Alo Fatih Kim?
Gazeteci, Habertürk gazetesi yazarı ve Teke Tek adlı programın sunucusu Fatih Altaylı’ya sosyal medyada ve internet forumlarında sıklıkla “Alo Fatih” hitabının yöneltildiğine şahit oluyoruz.
Sosyal medyadan bazı örnekler:
Ekşi Sözlük‘ten bazı örnekler:
Hatta Altaylı’ya stadyumda futbol maçı izlerken dahi “Alo Fatih” söylemiyle tepki gösterilmişti:
Ümit Alan, Birgün’deki “Alo Fatih Aslında Kim?” başlıklı 28 Ocak 2015 tarihli yazısında Alo Fatih atfına dair yanılgısını şöyle konu edinmişti:
“Tapelerin bir şelale gibi aktığı günlerde aradan sıyrılıp unutulmazlar arasına giren bir tapeydi Habertürk yayınına müdahaleyle ilgili tapeler. Bunda elbette “Alo Fatih” gibi sloganvari bir lafı içinde barındırmasının payı büyüktü. Fatih Altaylı’nın işte buradaki “Alo Fatih”le ilgili bir itirazı olmuş son Aksiyon dergisi röportajında. Oradaki Fatih Saraç ile karıştırılmaktan dolayı çok rahatsızmış. Altaylı, diyor ki, oradaki Fatih, Fatih Saraç’tır. Teknik olarak doğru olabilir, ama alanım gereği o tapeleri dikkatle okumama rağmen ben bile bu ayrıntıya takılmamıştım. Çünkü sonuçta Erdoğan Fatih Saraç’a aktarıyor, o da Fatih Altaylı’ya devrediyordu. Benim için ha o Fatih, ha o Fatih fark etmiyordu. İkisi de son tahlilde işadamıydı. Ona takılmamıştım ama, Fatih Altaylı’nın o günlerde çıktığı bir yayında “medyada baskı olduğu zaten bilen bir şey, ama neden sadece benim üzerimden tartışılıyor?” sorusuyla dile getirdiği isyana sonuna kadar katılıyorum. Sonuçta her medya grubunda Bir Fatih var, ama sadece Fatih Altaylı’nın ismi ortada. İşte bu haftaki Köşe Vuruşu’nda Alo Fatih’in aslında kim veya kimler olduğu sorusunun olası cevaplarına bir bakalım isterim:”
Alo Fatih hitabının kökeni 17/25 Aralık operasyonları sonrasındaki süreçte sosyal medyanın gündemini uzun süre meşgul eden FETÖ/PDY tarafından sızdırılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın (Başbakan olduğu dönemde) (dönemin) Habertürk Yönetim Kurulu Başkanvekili Mehmet Fatih Saraç’la telefon görüşmesinde Habertürk’te yayınlanan haberlere ilişkin uyarılarda bulunduğu, haberlerin kaldırılması için talimat verdiği yönündeki (tape olarak adlandırılan) ses kayıtlarına dayanıyor.
Alo Fatih olayını özetlemek için Wikipedia’daki Fatih Saraç başlığından alıntılayacak olursak:
“2014 yılının Şubat ayında dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’dan telefon görüşmeleri ile Habertürk Gazetesi ve Habertürk TV’ye yönelik aldığı talimatların internette yayınlanması üzerine “ALO Fatih” kavramı oluşmuş ve uzun süre gündemde kalmıştır.[12] Erdoğan’ın talimatları arasında Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin grup toplantısının Habertürk TV’de canlı yayınlanmasının durdurulması isteği[13] ve Habertürk Gazetesi’nin ön sayfasında yer alan Yolanthe Sneijder-Cabau’nun fotoğrafını eleştirmesi yer almıştır.[14] Habertürk Gazetesi’nin o dönemki Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı, Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatlar verdiği “Alo Fatih”‘in kendisi olmadığını söylemiştir.[15][16]”
Yayınlanan ses kayıtlarında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 4 Haziran 2013 tarihinde Fas’tayken Habertürk yöneticilerinden Fatih Saraç’a telefon ederek altyazı olarak geçen Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Gezi protestolarıyla ilgili Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün sorumluluk alması gerektiğine ilişkin sözlerinin kaldırılması talimatını verdiği, Fatih Saraç’ın “Emredersiniz efendim” yanıtını verdiği işitilmişti.
