Koronavirüsün DNA’sının Değiştirildiği İddiası Doğru Değil
Koronavirüsün (SARS-COV-2) laboratuvarda biyolojik silah olarak tasarlandığı, virüsün DNA’sıyla oynandığı iddiası aslında köklü bir hata içeriyor. DNA’ya sahip olmayan koronavirüsler RNA virüsleridir.
Koronavirüs salgınının (Covid-19) biyoterör sonucu oluşturulduğu komplo teorisini destek mahiyetinde çeşitli iddiaların öne sürüldüğü malumunuz. Anadolu Ajansı (AA) da bu yöndeki iddialara can suyu verir nitelikte absürt bir söyleşi gerçekleştirerek ülke gündeminde yer bulmasını sağlamış.
ABD’nin New Jersey eyaletinde yaşayan, dahiliye ve fonksiyonel tıp alanında uzman olduğu belirtilen Vedat Obuz, kendisi ile yapılan söyleşide koronavirüsün laboratuvarda üretildiğine inandığını belirterek, “DNA’sıyla oynandığından şüpheleniyorum” söyleminde bulunmuş.
“Laboratuvarda üretilip koronavirüsün DNA’sıyla oynandı” manşetiyle servis edilen söyleşiden koronavirüsün laboratuvarda silah olarak üretildiği ve DNA’sıyla oynandığı iddialarını içeren bölümler şöyle:
“Ben bir araştırmacı ve bu işin kimyasını, immünobiyolojisini bilen biri olarak bu virüsün hayvanlardan bize atlamış bir virüs olduğunu düşünmüyorum, ‘hayvanlardan atlatıldı’ diyorum. Hatta bunun DNA’sıyla oynandı diye şüphe ediyorum. Çünkü son 10 senede ‘CRISPR gene’ diye makaslama tekniği çıktı DNA’ları kesip aralara bir şeyler koymak için. Hatta bu genin, bu enzimdir, yaptığı işin ciddiyetini bilenler buna ‘God’s gene’, yani ‘Tanrı geni’ dediler, insanlara DNA ile oynama gücü verdiği için. Bu genle oynama tekniğinden dolayı bunun kurcalandığını düşünüyorum.”
“Laboratuvarda bunun hastalık yapma kabiliyeti değiştirilmiş, ellerinde olmayan bir sebeple kontrolden çıkmıştır diye düşünüyorum. Yani bunu silah olarak hazırlarlarken kaçtı.”
“O virüslerle şu anda hastalığı yapan yeni tip koronavirüs DNA’sının belli bölgelerinde yüzde 89 ila yüzde 100 eşleşme var.”
Koronavirüsün DNA’sı Yok!
Koronavirüsün (SARS-COV-2) DNA’sıyla oynandığı iddiasının başlıca sorunu virüslerin bir DNA’ya sahip olmaması. Koronavirüsler insanları ve çok çeşitli hayvan türlerini enfekte edebilen RNA virüsleridir. Koronavirüsler DNA’ya değil pozitif polariteli tek iplikli RNA’ya sahiptirler.
RNA virüsleri, genetik materyali RNA olan virüslere verilen addır. RNA virüslerinin daha basit bir yapıya sahip olması nedeniyle daha hızlı mutasyon geçirdikleri bilinmektedir. SARS-COV-2’nin yanı sıra RNA virüslerine örnek olarak ebola virüsü, SARS, nezle, grip, hepatit C, batı nil virüsü, çocuk felci ve kızamık verilebilir. DNA virüsleri ise genetik madde olarak DNA bulunduran ve replikasyon için DNA’ya bağımlı DNA polimeraz enzimine gereksinim duyan virüslerdir.
