Yargıtay’ın düğünde damada takılan takılar damadın, geline takılan takılar gelinin olacağı yönünde yeni bir karar aldığı iddiası (işbu yazı tarihi itibarıyla) doğru değil

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından verilen 2017/1038 Esas, 2021/458 Karar sayılı kararına göre düğünde takılan ziynet eşyası ve paralar hangi eşe takılırsa takılsın aksine bir anlaşma, örf ve adet kuralı yoksa kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı kabul edilir.

 

 

Düğündeki takıların kime ait olduğu hakkında Yargıtay’ın içtihadının ne olduğu konusu sıklıkla ısıtılıp ısıtılıp yanlış bilgilerle sosyal medya platformlarında ve haber sitelerinde gündeme getiriliyor.

Bugün de düğün merasiminde takılan para ve takıların damada mı geline mi ait olduğu konusunda, Yargıtay’ın içtihat değişikliğine gittiği, “tüm takılar kadına aittir” görüşünün, “erkeğe takılanlar erkeğe, kadına takılanlar kadına aittir” şeklinde değiştiği iddiası dolaşıma sokuldu.

Yargıtay’ın gelin ve damadın düğünde kendilerine takılan takı ve paraları bölüşeceğine dair bir karar değişikliğine gittiğine dair yanlış iddiayı ileri süren paylaşımlar şöyle örneklenebilir:

 

Muhbir (@ajans_muhbir) & Metropol Haber & Bee Haber & Medyanın Elli Tonu & Boşuna Tıklama: “Yargıtay kararına göre; artık damada takılan takılar damadın, geline takılan takılar gelinin olacak.”

 

HaberLog (@LogHaber): “Düğünde takılan takılar kadının mı, erkeğin mi? Yargıtay konuya son noktayı koydu: Artık damada takılanlar damadın, geline takılanlar ise gelinin olacak.”

 

23 Derece (@yirmiucderece): “Takılar kimin tartışması son buldu. Yargıtay konuya son noktayı koydu: Artık damada takılanlar damadın, geline takılanlar ise gelinin olacak.”

 

DarkWeb Haber (@Darkwebhaber): “Düğünde takılan takılar kadının mı, erkeğin mi? Yargıtay konuya son noktayı koydu: Artık damada takılanlar damadın, geline takılanlar ise gelinin olacak. (CNN)”

 

dugunde-damada-takilan-takilar-damadin

 

Turhan Bozkurt (@TurhanBozkurTV): ” Yargıtay’ın yeni kararı: “Geline takılan takılar gelinin malı olacak. ‍♂️ Damada takılanlar ise, damadın malı olacak. Kadına özgü olan bilezik, küpe ve kolye gibi takılar kadına ait olacak.””

 

Kenan Taş (@esaskenan): “Düğündeki takılar kimin gelinin mi damadın mı? Yargıtay^dan emsal karar geldi: Damada takılanların damadın, geline takılanların ise gelinin olmasına karar verildi :)”

 

Yanlış iddianın kökeni CNN Türk’ün 16 Mart 2024 tarihli haberine dayanıyor.

 


 

Düğün takıları gelinin mi damadın mı? Yargıtay değişikliğe gitti” başlıklı haberde şu ifadelere yer verilmiş:

“Çiftlerin arası açıldı, kavgalar yaşandı. “Düğünde takılan altınlar erkeğin mi kadının mı?” sorusu tekrar tartışma başlattı. Ancak Yargıtay son noktayı koydu. Detayları CNN TÜRK’e anlatan Avukat Selin Kırhan, “Düğünde takılanlar artık sadece kadına ait olmayacak. Biliyorsunuz ki kadına aittir diye keskin bir karar vardı. Son olarak Yargıtay içtihat değişikliğine gitti. Artık bu damatları, gelinleri kızıştıracak bir haber olabilir. Yargıtay diyor ki son güncel olarak geline takılan ziynetler gelinin, damada takılan ziynetler damadın. Tek bir kriter var. O da özgülenme kriteri. Bu da ne demek? Kadına özgü olan bilezik, küpe, kolye gibi takılar kadına ait olacak. Onun dışında damada para, altın vs. takıldıysa bunlar damadın olacak” dedi.

