YAZARLARIN ADLARININ & SOYADLARININ YAZIMINDA DOĞRU SANILAN YANLIŞLAR
Sosyal medya paylaşımlarında, bir okulun tabelasında, bir kitabın kapağında, bir derginin sayfasında, televizyon ekranında karşımıza çıkan yazar ve şairlerin isimlerinin bize sunulandan farklı olduğunu düşündünüz mü hiç? Bugünkü yazımızda isimleri yaygın olarak yanlış yazılan sanatçılarımıza değineceğiz.
Kanaatimiz:
İsimlerin hatalı yazılmasının nedenlerinin başında yazar ve şairlerin Türkçe dil kurallarına aykırı yazılmış isimlere sahip olmaları gelmektedir. Oksimoron bir ifade gibi görülebilir ama nüfus müdürlüklerinde kayda geçerken, görevlilerin bilgisizliği ya da özensizliği yüzünden türlü türlü biçimlere sokularak yanlış yazılan bu isimleri, hem kişisel tercihlere saygı göstermek hem de kimlikteki hâline sadık kalmak adına yazarların kullandığı biçimiyle yazmamız önemlidir. Aynı zamanda kimi yazarların sonradan seçip kullandıkları isimler (Cemal Süreya) de bu bağlamda değerlendirilmelidir. Bilhassa Arapça kökenli isimlerin sonundaki yumuşak ünsüzlerin sertleştirilerek (Ahmed Arif – Ahmet Arif / Halide Edip – Halide Edip) yazılması gerektiğini savunan bir kitle var. Yazar bundan rahatsızlık duyup değiştirmediyse onun kararına saygı gösterilmeli ve dil kurallarına aykırı dahi olsa kimlikte yazan biçimine sadık kalınmalıdır. Kişi adlarını değiştirme, “doğrusu budur” deme hakkımız yok. Örneğin Farsçadan dilimize geçen penbe sözcüğü Türkçedeki n-b uyuşmazlığı (göçüşme) nedeniyle pembeye dönüşmüş ve doğru yazımı “pembe” olmuştur. Kimliğinde Penbe yazan bir kişinin ismi Pembe şeklinde düzeltilmemeli, kimlikteki hâli esas alınmalıdır. |
Yanlış yazılan isimlere baktığımızda; kimi yazarların var olmayan bir soy isimle anıldığını (Oktay Rifat), kimilerinin Soyadı Kanunu nedeniyle almak zorunda olduğu soy ismini hiç kullanmadığını (Nâzım Hikmet Ran), bazılarının kendilerine yeni bir isim seçtiklerini (Cemal Süreya) ya da uydurma bir hikâyeye kurban edildiklerini (Refik Halid Karay) görüyoruz.
Arama motorları, yanlış yazımların önüne geçen ve yanlış yazılmış biçimlerini filtreleyen bir yapıya sahip. Bu nedenle araştırdığımız -Refik Halid Karay dışındaki- tüm isimlerin Google’da doğru biçimlerinin sunulduğunu ve kullanıcılara tavsiye edildiğini tespit ettik.
