Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin “Osmanlıdan Sonra Kurulan Devlet 100 Yıl Sonra, Osmanlının 10 Katı Daha Güçlü Olacaktır” Dediği İddiası Asılsız
1240 yılında vefat eden Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin 1299 yılında kurulan Osmanlı Devleti ve 1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti için “Osmanlıdan sonra 100 yıl duraklama olacak. Ama ondan sonra kurulacak Devlet 10 Osmanlı gücünde olacak” ya da “Osmanlıdan sonra kurulan devlet 100 yıl sonra, Osmanlının 10 katı daha güçlü olacaktır” şeklinde bir ifade kullanmamıştır. Sahipliği Muhyiddin İbnü’l-Arabî’ye izafe edilen Eş-Şeceretü’n-Nuʿmâniyye fi’d-Devleti’l-Osmâniyye adlı eserde Osmanlı’nın kuruluşu ve yıkılışına dair kehanetlerin yer aldığı öne sürülmektedir. Ancak, bu kısa risalede Osmanlı’nın yıkılışının 100 yıl sonrasına dair bir atıf bulunmamaktadır. Ayrıca, bu eserin İbnü’l Arabî’ye ait olup olmadığı tartışmalıdır. Gaipten haber vermesi olası olsa dahi Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin Osmanlı’nın yıkılışının 100 yıl sonrasına dair böyle bir sözü dile getirdiğine dair herhangi bir kaynakta ize rastlanamamaktadır.
Bir grup yurdum insanının 2023 ile ilgili ilginç iddialara saplantısı var. Lozan Anlaşması’nın gizli maddelerinin olduğu ve 2023 yılında sona ereceğine inanıldığı gibi Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin (1165-1240) “Osmanlıdan sonra kurulan devlet 100 yıl sonra, Osmanlının 10 katı daha güçlü olacaktır” şeklinde bir kehanette bulunduğuna inananlar da mevcut.
Ancak bu iddia, metafizik öğelerle bezeli olsa da asılsızdır.
İnternet arama motorlarında yaptığımız tarama bu iddianın son yılların bir uydurması olduğu göstermektedir. Ancak, biz yine de iddianın kökenine inerek gerçeği yansıtmadığını ortaya koyalım istedik.
1240 yılında vefat eden Muhyiddin İbnü’l-Arabî‘nin, ölümünden 59 yıl sonra 1299 yılında kurulduğu kabul edilen Osmanlı Devleti’nin 5 yüzyıl sonra yıkılacağını ve Osmanlı’dan sonra yeni kurulan devletin ömrünün 100 yıl olacağını öne sürmesi zahiren mümkün değildir. Ehl-i keşf olarak mutasavvıf İbnü’l Arabî’nin gelecekten bu yönde bir haberi verebileceğine inananlar mevcuttur.
Gaipten haber vermesinin olası olduğunu bir an kabul etsek dahi Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin böyle bir sözü dile getirdiğine dair herhangi bir kaynakta ize rastlanamamaktadır. Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin günümüze ulaşan eserlerinde yahut sahipliği kendisine atfedilen eserlerde Osmanlı’nın yıkılışından sonraki devlete dair bir atıf geçmemektedir, ki bu devletin kurulup yıkılacağı belirtilsin, yıkılmasından 100 yıl sonra kurulacak yeni devletin müjdesi verilmiş olsun. Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin bu sözü söylemiş olduğunu aktaran başka bir kaynak yahut râvi de yoktur.
İbnü’l Arabî’nin Selçuklular’dan sonra kurulacak olan Osmanlı Devleti’nin doğuşunu ve çöküşünü önceden haber verdiği rivayet edilmektedir. Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin “Osmanlı Devleti 600 yıldan fazla yaşayacak ve yıkılacak” şeklinde bir kehanette bulunduğu öne sürülmektedir (Yüksel Yazıcı (2012). İlahi Hakikat Muhyiddin İbnu’l Arabi, Enki Yayınları, Mayıs 2012).
Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin Osmanlı Devleti ile ilgili kehanetlerde bulunduğu iddiası, sahipliği kendisine izafe edilen Kur’an ayetleri üzerinden cifr ile gelecekten haberler aktardığı iddia edilen Eş-Şeceretü’n-Nuʿmâniyye fi’d-Devleti’l-Osmâniyye adlı kısa bir risaleye dayanmaktadır. “Osmanlı Devleti Hakkında Soy Silsilesi” anlamına gelen Eş-Şeceretü’n-Nuʿmâniyye’de geleceğe ait hadiselerin ehil kişiler tarafından anlaşılabilecek bir takım rumuzlarla ele alındığı öne sürülmektedir (İrfan Gündüz. “Sadreddin Konevî’nin Eş-Şeceretû’n-Nu’maniyye Fi’d-Devleti’l-Osmaniyye’ye Yaptığı Şerhin Değerlendirilmesi“. Selçuk Dergisi I. Sadreddin Konevi Özel Sayısı).
Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin kendisi hayattayken daha adı sanı ortada olmayan Osmanlı’dan sonra kurulacak devletin varlığından bahsettiği şöyle iddia edilmektedir:
“Muhyiddin İbnu’l Arabi’nin, Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşundan (1299) elli dokuz yıl kadar önce, yani 1240’lı yılların başlarında yazdığı “Şeceretü’n Nu’maniyye fî Devleti’l-Osmâniyye” adlı eserinde bu oluşumla ilgili olarak bazı gizemli işaretleri belirtmiş ve bazı yorumculara göre o günlere yakın bir gelecekte gerçekleşecek bu önemli kehaneti çok önceden duyurmuştu.”
Anılan eserde Osmanlı Beyliği bile ortada yokken Osmanlı’nın kuruluşunu, kudretini, Mısır ve Bağdat gibi diyarların fetihlerini, padişahların isimlerini, yıkılış sürecini anlattığına, Sultan Abdülaziz’in öldürülmesinden, sonrasında Sultan Abdülhamit’ten, devamında da “son mim” olarak tanımladığı son padişah Mehmed Vahdettin’den rumuzlarla bahsedildiğine inananlar da mevcuttur.
Bahse konu eserde Osmanlı’nın yıkılışını işaret ettiği düşünülen ifadeler şöyledir:
“Bahsettiğimiz şey, son ‘Mim’in cülûsuna kadar devam eder. O’nun cülûsu, sen; ‘Kabahatlerimiz yüzünden belâlarla karşı karşıya geldik!’ deyinceye kadar dosdoğru bir biçimde sürüp gider.”
“İşte bundan sonra çok büyük bir fitne zuhur eder. Öyle ki; beldeler ele geçirilir, kullar gelip çatmış olan, boş ve hevâ ile dolu yeni bir yeryüzüne yönelir. Milletin hükmedicileri el değiştirir ve onların başlangıçta kendisine işâret edilene riâyeti zorlaşır. İkinciye dönüşte, ilke kayıtlı olan duruşa açıkça muhâlefet edilir. Kötü vasıflara konulması gereken herhangi bir şey onda tasdik görür. Onun hükmü âhir zamanda zuhur eden ‘Sâd’ın tasarrufuna intikâl eder.”
“Rum, doğuyu ve batıyı birleştirerek mülkü ele geçirir. Böyle olunca da, Zemzem’le Safâ arasından büyük ‘Mim’ zuhûr eder ve lâtif olan ‘Ğayın’da kâim olup, kendisine biat edilir. Sonra kullara vaadedilen gelir ve zulüm ve kötülükle dolduktan sonra yeryüzüne tekrar adâlet yerleşir. ‘Son’un zuhûruyla ilk ‘Mim’in hükmü yeniden doğar ve onunla yeryüzü yeniden canlanır.”
Görülebileceği üzere, Osmanlı’nın yıkılışının 100 yıl sonrasına dair bir ifade geçmemektedir.
Sadreddin Konevi’nin eş-Şeceretü’n-nu’maniyye şerhini inceleyen İrfan Gündüz ise yukarıda alıntılanan çalışmasında eserde yer alan bir ifade hakkında “Osmanlı Devleti’nin Mustafa Kemal’in zuhuruna kadar devam edeceğine işaret edildiği düşünülebilir” yorumunda bulunduğu görülmektedir.
