1917 Balfour Deklarasyonu’nun süresinin 31 Ekim 2023 günü dolduğu, deklarasyonun sona ermesiyle İsrail’in ulus olarak egemenlik statüsünü kaybettiği iddiası doğru değil

Yanlış İddia

 

Filistin sorununun başlangıç noktası olarak kabul edilen Balfour Deklarasyonu’nun sona erdiği ya da iptal edildiği, böylelikle İsrail Devleti’nin süresinin 31 Ekim günü dolduğu, Hamas’ın 7 Ekim 2023 günkü saldırıları ile akabinde yaşanan gelişmelerin bu durumla ilgili olduğu sanılarak birtakım yorumlar paylaşılmaya başlanmış:

 

“31 Ekim 2023 yani bugün, bazı yurtdışı hesaplara göre Balfour Deklerasyonun son günü.
İsrail’in Filistin’deki kirası bitiyor. Ayrıca İsrail’in İngiltere’de şirket olarak bu yıl başında kayıt yaptırdığını biliyoruz.
Her ne kadar komplo teorisi olarak gözükse de Çin devletinin İsrail’i haritalardan silmesi de enteresan
Önümüzdeki günler tarihi ve siyasi anlamda çok absürt gelişmelere gebe olabilir.”

 

“Balfour Deklarasyonu 1917 Yılında Lord jacob Rothschild ile yapıldı. 31 Ekim 2023’de sona erdi. İsrail kendisini 1947’de kurumsal bir varlık olarak tescil ettirdi. 70+ yıl sonra 2023’te aynı isim altında bir Şirketi iki kez tescil ettiremezsiniz ve bu kabul edilemez. Balfour Deklarasyonu 31 Ekim 2023’te Sona Eriyor’du. Bu şu anlama geliyor’du.İsrail’in nüfusunun sona ereceği anlamına geliyordu ve oyunu başlattılar. Bir şirket kurulduğunda sahiplerinden ayrı olarak var olan bir tüzel kişiliktir. Bu, kurumsal bir yapı olarak kendi adına, vergi kimlik numarasına, yasal hak ve yükümlülüklere sahip olduğu anlamına gelir. İsrail iflas etmiştir. Bu statüde olduğunuzda sıfır sözleşme hakkınız vardır. İsrail’in bir şirket olarak süresi dolmuştur. Çin, İsrail’i haritalarından çıkardı. İsrail’in yapması gereken son şey Büyük Savaş başlatmak olacaktı ve uygulamaya geçtiler. Toprakların Sahibi Lord Jacop Rothschild ile İsrail arasında yapılan şirket olarak tescil süresi bitmiştir.”

 

2023 (@2023T2023): “1917 Balfour Deklarasyonu iptal edildi, İsrail Devleti’nin süresi 31 Ekim’de doluyor.”

 

2 Kasım 1917’de Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı Arthur Balfour tarafından Lord Rothschild’e yazılan mektupta İngiliz hükümetinin, Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulmasına desteği ifade edildi. Bu mektup, Balfour Deklarasyonu olarak adlandırıldı. Arthur Balfour’un bu girişimi Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulması fikrini uluslararası alanda meşru hale getirmeye çalıştı ve Yahudi göçünü teşvik etti. 

1917 Balfour Deklarasyonu’nun süresinin 31 Ekim’de dolduğu, yani İsrail’in ulus olarak egemenlik statüsünü kaybettiği iddiası gerçeği yansıtmıyor.

Balfour Deklarasyonu, herhangi bir sona erme tarihi içermemektedir. 

Balfour Deklarasyonu, iptal edilmedi, iptal edilebilecek nitelikte bir sözleşme de değil.

İsrail’in statüsü, süresi dolmamış olan deklarasyona bağlı değil.

Balfour Deklarasyonu’nun sona erdiği ileri sürülen 31 Ekim 2023 tarihi geçmesine rağmen İsrail parlamentosu Knesset hâlâ faaliyette olup, İsrail’in egemenlik statüsünde herhangi bir değişiklik olmadı.

 

balfour-deklarasyonu

 

Balfour Deklarasyonu, I. Dünya Savaşı sırasında, 2 Kasım 1917 tarihinde Birleşik Krallık Hükümeti’nin Dışişleri Bakanı Arthur Balfour tarafından Lord Rothschild’e yazılan bir mektuptur.

 

Orta Doğu tarihinin en önemli belgelerinden biri olduğu değerlendirilen Balfour Deklarasyonu, İngiliz hükümetinin, “Yahudi halkının Filistin’de ulusal bir anayurt kurulması için olan arzularına sempati duyduğunu” ve bu arzuların “saygın ve adil bir şekilde tatmin edilmesi için elinden gelen her şeyi yapacağını” ifade etmektedir. Deklarasyonda, Filistin’de kurulacak Yahudi devletinin, “yerel halkın haklarını ve çıkarlarını gözetmesi” gerektiği de belirtilmektedir.

 

Deklarasyonun metni şu şekildedir:

 

Foreign Office

November 2nd, 1917

 

Dear Lord Rothschild:

 

I have much pleasure in conveying to you. on behalf of His Majesty’s Government, the following declaration of sympathy with Jewish Zionist aspirations which has been submitted to, and approved by, the Cabinet:

 

His Majesty’s Government view with favor the establishment in Palestine of a national home for the Jewish people, and will use their best endeavors to facilitate the achievement of this object, it being clearly understood that nothing shall be done which may prejudice the civil and religious rights of existing nonJewish communities in Palestine, or the rights and political status enjoyed by Jews in any other country.

