Yeni inşa edilen ya da yabancı bir devletten satın alınan gemilere Kur’an-ı Kerim yerleştirilmesi geleneği günümüzde de sürdürülüyor.

 

 

Türk Silahlı Kuvvetleri envanterindeki tüm gemilerin ana direğinin tepesinde Kuran-ı Kerim bulunduğu ve denizaltılar da inşa edilirken omurgasına Kuran-ı Kerim yerleştirildiği iddiasına değineceğiz…

 

Gemilerin en yüksek bölümüne Kur’an-ı Kerim’in yerleştirildiği iddiasının bazı internet forumlarında şehir efsanesi olarak nitelendiği görülüyor.

 

Türk Deniz Kuvvetleri’ne ait gemilerde ve denizaltılarda Kur’an-ı Kerim bulunduğu bilgisi doğru (Sadece askerî gemilerde değil bazı ticarî gemilerde de bu geleneğin devam ettirildiği de aktarılmaktadır) (Günümüzde donanma gemilerine Kur’an yerleştirilmesi geleneği hakkında yaptığımız bilgi edinme başvurumuz yanıtlanmadı).

Gemilerde Kur’an-ı Kerim’in muhafaza edilmesi geleneğinin 15. yüzyılda Barbaros Hayrettin Paşa ya da Piri Reis tarafından başlatıldığı düşünülmektedir (Yine Osmanlı döneminde cülus merasimleri ve bayram kutlamaları ile ülke için sıkıntılı olayların ardından Bahriye Matbaasında Kur’an-ı Kerim ve Mushaf-ı Şeriflerin tab ettirilip dağıtılma âdetinin de bulunduğu biliniyor) (Şakir Batmaz (2010). Bilinmeyen Yönleriyle (19. Yüzyıl) Osmanlı Bahriyesi. Yitik Hazine Yayınları. Sf: 56 & 126).

İstanbul Beşiktaş’taki Deniz Müzesi envanterinde, Türk Ordusunun dinî ritüellerden biri olan “Mushaf-ı Şerif”, “Sancak Mushafı” ya da “Direkbaşı Mushafı” olarak adlandırılan, gemilere yerleştirilen Kur’an-ı Kerimler bulunmaktadır.

 

gemi-direkbasi-kurani
Fotoğraf: Facebook – Osmanlı İmparatorluğu: Ölümsüz Çağ

 

 

Deniz Kuvvetlerimize ait gemilere Kur’an asılması geleneğinin günümüzde sürdürüldüğünü aktaran komutanlar, askerler ve şahitler mevcut.

Örneğin Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, Türk donanmasının Osmanlı’dan kalan gemilere Kur’an yerleştirme geleneğini günümüzde sürdürdüğünü şu sözlerle beyan etti:

“Türk donanması yüzlerce yıllık geleneklere sahiptir. Bunun sebebi Türklerin gemilerini evleri gibi görmesidir. Yeni evlenen insanların evlerine ilk girişlerinde Kur’an-ı Kerim ile girmesi Türk toplumunun geleneklerinden birisidir. Bu durum gemilerimizde de bu şekildedir. Gemiye ilk önce Kur’an-ı Kerim girer. Su üstü gemilerimizde ana direğin en üst noktasına, denizaltılarda ise inşa edilirken omurganın içine özel bir muhafaza ile Kur’an-ı Kerim yerleştirilir. Gemilerimizin bir fırtına veya tehlike atlattığı durumlarda mürettebatın yaptığı ilk iş Kur’an-ı Kerim’in yerinde olup olmadığına bakmaktır. Kur’an-ı Kerim’in gemilerimizi koruduğuna inanılır. Türk Deniz Kuvvetleri de geleneklerine bağlı bir yapılanma.”

 

Deniz Harp Akademisi Komutanlığı tarafından yapılan bir araştırma da Türk bahriyesinin Osmanlı’dan beri gelen gemi direğine Kur’an yerleştirme geleneğine sahip olduğunu tespit etmiştir.

