Atatürk’ün Türkiye’nin Azerbaycan ile kara sınırına sahip olması için kendi parasıyla İran’dan toprak satın aldığı iddiası gerçek dışı

Atatürk, Azerbaycan’la / Nahçıvan’la tek kara bağlantımızı sağlayan araziyi kendi parasını harcayarak İran’dan satın almadı. Bu iddiayı destekleyecek bir belge, tanık ya da resmî kayıt bulunmamaktadır. Mevcut Türkiye-İran sınırı 1932 yılında imzalanan bir antlaşmayla son şeklini almıştır. Bu anlaşma ile sınır hattında toprak değiş tokuşu ile revizyon yapılmıştır. Sınır düzeltmesiyle önceleri İran sınırları içinde yer alan Küçük Ağrı Dağı’nın Türkiye sınırlarına alınarak bölgedeki isyancıların kontrol altına alınması hedeflenmiştir. İran’la sınır hattının belirlendiği anlaşmada ya da anlaşmanın TBMM’de görüşüldüğü oturumdan tutanaklarda para ile toprak satın alındığına dair herhangi bir atıf yer almamaktadır. Nahçıvan’la kara sınırımız 1932 yılında oluşturulmadı. Kars ve Ardahan’ın Türk egemenliğine geçtiği 1920 ve 1921 yıllarında imzalanan anlaşmalarda Nahçıvan’ın statüsü belirlenmiş ve günümüzde Aşağı Karasu ve Aras nehirlerinin birleştiği bölümdeki Nahçıvan’a doğru alan kalan Türk toprakları arasında sayılmıştı.

Yanlış İddia

 

Dağlık Karabağ’da ayrılıkçı Ermeni kuvvetlerin Azerbaycan’ın başlattığı askerî operasyonun ardından ateşkesi kabul etmesinin ardından 4 gün içerisinde bölgedeki 120.000 Ermeninin yaklaşık yarısı Ermenistan’a geçti. Bu süreçte, İran basınında Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’daki askerî operasyonunun hedeflerinden birinin “Zenzegur Koridoru fikrini hayata geçirmek” olduğu iddiası yayımlandı.

 

Zengezur Koridoru veya Nahçıvan Koridoru, 2020 Dağlık Karabağ Savaşı’nın Azerbaycan tarafından kazanılmasının ardından Azerbaycan ve Ermenistan arasında imzalanan ateşkes antlaşmasının 9. maddesi gereğince Azerbaycan ile eksklav parçası olan Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasında bağlantıyı kuracak olan koridordur.

 

Dağlık Karabağ – Nahçıvan arasında irtibat sağlayacak “Zenzegur Koridoru”nun gündemde ön plana çıkmasıyla sosyal medya platformlarında Nahçıvan – Türkiye arasında kara bağlantısını sağlayan bölge hakkında “Atatürk’ün Azerbaycan ile sınırdaş olabilmek için aldığı toprak” iddiası yeniden dolaşıma girdi.

 

ataturk-irandan-toprak

 

Bu iddiayı içeren paylaşım örneği:

 

Seyfullah Türksoy:

 

“Karabağ – Zengezur Koridoru ve Nahçıvan’la ilgili son gelişmeler Atatürk’ün stratejik dehasını bir kere daha ortaya koymuştur. Atatürk, Orta Asya Türkleriyle tek kara bağlantımızı sağlayan araziyi kendi parasını harcayarak İran’dan satın almıştır. Bu iddiayı tarihi bilgisine itimat ettiğim deneyimli diplomat / Büyükelçi Latif Gandilov’la konuştuk; bilginin doğruluğunu teyit etti. Atatürk’ün Nahçıvan’ın statüsüyle ilgili çabaları bir asır sonra bugün karşımıza, bütün Türk Dünyasını kapsayan büyük bir stratejik ufuk olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye ile Sovyetler Birliği arasında 1921 yılında imzalanan Moskova Antlaşması ile Nahçıvan, özerk bir yapıya sahip olması ve başka bir devlete terk edilmemesi şartıyla Azerbaycan’ın himayesine bırakılmıştır. Bu durum Türkiye, Sovyetler Birliği, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan arasında yine aynı yıl imzalanan Kars Antlaşması ile Azerbaycan ve Ermenistan tarafından da teyit edilmiştir. Aynı zamanda Kars Antlaşması uyarınca Türkiye, Nahçıvan’ın askeri tehditlerden korunması konusunda garantör yükümlülüğünü üstlenmiştir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Azerbaycan’ın 1991 yılında bağımsızlığını ilan etmesi ile Nahçıvan da Azerbaycan Cumhuriyeti’nin ayrılmaz bir parçası ve “özerk cumhuriyet” olarak statüsünü korumuştur. Atatürk’ün “Türk Kapısı”, Kazım Karabekirin “Şark Kapısı” olarak nitelediği Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti, Türkiye ile Türk Cumhuriyetleri arasındaki tek kara bağlantımızdır. Atatürk’ün bu hamlesiyle SSCB’nin Nahçivan’daki Türk nüfus yapısını değiştirmesi de engellenmiş olup Nahçıvan’daki Türkler kara sınırı üzerinden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nce sürekli desteklenip korunmuştur. Nahçıvan Özerk Bölgesi ile Azerbaycan’ın birleşmesini sağlamak Türk dünyasının önündeki en önemli meselelerden biridir. 2. Karabağ savaşının kazanılması ve Ermeni işgali altındaki Karabağ topraklarının azad edilmesi yeni ve güzel bir dönemin başlangıcıdır. Sırada Zengezur koridorun açılması var. Türkiye’yi Azerbaycan’a ve Türk Dünyasına bağlayacak bu koridorun açılması Atatürk’ün ruhunu da şad edecektir. Ve o güzel günler yakındır!”

