Görselin Atatürk tarafından yaptırılan fakat sonra kullanıma alınmayan Türkiye Cumhuriyeti devlet armasına ait olduğu iddiası bir kaynağa dayanmıyor

 

Bugünkü konumuz, Atatürk’ün emriyle tasarlandığı ileri sürülen Türk Devlet Arması görselleri.

 

Atatürk’ün emri ile Muhsin Rıfat Bey tarafından tasarlanan ilk Devlet Armamız” gibi ifadelerle sosyal ağlarda paylaşılan bahsi geçen arma görseli şöyle:

 

muhsin-rifat-bey-arma

 

Söz konusu görsel, 1926 yılında açılan ve 1927 yılında sonuçlanan devlet arması tasarım yarışmasında son 3’e kalan Ressam Muhsin Rıfat Bey tarafından hazırlanan (Atatürk’ü temsil ettiği belirtilen insan-kurt karışımı büst ile dikkat çeken) projesine ait.

Muhsin Rıfat Bey’in iç içe geçmiş bozkurt başlı arma çalışması Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan devlet arması yarışmasını ne kazanabildi ne de resmen benimsenerek kullanıldı. 

 

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın “Atatürk tarafından yaptırılan fakat sonra kullanıma alınmayan Türkiye Cumhuriyeti devlet arması ⁦ @zaferpartisi” cümlesiyle paylaştığı arma görseli bu konuyu gündeme taşıdı.

 

ataturkun-yaptirdigi-arma-iddiasi

 

Ümit Özdağ’ın bahsi geçen paylaşımı şu şekilde:

 

 

Özdağ, kaynağının sorulmasının akabinde armanın çizim üzerinde kaldığını, çizimi nereden bulunduğunun ise “sır” olduğunu şu sözlerle ileri sürdü:

“Bu devlet arması bildiğimiz kadarı ile hiç tablo haline gelmemiştir. Sadece teknik çizimi veya eskizi yapılmıştır. Ben teknik çizimin orijinalinden tabloyu yaptırdım. Eskizi nereden bulduğuma gelince… o da sır olarak kalsın.”

 

Bahsi geçen tablonun bir süredir Zafer Partisi Genel Merkezi’ndeki toplantı salonunda bulunduğu biliniyor.

 

 


Paylaşılan görseldeki armanın Atatürk tarafından hazırlatıldığı iddiası mevcut haliyle mesnetsiz. Atatürk’ün bu armayı hazırlattığı iddiası herhangi bir somut delile dayanmıyor.

1927 yılındaki yarışmaya katılan arma tasarımları Atatürk’ün emriyle hazırlanmadı. Arma müsabakası Atatürk’ün onayıyla düzenlenmiş olsa da sunulan tasarımlar Atatürk’ün talimatını yansıtmıyordu. Nitekim, millî arma yarışmasına katılan 70 proje arasında finale kalan 3 arma tasarımının hiçbiri kabul görmedi. 

Atatürk’ün devleti temsil eden sembollerde bozkurt ya da kurt başı yerine “insan başı” kullanımını tercih ettiği biliniyor.  

 

Daha önce, “Atatürk’ün Fotoğraflarına Yapılan Kurt Montajları” başlıklı yazımızda Atatürk’ün kurt başının simge olarak kullanılmasına sıcak bakmadığına değinmiştik.

 

İşbu yazı vesilesiyle tekrarlayalım…

 

Afet İnan, Atatürk’ün Devlet armasının sembolik bir insan başı olarak temsil edilmesi gerektiğini söylediğini şöyle aktarmıştı:

“Atatürk’e bir gün, renkli olarak çizilmiş, devlet arması olabilecek şekiller getirmişlerdi. Bunlarda hâkim olan unsur, ya kurt başı veyahut da ay yıldız idi. Ressamlarımızın bulabildikleri bu armaların hiçbirini, Atatürk kurduğu devletin bir Cumhuriyet arması olarak kabul edemedi. Bunlara düşünerek defalarca baktı.

Nihayet söylediği şey şu idi:

‘Bunların hiç biri bugünkü dünyamızın içinde kurulan yeni bir devletin arması olamaz. Devlet armasını, bir insan başı olarak temsil etmeli.’ dedi.

Ben bunun üzerinde kendisiyle birçok defalar konuştuğum zaman, bana verdiği izahat şu oldu:

‘Bu dünyada her şey insan kafasından çıkar. Bir insan başının ifade etmeyeceği hiçbir şeyi tasavvur edemiyorum’.

Netekim bizim bu gün bir Cumhuriyet devleti armamız yoktur. Çünkü naklettiğim gibi, yapılan şekillerin hiç biri Atatürk tarafından kabule şayan bulunmamıştı.”