Gemilerin Direğine Konulan Kur’an-ı Kerim’in Manası Nedir? Yabancı Ülke Bahriyelerinde De Benzer Bir Gelenek Var Mıdır?” başlıklı çalışmada Osmanlı döneminde gemilerin direk başına Kur’an koyma geleneğinin bulunduğu, bu geleneğin Sancak Kur’anlarına dayandığının değerlendirildiği aktarılmıştır.

Deniz Kuvvetleri internet sitesinde günümüzde erişilemeyen bahsi geçen çalışmadan ilgili bölüm şu şekilde:

Türk tarihinde, hükümdar/padişahlara ait sancakların alemlerine muhafaza içerisinde birer küçük Kur’an takıldığı görülmektedir. Bunlar ‘Sancak Kur’anı” ya da ‘Sancak Mushafı’ olarak adlandırılmıştır. Sancak Kur’anları, yeşil renkli, uçları püsküllü kaytanlarla sancak alemlerinin sap kısmındaki özel halkalara bağlanmaktadır. Muhafazaları, silindirik, kare, üçgen, dikdörtgen, altıgen, sekizgen şeklinde olabilmektedir. Bir alemde bazen bir, bazen daha fazla Kur’an muhafazası bulunabilmektedir. Genellikle muhafaza madeni takıldığı alemin yapıldığı madenle aynıdır. Bununla birlikte gümüş muhafazalar da kullanılmıştır. Muhafazaların nadiren süslü olanlarına rastlanmıştır.

Kayıtlı tarih içerisinde tespit edilebilen ve aleminde ilk Kur’an muhafazası takılı ilk sancak, Topkapı Sarayı Müzesinde (TSM) bulunan ve Akkoyunlu Uzun Hasan’a (1453-1478) izafe edilen sancaktır. Osmanlı Saltanat Sancakları 16 ncı yüzyıl başlarında Yavuz Sultan Selim (1512-1520) devrinden başlamak üzere 19 ncu yüzyıla kadar her devre ait örneklerle Topkapı Sarayı Müzesi envanterinde takip edilebilmektedir. Bu sancakların büyük çoğunluğunun alemlerinde Kur’an muhafazası bulunmaktadır. Topkapı Sarayı Müzesinde aynı zamanda 1383-1496 yılları arasında Memlûk Devleti tarafından kullanılan sancaklar da mevcuttur. Bu sancakların hiçbirinin aleminde Sancak Kur’anı mevcut değildir. Bu nedenle, Sancak Kur’anı uygulamasının Türklere ait bir gelenek olduğu değerlendirilmektedir.

Osmanlıda Saltanat Sancakları sefere çıkan ordunun önünde taşınır ve savaş alanında padişah çadırı önünde yer alırdı. Kur’anın Saltanat sancaklarının alemlerine takılmasından Kur’anın kutsallığının öne çıkarılarak zafer için Tanrının yardımının dilenmesi ve ordunun maneviyatının yükseltilmesinin amaçlandığı düşünülmektedir. Böylece, gerek sancaklar üzerine, gerekse sancak alemlerine yazılan ayet ve surelerin arzulanan amacın anlaşılmasında yardımcı olacağı değerlendirilmektedir. Sancak ve alemlerde genel olarak, hat sanatı ile Allah, Muhammed ve dört halifenin adları ile Saf Suresi 14 ncü ayet ‘Ey Muhammed, inananlara müjde ver, Allah katından bir yardım ve yakın bir zafer vardır’ ve Fetih Suresi yazılmıştır. Yine Besmele, Kelime-i Tevhid ve Ayetel Kürsî de sancaklar üzerinde yer almaktadır. Anılan sure ve ayetlerin hepsinin ortak özelliği Tanrının yardımını ve zaferi müjdelemesidir.