Dönemin İspanya Başbakanı Mariano Rajoy ile 12 Şubat 2014 tarihinde düzenlediği ortak basın toplantısında kapatılan Zaman Gazetesi muhabiri Ahmet Dönmez’in ses kayıtlarında yer alan Habertürk’ün haberlerine müdahale ile ilgili sorusuna verdiği yanıtta Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fas’tan Habertürk yöneticisi Fatih Saraç’ı aradığını teyit etmiş ve şu ifadeleri kullanmıştı:
“Fas’tan arama noktasında, evet aradım…Çok açık net ortada. Sadece hatırlatmayı yaptım, ve hatırlatmayı yaptığım şahıslarda, kendi altyazı ile alakalı olarak, bize yapılan hakaretlerle ilgili, yurtdışında olan bir başbakana karşı, bu tür hakaretlerin yapıldığı bir konuşmayı kalkıp kendilerine söyledim, kendileri de gerekli uygulamayı yaptılar.
“Yani ben bir gazetenin, sizin patronlarınıza da yeri gelmiş, bu tür hakaretler yapıldığı zaman ya arkadaşlarım, ya şahsım açıp, hukukumuza da dayalı olarak, ‘Bu tür hakaretler yapılıyor bak biz Fas’tayız’ demişizdir. Bunu demek eğer yanlışsa onu bilemiyorum. Ama bu tür şeyleri de öğretmek durumundayız. Çünkü yapılan hakaretler sıradan hakaretler değil. “
Söz konusu ses kaydı 17-25 Aralık soruşturmasının adli kolluk ayağına yönelik “darbe” ve “casusluk” suçlamasıyla İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen 22 Temmuz soruşturma dosyasına da girmişti.
MHP lideri Devlet Bahçeli, 11 Şubat 2014 tarihinde TBMM’de partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada “Alo Fatih hattı” atfıyla Habertürk TV’ye ve dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirmişti. Mehmet Fatih Saraç’ın Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla Habertürk yayınlarını kestiğini belirten Devlet Bahçeli’nin konuşmasının yayını ilgili anda Habertürk tarafından kesilmişti. Bahçeli’nin konuşmasından ilgili bölümler şu şekildeydi:
“Anlaşılan, Başbakan Erdoğan’ın paralı askerleri, yandaş lejyonerleri, medyadaki soytarıları 24 saat eksiksiz hizmet vermektedir. Demek ki, “Alo Fatih” hattı biz konuşurken sürekli açık ve çalışır vaziyettedir. Başbakan Erdoğan Dünya’nın neresinde olursa olsun aslan parçası fatihleri, kula kulluk eden iki ayaklı dama taşları tetikte beklemişler, adeta amuda kalkarak emre amade olduklarını göstermişledir. Şimdi de biz fatihciklere sesleniyoruz: “Alo Fatih”, haberiniz olsun tehlike büyük, çünkü MHP sel gibi, kurşun gibi, fırtına gibi geliyor. Bu nedenle yayınımızı derhal kesin, durum raporunu da sahibinize takla ata ata bildirin ve ezile büzüle en kısa yoldan ulaştırın.”
“4 Haziran 2013 tarihinde TBMM Grup Toplantımızda paylaştığımız görüşlerimizin Haberteyyo ekranlarında yayınlanması Başbakan’ı çileden çıkarmıştır. Başbakan görüş ve düşüncelerimizin ekranların altından verilmesine bile sinirlenmiş, Fas’tan Alo Fatih hattını tuşlamıştır. Medyanın köçeğine dönen malum şahıs ise can havliyle yayınımızı kesmiş ve haberimizi engellenmiştir. MHP’nin görüş ve düşüncelerinin ekranlarda alt yazıyla geçmesine bile tahammül edemeyen Başbakan Erdoğan, benzerlerine ancak kapalı devre çalışan dikta yönetimlerinde rastlanacak bir hazımsızlıkla müdahale etmiştir. AKP’nin Pravdası’na dönen medyanın Milliyetçi Hareket Partisi’ne uyguladığı sansür, fikirlerinin kamuoyuna ulaşmasına koyduğu şerh ileri otokrat Başbakan’ın gözetim ve denetiminde tezahür etmiştir. Bu demokrasi cinayetidir. Bu bağımsız basın anlayışının havaya uçmasıdır.”