Takıların kime takıldığının nasıl belirlendiğini de anlatan Avukat Selin Kırhan, “Özellikle bu düğün videoları, düğün fotoğraflarına bunlara bakılır. Buradan bir liste çıkarılır. Uzman kuyumcu bilirkişi ile beraber raporlaması yapılır. Bu raporlamaya göre de kime ne takılmış ona göre de ayırt edilir” diye konuştu.”

Görülebileceği üzere CNN Türk’ün haberinde Yargıtay’ın düğün takılarının sahipliğine dair içtihat değişikliği yaptığı iddiası Avukat Selin Kırhan’ın söylemine dayandırılmış.

Avukat Selin Kırhan da sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda bahsettiği kararın yeni olmadığını, karara uygulamada yer verilmeye başlandığını şu sözlerle ileri sürmüş:

“Karar yeni değil arkadaşlar, bu karar daha önce de vardı, guncel uygulamada bu görüşe yer verilmeye başlandı. Artık, ziynetler sadece kadına ait degil denilip görüş değişikliği söz konusu.”

 


Yargıtay’ın damada takılan takılar damadın, geline takılan takılar gelinin olacağı kararını aldığı iddiası (işbu yazı tarihi itibarıyla) doğru değil

Yargıtay, düğünde takılan takıların kime ait olduğu konusunda yeni bir karar vermiş değil.

Yargıtay Karar Arama sayfasında ve Yargıtay Kararları Dergisi’nde yapılan taramada bu yönde yeni bir karara rastlayamıyoruz.

Yargıtay’ın güncel kararı “düğünde takılan takı ve paraların kime takılırsa takılsın kadının olduğu” yönünde.

Mahkemelerin uygulama farklılıklarını ortadan kaldırmak adına (Yargıtay’da bu konuda son karar mercii olan) Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (YHGK) tarafından verilen karar yanlış aktarılmış.

 

“Yargıtay, “ceza” ve “hukuk” olmak üzere iki bölüme ayrılmıştır. Her bölümde daireler vardır. Yargıtay’da hukuk daireleri, Hukuk Genel Kurulu’nu, ceza daireleri, Ceza Genel Kurulu’nu oluşturmaktadır. Yargıtay’ın tüm ceza ve hukuk dairelerinin oluşturduğu kurula Büyük Genel Kurul denir. İlk derece mahkemelerinin verdikleri kararlara karşı Yargıtay’a başvurulduğunda, Yargıtay’ın ilgili dairesi, ilk derece mahkemesinin kararını inceler, hukuka aykırı bulursa bu kararı bozar, hukuka uygun bulursa onaylar. İlk derece mahkemesinin kararının bozulması durumunda, ilk derece mahkemesi, ya bozma kararına uyar, ya da bozma kararına karşı direnir. İlk derece mahkemesinin direnme kararı, davanın niteliğine göre, yaCeza Genel Kurulunda ya da Hukuk Genel Kurulu’nda incelenir ve karara bağlanır. Genel Kurul’un verdiği karara, hem ilk derece mahkemesi, hem de Yargıtay Dairesi uymak zorundadır (Gözübüyük, 2000: 192). Yargıtay Genel Kurul kararları ilk derece mahkemelerini bağlamakta, yani onlar için uyulması zorunlu hukuk kuralı halini almaktadır. Bu bağlılık, yalnızca inceleme konusu olan dava için geçerlidir. Daha sonraki benzer davalarda, Yargıtay Genel Kurullarının (hukuk ve ceza) kararlarına, Yargıtay Dairesi dahil, mahkemelerce uyma zorunluluğu yoktur.”

Ankara Üniversitesi “Hukuk Kaynakları ve Erişim” Açık Ders Notu

 

 

Mevzuatımızda, düğün sırasında takılan ziynet ile parasal değeri olan bütün eşyanın aidiyeti konusunda yazılı bir hüküm bulunmamaktadır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1/1 maddesinde “Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim , örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir.” hükmü yer almaktadır.

Bu nedenle düğün takılarının taksimi konusunda, örf ve adet hukuku uygulanmakta, somut olay kapsamında değerlendirme yapılarak kadına özgü ziynet eşyası niteliğindeki bilezik eşler arasında aksine bir anlaşma veya bu konuda yerel bir âdet bulunup bulunmadığı incelenmektedir.

