Salgın Yoluyla Nüfus Azaltmak İçin Ötenazi Planı Hakkında İfadelerin Jacques Attali’ye Ait Olduğu İddiası Doğru Değil

Yanlış İddia

 

COVID-19’un dünya nüfusunu azaltmayı hedefleyen insan yapımı bir salgın olduğunu ileri sürenlerin yaygın şekilde paylaştığı eski Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand’ın danışmanlığını yapan, Cezayir doğumlu Fransız ekonomist, yazar ve siyasetçi Jacques Attali’ye atfedilen ifadelere değineceğiz…

Jacques Attali’nin 1981 tarihli Verbatim adlı kitabında pandemi yoluyla dünya nüfusunun azaltılması planını yazdığı ileri sürülmüştü.

Bu iddiayla yaygın şekilde Almanya’dan bir TV kanalında yayınlanan bir programda konuşan yorumcunun Jacques Attali’ye atfederek kullandığı ifadelerin paylaşıldığı görülüyor.

 

 

https://twitter.com/MuuLemurya/status/1547198146006106114

 

Bahse konu yayında Jacques Attali’ye atfedilen ifadeler şöyleydi:

“Jacques Attali, Fransa’nın eski Cumhurbaşkanı François Mitterrand’ın danışmanıydı. Ve 1981 yılında şöyle yazmıştı: ‘Gelecekteki sorun nüfusu azaltmanın bir yolunu bulmak olacak. Çünkü, 60-65 yaşını aşar aşmaz, ürettiklerinden daha uzun yaşıyorlar ve bu da topluma bir maliyet getiriyor. Sonra zayıf olanlar ve sonra işe yaramazlar, topluma hiçbir katkısı bulunmayan… Çünkü sayıları gittikçe artıyor, ve özellikle aptal olanlar… Bu grupları hedef alan ötenazi, gelecekteki toplumlarımızın vazgeçilmez bir aracı olmak zorunda kalacak. Her durumda. Tabii ki insanları infaz edemeyiz, toplama kampları kuramayız. Kendi iyilikleri için olduğuna inandırarak onlardan kurtulacağız. Çok büyük bir nüfus ve büyük çoğunluğu gereksiz. Ekonomik olarak çok pahalı bir şeydir. Sosyal olarak, insan makinesinin kademeli olarak bozulmasındansa aniden durması da çok daha iyidir. Milyonlarca insan üzerinde zeka testleri yapamayız. Bir şeyler bulacağız ve sebep olacağız. Belirli insanları hedef alan bir salgın. Gerçek bir ekonomik kriz ya da değil. Yaşlı ve şişmanları etkileyen bir virüs. Ne fark eder? Zayıf ve korkaklar ona boyun eğecek, aptal olan buna inanacak ve tedavi edilmeyi isteyecek. Çözüm olacak tedavinin planlamasını sağlamış olacağız. Böylece kendi kendine gerçekleşecek. Mezbahaya kendi kendilerine gidecekler.”

 

 

Ancak, aktarılan alıntının uydurularak yanlış bir şekilde Jacques Attali’ye atfedildiği anlaşılıyor.

Jacques Attali’nin “Bir şey bulacağız ya da ona neden olacağız, belirli insanları hedef alan bir pandemi, gerçek ekonomik kriz olsun ya da olmasın, yaşlıyı ya da şişmanı etkileyecek bir virüs fark etmez, zayıf ona yenik düşecek, korkak ve aptal buna inanacak ve tedavi edilmesini isteyecek. tedaviyi planlamış olmaya özen gösterin, çözüm olacak bir tedavi.” ifadelerini kullandığına dair bir delil bulunamıyor.

İddia edilen ifadeler bir anı kitabı niteliğindeki Verbatim’in hiçbir yerinde yer almıyor. Pandemi kelimesi kitabın hiçbir yerinde geçmiyor.

Jacques Attali, AFP‘ye yaptığı açıklamada metnin tamamen uydurma olduğunu, Verbatim’deki metinle bir ilgisinin bulunmadığını, bunu ileriye sürmenin Hitler’in Kavgam’ını yazdığını iddia etmekle eşdeğer olduğunu söylemişti.

