Yozgatlılar arasında Atatürk’ün şehirde iyi karşılanmaması ya da Çapanoğlu isyanından dolayı Yozgat’a 50 yıl yatırım yapılmamasına dair bir ceza verdiği iddiası bir hayli yaygın. Atatürk 1924 ve 1934 yıllarında olmak üzere Yozgat’ı 2 kez ziyaret etmiştir. Bu ziyaretler esnasında iddia edildiği gibi Atatürk’ün kötü karşılanması ya da protesto edilmesi gibi bir hadise gerçekleşmemiş. Atatürk tarafından Yozgat’ın yatırım yapılmaması yoluyla 50 yıl cezalandırıldığı yönünde bir belge bulunmuyor, bu yönde bir şahitlik de söz konusu değil. Yozgat halkıyla yapılan söyleşilerde bu iddianın bir söylentiden ibaret olduğunun ifade edildiği anlaşılıyor. Atatürk’ün Yozgat ziyaretlerinde ve sonrasındaki şehre olan tutumu göz önünde bulundurulduğunda Yozgat’a yönelik açık bir yaptırımın uygulandığından bahsetmek mümkün görünmüyor.

 

Unutulmamalı ki “cezalı şehir” efsanesinin tek öznesi Yozgat değil.

Kurtuluş Savaşı & Cumhuriyet erken dönemde isyan görülen şehir ve bölgelere devletin yatırım yapmadığı, bir nevi zımnî ceza uygulandığı algısı yaygın.

Yozgat’ın yanı sıra merkezî hükümete isyan ettiği yahut uyumlu tavır takınmadığı için Konya, Bursa, Yozgat, Bilecik, Kütahya, Kırşehir, Maraş, Rize, Tunceli, Düzce gibi şehirlerin ve Zile, Menemen gibi ilçelerin de cezalı oldukları, bu yerleşim birimlerinin kara listeye alındığı ve yatırım yapılmayarak cezalandırıldığı öne sürülmektedir.

Örneğin, Yozgat’a benzer şekilde, Konya’nın da Kurtuluş Savaşı sürecindeki Konya Delibaş Mehmet ayaklanması nedeniyle Atatürk tarafından cezalandırıldığı iddiası da yaygın şekilde dile getirilmektedir. Hatta, Atatürk Anıtı’nın sırtının Konya’ya dönük olmasının sebebinin Atatürk’ün Konya’ya bahsi geçen ayaklanma nedeniyle kırgınlığı şeklinde yorumlandığı görülmektedir.

Hatta, Atatürk’ün “Trabzon’un etrafını telle çevirin” sözünü sarf ettiği yönündeki uydurma vecize de gerçek sanılarak paylaşılmıştı.

 

Yozgatlılar arasında meşhur bir şehir efsanesidir… Mustafa Kemal Atatürk’ün Yozgat’a 50 yıl yatırım yapılmama cezası verdiği iddiası

Yozgat’ın cezalandırıldığı iddiasına gerekçe olarak Atatürk’ün Yozgat’ta iyi karşılanmaması, Çapanoğlu isyanı, halkın Cumhurbaşkanını protesto etmesi, heykel yaptırılmaması, Atatürk’ün Yozgat’ın büyük aşiretlerinden biri olan Çapanoğlu aşiretinden kız istemesi ve karşılığında ret cevabı alması gibi birçok sebep öne sürülür. Kimilerince Yozgat’ın diğer illerden geri kalma sebebi olarak Atatürk’ün verdiği öne sürülen bu ceza gösterilir. Hatta, Yozgat’a yatırım yapılmamasından şikayet edenlere siyasetçilerin “Atatürk 70 sene yatırımı yasakladı bizim suçumuz yok” dediği de rivayet edilir.

