Atatürk’ün 5 Mart 1924 Tarihinde Yayımlanan Kararnameyle Cuma Hutbelerinde İsminin Anılmasını Yasakladığı İddiası Doğru Değil

Yanlış İddia

 

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın (DİB) cuma hutbelerinde Mustafa Kemal Atatürk’ün ismini anmadığı ve bu durumun da kamuoyunun tepkisini çektiği bilinen bir durum. Hutbelerde Atatürk’ün adının geçirilmemesinin bizzat Atatürk’ün kendi isteğine dayandığı iddia edilmekte.

 

hutbede ismi ataturk yasaklamis

 

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk’e konuyla ilgili yaptığı açıklamada Atatürk’ün hutbelerde isim anılmamasını kendisinin istediğini ileri sürmüştü.

DİB Başkanı bu yorumunu Atatürk ve dönemin bakanlarının imzasını taşıyan 5 Mart 1924 tarihli kararnamedeki “Bundan sonra camilerde hutbelerde şahıs ismi söylemeksizin ‘millet ve cumhuriyetin kurtuluşu için’ dua edilmesi karar kılınmış ve bu kararların bütün vilayetlere İçişleri Bakanlığınca tebliğ edilmesi için havale edilmiştir.”  ifadelerine dayandırmıştı (Saygı Öztürk’ün Sözcü’deki “Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ın ‘Atatürk’ soruma cevabı” başlıklı 27 Mart 2022 tarihli yazısının orijinalinde bahsi geçen kararnamenin 1926 yılında çıkarıldığının belirtildiği; ancak, sonradan bu hatanın düzeltildiği anlaşılıyor).

Erbaş, bahsi geçen kararnameyle ilgili şu yorumda bulunmuştu:

“Gönderdiğim belge dolayısıyla hutbelerde isim anılmamasını merhumun kendisi istememiş. Daha sonraki süreçte de hiç hutbelerde yazılmamış. Ben 50 senedir Cuma’ya gidiyorum, pek hatırlamıyorum. Gazi hazretleri, hutbenin namazın bir parçası olduğunu bildiğinden dolayı böyle bir karar aldırmış olabilir.

 

Cumhuriyet tarihi boyunca bu karara hep uyulmuş. Darbe dönemlerinde belki darbecilerin hazırlayıp gönderdiği bir iki hutbede olabilir, bilmemeleri sebebiyle. Bu Atatürk’ün kararına uygun hareket etmemek anlamına gelir. Biz her vesileyle anıp, duamızı yapıyoruz.”

Atatürk’ü andığı bazı videolar gönderen Erbaş, “Niçin görmezler, anlamak mümkün değil. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü gönderdiğim videolarda da göreceğiniz gibi her vesileyle anıp dua ediyoruz. Biz gereğini yapıyoruz, inşallah hayırlısı olur. Selam ve muhabbetlerimle Allah’a emanet olunuz” demişti.

Ancak, DİB Başkanı Erbaş’ın bu yorumu hatalı.

“Cuma hutbelerinde şahıs ismi söylenmeksizin Milletin ve Cumhuriyet’in kurtuluşu için dua edilmesi” konusunda 5 Mart 1924 tarihinde çıkartılan ve Atatürk ile hükümet üyelerinin imzalarının bulunduğu Bakanlar Kurulu Kararı, Atatürk’ün isminin hutbelerde zikredilmemesi odaklı değil, hilâfetin kaldırılmasının akabinde hutbelerde (dua bölümünde) halifenin yerine herhangi bir ismin zikredilmemesi odaklı. Mezkûr kararnamede Atatürk’ün hutbelerde özellikle kendi adının zikredilmemesini istediği yönünde bir ibare yer almıyor.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin (TBMM) 3 Mart 1924 günü kabul ettiği “Hilâfetin İlgâ ve Hânedân-ı Osmâniyye’nin Türkiye Cumhûriyyeti Memâliki Hâricine Çıkarılmasına Dâir Kânun” ile halifelik makamı kaldırılmıştı. Camide hutbede okunan duada halifenin isminin zikredilmesi geleneği, hilafetin kaldırılması akabinde akamete uğramıştı. Gelenek karşısında oluşan boşlukla birlikte hangi ismin anılacağı konusundaki karmaşayı sonlandırmak adına çıkarılan kararname ile hutbedeki dua bölümünde herhangi bir ismin zikredilmemesi, bunun yerine milletin ve Cumhuriyet’in selamet ve saadetinin temenni edilmesi amaçlanmıştı.

Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü kayıtlarında “Hutbelerde ad anmaksızın millet ve Cumhuriyet’in saadet ve selameti için dua edilmesi için vilayetlere tebligatta bulunulması” konusuyla “BCA, 30-18-1-1/9-15-23” numarasıyla kayıtlı “Ba’demâ hutbelerde ism zikr edilmeksizin ‘millet ve Cumhuriyet’in selâmet ve sa’âdetine” du’â edilmesi takarrus etmiş ve bu karârun bi’il-cümle vilâyete tebliği dâhiliye vekâletine havâle edilmiştir.” ifadesini içeren kararname şu şekildeydi:

 

diyanet hutbe bakanlar kurulu kararnamesi 1924
Hutbelerde isim anılmaması, bunun yerine millet ve Cumhuriyet için dua edilmesine yönelik tebligat hakkındaki 5 Mart 1924 tarihli kararnamenin Cumhuriyet Arşivi’ndeki orijinalinin görüntüsü (BCA, 30-18-1-1/9-15-23) (Görsel kaynağı: Murat Bardakçı)

 

5 mart 1924 kararname
5 Mart 1924 tarihli kararnamenin sanal alemde paylaşılan eskitilmiş görünümlü sureti (Görsel kaynağı: Saygı Öztürk)

 

6 Mart 1926 tarihli Söğüt Kaymakamlığının ve 7 Mart 1926 günü Amasya Gümüşhacıköy Kaymakamlığının söz konusu kararın ilgili alt birimlere tebliği şu ifadelerle gerçekleştirilmiş:

“Söğüt Müftülüğü Cânib-i fâzilânesine Halife ve hilâfetin adem-i vücûduna binâen hutbelerde millet ve cumhûrîyetin selâmet ve sa’âdetine du’â edileceğinin îcâb edenlere tebliği mümtenâdır efendim”

“Dünkü gün tebliğ edilen kânûn mûcebince Büyük Millet Meclis-i ‘Âlisi’nce halifeligin hal’i ve makâm-ı hilâfetin ilgâsı dolayısıyla okunacak hutbelerde millet ve cumhûrîyetin selâmet ve sa’âdetine du’â edilmesi mecelle-i emru tebliğâtdan bulunmuş ve keyfîyet nevâhîye de tebliğ edilmişdir. Merkez ve mülhakâtdaki bi’l-cümle hutebâya keyfîyetin hemen tebliğ ve tenbîhiyle beraber bugünkü hutbede ber-vech-i emru iş’âr du’â edilmesinin ve başkaca yanlışlığa ve sû-i tefsirâta meydân verilmemesinin lisân-ı münâsibiyle iblâğı ve bu bâbda bi’z-zât nezâret ve mürâkabede bulunulması ehemmiyetle temennî olunur efendim”.

 

İşbu kararname ve camilere tebliği öncesinde Cuma hutbelerinde dua bölümünde halifenin ömür ve sağlığına dua edilmekteydi.

Örneğin, Kırşehir Milletvekili Müfit Efendi’nin Halife Abdülmecit Efendi’yi ziyaret eden Meclis heyeti adına 13 Aralık 1922 tarihinde sunduğu beyanda bu dua şöyle aktarılmıştı (1. Dönem, 3. Yasama Yılı, 155. Birleşim, Gündem: 7/1) (Kurtuluş Savaşı’nın Zafer Yılı 1922: TBMM Tutanakları Yıllığı: 3. Sf: 1494):

“Ezan vaktine beş dakika vardı. Orada hutbe okunmak üzere hazırladığım hutbeyi Halife Hazretlerine arz etmiştik. Hutbenin benim tarafımdam okunmasını emir buyurdular. Ezan okundu cuma namazının ilk sünnetinden sonra minbere çıktım ve hutbeyi okudum. On binden fazla olan halkın bütün gözyaşları arasında, Milletin selametine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin muvaffak olmasına, Halifemizin ömür ve sağlığına dualar edilmek suretiyle hutbeye son verdim. Cuma namazından sonra çıkmak üzere iken Halife Hazretlerinin oradaki cemaat tarafından elleri, etekleri öpülmek suretiyle halk tarafından da biat edildi.”

