Füsun Kolonyayı Dökerken Kemal’i Sona Saklamıştı. İnsan Vedalarda En Sevdiğini Sona Saklar.” Sözünün Masumiyet Müzesi Romanında Yer Aldığı İddiası Doğru Değil

Yanlış İddia

 

Bugün, “hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum” şeklindeki açılış cümlesiyle edebiyatımızda adeta bir kült hâline gelen ve aynı isimde gerçek bir müzeye sahip oluşuyla benzersiz bir kimlik ortaya koyan, Orhan Pamuk’un meşhur romanı Masumiyet Müzesi’ni ve bu romanda yer aldığı iddia edilenFüsun kolonyayı dökerken Kemal’i sona saklamıştı. İnsan vedalarda en sevdiğini sona saklar.” sözünü ele alacağız.

Füsun kolonyayı dökerken Kemal’i sona saklamıştı. İnsan vedalarda en sevdiğini sona saklar.” şeklindeki alıntının Masumiyet Müzesi romanında yer aldığına dair iddia, çeşitli mecralarda karşımıza çıksa da en çok etkileşimi Twitter’da almış görünüyor.

Birkaç örnek vermek gerekirse:

 

https://www.tumblr.com/birtutambenden/627792824499404800/f%C3%BCsun-kolonyay%C4%B1-d%C3%B6kerken-kemali-sona

 

 

Bu gönderiyi Instagram’da gör

 

kitapsepeti (@kitapsepeticom)’in paylaştığı bir gönderi

 

İlgili ifadenin, 2020 yılından bu yana Orhan Pamuk imzasıyla paylaşıldığına şahit oluyoruz.

 

Hatalı iddialarda örnek tararken neredeyse tüm araştırmalarda rastladığımız Şiir Sokakta isimli profil, mezkur iddiada yine karşımıza çıkıyor:

 

 

Yukarıda hatalı paylaşımları aktarırken örnek sunduğumuz profillerden “projeksin atonal sanat” isimli hesabın ise, bahse konu olan iddiayı çeşitli tarihlerde birçok kez yinelediğini görüyoruz:

 

 

Daha evvel, yine Orhan Pamuk’a ait olduğu iddiasıyla paylaşılan “Bir insanı özlüyor olmanız ona dönmeniz gerektiğini göstermez. Bazen özlemeniz gerekir. Bir sabah uyanıp artık özlemediğinizi fark edene kadar.” şeklindeki sözü Malumatfuruş’ta incelemiştik. Bu noktada, iddiayla ilgili en çok etkileşim alan gönderinin yine “projeksin atonal sanat” isimli profile ait olduğunu anımsatmış olalım.

 

Sosyal medyada yer alan paylaşımlar, incelemeye konu olan alıntının kaynağı olarak 2008 tarihinde yayımlanan Masumiyet Müzesi isimli yapıtı işaret etse de yaptığımız taramada bahsi geçen söze dair bir bulguya rastlayamadık.

 

83 bölümden oluşan romanda, “Kolonya” başlıklı bir bölüm yer alsa da “Füsun kolonyayı dökerken Kemal’i sona saklamıştı. İnsan vedalarda en sevdiğini sona saklar.” şeklinde bir ifade bulunmuyor.

 

Kitapta “kolonya” ile ilgili öne çıkan pasaj şu şekilde (Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi, İstanbul: İletişim Yayınları, 2011, s.435-436):

 

