Gerçekleştirilen Genel ve Yerel Seçimler Hakkında Yanlış Bilgi Paylaşan Yazarlar

 

Hilal Kaplan 23 Haziran 2019 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimlerinde 18 Yaşına Yeni Girenlerin Oy Kullandığını Sanıyor

Sabah Gazetesi yazarı Hilal Kaplan, 25 Haziran 2019 günü yayınlanan “Başarının babası çoktur ama mağlubiyet öksüzdür” başlıklı yazısında 23 Haziran 2019 günü gerçekleşen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde 18 yaşına yeni giren seçmenlerin oy kullandığını iddia ederek hataya düşmüş:

"Bu tabloya, aradan geçen iki ay içinde 18'ine giren genç seçmenlerin öncelikli olarak CHP'yi tercih etmesini, cüzdanı daralan seçmenin hayal kırıklıklarını, iyi yönetilemeyen Suriyeli mültecilerin entegrasyon politikasını, vb. sebepleri de ekleyebiliriz."

Halbuki, 23 Haziran 2019 İBB Başkanlığı Seçiminde, 31 Mart-23 Haziran arasındaki süreçte 18 yaşına yeni girenler, 31 Mart’taki seçmen kütükleri yenilenmediği için oy kullanamadı.

31 Mart 2019 tarihinde gerçekleşen İstanbul Büyükşehir Belediye seçimleri Yüksek Seçim Kurulu’nun 6 Mayıs tarihli kararıyla iptal edilmiş ve 23 Haziran 2019 günü yenilenmesine karar verilmişti.  Bahse konu iptale dair Yüksek Seçim Kurulu’nun oy çokluğuyla aldığı 2019/4219 sayılı gerekçeli kararı (“Yüksek Seçim Kurulunun 31 Mart 2019 tarihinde yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptaline ve seçimin yenilenmesine ilişkin 2019/4219 sayılı kararı“) 20 Mayıs 2019 tarihinde duyurulmuştu.

23 Haziran 2019 tarihinde yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde % 84,44 katılım oranının gözlemlendiği seçim sonucunda Millet İttifakı adayı Ekrem İmamoğlu toplam oyların % 54,21’ini alarak, İstanbullu seçmenlerin % 44,99’unun desteğini alan rakibi Binali Yıldırım’a 806.426 oy farkı atarak seçimi kazanmıştı.

Hilal Kaplan, 23 Haziran seçiminde oluşan 806.426 oyluk farkın sebeplerini aktarırken 31 Mart ile 23 Haziran arasındaki sürede 18 yaşına yeni giren fertlerin oy kullanmasının ve kullandıkları oyların çoğunluğunun CHP’ye gitmesinin etkili olduğunu belirtmiş. Ancak, durum pek öyle değil. 31 Mart’tan 23 Haziran’a geçen sürede 18 yaşına girenler, yenileme seçimi olduğu için oy kullanamadı. Çünkü, İstanbul ilinde yapılan seçime ilişkin seçmen listeleri değişmedi.

31 Mart 2019’da yapılan seçimler için güncelleştirilmiş ve kesinleşmiş sandık seçmen listeleri yeni bir güncelleştirme yapılmaksızın 23 Haziran seçiminde de kullanılması kararlaştırılmıştı. Böylelikle, 23 Haziran 2019’da yapılan seçimde kullanılan sandık seçmen listelerinin ve her bir sandıkta oy kullanacak seçmen sayısının 31 Mart seçimi ile aynı olması sağlanmıştı. 23 Haziran seçimleri yenilendiği için 31 Mart’taki seçmen listeleriyle seçime gidildi ve seçmen kütükleri değiştirilerek 18 yaşına girerek oy verme hakkına kavuşanlar listeye eklenmedi.

 

Murat Yetkin 2007 Cumhurbaşkanı Seçim Süreci Hakkında Yanlış Bilgi Aktarmış

Murat Yetkin, Yetkinreport.com adlı internet sitesinde Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli’nin Türkiye siyasetinde son dönemde arzu ettiği sonuçları aldığı yönünde bir yazı kaleme almış. Ancak, 16 Nisan 2020 tarihinde yayınladığı “Bahçeli: seçimden Çakıcı’ya her istediği olan lider” başlıklı yazısında özellikle 2007 yılındaki Anayasa değişikliği referandumu ve Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde MHP’nin tutumuna dair hatalı bilgiler paylaşmış.

