İkinci Dünya Savaşı Esnasında Nazilerin Safında Savaşan Asker Fotoğrafının Aliya İzzetbegoviç’e Ait Olduğu İddiası Doğru Değil

Yanlış İddia

 

Eski Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’e (8 Ağustos 1925 – 19 Ekim 2003) ait olduğu iddiasıyla paylaşılan bir fotoğrafı ele alacağız…

“Nazi işbirlikçisi” olmakla suçlandığı paylaşımlarda Aliya İzzetbegoviç’e ait olduğu ileri sürülerek kullanılan görsel şu şekilde:

 

nazi hancer birligi

 

Bahse konu görseli hatalı şekilde İzzetbegoviç’le ilişkilendiren paylaşım örneği şöyle sunulabilir:

“Hayat ne kadar tuhaf: Saraybosna’nın Nazi işgalinden kurtarılmasının yıldönümü Aliya İzetbegoviç’in de kabrinin bulunduğu Kovaçi Şehitliği’nde yapılan dualarla anılmış. Aliya, Genç Müslamanlar taburunda İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin safında savaşmıştı”

 

aliya izzetbegovic genc muslumanlar

 

Söz konusu fotoğraftaki elinde tüfekle başında fesle görülen asker Aliya İzzetbegoviç değil.

Nazilerle işbirliği ithamlarını desteklemek için bu fotoğrafın sonradan İzzetbegoviç’e ait olduğu iddiasıyla servis edildiği anlaşılıyor.

Fotoğraftaki askerin İzzetbegoviç olduğuna dair güvenilir bir kaynakta bir atfa rastlanamıyor.

Aynı dönemde çektirdiği hükümlü fotoğrafı ile söz konusu fotoğraf karşılaştırıldığında bahsi geçen askerin Aliya İzzetbegoviç olmadığı rahatlıkla anlaşılabilir.

 

aliya izzetbegovic genclik

 

Bahse konu fotoğraftaki askerler 2. Dünya Savaşı esnasında Nazi Almanyasına bağlı olarak faaliyet gösteren “Müslüman Naziler” ya da “Fesli Naziler” olarak tanımlanan 20.000 kadar gönüllü Müslüman Boşnak ve Arnavut asker ile Katolik Hırvat askerden oluşan “Handschar Tümeni” (Hançer Tümeni) olarak bilinen, orijinal ismi 13. SS-Waffen Dağ Tümeni olan askerî birlikten.

 

nazi almanya ordusunda musluman bosnak askerler
Nazi Almanyası Ordusundaki Hançer Tümenine Bağlı Müslüman Boşnak Askerler

 

Söz konusu görselin stok fotoğraf sitelerinde şu notlarla paylaşıldığı görülüyor:

“Askeri SS Kuvvetlerinin Bosnalı gönüllüleri, 1943”

 

“Bosnien volunteers of the Military SS Forces, 1943”

“2.WW, Waffen-SS – Müslümanların askerleri 13. Waffen-SS dağ birliği bölümü ‘Handschar’, Bosnalı gönüllülerden işe alındı ​​/ Hersek. Askeri eğitim sırasında personel şirketi: Tatbikat tatbikatı. 1943’te yayınlandı. ullstein bild’in eski mülkü (Fotoğraf, Atlantic-Press/ullstein bild, Getty Images aracılığıyla)”

 

“2.WW, Waffen-SS – Soldiers of the muslim 13. Waffen-SS mountain troop division ‘Handschar’, recruited of volunteers of Bosnia / Hercegovina. Staff-company during military training: Drill exercises. Published in 1943.Vintage property of ullstein bild (Photo by Atlantic-Press/ullstein bild via Getty Images)”

 

Bosnalı ve Arnavut Müslüman askerlerden oluşan Hitler’in 38 SS-Waffen Tümeninden biri olan Handschar (Hançer) Dağ Tümeninin amblemi siyah zemin üzerinde Nazilerin sembolü gamalı haç ve Bosna Hersek’in sembolü olan paladır.

 

Handschar (Hançer) Tümeni Amblemi

 

Adolf Hitler’in Müslüman askerlerinin görev yaptığı birliğe özel tasarlanan kırmızı feslerin üzerinde de gamalı haçlı kartal figürü ve kuru kafa simgesi yer almaktadır.

 

Müslüman Naziler ve Fesli Naziler Olarak Bilinen Hançer Tümeni İçin Hazırlanan Fes

 

1921 – 1948 yılları arasında Kudüs başmüftüsü, dönemin Filistin lideri olan ve Nazi Almanyası ile sıcak ilişkileri nedeniyle bazılarınca “Hitler’in İmamı” olarak nitelenen Muhammed Emin el-Hüseyni 18 Aralık 1942 tarihinde Handschar Tümeni’ni ziyaret ederek Nazi selamı vermişti.