 

jacques attali
Fotoğraf: AFP

 

Michael Salomon’ın “Yaşamın Geleceği” (“L’Avenir du Futur” / “Future of Life“) adlı diğer kitabında yer verilen söyleşide “120 yıl yaşamak mümkün ve arzu edilir mi?” sorusuna Jacques Attali’nin yaşlıların topluma marjinal katkısının düştüğü, topluma yönelik maliyet açısından bakıldığından insanların yavaş bir biçim yerine aniden ölmesinin tercih edilebilir olduğu yönünde ifadeleri kullandığı görülüyor.

Attali’nin geleceğe dair öngördüğü bir durumdan bahsettiğini, ötenaziyi savunmadığını vurguladığı ifadelerinin yer aldığı kitaptan ilgili bölüm Türkçemize çevirisi şöyle yapılabilir:

“Bu nedenle, endüstriyel toplumun mantığında, amacın artık yaşam beklentisini uzatmak değil, belirlenmiş bir yaşam süresi içinde insanın mümkün olduğu kadar iyi yaşamasını sağlamak olacağına inanıyorum. sağlık harcamaları toplum için maliyetler açısından mümkün olduğunca düşük olacaktır.”

“Ötenazi her durumda gelecekteki toplumlarımızın temel araçlarından biri olacaktır. Sosyalist bir mantıkta öncelikle sorun şu şekilde ortaya çıkar: sosyalist mantık özgürlüktür ve temel özgürlük intihardır. dolayısıyla doğrudan veya dolaylı intihar hakkı bu toplum tipinde mutlak bir değerdir. Kapitalist bir toplumda, çok dayanılmaz veya ekonomik olarak çok maliyetli olduğunda hayatı ortadan kaldırmayı mümkün kılacak ölüm makineleri, protezler ortaya çıkacaktır. Bu nedenle ötenazinin, ister özgürlüğün bir değeri olsun, isterse bir meta olsun, geleceğin toplumunun kurallarından biri olacağına inanıyorum.”

Ancak söz konusu söyleşide Attali, pandemi ya da hastalık yoluyla dünya nüfusunun azaltılması yönünde bir plandan bahsetmemiş.

Bağlamından kopartılan sözlerinde Attali, ötenazinin gelecekteki toplumlar için bir araç haline gelme olasılığından bahsetse de yaşlıların toplu olarak öldürülmesini savunmamış.

Geçmişte Jacques Attali, kötücül bir planla ile dünya nüfusunun azaltılmasına yönelik bahse konu şekilde sözler sarf ettiği iddiasıyla açılan hakaret davalarını kazandığını duyurmuştu.

 

 

Jacques Attali’nin sosyal medya hesapları ve internet sitesinde paylaştığı koronavirüs salgını ile ilgili görüşlerinde de iddia edildiği gibi bir ötenazi yoluyla toplu katliam atfına rastlanamıyor.

Attali’nin salgınla ilgili aktarımlarından bazıları şöyle örneklenebilir:

 

“Covid-19 en azından bize bir felaketten kaçınmak için riskleri zamanında değerlendirmenin önemini hatırlatmış olacak. Kalkınma olumlu olmalı, yani sağlık, ekonomik, sosyal ve ekolojik riskleri öngörmeli ve önlemelidir.”

 

 

“Son olarak, bu pandemi gibi bugün de ihmal edilen ve tamamen öngörülebilir olan diğer tüm tehditlere hazırlıklı olmamız gerekecek: su eksikliği, küresel ısınma, toprak kuraklığı, böcek istilası, sayısız türün yok olması; ve ortaya çıkacak tüm siyasi kargaşa. Bu tehditler, bir pandemiden tamamen farklı bir yapıya sahiptir ve çok daha fazla geri dönüşü olmayan hasara neden olacaktır.”

 

“İkinci bir şansımız olmayacak. Bir an önce ciddiye almazsak bu pandemiye son mutlu anlarımızdan biri olarak pişmanlık duyacağız.”

 

“Her şey, iklim değişikliğinin, çoğu alarmcı modelin öngördüğünden çok daha hızlı ve çok daha aşırı olduğunu gösteriyor. Her şey, pandeminin hala uzun süredir burada olduğunu, aşıların hala çok yetersiz şekilde yerleştirildiğini ve varyantların çoğaldığını, giderek daha saldırgan olduğunu ortaya koyuyor (deltadayız; zeta olacağımız zaman ne olacak, ya da omega?) Her şey, en kötünün sonbaharda geri gelebileceğini, bitkin insanları ezeceğini, sağlık sistemlerinin nefes nefese kaldığını, yoksulların her zamankinden daha yoksul olduğunu gösteriyor.

