General Faruk Güventürk’ün Kayseri’de dünyanın yuvarlak olduğuna inanmayan imamları uçakla gökyüzünde 4 saat gezdirip “Dünya’nın yuvarlak olduğuna inandık” diyene kadar aşağı indirmediğini söylediği iddiasının kökeni Geçmiş Gazete‘de paylaşılan 28 Temmuz 1966 tarihli Hürriyet gazetesi küpürüne dayanıyor.

 

50 yıl önce, tümgeneral Faruk Güventürk, dünyanın düz olduğunu söyleyen bazı imamları alıp helikopterle gezdirdi.” notunu içeren örnek aktarım:

 


 

Bahsi geçen hadise iddiası, geçmişte de gündeme gelmişti.

 


 

Sosyal medya platformlarında ve haber sitelerinde “General Güventürk imamları 4 saat uçurup ‘inandık dünya yuvarlakmış’ dedirtti” başlıklı küpürün paylaşıldığı görülüyor.

 

general-guventurk-imamlari-4-saat-ucurup-dunya-yuvarlakmis-dedirtti

 

Görseldeki metnin tamamı şöyle:

 

General Güventürk, imamları 4 saat uçurup ‘İnandık dünya yuvarlakmış’ dedirtti

SİLİFKE (HA) – Bir geziden dönmekte olan 8. Kolordu Komutanı Tümgeneral Faruk Güventürk, Silifke-Konya asfaltı üzerindeki Kargıcak köyüne uğramış, köylülerle yaptığı konuşmada “nurcuları aranızda barındırmayınız.” demiştir.

Tümgeneral Faruk Güventürk, köy halkına din adamlarının iyi yetişmiş tahsilli kimseler olması lüzumunu belirtmiş, Kayseri’de görevli iken dünyanın yuvarlak olmadığına inanan bir grup imamın inançlarını değiştirmek için uçakla 4 saat gezdirdiğini ^Dünya yuvarlakmış inandık’ deyinceye kadar gök yüzünden indirmediğini söylemiştir.”

 

general-imamlari-4-saat-ucurup-dunya-yuvarlakmis-dedirtti

 

Faruk Güventürk’ün (erişilebilen) kitapları tarandığında bu yönde bir aktarıma yer vermediğini görüyoruz.

İlgili dönemden sayılarının elektronik arşivini sunan Milliyet ve Cumhuriyet gazetelerinde, İslâmi Dergiler Projesi arşivinde bu yönde bir aktarıma rastlayamıyoruz.

Bahsi geçen aktarımı içeren ve erişilebilen tek kaynak Geçmiş Gazete. Bahsi geçen haberi birinci elden 28 Temmuz 1966 tarihli Hürriyet gazetesinden teyit edemedik. Ancak, Geçmiş Gazete, eski tarihli gazetelerden küpürleri paylaşan güvenilir bir kaynak. Haberin varlığını doğru kabul edebiliriz.

 

İmamların Dünya’nın yuvarlak olduğuna ikna için 4 saat uçakla uçurulduğu yönünde bir hadisenin yaşanıp yaşanmadığını da doğrulayamıyoruz. Lâkin, Faruk Güventürk’ün karakteri ve hakkındaki aktarımlar bu tip bir hareketi yapabileceğini de işaret ediyor.

 

General Faruk Güventürk, Demokrat Parti iktidarı döneminde ünlü “Dokuz Subay Olayları”nda yargılanmıştı. Faruk Güventürk, 1957 yılında darbeye hazırlık yaptıkları dönemde bir lidere ihtiyaç duydukları için dönemin Savunma Bakanı Şemi Ergin’in yanına gidip darbe hazırlığı yaptıklarını ancak üst rütbede bir lidere ihtiyaç duyduklarını belirterek, yapacakları darbeye liderlik etmesini istemişti (1957 Aralık ayında Yarbay olduğu dönemde Faruk Güventürk, Milli Savunma Bakanı Hasan Şemi Ergin kendi hükümetini devirmesi için ihtilal komitesinin başına geçmesi teklifinde bulunmasını Demirkırat Belgeseli’nde anlatmıştı).