 

Atatürk'ün Yozgat'a 50 yıl ceza verdiğine dair iddiayı içeren sosyal medya paylaşımları
Atatürk’ün Yozgat’a 50 yıl ceza verdiğine dair iddiayı içeren sosyal medya paylaşımları

 

Atatürk’ün Yozgat Gezileri

Atatürk, 15 Ekim 1924 ve 3 Şubat 1934 tarihlerinde olmak üzere 2 defa Yozgat’ı ziyaret etmiştir. Atatürk’ün bu 2 ziyaretine ilişkin şu anekdotların aktarıldığı görülmüş:

  • Afyon’dan başladığı sonbahar yurt gezisi kapsamında Atatürk, 15 Ekim 1924 tarihinde Kayseri’den Yozgat’a geçmiştir.
    • Atatürk’ü Yozgatlıların karşılaması şöyle tasvir edilir: “O gece yediden yetmişe Yozgat ayaktaydı. Hem de yağmur altında … Herkesin elinde bir fener vardı. Birkaç yüz atlı şehrin dışında Atatürk’ü karşılayıp bir ışık seli Elekçi Yokuşundan Yozgat’a aktı. Yozgat Halkının Atatürk’ten dilekleri yol, Hastaneye doktordan toplanıyordu“.
    • Atatürk’ün Yozgat ziyaretinde gözlemlediği doktor eksikliği ile ilgili olarak “İstanbul ve İzmir gibi büyük şehirlerdeki doktorları bütün milletin hayatı ve sağlığı ile ilgilendirmek çarelerini bulmalıyız. Bu böyle olmaz” dediği belirtilmektedir.

 

Atatürk'ün 15 Ekim 1924 tarihli Yozgat gezisi hakkında Hakimiyet-i Milliye Gazetesi'nin 16 Ekim 1924 tarihli haberi
Atatürk’ün 15 Ekim 1924 tarihli Yozgat gezisi hakkında Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’nin 16 Ekim 1924 tarihli haberi

 

  • 3 Şubat 1934 tarihli ziyaretinde ise Atatürk ve beraberindeki heyet, zorlu kış koşulları altında Kırşehir üzerinden Yozgat’a geçmiş.
      • Ziyaret için Atatürk’ün “Bu kışta kıyamette memleketin ne halde olduğunu görmek istiyorum. Otomobiller gezmeye çıkacağız” talimatını verdiği ve resmî bir karşılama yapılmamasını tebliğ ettiği belirtilmektedir.
      • Atatürk’ün 2 Şubat 1934 günü Yerköy İstasyonunda geceyi geçirdiğini duyan Yozgatlıların şehir hudutlarının ilerisinde Atatürk’ü karşılamaya çıktıkları, Atatürk’ün Sarayköy’den geçerek 3 Şubat 1934 Cumartesi günü saat 16.20’de şehre girdiği, Yozgatlıların alkışları ve “yaşa, varol” sloganları eşliğinde Atatürk’ün aracından indiği, halkın Vilayet Konağı’nın etrafından ayrılmadığı, Yozgatlıların Atatürk’e olan sevgilerini göstermek için geceleyin bir fener alayı düzenledikleri aktarılmaktadır. Vali Konağı’nın önüne gelen fener alayındaki halka Atatürk’ün “Çok mütehassıs oldum. İçimden cidden tatlı sevincin heyecanı var. Yozgat’ın yüksek ve asil halkına teşekkür eder, istirahatları dilerim” ve “Yozgat’ta bariz bir canlılık var. Ne güzel samimiyet ve heyecan gösterildi” dediği ifade edilmektedir.
      • Atatürk’ün Yozgat gezisi dönüşünün akabinde Yozgat Valisi Bekir Sami Bey’e misafir kaldıkları süre içerisinde gördüğü verimli işlerden dolayı bir teşekkür mektubu göndermiştir.

 

Atatürk’ün 3 Şubat 1934 tarihli Yozgat gezisi hakkında Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’nde 4 Şubat 1934 tarihinde yayınlanan haberde halkın coşkusu şöyle aktarılmış:

 

Atatürk'ün 3 Şubat 1934 tarihli Yozgat gezisi hakkında Hakimiyet-ii Milliye Gazetesi'nin 4 Şubat 1934 tarihli haberi
Atatürk’ün 3 Şubat 1934 tarihli Yozgat gezisi hakkında Hakimiyet-ii Milliye Gazetesi’nin 4 Şubat 1934 tarihli haberi

 

1924 ve 1924 yıllarında gerçekleştirdiği bu 2 gezi esnasında Atatürk’ün Yozgat’ta kendisine gösterilen ilgiden çok memnun kaldığını belirtmiş, Yozgat ve Yozgatlıların sorunları ile yakından alakadar olmuş, kendisine iletilen talepleri yerine getirmek için gayret göstereceğini ifade etmiş (Hamdi Doğan (2017). “Mustafa Kemal Atatürk’ün Yozgat Gezileri“. Millî Kültür Araştırmaları Dergisi (MİKAD) Cilt: 1- Sayı: 2- Aralık 2017)

Görülebileceği üzere, Atatürk’ün Yozgat halkı tarafından kötü karşılanması ve protesto edilmesi gibi bir durum yaşanmamış olup, Atatürk’ün Yozgat halkına yönelik tutumu da gayet olumlu olmuş.

