* Kapak görseli: 13 Temmuz 1980 günü Ramazan ayında Topkapı Sarayı’ndaki Mukaddes Emanetler Dairesi’nde dönemin Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç rahlenin başında (dönemin Kültür Bakanı Tevfik Koraltan, Milli Eğitim Bakanı Orhan Cemal Fersoy, İstanbul Valisi Nevzat Ayaz, Kültür Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Emin Bilgiç ve MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş’in yanında) Kur’an-ı Kerim okurken

 

 

Yavuz Sultan Selim, 1517 yılında Mısır Seferi’nden dönüşte beraberinde getirdiği Mukaddes (Kutsal) Emanetleri Has Oda’ya yerleştirdi. Osmanlı’ya geçen “Mukaddes Emanetler”, yaklaşık 5 yüzyıldır Topkapı Sarayı’nda büyük bir özenle korunuyor. Saraydaki Has Oda’da sergilenen “Mukaddes Emanetler” arasında Hz. Muhammed başta olmak üzere, daha önceki peygamberlere, halifelere ve sahabelere ait eşyalar bulunuyor.

Günümüzde, Topkapı Sarayı’nın en çok ziyaret edilen bölümlerinden Enderun Avlusu’nda yer alan Mukaddes Emanetler Dairesi’nde, 24 saat aralıksız Kur’an-ı Kerim okunuyor.

Ancak bu geleneğin kökeni ve uygulamada kaldığı dönemler hakkında farklı iddialar dile getiriliyor.

Bu uygulamanın, Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim Han döneminde başlatıldığı ve 5 asırdır kesintisiz sürdüğü ileri sürüldü.

Mukaddes Emanetler Dairesi’nde 24 saat boyunca aralıksız sürdürülen Kur’an-ı Kerim tilavetinin sadece İstanbul’un işgali sırasında, CHP hükûmetleri döneminde ve askerî darbe yıllarında kesintiye uğradığı da iddia edildi.

Bu iddia Beyaz TV’deki Geçmişe Yürüten Adam programının sunucusu ve Haber7.com köşe yazarı Ahmed Anapalı’nın Topkapı Sarayı’nda kaydedilen görüntüsüyle yeniden gündeme geldi.

Söz konusu görüntüde Anapalı, Topkapı Sarayı’ndaki Kur’an-ı Kerim tilaveti uygulamasının tarihçesi hakkında özetle şu sözleri sarf etti:

“1517’den bu yana 1918’de İstanbul’un işgaline kadar devam etti. 1950’de Adnan Menderes tarafından yeniden başlatılan uygulama 1960 yılına kadar devam etti. Askerî darbenin ardından 1974’e kadar Kuran okunmadı. 1974’te Necmettin Erbakan’ın Başbakan Yardımcısı olmasıyla 24 saat Kuran okuma uygulaması yeniden başlatıldı. 10 ay süren uygulama 1975’te sonlandı. 1983 yılında Turgut Özal’ın Başbakan olmasıyla yeniden başlayan uygulama 1993’te sonlandı. 1996’da Necmettin Erbakan’ın yeniden Başbakan Yardımcısı olmasıyla yeniden başladı, Refah-Yol hükümetinin dağılmasıyla 1997 yılında bitti, 2000 yılında yeniden başladı.”


 

Bazı sosyal medya kullanıcıları bu iddiayı desteklerken, bazıları ise aktarımın yanlış olduğunu belirtti.

 

Erkan Yazıcı (@ErkanYaziciTR): “1517 yılından beri Topkapı Sarayı’nda 7/24 canlı okunan Kuran-ı Kerim sadece işgalde, CHP’li yıllar ve darbe yıllarında kesintiye uğradı. 2002’den beri canlı okunan Kuran-ı Kerîm’in devam edip etmemesi 2028’deki genel seçime bağlı. Ona göre kararınızı verin Müslümanlar! Ahmet Anapalı anlatıyor.”

 

Gürman (@gurman_timurhan): “Çok ilginç bir tür. Utanma duygusundan arınmış. Her yalanı söyleyebiliyor. Topkapı Sarayı Mukaddes Emanetler Dairesi’nde 1517’den beri canlı Kur’an okunuyor. 1924 – 1996 arasında (Yani Menderes döneminde de, Erbakan’ın kısa Başbakan Yardımcılığı döneminde de, Turgut Özal döneminde de) gündüz okunmuş, gece okunmamış. 1996’dan itibaren (Yani 28 Şubat döneminde de) 24 saat okunmaya başlanmış ve devam etmiş. Hatta İsmail Kahraman’ın övündüğü işlerden biri bu. Kardeşim siz millete yalan söylemekten neden hiç utanmıyorsunuz?”