“Çok tuhaf bir kitleyle karşı karşıyayız. Nahçıvan’ın statüsüyle ilgili Atatürk’ün yaptığı stratejik anlaşmaları bir kenara bırakıp İran’dan aldığı sınır arazisine kafayı takmışlar. Kardeşim o sınır arazisi bir şekilde alınmış, sen sonuca bak, öküzün altında neden buzağı arıyorsun, neden her konuda kötü niyetlisin? Eğer o toprak parçası bir şekilde alınmasaydı, Azerbaycan’a ve Türk Dünyasına hangi kapıdan girecektin? Atatürk’ün yaptığı anlaşmalar olmasa Nahçıvan Ermenistan’a verilecekti ve bölgeye Ermeniler yerleştirilecekti. O anlaşma sayesinde Türk kimliği korundu ve 1991’de SSCB dağıldığında, Azerbaycan’a bağlı özerk bölge olarak kaldı. Osmanlı’yı sevmeniz Atatürk’e ve Cumhuriyete düşman olmanızı gerektirmez. Sonuçta Cumhuriyeti kuran kadro, başta Mustafa Kemal olmak üzere Osmanlı döneminde yetişen vatansever paşalardır.”

 

Ülkemizin Nahçıvan ile tek kara bağlantısını sağlayan bölgenin Atatürk tarafından geçmişte kendi parasıyla satın alındığı iddiası geçmişte de dile getirilmişti.

 

Yusuf Karaca: “Atatürk, İran’dan kendi parasıyla toprak aldı. Bunu duymuş muydunuz?  Peki, neden aldığını biliyor muyuz? 1920’lerde Azerbaycan’dan kopuk tek toprak parçası Nahcivan, İran ve Ermenistan arasına sıkışıp kalmışken, Atatürk İran’dan aldığı toprak ile bugünkü Nahcivan ile sınırlarımızı oluşturuyor. 1990’larda Karabağ’ın başına gelenler, Nahcivan’ın başına gelmediyse, Atatürk ve satın aldığı bu toprak sayesindedir. Iğdır ilimizle sınır komşusu olan Nahcivan ile sınırımız 13 kilometre civarında.  Dilucu Sınır Kapısı, aynı zamanda Türkiye’nin Orta Asya’ya açılan kapısıdır. Böylesine stratejik hamlelerin sahibine, boşuna Atatürk denmedi. 1916 ve 1922 yılları arasında İngiltere başbakanlığı yapan Lloyd George şöyle der:  “İnsanlık tarihi bir kaç yüzyılda bir dahi çıkarır. Şu talihe bakın ki, o dâhiyi Türkler çıkardı Hem de biz karşı. Elden ne gelir ki… Atatürk, böylesine ileriyi gören bir dehaydı. Toprak deyip geçmemek lazım… Alınan toprak bir ülke de kurtarır, bir ülke de batırır. Ve asla Türkiye, vatandaşlığı parayla satmamalı. Düşmanlarımız bizden, topraklarımızı satmamızı ister ve bekler.”

 

 

Atasen:

 

“ATATÜRK’ÜN SINIR KAPISI Atatürk, Orta Asya Türkleriyle tek kara bağlantımızı sağlayan araziyi kendi parasını harcayarak İran’dan satın almıştır.”

 

2015 yılında Sözcü gibi bazı gazetelerde bahsi geçen bölgenin Atatürk tarafından satın  alındığı iddiası “kendi bütçesinden finanse edildiği” vurgusu olmadan aktarılmıştı.

 

Zaman içerisinde bu iddia, Atatürk’ün Nahçıvan’ı İran’dan satın aldığı ve Azerbaycan’a verdiği şekline de evrilmiş.

 

Ayrıca, Türkiye – Nahçıvan kara sınırının 1932 yılında tesis edildiği ileri sürülmüş.

 

Con Sinov (@lordsinov): “İlk görsel, 1929 idari haritasının Kars bölgesi… O tarihlerde Nahçıvan’la sınırımız yoktu. 1932 yılında İran’la yapılan sınır antlaşmasıyla Azerbaycan’la bağlantı kuruldu. Atatürk döneminde yapılan altın dokunuş, yüz yıl sonra Türk dünyası için yeni ufuklar açıyor…”

 


 

Atatürk, Azerbaycan’la / Nahçıvan’la tek kara bağlantımızı sağlayan araziyi kendi parasını harcayarak İran’dan satın almadı. Bu iddiayı destekleyecek bir belge, tanık ya da resmî kayıt bulunmuyor.

Mevcut Türkiye-İran sınırı 1932 yılında imzalanan bir antlaşmayla son hâlini almıştır.

1932 yılında İran’la imzalanan antlaşma ile Van’ın Kotur bölgesinden toprak karşılığında (isyan eden aşiretlerin toplandığı) Küçük Ağrı Dağı çevresi alınmıştı. Karasu Çayı’nın sınır kabul edildiği bu anlaşma ile sınır hattında toprak değiş tokuşu ile revizyon yapılmıştır.

İran’la sınır hattının belirlendiği anlaşmada ya da anlaşmanın TBMM’de görüşüldüğü oturumdan tutanaklarda para ile toprak satın alındığına dair herhangi bir atıf yer almamaktadır.

Nahçıvan’la kara sınırımız 1932 yılında oluşturulmadı.

1932 yılında, İran’a bir miktar toprak verip karşılığında alınan toprakla Nahçıvan’la sınırdaş olmamızı sağlanmamıştır.

1932 yılında İran’la yapılan sınır antlaşması öncesinde Nahçıvan’la bir kara sınırı tesis edilmiş vaziyetteydi. 