Atatürk’ün Yozgat’ı cezalandırdığı iddiasına mesnet olarak sunulan bir diğer absürt iddia da Atatürk’ün Çapanoğulları’nın kızını istemesi ancak Çapanoğullarının kızlarını vermeyi reddetmesi gösterilir. Bu iddianın bir değişik versiyonu da Atatürk’ün Yozgat’a gittiğinde geceyi geçirmek için bir kız istemesi, Yozgat halkının ise bu talebi geri çevirmesidir. Bu asılsız iddialar ancak ve ancak iftira olarak tanımlanabilir. Üzerlerinde daha fazla kelâm etmeye gerek görmüyoruz.

 

Atatürk ve Çapanoğulları Ayaklanması

Atatürk’ün Yozgat’ı cezalandırdığı iddiasının bir diğer gerekçesi olarak 1920 yılında gerçekleşen Çapanoğulları İsyanı gösterilmektedir. Çapanoğulları İsyanı, Yozgat yöresine 17. yüzyıldan önce yerleşen Yozgatlı Âyan ailesi olan Çapanoğullarından Celâl, Edip, Salih ve Hamit adlı kişilerin ve Aynacıoğullarından Deli Hacıhasan, Küçükağa ve Postacı Nazım adlı kişilerin öncülüğünde Yozgat Ortaköy, Akdağmadeni ve Sorgun dolaylarında gerçekleşmiş olup, Yozgat halkının tamamının desteğiyle yürütülmüş değil. Milli Mücadele karşıtı tavır takınan ve TBMM’ye karşı tutum izleyen Çapanoğulları öncülüğündeki kitle,  Kurtuluş Savaşı sürerken 1920 yılı Haziran ayında Yozgat’u kuşatarak bir isyan başlatmıştır. 7 Haziran 1920 tarihinde İsmet İnönü ve 3. Kolordu Komutanı Albay Selahattin Çapanoğullarının tutuklanması için Yozgat mutasarrıf vekiline emir vermiş. 13 Haziran 1920’de ise Çerkez Ethem Yozgat’taki isyanı bastırmak ve asilerin liderlerini yakalamak üzere görevlendirilmiş. Yozgat ya da Çapanoğulları Ayaklanması olarak bilinen başkaldırı Çerkez Ethem’in başında bulunduğu Kuvay-ı Seyyare güçleri tarafından bastırılmış (Nurgün Koç. “Milli Mücadele’de Yozgat (Çapanoğulları) Ayaklanması ve Çerkez Ethem Güçleri Tarafından Bastırılması“, Bozok Sempozyumu, Cilt 2, sf: 219-244) (Demokaan Demirel (2016). “Milli Mücadele Döneminde İç İsyanlar: Yozgat Örneği“, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt 9, Sayı 45, Ağustos 2016).

Nutuk’ta Atatürk, “Çerkez Ethem ve kardeşlerinin ilk defa dikkati çekmeye başlayan bazı tavır ve davranışları” hakkındaki bölümde Yozgat İsyanından şöyle bahseder:

“Ethem Bey, Ankara ve Ankara’daki hükûmet üzerinde bile otorite kurma denemesinde bulunmuştur. Sözde, Yozgat isyanı, Yozgat’ın bağlı bulunduğu Ankara valisinin kötü idaresinden çıkmış; bundan dolayı isyana sebep olanlar için uyguladığı cezayı, ki o ceza asılarak idamdı, Ankara valisi için de olay yerinde doğrudan doğruya kendisi uygulamaya karar vermişti.

Yozgat’a gönderilmesini istediği Ankara valisi, Millî Mücadele’de fevkalâde hizmet etmiş, yararlık göstermiş ve göstermekte olan Yahya Galip Bey’di. Yahya Galip Bey’in, hizmeti özellikle bizce takdir edilmiş pek gerekli ve yararlı bir zat olduğu biliniyordu. İşte böyle bir zatı, kendi eline, idam sehpasına vermeye bizi mecbur etmekle en büyük otorite ve etkiyi kazanabileceğini düşünmüştü.