 

Topkapı Sarayı Mukaddes Emanetler bölümünde Kur’an-ı Kerim okunması geleneği 1517 yılından bu yana kesintisiz şekilde sürdürülmemiş. Saltanatın kaldırılmasından sonra CHP hükûmetleri ve askerî darbe dönemleri sonlandırılıp, diğer dönemlerde yeniden başlatıldığı iddiası da tam olarak doğru değil.

 

1 Kasım 1922’de kabul edilen kanunla saltanatın kaldırılmasıyla Hırka-i Saâdet Dairesi’nde günün her saatinde Kur’an-ı Kerim okunması âdeti de sonlandı. 13 Temmuz 1980 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığı Haseki Eğitim Merkezi Kıraat Bölümü’ndeki hafızlar tarafından Topkapı Sarayı Müzesi’nin açık olduğu günlerde 09.30-16.30 saatleri arasında Kur’an-ı Kerim okunmasına başlandı. Daha sonra yine sonlanan bu uygulama, 15 Mart 1991 tarihinde Müze’nin açık olduğu günlerde ve saatlerde İstanbul Müftülüğü tarafından belirlenen yedi imam tarafından nöbetleşe yeniden başlatıldı. 25 Ekim 1996 tarihinde 24 saat Kuran tilaveti uygulamasına geçildi ve günümüze kadar sürdürüldü.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından 1 Kasım 1922’de kabul edilen 308 sayılı “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, hukuku hâkimiyet ve hükümraninin mümessili hakikisi olduğuna dair” kararname ile halifelik ve saltanat birbirinden ayrılıp, saltanat kaldırıldı.

 

İstanbul, İstanbul Mondros Ateşkes Antlaşması’nın 30 Ekim 1918’de imzalanmasının ardından 13 Kasım 1918 tarihinde İtilaf Devletleri tarafından fiilen işgâl edildi. İşgâl kuvvetleri 16 Mart 1920 tarihinde Osmanlı parlamentosu olan Meclis-i Mebusan’ı dağıttı ve İstanbul’un idaresini resmen kontrolleri altına aldı. Kurtuluş Savaşı’ndaki zaferlerin ardından 1922 yılında Ankara Hükûmeti tarafından yapılan baskılar sonuç verdi. İstanbul’daki işgal kuvvetlerinin başındaki General Harington kenti 2 Ekim 1923 tarihinde Dolmabahçe Rıhtımında Selahattin Adil Paşa’ya bir törenle teslim etti ve yabancı kuvvetler aynı gün şehri terk etti.

 

 

Topkapı Sarayı’nda Kutsal Emanetler Dairesi’nde 7 gün 24 saat Kuran okuma uygulamasının (İstanbul İl Müftülüğü kayıtlarına göre) hangi yıllar arasında sürdürüldüğünü netleştirmek için bilgi edinme başvurusunda bulunduk.

Yapılan başvuruya Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı tarafından şu yanıt verildi:

“Saltanatın ilgası ile hem hırka-i saadet ziyareti hem de Hırka-i Saâdet Dairesi’nde günün her saati Kurân okuması âdeti kaldırılmıştır.
Mukaddes Emanetlerin muhafaza edildiği Has Oda, 1924 yılında Topkapı Sarayı müze haline dönüştürüldükten sonra 1962 yılına kadar ziyarete kapalı tutulmuştur.
1980’de müzenin açık olduğu saatler içinde, Diyanet İşleri Başkanlığı Haseki Eğitim Merkezi Kıraat Bölümü’nde ihtisas yapan hâfızlar tarafından okunmak üzere yeniden Kur’ân-ı Kerîm tilâvetine başlanmıştır. Bu uygulama bazı teknik sebepler yüzünden sürdürülemeyince 15 Mart 1991 tarihinde İstanbul Müftülüğü ile yapılan protokol gereği görev müftülüklerce seçilen yedi imam tarafından nöbetleşe yürütülmüştür. Hırka-i Saâdet Dairesi’nde 25 Ekim 1996’dan itibaren yirmi dört saat boyunca Kur’an okuma uygulaması başlatılmıştır.
Topkapı Sarayı’nda 28 hafız her gün 45’er dakika periyotlar ile 24 saat esasına göre canlı olarak Mukaddes Emanetler bölümünde Kuran-ı Kerim okumaktadır. Günlük ortalama 1 hatim yapılmakta ve bu hatimlerin duası ramazan ayının 15’inde destimal töreninde yapılmaktadır.”