Düğünde takılan takıların paylaşımı hakkında Yargıtay’ın Hukuk Genel Kurulu’nun en güncel kararına göre düğünde takılan takılar kime takıldığına bakılmaksızın “kadınındır” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1038 E. 2021/458 K. KT.: 13.04.2021).

13 Nisan 2021 tarihli karara göre “Düğünde takılan ziynet eşyası ve paralar kim tarafından, hangi eşe takılırsa takılsın aksine bir anlaşma ya da örf ve adet kuralı olmadığı takdirde kadına aittir sayılır.”

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, aksine bir örfî uygulama bulunmadığı durumda düğünde takılan ziynetlerin karine olarak kadına bağışlandığının kabul edildiği yönündeki kararındaki anahtar paragraf şu şekilde:

“Mevzuatımızda, düğün sırasında takılan ziynet ile parasal değeri olan bütün eşyanın aidiyeti konusunda yazılı bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenledir ki, örf ve adet hukuku uygulanmaktadır. Yargıtayın yerleşik uygulamasına, yaygın örf ve adet ile ülke gerçeklerine göre kural olarak, düğün sırasında takılan ziynet eşyası ve paralar kim tarafından ve hangi eşe takılırsa takılsın aksine bir anlaşma ya da örf ve adet kuralı olmadığı takdirde kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı kabul edilir. Yani erkeğe takılan ziynetler ve paraların da aksi kanıtlanmadığı müddetçe kadına ait olduğu kabulü vardır. Söz konusu ziynet eşyasının (altın vs.) evlenme sebebiyle gerek ailelerce ve gerek yakınlarca kadına geleceğinin güvencesi olarak takıldığı kabul edildiğinden emaneten (geçici olarak) takıldığı konusunda kadının bir kabulü olmadığı sürece genel kural kabul edilecektir. Artık, ziynetlerin geri istenmemek üzere verildiği iddia ve ispat edilmedikçe, bunları alan iade etmekle yükümlüdür.”

 

Bahsi geçen karar metninde, Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, düğünde takılan takıların düğün masraflarına katkı mahiyetinde olduğu ve kime takıldıysa ona hediye verilmesi gayesi güdüldüğü, takılan tüm ziynet eşyasının kadına bağışlanmasının amaçlanamayacağı görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüşün Kurul çoğunluğunca benimsenmediği aktarılmış.

 

Söz konusu karara yazılan karşı oy metni ise şöyle:

 

KARŞI OY

Uyuşmazlık; tarafların düğününün yapıldığı yörenin örf ve adetine göre erkeğe takılan altınların erkeğe ait olduğu yönündeki davalı savunmasının kanıtlanıp kanıtlanmadığı, buna göre düğünde erkeğe hediye olarak takılan altınların, davalının kişisel malı sayılıp sayılmayacağı, örf ve adet gereği erkeğe verilmiş kabul edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Davalı erkek; yörenin örf ve adetine göre düğünde takılan takıların erkeğe ait olduğunu savunmuş, davacı kadın ise, örf ve adete göre ev eşyalarını erkek tarafının alması hâlinde takıların erkeğe ait olacağını, oysa tarafların ev eşyalarını kendilerinin aldığını ileri sürmüştür. Bu noktada; ziynet kavramı, örf ve adet kuralları ile davada ispat kuralarına ilişkin yasal düzenlemelere bakmak gerekir.

Ziynet; altın, gümüş gibi kıymetli madenlerden yapılmış olup; insanlar tarafından takılan süs eşyası olarak tanımlanmaktadır (Yılmaz, E.: Hukuk Sözlüğü, … 2011, s. 1529). Ziynet eşyasını da, evlilik münasebetiyle gelin ve damada verilen hediyeler olarak nitelendirmek mümkündür.

Kadına özgü ziynet eşyaları; bilezik, altın kelepçe, kolye, gerdanlık, takı seti, bileklik, saat, küpe ve yüzük gibi takılar olarak kabul edilmektedir (Sağıroğlu, M.Ş: Ziynet davaları, …, 2013, s.3).

Kadına özgü ziynet eşyaları; eşler arasında bir anlaşma yoksa veya bu konuda örf ve adet bulunmadıkça evlilik sırasında kim tarafından hangi eşe takılmış olursa olsun kadın eşe bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır (HGK’nın 05.05.2004 tarih, 2004/4-249 E, 2004/247 K, 04.03.2020 tarih, 2017/3-1040 E, 2020/240 K).

