Mescid-i Aksâ Neresidir?

Müslümanların ilk kıblesi ve Mirac’ın başlangıç noktası olması hasebiyle İslamiyet açısından 3 büyük mabetten biri olarak kabul edilen Mescid-i Aksâ, sıklıkla Kubbet-üs Sahra ya da Kıble Mescidi ile karıştırılmaktadır.

Mescid-i Aksâ, Arapça “mukaddes ev” anlamına gelen Beytülmakdis ismiyle bilinmektedir. Mâbede, Mekke’ye uzaklığından dolayı Arapça “uzak” anlamındaki “aksâ” kelimesiyle Mescid kelimesinin birleşiminden oluşan Mescid-i Aksâ ismi verilmiştir.

Mescid-i Aksâ, Kudüs’teki kuzeyi 321, güneyi 283, doğusu 474 ve batısı 490 m. uzunlukta olan ve yer yer 30-40 m. yüksekliğe ulaşan surlarla çevrili bulunan, içinde Kubbet-üs Sahra, Kıble Mescidi, Burak Mescidi, Mervan Mescidi gibi yapıların yer aldığı alandır. Mescid-i Aksâ tanımı ile Kudüs’ün merkezindeki 144 dönümlük alanın tamamı anlaşılmalıdır.

 

mescidi aksa alanı
Mescid-i Aksâ, Kıble Mescidi ve Kubbet-us Sahra’yı doğru konumlandıran görsel

 

mescidi aksa neresi
Mescid-i Aksâ’yı hatalı konumlandıran görsel

 

Kıble Mescidi ve Kubbet-üs Sahra, Kudüs’teki Harem-i Şerif’te (Harem-üş Şerif) yer alan birbirine komşu (karşılıklı olarak aynı avlu içinde yer alan); fakat, 2 farklı yapıdır.

 

Kubbet-üs Sahra

Çoğu Kudüs fotoğraflarında yer alan meşhur sarı kubbeli ve altında çinilerle kaplanmış sekizgen köşeli yapı ise Kubbet-üs Sahra’dır.  Müslümanlar ve Yahudiler tarafından kutsal kabul edilen “Havada Asılı Duran Kaya” anlamına gelen Hacer-i Muallak taşını içinde barındıran kaya üzerine Emevîler döneminde Abdulmelik bin Mervan tarafından inşa edilmiştir.

Kubbet-üs Sahra, hicrî 66 yılında (milâdî 685-686) başlanan inşası 691 yılında tamamlanmıştır. Kudüs’ün fethinden sonra Hz. Ömer tarafından yaptırılan mescidin yerine inşa edildiği için Ömer Camii olarak da bilinmektedir.

 

kubbetussahra

 

Müslümanlar ve Yahudiler tarafından kutsal kabul edilen “havada asılı duran kaya” anlamına gelen Hacer-i Muallak (muallak taşı), Kubbet-üs Sahra’nın altında yer almaktadır. İslâmî kaynaklara göre Hz. Muhammed miraca bu kaya parçası üzerinden yükselmiştir. Yine bir iddia, muallak taşının havada durduğunu aktarırken, bu inancın İslamiyet’le alakası olmadığını savunan görüşler de mevcuttur.

 

Muallak Taşı
Hacer-i Muallak, yani Muallak Taşı

 

Kıble Mescidi

Mescid-i Aksâ ile karıştırılan bir diğer yapı da bu alan içinde yer alan Kıble Mescidi’dir.

Kıble Mescidi, Hz. Süleyman mabedinden kalan batı duvarına bitişik olan dörtgen şeklindeki mabed olup, Hz. Ömer döneminde 638 yılında Kudüs fethedildikten sonra inşasına başlanmıştır. Mescid-i Aksâ’nın güneyinde yer aldığı için “Kıble Mescidi” (“Mescidü’l-Kıblî”) olarak adlandırılan mabet, Aksâ Camii (Camiu’l-Aksâ) olarak da tanınmaktadır. Altın kubbeli değildir. Kurşun kubbelidir.

 

mescidi aksa alanı

 

Özetle, Kubbet-üs Sahra sarı kubbeli ihtişamlı yapıdır. Kubbet-üs Sahra’nın tam karşısındaki yapı ise Kıble Mescidi’dir. Mescid-i Aksâ ise bu iki yapının da bulunduğu surlarla çevrili olan 144 dönümlük alanın tamamıdır.

Mescid-i Aksâ hakkında detay için aşağıdaki görselleştirme ile tur video kaydını inceleyebilirsiniz:

 

mescidi aksa haritası

(Metinler: Kerim Balcı, İnfografik: Abdülkerim Keskin, Yunus Emre Hatunoğlu)

 

 

Kubbet-üs Sahra ve Mescid-i Aksa Farkı ve Köşe Yazarları

Bu karışıklığın örneğinin görüldüğü tespit edilen köşe yazıları şu şekildedir:

Şebnem Bursalı’nın Takvim Gazetesi’ndeki “İş’te zirvedeki kadınlar” başlıklı 8 Aralık 2017 günkü Mescid-i Aksa’yı konu edindiği yazısında Kubbet’üs Sahra fotoğrafı kullanılmış. Ayrıca Bursalı, hatalı biçimde Kubbet-üs Sahra’nın 140 dönüm olduğunu belirtmiş. Halbuki, Kubbet-üs Sahra ve Mescid-i Aksa dahil birçok mekanı içine alan Harem-i Şerif bölgesinin toplam alanı 150 dönüm civarındadır.