 

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi için Nurhan Atasoy tarafından kaleme alınan “Hırka-i Saadet” başlıklı yazıda Topkapı Sarayı’ndaki 7/24 Kuran tilaveti geleneğinin geçmişi hakkında (Milli Saraylar Başkanlığı’nınki ile aynı minvalde) şu bilgiler sunulmuş (DİA. 17: 377):

“Saltanatın ilgası üzerine hem hırka-i saâdet ziyareti, hem de Hırka-i Saâdet Dairesi’nde günün her saatinde Kur’an okunması âdeti kaldırılmıştır. Cumhuriyet’in ardından Topkapı Sarayı müze haline getirildikten sonra Has Oda 1962 yılına kadar ziyarete kapalı tutulmuş, bu tarihten sonra da hırka-i saâdet ziyareti mânevî derinliğinden yoksun turistik bir mahiyet kazanmıştır. 1980’de müzenin açık olduğu saatler içinde, Diyanet İşleri Başkanlığı Haseki Eğitim Merkezi Kıraat Bölümü’nde ihtisas yapan hâfızlar tarafından okunmak üzere yeniden Kur’ân-ı Kerîm tilâvetine başlanmıştır. Bu uygulama bazı teknik sebepler yüzünden sürdürülemeyince 15 Mart 1991 tarihinde İstanbul Müftülüğü ile yapılan protokol gereği görev müftülüklerce seçilen yedi imam tarafından nöbetleşe yürütülmüştür. Hırka-i Saâdet Dairesi’nde 25 Ekim 1996’dan itibaren yirmi dört saat boyunca Kur’an okuma uygulaması başlatılmıştır.”

 

13 Temmuz 1980 günü Topkapı Sarayı’nda Hırka-i Şerif dairesinde Kuran okunması uygulamasını bizzat yeniden başlatan, 9 Şubat 1978 – 10 Kasım 1986 tarihleri arasında Diyanet İşleri Başkanlığı görevini yürüten Tayyar Altıkulaç, Topkapı Sarayı’nda 24 saat Kuran okunması geleneğinin kökeninin muğlak olduğunu vurgulamıştı.

Tayyar Altıkulaç’ın “Zorlukları Aşarken” (2011. Ufuk Kitapları. İstanbul. Sf: 475-481) adlı kitabındaki 13 Temmuz 1980 günkü yeniden tilavet başlangıcına dair aktarımları TDV – İstanbul Müftülüğü Dergisi Din ve Hayat‘ta (2024/1446-Yaz. Sf: 72-73) şöyle yer verilmiş:

“Topkapı Sarayı Müzesi’nde devamlı Kur’an tilavet etmenin tarihçesi bildiğim bir konu değil. Daha doğrusu iyi bilen de yok. Yakın geçmişte de uygulamayı bir bakan yeniden başlatmış, öteki durdurmuş.

Bu işi ilk defa Mısır seferi dönüşünde Yavuz Sultan Selim’in başlattığını söyleyenler olduğu gibi bunu kesinlikle reddedenler de var. Gerçekten bu sarayda 24 saat Kur’an okunmuş mu? O da kesin değil. Söylentiye veya söylenti değerinde yazılıp çizilenlere göre okunmuş ama bu bilgiyi doğrulayabileceğimiz güvenilir bir kaynak yok.

Benim de aşağıda zikredeceğim başlangıçtan önce ne zaman kesintiye uğradığını da kimse bilmiyor. Müze idaresinde istifade edebileceğimiz bir doküman ve sağlıklı bir tarihçe maalesef mevcut değil.

14 Temmuz 1980’de (01 Ramazan 1400) müzenin Mukaddes Emanetler bölümünde gerçekleştirilecek yeni başlangıç söz konusu olduğunda bu vesile ile yapılacak törene ben de davet edilmiştim ve davetlilere hitaben bir de konuşma yapmıştım (…)

Konuşmalardan sonra yapılan tilavet başlangıcının ilk okuyucusu da ben olmuştum. O gün Fatiha suresi ile Bakara suresinin ilk sayfalarını okumuştum. Bu esnada sol tarafımda (fotoğrafta açık elbiseli) oturan merhum Alparslan Türkeş ve hemen sağımda oturan Kültür Bakanı Tevfik Koraltan’la orada hazır bulunan diğer davetliler kemal-i edeple beni dinlemişlerdi.