Kars ve Ardahan’ın Türk egemenliğine geçtiği 1920 ve 1921 yıllarında imzalanan anlaşmalarda Nahçıvan’ın statüsü belirlenmiş ve günümüzde Aşağı Karasu ve Aras nehirlerinin birleştiği bölümdeki Nahçıvan’a doğru alan kalan Türk toprakları arasında sayılmıştı.

Nahçıvan’la kara sınırımız 1932 yılında değil, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı sürerken 1920 ve 1921 yıllarında imzalanan antlaşmalarla belirlenmişti.

 

turkiye-nahcivan-iran-siniri
Görsel: Kutlu Altay Kocaova

 

Günümüzde Azerbaycan Cumhuriyeti’ne bağlı bir özerk bölge olan Nahçıvan, 17,7 kilometrelik hatla Türkiye’nin Azerbaycan’la tek kara sınırını barındırmaktadır.

SSCB’nin dağılmasından sonra kurulan Ermenistan’ın Ruslar tarafından tasarlanan haritaların etkisiyle Zengezur bölgesindeki topraklarıyla Nahçıvan Özerk Bölgesi ile Azerbaycan’ı karasal olarak birbirinden ayırmaktadır.

Dilucu Sınır Kapısı üzerinden bağlandığımız Nahçıvan, Türkiye ile Türk dünyası ile arasında köprü olabilecek doğrudan tek kara hattı olma özelliği sebebiyle Mustafa Kemal Atatürk tarafından “Türk Kapısı”, Kâzım Karabekir tarafından “Şark Kapısı” olarak nitelenmiştir (Atatürk’ün “Nahçıvan Türk kapısıdır. Bu hususu nazar-ı itibara alarak elinizden geleni yapınız.” dediği (Faruk Sümer’den nakille) rivayet olunmaktadır (Türk Dünyası Tarih Dergisi. Sayı 64. Nisan 1992. Sf: 5-6)).

 

 

nahcivan-turk-kapisi

 

Sanılanın aksine günümüzde Türkiye’den Nahçıvan’a doğru uzanan çıkıntı 1932 yılında İran’dan satın alma ya da toprak takası yoluyla elde edilmiş değil.

 

Ülkemiz ve Azerbaycan açısından birçok anlamda stratejik ve ekonomik öneme sahip olan Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti ile kara sınırımız Kurtuluş Savaşı sürerken Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti ve Ermenistan’la imzalanan antlaşmalarla tespit edilmişti.

 

Türk-Ermeni sınırını çizen Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Kurtuluş Savaşı sırasında Ermenistan Cumhuriyeti ile 3 Aralık 1920 tarihinde imzaladığı Gümrü Barış Antlaşması’nda (Treaty of Alexandropol) Nahçıvan’da Türkiye’nin garantörlüğünde bir yerel yönetim kurulacağı kararlaştırılmıştı.

Gümrü Antlaşması’nın 2. maddesinde bu husus şöyle aktarılmış:

“Kuki Dağı 10282-8022-Gamasur Dağı 8160-Kurdkulak Köyü-Saat Dağı 7868-Arpaçay Evleri 3080-Kemurlu Dağı 6930-Saraybulak 8071-Ararat İstasyonu – Araş ırmağı üzerinde Aşağı Karasu’nun döküldüğü yerden geçen çizginin güneyindeki (Nahçıvan, Şahtahtı, Şarur) bölgesinde daha sonra bir plebisitle saptanacak yönetim biçimine ve bu yönetimin kapsayacağı topraklara Ermenistan karışmayacak ve işbu bölgede şimdilik Türkiye koruyuculuğunda bir yerel yönetim kurulacaktır.”

Antlaşma’da Türkiye-Ermenistan arasındaki Aras nehrinden Çıldır gölüne kadar olan hat kesin ve doğal bir sınır olarak belirlenmişti.

Anlaşmadaki iki devlet arasındaki sınır hattına ilişkin ilgili maddenin orijinal lafzı ve Günümüz Türkçesiyle karşılığı ilgili madde şu şekilde:

“Türkiye ile Ermenistan arasındaki hudud merbut krokide gösterildiği üzere (Aşağı Karasu mansabından itibaren Aras nehri – Gekaç şimaline kadar Arpaçayı badehu Karahan deresi – Tegnişi şarkî – büyük Kımli Şarkî – Kızıltaş-Büyük Akbaba Dağı) hattı teşkil eder. Hattı hududun sureti katiyede tayini muhtelit iki komisyon tarafından mahalline icra olunacaktır.”

Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınır, ilişik krokide gösterildiği üzere, (aşağı Karasunun döküldüğü yerden başlayarak, Aras ırmağı Kekaç kuzeyine dek Arpaçayi, daha sonra Karahan Deresi – Tiğnis batısı – Büyük Kimli doğusu – Kızıltaş – Büyük Akbaba Dağı) çizgisinden oluşur. Sınır çizgisinin kesin biçimde belirlenmesi işi, bu Andlaşmanın imzası gününden iki hafta sonra, Karma bir Komisyonca yerinde yapılacaktır.

 

gumru-anlasmasi-1920-harita
Gümrü Antlaşması’nda belirlenen sınırları yansıtan harita

 

Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan ve TBMM tarafları arasında Kars konferansında görüşülüp, 13 Ekim 1921 tarihinde imzalanan antlaşma Kars Antlaşması’nda Gümrü Antlaşması’ndakine benzer şekilde sınır hattı tayini yapılmıştı.