İsimlerinin yanlış yazıldığını tespit ettiğimiz sanatçılarımız şöyle sıralanabilir:
- Oktay Rifat (Horozcu)
- Nâzım Hikmet (Ran)
- Attilâ İlhan (Attila) (Atilla)
- Cemal Süreya (Süreyya)
- Refik Halid Karay (Halit)
- Halide Edib Adıvar (Edip)
- Reşad Ekrem Koçu (Reşat)
- Agâh Sırrı Levend (Levent)
- İsmail Habib Sevük (Habip)
- Sabahattin Eyüboğlu (Eyüpoğlu)
- Hasan Âli Yücel (Ali)
- Sâmiha Ayverdi (Semiha)
- Ahmet Muhip Dıranas (Dranas)
- Nihad Sami Banarlı (Nihat)
- İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu (İsmail)
- Ahmed Arif (Ahmet)
- Mustafa Çiftci (Çiftçi)
- Hakan Bıçakcı (Bıçakçı)
- Cinuçen Tanrıkorur (Çinuçen)
- Emrah Serbes (Serbest)
Oktay Rifat’ın soyadı Horozcu değil
Garip şiirinin usta şairi Oktay Rifat hiçbir zaman kullanmadığı ve hiçbir resmî belgede yer almayan uydurma bir soyadıyla anılmıştır. Tam adı Ali Oktay soyadı ise Rifat olmasına rağmen kaynağı anlaşılmayan bir biçimde “Horozcu” kendisine isnat edilir, Rifat ise ikinci isim olarak yakıştırılmıştır. Oktay Rifat, “Horozcu”yu kendisi kullanmadığı halde hatta ailesinin lakabı olduğuna dair deliller de olmamasına rağmen hayali bir soyadıyla anılan tek kişidir. Ali Oktay Rifat, Soyadı Kanunu’nun (21 Haziran 1934) kabul edilmesiyle beraber 1932 yılında vefat eden Türk Dili Tetkik Cemiyetinin (bugünkü adıyla TDK) ilk başkanı olan babası Sâmih Rifat’ın adını soyadı olarak almayı uygun bulmuştur. Kendisine ait bütün resmî kayıtlarda da bu ismin geçtiğini görüyoruz (Oktay Rifat’ın soyadının Horozcu olmadığına değindiğimiz yazımıza göz atabilirsiniz).
Nâzım Hikmet “Ran” soyadını kullanmaktan kaçındı
Sadece resmî belgelerde geçen “Ran” soyadını kullanmadığı, imzasını Nâzım Hikmet şeklinde attığı, eserlerinde deRan’ı kullanmadığı bilinen Nâzım Hikmet’in nüfus belgelerinde adı “Mehmet Nâzım Ran”dır.
Metin Celal, Cumhuriyet’teki “Nâzım Hikmet’in Ran’ı” başlıklı 21 Ocak 2015 tarihli yazısında Nâzım Hikmet’in Ran soyadını kullanmadığı hususunu şöyle ele almıştı:
“Nâzım Hikmet “Ran” soyadını 31 Ocak 1935’te Piraye Hanım’la evlenirken Soyadı Kanunu’na uymak için zorunluluktan almış ve hiç kullanmamış. Nüfus ve Vatandaşlık Genel Müdürlüğü’ne göre adı “Mehmet Nâzım Ran”. Yurtdışına kaçtıktan sonra 1954’te bir kimlik edinmesi gerektiğinde Polonya’da “Borzecki” soyadını alıyor. Ama o hep “Nâzım Hikmet” adını kullanmış. Melih Güneş’e göre eserlerinde soyadını kullanmadığı gibi resmî belgelerde, imzaladığı sözleşmelerde bile adı “Nâzım Hikmet” olarak geçiyor. Evlilik ve ölüm belgelerinde de soyadı yer almıyormuş. Hiçbir yerde “Nâzım Hikmet Ran” adını kullanmamış. Soyadını “Ran” diye “Nâzım Hikmet”e ekleyen vatandaşlıktan atılma kararını imzalayan Cumhurbaşkanı Celâl Bayar ve Başbakan Adnan Menderes yönetimindeki dönemin bakanlar kurulu (bkz. Resmî Gazete, 15.08.1951). Bu yakıştırma genel kabul görmüş olmalı. Şair kendisinin “Nâzım Hikmet” olarak anılmasını istiyor ki eserlerinde bu adı kullanıyor. Şairin arzusunu dikkate almayıp “biz nüfus kağıdındaki adını kullanırız” diyorsanız da “Mehmet Nâzım Ran” diye yazmanız gerek.”
Konuyla ilgili, Nâzım Hikmet’in Ran soyadını “nar” sözcüğünün tersi olduğu için seçtiği iddiasını ele aldığımız yazımızı inceleyebilirsiniz.
Attilâ İlhan’ın adı Atilla ya da Atila değil
Ünlü şâir, romancı, düşünür, deneme yazarı, gazeteci, senarist ve eleştirmen “Attilâ Hamdi İlhan“ın (1925-2005) ismi çoğu kişi tarafından Atila İlhan, Attilla İlhan ya da Atilla İlhan şeklinde yanlış yazılmaktadır. Birkaç farklı varyasyonu dillerde dolaşan şairin isminin doğru yazılışı (çift t, tek l ve ince a ile) “Attilâ İlhan” şeklindedir.