Kahta Haber’den Mehmet Cömert’in 9 Aralık 2017 günkü “Mabet ve medeniyet” başlıklı, Mescid-i Nebevi’yi anlattığı yazısında Kubbet’üs Sahra fotoğrafı kullanılmış.

 

üzülme ey aksa

 

Derin Tarih adlı derginin “Üzülme Ey Aksa! ‘İman Varsa İmkan da Vardır'” başlıklı 2017 Ağustos sayısının kapağında Kubbet’üs Sahra fotoğrafının kullanılması eleştirilmişti.

Mustafa Armağan tarafından Derin Tarih’in kapak fotoğrafı tercihine dair yayımlanan açıklama metni şu şekildeydi:

Mescid-i Aksâ Neresidir?

Dergimizin bu ayki kapağında ”Üzülme ey Aksâ!” başlığını okuyup da altında Kubbetussahra’nın resmini gören okurlarımız serzenişle karışık soruyorlar:
– Fotoğraftaki bina Mescid-i Aksâ değil ki! Kubbetussahrâ. Bunu siz bilmeyeceksiniz de kimler” bilecek?
Tabii ki hassasiyetler güzeldir ve makbulümüzdür, lakin bilgilerimizin sağlam olması şartıyla.
Bu tür itiraz mesajlarına karşılık aşağıdaki açıklamayı yapmak zarureti doğdu.
“Mescid-i Aksâ” dediğimiz zaman Kudüs’ün merkezindeKİ 144 dönümlük saha, yani harem-i şerif anlaşılmalıdır. Bu saha İsra suresinin ilk ayetinde geçtiği üzere Yüce Allah tarafından “mübarek kılınmış” olup İslamın üç hareminden biridir (diğerleri Mekke ve Medine’dekilerdir). Bu kutsal sahanın içerisinde başta bizim “Mescid-i Aksâ” dediğimiz Kıble Mescidi (Mescidü’l-Kıblî) veya Aksâ Camii (Camiu’l-Aksâ) olmak üzere 200 kadar eser bulunmaktadır.
İslam asırları boyunca “Mescid-i Aksâ” denilince bu harem-i şerif anlaşılmıştır ki, her noktası mescide dahildir. Bir hadis-i şerifte burada kılınan namazın evde kılınandan 50 bin kat daha sevap olduğu belirtilir.
Mescid-i Aksa isminin Kıble Mescidi yerine kullanılmasının modern zamanlara mahsus bir gelişme olduğunu belirtmekte fayda var. Aksi halde Kur’an-ı Kerim’de zikredilen Mescid-i Aksa’nın da bizim Mescid-i Aksâ diye bildiğimiz Kıble Mescidi olması gerekir ki, henüz fethedilmeden önce burada bir bina mevcut olmadığını şehrin fatihi Hz. Ömer’in çöplerle kaplı bu sahayı temizletmesinden anlıyoruz.
Öte yandan Emevi Halifesi Abdülmelik bin Mervan zamanında yapımına başlanan muhteşem ve İslam mimarisinin ilk şaheseri sayılan Kubbetusahra’nın bu görsel çarpıcılıkta inşa edilmiş olmasının asıl sebebi, Kudüs gibi semavi dinlerin ortaklık iddia ettikleri bir mekanda şehrin siluetine hakim olacak İslamî bir yapıya duyulan ihtiyaçtır. Şehrin imajı olarak Kubbetussahra özellikle nispeten düşük kotta kalan Kıble Mescidi’nin de sembolü olarak “Ben buradayım!” diyen bir ihtişamda tasarlanmıştı. Manzaraya hakim olan ve “İşte Müslüman Kudüs!” dedirten bu muhteşem eserin kubbesini Kanuni mavi çinilerle, Ürdün Kralı ise altın varakla kaplatmıştı.
Abdülmelik bin Mervan’ın, 1) Kudüs’ün, 2) Beytü’l-Makdis adlı 144 dönümlük sahanın ve 3) Kıble Mescidi ve Aksa Camii olarak bilinen yapının sembolü olarak tasarlattığı Kubbetussahra, harem-i şerifin en hafızaya nakşolunan yapısı olarak gravürlerden fotoğraflara, oradan da Kudüs’ü görenlerden tutun da görmeyenlere kadar ortak görsel hafızaya akıp durmuştu.
Dolayısıyla kapakta kullandığımız Kubbetussahra görseli, “Üzülme ey Aksâ!” başlığının doğru temsilidir, Kıble Mescidi’nin unutturulması veya hafızalardan silinmesi gibi bir maksatla kullanılması mümkün değildir. İsrail’in güya Hz. Süleyman Mabedi’nin temellerini bulmak için Kıble Mescidi’nin altını oyup durduğu hepimizin malumu. Lakin kapaktaki “Aksâ” tabiri bütün kutsal sahayı kapsar ve Kıble Mescidi’ne daraltılamaz.
Biz ‘tam saha’ çalışmalıyız kardeşlerim. Bunun için de asli kavramlarımızı yerli yerine oturttuktan sonra hükümler vermeliyiz.
Tekrar edelim:
“Mescid-i Aksâ”, 200 kadar eseri bağrından fışkırtan harem-i şeriflerimizin üçüncüsüdür. İsrail’in unutturmaya çalıştığı bir şey varsa o da Kudüs’ün harem-i şerifinin Mekke ve Medine’deki kardeşlerinden asla ve kat’a ayrılamayacağı gerçeğidir.”

 

Mescid-i Aksâ Neresidir

 

Yorumunuzu yazınız...