Aktaralım…

 

2007: Gül’ün cumhurbaşkanlığı

Ahmet Necdet Sezer’in görev süresi Mayıs 2007’de doluyordu. Meclis’te yapılan oylama, bir oy farkla 367 karar çoğunluğu engeline takılmış, CHP konuyu Anayasa Mahkemesine götürmüştü. Aynı 27 Nisan akşamı Genelkurmay’dan “eşi başörtülü cumhurbaşkanı istemiyoruz” diye algılanan “e-muhtıra” yayınlanmıştı. Hükümet erken seçim kararı aldı. Meclis’te yapılan oylama yine 367’ye takılabilirdi. Ancak Bahçeli’nin desteği ile Gül 411 oyla cumhurbaşkanı seçildi.

Abdullah Gül 411 oyla Cumhurbaşkanı seçilmemişti. Gül, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gerçekleştirilen 3. tur oylamada 339 oyla Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. Cumhurbaşkanı seçilmişti.

 

MHP, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi halkoylamasında da AK Parti’yi destekledi.

MHP’nin 2007 Anayasa değişikliği halk oylamasında AK Parti’yi desteklediği ve “evet” oyu verilmesi çağrısında bulunduğu iddiası da doğru değil. 21 Ekim 2007 tarihinde gerçekleştirilen cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi başta olmak üzere birtakım anayasa değişiklikleri içeren referandum için MHP aktif ve yaygın bir kampanya yürütmese de “hayır” yönünde tavır takınmıştı. Devlet Bahçeli 17 Ekim tarihinde yaptığı “hayır” çağrısıyla partisinin referandumdaki tutumunu net şekilde ortaya koymuştu.

 

2015 seçim tekrarı

7 Haziran 2015 seçimlerinde Erdoğan ve AK Parti Meclis çoğunluğunu kaybetti. HDP’nin Meclis’teki milletvekili sayısı ilk defa MHP’yi yakaladı.

Murat Yetkin, yayınladığı yazının ilk versiyonunda MHP’nin HDP’den az oy aldığını aktarmıştı. Ancak “17 Nisan 2020, saat 13.50’de güncellendi” notuyla belirttiği üzere alıntılanan paragrafta kullandığı ifadeyi HDP’nin MHP’yi milletvekili sayısında yakaladığı şekline büründürmüş.

7 Haziran 2015 tarihinde gerçekleştirilen genel seçimde %16,29’luk oyla 3. parti olan MHP, %13,12’lik oy oranına sahip olan HDP ile aynı sayıda (80) milletvekili çıkarmıştı.

 

Çakıcı’ya tahliye

Bahçeli 2018’de af tartışmaları yapılırken de suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı’yı “kader kurbanı, vatansever, ülkücü arkadaş” sözleriyle tanımlayarak tahliye edildiğini görmek istediğini söylemiş, ziyaretine gitmişti. Çakıcı, zorla çek senet tahsilatından kendi eşi (ve suç örgütü lideri Dündar Kılıç’ın kızı) Nuriye Uğur Kılıç dahil çok sayıda öldürme ve yaralamaya dek çok sayıda suça karışmaktan mahkûm olmuştu. Ayrıca Çakıcı’nın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a (zorlama değil, gerçek) hakaret ve tehditlerle dolu bir mektup yazdığı için 10 ay mahkumiyeti vardı. Çakıcı 16 Nisan’da tahliye edildi.

Murat Yetkin, Alaattin Çakıcı ile Devlet Bahçeli arasındaki ilişkiye değinirken, Çakıcı’nın Bahçeli’ye yönelik tasvip edici yönde olmayan tavrının mazisine değinmeyi atlamış.

