Tolstoy, Hayatının Son Günlerini Geçirmek İçin İstanbul’a Trenle Gelirken Bulgaristan’da Ölmedi

 

Ünlü Rus yazar Lev Nikolayeviç Tolstoy’un (1828-1910) “bir tren garında donarak ölmesinden önce çekilen son fotoğrafı” olduğu iddiasıyla paylaşılan görsele değinmiş ve bir tren garında donarak ölmediğini aktarmıştık.

Son günlerde sosyal medyada tekrar zuhur eden Tolstoy’un ömrünün son günlerini geçirmek istediği İstanbul’a doğru trenle hareket ederken Bulgaristan’da vefat ettiği iddiası için ayrı bir yazı yayımlamak icap etti.

 

“Ömrünün son günlerini İstanbul’da geçirmek isteyen ve vasiyetinde mezarına haç konulmasını istemeyen, İstanbul’a gelirken Bulgaristan’da bir tren garında ölen Rus edebiyatının dev ismi Tolstoy’un son fotoğrafı ve hayatı sorgulatacak ders niteliğinde 17 sözü”

 

tolstoy istanbula gelirken bulgaristanda

 

Tolstoy, 7 Kasım (20 Kasım) 1910 günü İstanbul’a doğru trenle gelirken Bulgaristan’da ölmedi, Rusya’nın Lipetsk bölgesindeki küçük bir kasaba olan Astapovo’daki (sonradan ismi ‘Lev Tolstoy‘a dönüştürülen) Astapovo tren istasyonunda vefat etti.

 

yasnaya polyana
Kaynak: Rosamund Bartlett. Tolstoy Bir Rus Hayatı

 

Lev Tolstoy huzur içinde ölümü karşılayacağı bir yer arayışı için evini terk etmesinin ardından yaşadığı yerden olabildiğince uzaklaşmak istemişti.

Tolstoy eşi Sofiya Tolstoy’a yazdığı veda mektubunda gidişinin sebebini şöyle açıklamıştı (Sofiya Tolstoy’un Güncesi (çev. Muzaffer Kuşuloğlu). İstanbul Düşün Yayınevi. 1985. Sf: 715-716):

“Gidişim sana acı verecek, üzgünüm, bana inan ve baş­ka türlü yapamayacağımı anla. Benim evdeki durumum çekilmezdi ve çekilmez oldu. Öteki nedenlerin yanı sıra, şatafatlı koşullar içinde, eskiden olduğu gibi, yaşamayı sürdüremedim ve benim yaşımdaki ihtiyarların göreneğine uyarak, dünyayı terk edip, yaşantımın son günlerini sessizlik ve yalnızlık içinde geçirmek istedim.”

Sofiya Tolstoy ise eşinin evini terk ediş sebebini günlüğünde şöyle aktarmıştı (Sofiya Tolstoy’un Güncesi. Sf: 715-717):

“9 kasım 26 ve 27 ekimde neler olup bittiğini anlatmayaca­ğım, ama 28 ekim günü sabahın beşinde L.N. doktor Makevitski ile gizlice evimizi terketti. Kaçışının bahanesi de, haber vermeden, geceleyin kağıtlarını karıştırmış olmam. Evet çok kısa birsüre çalışma odasına girdim ama hiçbir şeyine elimi sürmedim. Zaten çalışma masasının üstünde tek bir kağıt yoktu. Bana yazdığına göre, (bu mektup aynı zamanda tüm dünyaya yazılmış oluyor) böyle davranmasının nedeni, bizim şatafatlı yaşantımızdan kaçmak içinmiş, çünkü bir köylü gibi izbe bir kulübede yaşamak istiyormuş. “

Stefan Zweig, Tolstoy biyografisinde ünlü yazarın son yolculuğunun amacını şöyle aktarmıştı (Stefan Zweig. Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar (Casanova / Stendhal / Tolstoy). Çeviren: Dr. Ayda Yörükan. İş Bankası Kültür Yayınları. İstanbul. Sf: 846-848):

“… 31 Ekim’de, sabahın saat dördünde birdenbire kızını uyandırıyor ve daha uzağa, nereye olursa olsun, Bulgaristan’a, Kafkasya’ya, yabancı ülkelere, insanların ve şan ve ünün artık kendisine ulaşamıyacağı, sonunda yalnız kalabileceği, kendini ve Tanrıyı bulacağı yerlere gitmek için ısrar ediyor.