Elbette Yahya Galip Bey’i veremezdik ve vermedik. Ethem ve kardeşleri bu konu üzerinde fazla ısrar edemediler. Fakat Yozgat’ta, özellikle milletvekillerine: «Ankara’ya dönüşümde Büyük Millet Meclisi Başkanı’nı Meclis önünde asacağım» yollu boşboğazlıkları duyulmuştur. Yozgat milletvekili Süleyman Sırrı Bey de bu boşboğazlığı işitenlerdendir.

Biz, bütün duyup öğrendiklerimize rağmen bu «kardeşleri» daima yararlanabileceğimiz bir durumda bulundurmak yolunu tercih ettik. Bu sebeple kendilerini idare ettik. Yozgat’tan sonra Ankara üzerinden Kütahya bölgesine gönderdik. Bu konuya tekrar dönmek üzere, sözü asıl konumuz olan Yeşilordu’ya getireceğim.”

Nutuk’ta daha sonra “Yenihan, Yozgat ve Boğazlıyan isyanları”na değindiği bölümde Yozgat Ayaklanması hakkında şu ifadeleri kullandığı görülür:

“Efendiler, memleketin kuzeybatı bölgesinde âsîlerle uğraşırken, memleketin ortasında Yenihan, Yozgat ve Boğazlıyan dolaylarında da isyan başlıyor. Bu isyan hareketleri de hatırlanmaya değer.

14 Mayıs 1920 tarihinde Postacı Nazım ve Çerkez Kara Mustafa adında birtakım adamlar, otuz kırk kişi ile Yenihan’a bağlı Kaman köyünde isyan ettiler. Bu hareket gittikçe artan bir şiddetle genişledi. Âsîler, 27/28 Mayıs 1920 gecesi Çamlıbel’de bulunan bir müfrezemizi basarak esir ettiler.

28 Mayıs 1920’de diğer bir kısım âsîler de Tokat yakınında yürüyüş halinde bulunan bir taburumuza hücum ederek dağıttılar ve bir kısmını esir ettiler. Cür’etlerini artıran âsîler, 6/7 Haziran 1920 gecesi Zile’yi işgal ettiler.

Oralardaki askerlerimiz Zile kalesine çekilerek kendilerini savundular. Askerin erzak ve cephanesi tükendikten üç gün sonra âsîlere teslim oldular. Âsîler 23/24 Haziran 1920’de de Boğazlıyan’a baskın yaptılar. Orada bulunan bir müfrezemizi dağıttılar. Amasya’da bulunan Cemil Cahit Bey’in komutasındaki 5’inci Kafkas Tümeni, âsîler aleyhine harekete geçirildi.

Antep bölgesinde bulunan Kılıç Ali Bey de, bir millî müfreze ile bu bölgeye gönderildi. Erzurum’dan Ankara’ya gelmekte olan bir Erzurum Millî Müfrezesi de, o bölgede bırakıldı. 1920 yılı Temmuzunun ortalarına kadar, bu âsîlerin takip ve tepelenmeleriyle uğraşıldı. Yenihan isyanı, Orta Anadolu’nun öteki bölgelerindeki fesatçıları da harekete geçirdi.

Çapanoğullarından Celâl, Edip, Salih ve Hâlit Bey’ler; Aynacıoğulları ve Deli Ömer çeteleri gibi birtakım eşkıyayı başlarına toplayarak 13 Haziranda Yozgat civarında Köhne (132) bucak merkezini, 14 Haziranda da Yozgat şehrini işgal ederek büyük bir bölgeye hâkim oldular. Merkezi Sivas’ta olan 3’üncü Kolordu kuvvetleri ve o bölgede bıraktığımız millî kuvvetler yeterli değildi. Eskişehir’deki Ethem Bey müfrezesi ile Bolu dolaylarındaki İbrahim Bey müfrezesi de Yozgat bölgesine gönderildiler.

Yozgat ve dolaylarında âsîler yok edildikten sonra, oraya gönderilen müfrezelere öteki bölgelerde görev verildi. Fakat bu yörelerde genellikle güvenlik kurulamadı.

