiz ancak şu bir saattir. Mevlânâ’nın meclisindeyiz. Ona hizmette bulunuyoruz.”
Hasan el Basri’nin Ömer bin Abdülaziz’e yazdığı mektupta ömrün 3 gün olduğuna yönelik tespit şu şekilde aktarılmış:
“Üzerinde düşünürsen dünya üç gündür: Gitmiş olan ve ona ümit bulunmayan gün; seninle olan gün, onu ganimet saymalısın; onda diri olup olmayacağını bilmediğin, belki de ondan önce ölmüş olacağın gün. Dün, öğretici bir bilgin; bugün, ayrılma durumunda bir dost. Ancak kayboluşuyla seni üzen dün, senin için bilgisini bıraktı. Onu kaybettiysen de onun yerinde olan sana ulaştı. Dün, senden uzun süreli bir yokluğa gitti. Bugün ise senden hızlıca ayrılıyor ve elinde de yarının emeli var. O halde amelle/çalışmayla ebediliği al. Diri oldukça arzularla aldanmayı bırak. Sakın yarının ve ondan sonrasının korkusunu bugüne taşıma.”
Yapılan hızlı tarama, ömrün geçmiş, bugün ve gelecekten oluşan 3 günden ibaret olduğu yönünde atıf içeren birçok nazım ve nesrin farklı dillerde yayımlandığını ortaya koyuyor.
Bu haliyle asıl yazarı tespit edilemeyen ve anonim yapı teşkil ettiği değerlendirilen bu ifadelerin müellifinin lâedri olduğunun kabulü gerekecektir.
Arapça “lâedrî” (لا أدري) kelimesi, “bilinmeyen, anonim” anlamına gelmektedir. Lâedrî, kime ait olduğu bilinmeyen nazım ya da nesir parçaların altına “yazarının / şairinin meçhul olduğu”nu vurgulamak için “yazarı / şairi belli değil” anlamında konulan ibaredir. Kimin yazıp söylediği belli olan satır ya da mısralar için de bazen lâedri notunun müstear isim olarak kullanıldığı görülmektedir.
Can Yücel’in “Farkında Olmalı İnsan” Şiirini Yazdığını Sanan Yazarlar
Yukarıda alıntılandığı üzere, Sevilay Yılman 8 Mayıs 2016 tarihli sosyal medya paylaşımında bu hataya düşmüştü.
Bu hataya düştüğünü tespit ettiğimiz diğer yazarları aktaralım:
- Sabah Gazetesindeki “Donald Trump, Filiz Akın ve Hıncal Uluç’tan doğan proje!..” başlıklı 23 Şubat 2020 tarihli yazısıyla Hıncal Uluç
- Hürriyet’teki “Yeter ki ‘Sağlık Olsun’” başlıklı 12 Ağustos 2012 tarihli yazısıyla Osman Müftüoğlu
- Hürriyet’teki “Sosyal sorumluluk ve kılıbıklık vergisi” başlıklı 2 Aralık 2012 tarihli yazısıyla Şükrü Kızılot
- Milliyet’teki “‘Ömür dediğin üç gündür’” başlıklı 1 Ocak 2012 tarihli yazısıyla Dilek Gappi
- Hürriyet’teki “Arkada emniyet kemerine büyüklerimiz öncülük etse” başlıklı 5 Eylül 2017 tarihli yazısıyla Nedim Bubik
- Türkiye Gazetesindeki “Şükretmek…” başlıklı 27 Haziran 2009 tarihli yazısıyla Ayşe Aydan
- Ogunhaber.com’daki “Bakanları ve çocuklarını kıyaslayın..” başlıklı 4 Temmuz 2019 tarihli yazısıyla Cem Özer
- Yenigüney Gazetesi’ndeki “Ömür Dediğin” başlıklı yazısıyla Gamze Palamut
- Kartepe’deki “Farkı, Fark Etmek Ne Güzel” başlıklı 22 Mayıs 2017 tarihli yazısıyla Orhan Arıkan