Kars Antlaşması’nın Türkiye-Ermenistan sınırına ilişkin ilgili maddeleri şu şekildeydi:

“Madde 4 — Türkiye’nin kuzey – doğu sınırı (Rus Genelkurmayının 1/210.000 ölçekli, 1 parmak, 5 verstlik mesafe haritasına göre) Karadeniz kıyısında bulunan Sarp Köyünden başlayarak Hedis Meta Dağı – Şavyet Dağında suların bölündüğü çizgi – Kani Dağı ve oradan, sürekli olarak, Ardahan ve Kars Sancaklarının eski yönetim sınırlarının kuzeyini ve Arpa Çay ile Aras ırmaklarının talveğini Nizni – Kara Su’yun döküldüğü yere dek izleyen çizgi ile belirlenmiştir. (Sınırın ayrıntıları ve buna ilişkin işler için I ve II sayılı Ekler ile Bağıtlı Taraflarca imzalanmış ilişik haritaya başvurulması. Antlaşma metni ile harita arasında çelişki bulunursa Antlaşma metni haritaya yeğ tutulacaktır.)

Rusya Sovyetleri Sosyalist Federal Cumhuriyeti Hükûmetinin bir temsilcisinin de katılmasıyla eşit sayıda üyelerden oluşacak bir Karma Sınır Çizme Komisyonu topraklar üzerinde sınırı ayrıntılarıyla saptamak ve sınır işaretlerini koymakla görevlidir (İlişik 4 sayılı Harita).

Madde 5 — Türkiye Hükûmeti ile Ermenistan ve Azerbaycan Sovyetler Hükûmetleri işbu Antlaşmanın III sayılı Ekinde belirtilen sınırlar içinde olmak üzere, Nahcivan bölgesinin Azerbaycan’ın koruyuculuğunda özerk bir ülke oluşturulması konusunda anlaşmışlardır.”

 

kars-anlasmasi-1921-harita
Kars Antlaşması’nda belirlenen sınırları yansıtan harita

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti ile Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti arasında 16 Mart 1921 tarihinde imzalanan “Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile Rusya Şuraları Federatif Sosyalist Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Dostluk ve Kardeşlik Antlaşması” (“Moskova Antlaşması”) ile Azerbaycan denetiminde Nahçıvan özerk bölgesinin tesis edilmesi kararlaştırılmış ve önceki sınır uzlaşısı tekrarlanmıştı.

Doğu sınırımız güvence altına alan Moskova Antlaşması’nın Nahçıvan’ın statüsü ve Türkiye-Ermenistan sınır hattı ile ilgili maddeleri şu şekildeydi:

“Madde 1 — Bağıtlı Taraflar, herhangi birine zorla kabul ettirilmek istenilen bir barış antlaşması ya da başka bir uluslararası bağıtı tanımamayı ilke olarak benimserler. Rusya Sovyetleri Sosyalist Federal Cumhuriyeti Hükûmeti, bugün Büyük Millet Meclisince temsil edilmekte olan Türkiye ulusal Hükûmeti tarafından tanınmamış Türkiye’ye ilişkin hiç bir uluslararası bağıtı tanımamayı kabul eder. İşbu Antlaşmada yazılı ‘Türkiye’ terimi ile 28 Ocak 1920 günü İstanbul’da toplanan Meclis-î Milli’nin kapsadığı topraklar anlaşılmaktadır.

Türkiye’nin kuzey-doğu sınırı, Karadeniz kıyısında bulunan Sarp köyünden başlayarak, Hedis Meta dağı – Savşat dağında suların bölündüğü çizgi – Kani dağı ve oradan, sürekli olarak, Ardahan ve Kars Sancaklarının yönetim sınırlarının kuzeyini izleyerek Aşağı Kara Su’yun döküldüğü yere varan çizgi ile belirlenmiştir. (Sınırın ayrıntıları ve buna ilişkin işler için 1 (A) ve 1 (B) Eklerine bağlı, Taraflarca imzalanan haritaya bakılması).”

Madde 3 — Bağıtlı Taraflar, Antlaşmanın 1 (C) Ekinde belirlenen sınır içindeki Nahcivan kesiminin, koruyuculuk hakkını üçüncü bir devlete hiç bir zaman bırakmamak koşulu ile, Azerbaycan koruyuculuğunda özerk bir bölge oluşturulması konusunda anlaşmışlardır.

Nahcivan topraklarının Aras talveg çizgisinin doğusu ile Tağna Dağı (3829) – Veli Dağ (4121) – Bağırsık (6587) – Kömürlü Dağ (6930) çizgisi arasından sıkışmış üçgen kesiminde, bu toprakların Kömürlü dağ (6930)’dan başlayıp Saray Bulak (8071) – Ararat İstasyonundan geçerek Kara Su’nun Aras ile birleştiği yerde sona eren sınır çizgisi, Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan yetkili temsilcilerinden oluşacak bir Komisyon eliyle belirlenecektir.

 

iran-turkiye-nahcivan-siniri
Görsel: Kutlu Altay Kocaova

 

İran ile 1932 yılında yapılan antlaşmaya dönecek olursak…

 

1929 yılında başlayan görüşmelerin ardından 1932 yılında uzlaşıya varılarak sınır düzeltmesiyle İran sınırları içinde yer alan Küçük Ağrı Dağı’nın Türkiye topraklarına dahil edilerek bölgedeki isyancı aşiretlerin kontrol altına alınması hedeflenmiştir.

 

Küçük Ağrı Dağı ve çevresi karşılığında Van’tın Kotur havalisinden arazinin İran’a verildiği söz konusu anlaşma “Türkiye – İran hudut hattının tayini hakkında Tahran’da 23 kânunusani 1932 tarihinde imzalanan itilâfnamenin tasdikına dair kanun” ile TBMM tarafından 19 Haziran 1932 tarihinde onaylanmış olup, 23 Haziran 1932 tarihli Resmî Gazete‘de yayımlanmıştır.