Attilâ İlhan’ın yaşamı boyunca sıkıntısını çektiği adının yanlış yazılması ve telaffuz edilmesi sorunu, vefatından sonra da peşini bırakmamış. Ünlü edebiyatçımızın Aşiyan Mezarlığı’ndaki kabrinin mezar taşına ismi tek t ile Atilla İlhan şeklinde yazılmış. Attilâ İlhan’ın cenaze töreninden bir gün sonra mezar taşının kabrine yerleştirildiğini belirten kız kardeşi ve Sadri Alışık’ın eşi olan Çolpan İlhan “Oysa biz ismin yazılışını da yollamıştık. Tashih yapıldı. Ağabeyim iki ‘t’ye çok dikkat ederdi. Bu hafta sonu yenisini koyduracağız” demişti.
Attilâ İlhan’ın ismiyle ilgili daha ayrıntılı bir yazımız mevcut.
Cemal Süreya daha önce “Süreyya” olarak kullandığı soyadındaki “y” harfini bir iddia sonucu kaybetmiştir
İkinci Yeni şiirinin öncü şairlerinden kimliğindeki adıyla Cemalettin Seber, bilinen adıyla Cemal Süreya da soyadı sıklıkla yanlış yazılan ünlülerimizden. Çift y ile yanlış olarak yazılmasına rağmen şairin soyadı girdiği bir iddiayı kaybetmesi neticesinde “Süreya” olarak kalmıştır.
Cemalettin adını Cemal şeklinde kısaltan, Süreyya soyadını kullanmaya başlayan, Seber soyadını zamanla bırakan Cemal Süreya’nın ilk şiirlerinde adının Cemal Süreyya şeklinde geçtiği bilinmektedir. İkinci Yeni akımının bir diğer önemli temsilcisi olan Ülkü Tamer, arkadaşı Cemal Süreya’nın soyadındaki ikinci “y” harfini bir iddia sonucu kaybettiğini aktarmıştı.
“O zaman çok güvenirdim belleğime. Telefon numaralarını falan kaydetmezdim. Belki de kaydetmediğim için kalırdı. Ona dedim ki, eğer bu böyleyse, ismimden bir harf atarım dedim. Kaybedince, ismimde harf aradım, iki tane olandan birini atmak daha uygun geldi.”
Soyadından ikinci “y” harfini atmasının sebebi Cemal Süreya’nın anlatımına göre, arkadaşıyla bir telefon numarası üzerine girdiği iddiayı kaybetmesidir. Söz konusu telefon numarası da (güvercin kanadından kısaltılarak elde edilmiş bir sözcük olan) Üvercinka olarak hitap ettiği kişinin telefon numarasıdır.
Cemal Süreya, 1956 yılında kaleme aldığı “Elma” şiirinde, soy ismindeki “y” harflerinden birini attığını ilân etmiştir. Elma adlı şiirini “adımın bir harfini atıyorum” mısraıyla tamamlar şair.
