ABD’deki Yellowstone Millî Parkı’na Kurtların Geri Getirilmesiyle Ekosistemin Kısa Süre İçerisinde Tamamen İyileştiği ve Fiziksel Coğrafyanın Değiştiği İddiası Gerçeği Yansıtmıyor

 

ABD’deki Yellowstone Parkı’na kurtların geri salındığı 1995 yılından itibaren ekosistemde yaşandığı ileri sürülen değişime dair iddiaları ele alacağız.

Yellowstone’da yaşandığı ileri sürülen değişim, kâr amacı gütmeyen, ABD’li Chris ve Dawn Agnos çifti tarafından kurulan “Sustainable Human” (“Sürdürülebilir İnsan”) adlı sivil toplum örgütünün Youtube kanalında yayınlanan video ile yaygınlık kazandı.

“Kurtlar Nehirleri Nasıl Değiştirdi” başlıklı video şöyleydi:

 

 

Videoya eklenen seslendirmede ve Sustainable Human girişiminin internet sitesinde, kurtların bırakıldığı habitatta sağladığı değişim şöyle aktarılmıştı (Çeviri: Evrimağacı ekibi):

“Geçtiğimiz yarım yüzyılın en ilginç bilimsel bulgularından biri yaygın olarak görülen ”beslenme etkileşimi” kavramıdır.

Beslenim etkileşimi besin zincirinin tepesinden başlayıp alt basamaklarına doğru devam eden ekolojik bir süreçtir.

ABD’deki Yellowstone Parkı’na kurtların geri salındığı 1995 yılından itibaren onlar bunun klasik bir örneğidir.

Hepimiz biliyoruz ki kurtlar bazı hayvanları öldürür, fakat başka birçoğuna hayat verdikleri az bilinen bir gerçektir.

Kurtlar dönmeden önce –yetmiş yıldır yoktular – onları avlayacak bir şey olmadığı için insanların tüm çabalarına rağmen geyiklerin sayısı arttıkça arttı ve otlayarak bitki örtüsünü neredeyse yok olacak derecede azalttılar, tümünü yediler.

Fakat sayıları az olmasına rağmen kurtlar döner dönmez önemli etkileri görülmeye başladı.

Başlangıçta geyiklerin bir kısmını öldürdüler, fakat önemli olan şey bu değildi.

Daha da önemlisi geyiklerin davranışlarında değişikliğe sebep oldular.

Geyikler, kurtlar tarafından kolayca tuzağa düşürülebilecekleri yerlerden, özellikle de vadi ve boğazlardan uzak durmaya başladılar.

Ve bu yerler anında yeniden canlanmaya başladı.

Bazı alanlarda ağaçların boyu sadece altı yılda dörde katlandı.

Çıplak vadi yamaçları çabucak titrek kavak ve söğüt ormanları haline geldi.

Bunlar olmaya başladığı andan itibaren kuşlar gelmeye başladı.

Ötücü kuşların ve göçmen kuşların sayısı çok arttı.

Kunduzların sayısı artmaya başladı çünkü kunduzlar ağaç yemeyi sever.

Ve kunduzlar da kurtlar gibi ekosistem mühendisleridir diğer türler için nişler yaratır.

Ve inşa ettikleri bentler su samurları, misk sıçanları, ördekler, balıklar, sürüngenler ve amfibiler için yaşam alanı yaratır.

Kurtlar çakalları öldürdü ve bunun sonucunda tavşanların ve farelerin sayısı arttı.

Bu daha fazla şahin, daha fazla gelincik, daha fazla tilki, daha fazla porsuk demektir.

Kurtların bıraktığı leşleri yemek için kargalar ve kartallar geldi.

Onlarla ayılar da beslendi.

Ve onların popülasyonu kısmen arttı çünkü canlanan çalılıklarda daha fazla böğürtlen vardı.

Ve ayılar geyik yavrularının bazılarını öldürerek kurtların yarattığı etkiyi güçlendirdi.

Fakat asıl en ilginç olan şeye şimdi geldik:

Kurtlar nehirlerin davranışlarını değiştirdi.

Nehirler daha az menderes yapmaya başladı ve daha az erozyon oldu. Kanallar daraldı daha çok havuz ve kumul oluştu. Bunların her biri habitatlar için harikaydı.

Nehirler kurtların gelmesi sebebiyle değişti.

