Gazeteci Fatih Altaylı, terör örgütü PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan ile 1997 yılında yaptığı röportaj nedeniyle bazı vatandaşlar ve basın organları tarafından sıklıkla eleştirilen bir isim.

 

fatih-altayli-abdullah-ocalan-yemek

 

Fatih Altaylı’yı Öcalan röportajı nedeniyle eleştiren paylaşımlardan bazı örnekler:

 

medya adamı (@medyaadami): “Bu arada millete “şerefizler alçaklar” diyen Fatih Altaylı, terör örgütü PKK paçavralarının altında Apo ile röportaj yapmış sonra da bebek katiliyle beraber yemek yemiştir.”

 

MAH Ajansı (@mahajansi): “Fatih Altaylı, PKK paçavralarının altında Apo ile röportaj yapmış sonra da bebek katiliyle beraber yemek yemiştir.”

 

Ayse Giritlioglu (@aysegiritli): “Masum insanların hakkını aramasını istemeyen Fatih Altaylı binlerce askerimizi şehit eden, kundaktaki bebekleri öldüren PKK’nın başı Abdullah Öcalan’la aynı sofrada yemek yiyor. Burada bilgi olarak dursun.”

 

Kanal D’de görev yaptığı dönemde Fatih Altaylı, 1996 yılındaki denemesinin başarısız olmasının ardından 1997 yılında PKK lideri Abdullah Öcalan ile Lübnan’da röportaj yapabilmişti.

 

Fatih Altaylı’nın terörist elebaşı ile bir gazeteci olarak yaptığı röportaj bazı sosyal medya paylaşımlarında aksettirilenin aksine günümüze değin gizli saklı tutulan bir hadise değil.

 

Her ne kadar Kanal D bahsi geçen röportajı yayınlamasa da, Fatih Altaylı’nın terör örgütü lideri Öcalan ile Lübnan’dan görüntüleri basına geçmişte yansımıştı.

 

 

fatih-altayli-apo-roportaji

fatih-altayli-ocalan-roportaji

 

Fatih Altaylı, köşe yazılarında ve verdiği demeçlerde bir gazeteci olarak Öcalan ile röportaj yapmaktan memnuniyet duyduğunu, röportaj hakkında Milli İstihbarat Teşkilâtı’nı bilgilendirdiğini belirtmişti.

 

Flu TV’de 5 Eylül 2023 günü yayınlanan “Aydaki Adam” programına konuk olan Fatih Altaylı PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşmesini şöyle anlatmıştı:

İlker Canikli: “Bu arada Apo’yla da mesela yapmıştınız.”

Fatih Altaylı: Öcalan’la yaptım ama o yayınlanmadı. Öcalan’la bir röportaj yaptım. Hâlâ onun fotoğraflarını yayınlayıp ‘sen Öcalan’la…’ ulan gerizekâlılar beyinsizler… Röportaj yapmışım ne yapmışım Öcalan’ın fikirlerini mi desteklemişim? Üstelik de ben Öcalan’la röportaj yaptığım sırada PKK’nın en düşmanları listesindeydim. Normal bir insan gitmez oraya. Gittiğinde seni paketleyip bir daha göremeyebilirsin.”

İlker Canikli: “Orada tedirgin olmadınız mı peki?”

Fatih Altaylı: “Pek [olduğumu] söyleyemeyeceğim. İstersen onun da hikâyesini anlatırım yani.”

İlker Canikli: “Tabii lütfen.”

Fatih Altaylı: “Ben ilk Öcalan’la görüşmeye şeyde çalıştım. Refah-Yol döneminde.”

İlker Canikli: “Mehmet Ali Birand daha önce?”

Fatih Altaylı: “Mehmet Ali Birand benden önce görüştü. 2 veya 3 gazeteci benden önce görüştü. Cengiz Çandar ve Mehmet Ali Birand benden önce görüştü. Refah-Yol ve Öcalan’ın temas kurduğuna ilişkin bir takım bilgiler geliyordu. Şimdi önemli bir şey Türk hükümeti iktidar şeyi Öcalan’ı muhatap almaya başlamış diye bilgiler geliyordu. Ben Öcalan’la röportaj yapmak için o zaman yurt dışındaki Avrupa’daki temsilciliği vardı. Bir tanıtık bir eski solcu ya da solcu bir arkadaşımız vasıtasıyla onlara haber iletildi. Dedik ki böyle böyle. Dediler olur. Biz kalktık gittik şeye.”