Elma şiiri şu şekildedir:
Şimdi sen çırılçıplak elma yiyorsun
Elma da elma ha allahlık
Bir yarısı kırmızı bir yarısı yine kırmızı
Kuşlar uçuyor üstünde
Gökyüzü var üstünde
Hatırlanacak olursa tam üç gün önce soyunmuştun
Bir duvarın üstünde
Bir yandan elma yiyorsun kırmızı
Bir yandan sevgilerini sebil ediyorsun sıcak
İstanbul’da bir duvar
Ben de çıplağım ama elma yemiyorum
Benim öyle elmalara karnım tok
Ben öyle elmaları çok gördüm ohooo
Kuşlar uçuyor üstümde bunlar senin elmanın kuşları
Gökyüzü var üstümde bu senin elmandaki gökyüzü
Hatırlanacak olursa seninle beraber soyunmuştum
Bir kilisenin üstünde
Bir yandan çan çalıyorum büyük yaşamaklara
Bir yandan yoldan insanlar geçiyor çoğul olarak
Duvarda bir kilise
İstanbul’da bir duvar duvarda bir kilise
Sen çırılçıplak elma yiyorsun
Denizin ortasına kadar elma yiyorsun
Yüreğimin ortasına kadar elma yiyorsun
Bir yanda esaslı kederler içinde gençliğimiz
Bir yanda Sirkeci’nin tren dolu kadınları
Adettir sadece ağızlarını öptürürler
Ayaküstü işlerini görmek yerine
Adımın bir harfini atıyorum
Cemal Süreya’nın soyadındaki ikinci “y” harfini Sezai Karakoç’la Muazzez Akkaya üzerine girdiği iddiayı kaybetmesi nedeniyle attığı, Cemal Süreyya yerine Cemal Süreya şeklinde ad soyadını kullanmaya başladığı iddiasının doğru olmadığını daha önce aktarmıştık.
Refik Halid Karay’ın ikinci ismi “Halit” şeklinde yazılmaz
Keskin zekâsı, temiz Türkçesi, ince ve mizahi anlatımıyla Türk edebiyatının en güçlü isimlerinden biri olan Refik Halid Karay da ismi yanlış yazılan yazarlarımızdan biri. Refik Halid Karay’ın çıkardığı uzun soluklu mizah dergisi Aydede’nin nüshaları incelendiğinde isminin Refik Halid Karay olarak yazıldığını görmek mümkündür.
Telifi İnkılap Kitabevi’nde olan yazarın eserlerinde isminin “Halid” biçiminde yazımına özen gösterildiği görülmektedir.
Bununla beraber Refik Halid, soy ismiyle uydurma bir hikâyenin kurbanı olmuştur. Sosyal medyada sıkça gördüğümüz iddia şöyle: “Mustafa Kemal, Refik Halit Karay ile anlaşamazdı. Refik Bey de Mustafa Kemal’i sevmezdi. Hep kendisine muhalifti. Soy adı kanununa müteakip Gazi Paşa, Refik Bey’e “Karay” soy adını vermiş ve kendisine; ‘hayatın boyunca bana hep ters gittin, sana soyadını da tersten veriyorum’ demiştir.”
Fakat durum pek de sosyal medyada aktarılanlar gibi değil. Edebiyat tarihi kitaplarında Refik Halid Karay’a dair verilen bilgilere baktığımızda Karay’ın soyadını mensubu olduğu aileden aldığını görüyoruz. Aile Karakayışoğulları diye bilindiğinden Refik Halid de bir süre Karakayış soyadını kullanmış, daha sonra bunu Karay’a çevirmiştir. Bolu Mudurnu’dan İstanbul’a göçen Кarakayış ailesindendir.
Hasan Âli Yücel’in Âli’si
Uzun yıllar yürüttüğü Millî Eğitim Bakanlığı görevinde dünya klasiklerinin Türkçeye kazandırılmasını sağlayan Hasan Âli Yücel de bilhassa yanlışlığı telaffuzunda açığa çıkan bir isme sahip. İsmi uzun a ile “yüce” anlamına gelen “Âli” şeklinde olan Hasan Âli Yücel’in resmî belgelerde bu yazıma özen gösterdiği biliniyor.
Halide Edib Adıvar “Edip” değil
Halide Edib ikinci ismini “Edib” şeklinde kullanmayı tercih etmiş ve benzeşmesine müsaade etmemiş yazarlarımızdan biri. Yayınevleri özenli davranmış ve yazarın ismini kullandığı biçimde eserlere yansıtmışlardır.
Aynı şekilde Reşad Ekrem Koçu, Agâh Sırrı Levend, İsmail Habib Sevük’ün de isimlerinde benzer biçimde bir benzeşmenin olmadığı görülüyor. Düzeltilmeden yazılmasına özen gösterilmelidir.
