Tarikatlar Ve Cemaatler, Haçlıların Anadolu’da Kurdukları İleri Karakollardır” Sözünün Fevzi Çakmak’a Ait Olduğu İddiası Doğru Değil

Yanlış İddia

 

Mareşal Mustafa Fevzi Çakmak’a (12 Ocak 1876 – 10 Nisan 1950) sahipliği atfedilenTarikatlar ve cemaatler, Haçlıların Anadolu’da kurdukları ileri karakollardır.” sözünü ele alacağız…

 

Bahsi geçen sözü Fevzi Çakmak’a izafe eden paylaşımları şöyle örnekleyebiliriz:

 

fevzi-cakmak-tarikatlar-cemaatler

 

fevzi-cakmak-tarikatlar-cemaatler

Levent Üzümcü (@LeventUzumcu): “Fevzi Çakmak neyin ne olduğunu net bir şekilde söylemiş. milli eğitim şeysi de…”

 


 

 

Atatürk döneminin Genelkurmay Başkanı ve dindar bir asker olarak bilinen Mareşal Fevzi Çakmak’ın “Tarikatlar ve cemaatler, Haçlıların Anadolu’da kurdukları ileri karakollardır.” sözünü kullandığına dair bir bilgi ya da belge bulunmuyor.

2019 yılı öncesinde arama motorlarında ya da Twitter‘da bir izine rastlanamayan sözün bir anda herhangi bir belge ya da kaynak aktarımı olmaksızın, vefatının yıllar sonrasında Fevzi Çakmak’a atfedilerek bir anda dolaşıma girdiği anlaşılıyor. 

Kendisinin de ehl-i tarik olduğu ve Nakşibendî-Hâlidî şeyhi Küçük Hüseyin Efendi‘ye tabi olduğu (açık ve net bir kanıtla delillendirilmeksizin) ileri sürülen, babası ve dedesi bir tarikat müntesibi olan Fevzi Çakmak’ın tarikatlar ve cemaatler aleyhinde bu yönde bir söz kullanmış olması muhtemel görülmüyor.

 

fevzi cakmak

 

1881-1886 yılları arasında Sadık Hoca’nın Rumeli Kavağı’ndaki mektebinde iki yıl okuduğu ve Sarıyer’deki Tedrisiye-i Hayriye Mektebi’ne devam ettiği, ilk din eğitimini dedesi Hacı Bekir Efendi’den aldığı biliniyor.

Dinine bağlı bir komutan olarak tanınan Çakmak’ın cenazesi, devlet mezarlığı yerine Eyüp Mezarlığı’ndaki aile kabristanında toprağa verilmişti. Büyük bir kalabalığın katıldığı cenaze töreni ulusal yas ilan edilmediği gerekçesiyle büyük bir gösteriye dönüşmüştü (Daha önce, Fevzi Çakmak’ın ailesinin isteğiyle vefatının ardından Nakşibendi Şeyhi Küçük Hüseyin Efendi’nin Eyüp Sultan’daki kabrinin yanına defnedildiği iddiasını ele almıştık. Fevzi Çakmak’ın vefat ettikten sonra eşinin Caddebostan’daki malikânelerini Yahudilere verdiği, sonrasında bahse konu malikânenin sinagog yapıldığı, Caddebostan’daki Bet-El Sinagogu’nun Fevzi Çakmak’ın köşkü olduğu iddiasının doğru olmadığına da değinmiştik).

 

fevzi cakmak vefat etti
Ulus Gazetesi – 11 Nisan 1950
Görsel: Cengiz Özakıncı

 

Mutasavvıf bir aileden gelen ve mütedeyyin bir yapıya sahip olduğu bilinen Mareşal Fevzi Çakmak’ın Nakşibendi Şeyhi Küçük Hüseyin Efendi’ye intisaplı olduğu ileri sürülmüştü.

Örneğin, Soner Yalçın ve Celal Eren Çelik bu iddiayı şöyle aktarmıştı:

“Sadece Mareşal Fevzi Çakmak’ın mezarı, ailesinin isteği üzerine Eyüp Sultan’da Nakşibendi şeyhi Küçük Hüseyin Efendi’nin mezarının yanında kaldı.”