 

Günümüzde cuma hutbelerinde izlenen genel akış şablonu aşağıdaki gibidir:

Basamak duaları bitince hatip cemaate döner, Oturur ve okunan iç ezanı dinler.

 

Ezan bittikten sonra hatip ayağa kalkarak hutbenin birinci bölümünün Arapça kısmını oluşturan şu metni okur;

اَلْحَمْدُ للهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَ الصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَليَ رَسُولِناَمُحَمَّدٍ وَعَليَ آلِهِ وَاصْحاَبِهِ أَجْمَعِينَ

نَشْهَدُ اَنْ لاَاِلَهَ إِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاشَرِيكَ لَهُ وَنَشْهَدُاَنَّ مُحَمَّداًعَبْدُهُ وَرَسُولُهُ

اَماَّبَعْدُ فَياَ عِباَدَ اللهِ اِتَّقُوا اللهَ وَ اَطِيعوُهُاِنَّ اللهَ مَعَ الَّذِينَ اتَّقَوْ وَالَّذِينَ هُمْ مُحْسِنُونَ

قاَلَ اللهُ تَعاَليَ فِي كِتَابِهِ لْكَرِيمْ

اَعُوذُ باِ للهِ مِنَ الشَّيْطاَنِ الرَّجِيم

بسم الله الرحمن الرحيم

 

Konuyla ilgili bir ayet ve hadis okunur. Sonra Hutbenin Türkçe metni okunur.

 

Hutbe metni bittikten sonra;

قاَلَ عَلَيْهِ الصَّلاَةُ وَاسَّلامُاَلتّاَءِبُ مِنَ الذَّ نْبِ كَمَنْ لاَذَنْبَ لَهُ اَسْتَغْفِرُ اللهَ الْعَظِيمَ وَاَتُوبُ اِلَيْهِ وَاَسْأَلُ اللهَ لِي وَلَكُمُ التَّوْ فِيقَ

 

Sonra oturarak şu duayı okur;

باَرَكَ اللهُ لَناَوَلَكُمْ وَلِساَءِرِ الْمُءْمِنِينَ وَالْمُءْمِناَتِ وَالْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِماَتِ اَلاَحْياَءِ مِنْهُمْ وَلاَمْواَتِ إِنَّهُ سَمِيعُ قَرِبٌ مُجِيبُ ا لدَّعْواَتِ

 

Sonra ayağa kalkar ve ikinci Hutbeye başlar.

اَلْحَمْدُ للهِ حَمْدَ الْكاَمِلِينَ وَالصَّلاَةُ وَ السَّلاَمُ عَلَي رَسُولِناَ مُحَمَّدٍ وَعَليَ آلِهِ وَاصْحاَبِهِ اَجْمَعِينَ

فَقاَلَ اللهُ تَعاَليَاِنَّ اللهَ وَمَلاَءِكَتَهُو يُصَلُّونَ عَلَي النَّبِيِّ يآاَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُو صَلُّو عَلَيْهِ وَسَلِّموُ تَسْلِيِماَ

اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلَي مُحَمَّدٍ وَ عَلَي آلِ مُحَمَّدٍ كَماَ صَلَّيْتَ عَلَي اِبْراَهِيمَ وَ عَلَي آلِ اِبْراَهِيمَ اِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدُ

اَللَّهُمَّ باَرِكْعَلَي مُحَمَّدٍ وَ عَلَي آلِ مُحَمَّدٍ كَماَباَرَكْتَ عَلَي اِبْراَهِيمَ وَ عَلَي آلِ اِبْراَهِيمَ اِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيد

 

Türkçe olarak da şu duayı okur;

Allah’ım! İslam’a ve Müslümanlara yardım et! Devletimizi ,Ülkemizi ve milletimizi her türlü tehlikelerden koru! Bize dünya ve ahirette iyilik, güzellik ve nimetler ihsan eyle!

Bizi, anamızı-babamızı ve bütün mü’minleri bağışla! Şüphesiz sen dualarımızı işitir ve kabul edersin!

 

Daha sonra;

Nahl süresinin 90. ayeti okunur;

بسم الله الرحمن الرحيم

اِنَّ اللهَ يَاَْمُرُ بِالْعَدْلِ وَلاِحْساَنِ وَاِيتآءِذِي لْ قُرْبَاوَيَنْهيَ عَنِ الْفَحْشَاءِ

وَلْ مُنْكَرِ والْبَغْيِيَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla,

“Şüphesiz Allah ,adaleti, ihsanı/iyilik yapmayı, ve akrabalara yardım etmeyi emrediyor; Her türlü edepsizlik ve çirkinliği, haram ve kötülüğü, azgınlık ve zulmü yasaklıyor. O, düşünüp öğüt alasınız diye öğüt veriyor.”

