BİR KURGU KARAKTERİN SOSYAL MEDYADA YENİDEN YARATILMASININ ÖRNEĞİ OLARAK “OLRİC”
– TUTTURAMAYANLAR –
Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar romanı “Olay, XX. yüzyılın ikinci yarısında, bir gece, Turgut’un evinde başlamıştı. O zamanlar daha Olric yoktu, daha o zamanlar Turgut’un kafası bu kadar karışık değildi.” cümlesiyle açılır. Turgut’un dillendirdiği şekliyle “ne olurdu sen insan olsaydın Olric ya da Selim ölmeseydi”de hayat bulan önemli bir karakterdir Olric. Edebiyat dünyamızın en çok tanınan fakat okunmayan/yarım bırakılan romanı olmakla meşhur Tutunamayanlar’ın bu hayali kahramanının romanda yer almayan onlarca cümleyle sosyal medyada popüler olması üzerine düşüneceğiz bugünkü yazımızda.
Sosyal medyada Oğuz Atay’ın kurgu karakteri Olric’e atfedilen sözlerin birçoğu aslında Tutunamayanlar’dan olmadığı hâlde bu uydurma sözler Oğuz Atay imzasıyla paylaşılıyor (Uydurma Olric sözleri için bazı kaynaklarda Kıvanç Kardeşler’in internetten topladığı uydurma Oğuz Atay cümlelerini içine boca ettiği Yason Yayıncılık’tan çıkan “Olric – Oğuz Atay” adlı kitabına referans verildiğini not etmekte fayda var).
Tutunamayanlar’ın elektronik kopyası üzerinden basit bir taramayla Olric’e atfedilen sözlerin doğruluğunun tespit edilmesi mümkün (Biz de popüler 36 Olric’li sözü aynı yöntemle taradık; fakat, bu cümlelerin 33’ünün romanda yer almadığını tespit ettik. Taradığımız cümlelerden sadece üçünün müellifi Oğuz Atay’dı).
İnternette Oğuz Atay imzasıyla yaygın şekilde paylaşılan; ancak, Tutunamayanlar’da geçmeyen Olric’li asılsız sözlerden tespit edebildiklerimiz şu şekilde:
Olric, insan nedir biliyor musun? Ağaçları kesip kâğıt yapan,sonra o kâğıda “ağaçları koruyun” yazandır.
Beni ölünce onun yanaklarındaki gamzelere gömsünler Olric.
– Biliyor musun Olric, benim birçok dostum var.
– Görüyorum efendimiz. Hepsinin sırtınızda izleri var.
-Hep geçer diyorlar ya Olric! Sence geçer mi?
-Geçer elbet efendim;
bazısı teğet geçer,
bazısı deler geçer,
bazısı deşer geçer,
bazısı parçalar geçer.
Ama mutlaka geçer.
Ne zoruma gidiyor biliyor musun Olric? Ona yazdıklarımı ondan başka herkes okuyor.
Mutsuz sanıyorlar bizi Olric. Oysa biz mutsuz değiliz, onlar boş yere bu kadar mutlu.
-En tehlikeli kelime nedir Olriç?
-“Ama”dır efendim bana göre.
-Neden Olriç?
-Önceden söylenen her cümleyi öldürür! Mesela, ‘seni seviyorum ama…” gibi.
Ne imlâ, ne satır arası, ne paragraf, boşluk yok Olric, dopdoluyum.
-Hani yarınlar güzel olurmuş diyorlardı Olric bu yaşadığımız gün de dünün yarını değil mi?
-Kandırıyorlar efendim kandırıyorlar.
-Kolundaki yaralar efendim.
-Tutunurken oldu Olric.
-Ya yüreğindeki yaralar efendim.
-Tutulurken oldu Olric!
-Peki ya gözlerindeki suskunluk; ne efendim?
-Hiç dokunma, sus Olric!
-Gözden ırak, gönülden de ırak olur mu efendimiz?
-Hayır Olric. Yüreğinde bir yer açıp oraya oturttuğun her kimse, seninle birlikte gider her yere.
-Hadi gidelim Olric.
-Nereye efendimiz?
-Ona Olric.
-O artık başkasıyla efendimiz.
-Olsun onun mutlu olduğunu uzaktan izlemek de yeter bize Olric.
-Elimde değil Olric.
-Ne efendimiz?
-Elleri Olric, elleri.
-Gelir mi dersin Olric?
-Gelmez, gelemez efendimiz.
-Neden Olric?
-Yüreği o kadar büyük sevemez de ondan efendimiz
-Hayatta üç yanlışım oldu Olric.
-Ne gibi efendim?
-Tanıdım, inandım, güvendim. Ama bir doğrum oldu.
-O nedir efendimiz?
-Sevdim Olric. Fakat sende bilirsin ki üç yanlış bir doğruyu götürür.
-Can çekişmek nasıl bir şey bilir misin Olric?
-Hayır efendimiz, nasıl bir şey?
-Ona söyleyebileceğin o kadar şey varken susmaktır Olric.
-Olric.
-Efendim efendimiz?
-Bana uzun bir kelime söyle Olric!