 

I should be grateful if you would bring this declaration to the knowledge of the Zionist Federation.

 

Yours,

Arthur James Balfour

 

Türkçemize çevirisi şu şekilde yapılabilir:

 

Dışişleri Bakanlığı,2 Kasım 1917

Kıymetli Lord Rothschild,

 

Majesteleri’nin Hükümeti adına, size Kabine’ye sunulup onaylanmış olan, Yahudi Siyonist arzularına ilişkin aşağıdaki sempati deklarasyonunu iletmekten memnuniyet duymaktayım:

 

“Majesteleri’nin Hükümeti, Filistin’de Yahudi halkı için ulusal bir yurt kurulmasına olumlu gözle bakmaktadır ve bu amaca ulaşılmasına yardımcı olmak için elinden geldiğince çaba gösterecektir; Filistin’de halen mevcut Yahudi olmayan halkların toplumsal ve dini haklarına ya da Yahudilerin diğer ülkelerdeki hak veya politik statülerine halel getirecek hiçbir şeyin yapılmayacağı net bir şekilde anlaşılmalıdır.” Bu deklarasyon hakkında Siyonist Federasyon’u bilgilendirmenizi memnuniyetle karşılayacağım.

 

Saygılarımla,

Arthur James Balfour

 

İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur Balfour tarafından kaleme alınan bu açıklama, İngiliz hükümetinin resmi görüşü olarak kabul edildi.

 

Filistin toprakları üzerinde bir Yahudi ulusal yurdu kurulmasını destekleme taahhüdünü içeren mektup 9 Kasım 1917 tarihli The Times adlı Londra gazetesinde yayımlandı.

 

balfour-deklarasyonu-1917

 

Balfour Deklarasyonu’nun arka planında, Avrupa’da yaşayan Yahudilerin antisemitizm ve ayrımcılıkla karşı karşıya kalmasıyla güçlenen ve Yahudilerin dünyanın her yerinden Filistin’e göç ederek burada bir devlet kurmasını amaçlayan Siyonist hareket yer alıyor.

19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan, Yahudilerin kendi topraklarında yaşama ve kendi kaderlerini tayin etme hakkına sahip olduğunu savunan Siyonizmi desteklemek, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş döneminde Orta Doğu’dan çekilmesinden faydalanarak bölgedeki nüfuzunu arttırmak isteyen İngiltere’nin stratejisinin bir parçasını oluşturdu.

 

Deklarasyon, kendi haklarını ihlal ettiğini ve Filistin’in demografik yapısını değiştireceğini belirten Filistin’deki Müslümanlar ve Hristiyanlar arasında büyük bir tepkiye yol açtı.

I. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru yaklaşılan dönemde Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı olan Filistin topraklarında bir Yahudi devletinin kurulmasını destekleyen 67 kelimelik metin Orta Doğu’nun kaderini değiştirdi.

Yahudi halkının Filistin’de bir ulusal yurt kurma hakkını destekleyen ilk resmî beyan olan deklarasyonun metni, Filistin topraklarında yaşayan diğer toplulukların haklarını ve statülerini de koruma taahhüdü içermekle birlikte, uygulama aşamasında bu taahhütlerin yerine getirilmemesiyle günümüzde süregelen sürecin başlamasına yol açtı.

Deklarasyon, Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulmasına giden yolun ilk adımı oldu ve günümüzde devam eden İsrail-Filistin çatışmasının temelini oluşturdu.

Deklarasyonun yayınlanmasından sonra, Filistin’de Yahudi göçü ve yerleşimi arttı, bu da bölgedeki gerginlikleri artırdı.

Filistin, daha sonraki yıllarda İngiliz mandası altında karmaşık bir siyasî ve toplumsal arenaya dönüştü.

 

İsrail Devleti’nin kuruluşu Birleşmiş Milletlerce belirlenen paylaşım planı uyarınca 14 Mayıs 1948 tarihinde ilan edildi. Anılan tarihte İsrail Bağımsızlık Bildirgesi yeni İsrail Devleti’nin ilk başbakanı David Ben-Gurion tarafından okundu (Balfour Deklarasyonu’na, Filistin’deki gelişmelerin geçmişine ve İsrail devletinin kuruşuna değindiğimiz Filistinli Arapların topraklarını İsrail Yahudilerine sattığı iddiasını ele aldığımız yazımızı da inceleyebilirsiniz).

 

Balfour Deklarasyonu’nun sona erdiği ileri sürülen 31 Ekim 2023 tarihi geçmesine rağmen İsrail parlamentosu Knesset hâlâ faaliyette olup, İsrail’in egemenlik statüsünde herhangi bir değişiklik olmadı.

 

İsrail’in ticarî amaçla Birleşik Krallık’ta denizaşırı bir kuruluş olarak kayıtlı olduğu da ileri sürülse de, resmî kuruluşlar nezdinde (menkul kıymet ihracı ya da sınır ötesi ticaret gibi amaçlarla) yapılan bu tip kayıtlar İsrail ya da farklı bir devletin egemen bir güç olmadığı, ticarî bir kuruluş olduğu anlamına gelmiyor.

Yorumunuzu yazınız...