Ve bunun sebebi, yeniden canlanan ormanların nehir kıyılarını sağlamlaştırması ve buna bağlı olarak kıyıların çöküşlerinin azalması, daha sabit hale gelmesi oldu.

Benzer şekilde, bazı bölgelerde geyiklerin uzaklara sürülmesi ve vadi yamaçlarında bitki örtüsünün yeniden canlanmasıyla erozyonlar azaldı, çünkü bitki örtüsü artık daha sabitti.

Böylece az sayıda olmalarına rağmen kurtlar, sadece Yellowstone Ulusal Pakı’nın ekosistemini dönüştürmekle kalmadı. Bu devasa alanın fiziksel coğrafyasını da değiştirdi.”

 

Videonun açıklama bölümüne şu metne yer verilmiş:

“Kurtların Yellowstone Ulusal Parkı’ndaki nehirlerin akışını nasıl değiştirdiğinin hikayesi, doğanın kendisinin nasıl işlediğine dair anlatıyı değiştiren bir hikaye. Kurtların nehirleri nasıl değiştirdiğinin hikayesi, çok gerçekçi bir şekilde, yaşam ağını görmezden gelinemeyecek şekilde canlandırıyor. Her bir türü ayrı ayrı görmek yerine, insanlar doğanın orkestrasının canlandığını görmeye başlar. Bu hikayeyle ilgili bir şeyler doğru geliyor. YouTube’daki orijinal video 43 milyondan fazla kez izlendi ve bu video, insanların kurtlar hakkındaki kalplerini ve zihinlerini değiştirerek onları uğursuz bir kötü adamdan bir ekosistem mühendisine dönüştürmeye yardımcı oldu.

Ekosistemlerin ve kurtların ötesinde, bu video dünyanın hayal ettiğimizden çok daha fazla birbirine bağlı ve birbirine bağımlı olduğunu gösteriyor. Ancak tüm yaşam geliştiğinde insanlık gelişebilir. Ayrılık yok.”

 

Yellowstone Millî Parkı’nda 1914-1926 yılları arasında yürütülen yırtıcı hayvan kontrol çabaları kapsamında gri kurdun yok edilmesi sonrasında yukarıdaki metinde aktarılan değişikliklerin görüldüğü, ağaçların sayısının, kuş popülasyonun azaldığı, birçok hayvanın ihtiyaç duyduğu koşulların kötüleştiği aktarılıyor. Kurtların Yellowstone’a 1990’lı yılların ortalarında geri getirilmesinin ekosistemde iyileşme sağladığı belirtiliyor. Ancak, kurtların geri getirilmesinin ekosistemde iddia edildiği gibi kapsamlı bir değişikliğe yol açtığı iddiası ise tam olarak gerçeği yansıtmıyor. Yellowstone’a bırakılan kurtların geyik popülasyonunu azalttığı, bitki örtüsünü genişlettiği, ağaçların sayısını yükselttiği, hayvan çeşidini artırdığı, nehrin akışını değiştirdiği iddiasının tam olarak aktarıldığı gibi olmadığı anlaşılıyor.

Bilim insanları, doğaya bırakılan kurtların Yellowstone’daki tüm ekosistem tamamen değiştirdiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, ekosistemde iyileşme belirtileri gözlemlense de tam bir restorasyonun görülemediğini, Yellowstone ekosistemindeki iyileşmelerin tamamen kurtlara atfedilemeyeceğini belirtiyor (Yellowstone Science adlı derginin Yellowstone’a kurtların yeniden getirilişinin 20. yıl dönümü vesilesiyle çıkarılan sayısında (Volume 24. Issue 1. June 2016) yer alan makalelerde bu hususa değinilmiş olup, iddia edildiği gibi tamamen bir iyileşmenin görüldüğüne dair bir aktarıma yer verilmemiş).

1997 yılında Yellowstone’da çalışmaya başlayan Oregon Eyalet Üniversitesi’nden ekoloji profesörü Bill Ripple, bazı yerlerde ekosistemin tamamen iyileşmesini beklemediğini, önümüzdeki on yıllardan daha uzun vadede bu yönde bir beklenti oluşabileceğini belirtmiş.

Colorado Eyalet Üniversitesi’nden Profesör N. Thompson Hobbs (Tom Hobbs) ise anlatı hakkında “kurtların ekosistemin hızlı ve yaygın bir şekilde restorasyonuna neden olduğu fikri saçmalık“, “bu kesinlikle bir peri masalı“, “bu güzel bir hikâyenin doğru olmasını çok isterdim ama değil.” yorumunda bulunmuş.