 

Hatip hutbeyi bu şekilde tamamladıktan sonra minberden iner, Namaz kıldırmak üzere mihraba geçer

 

Görülebileceği üzere, Cuma hutbesinin sonundaki duada herhangi bir isim anılmaksızın “Allah’ım! İslam’a ve Müslümanlara yardım et! Devletimizi ,Ülkemizi ve milletimizi her türlü tehlikelerden koru! Bize dünya ve ahirette iyilik, güzellik ve nimetler ihsan eyle! Bizi, anamızı-babamızı ve bütün mü’minleri bağışla! Şüphesiz sen dualarımızı işitir ve kabul edersin!” duası edilmektedir.

 

atatürk meclis dua

 

Anılan kararname hakkındaki yanlış yoruma Murat Bardakçı, Habertürk’teki “Bu kararnamenin Mustafa Kemal’in isminin hutbelerde geçmemesi konusu ile hiçbir alâkası yoktur, uydurmayın!” başlıklı 27 Mart 2022 tarihli yazısında şu yorumda bulunmuştu (Bardakçı da kararnamenin doğru tarihinin 5 Mart 1924 olduğunu vurguladığı yazısında kararname için -sehven olsa gerek- “5 Mart 1926 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı” ifadesini kullanmış):

“İddialar ve gerçekler birbirinden böyle tamamen farklı olunca, konu hakkında üzerinde durulması ve ciddî şekilde tartışılması gereken bazı ihtimaller ortaya çıkmaktadır:

 

1. Diyanet, sözkonusu kararnamenin çıkartılma sebebini, yani kararnamede zikredilmemesi istenen ismin Mustafa Kemal’in değil Halife Abdülmecid Efendi’nin ismi olduğunu bildiği halde kararnameyi “Atatürk böyle istemişti, onun arzusunu yerine getiriyoruz” gibisinden bir savunma vâsıtası gibi göstererek kullandı ise, vaziyet hayli vahimdir!

 

2. Ama belgeden ve gerçek içeriğinden Diyanet şayet haberdar değilse ve kararname Diyanet İşleri Başkanı’na yaranmak isteyen bazı cahil yahut art niyetli aklıevveller tarafından “Mustafa Kemal hutbelerde isminin geçmesini istemiyordu, bu kararnameyi sizi suçlayanlara karşı kullanabilirsiniz” denerek verildi ve Saygı Öztürk’e de bundan sonra gönderildi ise, Prof. Dr. Ali Erbaş’ın kendisini müşkül mevkie düşüren bu adamlardan hesap sorması şarttır!

 

3. 1924 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı’nı iki sene sonra, yani 1926’da çıkmış gibi gösteren hatânın kime ait olduğunu, yani bu yanlışlığı Diyanet İşleri Başkanı’nın mı yoksa Saygı Öztürk’ün mü yaptığını bilmiyorum. Ama kararnamenin altında yeralan Rumî tarihle 1340’ın Milâdî 1924’e tekabül ettiği bilinmiyor da 1926 tarihi bilgisizlik neticesinde konmuş ise, ortada tahminlerin de ötesinde bir cehalet mevcuttur!

 

Gönül bu ihtimallerin hiçbirinin doğru olmamasını temenni ediyor ama en azından biri maalesef doğru; yani bilgi, doğruluk, etik, vesair alanlarda artık işte bu haldeyiz!”

 

Sinan Meydan ise iddia ile ilgili şu açıklamayı yapmıştı:

“İki farklı konu birbirine karıştırılmak isteniyor. Önceleri her cuma günü hutbelerde sultan/halifenin adının okunması ile belli özel günlerde hutbelerde devlet büyüklerinin adının anılması çok başka şeyler…  Birincisi: Osmanlı’da hutbelerde sultan/halifenin adı okunurdu. 3 Mart 1924’te halifelik kaldırılınca, 5 Mart 1924 tarihli kararnameyle -çok doğal olarak- olmayan halifenin adına hutbe okutulmasına son verildi.  İkincisi: Kurtuluş Savaşı’nın başkomutanı ve Cumhuriyetin kurucu önderi Atatürk’ün 18 Martlar, 19 Mayıslar, 23 Nisanlar, 30 Ağustoslar gibi özel günlerde camilerde hutbelerde anılmasını yasaklayan hiçbir yasal düzenleme yok.