 

Bunların hiçbiri bizi umutsuzluğa sürüklememeli: Bundan kaçınmak için tüm teknolojik, finansal ve insani araçlara sahibiz. Aslında, pek çoğuna az bir maliyetle güvence veriliyor: Karbon dışı enerjilere geçişin yüksek hızda sürdüğünü söylüyorlar; elektrikli veya hidrojenle çalışan ulaşım araçları hemen hemen her yerde mevcuttur. Aşılar artık kitlesel olarak üretiliyor, dünya çapında mevcut ve ihtiyaçlara çok hızlı bir şekilde uyarlanabiliyor.

 

Tek sorun: karbonsuz hareketlilik araçlarının üretimi ve geliştirilmesi, ihtiyaçlara kıyasla çok yavaş. Benzer şekilde, aşıların üretimi, dağıtımı ve kabulü o kadar yavaştır ki, varyantların bu engeli aşana kadar mutasyona uğramak için bolca zamanı olacaktır. Ayrıca, bu krizin ortaya çıkardığı ve ağırlaştırdığı diğer büyük sorunları çözmek için ciddi bir şeyin geldiğini görmüyoruz: her yerde sağlık sistemleri, utanç verici derecede düşük ücretli personel ve yetersiz modernize edilmiş ekipmanlarla iflasın eşiğinde; Eğitim sistemleri felakete doğru gidiyor. Aynı şekilde yapay şeker tüketiminin azaltılması, dünya çocuklarının her gün spor yapmaları veya sağlıklı beslenmeleri için ciddi bir şey yapılmamıştır.

 

Elbette en zenginler her zaman nerede tedavi göreceklerini, çocuklarını nerede eğiteceklerini, iklimsel rahatsızlıklardan ve salgınlardan korunarak nerede yaşayacaklarını bulacaklar; ama halklar önlerindeki talihsizliklere bugünden daha da derine batacaklar.

 

Bütün bunlar eğlence tutkusundan. Bununla birlikte, bugün, Berlin’deki Olimpiyat Oyunlarından heyecan duyan ve bunda genel iyi niyetin bir kanıtı ve barışçıl bir geleceğin garantisi olarak gören halkları dehşetle hatırlıyoruz. Ve yine de, sadece üç yıl sonra, öngörülebilir en kötü felaket gezegenin üzerine düştü. Aynı hatayı tekrar yapmaktan kaçınabilecek miyiz? Dikkat dağınıklığının zehriyle kendimizi tekrar uyutmamıza izin vermeyecek miyiz?”

 

“Yeterince kahraman, evde veya yakınlarda, hayatlarını riske atarak özgürlüklerini yeniden kazanmalarına izin vermek için ayağa kalkana kadar.

 

Mevcut salgın bize kendi tarzında daha fazlasını söylüyor: unutmak için her şeyi yaptığımız ölüm burada. Kendimize onunla savaşmak için tüm araçları gerçekten vermeden kaçtığımız ölüm oradadır. Daha fazla anlam vermeye çalışmadan yadsıdığımız ölüm oradadır.

 

Yine de, hayatımıza anlam veren, belirli sebepler için ölme riskini göze alma konusundaki gerçek kapasitemizin farkına varmamız, açık ve samimi yeteneğimizdir. Kim olduğumuzu ve bizim için neyin önemli olduğunu söyleyen odur. Komşularımızın ve gelecek nesillerin hayatın tehlikelerine karşı en iyi şekilde korunmaları ve mümkün olan en iyi hayatı yaşamaya en iyi şekilde hazırlanmaları için temel olanın günlük hayatta her şeyi yapmak olduğunu hatırlatan odur. tam da bu yüzden onlar için kendimizi feda etmek zorunda kalmayalım.”

 

Snopes, AFP, Factly, Myth Detector, Boom Live, Doğruluk Payı, Teyit gibi girişimler de iddianın gerçeği yansıtmadığını aktarmıştı.

 

Yorumunuzu yazınız...