Hobbs’un yürüttüğü araştırmalar, kurtların Yellowstone’da 70 yıl sonra tekrar görülmesinin etkisinin sanıldığı kadar büyük olmadığını işaret ediyor.

Hobbs’un Kristin N. Marshall ve David J. Cooper ile birlikte 2013 yılında yayımladığı “Stream hydrology limits recovery of riparian ecosystems after wolf reintroduction” (“Akarsu hidrolojisi, kurtların yeniden tanıtılmasından sonra nehir kıyısı ekosistemlerinin iyileşmesini sınırlar”) başlıklı makale, ekosistemde avcıların 70 yıllık yokluğunun, beslenme etkileşimini avcıların yeniden ortaya çıkmasıyla tersine çevrilmeyecek şekilde değiştirdiği, yırtıcı restorasyonun ekosistemlerdeki yırtıcı hayvanın yok edilmesinin etkilerini hızlı bir şekilde onaramayacağı sonucunu aktarmıştı.

Kurtların geri gelmesinden sonra söğütlerin gelişiminde çok az bir fark gözlemlendiğini belirten Hobbs, son 20 yıllık dönemde söğütlerin büyümesindeki temel etkenlerin yağış, akarsu rejimi ve taşkınların sıklığındaki değişim olduğunu söylemiş.

Kurtların etkisine dair anlatıyı “gerçekten var olmayan bir dünya hakkında romantik bir hikâye” olarak niteleyen Utah Eyalet Üniversitesi’nde ekoloji üzerine çalışan doçent Dan McNulty ise gözlemlenen ekolojik değişimin tamamının bölgedeki birkaç büyük etoburdan sadece biri olan kurtların yeniden ortaya çıkışına atfedilemeyeceğini belirtmiş ve yaşanan değişimin ne kadarının diğer güçlerden kaynaklandığını tespit etmenin güçlüğüne dikkat çekmiş (Daniel R. MacNulty, Daniel R. Stahler, C. Travis Wyman, Joel Ruprecht ve Douglas W. Smith imzasını taşıyan “The Challenge of Understanding Northern Yellowstone Elk Dynamics after Wolf Reintroduction” başlıklı makalede kurtların yeniden parka getirilmesinin geyik nüfusu üzerine etkisinin ölçüm zorluğuna değinilmiş).

 

yellowstone-kurt-nufusu
Yellowstone Parkı’nda kurt populasyonunun gelişimi

 

yellowstone-geyik-nufusu
Yellowstone Parkı’nda geyik populasyonunun gelişimi

  

Yellowstone Milli Parkı’nın kurt biyoloğu Douglas W. Smith, bitki örtüsünde genişleme ve iyileşme gözlemlendiğini belirtse de, parkın her köşesinde aynı etkinin görülemediğini vurgulamış.

Ayrıca, kurtlar parktan uzaklaştırılsa da, ayılar, dağ aslanları ve çakallar gibi diğer hayvanların sayısının artmasının yırtıcıların ve etoburların ekosistem üzerindeki etkisini artırdığının, geyik ve diğer hayvanların nüfusunun azalması ya da artmasında tek etkenin kurtlar olmadığının, insanların etkisinin de göz ardı edilemeyeceğinin de altı çizilmiş.

Douglas W. Smith, Rolf O. Peterson, Daniel R. MacNulty ve Michel Kohl’un Yellowstone Science adlı dergide yayımlanan “The Big Scientific Debate: Trophic Cascades” başlıklı makalelerinde Yellowstone Parkı’ndaki ekosistemdeki değişiklerin sadece kurtlara atfedilemeyeceği, farklı birçok faktörün etkili olabileceği belirtilmişti (2016. 24(1). Sf: 70-71).