İlker Canikli: “Video röportaj mı?”

Fatih Altaylı: “Video röportaj. Kalktık Lübnan’a gittik. Ve Lübnan’a çok gittim ben. Farklı nedenlerle. Mesela şeyle de röportajım vardır benim. Hizbullah lideri Fadlallah’la da röportajım vardır. Gittik Lübnan’a. İşte PKK bizle temas kuracak oradakiler. Gidicez artık nerede olacaksa. Bekaa’da mı bizi Suriye’ye mi sokacaklar yoksa falan diye. Epey bir bekledikten sonra bize haber geldi dediler ki röportaj olmuyor güvenlik nedeniyle. Aslında güvenlik nedeniyle değil büyük ihtimalle Suriye hükümeti izin vermemişti o zaman. Hafız Esad izin vermemişti. Kaldı. Boşu boşuna 1 hafta geçirdik. Ama güzel yemek yedik Lübnan’da yemekler şahane çünkü. Muazzam yemekler. Ki o zaman Lübnan bir enkazdı. Savaştan yeni çıkmış felaket bir haldeydi. Bugünkü Lübnan’la alakası yok bugün de enkaz haline geldi gerçi şanssız ülke. Sonra ikinci gidişimizde dediler tamam. Ben de her zamanki otelim Cavalier’de yer ayırttım gittik araba kiraladık gidicez havaalanında indik dakika 1 gol 1 PKK’lılar geldi aldı. Dedik otele? Geldiler bizi aldılar. Dediler biz sizi misafir edeceğiz.”

İlker Canikli: “Alıkoydular yani?”

Fatih Altaylı: “Tam alıkoymak değil de misafir etmek diyelim. Bizi bir otomobile bindirdiler Mercedes’e bindirdiler. Yola çıktık. Lübnan’a hiç gittiniz mi bilmiyorum. Özellikle dağın arkası yani Bekaa Vadisi’nin oraya giderken orada o zaman Suriye askerlerinin kontrolü vardı. Biz Suriye askerlerinin kontrol noktasına geldiğimizde herkesi durduran Suriye askerleri bizim PKK’lıların olduğu araçları selam vererek geçiriyorlardı. Biz patapata bütün kontrol noktalarından geçtik. Bar Elias diye bir kent vardır orada. Bar Elias’ta biz Apo ile görüşeceğiz zannediyoruz. Yok dediler bugün görüşme olmayacak. Ne zaman olacak? Bilmiyoruz. Belli ki o da güvenlikten. Bizi orada bir eve götürdüler. O evde PKK sempatizanı olan bir Lübnanlı aile ve 2 tane de daha önce dağ kadrosunda olan ve yaralandıkları için arka plana milisler arasına çekilen 2 tane de PKK’lı vardı. O akşamı onlarla geçirdik orada çünkü dışarı çıkmamıza da izin vermiyorlardı. Sonra ertesi gün oradan başka bir araca bindirilecek camları kapalı bir araca bindirilerek başka bir yere götürüldük. Orada 1-2 saat bekledikten sonra bir kahverengi 500S bir tane de 200E Mercedes’le Öcalan ve beraberindekiler geldiler. Oturduk röportaj yaptık. Sabah erken saatte vardık oraya röportaj osu busu baya uzadı. Orada bize yemek hazırlanmıştı. Oturduk yemeği yedik. Yemeği yerken masa kalabalıktı 7-8 kişi vardı masada. Öcalan pek çok soruya cevap verdi. Mesela şeyi sordum ben hükümetle temasınız olduğu doğru mu dedim. Dedi ki direkt temasım yok ama Erbakan Hoca bana temsilciler yolladı görüştük biz onlara şey yaptık … dedi. Konularımızı anlattık falan dedi. İlginç bir röportaj bence yayınlansaydı bence çok iyi olurdu.”

İlker Canikli: “Niye yayınlanmadı?”

Fatih Altaylı: “Terörle Mücadele Kanunu’nun 8 ve 30. maddelerinden dolayı eğer yayınlansaydı kanal kapatılacaktı.”