Sabahattin Eyüboğlu – Bedri Rahmi Eyüboğlu kardeşlerin soyadı “Eyüpoğlu” değil
Yazar, çevirmen ve akademisyen Sabahattin Eyüboğlu ve kardeşi ressam, yazar ve şair Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun da soyadlarının “Eyüpoğlu” şeklinde sıklıkla yanlış yazıldığını görüyoruz.
Sâmiha Ayverdi’nin adı Semiha ya da Samiha değil
Halis Türkçesiyle edebiyatımızda müstesna bir yere sahip olan İbrahim Efendi Konağı’nın yazarı Sâmiha Ayverdi de isminin azizliğine uğrayan edebiyatçılarımızdan biri. Türk Dil Kurumu Yayınları’nın dahi ismini Semiha olarak yazıldığını tespit ettiğimiz yazarın isminin doğru yazımı “Sâmiha”dır. Uzun söylenmesi önemlidir.
Ahmet Muhip Dıranas’ın soyadı “Dranas” değil
Turgut Uyar’ın “şiirimizde mutlu bir rastlantı” dediği, heceyle kaleme aldığı “Olvido”, “Fahriye Abla”, “Kar” şiirlerinin şairi Ahmet Muhip Dıranas da soyadı yaygın olarak yanlış yazılan isimlerden. Şairin ölüm yıl dönümünde yeğeni ile yapılan röportajda soyadının hikâyesini de öğreniyoruz. “Dıranas soy ismi nereden geliyor?” sorusuna Dıranas’ın yeğeni Aydın Aksu şöyle cevap vermiştir:
“Dedem, yani dayımın babası Sinoplu. Sinop’un Ayancık beldesinin Salı köyünden… Muhteşem bir yer. Bunların asıl soyadı Öküzoğulları imiş. Meğerse Oğuz Türklerinin o tarafa giden kolu Öküzoğulları boyu; bayraklarında da öküz kafası var. Sonra gel zaman git zaman, dedem bakmış artık biraz tuhaf duruyor, ‘Öküzoğlu Ahmet Öküz’ denince… Lakap olarak da kullanılıyormuş o zamanlar hatta. Neyse, soyadı salınırken, orada Dıranas Dağları vardır ya, o dağlardan esinlenmiş ve soyadı Dıranas olarak değiştirmiş.”
Şairin soyadının kaynağı olan Sinop’taki dağların bugün “Dranaz” şeklinde yazıldığını görüyoruz.
Nihad Sâmi Banarlı’nın adı Nihat şeklinde yazılmamıştır
Türkçe aşığı, edebiyat tarihçisi, yazar Nihad Sâmi Banarlı’nın ismi de kimliğinde yazan biçimiyle değil de ismin yaygın kullanımının etkisiyle yanlış olarak yazılan isimlerin başında gelir. Hatta Millî Eğitim Bakanlığı bu yazılışa dikkat etmeksizin Tekirdağ’daki bir okula “Nihat Sami Banarlı Ortaokulu” demeyi tercih etmiştir. Kitapları Kubbealtı Neşriyat’tan çıkan yazarın isminin Nihad Sâmi Banarlı şeklinde yazımına dikkat edildiğini görüyoruz.
Prof. Dr. Şeyma Güngör’ün “Nihad Sâmi Banarlı” hakkındaki makalesinde ismi ve soyadıyla ilgili ayrıntılı bilgilere erişmek mümkün (2006. Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi. Cilt 4. Sayı 8. Sf: 507-547). İlk nüfus kâğıdındaki ismi Mustafa Nihat’tır. 1934 yılına kadar “Nihad Sâmi” adını kullanan yazar, 21 Haziran 1934’te çıkan soyadı kanunu gereğince “Somyarkın” (bir yazısında Yarkın) kelimesini soyadı olarak seçer. Fakat anne ve babasının Tekirdağ’ın Banarlı kasabasına defnedilmesinden sonra “Banarlı”yı tercih eder.
Ahmed Arif’in ismi “Ahmet” biçiminde değil
Toplumcu gerçekçi şiirimizin ustalarından Ahmed Arif kişi adı yanlış yazılan şairlerimizin başında geliyor.