 

 

Demokrat Parti döneminin sert muhalifi  27 Mayıs 1960 darbesinden hemen sonra Kayseri’de Doğu Menzil Komutanlığına tayin edilmişti (1952 yılında Kore Savaşı’na katılan Faruk Güventürk, 1965-67 yılları arasında Diyarbakır’daki 7. Kolordu’da görev yapmış ve Gelibolu’da Kolordu komutanı iken, 1969 yılında Korgeneral rütbesiyle emekliye ayrılmıştır).

 

Kayseri ve Sivas’ı içine alan Doğu Menzil Komutanı görevini üstlendiği dönemde General Faruk Güventürk’ün lâiklik çağrısı içeren eylemlerinin matbuata yansıdığı görülüyor.

 

1962 ve 1963 yıllarında gerçekleştirdiği iki başarısız darbe girişiminin ardından idam edilen Albay Talat Aydemir, Hatıratım adıyla yayımlanan anılarında basına yansıyan Faruk Güventürk’ün Kayseri’deki görevi esnasında iki sarıklının sarıklarını boynuna dolamasına şöyle tepki göstermişti (Yapı Kredi Yayınları. İstanbul. 3. Baskı. 2020. Sf: 424):

 

“Her Devrin Adamı Faruk Güventürk
26 Şubat 1964, Saat: 17.30
Bugün (26 Ş. 964) tarihli Cumhuriyet gazetesinde meşhur doğu menzil K. Tuğg. Faruk Güventürk hakkında bir havadis okudum. Kayseri’de iki sarıklının sarıklarını boynuna dolamış, öğretmenler lokaline giderek gericilik hakkında konferans vermiş, AP genel sekreteri Orhan Süersan ’ın beyanatına karşı cevap vermiş.

Bu hareketler bir generale yakışır mı? Milli müdafaa vekili İlhami Sancar, “Ordu siyasetin tamamı ile dışındadır” der, mecliste alkış toplar. Türk ordusunun bu gibi partilere satılmış generallerinin vaziyetlerini acaba millet görmüyor mu. CHP kendisine bend ettiği böyle F. Güventürk gibi generallerle ayakta durmaya çabalamaktadır.

Bu general her devrin adamı olmaya çalışır. İlhami Sancar 9 subay hadisesinde bunun avukatı idi. Milli M. Vekilliği makamına getirilmesi için büyük gayret sarf etmiştir. Karşılıklı birbirlerini desteklemektedirler. Ordudan başka birisi, bu general gibi açıktan particilik yapsa herhalde hakkında kanuni muamele yapılması icap eder. Ama bu CHP hizmetkârı olduğu için şerbetlidir, dokunulmazlığı vardır.

İşte biz orduyu halka düşman eden bu tip partizan general ve subaylardan temizlemek istiyorduk. Bunlar ordu için en tehlikeli mahluklardır. Millet meclisinde bir kişi de çıkıp bu olay hakkında bir sözlü soru soramaz. Çünkü millet meclisi de, senato da askeri baskı altındadır. Rejim de Polis rejimidir. İsmi de
“açık rejim”dir.

Bu general hakkında bu kadar yazı yazmak değmez, ama CHP ’li bir partizan generalin tutumunu misalle önünüze sürmek istedim. Yoksa bu zatı yarbaylığından beri gayet iyi tanırım. Beraber çalıştık. İyi bir “Hacıyatmaz”dır. Kimin arabasına binse onun düdüğünü çalar. AP zamanında da Milli Müdafaa Vekili Ethem Menderes ’e yazdığı mektuplarla ve makamında yaptığı konuşmalarla aynı hulûsu çakmıştır. Daha çok şeylerini bilirim ama şimdi yazmaktan hicap duyarım. Kayseri ’de yapmış olduğu hareketi, selahiyeti olmadığı halde bir generale yakıştıramadım. Generallik o kadar ucuz harcanmaz. Hiçbir suretle bir ordu mensubuna bu türlü partizanca hareketleri yakıştıramam, tasvip etmem. Bu orduya yazık oluyor. Yok mu bu gibi aşırı hareket eden partizan ordu mensuplarına dur diyecek bir kumandan. K. K. K. ’ları K. EURs. acaba bu hareketleri hoş mu karşılıyor? Bu generalin kaçıncı potu, ama İnönü ’nün adamı olduğu için kimse dokunamaz. Sonra bu general gerçek Atatürkçü geçinir, kitap yazar, nutuk atar. Kemalizm ’den bahseder. Kemalizmi biz onun gibi, CHP ’ye hizmet etmek yolu olarak anlamıyoruz. Şu askerler siyasî partiler üstü bir hareket istikametinde bitaraf bir kuvvet olduklarını şu millete hareketlerile (sözleri ile değil) ispat edebilseler, bugünkünden bin kat misli millet tarafından sevilecekler itibar görecekler, onöre edilecekler. Ama bunu anlayan maalesef orduda çok az çıkıyor. Bu tip generallerin ve subayların cezasını bütün subay kitlesi haksız yere çekiyor.