İlker Canikli: “Merdan Yanardağ’ın şu an yaşadığı şeyin bir benzeri mi olacaktı peki?”

Fatih Altaylı: “Belki beteri olacaktı. Çünkü o zaman da garip bir durum vardı. Ben bir gazeteci olarak her şeyi göze almıştım. Ben kaseti hazırladım. Kanal D yönetimine dedim buyrun ister yayınlayın ister yayınlamayın.”

İlker Canikli: “Peki duruyor mudur o teyp?”

Fatih Altaylı: “Tahmin ediyorum duruyordur diye umuyorum yani herhalde duruyordur.”

İlker Canikli: “Sizde durmuyor?”

Fatih Altaylı: “Bende olabilir valla ben böyle arşiv marşiv yapamıyorum böyle biraz dağınık bir tipim bende öyle bir şeyler durmuyor ama o zaman Kanal D’ye vermiştim. Orada kaset bir yerde vardır muhtemelen başka bir yerde daha vardır. Yayınlanmadı. Ama bölük pörçük oradan fotoğraflar sızdırıldı. Hiç utanacağım çekineceğim bir şey değil bir gazeteci için ben gittim biz mesela ‘PKK’lı mısın?’ E Hizbullah’la da yaptım Fadlallah’la da yaptım kimsenin görüşmediği kişi şimdi ben kimim Şii milis miyim Şii militan mıyım? Böyle bir dangalaklık da var aslında piyasada. Yani şimdi ben burada saçma sapan şeyler söyleyebilirim. Bu sizi bağlar mı? Ben burada konuğum. Bizde öyle bir hâl var ki gazeteci röportaj yaptığı kişinin velisi sanıyorlar.

İlker Canikli: “O konuda güzel bir sözünüz var ben de kullanıyorum ‘şeytanla röportaj yapmak isterim’ diyorsunuz.”

Fatih Altaylı: “Abi kim yani şeytanla da yapmak isterim mümkün olsa Tanrı ile de yapmak isterim. Bizim işimiz konuşmak ve bilgi almak. Herkesle yaparım kardeşim. Niye yapmayım. Hele o gün. Şunu söyleyim. O gün Öcalan’ın röportajda söyledikleri o kadar değerliydi ki daha sonra Öcalan mahkeme sürecinde benim tanık olmamı istedi. Dedi ki Fatih Altaylı’ya ben bunları bunları şu tarihte söylemiştim dedi. Ve tanık olarak beni gösterdi. Mahkeme heyeti beni dinlemeye gerek görmedi. Beni dinlemek isteseydi mahkeme heyeti ben Öcalan’la ne konuştum o gün daha hatıralarım tazeydi bugün çok detayını hatırlamıyor olabilirim ama ne konuştuğumuzu anlatırdım.”

İlker Canikli: “MİT galiba sizi?”

Fatih Altaylı: “Dönüşte MİT bizi çağırdı ne görüştünüz falan filan dedi dedik gittik görüştük. Peki ne anlattı? Dedik valla kasedi bu zaten biz bunu Kanal D’ye de verdik yayınlansaydı diye gizli saklı bir şey de yapmadık. Üst düzeyi oradaydı MİT’in müsteşar hariç geriye kalan müsteşar yardımcıları oradaydı hep onlar da bizi sorguya çekti ne yaptınız nereye gittiniz falan filan diye meğerse zaten biliyorlarmış nereye gittiğimizi hepsini satır satır biliyorlarmış.”

 

 

Fatih Altaylı, Öcalan’la yaptığı röportajı geçmişte farklı köşe yazılarında anlatmıştı.

 

15 Ekim 2008 tarihli “Adam gibi adam” başlıklı yazısından:

“Yine Öcalan röportajı

Fehmi Koru, Abdullah Öcalan’la röportaj yapan gazetecileri ve bu röportajların neden yayınlanmadığını soruyor,

Yine kendince komplo teorileri var,

Terör örgütü lideri Öcalan’la röportaj yapan gazetecilerden biri de benim,

Bu röportaj 1997 yılında gerçekleştirildi ve benim Öcalan’la 2, röportaj girişimimdi,

Bir yıl önce, 1996’da, yine Öcalan’la röportaj yapmak için Beyrut’a gitmiştim ancak Suriye’nin Öcalan’a izin vermemesi nedeniyle buluşma gerçekleşmemişti,

