Görselin Orta Çağda Kadınların Eşlerine Sabah Düşük Dozlu Zehir Verdiğini Yansıttığı İddiası Doğru Değil

Yanlış İddia

 

Orta Çağ’da Avrupa’da kadınların evden çıkarken kocalarını küçük dozlarda zehirlediği iddiasıyla servis edilen görsel şu şekilde:

 

kusma minyatur

 

Görselle birlikte bu iddiayı aktaran paylaşım ve forum girdisi örnekleri şu şekilde sunulabilir:

“Orta Çağ’da, Fransa’da bir kasabada kadınlar; sabah evden çıkan eşlerine düşük dozlu öldürmeyen ama hastalanmalarına sebep olan bir zehir verirlermiş.
Akşam olup da eşler ola ki geceyi başka bir yerde geçirmek isterlerse ağrı şiddetini arttırır ateşlenme kusma vs de eklenirmiş, mevcut rahatsızlığa.
Eve geldiklerinde panzehir içirilen evin erkekleri bir anda eski sağlıklarına kavuşur ve huzuru mutluluğu eşlerinden başka bir yerde aramamaları gerektiğine inanırlarmış…”

“Orta çağda bir kasabada kadınlar sabah evden çıkan eşlerine düşük dozlu zehir verirler eşler geceyi başka yerde geçirmek isterlerse ağrı şiddeti artar.Eve gelip panzehir içince bir anda eski sağlıklarına kavuşur ve mutluluğu eşlerinden başka yerde aramamaları gereğine varırlarmış”

“Ne kadınlar var?!!! Orta çağda Fransa’da bir kasabada kadınlar, sabah evden çıkan eşlerine düşük dozlu öldürmeyen ama hastalanmalarına sebep olan bir zehir verirlermiş. Akşam olup da eşler ola ki geceyi başka bir yerde geçirmek isterlerse ağrı şiddetini arttırır ateşlenme kusma vs de eklenirmiş mevcut rahatsızlığa. Eve geldiklerinde panzehir içirilen evin erkekleri bir anda eski sağlıklarına kavuşur ve huzuru mutluluğu eşlerinden başka bir yerde aramamaları gerektiğine kâni olurlarmış.”

 

ortacagda bir kasabada kadinlar sabah evden cikan eslerine

 

 

Paylaşılan görselin aktarılan iddia ile bir ilgisi bulunmuyor.

Görselin kaynağı, Arap tıp bilgini İbn Butlan’ın 14. yüzyılda sağlık üzerine yazdığı “Takvim es-Sıhha” adlı el kitabının Latince çevirisindeki (“Tacuinum Sanitatis”) kusma anının tasvir edildiği minyatür.

Avusturya Millî Kütüphanesi’nde (Österreichische Nationalbibliothek) sergilenen İtalyan bir varsıl aile için hazırlanan minyatürlerle bezeli 206 sayfalık resimli el yazmadan ilgili sayfa şu şekilde:

 

ibn butlan takvim es sihha

 

Orta Çağ sonlarına doğru Batı Avrupa’da tanınan ve bu dönemde tıp eğitimi için oldukça önemli bir kaynak olan Takvim es-Sıhha’daki ilgili resim, zehirle ilgili değil.

Görsel, kusan bir erkeği resmediyor.

Kusma anını yansıtan minyatürü barındıran eser, kusmayı beslenmeyi rahatlatan, yemeğin daha rahat ilerlemesini sağlayan bir eylem olarak niteliyor.

 

ortacag sarap kusma
Görsel: Avusturya Millî Kütüphanesi (Österreichische Nationalbibliothek)

 

Arapça özgün eserin adında yer alan “takvim”, “çizgisel bakış”; “es-sıhha” ise “sağlık” anlamındadır. Takvim sözcüğü Latinceye “tacuinum” şeklinde geçmiştir. İbn Butlan’ın eseri için yazdığı önsöz şu şekildedir (Zeki Tez (2001). “İbni Butlan’ın Takvim es-Sıhha Adlı Eseri ve Resimlenmiş Latince Çevirileri Üzerine“. Kebikeç. Sayı: 12. Sf: 213-220):

“Tıp sorunlarıyla ilgili bu sağlık elkitabında, yiyecek ve içeceklerin ve giysilerin getirdiği yararlar, onların getirebilecekleri zararlar ve bu zararların nasıl önlenebileceği gibi konular, eski bilgelerin önerileri doğrultusunda ele alınarak altı önemli konu altında sıralanmıştır.

 