Örneğin 2015 yılında Alaattin Çakıcı, Devlet Bahçeli’yi hedaf alarak  ağır eleştirilerde bulunmuş ve “yürüyen buda kılıklı adam”, “teke yumurtası” gibi ifadeler kullanmıştı. Çakıcı’nın Bahçeli’ye yüklendiği mektuptan ilgili bölümler şöyleydi:

“Sayın Devlet Bahçeli, seni elimde geldiği kadar kamuoyunda haklı konularda savunmaya çalıştım. Bunu kamuoyu da bilmektedir. Benim babamın tarafından anneanne tarafından her iki dedemin şeceresi Türk oğlu Türktür. Kan bağımda ne Rum ne de Ermeni kan bağı bulunmamaktadır. Devlet arşivlerine girip araştırabilirler. Benim şan ve şöhrete hiçbir ihtiyacım yok. Bugüne kadar hiçbir hükümete ne yalakalık ne de köpeklik yapmadım. 12 Eylül evvelki bütün Ülkücü kardeşlerimle hep şeref duydum. Ölene kadar da o dönemki arkadaşlarım benim için bir şeref vesilesidir. Sayın Recep Tayyip Erdoğan´ın 7 Haziran seçimlerinden evvelki ülke ile ilgili bazı oluşumlarını çok ağır şekilde tenkit ettim. Kendisini bile bile tahrik ettim. Son operasyonlardan sonra Türk Milletine namus sözü verip Devletimizin düşmanlarıyla son zamanlarda yapmış olduğu mücadeleyi kamuoyu bilmektedir.

Bir evvelki açıklamamda “millete verdiği sözün arkasında durursa Rabbim onun yanında olsun. Milleti kandırıyorsa Allah bildiği gibi yapsın. Allah insanı rezil de eder vezir de eder. Kavram geniş” dedim. Bu cümleleri kullanırken Sayın Cumhurbaşkanımıza asla yalakalık yapmam. Yalakalık yaptığımı zannediyorsa onun adamlığından şüphe ederim. Şimdi beni iyi dinle. Sen de omurgasız Yıldırım Tuğrul Türkeş gibi, sen de onun babasının mirasını yiyorsun. Hangi şehit Ülkücünün ailesini sordun. 12 Eylül evveli ceza yatmış binlerce Ülkücünün hangi sorunu ile ilgilendin. Demokrasiden bahsediyorsun, parti içinde tek adam, tek lider, bir diktatör gibi işine geleni, lafından çıkmayanı koruyorsun. Seni eleştirene dünyadan izole olmuş, sırtını dünyaya çevirmiş hâlâ Sovyetler´in kontrolünde olan Orta Asya´dan başka bir yeri gözün görmüyor. Devlet adamlığı bu değil.

Bu sözlerim Türkiye´de hiçbir Ülkücüye değildir. Bir MHP´liye değildir. Sözlerim sadece senin şahsınadır. Bilgisayar başında insanlara laf söylemek erkeklik ve yiğitlik değildir. Senin adına biri açıklama yaparsa onun ve senin özeline girerim. Şimdi beni iyi dinle, duran değil de yürüyen Buda kılıklı. Allah yüzünden nuru silmiş. Nefsi için bu davaya hizmet etmiş insanların bu kutlu davadan çoğunu tecrit ettin. Birine dedin ki, “Keçi reklamı yapan artist”. Sen keçi değil, sizin oralarda çok olur teke yumurtası bile olamazsın. Beni dinle. Adamsan cezaevinde yatıyorum daha evvel de Sayın Cumhurbaşkanımızı tahrik ederek hapishanede beni öldürecek gücün yok mu dedim. Şimdi teke yumurtası olmayan sana söylüyorum. Teke yumurtası dahi olmayan yürüyen Buda kılıklı herif. Yüreğin varsa beni cezaevinde öldürtür.

Yakında Tekirdağ Adliyesi´nde mahkemem var. Adamsan beni orada yüreğin yetiyorsa öldürttürürsün. Alattin Çakıcı, senin ve bu dünyada kimsenin yalakası değildir. Sözlerim hiçbir MHP´liye ve Ülkücü´ye değil, senin şahsınadır. Bilgisayar başından bu yazdığım yazıyla ilgili senin dışında biri yorum getirirse onları derim ki “adamlık bilgisayarın başında galiz, onur kırıcı sözler söylemek onursuzluktur. Onurlu olan, mahkemede kafama mermiyi çakar. Doğruları konuşunca ülke ile ilgili işine gelince senin medya gurubunun Türkiye´ye servis yapıyor. Şu andaki devletin onurlu mücadelesiyle ilgili sözlerim seni rahatsız ettiği için sitelerinde yazıları kaldırtıyormuşsun. İnsan bu kadar küçülebilir mi? Bozacının şahidi şıracıdır. Yıldırım Tuğrul Türkeş ne ise senin de ondan bir farkın yok.