Donanmamızda, gemilerde direk başına Kur’an koyma geleneğinin Sancak Kur’anlarına dayandığı değerlendirilmektedir. Katip Çelebi tarafından yazılan 1656 tarihli Esfar-ül Bihar adlı eserde hünkar baştardasından (53-55 m. uzunluğunda, 36 oturaklı, her küreğinde 5-7 kürekçi bulunan gemi) bahsedilirken ‘bir vezir donanma serdarı olup kapdan ile ana biner, dirkeleri ve kürekleri cümle yeşil boyalıdır. Bayrağı dahi yeşil olur. Direk başında alemi vardır’ ifadesi kullanılmaktadır. Eserde bahsedilen geminin hünkar baştardası olduğu ve direkteki sancağın saltanat sancağı olduğu düşünüldüğünde sancağın aleminde sancak Kur’anının bulunması gerektiği anlaşılmaktadır. Katip Çelebi’nin anlatımından gemi direğine Kur’anın değil, Saltanat Sancağı aleminin çekildiği ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, Saltanat Sancaklarının ilk olarak, ne zaman donanma gemilerine çekildiği önem arz etmektedir.

***

Yukarıdaki bilgiler ışığında, Saltanat Sancaklarının ve alemlerinin Mısır seferinin ardından 1518 yılından itibaren donanma gemilerine çekilmeye başlandığı, Barbaros Hayreddin Paşa’nın aynı tarihten itibaren kullandığı sancağın bir Saltanat Sancağı olduğu değerlendirilmektedir. Yine, Kur’anın bu tarihten itibaren saltanat alemleri ile birlikte gemi direk başlarına çekildiği mütalaa edilmektedir.

Emekli Tuğamiral Çetinkaya Apatay’ın ‘Ertuğrul Fırkateyni Öyküsü’ adlı eserinde ve emekli Deniz Binbaşı A.H. Fevzi Ilgaz’ın ‘Ertuğrul Fırkateyni’ adlı eserinde gemi direğine Kur’an çekme geleneğinin Piri Reis döneminden beri süregelen bir adet olduğunu ifade etmektedirler. Pipri Reis’in (1465-1554), Barbaros Hayreddin Paşa (1466-1546) ile aynı dönemde yaşadığı düşünülürse bu husus yukarıda arz edilen tespiti teyit etmektedir.

Deniz Müzesi envanterinde iki adet direkbaşı Kur’anı bulunmaktadır. Şekil 6’da sunulan direkbaşı Kur’anının hangi gemiye ait olduğu bilinmemektedir. Altın varaklı ve yaldız süslemelidir. Kutusu gümüşten olup bir yüzünde uğralı Osmanlı Devlet Arması kabartması bulunmaktadır. Kabartma tekniğinin kullanılmasına 18 nci yüzyıl sonlarında başlandığı için en erken, 18 nci yüzyıl sonu veya 19 ncu yüzyıl başlarına ait olabileceği değerlendirilmektedir. Şekil 7’de sunulan direkbaşı Kur’anı ise Sultan Abdülaziz’in 1875 yılında İngiltere’de inşa edilen zırhlı Mesudiye Fırkateyni’nin İstanbul’a varışında geminin ana direğine asılmak üzere hediye ettiği Kur’an-k Kerim’dir. Hint Abadisi (ipek kağıt) üzerine yazılmış ve süslenmiştir. Söz konusu vaka, önceleri saltanat alemleri ile birlikte gemi direği tepesine konulan Kur’anın, 19 ncu yüzyıl sonlarında saltanat aleminden bağımsız, özel olarak hazırlanmış şekilde direk başlarına konulduğunu ve bunun bir gelenek haline geldiğini göstermektedir.

 

direkbasi-kurani

 

Konuyla ilgili olarak yurt dışına yönelik yapılan araştırmada, Pakistan ve Azerbaycan gibi Müslüman ülkeler de dahil olmak üzere Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Avustralya, Gürcistan ve Kanada bahriyelerinde kutsal kitabın gemi direğine konulması gibi bir geleneğin olmadığı saptanmıştır.

***

Sonuç olarak, İslamiyet’in başlangıcından itibaren Müslüman askerlerin Kur’anı savaş meydanlarına götürdükleri ve Türk tarihinde, hükümdar/padişahlara ait sancakların alemlerine muhafaza içerisinde ‘Sancak Kur’anı’ denilen Kur’anların takıldığı görülmektedir. Kayıtlı tarih içerisinde, Sancak Kur’anlarına ilk olarak Akkoyunlu Devleti’nde ve Osmanlı İmparatorluğu’nda rastlanmaktadır. Aynı dönemde tarih sahnesinde olan Memluk Devleti’ne ait sancaklarda Kur’an veya Kur’an muhafazası bulunmamaktadır. Bu nedenle, Sancak Kur’anlarının bir Türk geleneği olduğu değerlendirilmektedir. Sancak Kur’anlarının kullanılmasında maksadın zafer için Tanrının yardımının dilenmesi ve ordunun maneviyatının yükseltilmesi olduğu mütalaa edilmektedir.