 

Diyanet İşleri Başkanı, Cumhurbaşkanı Atatürk’ün, 5 Mart 1926 tarihli bir kararnameyle hutbelerde kendi adının anılmasını istemediğini söylüyor. Ancak o karada ‘Hutbelerde isim zikredilmeksizin” denilirken kastedilen isim Atatürk’ün ismi değil, halifenin ismidir. Şöyle ki: 3 Mart 1924’te halifelik kaldırıldı. Halifelik kaldırıldıktan ve halifenin yurt dışına sürgün edilmesine karar verildikten sonra –doğal olarak- artık olmayan halifenin adının hutbelerde anılması da söz konusu olamazdı. Bu nedenle 5 Mart 1924’te Gazi Mustafa Kemal imzalı Bakanlar Kurulu kararnamesiyle ‘Bundan böyle hutbelerde isim zikredilmeden milletin ve Cumhuriyetin selamet ve saadetine dua edilmesi’ kararı alındı. Bu kararla hutbelerde ‘Halifenin isminin zikredilmemesine’ karar verildi. İşte, Diyanet İşleri Başkanı’nın “Belgesi de var! Atatürk hutbelerde kendi isminin anılmasını istememiş!” dediği belge bu… Ancak bu belgedeki 5 Mart 1924 tarihli Bakanlar Kurulu kararı, hutbelerde bundan böyle ‘Halifenin isminin geçmemesi için’ alınmıştır. Bu kararın camilerde ‘Atatürk’ün isminin anılmamasıyla’ hiçbir ilgisi yoktur.  

 

Her ne kadar Diyanet İşleri Başkanı halka açıklamasa da 5 Mart 1924 tarihli kararda ‘Hutbelerde isim zikredilmesin’ denilirken söz konusu ismin halifenin ismi olduğunu açıkça kanıtlayan başka belgeler Cumhuriyet Arşivi’ndedir.

 

İşte, Diyanet İşleri Başkanı’nın halka açıklamadığı o belgelerden biri:

 

5 Mart 1924 tarihli Bakanlar Kurulu kararının ardından, 6 Mart 1924’te Diyanet İşleri Başkanlığı ‘Halife ve hilafet mevcut olmadığından hutbelerde millet ve cumhuriyetin selamet ve saadetine dua edilmesinin ilgililere tebliğini’ istiyor. Bu belgede açıkça görüldüğü gibi hutbelerde adı anılmaması istenen kişi Atatürk değil, kaldırılan, halife Abdülmecit Efendi’dir.

 

Cumhuriyet Arşivinde buna benzer başka belgeler de var. Örneğin, 7 Mart 1924 tarihli başka bir belgede de ‘Halifenin durumu ve halifelik makamının kaldırılması dolayısıyla hutbelerde millet ve Cumhuriyetin selamet ve saadetine dair dua edilmesi’ isteniyor.

 

Yani, Diyanet İşleri Başkanı’nın iddia ettiği gibi konunun Atatürk’le bir ilgisi yok; konu kaldırılan halifelik yani Abdülmecit Efendi ile ilgili.”

 

İddianın doğruluk payının bulunmadığını daha önce Doğruluğu Ne? ortaya koymuştu.

 

İLAVE: Hutbe metinlerinde Atatürk’e yönelik ismen atıf ve duaya yer vermeyen Diyanet İşleri Başkanlığı, 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla yayımladığı mesajda, “Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, istiklal mücadelemizin bütün kahramanlarını ve bu toprakları vatan haline getiren ecdadımızı, şükran ve minnetle yâd ediyoruz.” ifadelerini kullanmıştı.

 

1 Yorum

  1. Eee tamam yanlış işte… Kendi ismini zikretmeyin demiş sanki de… Meşhur bir atasözü, yediğin hurmalar vakti gelir seni de tırmalar… O başkasına bu kararı almış şimdi o kararnamede saçma sapan uygulanıyor… Bu angutlar niye bu kadar yırtınıp anlamamaya çalışmış onu anlamadım…

Yorumunuzu yazınız...