Şehitlerin kanı üzerine kurulmuş partiyi her gün küçültüyorsun. Dinle sana bir şey hatırlatayım. Yıllar evvel seni dövdüler. Biliyor musun Vahit Kayrıcı, Tekin Küçükali, Alattin Çakıcı İstanbul´da üçü bir arada konuşarak Vahit Ankara´ya gelerek seni dövenin başını gözünü kırdı. Sen o kadar vefasız adamsın ki bak bu olaydan kimlerin haberinin olduğunu şimdi öğreniyorsun. Ama sen ikinci dönem Vahit´i ikinci sıraya koyarak seni dövdüreni birinci sıradan milletvekili yaptın. Seni dövdüren arkadaşımıza hiçbir lafım yok. Hak etmişsin ki dayağı yemişsin. Yürüyen Buda kılıklı teke yumurtası, olmayan efendi. Ne Sayın Cumhurbaşkanımızın, ne AK Parti´nin Türkiye´de ne senin ne de hiç kimsenin yalakası değilim. Ben doğru bildiğimi sonunda ölüm de olsa söylememek benim için namussuzluktur. Kamuoyuna saygılarımla.”

 

devlet bahçeli kurt işareti

 

Hasan Öztürk ve MHP’nin 2007 Cumhurbaşkanlığı Seçimi Adayı

Hasan Öztürk, Yenişafak Gazetesi’nde 14 Ekim 2016 günü yayınlanan “Bahçeli bir kilidi daha açıyor” başlıklı köşe yazısında, MHP’nin 2007 yılında gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçiminde adayını yanlış aktarmış:

"2007'deki 367 garabeti de yine, MHP lideri Bahçeli'nin, “Cumhurbaşkanı adayımız Sebahattin Çakmakoğlu'dur. Meclis'e gireceğiz. Adayımızı destekleyeceğiz” çıkışıyla atlatılmıştı."

MHP’nin adayı Sadi Somuncuoğlu idi, Sebahattin Çakmakoğlu değil.

Not: Hasan Öztürk, bu hatasını daha sonra internet sitesinde düzeltmiştir; ancak bu hata, basılı metinlerde yerini korumaktadır.

 

Selahaddin Çakırgil ile İttihat Terakki Etkisi

Selahaddin E. Çakırgil, 5 Kasım 2015 tarihinde Star Gazetesi’nde yayınlanan “Geçmişi unutmadan, geleceğe daha bir umutla” başlıklı yazısında, ilk Meclis-i Mebusan’dan günümüze değin “İttihat ve Terakki” etkisi tezini paylaşmış:

"İttihad-Terakkî’nin 2. derecedeki isimlerince kurulan CHP, 1923-1950 arasında ‘tekparti diktatörlüğü’nü tesis etmişti. (Fethî Bey’e, bir danışıklı döğüş partisi olarak 1930 yılında kurdurulan Serbest Fırka’nın, kuruluşunun 99. gününde unutulmamalı.)"
Cümlesini tamamlamayı unutmuş. “99. gününde kapatıldığı unutulmamalı” demek istemiş. Ancak, İttihat ve Terakki’nin kuruluşu (17.11.1930) ve kapatılışı (12.08.1930) arasında 99 değil 97 gün fark var.
"14 Mayıs 1950’deki ilk serbest seçimlerle iktidara gelen Demokrat Parti kadroları da, gerçekte, -kemalist rejimle daha da pekiştirilmiş- İttihadçı ilkelerine bağlı idi."
Çakırgil, serbest seçimden kastını pek açmamış. Kapalı oy açık sayımı pek nitelemiyor söylediği. Teorik olarak, daha önceki seçimler de – bilhassa 1946 seçimi- de serbestti.
"-27 Mayıs İhtilali’nin güçlü albayı- Alpaslan Türkeş liderliğinde 1965’de siyaset sahnesine çıkan MHP de aynı ideolojik çerçeveye bağlıydı."
1965 yılında MHP‘nin çekirdeği sayılabilecek Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi kurulmuştu. MHP, mevcut ismiyle 1969 yılında sahneye çıktı. Partinin kuruluş tarihi olarak da 1969 anılır.
"Turgut Özal, 1989’da cumhurbaşkanı olunca ANAP’ın başına geçen Mesut Yılmaz’ın başarısızlığı, DYP lideri Demirel’i, 1991 seçimlerinde birinci parti durumuna getirmiş, ülke, yeniden 1961-65 arasındaki gibi koalisyonlar dönemine dönmüştü."
Özal Çankaya Köşkü’ne 1989’da çıkınca, 2 yıl kadar süre ile (31 Ekim 1989-15 Haziran 1991 arasında) Yıldırım Akbulut ANAP’ın başına geçti. Mesut Yılmaz, 15 Haziran 1991’de ANAP’ın genel başkanlığına geçti. 1991 seçimleri 20 Ekim günü gerçekleşmişti.
"24 Aralık 1995’te yapılan seçimlerde, MSP’nin devamı olan Refah Partisi yüzde 22 ile 1. parti olunca.. Tansu Çiller liderliğindeki DYP ile koalisyon hükümeti kuruldu. Ama üzerinden henüz 6 ay geçmeden 28 Şubat 1997 Askerî Darbesi’yle karşılaştı"
Refah Partisi’nin 1995 seçimlerinde aldığı oy oranı % 21.38’dir. 1995 seçimlerinin ardından ANAYOL hükümeti kuruldu. DYP ile Refah Partisi REFAHYOL hükümetini ANAYOL’un ardından 1996 Haziran’da kuruldu.
"Ama 7 Haziran 2015 seçiminde bir tökezleme yaşayan AK Parti, 1 Kasım seçimlerinde inanılması zor yüzde 50’ye ulaşır"
% 49.4’te kalıp % 50’ye ulaşamadı.

 

Okay Gönensin Devlet Bahçeli’yi 30 Yıldır Meclis’te Zannediyor

Okay Gönensin, Vatan Gazetesinde 13 Ocak 2017’de yayınlanan “Bahçeli’den son hamle” başlıklı yazısında Devlet Bahçeli’nin 30 yıldır mecliste görev yaptığını iddia etme hatasında bulunmuş:

"Devlet Bahçeli otuz yıldır Meclis’tedir ve lafının nereye gittiğini herhalde bilmektedir."

Devlet Bahçeli ilk kez 1999 yılında yapılan seçimlerde 21. Dönem Milletvekili olarak Meclis’e girmiştir. Yani, yaklaşık olarak “16 yıldır” Meclis’tedir.

 

Ahmet Taşgetiren 16 Nisan Referandumunda Hayır Çıktığını Yazmıştı

Ahmet Taşgetiren, Star Gazetesi‘nde 5 Mayıs 2017 tarihinde yayınlanan “2019 hesapları” başlıklı yazısında 16 Nisan 2017 günü gerçekleşen Anayasa değişikliği referandumunda “Evet” oylarının önde çıktığı bilgisini sehven “Hayır” olarak aktarmış:

"2019'un en flaş bölümü hiç kuşkusuz başkanlık seçimleridir. Öncesinde yapılan yerel seçimler, referandumda “Hayır”ın çıkması ile çok heyecanlı hale gelmiş bulunuyor."

 

Klavye sürçmesi olarak addedelim.

 

Can Ataklı YSK’nın Siyasi Partiler Haricindeki Kuruluşlara Propaganda İzni Vermediğini İddia Ederek Hataya Düşmüş

Can Ataklı, Sözcü Gazetesinde 15 Mart 2017 günü yayınlanan “Hollanda krizi neleri unutturdu” başlıklı yazısında YSK’nın siyasi partiler dışında kalan kuruluşlara referandum propagandası izni vermediğini iddia etmiş:

""YSK ise "Referandum propagandasını siyasi partiler yapabilir, diğer kuruluşlar yapamaz" kararı verdi."

16 Nisan 2017 günü gerçekleşecek olan Anayasa Değişikliği Halkoylaması sürecinde propaganda serbestliği ve süresi ile uyulması gereken usul ve esasları Yüksek Seçim Kurulu (YSK) 109 sayılı kararı ile kamuoyuna duyurmuştur.

YSK, siyasi partiler dışında kimlerin referandum propagandası yapabileceğine dair kararı ilgili mülki idareye bırakmıştır.