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu’nun ismi “İsmail” değil
Eğitimci, yazar, pedagoji profesörü İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu da ismini düzeltip yazanların yanlış aktarımının kurbanı isimlerden biri.
Öykücü Mustafa Çiftci’nin soyadındaki ek benzeşmemiştir, “Çiftçi” değil
Gönül Dağı dizisiyle daha fazla tanınır hâle gelen, günümüz öykücülüğünün önemli isimlerinden Mustafa Çiftci de soyadının Türkçe kurallara uymamasının sonuçlarını yaşayan isimlerden. Bilindiği üzere Türkçede sert ünsüzle biten bir sözcüğe yumuşak ünsüzle (b, c, d, g) başlayan ek getiriliyorsa, ekin başındaki yumuşak ünsüz, kelime sonundaki sert ünsüzün etkisiyle sertleşerek “p, ç, t, k” harflerine dönüşür. Fakat ailesinin nüfus memurunun azizliğine uğradığını düşündüğümüz Mustafa Çiftci’nin soyadının bu kurala aykırı yazıldığını görüyoruz. Vikipedi ve Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü gibi birçok kaynakta da “Çiftçi” şeklinde yer almıştır.
Yazar Hakan Bıçakcı’nın soyadı “Bıçakçı” değil
Roman ve öykü yazarı Hakan Bıçakcı da Mustafa Çiftci ile aynı kaderi paylaşıyor. Yazarın soy isminin birçok yerde yanlış yazıldığını görüyoruz.
Cinuçen Tanrıkorur’un adı “Çinuçen” değil
Son dönemin önemli musikişinasları arasında sayılan ud virtüözü, besteci, ses sanatçısı, musiki hocası ve yazar Cinuçen Tanrıkorur da dilimizde çok rastlanmayan isminin sürekli yanlış yazılması sorununu yaşamıştır. Çinuçen şeklinde yanlış yazılan Cinuçen kelimesi babasının isminin Kazan Türkçesi’nde “muzaffer, galip” anlamındaki karşılığıdır.
Emrah Serbes’in sonunda “t” yok
Fenomen dizi Behzat Ç.’nin senaristlerinden öykü ve roman yazarı Emrah Serbes de soyadının “Serbes” olmasına rağmen Türkçedeki doğru yazımıyla “Serbest” biçimiyle anıldı hep. Fakat yazarın yaşadığı bir hadiseden sonra sarf ettiği bir cümleyle tüm Türkiye soy isminin doğru yazımını öğrendi.
Emrah Serbes, 22 Eylül 2017’de gerçekleşen ve aynı aileden 3 kişinin hayatını kaybettiği trafik kazası sonrasında kazanın sorumlusunun kendisinin olduğunu belirten bir itiraf mektubu yazarak savcılığa teslim olmuştu. Serbes, tutuklanmasının ardından cezaevi aracına bindirildiği sırada, “Yakınlarından özür dilerim. Hiçbir şey bir genç kızın hayatı etmez. Yere batsın Emrah Serbes. Emrah Serbes, sonunda T yok. Bundan sonra benim sonumda hiçbir şey yok. Ömür boyu bu vicdan azabıyla yaşayacağım. Keşke ben ölseydim o kazada. Çok özür dilerim herkesten” demişti.
“Cahit” isminin zaman zaman “Cavit” şeklinde yazıldığı görülüyor
Cahit ismini taşıyan (Cahit Sıkkı Tarancı, Cahit Zarifoğlu, Cahit Külebi ve Cahit Arf gibi) yazar, bilim insanı ve sanatçılarımızın sosyal medya kullanıcılarının azizliğine uğrayarak isimlerinin “Cavit” olarak yanlış yazıldığını görmek mümkün.
Adı ve Soyadı Yanlış Yazılan Bazı Ünlü İsimler
Sertab Erener’in ismi “Sertap”, Birsen Tezer’in ismi “Birsel”, Ogün Sanlısoy’un soyadının “Şanlısoy”, Çağla Şıkel’in soyadının “Şikel” ve Rüştü Reçber’in soyadının “Rençber” şeklinde yaygın şekilde yanlış yazıldığı görülebiliyor.