 

ataturk-devlet-armasi-afet-inan
Görsel: Atatürk’ün Zengin Tarihi

 

Atatürk’ün “kurt başı” simgesinin devlet arması olmasını kabul etmediği Afet İnan’ın Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler adlı kitabında şöyle geçmişti (1959. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 8. Baskı, 2007. Sf: 251):

“Atatürk’e bir gün, renkli olarak çizilmiş, devlet arması için şekiller getirmişlerdi. Bunlarda egemen olan unsur, ya kurt başı veyahut da ay yıldız idi. Ressamlarımızın bulabildikleri bu armaların hiçbirini, Atatürk kurduğu devletin bir Cumhuriyet arması olarak kabul edemedi, bunlara düşünerek defalarca baktı.

Nihayet söylediği şey şu idi: “Bunların hiç biri bugünkü dünyamızın içinde kurulan yeni bir devletin arması olamaz. Devlet armasını, sembolik bir insan başı olarak temsil etmeli.”

Bunun üzerinde kendisiyle birçok defalar konuştu­ğum zaman, bana verdiği açıklama şu oldu: “Bu dünyada her şey insan kafasından çıkar. Bir insan başının ifade etmeyeceği hiç bir şey tasavvur edemiyorum.”

Böylece o zaman, Atatürk’ün onayından geçmiş bir Cumhuriyet devleti armamız yapılmadı. Çünkü naklettiğim gibi, çizilen şekillerin hiçbiri, Atatürk tarafından kabule değer bulunmamıştı.”

 

Falih Rıfkı Atay, “19 Mayıs” adlı kitabında aktardığı bir anekdotta Atatürk’ün bozkurt simgesi hakkında “masalları bırakınız, her şeyin kaynağı insan zekâsıdır” dediğini aktarmış (Falih Rıfkı Atay’ın “İnkılâpçı Atatürk” başlıklı yazısı 10 Kasım 1939 tarihli Ulus ve 10 Kasım 1946 tarihli Son Posta gazetelerinde yayımlanmış) (Niyazi Ahmet Banoğlu da “Nükte-Fıkra ve Çizgilerle Atatürk” adlı kitabında bu aktarıma yer vermiş (1955. İstanbul. C. 3. Sf: 32:

Bir gün Türk Cumhuriyeti için nasıl bir arma şekli bulmak lazım geldiğini münakaşa ediyorduk. Arkadaşlardan biri esaslı motif olarak (kurt)u tavsiye etti. Atatürk sordu:

-Ne kurdu?

-Bozkurt.

Ve uzun hikayesini anlattık. Gülümseyerek:

-Masalları bırakınız, dedi, her şeyin kaynağı insan zekasıdır. Siz bana zeka timsali arayınız.

 

atatürk bozkurt

 

Öte yandan, Ord. Prof. Dr. Fuat Köprülü’nün Türkiyat Enstitüsü’nün ambleminin nasıl olması gerektiği yönündeki sorusuna Atatürk’ün “bozkurt” simgesini içermesi gerektiği yönünde verdiği öne sürülen yanıt şu şekilde:

“Fuat Bey! Karlı Tanrı Dağları’nın önünde elinde meşale tutan bir bozkurt olsun; bu meşale genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ilminin ifadesi olsun. Ergenekon’dan çıkmamızda kılavuz olan bozkurt, Türklüğün Anadolu topraklarındaki yeni devletinin kuruluşunu ifade etsin.”

 

Devlet arması müsabakasına dönecek olursak…

 

Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye Cumhuriyeti’nin sembolü olarak kullanılacak devlet armasını tasarlamak için bazı girişimler yapıldı. Bunlardan biri 1927 yılında sonuçları duyurulan arma tasarım yarışmasıydı.

1926 yılında Milli Eğitim Bakanlığı (Maarif Vekaleti / Maârif-i Umûmiye Nezâreti) Türk Devlet Arması için resmen bir müsabaka başlattı.

5’i Güzel Sanatlar Akademisi’nden, 5’i de Bakanlıklardan toplam 11 kişilik jüri tarafından yapılacak seçimde ilk 3’e giren tasarımlara para ödülü verileceği açıklandı.

Hazırlanacak arma tasarımlarının şekil ve şartları, “Millî Arma Şartnamesi” adlı bir kitapçıkta toplanarak kamuoyunun bilgisine sunuldu.

10 maddelik “Millî Arma Müsabakası Şartnamesi”nin yarışmaya ilişkin esas kriteri “Cumhuriyet armasının şeklini oluşturacak semboller tercihen Türk tarihinden alınacak ve bu semboller heraldik bir biçimde bütün armalarda bulunan çizim esaslarına uygun olarak ve basit tarzda stilize edilecektir.” şeklindeydi (1926. İktisat Matbaası. Ankara).

Arma için açılan yarışmanın şartları arasında müsabakaya iki resimle katılınacağı, resimlerden birinin siyah çini mürekkeple tarama ve gölgeli diğerinin de aynı resmin gölgesiz çizgileri üzerine gölgesiz düz renklerle boyanmış olunacağı, muhteviyatını meydana getiren rumuzların tercihen Türk tarihinden alınması sayılmıştı.