Siyasi partiler dışında kalan sivil toplum örgütleri, dernekler, vakıflar, diğer örgütler ve şahıslar gibi kesimlerin referandum propagandası yapamayacağı iddiası doğru değildir.

 

 

Abdulkadir Selvi, İYİ Parti Mersin İl Başkanını Karıştırmış

Abdulkadir Selvi, Hürriyet Gazetesindeki “Seçimlerden sonra İYİ Parti’yi ne bekliyor?” başlıklı 26 Şubat 2019 tarihli yazısında, 31 Mart Yerel Seçimlerine ilişkin yorum yaparken İYİ Parti’nin İl Başkanını yanlış aktarmış:

"Sadece İl Başkanı Servet Avcı görevden alındı. Partide, bir ayağı Mersin’de diğer ayağı ise İYİ Parti Genel Merkezi’nde olan çifte kumpas üzerinde duruluyor. İl Başkanı Servet Avcı’nın Mersin’deki ilişki ağı mercek altına alınmış durumda."

İYİ Parti’den Mersin Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığını açıklayan ancak evrakları zamanında teslim edemediği için aday olamayan Burhanettin Kocamaz’ın Demokrat Parti’den (DP) adaylığının Mersin İl Seçim Kurulu tarafından da reddedilmesiyle birlikte Mersin’de Belediye Başkanlığı yarışı ilginç bir hal almıştı.

Mersin’deki bu duruma ilişkin yorumlarını aktarırken Abdulkadir Selvi, Mersin İYİ Parti İl Başkanı olarak Servet Avcı ismini zikretmiş; ancak, İYİ Parti’nin Mersin İl Başkanı Servet Koca‘dır. Servet Avcı değil.

Görünen o ki Abdulkadir Selvi, Servet Koca yerine sehven, milliyetçi sağ akımdan gelen ve Yeniçağ Gazetesi yazarı olan Servet Avcı‘yı aktarmış.

 

Abdulkadir Selvi’nin İyi Parti Mersin İl Başkanı Hakkındaki Yazısı

 

Emin Çölaşan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başbakanlık Koltuğuna Oturduğu Yılı Yanlış Aktarmış

Emin Çölaşan, Sözcü Gazetesinde 19 Şubat 2017 günü yayınlanan “Dünya liderimiz geçmişte ne dediğini unutmuş” başlıklı köşe yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başbakanlık koltuğuna oturduğu yıla dair -kuvvetle muhtemel- bir klavye hatasına düşmüş:

"“Belediye başkanlığımdan beri bu fikri savunuyorum!”
Belediye başkanlığına 1994'te seçildi, partisi 2002'de iktidar oldu, kendisi 2013'te başbakanlık makamına oturdu, sonra cumhurbaşkanı falan seçildi."

Cumhurbaşkanı Erdoğan Başbakanlık koltuğuna 2013 yılında değil, bilindiği üzere 2003 yılında oturdu.

Yıllardır Cumhurbaşkanı Erdoğan’a muhalif yazılar yazan Emin Çölaşan’ın düşebileceğine inanılamayacak bir hata. Büyük ihtimal klavye sürçmesi.

 

Kayahan Uygur’un Hollanda Seçimlerine İlişkin Tutmayan Öngörüsü

Kayahan Uygur, Güneş Gazetesinde 13 Mart 2017 tarihinde yayınlanan “Hollanda’nın Bilinmeyen Yüzü ve Amaçları” başlıklı yazısında Hollanda’da gerçekleşecek seçimleri Geert Wilders’ın partisinin “kesinlikle” kazanacağını iddia etme hatasında bulunmuştu:

"Hollanda’nın güncel telaşının iki nedeni vardır. 15 Mart’ta yapılacak olan seçimlerde faşist Geert Wilders’in Partisi’nin en büyük parti olarak çıkacağı kesin gibidir. Diğer partiler seçimlerden sonra hükümeti bu partinin kurmasını engellemeye çalışıyorlar ve bu nedenle İslam ve Türk düşmanı politikalarda onunla rekabete girip birbirleriyle yarışıyorlar."

Hollanda’da 15 Mart 2017 günü gerçekleşen seçimleri, Başbakan Mark Rutte’nin başkanlığını üstlendiği Özgürlük ve Demokrasi Partisi (VVD) kazandı. Kayahan Uygur’un zaferine kesin gözüyle baktığı Geert Wilders’ın Özgürlük Partisi (PVV) değil.

