Cumhuriyetimizin 100. yılı kutlamaları kapsamında 29 Ekim 2023 günü yayımlanmak üzere Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatını konu alan “Atatürk” adlı yapım 2 bölüm hâlinde Disney+ özel yapımı olarak çekilmişti. Ancak, Mehmet Ada Öztekin’in yönettiği, Aras Bulut İynemli’nin Atatürk’ü canlandırdığı “Atatürk” içeriğinin Disney+ platformunda yayımlanması, Amerika’daki Ulusal Ermeni Komitesi (ANCA) isimli kuruluşun liderliğindeki Ermeni lobisinin baskısı sonucu iptal edildi. Walt Disney’in Türkiye ofisi, “Atatürk” adlı filmin iki bölüm olarak televizyonda ve sinemalarda yayımlanacağını duyurdu. İlgili duyuruda TV’ye özel ilk filmin, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda Walt Disney’e ait bir TV kanalı olan FOX TV kanalında yayınlanacağı ve ardından sinema filmi vizyona gireceği, ikinci filmin ise 22 Aralık’tan itibaren sinemalarda olacağı, her iki filmin de 2024 yazında FOX TV ekranlarında yer almaya başlayacağı açıklandı.

Disney’e tepki gösterilen bu süreçte Yılmaz Özdil’in Metro Goldwyn-Mayer (MGM) yapım şirketi tarafından Musa Dağ’da Kırk Gün adlı romanın 1933 yılında filmini çekme planının engellenmesine değindiği yazı gündeme geldi.

Başrollerinde Oscar Isaac, Charlotte Le Bon ve Christian Bale’ın oynadığı, sözde Ermeni soykırımını konu edinen “The Promise” adlı filmin vizyona girdiği dönemde kaleme aldığı 25 Nisan 2022 tarihli “Soykırım korosu, cehalet ikliminden cesaret alıyor” başlıklı yazısında Yılmaz Özdil şu satırlara yer vermiş:

“ABD’de bir roman piyasaya çıktı.

Musa Dağı’nda Kırk Gün…

Avusturyalı yazar Franz Werfel’in romanıydı.

Aniden, en çok satan kitaplar listesinde bir numara oldu.

Tehcir sırasında Hatay’daki Musa Dağı’na sığınan dört bin kadar Ermeni’nin kırk gün boyunca Osmanlı güçlerine direnişini anlatıyordu, Osmanlı’yı yerden yere vuruyor, Türkleri canilikle suçluyor, insanlık dışı davranmakla suçluyor, çocuk kıyımı yaptığımızı iddia ediyordu.”

“New York Times’ın başı çektiği Amerikan gazeteleri, adeta koro halinde bu kitabı yazıyordu, ballandıra ballandıra övüyorlardı.

Hollywood’ta mutlaka film olması için çağrıda bulunuyorlardı.

Gişe rekoru kırar diyerek teşvik ediyorlardı.

Hollywood’un devlerinden olan Metro Goldwyn-Mayer şirketi, bu romanın yayın haklarını satın aldı, senaryo çalışmalarına başladı.

Washington büyükelçimiz Ahmet Münir Ertegün’dü, bu gelişmelerden haberi oldu, derhal Ankara’yı bilgilendirdi.

Ankara da derhal ABD’nin Ankara büyükelçisini dışişleri bakanlığımıza çağırdı, uyardı.

Aynı zamanda, Türkiye Cumhuriyeti hükümeti adına Metro Goldwyn-Mayer şirketine resmi yazı gönderildi.

“Takdir şüphesiz sizin, ancak, eğer bu karalama filmini çekerseniz, bundan böyle sizin şirketinize ait hiçbir film Türkiye’ye giremez” denildi.

Hem diplomatik, hem ticari rest çekilmişti.

“Ya gerçekleri ve bizi tercih edeceksiniz, ya da yalanları ve diasporayı tercih edeceksiniz” denildi.

Netice?

Türkiye’yi ve gerçekleri tercih ettiler.

Türklere yönelik iftiralarla dolu film, çekilmedi, çekilemedi.

Hollywood üzerinden dünya çapında propaganda yapmayı planlayan Ermeni diasporası, duvara toslamıştı, başaramamışlardı.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Washington nazarındaki prestiji, paha biçilmezdi, Ankara aleyhine herhangi bir adım asla atılamazdı.”

 

“Musa Dağı’nda Kırk Gün” adlı romanın filminin çekiminin ilgili dönemde Vaşington Büyükelçimiz Ahmet Münir Ertegün’ün ve Yahudi lobisinin MGM’ye yaptığı baskısı ile durdurulduğu doğru. Ancak, bu aktarımların bir kısmı yanlış.