1997’da 2, deneme için Beyrut’a gittim,

Beyrut’a her gidişimde olduğu gibi Hotel Cavailer’de yer ayırmıştım,

Ancak PKK temsilcileri bizi havaalanında karşıladılar,

Herhalde güvenlik için,

2 Mercedes otomobille Beyrut’tan Lübnan’ın iç tarafındaki Barelias’a götürüldük,

Oradaki ilk gecemizde  kendini PKK’nın milisi olarak tanıtan ancak bence Suriye’ye bağlı bir Arap ailenin evinde misafir edildik,

Evde pek hepsi en az bir uzvunu kaybetmiş PKK militanları da vardı,

Ertesi gün sabahın köründe başka bir eve götürüldük,

Yanında Suriye istihbaratı muhaberettan bir görevli vardı ve kaşıyla gözüyle Öcalan’ı yönlendiriyordu,

Yaklaşık 2 saatlik bir röportaj yaptık,

“Apo’nun hareminden” Öcalan’ın hedeflerine ve hatta Galatasaray’a kadar aklınıza gelebilecek her türlü soruyu sordum,

Erbakan’ın Başbakanlığı döneminde aracılar vasıtasıyla Öcalan’a mesajlar gönderdiğini o röportajda öğrendim,

Bizimle birlikte PKK kamerası da röportajı kayda aldı,

Röportajdan sonra birlikte yemek yedik,

Akşam Baalbek’te misafiri olmamızı önerdi,

Reddettik,

Ertesi gün döndük,

Röportajı yayına hazırlayıp o zaman çalıştığım Kanal D yönetimine verdim,

Genel Müdür Faruk Bayhan’dı,

Ancak röportaj yayınlanmadı,

Doğan Grubu hukukçuları röportajın yayınlanması halinde Terörle Mücadele Kanunu’nun 8, maddesi gereği televizyon kanalının kapatılacağını söylediler,

Zaten bir kaç hafta önce Cumhurbaşkanı Demirel başkanlığında yapılan bir zirveye “Zirveden zırva çıktı” dediğim için bile kanal kapatılmıştı,

Bunun üzerine kanal yönetimi röportajı yayınlamadı,

Ertesi gün dönemin MİT İstanbul Bölge Bakanı aradı ve MİT Müsteşar Yardımcısının benimle görüşmek istediği söyledi,

Ankara’ya davet ettiler,

Gittim,

Miktat Alpay ve üst düzey MİT yönetimiyle yemek yedik,

Röportajın kaydını istediler,

“Zaten yayınlayacaktım, Buyrun” diyerek montajlanmamış kaydı olduğu gibi verdim,

Hala arşivlerindedir zannediyorum,

Nerede görüştüğümüzü, nasıl bulutuğumuzu sordular,

Ve izlenimlerimi aktarmamı istediler,

Şöyle dedim: “Bana göre bezmiş, Bıkmış, Umutsuz ve sonuç alamayacağını biliyor, Sürekli Türkiye’nin üniter yapısını korumak gerektiğinden, Atatürk’ün büyüklüğünden, bölge için Türkiye’nin öneminden bahsediyor, Bağımsızlık, ayrı bir devlet talebi falan yok, Türkiye’den çok Kürtlere kızıyor, Zaten Kürtçe de bilmiyor, Ya da çat pat konuşuyor, Sıkılmış, Türkiye’de olmak istiyor, Havasına bakılırsa ben bu işlere nereden girdim havasında, Bir punduna getirsem de Türkiye’ye dönsem ve bütün bu yaşananlar hiç olmamış olsa diyor gibi, Boyundan büyük işlere kalkışıp altında ezilmiş gibi bir hali var,”

Miktat Alpay güldü,

“Yani” dedi,

“Yanisi” dedim “OHAL bölge valiliği önerirseniz koşa koşa gelir ama korkum o ki, bölge halkına zulmeder, Ama Halfeti Kaymakamlığı’na da razı, Hatta köyüne muhtar bile olsa ona yeter,”

Gerçekten de, Öcalan’ın o röportajda söyledikleri ile yakalandıktan sonra söyledikleri arasında hiç bir fark yoktu,