 

Geert Wilders
Geert Wilders

 

Ergün Diler ve Dilma Rousseff’in Düşüşü

Ergün Diler, 14 Mayıs 2016 tarihinde Takvim Gazetesi’nde yayınlanan “Senaryo” başlıklı yazısında yine küresel komploları bir bir ortaya dökerken (!!!) yine hata yapmış:

"Dilma Rousseff bizde GEZİ'de denenen sokak eylemleriyle gitti. Vem Pra Rua (Sokaklara gel) eylemleriyle Dilma Rousseff'in gönderilme süreci başlatıldı. Bizde de bunun hazırlıkları tüm hızıyla sürüyor! İşaretler o kadar fazla ki!.."

Sakin ol şampiyon! Brezilya Devlet Başkanı Dilma Rousseff henüz bir yere gitmedi.

Senato’da yapılan oylamada, bütçe açığını saklamak için mali kuralları ihlal etmek suçlamasıyla yargılanması için “evet” oyu çıktı ve yerine 6 aylık bir süre için yardımcısı Michel Temer’in geçti.

Rousseff’in yargılanma sürecinde çıkacak sonuca göre devlet başkanlığı görevinden tamamen alınıp alınmamasına karar verilecek.

"Çünkü Rousseff'in gitmesi gerekiyordu! Peki yerine kim geldi? Michel TEBER!"

Rousseff yerine vekaleten cumhurbaşkanlığını üstlenen koalisyon ortağının doğru adı Michel TeMer, TeBer değil.

"Michel TEBER! Daha odasına adım atmadan paranın başına Paulo Leme'yi getirecek. Teklif verdi bile. Leme kimdi? Goldman Sachs Brezilya Operasyon Birimi Başkanı... Aynı zamanda Goldman Sachs'ın Latin Amerika şefi ve Gelişen Pazarlar Araştırma Şefi... Goldman Sachs'tan önce IMF'de uzman ekonomist olarak görev yapıyordu..."

Teklif vermedi. Henüz sadece bir söylemden ibaret.

Reuters’e yansıyan konuya ilişkin haberlere bir göz atılabilir:

"Paulo Leme, the chairman of Goldman Sachs in Brazil, may be picked to serve as finance minister or central bank chief, said the sources, who asked to remain anonymous because the selections are still under consideration."
"The candidates for the new board includes Itau chief economist Ilan Goldfajn, former treasury chief Carlos Kawall and former central bankers Mario Mesquita and Luiz Fernando Figueiredo, as well as Goldman Sachs executive Paulo Leme, the sources said. Mesquita, Goldfajn and Kawall declined to comment while Figueiredo and Leme did not answer emails from Reuters."

 

Malumatfurus.org’da seçim süreçleri hakkında kaleme aldığımız diğer inceleme yazıları ise şu şekilde:

Atatürk’ün Cumhurbaşkanı Seçildiği Seçimde Çekimser Oy Kullandığı İddiası

Seçimlerde Uçucu Mürekkepli Mühür Kullanıldığı İddiası

Japonya’da Lise Mezunu Olmayanların Oy Veremediği İddiası

Stalin’in “Oyları Kimin Verdiği Değil Kimin Saydığı Önemlidir” Dediği İddiası

“Eğer Oy Vermek Bir Şeyi Değiştirseydi Oy Vermemize İzin Vermezlerdi” Sözünün Mark Twain’e Ait Olduğu İddiası

YSK’nın İBB Seçimlerinin İptaline Dair Gerekçeli Kararında Oyların Çalındığının Belirtildiği İddiası

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını Ekrem İmamoğlu Yerine Binali Yıldırım’ın Kazandığı İddiası

CHP’nin İktidarda Kaldığı Süreyi ve Kazandığı Seçimleri Karıştıran Köşe Yazarları

Engin Ardıç ABD Başkanlık Seçimlerini Obama Kazanırsa Anıracağı Sözünü Hâlâ Yerine Getirmedi

Abdulkadir Selvi’nin Boşa Çıkan “Erken Seçim Olmayacak” İddiası

Sanem Altan ve “It’s The Economy, Stupid!” Mottosu

 

Yorumunuzu yazınız...