-Unutmak efendimiz.
-Bu yalnız 7 harf Olric.
-Ama bir ömür sürüyor efendimiz!
Yağmur yağıyor Olric. Islanıyor etraf, ağlasak kimse anlamaz değil mi?
-Gözden ırak, gönülden de ırak olur mu efendimiz?
-Hayır Olric. Yüreğinde bir yer açıp oraya oturttuğun her kimse, seninle birlikte gider her yere.
-Biliyor musun Olric, iki şey hep vardır?
-Nedir onlar efendim?
-Her işte bir yanlışlık, her içte bir yanmışlık.
-Biliyor musun Olric?
-Neyi efendimiz?
-Onunla ne zaman lades oynasak hep o kazandı.
-Neden efendimiz?
-Kalbimdeyken nasıl aklımda derdim.
-Tut ki güneş açtı, papatyalardan taç yapar mı bize Olric?
-Bilinmez efendimiz.
-Yıldız kaydığında diler mi bizimle olmayı?
-Sanmam efendimiz.
-Ben de sanmam gidelim.
– Keşke nedir Olric?
-Hatalarımız efendimiz.
-Çok mu hata yaptık?
-Keşke diyecek kadar efendimiz.
-Bu yol nereye çıkar Olric?
-Hiçbir yere efendimiz!
-Hiçbir yer neresidir Olric?
-Doğru yerdir efendimiz.
-Gidelim mi?
-Vardık efendimiz.
Onu düşünerek yazdıklarımı, o kimi düşünerek okuyor Olric?
Biliyor musun Olric? Artık yalnızlığı bile çok seviyorum, sırf onun eseri diye.
Geçmiş aslında geçmezmiş efendim. Hep bir köşede, yerinden çıkmak için geceyi beklermiş.
İnsanlar diyorum Olric. Seni sen yapan özellikleri severler. Sonra da onu senden alıp seni değiştirmeye çalışırlar.
-Gözlerimi kaybettim Olric
-Sözlerini de kaybedenler var efendim.
-Evet Olric, asıl kör onlardır.
Nefes alamıyorum Olric. Bu insanlar içinde kendime rol biçemiyorum. Ah Olric, ölemiyorum bile!
-Ne çok şey biliyor bu insanlar Olric!
-Herkes işine geleni biliyor efendimiz.
-Bazen yok olmak hiç olmaktan iyidir Olric!
-Yok mu olalım efendimiz?
-Var mıyız ki Olric?
[İLAVE]
– Daha kaç kez ıskalayacağız hayatı Olric
– Oklarımız bitene kadar efendim.
İncelediğimiz 35 Olric’li söz örnekleminde Tutunamayanlar’da geçen 3 cümle ise şu şekildeydi:
Artık yaşamak istemiyorum Olric, onların istediği gibi yaşamak istemiyorum.
– Gittikçe eskici oluyoruz Olric.
– Ne yapalım efendimiz.
– Yeniliklere yetişemiyoruz. –
– Doğru nefes nefese kalıyoruz.
Bir yerde durup kahvaltı edelim Olric. Hususi arabaların henüz şımartmadığı bir yer olsun.
Uydurulan sözlerin yanı sıra Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar dışındaki kitaplarında yer alan cümlelerin bağlamından kopartılarak Olric’e atfedilerek paylaşıldığına da şahit oluyoruz.
Örneğin Oğuz Atay’ın Korkuyu Beklerken adlı kitabında geçen “Acaba iyi bir şey olacak mı? Hayır, dedim kendime. İyi şeyler birdenbire olur; bu kadar bekletmez insanı” ifadeleri Olric’li diyaloga şöyle dönüştürülmüş:
– Acaba iyi bir şey olacak mı Olric?
– Hayır efendim. İyi şeyler birdenbire olur, bu kadar bekletmez insanı…
Olric Üzerine…
Olric’in temel amacı Sokrates gibi sorular sorarak, kafası karışık Turgut’u yüceltirken, dolaylı bir eleştirme yolu tutup onun kendi açmazlarını görmesini sağlamaktır (Neşe Aksakal). İnternette dolaşan Olric’li sorular ve “efendimiz”li cevaplar teknik olarak Oğuz Atay’ın tarzına işaret etse de karakterlere söyletilen cümlelerin sığlığı, derinlikten yoksun oluşu Atay’ın sadece bir malzeme olarak kullanıldığına işaret etmektedir. Turgut Özben ile Olric arasında zekadan beslenen, ironiye dayanan güçlü bir dil vardır. Fakat internette dolaşan sözlerin büyük çoğunluğunun göndermeli, atarlı, sahibine teslim yüzeysel bir dile sahip olduğu görülüyor. Sosyal medyada Oğuz Atay’a izafe edilen sözlerdeki üslupta dikiş yeri belli olan bir birleştirme yapıldığını belirtmekle beraber bu dikişteki yamanın bile çok acemice olduğunu söylememiz gerekiyor.