“Satılmış ve yandaşlığın esaret tasmasını boğazına geçirmiş, damatlara köşe vermiş medya organları bizi haber yapmasınlar, bizden bahsetmesinler. Biz iradenin asıl ve muhteşem sahibine koşacağız ve tüm haramzadeleri doğduklarına pişman etmek için iktidar vizesini büyük Türk milletinden isteyecek ve alacağız. O zaman göreceğiz Alo Fatihlerin nereye kaçacağını. O zaman göreceğiz “Yav Fatih” diyenlerin nereye saklanacağını. O zaman göreceğiz vatan hainleriyle işbirliği yapanların vahim akıbetlerini.”
“Alo Fatih” hitabıyla ilgili dönemde Habertürk gazetesinin eski Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı değil, Habertürk Yönetim Kurulu Başkanvekili olan Mehmet Fatih Saraç kastedilmişti.
Habertürk Gazetesi’nin ilgili dönemde Genel Yayın Yönetmenliğini üstlenen Fatih Altaylı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimat verdiği “Alo Fatih”‘in kendisi olmadığını söylemişti.
Altaylı ayrıca, “Alo Fatih” yani Fatih Saraç sanılmasından rahatsız olduğunu geçmişte belirtmişti.
Sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşımda kendisine yönelik “Alo Fatih” atfına “alo Fatih ile beni ayırdemeyen dangalakların beni Nasıl andığı umurumda mı zannediyorsunuz” ifadeleriyle yanıt vermişti.
Kapatılan Aksiyon dergisine verdiği röportajda Fatih Saraç’la adının karıştırılmasının kendisine çok dokunduğunu söyleyen Altaylı, “Yeter artık. Alo Fatih ben değilim. Ben mesleğimin onurunu sonuna kadar korudum ve koruyacağım.” ifadelerini kullanmıştı.
İlgili dönemde internete düşen bir diğer ses kaydı ile Fatih Altaylı anket manipülasyonu ile suçlanmıştı.
Habertürk Gazetesi ve kamuoyu araştırma şirketi Konsensus işbirliğiyle yapılan ve Mart 2013’te yayınlanan “Türkiye Gündemi Mart 2013-İmralı ile Görüşmeler” başlıklı kamuoyu araştırmasının içerdiği ankette, BDP’ye MHP’den oy kaydırıldığı iddiası, Habertürk Yönetim Kurulu Başkanvekili Fatih Saraç ile Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı arasında geçtiği ileri sürülen bir telefon konuşmasına dayandırılmıştı.
+1 TV’deki Mirgün Cabas’la Her Şey programına telefonla katılan Altaylı, ankette manipülasyon yapmadıklarını, ses kaydının montajlanmış olduğunu ileri sürmüştü.
Altaylı’nın yayında kullandığı ifadeler şu şekildeydi:
“BDP’deki düşüş çok fazla dedim Murat Sarı’ya o da bakayım döneyim dedi. Daha sonra döndü dedi ki çalışmamızda bir sorun yok dedi. Daha sonra biz de anketi aynen yayınladık. MHP’de de yükseliş o ankette de kabak gibi görülüyor.
Daha sonra AKP’de 6 puanık düşüş vardı. 54’ten 48’e düştü. Anket yayınlandı ve o rakamlar ortada. Başbakan’ın uçağına binemeyen yasaklı olan benim. Bu kavgada tarafsız olmanın bedelini yiyoruz. Herkes onlardan birisinin yanında olmanızı istiyor. Biz bu kavgayı üzülerek izliyoruz. Haftalardır yazdıklarım ortada, benim kadar bu yüzden fırça yiyen başka bir gazete var mıdır?