Sağlık elkitabı, sağlığıyla ilgili günlük bakım bağlamında her insan için gerekli olan altı nesnenin doğru kullanımı ve etkileri üzerine bilgiler içermektedir. Bunlardan birincisi, kalbe etki eden havanın tedavisidir. İkincisi, yiyecek ve içeceklerin doğru kullanımıdır. Üçüncüsü, hareket ve dinlenmenin doğru uygulanmasıdır. Dördüncüsü, çok fazla uyuma ya da aşırı uykusuzluğa karşı bedenin korunmasıdır. Beşincisi, özsuların akıcı hale getirilmesi ve saklanacak şekilde hazırlanmasıdır. Altıncısı, sevgi, öfke, korku ve nefret konusunda ölçülü davranmak suretiyle insan kişiliğinin doğru bir şekilde eğitilmesidir. Bu türden doğru denge durumunda sağlık, koruma altındadır ve bu altı konunun doğru denge halinde uzaklaşması, hastalık şeklinde sonuçlanır, çünkü yüceler yücesi Allah, bunu böyle kılar. Bu türlerin herbirinin de birkaç çeşidi vardır ki bunların çoğu da önemlidir, Allah izin verirse bunların herbirinin doğası konusunda bilgi vereceğiz. Ayrıca onların herbirinin, doğalarına ve olgunluklarına göre nasıl seçilmeleri gerektiğini açıklayacağız. Ve herbirini, yukarıda belirtilen şemaya göre ayıracağız; çünkü bilgili insanlarda birbirine zıt olan pekçok sözel bilgi ve kitabî bilgiye sıkça rastlanması, izleyenleri çoğu zaman oldukça şaşırtmaktadır. Öte yandan insanlar, bilimlerden etkin bir yardım beklemekte, ama kanıtlar ya da tanımlar beklememektedir. bu nedenle bu kitaptaki amacımız, uzun uzadıya dile getirilmiş olan anlatımları kısaltmak ve çeşitli bilgileri birbiriyle çakıştırmaktır. Ama başka bir amacımız da, gerçekliği dile getiren öncellerimizin ilettikleri çeşitli önerileri saptırmamaktır. Söylemiş sözlerin değerini sağlamlaştırmak üzere bu kitapta, onların düzenlemiş oldukları görüşlerden, akla gelen sorulara kısa yanıtlardan ve kanıtların ileri sürülmesinden başka birşey, tarafımızdan saptanmamıştır. Yorumlamaya bağlı olarak düşünceleri farklılaşan insanları izleme niyetinde de değiliz. Bu nedenle, aklımızı doğruya sevketmesi için Allah’a yakarırız; çünkü insan doğası, kendi başına yanılgıdan hemen hemen hiç korunamaz ve tüm açıklamalarımız, kararlaştırdığımız iyi dileklerimizi göstersin; onun içindir ki yüce Allah bizi güçlü kılsın ve onun hoşnutluğuna uygun düşecek şekilde kolaylık versin.”

 

 

Paylaşılan ifadelerin ise 2001 yapımı “Kurtların Kardeşliği” (“Le Pacte Des Loups” / “Brotherhood of the Wolf”) adlı filmde geçen bir repliğin Türkçemize tercümesinden alıntı olduğu anlaşılıyor.

Filmdeki replik şu şekildeydi (Tespit: Abdürrahim Özer):

Sylvia (Monica Bellucci):

“Sais-tu comment les Florentines gardent leurs maris à la maison?

“Do you know how Florentine women ensure their husbands come home?”

“Floransalı kadınların kocalarını nasıl evde tuttuğunu biliyor musun?”

 

Grégoire de Fronsac (Samuel Le Bihan):

“Non.”

“No”

“Hayır”

 

Sylvia (Monica Bellucci):

“Elles leur donnent chaque matin un poison lent et chaque soir son antidote. De sorte que le mari qui découche passe une bien mauvaise nuit.”

” Every morning they slip him a slow poison, and every evening the antidote. That way, when the husband spends the night away, he has a very bad night.”

“Her sabah ona bir damla zehir verip, her akşam da panzehir verirler. Geceyi dışarıda geçiren kocalar çok kötü bir gece yaşasın diye.”

 

Grégoire de Fronsac (Samuel Le Bihan):

“Tu n’a pas besoin de cela?”

“You needn’t resort to that.”

“Senin gibi bir kadının buna ihtiyacı yok.”

 

(İlgili sahne 1:10’dan itibaren izlenebilir)

 

Geçmişte kadınların eşlerini öldürmek için zehir kullandığı biliniyor (Ancak, bu zehrin panzehirle birlikte eşleri eve bağlamak adına kullanıldığına dair bir aktarıma rastlanamıyor).

Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Yard. Doç. Dr. Ebru Aykut, “Osmanlı’da Zehir Satışının Denetimi ve Kocasını Zehirleyen Kadınlar” başlıklı çalışmasında (Toplumsal Tarih. Sayı 195. Şubat 2010 Sf: 58-64) “kadınlara mahsus” bir cinayet yöntemi olarak kabul edilen zehirleyerek adam öldürmenin farklı boyutlarını kocasını zehirleyen kadınlara dair vakalar üzerinden anlatmıştı (İlgili makalede panzehir kullanımına dair bir aktarım yer almıyor).

Aykut, çalışmasındaki bulguları “19. Yüzyılda Osmanlı’da Zehirler ve Kocasını Zehirleyen Kadınlar” başlıklı panelde şöyle aktarmıştı:

 

 

Zehirlenme bahsi geçmişken, Pardon’dan konuyla ilgili manidar bir diyalogla yazıyı sonlandıralım:

Aydın: “Bir şeyden zehirlenebiliriz. Yemekten mesela? derhal midemizin yıkanması lazım deriz.”

Muzo: “Sahiden mi zehirleniyoruz?”

Aydın: “Yemeğimize az miktar zehir koyarız?”

İbrahim: “Ne az miktarı oğlum? Onun az miktarlığını kim ayarlayacak? Sen o az miktarı az miktar geçtin mi, geberir gideriz. Nerden buluyorsun böyle manyak, manyak fikirleri.

 

 

Görselin arka planına daha önce Teyit.org da değinmişti.

 

Yorumunuzu yazınız...