“Yalnızlık” Şiirinin Nilgün Marmara’ya Ait Olduğu İddiası Doğru Değil

Yanlış İddia

 

Nilgün Marmara’ya (13 Şubat 1958 – 13 Ekim 1987) atfedilen “söz” ve şiirleri incelemeye devam ediyoruz. Bugün, şairle en çok anılan “Yalnızlık” başlıklı metni ele alacağız.

Öncelikle şiirin tamamına bakalım:

 

Yalnızlık

 

Çok yalnızım, mutsuzum

Göründüğüm gibi değilim aslında

Karanlıklarda kaybolmuşum

Bir ışık arıyorum, bir umut arıyorum uzun zamandır

Aradıkça batıyorum karanlık kuyulara

Kimse duymuyor çığlıklarımı

Duyan aldırış etmiyor çekip kurtarmak istemiyor

Bense insanların bu ilgisizliği karşısında ilgiye susamışım

Ümidimi yitirmişim

Biliyorum bir gün dayanamayacak küçük kalbim

Arkamı dönüp inandığım ve güvendiğim her şeye

Veda edeceğim.

 

Çeşitli mecralarda Nilgün Marmara’ya ait olduğu iddiasıyla paylaşılan şiirin sosyal medyadaki yansımalarına dair birkaç örnek vermek gerekirse;

 

 

Bilhassa Twitter, Facebook gibi mecralarda, edebiyatçılar adına açılan sosyal medya hesaplarının, oluşturdukları -görece güvenilir- intiba sayesinde geniş kitlelere ulaştığına ya da dikkate değer bulunduğuna, ancak kaynak gözetmeden paylaşım yaparak şairlerin anısını yaşatmak yerine, onları yazmadıkları “söz”lerle tanıtıp dezenformasyonun artmasına sebep olduklarına daha önce değinmiştik. Ekseriyetle geniş kesimlere hitap ettiklerinden ötürü hatalı bilgilerin yaygınlaşmasında hayli etkili olan bu ve benzeri profillere gösterilen rağbet; halihazırda her şeyin hızla tüketildiği ve nesnel gerçeklerin önemsiz addedilip hakikatin göreceleştiği “post truth çağı”yla yakından alakalı olsa gerek. Tek cümlede hayatı anlamlandıran (!) aforizmaların, zahmetsizce edinilen özet yahut “hap bilgi”lerin önem kazanması, kaynakça sorgulamaya/ belirtmeye gösterilen özenin azalması, öne sürülen iddiaları teyit etme pratiğinin lüzumsuz addedilmesi gerçeğin bulanıklaştığı bu atmosferin tezahürlerinden sadece birkaçı.

 


 

Kaynak gözetmeden paylaşım yapan, etkileşimi oranı yüksek bazı sosyal medya profilleri için benzer bir yorum yapmak mümkün.

 


 

Nilgün Marmara’nın tüm kitaplarını yayımlayan Everest Yayınları’nın dahi şairin ölüm yıl dönümünde yaptığı paylaşımda, mezkur yanlışlığa ortak olduğuna şahit oluyoruz:

 

 

Paylaşımlar Nilgün Marmara’yı işaret etse de “Yalnızlık” başlıklı şiir Nilgün Marmara’ya ait değil. Düzyazı metinleri de dahil olmak üzere şairin tüm yapıtlarında yaptığımız taramalarda bahsi geçen şiire dair bir ize rastlayamadık.

 

Nilgün Marmara’nın tüm yapıtları şu şekilde:

  • Daktiloya Çekilmiş Şiirler (1988)
  • Metinler (1990)
  • Kırmızı Kahverengi Defter (1993)
  • Sylvia Plath’ın Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analizi (2006)
  • Defterler (2016)
  • Kağıtlar (2016)

 

Yakın dostlarından Ece Ayhan, Aynalı Denemeler’de “dünyayla yaralı” olarak nitelediği Nilgün Marmara’nın “sahicilik ve kimseye benzemezlik” yönleri ekseninde kısa bir portresini çiziyor aynı yapıtta:

 

“Nilgün Marmara’nın ‘dünyanın arka bahçesini görüşü’, çılgın aşkı, garip bir kız oluşu ve kimselere benzemezliği başlangıçta pek fark edilmemiştir. Yalnız ve yalnız kendisinin ‘marjinal’ oluşuna baktılardı. Üstelik yanlış bir bakışla, ‘marjinallik’i; ‘ilginç’ olmakla, ‘özgün’ olmakla karıştırdılar bilerek ya da bilmeyerek! Evet Nilgün Marmara hem ilginç, hem de çok ilginç, hem de özgün ve de kimseciklere, hiçbir arkadaşına hiç benzemeyen bir kızdı. Ve yukarda dediğim gibi ‘dünyanın binbir renkli ve binbir çiçekli arka bahçesini de görmüştü’. Bunlar doğrudur. Ama Nilgün Marmara yalnız bunlardan oluşmuş ve oluşan bir insan değildi. İşte benim yanlış anlaşılmıştır dediğim budur!