Tolstoy’un yaşamının son günlerini İstanbul’da geçirmek üzere yolculuğa çıktığına dair kendisinin, aile fertlerinin ya da “Tolstoy uzmanı” olarak nitelenebilecek isimlerin bir aktarımı bulunmuyor. Tolstoy’un asıl olarak İstanbul’u hedeflediğine dair döneminden güvenilir bir kaynakta bir atfa rastlanamıyor. Tolstoy’u konu edinen biyografik eserlerde ünlü yazarın Rus İmparatorluğunun önce güney illerine, oradan da (Odesa-İstanbul üzerinden) Bulgaristan ya da Sırbistan gibi Slav bölgelerine gitmek istediği belirtilmektedir.

 

tolstoy olmeden once

 

Tolstoy, son yolculuğunda iddia edildiği gibi doğrudan İstanbul’a giden bir trene de binmemişti. 28 Ekim (10 Kasım) 1910 gecesi malikânesini terk etmesinin ardından 28 Ekim günü Optina manastırına, 29 Ekim günü Şamordino manastırına giden Tolstoy, bulunduğu yerin öğrenildiğini haber alınca tekrar yola çıkmıştı. Tolstoy, eşi Sofya Tolstaya’nın takibinden kurtulmak için rota belirlemeye çalışmıştı. 31 Ekim günü yanında doktor Dushan Makovitsky ve kızı Alexandra (Saşa) ile birlikte Rostovna Donu’ya giden bir trene binen Tolstoy, hastalanınca Astapovo’da inmek zorunda kalmıştı (Rosamund Bartlett (2010). Tolstoy Bir Rus Hayatı (Tolstoy: A Russian Life). Everest Yayınları. İstanbul. Türkçesi: Zafer Avşar. 1. Basım. Mart 2017. Sf: 416).

 

astapova rostovdadonu

 

Aristokrat yaşam tarzını reddedip resmî Hristiyanlık inancını sorgulayan Tolstoy’un İstanbul’a gelip İslamiyet’i yakından tanıma isteğinde olduğu iddiasına mesnet olarak sadece Hz. Muhammed ile ilgili yazdığı kitabın varlığı ileri sürülmektedir.

Söz konusu kitapta Lev Tolstoy’un Tolstoy’un ölmeden bir yıl önce Hz Muhammed’in hadislerini derlediği, Tolstoy’un kitabının Rus halkında İslam’a karşı ilgi uyandırmaması için saklandığı, Müslüman gibi defnedilmeyi vasiyet ettiği iddia edilmişti (Hz. Muhammed. 2005. Çev. Arif Arslan. Karakutu Yayınları. İstanbul). Ayrıca, Tolstoy’un İstanbul üzerinden Mekke’ye Hacc vazifesini yerine getirmek üzere hareket ettiği de ileri sürülmüştü.

“[Hz. Muhammed] Tolstoy” adlı kitabı Rusça’dan Azerbaycan Türkçesine çevirdiği belirtilen Telman Hurşidoğlu Aliyev Vakıf Tehmezoğlu Halilov’un önsözü şu şekildeydi (Karakutu Yay. Sf. 9-12):

 

tolstoy hz muhammed

tolstoy hz muhammed

 

Acar Burak Bengi “Tüm Dinlere ve “Müslüman Tolstoy” İddialarına Tolstoy’un Cevabı” adlı eserinde bu iddianın doğru olmadığını aktarmıştı (2005. E Yayınları, İstanbul.):

 

acar burak bengi tolstoy

acar burak bengi tolstoy

acar burak bengi tolstoy

acar burak bengi tolstoy

acar burak bengi tolstoy

 

İslam’daki tevhid inancıyla örtüşen bir Tanrı inancına sahip olan Tolstoy, örgütlü dine ve Kilise otoritesine karşıydı. Ancak, inançlı bir insan olan Tolstoy’un din hakkındaki düşünceleri onun Müslüman olduğu anlamına gelmiyor.

Tolstoy’un Hristiyanlıktaki teslisi, Hz. İsa’nın dirilmesini, sakramentleri, mucizeleri, siyasî ve dinî otoriteye tabi olmayı, toplu yapılan ibadet törenlerini, ikonları reddettiği, bu nedenle kilisenin kendisini aforoz etmeyi tasarladığı biliniyor (Rukiye Aysun İnan (2020). “Bir Aforoz Hikayesi: Tolstoy-Rus Ortodoks Kilisesi İlişkisi”. Turkish Turkish Studies – Religion, 15(2), 223-236).