 

Türkiye – İran sınırının belirlenmesine ilişkin 23 Ocak 1932 tarihinde Hariciye Vekili Dr. Tevfik Rüştü Beyefendi ve Hariciye Veziri Muhammed Ali Han Foroghi tarafından imzalanan anlaşmanın ilgili maddesi şu şekildedir:

Türkiye İran arasındaki hudut Aras nehri Karasu ırmağının telaki noktasında İran arazisinde kain 1 numaralı hudut taşından başlar. Badehu Karasu ırmağının thalweg hattını Borolan gölüne kadar takip eder. Oradan Karasu membalarının 100 metre cenubu şarkisindeki tepeye kadar bir hattı müstakim halinde gider; mezkür tepenin şark ve şimal cihetlerinden geçerek tepeyi İrana bırakır. Müteakiben hat şimali garbiye doğru daha ziyade meylederek Karasu membalarının hemen üzerindeki Borolan kayalıklarına vasıl olur. Hudut hattı 2 numaralı taştan sonra 3 numaralı taş ile küçük ağrı istikametinde 4, 5, 6, 7 ve 8 numaralı taşlardan geçerek Borolan gölünün en şimali sahiline hattı müstakim üzere 16 kilometre, 600 metre ve Küçük Ağrı Dağın en yüksek noktasına 6 kilometre, 400 metre mesafede kain bulunAn 9 numaralı taşa kadar bir hattı müstakim takip eder. Badehu Bilidjan-Cheyhbabou yolunu 1700 metrelik bir mesafenin sonuna kadar mütevaziyen takip eder ve bu noktadan ilerliyerek Todjik tepenin l00 metre cenubu şarkisine vasıl olur ve mezkür tepeyi Türkiyeye bırakır. Müteakiben hat cenup cenubu garbiye doğru meylederek, Todjik köyünün 150 metre şarkından geçer ve bu köyü Türkiyeye bırakır ve ayni istikamette devam ederek Cheyhbabounun 3000 metre şarkında kain Top mevkiinin 100 metre garbinden geçer ve Topu İrana bırakır. Oradan hat Cheyhbabounun 2500 metre cenubu şarkisinde kain tepeye doğru teveccüh eder. Mezkür tepenin zirvesinden geçerek Hasanağa köyünün 1300 metre şarkında bulunan tepeye kadar cenubu garbiye doğru gider ve bu sonuncu tepenin zirvesinden geçer; badehu hat Hasanağa köyünün 800 metre cenubunda kain tepeye kadar garbe teveccüh eder ve bu tepenin zirvesinden geçer. Oradan 500 metre cenubu garbide kain tepenin zirvesinden geçerek cenuba doğru 1500 metre sırtı iner ve Salepin cenubu şarkisinde 2000 metrede kesin bir noktaya kadar gider, sonra 1948 rakımlı tepenin 800 ve 1000 metre şimalinde bulunan başlıca, iki irtifaın arasındaki boyundan geçer.

 

Badehu hat, hattı baladan 1948 rakımlı tepeye kadar giderek üzerinden geçer; oradan hat Ayou – Beğ dağları tepelerinin taksimi miyah hattını cenuba doğru Yarım Kaya-Guijo yolu dirseğinin 700 metre şimali garbisinde bulunan mezkür dağların cenup tepesine kadar takip eder. Mevzubahis dirsek bu yolun üzerinde Yarım Kayanın 3500 metre şimali şarkisinde ve Gurionun 6300 metre cenubu garbisinde kaindir.

 

Oradan, hat yukarı Yarım Kayanın 200 metre şimalinde bulunan dört yol ağzına kadar Yarım Kaya-Guijo yolunun 200 metre garbinden bu yola müvazi olarak devam eder ve mezkür dört yol ağznın İrana bırakır. Oradan hat Yarım Kaya Boulakbachi yolunun üzerinde Yarım Kayanın 600 metre garbinde kain bir noktaya kadar garbe doğru iner; badehu bataklık sahilinin en şimali nokasına kadar cenuba doğru inerek bu noktadan hat bataklığın ortasına teveccüh eder ve Tchoukour – Rech’in 500 metre şimalindeki cenup sahiline kadar bataklığın ortasını takip eder. Oradan hat garba doğru döner ve 1668 rakımlı tepenin zirvesine vasıl olur. Tchoukour – Reche ve Cneytan Abad İrana, Guirberan ise Türkiyeye kalır.

 

İran köyü olan Cheytan Abad ile Türk köyü olan Guirberan arasında kain bu noktadan itibaren hudut Bazyrgan garbında Guirberan tepesinin sırtına çıkar ve Gurdji Boulak, Nazik, Kara Koymaz Türk köylerile Bazyrgam, Kedjot, Bach Kend, Marokeumou İran köyleri arasında taksimi miyalı hattını takip eder, badehu Marokeumou ve Tawla (Türk) arasındaki boyunu geçer ve Kasoluo, Chekh Asker harabelerini İrana terkederek Khodja Dagh kayalıklarına vasıl olur. Kanly-Baba’nın Zindo, Dachy ve Ak Dagh zirvelerinden geçer. Djevzar köyünün İrana bırakarak ve Ak Dagh ve Kalender zirvelerinden geçerek Nifto, Salman-Abad ve Pir Ahmet İran köyleri tarlalarile Deuchourma Türk köyünün tarlalarını birbirinden ayırdıktan sonra Bayazıt ve Avadjik arasında daima taksimi miyah hattını takip ederek Khezine Guedoka vasıl olur.