 

Tekrar ediyorum! Evet, ‘bu dünyanın renkleri solmuş arka bahçesini de görmüştü ayrıca.’ Ve bir kez, alabildiğine ve görülmemiş bir biçimde ‘sahiciydi.’ Sahicilik konusunda ender biriydi. Zaten ‘Sen alçakgönüllü davranırsan, kendiliğinden özgünlük ortaya çıkar.’ Bunu bile yanlış algıladılar; hınzırlıkla ve saflıkla. Doğrusu ne olursa olsun. İş yanlışlıktaydı. Fiziksel olarak değil ama, kendisi yalnız güzel bir kız değil, aslında (mecazi anlamda) tam bir erkekti. Ona Turgut Uyar’ın öldüğü 1985 yılında yazardım: ‘Şiir yalnız dallara özgü bir olgudur.’ Nilgün Marmara erkek ya; mektuplarıyla birlikte bana ilginç ve değişik şiirlerini gönderdi postayla ve de ısrarla. Bence şiirlerinin bütünü, sonradan bulunan, şiirlerle birlikte yeniden basılması gerekir. Bir dolu kimi yeni şairden, özellikle sahicilik ve kimseye benzemezlik açısından bin kat daha iyidir. Nilgün Marmara’nın şiiri, o iki kitabı da, varsın Anglosakson şiirinin etkisinde olsun! Bundan ne çıkar. Biraz Sylvia Plath’a yakınmış filan! Ama kesinlikle bir arayış ya da arama içinde filan değildi. Şiiri bulduğu yerde: Libya’da, Avusturya’da, Bodrum’da, Marmaris’te ve İstanbul’da da deşiyor ve derinleştiriyordu durmadan.”

 

(Ece Ayhan, Aynalı Denemeler, İstanbul: YKY, 2014, s. 58-59)

 

Yalnızca seçtiği/ yarattığı kelimelerle bile kendine has bir şiir evreni inşa etmiş olan Marmara’nın, yer yer bilinç akışına kayan bir biçem tercih ettiğini biliyoruz. Yalnızlık şiirinde ise yalın anlatım, şiiri okur okumaz dikkat çeken ilk unsur.

 

Bir intihar mektubunu çağrıştıran “Yalnızlık” başlıklı şiirin özellikle son dizeleri, 13 Şubat 1958’de yaşamına kendi isteğiyle son veren Nilgün Marmara’nın psişik atmosferiyle paralellik arz ediyor gibi görünse de mevzubahis dizelerdeki arabesk yaklaşımın, Marmara’nın vakur karamsarlığıyla bağdaşmadığını söyleyebiliriz.

 

Bu noktada Nilgün Marmara’nın intihar notunu anımsamak, iki yaklaşım arasındaki farka ışık tutması açısından önemli bir ipucu:

 

Sevgilim,

 

Her gün kötücül bir düşü kurmak ve onu taşımak artık kılgıyı gerektiriyor. Sana böyle bir yük bırakmak istemezdim ama sen akıllı ve güçlüsün çabuk unutursun. Bu durumdan kimse kimseyi ya da kendini sorumlu, suçlu saymasın çünkü suç yok yalnızca ırmağın akışına bir müdahale söz konusu! Her anın niye’sini sorgulayan bir varlığın saygısızlığını yok etmek için kararlaştırılmış bir eylem bu! Çocukluğun kendini saf bir biçimde akışa bırakması ne güzeldi. Yiten bu işte! Bu tükenişle hiçbir yeni yaşama başlanamaz, bu nedenle tüm sevdiklerime elveda diyorum. Ben’i bağışlayın! Bunu en çok annemden babamdan ablamdan ve Kağan senden diliyorum. Dostlarımdan da!

 

Nilgün Marmara Önal

 

Seni hep sevdim Kağan!

 

Hoşçakalın!

 

 

P.S.1 Cenaze töreni istemiyorum, mümkünse yakınız lütfen!

P.S.2 Kuşlar ölünceye kadar iyi bakınız onlara.

3.Sahneden çekilirken yaşamıma karışmış herkesi selamlıyorum.

4. Kağan arzu edersen ileride, daktiloya çekilmiş olan şiirleri bastırabilirsin.

 

(Nilgün Marmara, Defterler, İstanbul: Everest Yayınları, 2019, s. 533)

 

nilgun-marmara-intihar-notu

 

Bir şiirden ziyade düzyazıyı anımsatan “Yalnızlık” başlıklı metnin, Nilgün Marmara’nın ilk bakışta kendini ele vermeyen ve özgün bir anlatım biçimi oluşturan poetikasıyla da uyum arz etmediği görülüyor.

 

Nilgün Marmara’nın üslubunu yansıtması adına yazımızı şairin “gerçek” şiirlerinden biriyle noktalayalım:

 

Safir Dilek

 

Ey dilek koşulu aşkın; beyaz gül ve incelen oklar. Bir

güzağacı gövdesinde kapalı gerçekleşmenin kaynağı.

Güneşe uyarlanamıyor dilek. Güz, kırmızı gülün

düşmanı, el alıyor donuk karadan kalın oklara karşı.

Barışsızlık sürüyor .Bu çılgın eğlentinin karşıtı

bir yürek hangi kuşun sesinde dinlensin? Yinelenen

bırakılmalarda ararken serin tınısını el, bir sınırı

hatırlıyor, sonsuz!

Ey, olmayan bir yalımı bekleyen devinim, susuyor

öteye var olurken kıydığı çığlıklarını. Durum diyor bu

üstelemenin sarı uzantısı, yaratının ürkünç arılığı ve

donuk izleği yaşamanın… Nasıl geceler eli açıklığında

üzüm tanelerinin sesine tanıklık kaçınılmazsa, öyle

yükselen servilerle göğe daha yakın olmak. Mavinin

doruğunda diz çöküşü biricik varlığın, öyle süren aşk

çok katlı bir çiçeğin yalnızlığı kadar, bir safir alana

doğrulan çocuksu dilegelişte; karanlık dinletiden uzak

şiirin açılabileceği öte uzam!

 

(Nilgün Marmara, Metinler, İstanbul: Everest Yayınları, 2020, s.26-27)

 

Nilgun Marmara
Nilgün Marmara

 

“Yalnızlık” Şiirinin Nilgün Marmara’ya Ait Olduğunu Zanneden Yazarlar

 

Yorumunuzu yazınız...