- Antalya Ekspres’teki “Ömür dediğin!” başlıklı 31 Aralık 2018 tarihli yazısıyla Fahrettin Hepkeskin
- Cukurovametropol.com’daki “Hayatı fark edebilmek üzerine düşünceler…” başlıklı 17 Şubat 2020 tarihli yazısıyla Muzaffer Kolik
- Domaniç Gazetesindeki “Daha Geç Kalmadan” başlıklı 28 Kasım 2018 tarihli yazısıyla Nurcan Yakut
- Flaş Gazetesi’ndeki “Ömür Dediğin!” başlıklı 26 Eylül 2013 tarihli yazısıyla Narin Tenekeci
- Kocaeli Gazetesindeki “Faruk Ertunç Sergisi, ‘Ömür Dediğin’” başlıklı 19 Şubat 2020 tarihli yazısıyla Gül Anasal
- Karadenizgazete.com.tr’deki “Fark etmeli” başlıklı 1 Eylül 2019 tarihli yazısıyla Asım Kemal Güner
- Es Gazete’deki “Ömür Dediğin!” başlıklı 11 Aralık 2019 tarihli yazısıyla Nalan Özver
- Hakimiyet’teki “Derlemeler” başlıklı 6 Ekim 2015 tarihli yazısıyla Dursun Seyis
- Yenigungazetesi.net’teki “All-Star Basketbolun En Güzel Ödülü” başlıklı 26 Ocak 2016 tarihli yazısıyla İsmet Badem
- Pusula Gazetesindeki “Can Yücel’in şiiriyle kendini anlatan şehit” başlıklı 16 Temmuz 2011 tarihli yazısıyla Atilla Öksüz
- Aydindenge.com.tr’deki “Sabır Olgunlaştırır, Şükür Tatlandırır…” başlıklı 27 Haziran 2019 tarihli yazısıyla Aydın Kırobalı
- Urfahizmet.com’daki “‘Hayat bayram olsa’” başlıklı yazısıyla İbrahim Okuyan
- Mersin İmece Haber’deki “Bir soldan, bir sağdan…” başlıklı 11 Haziran 2018 tarihli yazısıyla Nevzat Erol
- Sakarya Yenigün’deki “Ölüm varsa…” başlıklı 27 Ocak 2018 tarihli yazısıyla İlhan Düzgün
- Akcaabatgazetesi.com.tr’deki “Evde Kalanlara Selam” başlıklı 8 Nisan 2020 tarihli yazısıyla Mehmet Salih Köse
- İnternethaber.com’daki ““Bak Oğlum” Emir!…” başlıklı 13 Eylül 2012 tarihli yazısıyla Göktan Ay
- Eskişehir Anadolu Gazetesindeki “26 UA 564” başlıklı 11 Mayıs 2016 tarihli yazısıyla Şinasi Kula
Mehmet Y. Yılmaz, Hürriyet Gazetesindeki “Mandalin marmelatı, zeytinli poğaça!” başlıklı 11 Temmuz 2009 tarihli yazısında bahse konu dizelerin Özdemir Asaf’a ait olduğunu iddia etmişti. Hatasını idrak eden Yılmaz daha sonraki yazılarında şiirin müellifinin izini sürüp, lâedrî sonucuna varmıştı.
Öte yandan, bahse konu mısraların Özdemir Asaf ve Ali Poyrazoğlu’na ait olduğunu iddia ederek hataya düşen yazarları da sıralayalım:
- Hürriyet’teki “Liderlik mesajı mı” başlıklı 25 Şubat 2006 tarihli yazısıyla Yalçın Bayer
- Hürriyet’teki “Rahat ol!” başlıklı 13 Eylül 2010 tarihli yazısıyla Doğan Hızlan
- Cayyolu.com.tr’deki “Yarım Dalya” başlıklı yazısıyla Özlem Nihan
“Can Baba” olarak nitelenen büyük şairin yeterince güzel şiiri varken başkası tarafından yazılan şiirlerin kendisine izafe edilmesinin sebebini bir türlü kavrayamadığımızı tekrar vurgulayalım…
1 Yorum
I very delighted to find this internet site on bing, just what I was searching for as well saved to fav