 

Khezine Guedouk’dan, hudut, Kyzyl-Kaya köyünün Türkiyeye, Siwmagoul köyü ile Kourou-Geul gölünü İrana bırakarak Kara Güney tepesinden geçer, Egritchay ırmağını Top-Agh-Dah’da kateder. Kala Agh Dağ’dan geçer, Nado köyünü İrana, Egritchay köyünü de Türkiyeye bırakır, Kyzyl Ziaret teplerine vasıl olur ve Agh Djak ve Khan Guedouk boyunlarından, Sarı Tchimen dağlarından, Doumanlou’nun garp zirvesinden, Kara Bourga boyunundan geçer; Shekh Selo köylerini İran arazisinde bırakarak Nawour tepesini aşarak, Yekmala köyünü İran arazisinde bırakarak Richkandan, Davra ve Akhourik, arasındaki tepelerden Guevra Begzadan, Gueveri Makhine ve Khydyr Babadan geçer.

 

Khydyr Babadan itibaren hudut hattı Dasena gölünün 2000 metre şarkından geçerek cenup istikametinde 8000 rakımlı tepeye kadar taksim miyalı hattını takip eder; 1000 metre daha tepeler üzerinden ayni istikamette devam eder; badehu cenubu şarkiye meyleder ve bu yeni istikamette 600 metre budünde tepeleri takip eder; bundan sonra 500 metre mesafede kain bir tepenin zirvesine kadar yeniden cenuba döner, 250 metre şimali şarki istikametinde kain Mümtet tepeyi İrana terkeder. Oradan 500 metre cenubu şarkide kain yüksekliğin zirvesine kadar hattı balayı takip eder, badehu Heratilsou (Heratilden gelen dere) ile Kotour Tzhaym birleştikleri noktaya kadar cenubu garbiye doğru iner. Sonra hat, bu mevkie 800 metre mesafede kain zirveye kadar cenuba doğru yamacı çıkar ve oradan daima cenup istikametinde Kani – Reche vadisine iner, bu vadinin thalweg hattını 700 metre garba doğru, sonra 500 metre de cenuba doğru takibeder; badehu doğrudan doğruya cenupta kain Molla Memed daghına doğru yükselen uzun sırtı çıkar, Molla Memed daghını ikiye ayırır, Molla Memed daghına 250 metre mesafede ve hududun 250 metre şarkındaki irtifaı İrana bırakır.

 

Molla Memed daghından itibaren hat 800 metre bir mesafe üzerinde Qichlanın 200 metre şarkında yol üzerinde kain bir noktaya kadar sırtı takip eder ve Qichlayı Türkiyeye bırakır.

 

Sonra hudut yolun dirseğinin 1750 metre cenubunda kain tepeye kadar cenubu şarkiye doğru taksimi miyah hattını takibeder. Bu noktadan hat, tepeler üzerinden oraya 2200 metre mesafede derenin içinden geçen yolun üzerinde kain noktaya kadar cenuba doğru iner; bu noktadan 300 metrelik bir mesafe üzerinde cenuba doğru yamacı çıkar, cenuba garbiye doğru sırta vasıl olur ve buraya 500 metre mesafede kain bir tepeye kadar gider. Badehu oradan 900 metre mesafede Tarsava, Tchelik, Achaga yolunun dereyi geçtiği noktaya kadar tepeler istikametini takiben cenuba doğru iner, bu derenin thalweg hattını 500 metre imtidadınca garba doğru takibeder, sonra sırtlardan geçerek buraya 1700 metre mesafede kain 8200 rakımlı tepeye kadar çıkar. Badehu hat Koutch dağına kadar cenubu şarkiye doğru tepeleri takibeder, Koutch dağından itibaren Kach Koul boynunu geçerek Sourawou dağına kadar hattı balayı takibeder. Sourawou dağlarından, hudut mütemadiyen taksimi miyalı hattını takiben Barouch – Khoran dan geçer (Barouch Khoran köyünü İran arazisinde bırakır) Haravil dağını, Khana Sour boynunu, Belako yu, Sarı Tnhitchek i, (Kalık köyünü İran arazisinde bırakarak) Kepper’i, Sorian’ı, Berhebine dağını Sultani boynunu, Barazivan dağını, Perikhan’ı, Keifarouk’u. Maidan ve Kotoul Dagh’ı takibeder.

 

Hudut hattı Kotoul dağının 2869 rakımlı tepesinden hareketle cenubu şarkiye doğru hattı balayı takiben Bajirguenin 1600 metre şarkında Baradost ırmağının üzerinde kain bir noktaya kadar gider, 1890 rakımlı irtifaın cenuba doğru devamını teşkil eden sırtı İrana terkeder (binaenaleyh hattı hudut dereden geçer). Oradan hat cenubu şarkiye doğru gider ve CXLVIII ve CXLVII numaralı hudut taşlarının bulunduğu tepeden geçerek şarkı cenubiye doğru döner ve tepeye 450 metre mesafede bulunan Ekmalouk ırmağına kadar gider. Badehu 2300 rakımlı tepenin 800 metre garbinde kain irtifaa kadar Ekmalouk deresi boyunca yükselir. Oradan 2530 rakımlı tepeye kadar hattı balayı takip eder. Badehu Alosanın 1500 metre garbında kain bir noktaya kadar, 2500 metre imtidadınca cenubu garbiye doğru hattı balayı takip eder. Alosan İrana kalır. Oradan hat takriben 2500 metre mesafede bulunan sırtın dirseğine kadar cenup istikametinde bu sırtı, takip eder. Badehu Alader Dagh’ına kadar daima sırtları takip ederek şarka doğru döner. Sonra, Paquiden gelen dere ile Berdereche Tchay’ın birleştikleri noktanın 2400 metre şimalinde bulunan zirveye kadar cenubu şarkiye doğru sırtları iner. Oradan hat, yukarıda zikrolunan birleşme noktasına kadar cenuba doğru iner. Sonra Berdereche Tchay’in thalweg hattını bu çayın Garachine Dagh’ının 1000 metre garbından inen dere ile birleştiği noktaya kadar takip eder. Hat cenuba doğru 1600 metre imtidadınca bu derenin thalweg hattını takip eder; sonra Garachine Dagh’ının garp zirvesine kadar cenubu şarkiye doğru giden sırtı çıkar. Eli ve Paqui mevkileri Türkiyeye, Maz Bichö mevkii İrana kalır