Belli ki, Türkiye’ye bir mesaj vermeye, geri adım atmaya çalışıyordu,

Benden bir süre sonra İhlas Haber Ajansı’na bir röportaj verdi,

Ama o da yayınlanmadı,

Benimle yaptığı röportaj ROJ TV’de hala zaman zaman yayınlanıyor,

O dönemde gazetecilik aşkıyla yaptığımız bir işti,

Yarın olsa yine yaparım,”

 

Öcalan çözümün parçası olur mu?” başlıklı 22 Temmuz 2009 tarihli yazısından:

“Abdullah Öcalan’la 1997 yılında Lübnan’ın Barelias kentinde görüştüm,

PKK’dan, Güneydoğu meselesinden, Türkiye’deki hükümetlerle gayri resmi iletişiminden de söz ettik, Galatasaray’dan ve Öcalan’ın hareminden de,

Röportaj yayınlanamayınca, Türkiye’deki güvenlikle ilgili kuruluşlardan arayıp görüşmeyle ilgili bilgi vermemi rica ettiler,

Şimdi yazacaklarım, o zaman onlara anlattıklarım ve büyük bir ihtimalle devletin arşivlerine de geçmiş izlenimlerimdir,

Öcalan’la o gün yapmış olduğum uzun görüşmede, onun çok net bir şekilde ve ısrarla vurguladığı “Türkiye’yi bölmek istemedikleri”ydi,

“Bölücü bir örgüt değiliz, Sadece yerel yönetimler temelinde daha geniş yetkiler ve buna paralel olarak kültürel ve demokratik haklar talebinde bulunuyoruz” demişti,

Türkiye’yi bölerek Kürtleri belirli bir bölgeye hapsetmeyi değil, Türkiye’nin genelinde Kürtleri siyasette daha etkin hale getirmeyi amaçladıklarını söylüyordu,”

 

Ben bir MİT ajanı mıyım?” başlıklı 3 Aralık 2008 tarihli yazısından:

“MİT’ın Ankara’daki merkezine iki kere gittim demiştim,

Onu da anlatayım,

Abdullah Öcalan’la Lübnan’ın Barelias kentinde yaptığım röportajdan sonra MİT’ten aradılar,

Bir görüşme yapmak istediklerini söylediler,

“Ne görüşeceğiz” diye sordum,

“Öcalan’la röportaj yaptınız, Onu görüşmek istiyoruz” dediler,

“Görüşmeye gerek yok, Röportajı yayınlayacağız, İsterseniz size de bir kopyasını yollayayım” dedim,

“Görüşsek iyi olur” dediler,

Kalktım gittim,

Görüşmeyi, izlenimlerimi anlattım,

Aslına bakarsanız kibar bir sorgu havasındaydı görüşme,

Müsteşar hariç MİT’in bütün üst düzeyi oradaydı,

Görüşme sonunda “Öcalan’ın havası nasıldı?” diye sordular,

“Bezgin, bıkkın, Sonuçsuz bir mücadelede olduğunun farkında, Kazanamayacağını biliyor, Belki de bu işin kendi boyunu aştığının farkında, Nereden girdik bu işe havasında, Çıkış yolu arıyor, OHAL bölgesinde bir valilik, hatta kendi köyünde muhtarlık verilse gelip toprağı öper, bayrağı alnına koyar” dedim,

Gerçekten de Öcalan o havadaydı,

Yakalandıktan sonra mahkemede söyleyecekleri iki yıl önce bana aynen söylemişti,”

 

HDP Meselesi” başlıklı 19 Haziran 2020 tarihli yazısından:

“Ben daha eski bir gazetecilik geleneğine mensubum.
Böyle düşünmem, düşünemem.
Böyle düşünmediğimi anlayın diye de onların bu açıklamaları yaptığı gün ben Öcalan’la röportaj yaptığımı yazdım.
Ama kanalın da “korkudan” bu röportajı yayınlamadığını da ekleyerek.
Korku derken “Yasa” korkusuydu.
Ortada geniş bir Terörle Mücadele Yasası vardı ve istediğin tarafından çekerek, her şeyi suç haline getirebiliyordu “güç sahipleri.”
O gün o röportajı yayınlasaydı Kanal D muhtemelen yayın durdurma, kapatma gibi cezalar alacaktı.
Muhtemelen ben de!
Şimdi de HDP’lilere ekranlar kapalı.”