 

muhammed emin el huseyni handschar
Dönemin Filistin Lideri Muhammed Emin el-Hüseyni’nin 18 Aralık 1942 tarihinde Handschar Tümeni’ni Ziyareti

 

hancer birligi

 

İddia edilenin aksine, Aliya İzzetbegoviç’in 13. SS Tümeni (Hançer birliği) bünyesinde görev yaptığına dair bir delile rastlanamıyor.

Aliya İzzetbegoviç II. Dünya Savaşı’nın ardından Yugoslavya’da tutuklanarak “Mladi Muslimani” (“Genç Müslümanlar”) adlı örgüte üye olduğu gerekçesiyle 1946 yılında üç yıl hapse mahkûm edilmişti. Söz konusu cezalandırmanın sebebi Nazi ordusunda bulunmak ya da Nazilerle bağlantılı olmak değildi.

Tarihe Tanıklığım adlı otobiyografisinde II. Dünya Savaşı yıllarındaki yaşamını Aliya İzzetbegoviç şöyle aktarmıştı (Tercüme: Alev Erkilet, Ahmet Demirhan, Hanife Öz. Klasik. İstanbul. 2003. Sf: 15, 18-19, 20, 482-483):

“Burada, Saraybosna’da Nazizm yanlısı Ustaşa rejimi iktidardaydı. Lise diploma sınavlarını verdikten sonra orduya yazılmam gerekiyordu ama ben bunu yapmadım. Bunun yerine bir asker kaçağı oldum ve 1944 yılı boyunca evde kalarak gizlenmeyi başardım. Bir gün askeri makamların beni aradığını öğrendim ve yerlisi olduğum Posavina bölgesine kaçtım. Bu başlı başına bir hikayedir; savaş sırasında meydana gelen olaylar zinciri içinde özel’bir deneyimdir. Eyleme geçen çeşitli grupları gördüm: Çetnikleri, Ustaşaları, Partizanları ve hatta Müslümanları (kuzey Bosna’daki olaylara müdahil olan silahlı Müslüman milis gruplarını).”

“Babam küçük bir şirkette muhasebeci olarak işe girmişti. Biz beş kardeşiz, üç kız, iki erkek. Ben o zamanlar çok ünlü olan İlk Erkek Lisesine gittim, bundan hala büyük gurur duyarım. Sekiz yıl boyunca orduevinin hemen yanındaki o binaya gidip geldim. İnsanlar hayat çok kısa diye şikayet eder dururlar, bana kalırsa çok uzun. Okuldaki ilk altı yılı­ mı Eski Yugoslavya zamanında tamamladım. 1943’teki mezuniyetimse NDH günlerine denk geldi. Mezun olduktan sonra orduya katılmam gerekiyordu. Ama ben katılmayıp kaçtım. Gradacac’a gittim. Orası Çetniklerle Hadziefendic’in Müslüman milislerinin kontrolü altındaydı. İki taraf da silahlıydı ama bir tür ateşkes vardı aralarında. Bu bölgede bütün bir II. Dünya Savaşı boyunca herhangi bir suç işlenmediği gibi Sırpların ya da Müslümanların sürülmesi gibi bir durum da söz konusu olmadı. Burada gerçekten de çok tuhaf diyebileceğimiz bir olguyla karşı karşıyayız. Çünkü aynı günlerde Bosna’nın kuzeyinde akla hayale gelmeyecek vahşette suçlar işleniyordu. Brçko’da, Samac’da, Gradacac ya da Modrica’da ise Sırplar tarafından tek bir Müslüman öldürülmüş değildi benim bildiğim kadarıyla.

1943’ten 1944’e kadar kaçak olarak yaşadım. Bu bir senenin tamamını Gradacac ve Modrica’da gizlenerek geçirdim. Gerektiği zaman gizlice Saraybosna’ya gittiğim de oluyordu. 1945’te Partizanlar geldi. Onlar 6 Nisanda Saraybosna’ya girdiklerinde ben ağır hastaydım, tifoya yakalanmışım. 5 Nisanı 6 Nisana bağlayan gece kapımı çaldılar. Ben de iyileştikten sonra orduya katıldım. Ordudaki görev sürem dolduktan sonra tutuklandım. 1 Mart 1946 tarihinde oldu bu. 6. Ordu tarafından askeri mahkemede yargılanıp üç yıl hapse mahkum edildim. Bunun sebebi benim hem Ustaşalara hem de Partizanlara karşı bir tutum içinde olmamdı. Ustaşalardan kaçan bendim, bir konuşma sırasında Partizanlara katılıp katılmayacağım sorulunca buna açıkça bayır diyen de bendim. Onlar da bütün bunların farkındaydılar.