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 1/1 maddesindeki; “Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim , örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir.” düzenlemesi gereği hâkim kanunda hüküm bulunmayan hâllerde örf ve adet gereğince karar verme yetkisine sahiptir.

Örf ve adet kuralları; belli bir olay ve ilişkilerde toplumun bireylerince belli bir biçimdeki davranışın tekrarlanması ile yavaş yavaş organizmanın gelişmesi gibi meydana gelir. Dolayısıyla, bir örf ve adet kuralının uzun süre uygulanması (maddi unsur) bu kurala uyma konusunda toplumda bir inancın (psikolojik unsur) yerleşmesi ve kurala uyulmaması durumunda bir yaptırım ile karşılaşılacağı konusunda bir kabulün olması ( hukuki unsur) gerekir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesi:
“Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. ”
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun “İspat yükü” başlığını taşıyan 190. maddesi:

“(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.

(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” hükmünü içermektedir.

HMK’nın 190. maddenin birinci fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmıştır. Buna göre, bir vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat yükünü taşıyacaktır.

İspatın konusu, tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve bu uyuşmazlığın çözümüne etkili olabilecek çekişmeli vakıalardır ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.

Vakıa (olgu) ise, 03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E. ve 2017/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylar şeklinde tanımlanmıştır. İspatı gereken olaylar, olumlu vakıalar olabileceği gibi olumsuz vakıalar da olabilir.

Bir davada o davanın çözümünü etkileyebilecek vakıalar için delil gösterilir ve ancak bu deliller inceleme konusu olabilir. Başka bir deyişle, delil, bir vakıanın ispatı için başvurulan vasıtalardır ve konusu da maddi hukuktur.

Öncelikle düğünde takılan ziynet ve altınların varlığı ve miktarının tespiti gerekir.

Düğünde taraflara takılan bilezikler ile altınların tespiti için davacı tarafın dayandığı altı adet fotoğraf ve CD üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen asıl ve ek raporlar ve tanık beyanına göre, mahkemece, davacı kadın üzerinde 5 adet 22 ayar, her biri 22 gram … burması, 11 adet 22 ayar her biri 15 gram civarında takı bileziği, 1 adet 14 ayar 10 gram fantezi bilezik ile 31 adet çeyrek altın, davalı erkek üzerinde ise, 1 adet 13 gram 22 ayar bilezik, 2 adet ziynet altın, 3 yarım altın, 80 adet çeyrek altın bulunduğu, erkek üzerine takıldığı tespit edilen 1 adet bilezik davalıya takılmış ise de kadına özgü ziynet eşyası olması nedeniyle kadına ait olduğu ayrıca 5 … burma bileziğin de davacıda kaldığı kabul edilerek, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararını temyizinde davacı, örf ve adet yönünde yeterli araştırma yapılmadığını ileri sürmüş, mahkemece davacıda kaldığı kabul edilen 5 … burma bileziği temyiz konusu yapmamış, davalı da temyizinde, köy muhtarının beyanı ile yöresel örf ve âdetin belirlendiğini, buna göre üzerinde tespit edilen altınların davacı tarafından talep edilmesinin yerinde olmadığını, davacı üzerinde 15 çeyrek altın tespit edilmesine rağmen, 31 adet çeyrek altının davacıya iadesi yönündeki kararın yerinde olmadığını ileri sürerek temyiz etmiş, davalı erkek üzerinde tespit edilen 1 adet 22 ayar, 13 gram bileziğin davacıya iadesini temyiz konusu yapmamıştır.

Bu durumda; mahkemenin, ilk kararında, 5 adet bileziğin davacıda bulunduğu, düğünde davalıya takılan 1 adet bileziğin de davacıya ait olduğu yönündeki kabulü taraflarca temyiz konusu yapılmadığından Özel Dairenin bu yöndeki bozması yerinde değildir.

Belirtilen yasal düzenlemeler ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; tarafların aynı köylü olduğu ve düğünlerinin köyde yapıldığı, CD ve fotoğraflarda tarafların düğününde kadın ve erkeğe ayrı kuşak takılarak takıların ayrı ayrı takılmış olması ve 9 yıl köy muhtarlığı yapan tanığın, “adetlere göre, düğünde kıza takılan takıların kıza, erkeğe takılan takıların erkeğe ait olduğu” beyanı karşısında, yöresel örf ve adet gereği düğünde davalı erkeğe takılan altınların davalıya ait olduğu kanıtlanmış bulunduğundan, mahkemenin direnme kararının yerinde olduğu, kararın onanması gerektiği görüşünde olduğumuzdan, sayın çoğunluğun aksi yöndeki bozma kararına katılınmamıştır.