 

Bizim hayallerimizi çocuklarımız tamamlar” başlıklı 4 Ocak 2013 tarihli yazısından:

“Öcalan’la görüşülür mü?

BU soruyu soru şeklinde değil de negatif anlamla söyleyenler var,

Ben ise tam aksini düşünüyorum,

“Görüşülür” hatta “görüşülmeli”,

Bunu haybeye de söylemiyorum,

Geçmişte, 1997’de Öcalan’la Lübnan’da, Bareilas’ta uzun uzun görüşmüş, konuşmuş bir gazeteci olarak söylüyorum,

Öcalan’la görüşülür,

Bırakın Öcalan’ı, eğer Türkiye’deki terör sorununu çözmeye katkısı olacaksa, çözecekse bizzat şeytanla bile görüşülür,

1997’de Öcalan’la yaptığım görüşmeden sonra MİT’ten davet ettiler,

Bir kopyasını Kanal D yönetimine teslim ettiğim röportaj bandını götürdüm kendilerine,

İzlenimlerimi sordular,

Anlattım,

“Terörle bir yere varamayacağının farkında, Bıkmış, Kürtlerden de umudu kesmiş, OHAL bölge valiliği önerseniz koşarak gelir, Muhtarlığa bile razı olabilir” demiştim gülerek,

Öcalan o röportajda söylemişti, 1997’de de “devlet” gayri resmi olarak kendisiyle görüşüyordu,

“Erbakan Hoca bana defalarca aracılar yolladı, Bunları onlara da anlattım” demişti bana anlattıklarını kastederek,

Öcalan, bana anlattıklarının büyük bölümünü İmralı’daki mahkemede ifade olarak verdi,

Hatta benim de “tanık” olmamı istedi, Mahkeme heyeti gerek görmedi,

“Öcalan’la görüşülür mü!” diyenlere diyeceğim şudur,

Bugün, bu sorunun bitmesini en çok isteyenlerin başında büyük ihtimalle Öcalan geliyordur,

Çünkü Öcalan’ın tek umudu, terörün sona ermesidir,

Çünkü gelinen noktada terörün sürmesinin Öcalan’a bir faydası yoktur,

Çünkü bugün artık Öcalan’la görüşenler de terörün sona ermesini gerçekten istemektedir,”

 

Habertürk TV’de gazetecilik yapan Hülya Hökenek’in (İncedursun) Fatih Altaylı’nın Abdullah Öcalan ile röportajını ayarladığı da öne sürüldü.

 

Milli Gazete: “Halil Konakçı’yı Hatay üzerine söyledikleri üzerinden eleştiren Fatih Altaylı’nın terörist başı Abdullah Öcalan’la gerçekleştirdiği akşam yemeği sosyal medyada yeniden gündem oldu.”

 

Takvim: “Fatih Altaylı’yı elebaşı Öcalan’la buluşturan Hülya Hökenek’in sicili kirli çıktı! PYD’ye başsağlığı, “PKK devleti” vurgusu…”

 

Mehmet Ardıç  (@MehmetArdic_): “Habertürk spikeri Hülya Hökenek ve Fatih Altaylı’nın bebek katili Öcalan ile alem fotoğrafları gündem oldu. Ama aklımıza şu soru geliyor 17 yaşında iken bunları buluşturan Hülya HÖKENEK’in o yaşlarda PKK ile nasıl bir bağlantısı vardı ?”

 

abdullah-ocalan-fatih-altayli-hulya-hokenek-iddiasi

Bazı sosyal medya kullanıcıları ise Hökenek’in 1998 doğumlu olduğu ve 1997 yılında 9 yaşında olduğunu iddia etti.

1978 yılında Şırnak’ın Cizre ilçesinde dünyaya gelen Hülya Hökenek, Fatih Altaylı Abdullah Öcalan ile röportaj yaptığında 19 yaşındaydı.

Tek Tek programında görev aldığı sırada Hökenek, Fatih Altaylı’nın Abdullah Öcalan ile 1997 yılında Beyrut’ta yaptığı röportaj esnasında yanında bulundu.

 

Yorumunuzu yazınız...