 

Garachine Daghdan itibaren hudut Kouna Hoter, Zinwi Taboutan, Helane, Col Kelechineden geçer ve Delamper dağının zirvesine çıkarak Türkiye – Irak hududundaki 99 numaralı hudut taşına vasıl olur.

 

1 numaralı hudut taşından Irak hududundaki 99 numaralı taşa kadar hudut hattının doğru bir tarzda çizilmesi ve tafsilatı için, Yüksek Akitlerin murahhasları tarafından tasdik ve mütehassısları tarafından imza olunan ve bu itilafnameye merbut bulunAn (1: 84000 ve 1: 50000 mikyasında) XVIII – XIX – XX – XXI – XXII – XXII a – XXIII – XXIV ve XXV numaralı 9 adet harita ile bir adet (calgue) a müracaat edilecektir. (Mevki isimlerinin, imlası yukarıda zikrolunan haritalar ve “calque” daki isimlerin imlasına mutabık olacaktır.”

 

18 Haziran 1932 tarihinde TBMM’de ele alınan İran ile yapılan sınır anlaşmasına ilişkin görüşmelere ait tutanaklarda İran’dan para ile toprak satın alındığına dair bir ifade geçmemiş.

 

Dönemin Dışişleri Bakanı (Hariciye Vekili) Tevfik Rüştü Aras, TBMM’deki 18 Haziran 1932 tarihli oturumda İran’la toprak değiş tokuşuna dair anlaşma hakkında şu ifadeleri kullanmış:

Hariciye vekili Dr. Tevfik Rüştü B. (İzmir) — Arkadaşlarım, bu gün tasdiki âlinize arzedilen muahede hakikaten iki komşu Devlet arasında asırlardan beri süren ve hep yanlış anlamak ve anlaşamamazlık yüzünden devam eden bir ihtilâfa nihayet veriyor. Onun tarihine avdet ederek hepimizin bildiği şeyleri tekrar etmekten içtinap ederim. Varılan netice her iki tarafı memnun eden bir neticedir. O halde hiç şüphe yoktur ki her iki memleket kendi varlığının müdafaasını meşru haklarla düşünmekle beraber, bu muahede her iki taraf için çok samimî komşu ve hatta kardeşçe bir hava içinde yapılmıştır. Bizim bu husustaki samimî, müsbet kanaatimiz, Meclisi Âlinizin çizdiği yoldan yürüyen hariciyenizin İran komşusuna karşı diğer her komşusuna olduğu gibi dostane düşüncelerini tekrara ihtiyaç bile yoktur. Fakat diğer tarafın da ne kadar ayni hislerle düşündüğünü arza vesile olmak için ufak bir fıkrayı kaydetmek isterim, hatırlıyamadığım hudut mıntakalarmdan birinde mütehassıslar hududun teferruatını çizerken bir noktada anlaşamamışlar ve celse birden bire durmuş ve diğer taraf mütehassısları mevzu hakkında âmirlerinden emir almak istemişler. Hususî muttali olduğum malûmata göre bu iş ta Şah Hazretlerine kadar intikal etmiş, Büyük Reisi Devlet mütehassıslardan, niçin halletmiyorlar diye meseleyi sordurmuş; ileride Türkiye ile her hangi bir ihtilâfta bu yer müdafaa noktası teşkil edecektir demişler. Buna karşı Büyük Reisi Devlet demiş ki, meseleyi bu noktadan düşünmeyiniz, Türkiye ile İran, hiç bir vakit müsellâh bir ihtilâfa gitmiyecektir. (Bravo sesleri şiddetli alkışlar) ve mesele de bu suretle hallolunmuştur. Bunu huzurunuzda arzetmeyi kendim için bir vazife ve bir zevk bildim. İşte bu fıkra belâgatinin tarif ettiği hava içinde her iki taraf tatmin edilerek ve ayrılmamak üzere birleşmek yolundaki en esaslı bir hatveyi atmak suretile hudut ihtilâfı hallolunmuştur. Şüphesiz bu ihtilâfın hallinde arkadaşımın, lütfettikleri iltifatkâr sözlerine teşekkürü vazife bilmekle beraber iki Hükümetin bu işle uğraşan ve gayret sarfeden adamları yanında ihtilâfın hallini esas itibarile teshil eden iki milletin yekdiğerine incizabı ve başta Büyük Reislerinin birbirine olan münasebat ve emniyeti olmuştur. (Alkışlar). Doğrudan doğruya Gazi Hazretleri tarafından götürdüğüm hislere Şehıinşah Hazretleri ayni mukabeleyi yapmışlar ve meselenin halli, bir anda iki büyük Reisi Devletin emirlerde Hükümetlerin ve mütehassısların elinde bir teknik işinden ibaret kalmıştır. Bu -hakikati burada izhar etmeğe mecburum.”

 

İran ile sınır konusunda varılan uzlaşı dönemin gazetelerinde de aktarılmış.