Ancak hemen belirteyim ki benim bu sonuncu başlangıç kararıyla bir ilgim olmamıştır. Bu tamamen 12 Eylül 1980 öncesinde iktidar olan 43. Süleyman Demirel hükümetinin Kültür Bakanı Tevfik Koraltan’ın hazırlattığı bir programdır. Herhalde bu konuda adım atmadan önce Başbakan Süleyman Demirel’in onayını almış olmalıdır.

Bu karar öncesinde benim görüşüm de alınmamıştır. Törenin içeriği hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığım gibi bu içerikte başlangıç okuyuşunu benim yapacağım da önceden belirlenmiş değildi. O anda yapılan teklifi kabul ettim ve bu başlangıcı yapmış oldum.

Ancak duyumumuza ve İstanbul il ve Eminönü ilçe müftülüklerinden aldığımız bilgilere göre bizim yaptığımız bu başlangıç da maya tutmamış, bilmediğim bir tarihte herhalde bir başka bakanın emriyle uygulamaya tekrar son verilmiş.

30.03.1989-23.06.1991 tarihleri arasında Kültür Bakanı olan Namık Kemal Zeybek’in talimatıyla bu defa Müze’nin açık olduğu günlerde saat 09.30-16.30 saatleri arasında tilavet yeniden başlatılmış yine bilemediğimiz bir tarihte bu uygulamaya da son verilmiş. Son olarak Ekim 1996’da zamanın Kültür Bakanı İsmail Kahraman’ın emriyle 24 saat okuma uygulaması devreye girmiş.

Görüldüğü üzere bakanın biri başlatmış, öteki son vermiş. Anlaşılan o ki, bu iş tamamen siyasi bir tercih ve tepki konusu haline gelmiş. Bugün itibariyle (07.09.2010) Müze yetkililerinden aldığım bilgiye göre tilavet mesai saatleri içinde Mukaddes Emanetler bölümünde müftülükten gönderilen hafızlar, mesai saatleri dışında ise Harem’in çıkışında yer alan ve Kuşhane olarak adlandırılan yerde 24 saat olarak sürdürülüyormuş.

*

Uygulamanın geleneksel ve sembolik değerinden söz ediliyorsa bunu elbette anlarım. Kabul de ederim. Amao takdirde bunun ortamının hazırlanması, uygulamanın daha anlamlı ve mantıklı hale getirilmesi, yeni bir düzenleme yapılması gerekir. Ben şahsen bugünkü şekliyle devam edecekse hiç etmesin, diye düşünüyorum. Çünkü bu tilavetin yapıldığı mekan mesai saatleri içinde ziyarete açık, yerli yabancı her çeşit insanın girip çıktığı bir yer. Turizm anlayışının ortaya koyduğu manzaranın ve girip çıkanların kıyafetlerinin Kur’an’a saygı anlayışımızla bağdaşır bir yanı hiç yok. Okunanı dinleyen ve onunla ilgilenen zaten söz konusu değil. Yani Yavuz Sultan Selim zamanındaki saray değil bugünkü saray (…)”

 

Altıkulaç, adı geçen kitabında konuyla ilgili Topkapı Sarayı Müzesi Saray Arşivi ve Kutsal Emanetler Bölümleri Sorumlusu Sevgi Ağca Diker’in Mukaddes Emanetler Dairesi’nde Kur’an-ı Kerim tilâveti ile ilgili görüşlerini şöyle alıntılamış:

“Yukarıdaki satırları yazdıktan sonra hatalı bir şey yapmış olmamak tarihi bilgilerde düzeltilmesi gereken şeyler varsa onların düzeltilmesini sağlamak üzere yukarıdaki metni bilimsel çalışmalarımda zaman zaman yardımını gördüğüm Topkapı Sarayı Müzesi Müdür Yardımcısı Gülendam Nakipoğlu Hanımefendi’ye gönderdim ve incelemesini rica ettim (…) Konu ile ilgili olarak Sevgi Hanım’ın gönderdiği mektubu aşağıya aynen alıyorum (…)”

Gülendam Hanım’ın göndermiş olduğu metninizi okudum. Mukaddes Emanetler bölüm sorumlusu olarak görüşlerimi aşağıda sizinle paylaşıyorum.