Bahsi geçen makalenin (Google Çeviri aracılığıyla) Türkçemize çevirisi şöyle aktarılabilir:

“Kurtlar tartışma yaratır. Genellikle kültürel bir türdür, nasıl yönetilmeleri gerektiği veya onlara sahip olmamız gerektiği gibi. Bilimsel tartışmalar arka koltuğa geçme eğilimindedir. Muhtemelen bunlardan en yoğun olanı kurtların avları üzerindeki etkisidir çünkü cevap yaban hayatı yönetimini etkileyebilir. Yellowstone’da, büyük ölçüde bilimsel çevrelerde odaklanan biraz benzersiz bir tartışma ortaya çıktı ve kurtların ekosistemleri nasıl etkilediğini sorguladı (Peterson et al. 2014). Bu ilginçtir çünkü kurtlar ve diğer etoburlar (ayılar değil) 20. yüzyılın büyük bölümünde işlevsel olarak yok olmuştur; ve şimdi onların dönüşü ile bir karşılaştırma yapılabilir. Kulağa basit geliyor, ama değil. Doğa karmaşıktır. Tartışma, “trofik kaskadlar” olarak adlandırılan fenomenler veya türlerin bir besin ağı içinde nasıl etkileşime girdiği (yani, neredeyse imkansız karmaşıklığı karakterize edebiliyorsa, doğanın nasıl organize edildiği!) Spesifik olarak, bir trofik çağlayan, bir avcının “avın yoğunluğunu ve/veya davranışını etkilemek için bir beslenme seviyesinden daha fazla damlama” etkisine atıfta bulunur (Silliman ve Angelini 2012). O zaman soru basitçe şudur: Kurtlar bitkileri etkiledi mi? Burada, başta söğüt ve kavak olmak üzere sadece odunsu bitkilerden bahsediyoruz. 20. yüzyılın çoğu için bu odunsu bitkiler, geyiklerin taraması nedeniyle (Ulusal Park Hizmetinin geyiklerde azalmaya yol açan) nedeni ile baskılanmış veya boyları büyümemiştir; daha sonra kurt iyileşmesi ile aynı zamana denk gelen bazı bitkiler, taramanın baskılanmasından “serbest kalma” belirtileri gösterdi (Painter ve ark. 2015). Çoğu çalışma bu senaryoya katılıyor (bazı istisnalar dışında) ve tartışma neden ani büyüme hakkında. Teorik olarak argüman, “yukarıdan aşağıya” ve “aşağıdan yukarıya” olarak çerçevelenir. Yukarıdan aşağıya, avcıların avlarını yemesi, sayılarını azaltması (veya davranışlarını değiştirmesi) ve daha az bitkinin yenmesine neden olmasıdır. Aşağıdan yukarıya, bitkilerde büyümeye neden olan güneş ışığı ve belirli sayıda av için yiyecek sağlayan bitkiler, daha sonra avcıların sayısını belirler. Peki hangisi daha önemli? Yellowstone’un onlarca yıldır çok az yırtıcısı olduğu ve şimdi geri döndükleri için, sistemi yırtıcıların iyileşmesinden önce ve sonra karşılaştırabiliriz. Bu, uygun şekilde yürütülen bir deney olmadığı için, birçok kontrolsüz değişken vardır ve bu da anlaşmazlığa yol açmıştır. Çözülmesi gereken ilk problem, bunun nasıl çalıştığını belirlemektir. Bir “korku manzarası” fikri daha önceleri ortaya atılmıştı: kurtlar olmadan geyikler arazide serbestçe dolaşmak için özgürdüler (Brown ve diğerleri 1999). Kurtlarla bu değişti ve bazı yerler geyikleri saldırılara karşı savunmasız hale getirdi, bu yüzden geyik bu “riskli” yerlerden kaçındı. Kısacası, geyik davranışındaki bu değişiklik, söğütlerin neden geyik popülasyonları gerçekten azalmadan önce salıverme işaretleri sergilediğini açıklıyordu (Beyer ve diğerleri 2007). Bu davranışsal olarak aracılık edilen bir trofik kaskaddır. Diğerleri aynı fikirde değildi (Marshall ve diğerleri 2013). Sadece daha az geyik ya da sayısal bir etkiydi (Kauffman ve ark. 2010). Hangisi? Yoksa ikisi de mi? Yine bir başka argüman da saha ve su mevcudiyetiydi; daha az geyik yeterli değildi (Marshall ve ark. 2013). Alternatif olarak, hava veya iklim değişikliğine atfedildi (Despain 2005). Koşullar uygun olduğunda veya iklim uygun olduğunda, geyiklere rağmen odunsu bitkiler