Yavuz Sultan Selim’in Şam’ı fethinin ardından Muhyiddin İbnü’l Arabî’nin kabrini keşfettirerek yenilediği bilinmektedir. Bu durum, tasavvuf camiasında Yavuz Sultan Selim ile İbnü’l Arabî arasında manevi bir haberleşmenin olduğu, Yavuz’un İbnü’l Arabî’yi rüyasında gördüğü, İbnü’l Arabî’nin eserinde “Sin Şın’a girince Mim’in kabri ortaya çıkar” ifadesini kullandığı, bu ifadedeki “Sin”in Selim’e, “Şın”ın Şam’a, “Mim”in de Muhyiddin’e işaret olduğu iddiasıyla irtibatlandırılmaktadır. Ancak, “Mim” den sonra “Sin” atını Fatih Sultan Mehmet’ten sonra Yavuz Sultan Selim olarak yorumlayanlar da vakidir.
“Olayların tarihi vukuundan sonra yazılır, bense vukuundan çok önce yazıyorum” diyerek kaleme aldığı rivayet edilen eserin Muhyiddin İbnü’l-Arabî’ye ait olduğu tartışmalıdır. Bu eserin Muhyiddin İbnü’l-Arabî’ye izâfe edilerek Osmanlı Devletiyle mistik bir irtibatın sağlanmasının hedeflendiği de belirtilmektedir.
Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin “Osmanlıdan Sonra Kurulan Devlet 100 Yıl Sonra, Osmanlının 10 Katı Daha Güçlü Olacaktır” Dediğini Öne Süren Yazarlar
Milat Gazetesi yazarı Nurettin Şimşek, 13 Ekim 2019 tarihli tweetinde bu asılsız iddiayı paylaşmıştı.
2 Yorumlar
Yahu sizde bir İnkar etmeyin
Belki ŞeceretunNumaniyye dışında bir kitabında vardır
İyice bir araştırın
Böyle bir İnanç oluşmuşsa Osmanlının 10
katı gücü bir devlet
Vardır elbet bunun bir kaynağı
İnsanlar durduk yere mi uyduruyor böyle bir şeyi
Boşverin herşeyi bilime uydurmayı
Modern bilim birçok konuda çuvalladı
Simyayı İnkar ettiler
Güneşte her an Simya devam ediyor
Hidrojen helyum üretimi Simya değil midir
Sadece helyumda değil birçok element üretimi
Sevgili https://www.malumatfurus.org/ sayfası yöneticileri; 560 kadar tarih, fıkıh, akaid, tarih,coğrafya,astronomi, uzay, kelam, şiir, hadis, kimya gibi onlarca alanda devrinin çok ilerisinde eserler yazmıştır. Kendi tabiri ile eserlerini üç kitleye ayrı ayrı ithafen yazmıştır. 1. kitle Avam-halk, herkesin anlyacağı dilde sıradan günlük yaşam üzerine yazılan eserlerdir. 2. kitle İlim,bilim ile uğraşan o günün tabiri ‘havas’ alimlerinin anlayacağı eserlerdir. 3.kitle ise bir asırda bir elin parmakları kadar az sayıda insanın anlayabileceği ‘ gelecek’ ile ilgili bilgileri ihtiva eden eserlerdir. bu eserleri Cifr ilminin (sayılar ile gizleme) üstadı Hz. Ali’nin baş üstad olduğu eserinde anlatır. eğerki herkes bu 3. ilmi anlayabilseydi o zaman düşmanlarda gelecekte olabilecekleri öngörür ve tedbir alırdı, der. bu nedenle islam ülkelerinin liderlerine yanlarında ‘havasül havas’ Cifir ilmine sahip insanları danışman olarak bulundurmayı tavsiye eder. Cifir ilminin ana kaynağı Allah kitabı Kuran’dır. en basit tabiri ile ‘müteşabih’ yada hurufu mukatta da denilen, kuranda 29 ayette – Ya-sin veya Elif, Lam,Mim gibi harfler ile başlayan ancak hiçbir çevirinin tercüme edemediği, hatta arapların dahi anlamadığı ayetler vardır. bunlar peygamberimiz tarafından az sayıda sahabeye cifir yolu ile çözümü-açılımı öğretilen gizli ayetlerdir. bu sahabelerden silsile yolu ile her devirde az sayıda insana bu yöntem öğretilir.