 

Avusturyalı Yahudi asıllı yazar Franz Werfel’in 1933 yılında yayımlanan “Musa Dağı’nda Kırk Gün” (“Musa Dağ’da 40 Gün”) adlı romanı 1915’te, Osmanlı İmparatorluğu’nun Halep Vilayeti’ndeki Musa Dağı’na sığınan Ermenilerin hikayesini anlatmaktadır. Roman, Osmanlı hükümeti tarafından tehcir edilen ve yaşanan şiddet olaylarından Musa Dağı’na sığınarak kurtulmaya çalışan Ermenilerin dağda 40 gün boyunca Osmanlı hükümetine karşı direnmesi ve sonunda kurtulmasını konu edinmektedir.

 

“Die vierzig Tage des Musa Dagh” ismiyle ilk olarak Almanca basılan ve daha sonra İngilizce (“The Forty Days of Musa Dagh“), Fransızca, İspanyolca, Rusça ve diğer birçok dile çevrilen romanın çıktığı yıl filmleştirilmesi ABD’li ünlü film şirketi MGM tarafından planlandı (Roman, Burhan Belge tarafından Türkçemize de çevrildi). Ancak “Musa Dağı’nda Kırk Gün” adlı romanın 1933 yılında beyaz perdeye uyarlanma girişimi ülkemizin girişimleri ile engellendi.

 

“Musa Dağı’nda Kırk Gün”, 1982 yılında bir film olarak çekildi.

 

 

Musa Dağ’da Kırk Gün romanının filmini engelleme girişimlerine dair aktarımlarda Mustafa Kemal Atatürk’ün ABD’nin Ankara Büyükelçisini çağırıp uyardığına dair dair bir bilgi yer almıyor. Filmin çekilmesini engelleme girişimlerinde Atatürk’ün doğrudan müdahil olduğuna dair bir bilgiye erişememekle birlikte, Dışişleri Bakanlığımızın ve Vaşington Büyükelçiliğimizin ön plana çıktığı anlaşılıyor.

 

ABD’nin Türkiye büyükelçiliği görevini 1932-1933 yılları arasında Charles Hitchcock Sherrill, 1933-1936 arasında Robert P. Skinner üstlenmişti.

Atatürk’ün Nöbet Defteri’ndeki kayıtlardan 1933 yılında Atatürk’ün Amerikan sefirini (ABD büyükelçisini) kabulünün görev değişiklikleri ile ilgili olduğu anlaşılıyor):

14-8-932

1- Gazi Hazretleri 13 .00 te uyandılar, 15 .00 de Millet çiftliğinde Amerika sefirini kabul buyurdular, 20.00 de Kaplıcaya teşrif buyurdular ve saat 12.30 da yattılar.

 

29- 3-933

1- Gazi Hazretleri saat 13.30 da uyandılar; Amerika Sefiri Şerl cenaplarının veda ziyaretini kabul buyurdular. 3.00 de yattılar.

 

27-9-933

1- Reisicumhur Hazretleri 12.00 de uyandılar, 16.00da Amerika Sefirini kabul buyurdular. 17.00 de Büyükdere’ye kadar otomobille bir gezinti yaparak 20.00 de avdet buyurdular ve 3.00 de yattılar.

 

16-10-933

1- Gazi Hazretleri 13.00 te uyandılar, 16.00 da Amerika ve 17.00 de Japonya Büyük Elçilerinin itimatnamelerini aldılar, hiçbir yere çıkmadılar. saat 1.00 de yattılar.

 

20-12-935

1- Atatürk saat 6.00 da uyandılar, 1 0.00 da yattılar, 14.00 de tekrar uyandılar, 1 6.00 da Amerika sefirinin vedamı kabul buyurdular. 2.00 de yattılar.

 

16-3-936

1 – Atatürk saat 14.00 te uyandılar, 1 6.00 da Amerika Büyük Elçisini kabul ettiler, 18.00 de Marmara’ya kadar gezinti yaptılar, 1 .30 da yattılar.