Olric romanın ilk sayfasında adı iki kez anılmasına rağmen ilk olarak genelev sahnesinin yer aldığı bölümde kalıcı bir karakter olarak Turgut Özben’e yol arkadaşlığı yapan hayali kahramandır. Bazı sosyal medya kullanıcılarının onu Tehlikeli Oyunlar’la andıklarına da şahit oluruz (Tehlikeli Oyunlar’ın popülerleşmesinde katkısı olan “Poyraz Karayel” dizisiyle beraber artan “albayım” nidalı uydurma sözleri başka bir yazımızda ele alacağız).
Yıldız Ecevit Olric’i Turgut Özben’in “iç sesi” olarak değerlendirmiş ve bir kimlik bölünmesine dikkat çekmiştir. Ecevit’e göre Oğuz Atay; “Turgut’a evini, karısını, işini terk ettirip onu Olric’in eşliğinde düşlerin, iç dünyanın, yazının evrenine yolcu ettiyse, kendisi de aynı şeyi yapar ve müteahhit Atay’dan yazar Oğuz Atay’a dönüşür.” Roman boyunca süren dönüşümde Turgut’un zihnindeki bu hayali kahramanın yardımı yadsınamaz.
Olric ile ilgili tespitlerde Shakespeare’in Hamlet oyunundaki saray soytarısı Yorick ve yine aynı oyunda küçük bir hizmetkâr olan Olsic’i andırdığı belirtilir (Yıldız Ecevit, Nurdan Gürbilek, Meltem Gürle). Meltem Gürle, Tutunamayanlar’da edebi miras meselesini ele aldığı Ölülerle Konuşmak adlı kitabında, Shakespeare’in karakterinden esinle oluşturulmuş bir kahraman olsa da Atay’ın Olric’i kendisinin kıldığı ve ona dilediği elbiseyi biçtiği düşüncesine ek olarak “onu hayali bir karakter haline getirerek gerçekliğini elinden almış ve kendi roman kişisinin zihnindeki bir araca dönüştürmüştür” yorumunu yapar. Olric, Yıldız Ecevit’e göre “bellekte çıkılmış bir yolculukta efendisine eşlik eden soyut bir Sanço Panza”dır. Böylece romanın en önemli karakterlerinden biri olan Olric, benzerlerinden hayali bir kahraman olarak ayrılır. Soyutlaşmanın, içe dönüşün, düzenden kopuşun, maddesel yaşamdan uzaklaşmanın simgesidir Olric. Romanın en dünyaya dair sahnesinde ortaya çıkar, Turgut’un yaşamdan uzaklaşıp soyutlaşmasıyla o daha da belirginleşir.
Tutunamayanlar Üzerine Yedi Ders adlı kitabında Neşe Aksakal, Olric’i koruyucu (folyo) karakterlerden biri olarak değerlendirir. Bu değerlendirmedeki bazı tespitler sosyal medya kullanıcılarının Olric ilgisini açığa çıkarır gibidir. Aksakal’a göre: “Olric, Turgut’u söyleyemediklerini söyleme ve içinden geleni yapma konusunda cesaretlendirir. O, Turgut’u adeta açar, onun zaaflarını ortaya koyar, böylelikle romanın önemli düşünceleri Olric sayesinde sloganlaşır.”
Oğuz Atay Tutunamayanlar’ın Selim’iyle belki de cevabını aradığımız soruya bir karşılık verir: “Ne diyorlarsa, yalnız onu demek isteyenler için geliştirilmiş düşünce ve ifade kuralları ne zaman bulunacak?” derken Selim, elbette bugün canının istediği sözü yazar ve şairlere mal ederek interneti büyük bir yanlış bilgi havuzuna/çöplüğüne çevirenleri kastetmiyordu. Olric romanda, Turgut’un delilik hali olarak belirse de hepimizin içinde seslendiğimiz, didiştiğimiz, tartıştığımız, yaralarımızı açtığımız ve kendisinden medet umduğumuz “öteki ben”in simgesidir. Dolayısıyla sosyal medyada bu denli kabul görmesi, romanın asıl kahramanları Selim Işık ve Turgut Özben’in önüne geçmesi şaşırtıcı olmayan bir durum. Fakat Olric’le çoğaltılan cümlelerin altına Oğuz Atay imzası atılınca bizim için sorun başlıyor demektir.
Yazımızı Olric ve Turgut Özben’in öz hakiki cümleleriyle tamamlayalım:
“Hürriyet kötü bir kavram Olric. Öyle, anlattıkları gibi özlenecek bir ortam değil. Bu hürriyet, kulağıma kötü şeyler fısıldıyor Olric. Duymak İstemiyorum.”
(s. 339)
“Kabusları geride bıraktık Olric.”
(s. 553)
“Duvarları yıkmayı akıl ederlerse sıkıcı olmamayı da becerirler Olric. Yapamazlar, efendimiz. Alice’in dünyasında kahramanlar bir konunun içinden çıkamayınca, hemen başka bir konuya geçerler. Biz de öyle yapalım Olric.Ben de insanları ve özellikle işin içinden çıkamayan insanları seviyorum Olric.”
(s. 573)
2 Yorumlar
Derin bir yazı olmuş. Beni bulunduğum ortamdan aldı götürdü. Kafamda beni Olricle başbaşa bıraktı.