“Akşam yemeklerinden çok sonra ikram edilen kolonyayı ellerime, alnıma, yanaklarıma kutsal bir sıvı gibi istekle, hatta umutla sürerdim. Annesinin, babasının ve Füsun’un kolonya ikram edilirken yaptıkları hareketleri de hep büyülenerek seyrederdim… Tarık Bey, Pe-Re-Ja kolonyasının ağır şişesinin büyük kapağını televizyona bakarken bir tıkırtıyla ağır ağır çevirir, bizler de az sonra ilk reklam arasında şişeyi Füsun’a verip “Sor bakalım kolonya isteyen var mı?” diyeceğini bilirdik. Füsun şişeyi önce babasının eline döker, Tarık Bey tıbbi bir yardım alıyormuş gibi kolonyayı bileklerine sürer ve koklarken nefes darlığını yenen biri gibi nefesini derin derin içine çeker, sonra arada bir uzun uzun parmaklarının ucunu koklardı. Nesibe Hala kolonyayı çok az alırdı, annemde benzerini gördüğüm zarif hareketlerle, sanki avcunun içinde hayali bir sabun varmış da ellerini içinde yuvarlaya yuvarlaya sabunu köpürtüyormuş gibi yapardı. Evdeyse, karısının sunduğu kolonyadan en çok Feridun alırdı, iki avcunu susuzluktan ölen biri gibi açar, kolonyayı kana kana su içen biri gibi neredeyse hırsla yüzüne sürerdi. Bütün bu hareketlerden, kolonyanın verdiği hoş kokudan ve serinlik hissinden (çünkü soğuk kış akşamları da aynı küçük kolonya törenleri yapılırdı) bambaşka bir anlamı olduğunu hissederdim.

 

Otobüs yolculuklarının başında, muavinin tek tek bütün yolculara sunduğu kolonya gibi, bizim kolonya da her akşam televizyon etrafında toplanan bizlere bir cemaat olduğumuzu, aynı kaderi paylaştığımızı (televizyondaki haberlerin de vurguladığı bir duygu), her akşam aynı evde buluşup televizyon seyretmemize rağmen hayatın bir serüven olduğunu ve hep birlikte bir şey yapmanın güzelliğini hissettirirdi.

 

Benim sıram gelip de avuçlarımı sabırsızlıkla açıp Füsun’un kolonya dökmesini beklerken, bir an göz göze gelirdik. O zaman ilk bakışta birbirlerine âşık olan bir çift gibi derin derin bakardık birbirimize. Elime dökülen kolonyayı koklarken avuçlarıma hiç bakmaz, gözlerimi Füsun’un gözlerinin içinden hiç uzaklaştırmazdım. Bazan benim bakışımdaki yoğunluk, kararlılık, aşk onu gülümsetiverirdi. Dudaklarının kenarlarında o gülümsemenin belli belirsiz izi uzun süre kaybolmazdı. O gülümseyişte benim âşık halime, her akşam oraya gelmeme ve hayata yönelik bir şefkat ve alaycılık görürdüm, ama kalbim kırılmazdı Tam tersi, bir an ona daha da âşık olur, kolonya şişesini Altın Damlayı alıp evime götürmek ister, sonraki gelişlerimin birinde şişe zaten iyice boşalmaklayken kaşla göz arasında onu askıdaki paltomun cebine sıkıştırırdım.”

 

orhan-kemal-masumiyet-muzesi-kolonya

orhan-kemal-masumiyet-muzesi-fusun-kolonya

 

“Veda” kelimesini taradığımızda ise, romanda yalnızca 2 kez yer aldığını görüyoruz:

 

“Çocuğunu emzirmeye koşan Ceyda ile vedalaşırken, Füsun ile bizim de evlenir evlenmez bir çocuk yapacağımızı, çocuklarımızın arkadaş olacağını, bu sıkıntılı günlerimizi de baldan tatlı aşk hatıraları olarak hep birlikte gülüşerek hatırlayacağımızı söyledim.” (s.258)

 

“Bütün gecede bir veda töreni havası olduğunu da, şimdi yıllar sonra hayal ediyorum.” (s.488)

 

Özellikle ikinci cümlesiyle bir vecizeyi andıran mezkur sözün, örnek alıntılardan anlaşılacağı üzere, Orhan Pamuk’un üslubuyla herhangi bir koşutluk teşkil etmediği açık biçimde görülüyor.

 

Füsun Kolonyayı Dökerken Kemal’i Sona Saklamıştı. İnsan Vedalarda En Sevdiğini Sona Saklar.” Sözünün Orhan Pamuk a Ait “Masumiyet Müzesi” Romanında Yer Aldığını Zanneden Yazarlar

 

Yorumunuzu yazınız...