büyür. Kunduzlar da 20. yüzyılın başlarında geyiklerin artmasıyla hemen hemen aynı zamanda kaybedildi ve kunduzların kaybı, söğüt ve kavakları azaltacak şekilde akıntıları değiştirdi (Wolf ve diğerleri 2007, Bilyeu ve diğerleri 2008). Kunduzlar kilit noktaydı. Söğüt büyümesindeki değişikliklerin nedenini belirlemek karmaşıktı – aynı anda çok fazla faktör değişti. Kısacası, rekabet eden ve çok karmaşık argümanlarımız var. Bu tartışmayı çözmenin bir yolu var mı? Bazıları, böyle bir girişimin devasa boyutuna ve maliyetine rağmen doğru deneyi tasarlamamız gerektiğini söylüyor. Önemli olarak ve iklim hipotezi dışında, hiç kimse yukarıdan aşağıya etkilerin önemli olmadığını veya doğal yırtıcılığın alt trofik katmanlar üzerinde hiçbir etkisi olmadığını iddia etmiyor. Tartışılan şey, odunsu bitkilerdeki değişikliklerin kurtların (ve diğer etoburların) geyik üzerindeki etkilerinden kaynaklandığı ve bu yukarıdan aşağıya etkilerin besin ağı boyunca nasıl dalgalandığıdır. Anlaşmazlığın bir kısmı, kurtları tek ajan olarak kabul etmekten, puma iyileşmesini ve ayı sayılarındaki artışları ve elbette parkın dışındaki geyik yönetimini (geyikleri azalttı ve onları parkta tuttu) görmezden gelmekten kaynaklanıyor. Bir başka eleştiri de, geyiklere çok fazla etki atfedilmesi, su mevcudiyeti gibi diğer faktörlerin herhangi bir açıklamaya dahil edilmesi gerektiğidir. Geyikler otçulluğunun azaldığı kuru alanlarda, söğüt tepkisi gözlenmedi. Bir diğer soru da söğütlerin dağılımı. Söğüt ve titrek kavak alanında artış olmamıştır, sadece mevcut meşcerelerde kunduz işgaline bağlı olabilecek bir yükseklik artışı olmuştur. Belki de 20. yüzyılın ortalarında Yellowstone’da yapılan değişiklikler o kadar önemliydi ki, birkaç on yıllık daha az geyik, odunsu bitkiler üzerindeki uzun vadeli hasarı silmek için yeterli değil (Wolf ve ark. 2007). Son olarak ve en yakın zamanda keşfedilen, kurtların ve geyiklerin Yellowstone’un çeşitli manzaraları arasında gerçekten nasıl etkileşime girdiğine dair önemli bir açıklamadır. Muhtemelen en yoğun tartışma, kurtların geyiklere ne yaptığına odaklanıyor. Bu, tipik olarak biri veya diğeri olarak çerçevelenen davranışsal ve sayısal argümandır. Ama kurtlar ve geyikler gerçekten bu şekilde etkileşime girmezse ne olur? Yıllarca kurtları ve geyikleri özenle yakaladıktan sonra, bir cevap ortaya çıkabilir. Geyikler, kurt avı riskine davranışsal olarak tepki verir, ancak her zaman değil; sadece kurtlar aktifken riskli alanlardan kaçınırlar. Bu büyüleyici bir keşif ve odunsu bitki örtüsündeki artışın potansiyel olarak kurt aktivitesine yanıt veren daha az geyik kombinasyonuna atfedilebileceğini öne sürüyor. Geyikler riskli alanlardan kaçınmıyor ama kurtların farkında. Bu faktörler birlikte, bazı odunsu bitkilerin, onlarca yıllık baskılamadan sonra uygun alanlarda (yeterli su) salıverilme belirtileri göstermesine izin vermiş olabilir. Değişen bir iklimin olası etkisi de dahil olmak üzere pek çok faktör söz konusudur. Ancak bunun sadece hava olduğunu söylemek de zor olurdu. Elbette ilerleme kaydettik, ancak henüz orada değiliz.”

 

Özetle, Yellowstone’da geri getirilen kurtların etkisiyle kısmî iyileşme gözlemlense de, iddia edildiği gibi kurtlar sayesinde tamamen bir iyileşme görülememiş. Kurtların doğal alana tekrar salınması konusunda araştırma yapan bilim insanlarının üzerinde uzlaştığı nokta, yırtıcıları ortadan kaldırmanın bir hata olacağı ve karmaşık ekolojik yapının tek bir hamlede eski hâline getirmeyi sağlayamayacağı yönünde.

 

Kapak görseli: vladimircech / Freepik

Yorumunuzu yazınız...