Dr. Özlem Ak’ın Bilim ve Teknik Dergisi Mart 2020 sayısı için hazırladığı “Soğuk Algınlığından Ölümcül Salgına! Küresel Kâbus” başlıklı yazısında koronavirüslerin RNA yapısı şu şekilde aktarılmıştı:
“Coronavirüsler zarflı ve tek iplikli RNA virüsleridir, yani genetik materyalleri bir RNA ipliğinden oluşur ve her viral partikül bir protein zarfına sarılıdır. Bütün virüsler konakçılarını enfekte ederken temelde aynı yolu izler. Bir hücreyi istila eden virüs, o hücrenin bazı bileşenlerini kullanarak kendisini kopyalar, daha sonra da kopyaları diğer hücreleri enfekte eder. Ancak RNA virüslerinin farklı bir özelliği vardır. Bu virüsler, RNA replikasyonu sürecinde, tipik olarak hücrelerin DNA kopyalarken kullandığı hata düzeltme mekanizmalarına sahip olmadıkları için replikasyon sırasında ortaya çıkan hataları düzeltemezler. Bununla birlikte, coronavirüsler RNA virüsleri içerisinde 30.000 bazla en uzun genoma sahip virüs grubudur. Replikasyon sırasında hata düzeltme yeteneğinden mahrum olan bu patojenlerin kopyaladıkları baz miktarı arttıkça hata yapma olasılıkları da artıyor. Dolayısıyla her hata beraberinde yeni bir mutasyonu getiriyor. Bu mutasyonların bazıları da virüse yeni hücre tiplerini, hatta yeni türleri enfekte etme yeteneği gibi yeni özellikler sağlayabiliyor. Bir coronavirüs dört yapısal proteinden oluşur: nükleokapsid, zarf, zar ve çubuksu çıkıntılar (dikenler). Bu çıkıntılara Latincede taç anlamına gelen “corona” adı verildiğinden bu virüslere coronavirus (taçlı virüs) denir. Nükleokapsid, zarf ve zar proteinleri tarafından oluşturulan küreye benzer bir yapının içinde, genetik materyali bulundurur. Dikensi çıkıntılar ise virüsün enfekte edebileceği hücreleri belirler ve hücrelerdeki almaçlara bağlanır.”
DNA (Deoksiribonükleik Asit) ve RNA’nın (Ribonükleik Asit) ne olduğunu da -biyoloji derslerinden hatırlamakta zorlananlar için- bu noktada kısaca aktaralım:
- DNA, temel olarak herhangi bir canlının ya da virüsün canlılık için gerekli olan genetik bilgileri taşıyan nükleik asit molekülüdür.
- RNA hücrelerin çekirdeği ve sitoplazmasında bulunan, DNA’nın aksine RNA tek zincirli, DNA’da bulunan genetik kodun belirli kompleks işlemlerden geçerek proteine dönüştürülüp canlı metabolizmasında kullanılması için gerekli bir cins nükleik asit molekülüdür.
Metindeki diğer hatalı hususlara odaklanacak olursak;
- Röportajda “CRISPR gene” atfı kullanılsa da doğru tabir “gene editing” olmalıydı. CRISPR-Cas9 genetikçilerin ve tıp araştırmacılarının, genomun çeşitli kısımlarına ekleme, çıkarma ya da DNA dizilimininde değişim yapmalarına olanak tanıyan bir teknolojidir. CRISPR Cas-9 yöntemi temel olarak DNA üzerinde uygulansa da CRISPR sisteminin optimize edilmiş kılavuzlarının koronavirüs RNA’sı da dahil olmak üzere RNA’yı hedefleyebileceğine yönelik çalışmalar bulunmaktadır. Ancak en nihayetinde koronavirüslerin RNA virüsü olmasından hareketle Vedat Obuz’un CRISPR yöntemi ile DNA’da (gen diziliminde) değişiklik yapılarak koronavirüsün laboratuvarda oluşturulduğu iddiası da boşa düşüyor.
- Söyleşiyi gerçekleştiren muhabirin yeni tip koronavirüsü “Kovid-19” olarak nitelemesi de ayrı bir hata. Covid-19 salgını tanımlamakta iken salgına yol açan virüs SARS-COV-2 şeklinde nitelenmektedir.