Zaman zaman gazetecilerden talepler olur ve bu talepler geçiştirilir. Önemli olan gazeteye neyi koyduğundur. O zaman Konsensus ne anket sonucunu çıkartıp koyarsa biz onu gazeteye koyuyoruz. Murat Sarı’nın bana defalarca teşekkürü var. Hiçbir anketimize müdahale etmediğiniz için. Biz hiçbir şeyde oynamadık. Oynamamız sözkonusu olamaz.
Anketlere baktığınızda BDP’deki düşüş kabak gibi ortada. Ben bu meslekte 30 yıldır bilgi topluyorum.
Ben mesleğimi hala en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum. Yarınki yazımda her şeyi anlattım. Ben o gazeteyi yöneten isimim. Ben bir siyasetçiyle konuşup tamam demedim. Bugün Türk medyasından kim çok memnun. Sadece hükümet karşıtı olanlardan bahsetmiyorum. Hükümetin yanında olanlar da rahatsız. Bunun montajlanması beni üzdü. Bütün gazeteciler her gün patronlarımızla siyasetçilerle didişerek bu işşi yapıyoruz.BDP’deki düşüşle ilgili bir talep var ve biz de bakarız demişiz. Ama kayıtları kesip birleştirmişler. Bu gazetenin namuslarından bir tanesidir bu anketler. Tamamı doğru çıktı. 2011 seçimlerinde yaptık doğru çıktı. Manipülasyon denildi ama her seferinde tamamı doğru çıktı. Bu sadece bizim değil Murat Sarı’nın da namusudur. En son ben az düşmüş dedim kusura bakma dedi.
Son seçimlerden önce Murat bize bir anket getirdi bu seçimde AK Parti’nin bu oyu alması mümkün değil dedim. Ve nitekim Murat’ın verdiği anket sonuna kadar doğru çıktı.
Biz bugüne kadar Murat Sarı’nın dışındaki hiç bir anketi yayınlamadık. Cebimizden para vererek aanket yaptırıyoruz.
Biz eğer bir taraf olsak geçtiğimiz günlerde bir takım kişilerin mallarına yapılan tedbir kararını nasıl haber yapabilirdik. Eğer ürün ortada taş gibi duruyorsa onu vereceksiniz.
Herkes bizi kendi yanlarına çekmeye çalışıyor. İnatla biz hiç kimseye gitmiyoruz. 2007 yılında benim başında bulunduğum gazeteye el konuldu. Halka arza hazırlanan bir gazeteye el konuldu sahte belgeyle. Kimse niye ağzını açıp bir şey söylemiyor. Çünkü orada herkes sustu. Benim gazetem 1 Nisan sabahı uçarken.
Türk medyasının durumu ne kadar vahimse benim durumum da o kadar vahim. Bazı yerde olmak bazı yerde olmamaktan daha iyidir. Beni hala orada tutmaları da grup açısından önemlidir.”
CNN TÜRK’te 5N1K programında Cüneyt Özdemir’in konuğu olan Altaylı, üzerlerindeki hep bir yayın baskısının olduğunu belirtmiş ve anket manipülasyonu iddiasını reddetmişti.