Katip Çelebinin Esfar-ül Bihar adlı eserinde gemilere de Saltanat sancaklarının çekildiği ve direk başına saltanat alemlerinin yerleştirildiği anlatılmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, donanmamızda gemilerin direk başına Kur’an koyma geleneğinin Sancak Kur’anlarına dayandığı ve gemi direğine Kur’anın değil Saltanat Sancağı aleminin çekildiği ortaya çıkmaktadır. Osmanlıda donanma gemilerine ilk olarak Barbaros Hayreddin Paşa’nın yeşil sancak çektiği görülmektedir. Barbaros Hayreddin Paşa’nın sancağı ile Yavuz Sultan Selim’in saltanat sancağı karşılaştırıldığında ortaya çıkan önemli benzerlikler Barbaros Hayreddin Paşa’nın kullandığı sancağın Yavuz Sultan Selim’in yeşil sancağı olduğu anlaşılmaktadır. Bu nednele Kur’an ın bu dönemden itibaren saltanat alemleri ile birlikte gemi direk başlarına çekildiği değerlendirilmektedir. Diğer kaynaklarda, anılan geleneğin Piri Reis döneminden beri süregelen bir adet olduğu belirtilmiştir. Piri Reis’in (1465-1554) Barbaros Hayreddin Paşa (1466-1546) ile aynı dönemde yaşadığı düşünüldüğünde, bu hususun, araştırma ile ulaşılan sonucu teyit ettiği mütalaa edilmektedir.

Deniz Müzesi envanterinde bulunan iki adet direkbaşı Kur’anından birinin Sultan Abdülaziz tarafından 1875 yılında zırhlı MESUDİYE Fırkateyninin ana direğine asılmak üzere hediye ettiği Kur’an-ı Kerim olduğu bilinmektedir. Ayrıca kaynaklar, 1889 yılında Japonya’ya gönderilen ERTUĞRUL Fırkateyni’nin hazırlıklarından bahsederken, gemi imamı tarafından Kur’anın gemi grandi direğine çekildiğini aktarmaktadır. Bahse konu her iki olay, önceleri saltanat alemleri ile birlikte gemi direği tepesine konulan Kur’an ın, 19 ncu yüzyıl sonlarında saltanat aleminden bağımsız özel olarak hazırlanmış şekilde direk başlarına konulduğunu ve bunun bir gelenek haline geldiğini göstermektedir.

Bu geleneğin, halihazırda, yalnızca Türk bahriyesinde olduğu ve diğer ülke bahriyelerinde, kutsal kitabın direk başına konulmasına benzer bir gelenek olmadığı tespit edilmiştir.”

 

Bahse konu araştırmada gemilere “Sancak Kur’anı” yerleştirilmesinin Türklere ait bir gelenek olduğu belirtilse de bazı akademik çalışmalarda ise, ipek bir kılıf içine konulduktan sonra erimiş balmumuna sokularak su geçirmezliği sağlanmış, küçük boyutlu bir Kur’an-ı Kerim’in gemilere yerleştirilmesinin Müslümanların izlediği bir uygulama olduğunun belirtildiği görülüyor (Derya Şerif Yarkın (2021). “Akdeniz Denizcilerine Özgü İnançlar”. Yeni Deniz Mecmuası). Ayrıca, diğer kutsal kitapların da farklı milletlere ait gemilerin en yüksek direğine asılıp gemi çürüğe çıkana kadar saklandığıda aktarılmaktadır.

 

 

Kapak görseli: X / Barbarossa @pagrup

 

1 Yorum

  1. Saltanat kelimesinin hatalı kullanımı var. ‘Osmanlıda Saltanak’

Yorumunuzu yazınız...