 

YHGK’nın 2017/1040 E. 2020/240 K. sayılı 3 Mart 2020 tarihli kararında “Kadına özgü ziynet eşyaları; eşler arasında aksine bir anlaşma veya bu konuda yerel bir âdet bulunmadıkça evlilik sırasında kim tarafından hangi eşe takılmış olursa olsun kadın eşe bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır.” ifadesine yer verilmiştir.

Söz konusu kararda ziynet tanımı için şu paragraf sunulmuştur:

“Ziynet; altın, gümüş gibi kıymetli madenlerden yapılmış olup; insanlar tarafından takılan süs eşyası olarak tanımlanmaktadır (Yılmaz, E.: Hukuk Sözlüğü, Ankara 2011, s. 1529). Ziynet eşyasını evlilik münasebetiyle gelin ve damada verilen hediyeler olarak tanımlamak mümkündür. Bu bağlamda, bilezik, altın kelepçe, kolye, gerdanlık, takı seti, bileklik, saat, küpe ve yüzük gibi takılar, ziynet eşyası olarak kabul edilmektedir (Sağıroğlu, M.Ş.: Ziynet Davaları, İstanbul 2013, s.3).”

 

Av. Esat Özel, düğünde takılan ziynet eşyasının ve paraların geline mi, damada mı ait olduğuna dair eski ve yeni kararlarları şöyle özetlemişti:

“Güncel; “Düğünde takılan ziynet eşyası ve paralar, kim tarafından ve hangi eşe takılırsa takılsın aksine bir anlaşma ya da örf ve adet kuralı olmadığı takdirde kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı kabul edilir; yani erkeğe takılan ziynetler ve paraların da aksi kanıtlanmadığı müddetçe kadına ait olduğu kabulü vardır.” Yargıtay HGK., Esas: 2017/1038, Karar: 2021/458

“Düğünde takılan ziynet eşyaları kadına ait olup, kadının kişisel malı niteliğindedir.” yani erkeğe takılan ziynetler ve paraların da aksi kanıtlanmadığı müddetçe kadına ait olduğu kabulü vardır.” Yargıtay HGK., Esas: 2017/1038, Karar: 2021/458

“Düğünde takılan ziynet eşyaları kadına ait olup, kadının kişisel malı niteliğindedir.” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2016/4634 Esas, 2017/9893 Karar.)

“Düğünde takılan çeyrek altınların kime ait olduğu ispat edilemiyorsa, eşlerin paylı mülkiyetinde olduğunun kabulü gerekir.” (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, E: 2020/944 , K: 2020/5388)

Yargıtay HGK., Esas: 2017/1038, Karar: 2021/458

Özet; Mevzuatımızda, düğün sırasında takılan ziynet ile parasal değeri olan bütün eşyanın aidiyeti konusunda yazılı bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenledir ki, örf ve adet hukuku uygulanmaktadır. Yargıtayın yerleşik uygulamasına, yaygın örf ve adet ile ülke gerçeklerine göre kural olarak, düğün sırasında takılan ziynet eşyası ve paralar kim tarafından ve hangi eşe takılırsa takılsın aksine bir anlaşma ya da örf ve adet kuralı olmadığı takdirde kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı kabul edilir.

Yani erkeğe takılan ziynetler ve paraların da aksi kanıtlanmadığı müddetçe kadına ait olduğu kabulü vardır.

Söz konusu ziynet eşyasının (altın vs.) evlenme sebebiyle gerek ailelerce ve gerek yakınlarca kadına geleceğinin güvencesi olarak takıldığı kabul edildiğinden emaneten (geçici olarak) takıldığı konusunda kadının bir kabulü olmadığı sürece genel kural kabul edilecektir.

Artık, ziynetlerin geri istenmemek üzere verildiği iddia ve ispat edilmedikçe, bunları alan iade etmekle yükümlüdür.”

 

Yorumunuzu yazınız...