Elbette Gayb-gelecek Allah’tan başkası tarafından bilinemez, ancak Allah izin verdiği kişilere gaybı gösterebilir ve öğretebilir. bunu da kuranda gaybı İLHAM yolu ile öğrettiği kişi/leri ayet ile örneklendirebiliriz.
Şu halde Allah’tan başka gaybı bilen yoktur (En’âm 6/59), O her şeyi bilir, hiçbir şey O’na gizli değildir. O, bu gizli bilgilerden dilediği kadarını kendi seçtiği kullarına bildirir (gayb âlemi hakkında bilgi için bk. Bakara 2/3).
diğer bir örnek ise
“O gaybı bilendir. Hiç kimseye gaybını bildirmez. Ancak seçtiği resüller başka. (Onlara bildirir.) …”(Cin, 72/26 ve 27)
Peygamber olmayan bir kimseye (Anneye) ilham yolu ile gaybi bilgiler gösterilen ayet örneği ise;
Mûsâ’nın annesine, “Onu emzir, başına bir şey gelmesinden korktuğun zaman onu denize (Nil’e) bırak, korkma, üzülme. Çünkü biz onu sana döndüreceğiz ve onu peygamberlerden kılacağız” diye ilham ettik.
Örnekler çoğaltılabilir. Allah yine kuranda insanın ‘kendisinin iradesi’ dışında uzaya gidemeyeceği- göğü geçemeyeceği yazar, elbette insan kanat taksa gökyüzünde belli bir irtifadan yukarı tıbben gidemez, ancak Ayet devamında İstisna kıldıkları hariç diyerek, insanoğluna uzay yolunun istisnai koşullarda açılacağını bildirir.
Gayb-ı Allahtan başka bilmez, ancak onun izin verdikleri istisnadır. zaten hz. Peygamberde Allah’ın cebrail vasıtası ile kendisine ahir zaman ile ilgili bir çok bilgiyi bize aktarması (hadisler) bu yolla olmuştur. o zaman kuranda yok diye bir çok hadisi inkar etmiş olabiliriz. sadece son nebi hz.Muhammed değil bir çok resul ve nebide Allah’ın iradesi ile gaybı bilgiler beyanda bulunmuştur. Hz. isa’nın kendisinden sonra ‘son’ reulun geleceğini söylemesi Allah’ın onun ağzı ile Gaybı bilgiyi insanlığa vermesi bir örnek olarak gösterilebir.
13.asırdan 21.asıra kadar bir çok islam alimi, fakıh, araştırmacı, şeyh veya müderris yada ismi ne olursa olsun ilim adamı Muhyeddin Arabiyi ‘şeyhül ekber’ büyük şeyh ismi ile anması tesadüfi değildir.
Hatta Yavuz Sultan Selim Han gibi 60 lı yaşlarda yüksek ilim sahibi bir sultanın Muhyettin Arabinin bir çok eserini okuyup fetihlerine öncü olan anahtar olayları ”Şeceretün numaniye fi devleti osmaniyye” eserinden esinlendiğini, M.arabin virane kabrini Şam fethi sonrası tespit ettirip, cami,aşevi,türbe yaptırması hatta bugün Fatihte bulunan kabrine o meşhur ‘Sin Şın’a dahil olunca açığa çıkar kabri muhyettin” beytine ait mezar taşı bugün sultan selim türbesi başındadır. o ki hilafeti almış, acemi(iran), arap’ı, memlük’ü (mısır) topraklarına katmış bir sultan bu kadar fethi tesadüfi yapmamıştır.
Bugün Türkiye beyazıd ve Atatürk kütüphanelerinde ‘istinsah’ olan (eserin el ile yazılmış kopyası) devletimizin envanterinde bulunmaktadır. maalesef cumhuriyet dönemi sonrası yasaklanan bir çok eser gibi M.arabi nin bir çok eseri kaybolmaya yüz tutmuştur. Ancak talebesi tarafından el yazma kopyası halen elimizde bulunmaktadır. (devlet envanterinde) bahse konu olan eserin orjinalinde bir çok Gaybi bilgi bulunmak ile beraber bugüne kadar yazılan olayların vuku bulduğu gerçektir. ancak halen eserin bir kısmı günümüze göre gelecekten haberler vermektedir.
eserde anlatılan gerçekleşmiş olaylardan bazı örnekler verelim, daha sonra gelecekte olacak olan henüz gerçekleşmemiş olan olaylardan bahsedilim.