Mukaddes Emanetler Dairesi’nde Kur’an-ı Kerim tilaveti Cumhuriyet sonrasında başlayan bir uygulama değil. XIX. yüzyıl başında da burada Kur’an-ı Kerim okunduğunu Yahya Kemal’in bir şiirinden ve Takvim-i Vekayi’de yayımlanan bir makaleden de biliyoruz. Teşkilat ve tefrişat defterlerinden Yavuz Sultan Selim’den itibaren nöbetle Hırka-i Saadet’in yanında Kur’an okunduğu tespit edilebiliyor.

Enderun eğitiminin en önemli özelliği buraya gelen gençlerin büyük bir kısmının hafız olarak yetiştirilmesidir. Hafız olmaları o kadar sıradan bir hale gelmiştir ki sonraları bu önemli vasfı yazmaya bile gerek duyulmamıştır. Yavuz Sultan Selim’le birlikte 40 hafızın Kur’an okuma geleneği, Has Oda’da bulunan 40 ağanın hafız olduğuna bir atıftır. 40 hafızın bulunduğu ve ibadetlerin büyük bir ciddiyetle yerine getirildiği bir mekanda Kur’an-ı Kerim okunması hiç durmamıştır kanaatindeyim.

Cumhuriyet sonrasında bir başlayıp bir sona erdirilmiş olduğu hepimizin malumu. 2007 yılında bölümün teşhir ve tanzim uygulamalarını değiştirirken senelerdir rahatsız olduğum bir hususu da düzeltme imkanı buldum. (Bu husus) Kur’an-ı Kerim’in fon müziği gibi hafızın adeta bir vitrine benzeyen bir kulübeyekapatılarak okunması idi. Bir müslüman olarak da rahatsız olduğum bu durumu düzeltmek için hafızlara ayrı bir mekan tahsis edildi. Kur’an-ı Kerim’in Türkçe ve İngilizce meallerini bilgi panolarına yerleştirdik, elimizdengeldiği kadar da senkronize olarak devam etmesini sağlıyoruz.

Ve ne oldu dersiniz? Biz bu bilgi panolarını yerleştirdikten sonra okunan Kur’an-ı Kerim’i duyan ziyaretçiler özellikle yabancılar durup Kur’an-ı Kerim’in mealini de okuyorlar. Hatta uzunca bir süre burada kalıp Kur’an-ı Kerim dinleyip metinleri okuyan ziyaretçilere rastlıyorum. Dünyanın her bir köşesinden gelen ziyaretçiler bu odada Kur’an-ı Kerim dinliyor ve anlayacağı dilde mealiyle tanışıyor.

Mukaddes Emanetlerin son halini görmenizi rica ediyorum. Muhtemelen kanaatiniz değişecektir. Saygılarımla. (14.01.2011)”

 

2023 yılında vefat eden eski Topkapı Sarayı Müzesi Başkanı Prof. Dr. Mustafa Sabri Küçükaşcı da “Mukaddes Emanetler” bölümünde, kesintilerin ardından 1996’dan bu yana 24 saat Kur’an-ı Kerim okunduğunu anlatmış ve şu ifadeleri kullanmıştı:

“Mukaddes Emanetler’in burada bulunması için ayrıca ehemmiyet verilmiş. Eskiden Has Oda’da, ilk defa Fatih Sultan Mehmed yaptırdığı zaman, geceleri onun başında ‘Has Odalı’lar nöbet tutarlarmış. ‘Has Odalı’ demek Osmanlı eğitim teşkilatı içeresinde en üst makama ulaşmış kimse demektir. Onun için hatta padişahlar da kendilerini ‘Has Odalı’ olarak saymaya başlamışlar. Geceleri padişahı koruyan ‘Has Odalı’lar Yavuz Sultan Selim’in ‘Mukaddes Emanetler’i Mısır’dan getirmesinden sonra Hırka-i Saadet’in yanında Kur’an-ı Kerim de okumaya başlamışlardır. Daha sonra bu Kur’an-ı Kerim okuma adeti günümüze kadar da devam etmiş.”