Konuşmasından ilgili kısımlar şöyleydi:
“Bize her zaman bir müdahale var. Bu mesleği 32 senedir yapıyorum. 32 senedir her zaman, müdahale etme girişimleri, çabaları olmuştu. Bu iktidarların güçleri ile paralel olmuştur her zaman. Yani iktidar güçlendikçe, müdahale artmıştı. İktidar zayıfladıkça veya koalisyon hükümeti olunca, bu müdahaleler farklı boyutlarda olmuştu. Fakat iktidarın gücü artıp da bu gücü de kaybetmeyeceği yönünde bir izlenim oluşunca, bu baskı giderek daha fazla. Dünyanın her yerinde de vardır. Ben hep şunu söylüyorum: Evet bu baskı var. Bu baskılar herkese var. Gazeteci olarak bana kızıyorlar. Ben bunu bu gazeteye ne kadar yansıttım? Bu gazete bugün bu kadar çok fırça yiyorsa, iktidardan, şundan… Bu gazete çünkü yaramazlık yapıyor. İstediklerini yapmamış ki telefonlar geliyor. Rıza Zarraf’ı kimse tanımazken, bir şoförünü manşet yapıyorsak daha 17 Aralık yok. Demek ki biz boyun eğmemişiz. ’Uçtu uçtu altın uçtu manşetimiz’ 17 Aralık’tan önce… Hemen hemen 4 ay önce yazmışız”
“O anketle ilgili bant konuşması benim Fatih Saraç’la o gün yapmış olduğumuz 3 ayrı konuşmanın ustalıkla montajlanması. Türkçe’nin akışına uygun mu manipülasyon yapayım sözü? Şurası doğru. Kararsızların dağıtımıyla ilgili konuşurum diyorum. Tuhaf olmaz olur mu, aşırı tuhaf ama bu benden kaynaklanmıyor. Sen de gazetecisin yaşıyorsundur. Telefonda hı hı der geçersin. Direndim işte, değiştirmedim ki aynen koydum anketi. Hadi ben yalan söylüyorum. Diğer anketlerle karşılaştırsınlar. Ben, eğer o ankette değişiklik yapsaydım bırakırdım bu işi. Herkes biliyor kimin neye ne kadar direndiğini. Bugün medyadaki herkesin konuşmaları ortaya dökülse ben bir yandan çok üzüleceğim, bir yandan da sevineceğim çünkü herkesin bunları yaşadığı görülecek”
Alo Fatih hitabının muhatabının sadece Fatih Saraç değil Fatih Altaylı olduğu yönünde yorumlara da rastlamak mümkün. Fatih Altaylı, “Alo Fatih” olayının içinde yer aldığı, süreçteki 2. Fatih olduğu gerekçesiyle de eleştirilmişti.
BabıaliTV’deki Fatih Altaylı’yı konu edindikleri yayınlarında Fatma Sibel Yüksek ve Mustafa Hoş, “Alo Fatih” hitabına ilişkin şu yorumda bulunmuşlardı:
Mustafa Hoş: “Alo Fatih işinde Alo Fatih ben değilim diye herkes çıldırır. Hayır Alo Fatih’tir Fatih Altaylı da. Alo Fatih, Fatih Saraç’tır ama 2. Alo Fatih de Fatih Altaylı’dır.”
Fatma Sibel Yüksek: “Belki de Fatih Saraç’tan daha çok Alo Fatih’liği hak edecek biridir. Çünkü Fatih Saraç neticede oraya zaten memur olarak getirilmiş gazetecilikle alakası olmayan bir adamcağız.”
Ümit Alan da yukarıda alıntılanan yazısının son bölümünde “Alo Fatihler” vurgusunu şöyle aktarmıştı:
“Yandaş yazarlar 90’lara dair bu tarz bilgileri aktarmayı pek severler. Bugün aynılarını misliyle kendi iktidarlarını yaptığını da görmezden gelerek elbette. Fatih Altaylı’nın da yaptığı bunun tam tersi 2002 öncesinde medyayı neredeyse bir gül bahçesi gibi sunma gafletine düşüyor. 2002 öncesi medya, özellikle 90’larda “3 aşağı 5 yukarı” diye anlatılacak kadar masum değildi. Bugünkü medyayı o günkü devletle iş yapma geleneği yarattı. Ancak bugünkü rezillik onun da ötesine geçmek üzere. Çünkü 2002’den önce medya-iktidar ilişkileri diye bir şey vardı. Havuz medyasıyla birlikte bu iktidar-iktidar ilişkilerine dönüştü. Alo Fatihler bu ilişkilerde birer memurdan başka bir şey değil. Fatih Saraç olmuş, Fatih Altaylı olmuş ne fark eder ki?“