1-eser 1229 yılında yazılmış, osmanlı hanedanı tarafından büyük bir devlet kurulacağı anlatılmıştır. 1299 osmanlı kuruluşu, 70 yıl önce.
2-eser Rum suresi cifirinin açıklamasından yola çıkarak hilafetin osmanlı türklerine geçeceği, ilk halifenin ‘sin’ ‘S’ harfli bir isim olacağı ( Selim), devamında istanbulun fetheden ‘Mim’ M’ isimli sultandan sonra tahta geçeceği ( Fatih S.Mehmet), devamında ‘Rı’ harfi mevkiinde zor ve çetin şiddetli bir savaş yaşayacağı (RİDANİYE) , bu savaş sonrası sert çatık kaşlı olması nedeni ile ‘Ya’ harfinde lakab alacağı, (Yavuz S.Selim) açık şekilde yazar.
3- eserin devamında iran şahı ile savaşa çıkacak Y.S.selim’in orsunun devşirmelerinin (yeniçeri) isyan çıkaracağını ancak etkili ve karalı duruş ve konuşması ile askeri sakin tutacağı akabinde şahı yeneceği (çaldıran savaşı) anlatılır.
4-eserde yine selim hanın Şam seferinde orduda ‘hamr’ devşirme (yeniçeri) tekrar isyan etmek isteyeceği ancak ‘hasıl’ askerin bunu engelleyeceği ve şamı feth edeceği anlatılır. ‘hasıl- hassa ve sipahi doğuştan müslüman askerler.
5-eserde Hz .Alinin ‘la büdde min selimi…..’ sözü direk yazılır ve selim hanın iran,arap ve memlüklerin elinden hilafeti alacağı anlatılır.
6-eserde ‘ayn’ A’ harfi ile iri kıyım güçlü bir sultanın bileklerinin kesilerek şehit edileceği yazar. Abdülaziz han, hüseyin avni paşa ve askerleri tarafından 1876 da makas ile bilekleri kesilerek şehit edildi.
7-eserde ‘daha sonra ayn’ A harfi ile başlayan sultanın hüküm süreceği (s.Abdulhamid), onun döneminde devletin tüm bürokrasisinin İslam kaidelerinden uzaklaşacağı, yahudilerin filisten toprak talep edeceği sultanın ret edeceği, darbe girişimi yaşayacağı, sebepsiz yere toprak kaybı yaşanacağı(kıbrıs-ingilizlere), sonra darbe ile tahttan indirileceği yazar.
8-eserde son osmanlı sultanının ‘Mim’ M ismi ile Mehmed Vahdettin olacağı yazmaktadır.
9-eser m.vahdettin sonrası cihan harbi ile her yerde fitne ateşinin kopacağı, memleketlerin işgal edileceği bir avuç toprağın elde kalacağı anlatılır.
10-eserde yeni devletin kurulacağı(cumhuriyet), eski devletin kötüleneceği (osmanlı) bir dönem olacağı, yeni kanunlar konulacağı halkın bu kanun ve kurallara uymakta zorlanacağı yazar.
Günümüzde ise ESERE GÖRE bizim içim gelecekte
Kurulan devlet düzeni (alkol,faiz,zina,kumar) serbestliğinin sağlanacağı bir evrenin yaşanacağı ancak ‘Sad’ ‘S’ İsminde bir liderin döneminde kuralların/kanunların yeniden değişip ilk döneme- osmanlı islami kanunlara- döneceği anlatılır. (henüz gerçekleşmemiştir.)
büyük bir cihan harbi (3.dünya savaşı) sonrası Mekke’de zemzem suyunun çıktığı yer ile Sefa tepesi arasında büyük -son ‘Mim’ (mehdi) zuhur edeceğini, ‘ğayn’ ‘G’ isimli bir mevkide islam ülkeleri liderleri,komutanları tümden ona itaat edip islamı dünyaya hüküm kılacağı anlatılmaktadır.
** G ismi bir yer adı veya bir organizasyon ismi olabilir, ancak ismin arapça ‘G’ ile başladığını unutmayalım. (mesela Garb-batı)