Kamuoyunun dikkatini cezbeden bir konuya dair yanlışı aktardığımız içerik hakkında erişim engeli kararının alınması alışık olduğumuz bir durum değil. Ancak, incelemelerimize dair erişim engeli kararlarının sıklığının son aylarda önemli ölçüde artmaya başladığı görülüyor.

Hatta geçtiğimiz günlerde, basına ve sosyal medyaya yansıyan bir haberin / iddianın gerçek dışı olduğunu aktardığımız yazıların son dönemde sıklıkla içerik kaldırma kararlarıyla karşılaştığından dem vurduğumuz bir paylaşımda da bulunmuştuk.

Bu hususu biraz açmanın yerinde olacağını düşündük.

Hakkında mahkemelerce erişim engeli kararı verilen içerikler genellikle “gerçek kişi” odaklı iddialarla ilgili.

Son karşılaştığımız örnek, Kocaeli 3. Sulh Ceza Hakimliği tarafından verilen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun yeğeninin düğünüyle ilgili içeriklere erişim engelleme kararı oldu.

Bahse konu mahkeme kararının “unutulma hakkı” odaklı olması gerekirken “yalan haber” şekline büründürüldüğü kanaatindeyiz. 35 URL hakkında içerik kaldırma hükmüne yer veren kararda “haber içerikleri gerçeği yansıtmamakta olup ‘yalan haber’ niteliğindedir” ve “içerik ve ilgili şahıs hususları bakımından haberlerin kamu yararını karşılamadığının izahtan vareste olduğu” gibi tam olarak gerçeği yansıtmayan yorumlarda bulunulduğu görülüyor. Evlendiği eşinden boşanan bir kişinin eski eşi ile ilgili içerikler hakkında unutulma hakkı kapsamında başvuruda bulunmasına saygı duyulabilir. Ancak, bu evlilik hakkında paylaşılan yanlış iddianın doğrusunun aktarıldığı bir inceleme hakkında “yalan haber” vurgusuyla kişilik haklarını ihlal eder nitelik taşıdığı hükmüyle içerik kaldırma kararı verilmesinin hakkaniyetli olmadığı aşikâr.

Malumatfurus.org’da metodoloji ve tercih gereği sadece yanlış iddialara odaklanıyoruz. Yani yayımlanan içerikler yanlışlama odaklı. Öncelikle iddiayı örnekleyip sonra neden yanlış olduğunu metodoloji çerçevesinde detaylandırıyoruz. Hâliyle içeriğin bizzat yanlış bilgi sunduğunu belirtmek abesle iştigal. İlgili kararda yer verilen diğer bağlantı adresleri de gözetildiğinde, diğer doğrulama girişimlerinin içerikleri hakkında da aynı kararın verildiği görülüyor. Bu durum da, talepte bulunanın dilekçesinin ekinde sunduğu bağlantı adreslerindeki içeriklerin tek tek kontrol edilip vaka bazlı tekil değerlendirme yapılmadan lalettayin karar verildiği hissi oluşturuyor.

Karşılaştığımız diğer içerik kaldırma talepleri de dikkate alındığında mahkemelere sunulan dilekçelerin ekinde yer alan bağlantı adreslerinin kontrol edilip karar verilmediği kanaati maalesef ki giderek ağır basıyor.

Kişilik haklarını koruyan, yanlış bilgi sorunu ile mücadele eden doğrulama girişimlerinin incelemelerinin, yanlış iddiayı yayan içeriklerle aynı değerlendirmeye tabi tutulması anlamsız. Bir hakimin, kalem müdürünün ya da kâtibin, gerçeğe aykırı yayın yapan basın organları, sosyal medya profilleri ya da internet siteleri ile doğrulama girişimlerinin incelemeleri arasındaki farkın ayrımına varması kamu yararı açısından büyük önem arz ediyor. Dijital çağda, bir şahsın kendisi ile ilgili yanlış iddianın doğrusunu aktaran bir içeriği kaldırmak istemesi de (“unutulma hakkı” talebi dışında) anlaşılabilir değil.

Ya da “Kanal İstanbul’a talip olan yabancı şirket” konulu manipülatif ve asılsız haberde ismi geçen şirket yetkilisine değinilen bir inceleme hakkında erişim engelleme kararı veren hakimin bu kararını nasıl gerekçelendirebildiğini ve hukuki açıdan içselleştirebildiğini anlamak gerçekten güç.

Bu hususta bir diğer örnek olarak, Osmanlı sülalesinden gelen bir kadının, şahsına ait olduğu iddiasıyla paylaşılan bikinili kadın fotoğrafının aslında kendisine ait olmadığını kanıtladığımız inceleme hakkında içerik kaldırma talebinde bulunması, bu yanlış iddianın yaygın şekilde paylaşılmaya devam etmesi, sosyal medyada paylaşılan bu iddiaya yanıt olarak bahsi geçen şahsın kaldırılması talebinde bulunduğu içerik bağlantısını kendisini savunma maksadıyla kullanmış olması sunulabilir. İddianın yanlışlığını delillendirmek için ilgili şahsın istifade ettiği içerik hakkında engelleme talebinde bulunmanın ya da bu yönde karar vermenin makul bir yanı olduğuna inanmıyoruz.

İçerik kaldırma ve erişim engelleme kararlarının kamu yararı gözetilmeksizin ve gerekli değerlendirme yapılmaksızın kolayca verilebildiği algısının oluşması, doğrulama / yanlışlama ile iştigal eden girişimler ve haber kuruluşları açısından motivasyon bozucu bir unsur.

Yayımlanan yanlışlama / doğrulama içeriklerinden memnun olmayanların başvurduğu bir yöntem de mahkemeye başvuru yaparak engelleme kararı aldırma tehdidinde bulunulması yönünde. Hatta bazı sosyal medya kullanıcılarının savcılığa suç duyurusu yapıldığı, mahkemeye içerik kaldırma ve erişim engelleme talebinde bulunulduğu algısı oluşturmak için hazırladığı sahte dilekçelerle çeşitli tehditlerde bulunduğuna şahit olabiliyoruz.

Örneğin, doktor kisvesine bürünen bir sosyal medya hesabının aslında sahte olduğunu, başka ülkelerden doktorların fotoğraflarını kullandığını ifşa etmemizin ardından ilgili şahıs, hazırladığı ilginç içerikli dilekçeleri absürt hukuki terminolojilerle sahte avukat hesabından göndererek tehdit etmekten imtina etmemişti.

 

icerik kaldirma sahte talep

 

icerik kaldirma sahte talep

icerik kaldirma sahte talep

 

Konuyla ilgili Free Web Turkey tarafından hazırlanan “Dezenformasyonla mücadele eden platformlar da engelleniyor: ‘İnsanların doğru bilgiye ulaşması daha da zorlaşacak’” başlıklı içeriğe de göz atabilirsiniz.

 

Kapak görseli: Freepik / mamemmy

Yorumunuzu yazınız...