 

Örneğin 27 Ocak 1932 tarihli Cumhuriyet gazetesinin ilk sayfasında “İran hükümetinin resmî tebliği” başlıklı haberde toprak değiş tokuşuna atıflar içeren şu ifadelere yer verilmiş:

“Ağrıdağı’nda bize arazi parçası veriliyor

Tahran 26 (A.A.) – Türkiye Reisicumhuru Gazi Mustafa Kemal Hz.nin Şah Hz. hakkında besledikleri kardeşlik duygularını müşarünileyhe iblağ etmek ve iki memleket arasında mevcut anânevî ve samimî dostluğu Türk millet ve hükümeti tarafından İran millet ve hükûmeti tarafından İran millet ve hükûmetine hatırlatmak için Tahran’a gelen Türkiye Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Beyefendi İran hükûmet ricalini ziyaret ettikten ve iki devletin reislerile iki milletin izhar ettikleri arzu veçhle iki memleket arasındaki dostluk rabıtalarını daha ziyade kuvvetlendirmek maksadile bazı müzakerelerde bulunduktan sonra İran ile Türkiye arasındaki hudut hattının tesbitine müteallik ihtilâfların halçareleti ve iki devlet arasında ileride zuhur edebilecek ihtilâfların tesviye tarzı hususunda İran hükûmeti ile mutabık kalmıştır.

Binaenaleyh iki memleketin hudutlarının tayin ve tesbiti hakkında bir itilâf aktedilmiştir.

Bu itilâf mucibince üç sene evvel Ankara’da kararlaştırılan hudut hattında hiçbir değişiklik olmıyacaktır. Ağrıdağ mıntıkasında İran hükûmeti Türkiye’ye dar ve uzun bir arazi parçası bırakmaktadır. Buna mukabil Türkiye hükûmeti Bajerghuch mıntıkasında arazisinden bir kısmını İran’a terk etmektedir. Türkiye hükumeti Kotour havalisinde munaziiünfih araziden bir kısmını İran’a bırakmaktadır. Hududa ait itilâfların hepsi bu suretle tamamen halledilmiş bulunmaktadır. Bu esasa müsteniden bir itilaf imza edilmiştir. İki hükümetin mümessillerinden mürekkep muhtelit bir komisyon gelecek ilkbaharda mahalline giderek hudut taşlarını koymağa memur edilecektir.

İki hükümet hariciye nazırları bir de hakem muahedesi imza etmişlerdir.

Tevfik Rüştü Beyefendi ile refakatinde bulunan zevat münakalat yolları ve iktisadi meseleler ile ikamet, ticaret ve iadei mücrimin mukaveleleri hakkında İran ricalile mükâlemelere girişmişlerdir.

İki taraf kat’î neticelere varmak hususunda şiddetli bir arzu göstermişlerdir.”

 

turkiye-iran-toprak-degis-tokusu
Cumhuriyet – 27 Ocak 1932

 

19 Haziran 1932 tarihli Cumhuriyet gazetesinde sınır Türkiye – İran arasındaki sınır anlaşmasının Meclis’te onaylanması “Meclis Türk -İran hudut itilafini kabul etti !” başlığıyla aktarılmış.

 

turk-iran-sinir-anlasmasi-haber
Cumhuriyet – 19 Haziran 1932

 

Kutlu Altay Kocaova da Türkiye-Nahçıvan sınırı hakkındaki yanlış aktarıma şu sözlerle tepki göstermişti:

“Bizde, maâlesef, ciddî bir şekilde harita çizememe ve okuyamama sorunu var. Arşivlerden 1927 târihli bir Ermenistan SSC haritası buldum ve aldım. Ancak bu haritada büyük bir yanlışlık var. O da Aralık bölgesinden Nahçıvan’a uzanan Türkiye toprağının İrân toprağı gibi görünmesi. Böyle olunca da sanki Türkiye-Nahçıvan sınırı yokmuş gibi görünüyor. Oysa, 8 Aralık 1920 târihinde yapılan Türkiye-Ermenistan Gümrü Barış Andlaşması’nda Aşağı Karasu Nehrinin Aras Nehri ile birleştiği çizgiden i’tibâren Türk toprağı olduğu açıkça yer almaktadır. Ayrıca 1932 târihli “Türkiye ve İrân Arasında Hudut Hattının Tâyinine Dâir İ’tilâfnâme” ile yine Gümrü Barış Andlaşmasında olduğu gibi sınır noktası Karasu ırmağının Aras ile birleştiği yer belirtilmiştir. Elbette, burada bir kötü niyet yok. Ancak açıkça harita çizmeyi ve kumayı bilmemekten kaynaklanıyor. Ancak bu hat’â yüzünden, Nahçıvan’a uzanan o çıkıntı için “Atatürk tarafından satın alındı” gibi bir palavra bile yayıldı. Maâlesef, Pîrî Reis ve Kâtip Çelebi gibi çok değerli coğrafyacı ve haritacılar çıkartan Türklerin ondan sonra harita alanında bu kadar geri kalmasının hiçbir açıklaması yoktur. Öyle ki, İstiklâl Savaşında da harita bulmak için Yunan esîrlerin üzerini arıyorduk. Coğrafya çok önemlidir. Harita çizebilmek, okuyabilmek çok önemlidir. Bir târihçinin bunları çok iyi bilmesi gerekir.”

 

Hülasa, Nahçıvan’la kara sınırımızı oluşturan toprak, Atatürk tarafından kendi parasıyla satın alınmadı. Atatürk’ün şahsen para verip İran’dan toprak satın aldığına dair tarihi bir kayda ulaşılamamaktadır.

 

Yorumunuzu yazınız...