 

Cezeri Kasım Paşa Camii’nde imamlık yaptığı dönemde Topkapı Sarayı Kutsal Emanetler Hırka-i Saadet Dairesi’nde Kur’an-ı Kerim okumakla görevli olan Adem Turan, 1996 yılında 7/24 Kuran tilavetinin başlamasını şöyle anlatmış (Din ve Hayat. 2024/1446-Yaz. Sf: 75-76):

“Topkapı’da nasıl göreve başladınız?”

“91’de Turgut Özal, Saray’ı ziyarete geliyor.Müdür Filiz Hanım’a “Burada Kur’an okunması lazım değil mi?” diye soruyor. O da birara okunduğunu ama şimdi okunmadığını söylüyor. “Peki neden şimdi okunmuyor?”diye sorunca Özal, o da “Biz de bilmiyoruzefendim.”, diye cevap veriyor. Bunun üzerine Özal bundan sonra okunmasını istediğini söylüyor. Beyazıt Camii İmamı İsmail BiçerHoca çağrılıyor, ilk o okuyor. E o her sabah gelemez. Müze 08.30’da açılıyor 16.30’dakapanıyor. Ben bunu duydum talepte bulundum, çok dua ettim, nasip oldu.Kadrom zaten Eminönü Müftülüğü’nde idi, başladım. 96’ya kadar sadece gündüzleri okundu. Önce Cezeri Kasım Paşa’dan belirlivakitlerde gidiyordum, sonra kadrom tamamen oraya geçti. 96’da Erbakan Hoca ziyarete geliyor Mukaddes Emanetler Dairesi’ni. O dönem Kültür Bakanı İsmail Kahraman. Her gelişinde Erbakan Hoca elli mendil getirirdi, destimal. Ziyaret esnasında hırkanın üzerineatılırdı. Önünü arkasını çevirir verirdik ona. O da sevdiklerine hediye ederdi. Bu hediye mendiller o kimseler vefat ettiklerinde yüzlerine konulurdu. Erbakan Hoca’nın talebiyle de geceleri kıraat işi kesinleşti. 24saate çevrildi. Biz sabah okuyan hocalardık.”

“Nöbetiniz geldiğinde nasıl girerdiniz odaya?”

“Sabah erkenden Daire’nin mührü görevliler tarafından kırılır açılır. O ilk girdiğinizde bir gül kokusu olur inanılmaz. Tavsiye ederim sabah erkenden gidin. Sonra ziyaretçilergelmeye başladıkça yavaş yavaş o koku çekilir.”

“Görev nasıl yürüyordu?”

“Nöbet usulü yürüyordu. Günde üç saat okuyordum gündüzleri. 30 saatte bir hatim olurdu. Hatta okuduğumuz Kur’anların devamlı okunmaktan altı ayın sonunda sayfaları dağılırdı. Mukaddes Emanetlerin hepsini gördüm, kokladım bu vazife vesilesiyle.”

“Gece nasıl oluyordu?”

“Beşe çeyrek kala son üç hocaefendi Saray’agirerdi. Has Oda emanetlerin muhafaza edildiği oda olduğu için içeriye giriş çıkışlar Saray’ın güvenlik görevlileri eşliğinde olurdu. Tüm görevliler gibi biz Kur’an okuyanlar da içeriye girip çıkarken saati yazar imza atardık. Ziyaretçiler ayrıldıktan sonra, Mukaddes Emanetlerin yanında bir oda vardır akşamolunca o odaya girerler üzerlerine kapı kilitlenirdi. Oradan bir Kur’an çalınma hadisesi olunca artık o odada değil dışarıdan okunuyor. Her daireye giriş çıkışta Efendimizin sancağını,kılıcını ziyaret ederdim. Eskiden okunan yer Fatih’in tahtının olduğu odadır. Hatta Harem’egeçiş vardır oradan. Fatih Sultan Mehmet Has Oda’daki tahtının üzerine bir raf yaptırmış, Hırka-i Saadet’i buraya koydurmuş. IV. Murad da Hırka-i Saadet’i, Evliya Çelebi’nin babası Derviş Mehmed Zıllî Efendi’ye yaptırdığı bir taht üzerinde muhafaza ettirmiş. Bildiğimiz Evliya Çelebi’nin babası yani. Akşam okuyan hocalardan biri “Geceleri korkmuyorum ama birileri geliyor buraya görmüyorum; ama hissediyorum, ürperiyorum.” derdi.”

 

 

Yorumunuzu yazınız...