Lâkin, Tolstoy’un din anlayışı üzerine yapılan incelemeler Tolstoy’un Müslüman olduğu, İslam’ın diğer dinlerden üstünlüğünü anlatmak için Abdullah El-Sühreverdi’ye ait bir hadis kitabından seçtiği hadislerle bir eser kaleme aldığı iddialarını kanıtlayacak bir bilgi bulunmadığını ortaya koymaktadır.

 

Hz. Muhammed’e yakınlığıyla gündeme gelen Tolstoy’un ölümle biten son yolculuğuna da Müslüman bir ülke olan Türkiye’ye gelmek için çıktığı iddia edilmiştir. Ayrıca bazı Müslüman kesimler tarafından Hz. Muhammed’den gelen hadisleri yorumladığı bir risalesinin olduğu ortaya atılmıştır. Rusça’dan Azerice’ye, oradan da Türkçe’ye tercüme edilen bu risaleye göre Tolstoy, Abdullah El-Sühreverdi’ye ait bir hadis kitabından bazı hadisleri seçerek bir eser kaleme almıştır. Bu eseri yazmasındaki amacı ise Rusya’daki eşine dostuna İslam’ı tanıtmak olmuştur. Zira Tolstoy’a göre İslam, Hıristiyanlıktan üstündür.

 

Fakat yazar ile ilgili ileri sürülen bu düşüncenin iddiadan ileri gidemediğini söylemek oldukça mühimdir. Zira Tolstoy, başka hiçbir eserinde bu şekilde bir İslami profil çizmemiştir. Müslümanlığı Hıristiyanlıktan üstün tuttuğu doğrudur. Çünkü Tolstoy da İslam dininde olduğu gibi bir Tanrı inancına sahiptir. Tolstoy’un Tanrı’sı, tek Tanrı’ya dayanan monoteizm anlayışıyla örtüşür. Lakin bu düşünceden hareketle yazarın Müslüman olduğunu iddia etmek pek de sağlıklı bir düşünce gibi gözükmemektedir.

 

Ayrıca bütün dinlere eşit seviyede yaklaştığını ifade ederek ortak özelliklerde birleşen nihai dinden bahsettiğini daha önceden dile getirmiştik. İşte bu düşüncesi dahi onun tek bir dine iman etmediğinin ispatıdır. Bu nedenle mensubiyet açısından Tolstoy’un dini ne Hıristiyanlık ne de İslam’dır.

 

(Alattin Çetinkaya (2020). “İncil’e farklı bir yaklaşım: Tolstoy örneği”. Yüksek Lisans Tezi. On Dokuz Mayıs Sosyal Bilimler Enstitüsü. Sf: 21)

 

 

“…Tolstoy, Müslüman değildi; aksine, resmi, kurumsal, ortodoks tüm dinleri, bütün insan ısdıraplarının ve kötülüklerin asıl sorumlusu ve tek gerçek dinin tahrif edilmiş biçimi olarak görüyordu. Ona göre, hayat hala cehenneme dönmemişse, bu dinler sayesinde değil, bu dinlere rağmen dönmemişti. Hayatı mümkün kılan ise, hangi dine mensup olurlarsa olsunlar, hangi dinin ritüellerine uyarlarsa uysunlar, ateist de olsalar, insanların bilerek veya bilmeyerek aslında o tek dine inanmalarıydı. Tolstoy, tüm dinlere, Müslümanlara ve ateistlere de alternatif olabilecek, herkesin içinde bulunan ortak bir vahye inanmıştı. İnsanlığı bu vahye döndürmeye, inanç ve bilinç reformu yapmaya çalışmış, sadece Rusya’da değil tüm dünyada vicdanın sesi olmuştu….”

 

(Acar Burak Bengi (2005). Tüm Dinlere ve “Müslüman Tolstoy” İddialarına Tolstoy’un Cevabı. E Yayınları, İstanbul)

 

“Gizlenen kitap”, “kayıp risale” gibi iddialarla çeviri oyunlarıyla bezenen ticarî girişimlerin kurgularına düşmemek gerek…

 

Yorumunuzu yazınız...