“1945 Nisanında Komünistler Saraybosna’ya girdi. Onların 45 yıl sürecek olan dönemi de böylece başlamış oldu.

O yılın sonbaharında, biz Genç Müslümanlar, komünistlerin denetimleri altına almak istedikleri, Müslüman derneği Preporod’un teşkilatlanması vesilesiyle bir gösteri düzenledik. Hararetle anti-komünist konuşmalar yaptık. Dinleyicilerin çoğu heyecanla alkışladılar ve bize cesaret verdiler. Ben ve birkaç arkadaşım, konuşma alanından ayrılmadan tutuklandık.

Bu isyanımızın ardından, OZNA (Yugoslav Devlet Güvenlik Polisi)’nın, gözünü hareketin üzerinden ayırmaması gerektiğine hükmetmiş olduğu aşikardı ve ertesi gün bizi salıverdiler. Genç ve saf olmamızın etkisiyle (o tarihte 20 yaşındaydım) mitingleri sürdürdük ve onlar da her şeyi izlediler; bu sayede birkaç ay sonra tutuklandık ve mahkemeye çıkartıldık. 1 Mart 1946’da, benim gibi düşünen 14 kişiyle birlikte tutuklandım ve üç yıl hapse mahkum edildim. Bu mahkumiyet, ileride olacak olanlarla kıyaslandığında fazla ağır sayılmazdı. Biz, Genç Müslümanlar’ın bu şekilde suçlanan ve mahkum edilen ilk grubu idik.”

“1940’ların başlarında, Genç Müslümanlar hareketi ortaya çıktığında, Müslüman dünya çok kötü bir durumdaydı. Bağımsız olan sadece birkaç Müslüman ülke vardı. Biz bunu kabul edilemez bir durum ve İslam’ı da, özünü muhafaza ederek kendisini güncele taşıyabilmesi gereken canlı bir fikir olarak görüyorduk. Müslüman dünyada olanlardan, yabancıların askerleri ya da sermayeleri yoluyla kurduğu hakimiyetten rahatsızdık.

Örgüt, gençlik arasında, özellikle de lise ve üniversite öğ­rencileri arasında hızla yayıldı. Bosna-Hersek’teki hemen her şehirde yüzlerce sempatizanımız vardı. 1941-1945 Savaşı sırasında, dönemin yetkilileri ile aramızda dillendirilmemiş bir çeşit saldırmazlık anlaşması vardı: Muhalefeti oluşturduğumuz açık olmasına rağmen, doğrudan karşı karşıya gelmekten kaçınıyorduk. 1944’te örgütün, hocaların (imamların) birliği El-Hidaje ile bir anlaşma yapmış olmasından hoşnutsuz olduğum için giderek pasifleştim. Aralarında saygı duyduğum birçok kişi olması­na rağmen hocalarla hiçbir zaman tam olarak mutabık kalmadım. Hocalık ya da şeyhlik gibi ayrı bir toplumsal sınıf ya da rütbe olmaması gerektiği ve onların savunucusu oldukları İslam anlayışının İslam’ın hem iç hem de dış gelişimini engellediği görüşündeydim. Bu görüşlerimi kamu önünde de mümkün olduğunca ifade ettim ve sonuç olarak da belli ölçüde dışlandım.

Savaş bittiğinde, komünist yetkililerin yarattığı dehşet nedeniyle aktif olmayı sürdürdük. Önce bizi caydırmayı denediler; bunu başaramayınca da 1946’nın başından itibaren tutuklamaya başladılar.”

 

R. İhsan Eliaçık, AdilMedya’daki “Aliya İzzetbegoviç Nazi İşbirlikçisi miydi?” başlıklı 14 Temmuz 2015 tarihli yazısında konuya şöyle değinmişti:

“Begoviç’in, savaş ortamında tüm Bosnalı gençler gibi zorla Hırvat ordusuna alınmaları dışında Nazi işbirlikçisi Hırvatlarla münasabetini kanıtlayan hiçbir kanıt yoktur. Hele ordu da nazi subayı olarak görev aldığı iddiası tümüyle palavradır. Çünkü yaşı 18-19’dur ve Hırvat ordusuna yüzlerce Bosnalı genç gibi zorla alınmış, askeri kamplara götürülmüştür. Buralarda zorla da olsa herhangi bir katliama katıldığına dair de en küçük bir kanıt yoktur. Zaten sürekli şüphe altındadırlar ve Hırvat asker toplama kamplarında gizli gizli Genç Müslümanlar Teşkilatını örgütlemekte ve buldukları en küçük fırsatta da kaçmayı planlamaktadırlar.”

Yorumunuzu yazınız...