 

Hariciye Vekâleti (Dışişleri Bakanlığı) tarafından 1935 yılında elçiliklere uyarı mahiyetinde şu yazı geçilmiş:

‘Franz Werfel’ adındaki bir Avusturyalı musevinin vaktile kaleme aldığı ‘FORTY DAYS OF MUSA DAGH’ (Musa dağında kırk gün) isimli ermeni propaganda romanı bu kerre Amerika Filim müesseselerinden Metro-Goldwyn-Mayer tarafından filme alınarak kariben Amerika’da çevrileceği haber alınmıştır. Filme esas olan kitab haddı zatında ermeni davasını teşhir ve Türk milleti aleyhinde bir cereyan temin edecek mahiyette bulunmasına nazaran bundan mülhem olan filmin de aynı mahiyette olduğu derkârdır. İşbu filmin muhtelif Avrupa memleketlerinde de gösterilmesine teşebbüs edileceği muhtemel bulunduğundan, milletiğimiz aleyhinde garazkârane isnadatı havi olacak böyle bir propagandaya nazarı müsabaha ile bakılamaz. Binaenaleyh anılan filmin bulunduğunuz memlekette de gösterildiğine teşebbüs edildiği takdirde bundan vakti zamanda haber alınarak mani …. tevessül edilmesini ve neticenin bildirilmesini dilerim.”

 

musa-daga-40-gun-filmi-uyari
Görsel: Tolga Gerger

 

Filmin çekiminin engellenmesinde Vaşington Büyükelçimiz Mehmet Münir Ertegün’ün diplomatik girişimleri vurgulanmaktadır (George S. Harris & Nur Bilge Criss (2009). “Cementing Turkish-American Relations: The Ambassadorship of (Mehmet) Münir Ertegün (1934-1944)”. Chapter 6. Studies in Atatürk’s Turkey: The American Dimension.

 

Yılmaz Özdil, Ahmet Ertegün (1923 – 2006) ile babası Mehmet Münir Ertegün’ün (1883 – 1944) isimlerini karıştırarak kullanmış. 1934 yılında Vaşington Büyükelçimiz Mehmet Münir Ertegün idi. Ertegün, 1934 yılında atandığı Vaşington Büyükelçiliği görevini 1944 yılında kalp krizinden dolayı hayatını kaybedene kadar sürdürdü. Türk-Amerikan müzik yapımcısı, iş insanı ve Atlantic Records’un kurucusu Ahmet Zahrettin Sebuhi Ertegün, Mehmet Münir Ertegün’ün oğluydu.

 

Ayrıca, 1930’lu yıllarda Türkiye’deki sinema salonlarının sayısı göz önünde bulundurulduğunda “Bu film çekilirse, şirketinizin hiçbir filmi Türkiye’ye giremez.” şeklinde bir uyarının anlamsız ve etkisiz olacağı söylenebilir. 1930’lu yıllarda Türkiye ve Mustafa Kemal Atatürk aleyhinde ifadeler içeren neşriyat her hâlükârda ülke içinde yasağa tabiydi.

 

Ve… 1933 yılında Ankara’da ABD’nin bir büyükelçiliği yoktu. ABD, İstanbul’daki büyükelçiliğini 1937 yılında Ankara’ya taşıdı.

ABD’nin Türkiye misyonlarına ait internet sitesinde ABD-Türkiye ilişkilerinin geçmişine dair şu özet bilgiler sunulmuş:

ABD’nin Türkiye ile diplomatik etkileşimi, Türkiye’nin Osmanlı İmparatorluğu olarak bilindiği günlere dayanmaktadır. 1831’de diplomatik ilişkilerin kurulmasıyla beraber iki ülke ABD’nin 20 Nisan 1917’de I. Dünya Savaşı’na girişine dek diplomatik bir ilişki yürütmüştür. I. Dünya Savaşı’nın ardından Osmanlı İmparatorluğu yıkılmış ve yerine modern Türkiye devleti kurulmuştur, Amerika Birleşik Devletleri 1927’de ülkeyle ilişkilerini yeniden kurmuştur.  

Amerika Birleşik Devletleri’nin 4 nisan 1917 tarihinde Almanya’ya savaş  ilan etmesinin ardından, Türkiye 20 Nisan 1917’de ABD ile diplomatik ilişkilerini kesmiştir.

Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye, Türkiye’nin Ankara şehrinde meydana gelen yazışmaların ardından 17 Şubat 1927’de diplomatik ilişkilerini yeniden tesis etmişlerdir.

Günümüzün yakın ilişkisi ise Truman Doktrini’nin uygulanmasını öngören 12 Temmuz 1947 tarihli anlaşma ile başlamıştır.

“Ankara’nın 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti olarak atanmasından sonra, büyükelçiliğin işlevleri kademeli olarak buraya devredildi. İstanbul’da ikamet eden son Amerikan büyükelçisi John Van A. MacMurray, 1937’de kesin olarak Ankara’ya taşındı.”

 

Yorumunuzu yazınız...