Ordu bu tip insanlardan temizlenmedikten sonra Türk ordusunun kuvvetlenmesine, milletin saygısına mazhar olmasına imkân yoktur. Yazık oluyor. Orduya yazık, üzülüyorum. Bu gibi yüz kızartıcı hadiseleri görmek, duymak istemiyorum. İçim yanıyor. Ama elden ne gelir? Bakalım bu hareketin hiçbir aksi olacak mı, yoksa her meselede olduğu gibi kapatılacak mı? […]”

 

“Din Işığı Altında Nurculuğun İç Yüzü” adlı kitabı da bulunan Faruk Güventürk, Nurculuğa karşı bir isim (Faruk Güventürk’ün Din Işığında Yobazlık, Atatürkçülük (1967), Gerçek Kemalizm (1963), O’na ve On’dan Sesleniṣ (1961), Önder ve Gençler (1965), Komünizm ve Maskeler (1965), Atatürk Yolu ve Atatürkçülere Sesleniş (1976), Lâiklik Prensibi ve Atatürk (1978) adlı kitapları da bulunmaktadır).

 

Güventürk, “Önder ve Gençler” adlı kitabında “Bu milletlerden herhangi birinin bir ferdine artık dünyanın yuvarlak olup olmadığı öküzün boynuzu üzerinde durduğu kadın hak ve hürriyetleri fenni vasıtalarla iş yapmanın haram ve günah olduğu ve İlh… gibi softa ve gerici düşünceler söylenemez” satırlarına yer vermişti.

 

Kayseri Askerî Garnizon Kumandanı olduğu dönemde Faruk Güventürk’ün Said Nursi destekçilerinin çıkardığı dergilerde sıklıkla eleştirildiği görülüyor.

 

23 Mart 1960’da Urfa’da vefat eden Said-i Nursi’nin Urfa’daki kabri, ziyaretgâh hâline gelmesinden rahatsızlık duyulması nedeniyle askerler tarafından 1960’ın yaz aylarında bir gece açılarak çıkartılan cenaze bilinmeyen bir yere uçakla nakledilerek gömülmüştü. “Said-i Nursî’nin mezarını Urfa’da senin açtığın söylenir. Hep merak ederim, cenazeyi ne yaptın, nereye defnettin?” sorusuna Faruk Güventürk’ün “Tayyareden attım!“, “Urfa’dan alıp tayyareye koyduk ama nereye götüreceğim? Defnedeceğim yer Kâbe gibi olurdu, onun için tayyare havada iken kapakları açtırıp attım!” yanıtını verdiği aktarılmaktadır.

 

Nurculardan Mehmet Kutlular da Kayseri’de Faruk Güventürk’ün tutumunu şöyle aktarmış:

“Kayseri Doğu Menzil Komutanı Faruk Güventürk hakkındaki yayınımız, bunun bir örneği idi. Bu paşa, sıkıyönetimi bahane ederek Kayseri ve Sivas bölgesinde Müslümanlara aşırı eziyet ediyordu. Hatta ihtiyarların giydikleri takkelere, sarıklara kadar karışıyordu. Bölgesinde yayınlarımızı rahatça dağıtmamızı engelliyordu. Bize düşmanca bir tavır takınmıştı.”

 

İhsan Atasoy, “Nur’un büyük kumandanı: Zübeyir Güzdüzalp” adlı kitabında Faruk Güventürk’ün Kayseri’de cami cemaatine muamelesine şöyle yer vermiş:

“Doğu menzil kumandanı Faruk Güventürk, Said Ağabeyi sürmüştü. 27 Mayıs ihtilâl havasında burnunu her şeye sokuyordu. Kayseri’de caminin önünde beklemiş, cami önüne ayakkabı giyilen mahfile takkeyle gelen cemaati toplayarak karakola götürmüştü.”

 

 

Yorumunuzu yazınız...