Şartnamede seçici heyeti oluşturan üyenin beşinin Sanayi Nefise Encümeni tarafından beşinin de arma ile ilgili ilmi şubelerden Maarif Vekaleti tarafından seçileceği, oyların tasnifi neticesinde birinciye 1000, ikinciye 500, üçüncüye 300 lira ödül verileceği, ay- yıldız kalmak şartıyla arz edilen rumuzların seçimi ve tertibi konusunda özgür olunduğu belirtilmişti (Yaşar Özüçetin & Ahmet Haşim Altınışık (2012). “Maarif Vekâleti’nin 1927 Yılı ‘Türkiye Arması’ Müsabakası“. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi. Cilt: 5 Sayı: 22. Yaz 2012)

Yarışma kapsamında hazırlanan tasarımların değerlendirilmesi için Güzel Sanatlar Akademisi Mimar Kemal, Heykeltraş İhsan Yontan, Ressam Namık İsmail Yeğen ve İbrahim Çallı ile Prof. İsmail Hakkı Baltacoğlu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Kazım Özalp, Milli Savunma Bakanı Recep Peker, İçişleri Bakanı Cemil Uybadır ve Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü Aras’dan oluşan bir kurul jüri olarak görev yaptı (Mehmet Başaran (1997). “Türkler’de Armaların Kaynağı ve Türkiye’nin Arması Ne Olmalıdır?“. Tarih ve Toplum. İletişim Yayınları. Sayı: 165. Eylül 1997).

Bu seçici kurul yarışmaya gönderilen ve Milli Eğitim Bakanlığı’nda toplanan 70 projenin Türkiye Cumhuriyeti arması olamayacağı konusunda karar vermek üzere 6 Eylül 1926 ve 23 Kasım 1926 tarihlerinde değerlendirme yaptı.

Yarışmaya sunulan 70 proje arasından ressam Namık İsmail’in hazırladığı eser birinci, diğer iki eserden Muhsin Rıfat’ınkini ikinci, Lütfi Bey’in arması ise üçüncü ilan edildi.

6 Ocak (Kanun-i Sani) 1927 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yarışma sonucu “Armamızın Kabul Edilen Şekli Yeni armanın Türkiye Cumhuriyeti’ni, bütün güzelliğiyle temsil edebilmesi için daha canlı ve daha san’atkârane bir tarzda teressümü lazımdır.” ifadeleriyle duyuruldu.

 

Cumhuriyet - 6 Ocak 1927
Cumhuriyet – 6 Ocak 1927

 

Ressam Namık İsmail’in hazırladığı ortasında bozkurt başının, ay-yıldızın çelenkle çevrelendiği tasarımı şöyleydi:

 

namik-ismail-arma
Görsel: Ali Şükrü Çoruk

 

Hakem heyetinin verdiği bir aylık süre sonunda Namık İsmail’in istenilen değişiklikleri yaparak teslim ettiği, birinci seçilse ve düzenlenerek neşredilse de hiçbir zaman kullanılmayan arma görseli şu şekildeydi:

 

bozkurtlu-devlet-armasi

 

Muhsin Rıfat Bey’in bozkurt başının içinde yer alan insan-kurt karışımı büstün Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ü temsil ettiği belirtilen tasarımı şöyleydi:

 

muhsin-rifat-bey-bozkurt-arma
Görsel: Ali Şükrü Çoruk

 

İstanbul Lisesi eski müdürü Lütfi Bey tarafından hazırlanan projede ise Kâbe, bozkurt, keçi, orak-çekiç, tuğ, yelkenli, ay-yıldız gibi semboller yer alıyordu.

 

1927-lutfi-bey-arma
Görsel: Ali Şükrü Çoruk

 

Prof. Dr. Ali Şükrü Çoruk, 1927 yılındaki arma yarışmasını şöyle özetlemişti:

“Arma konusu Cumhuriyetin ilk yıllarında da gündemdedir. Devletin resmi armasını tespit için Maarif Vekaleti 1926’da yarışma açar. Yarışmaya 70 proje sunulur. Jürinin yaptığı ön eleme sonunda sayı üçe düşürülür.

Ön elemeyi geçen ressamlardan Muhsin Rıfat Beyin arma projesinde iç içe geçmiş bozkurt başı dikkat çeker. Bozkurt başının içinde yer alan insan-kurt karışımı büst devletin kurucusu olarak Atatürk’ü temsil etmektedir.

İstanbul Lisesi eski müdürü Lütfi Beyin projesinde ise, yan yana iki bayrak, üzerinde tuğ bulunan Kabe resmi, Bozkurt, at, gemi ve ayrı ayrı olmak üzere orak-çekiç bulunmaktadır.

Üçüncü proje ise Ressam Namık İsmail’e aittir ve daha sadedir. Arma, ortasında bozkurt başının bulunduğu çelenk görünümündedir.

Bu projelerin hiçbiri kabul görmez. Ancak Namık İsmail’den projesi üstünde çalışması istendiği anlaşılıyor. Sonuçta Namık İsmail’in 1927’de yaptığı aşağıdaki arma birinciliği kazanıyor. Ancak kullanıma girmiyor.”

 

 

Yorumunuzu yazınız...