“Hatta Milli Mücadele’ye O’nun elini öperek katılmıştı… Ama daha sonra HALİDİYE KOLU’nun yükselen değeri olan Küçük Hüseyin Efendi’ye intisap etmişti…Hatta öyle ki vasiyeti üzerine Küçük Hüseyin Efendi’nin kabrinin yanına defnedilmişti…”

 

Torunlarından A. Fevzi Çakmak, dedesi hakkında Nakşi müridi olduğu yönündeki iddia hakkında şu açıklamayı yapmıştı:

“İlk Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmiş, TBMM’ce Mareşallik rütbesi verilmiş, Cumhuriyet’in kurulmasından vefatına kadar sürekli Atatürk’ün yanında yer almış ve Türk Ordusu’nun 22 yıl Genelkurmay Başkanlığı’nı yapmış bir kişinin tarikat üyesi olması mümkün müdür?

 

Mareşal Fevzi Çakmak çok iyi bir asker, büyük bir vatansever olduğu kadar dini bütün bir müslümandı. İlk din eğitimini eski Tophane müftülerinden olan Dedesi Hacı Bekir Efendi’den almıştı.”

 

İlber Ortaylı Mareşal Çakmak’ın dindarlığı hakkında şu yorumda bulunmuştu:

“Birtakım çevreler oldukça saldırgan bir ifadeyle mürteci yakıştırması yaptı. Alakası yok. Çünkü onun döneminde tarikatlarla epey mücadele edildi. Ordudaki terfilerde son derece objektif hareket etti. Diğer bir özelliği ise dindar olarak bilinmesi. Namaz kılan, oruç tutan, Kuran okuyan bir zat olarak bilinir.”

 

Nilüfer Hatemi, Mareşal Fevzi Çakmak ve Günlükleri adlı çalışmasında dedesi Hacı Bekir Efendi’nin ve babası Ali Sırrı Bey’in Kadiriye Tarikatı ile bağının mevcudiyetini vurgularken, Fevzi Çakmak’ın tarikatla bağının bulunduğuna dair bir emare olmadığını şöyle aktarmıştı (2002. 1. Cilt. YKY. İstanbul. 1. Baskı. Sf: 50):

“Bilgi almak için danıştığım Tophane’deki Kadiriye Dergahı’nın başkanı M. Misbah Erkmenkul hem Bekir Efendi’nin, hem de Ali Sırrı Bey’in tarikatın saygı duyulan iki üyesi olarak sık sık anıldığını ama Fevzi Çakmak için böyle herhangi bir bilgi bulunmadığını belirtmişlerdir.”

 

Fevzi Çakmak’ın gün gün tüm görüşmelerinin kaydedildiği günlüklerini inceleyen adı geçen çalışmada Mareşal’in tarikat ve cemaat temsilcileriyle görüşmelerine dair notlara rastlamak mümkün:

“28 Teşrinievvel 1329 [ 10 Kasım 1913] (Pazartesi) Ankara. Güneş. Kurban Bayramı olduğundan hükümette resm-i tebrikat icra ve badehu dairede dahi mukabele olundu. Belediyeye ve müftüye ve Hoca Atıf Efendi’ye ve Mevlevi Şeyhi’ne ve Hacı Bayram Şeyhi’ne iade-i ziyaret olundu.”

“27 Teşrinisani 1335 [27 Kasım 1919J (Perşembe) Sivas. Güneş. Ahali ile temasa geldik. Şeyh Recep ile görüştük. İntihabatta müdahale-i fiiliye yoktur, nü­füz-i manevi vardır.”

“20 Temmuz 1336 [20 Temmuz 1920] (Salı) Ankara. Güneş. 19/20 Temmuz, Emir Faysal tarafından gelen Şeyh Abdülkadir Muzaffer ile İttihad-ı İslam’a dair görüştüm.”

“13 Kanunuevvel 1335 [13 Aralık 1919] (Cumartesi) Erzurum. Hafif kar. Hocalarla görüştük. Bolşevikler galiptir. Kolçak ve Yudeniç bozulduğu gibi Denikin de mağlup olmuştur”

 

fevzi cakmak

 

Mezkûr sözü yanlış biçimde Mareşal Fevzi Çakmak’a izafe eden yazarlardan tespit edebildiklerimiz şu şekilde:

 

Yorumunuzu yazınız...