7 Eylül 1920’de Küçük Ağa, Deli Hacı, Aynacıoğulları denilen birtakım serseriler Zile yakınlarında, Kara Nazım, Çopur Yusuf adında birtakım adamlar da Erbaa yakınlarında yeniden faaliyete geçtiler. Bunlardan Aynacıoğulları üç yüz atlı kadar toplayabilmişlerdi.

Bu durum karşısında, İkinci Kuvve-i Seyyare (133) adını alan İbrahim Bey müfrezesi, tekrar, bulunduğu Eskişehir bölgesinden

Yozgat’a giderek, oradaki millî müfrezeler ve jandarma kuvvetleriyle birlikte Maden, Alaca, Karamağara, Mecidözü bölgelerinde, çeşitli gruplar halinde, karışıklık çıkaran ve eşkıyalık eden âsîleri takip ederek ortadan kaldırdı. İbrahim Bey, âsîlerin ortadan kaldırılmasını ancak üç aydan fazla bir zamanda başarabildi.”

22 Ocak 1923 tarihinde Batı Anadolu seyahati esnasında Bursa’da Şark Sinemasında yaptığı konuşmada ise Atatürk Yozgat Ayaklanması hakkında şu sözleri sarf etmiş (Atatürk Araştırma Merkezi (2006). Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Divan Yayıncılık Ltd. Şti.):

“Bu harekete tâbiri mahsusasiyle ―irtica‖ derler. Yaptığımız işler ve aldığımız neticelere göre bu gibi irticalara her vakit intizar olunabilir. Kan ile yapılan inkılâplar daha muhkem olur, kansız inkılâp ebedileştirilemez. Fakat biz bu inkılâba vasıl olmak için lüzumu kadar kan döktük. Bu kanlarımız, yalnız muharebe meydanlarında değil, aynı zamanda memleketin dahilinde de döküldü. Biliyorsunuz ki Hendek‘te, Bolu‘da, Konya‘da, Yozgat‘ta vesair memleketlerimizde bir çok isyanlar vukua geldi. Ve bunların hepsi tenkil edildi. ġayanı temennidir ki, bu dökülen kanlar kâfi gelsin, ve badema kan dökülmesin. Mesut inkılâbımızın aleyhinde fikir ve his taşıyanları tenvir ve irşat etmek münevverana terettüp eden vazaifi milliyenin en mühimmi ve en birincisidir.”

Milli Mücadeleye ve TBMM’ye karşı yürütülen bu isyanın tüm Yozgat halkına mâl edilmiş olması beklenemez. 1 Mart 1921 tarihindeki TBMM’nin 2. toplanma yılını açarken Atatürk’ün konuşmasındaki “Büyük Millet Meclisinin büyük ve metin vaz‘ı ve durbinane tedabiri sayesinde teskin edilen bu huruşu isyanı Yozgat, Zile ve Akdağmadeni ve Sivas havalisi isyanları ve bunları da Konya, Karaman. Ilgın kıyamları takip etti.” sözünün akabinde Yozgat vekili Süleyman Sırrı Bey’in “Paşa Hazretleri rica ederim, isyan Yozgat’ta değildir. Çapanoğulları’nındır. (Atatürk Araştırma Merkezi (2006). Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Divan Yayıncılık Ltd. Şti.)

Atatürk’ün isyanın ardından Çapanoğullarını 1 yıl kadar Ankara’da zorunlu ikamete tabi ettikten sonra yapılan inceleme sonucunda onları yargılatmadan affettiği öne sürülmektedir. Ankara Valiliği görevini üstlenen Avni Doğan Bey’in “Kurtuluş, Kuruluş ve Sonrası” adlı kitabında bu iddia şöyle aktarılmaktadır:

“Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, Aziziye Halkını tazyik ederek misafirleri olan Edip ve Celal Beyler ile akrabalarını Ankara’ya getirtti. Yozgat ayaklanması hakkında geniş bilgi alan Mustafa Kemal, beylere ceza tatbik ettirmedi. Kendilerini ayrı ayrı bölgelerde ikamete memur ettiler.” Atatürk Çapanoğullarını muhakeme bile edilmeden affetmiştir.”

 

Atatürk’ün Yozgat Hakkındaki Tutumu

Atatürk tarafından Yozgat’ın yatırım yapılmaması yoluyla 50 yıl cezalandırıldığı yönünde bir belge bulunmamaktadır ya da bu yönde şahitlik söz konusu değildir.

Her ne kadar bu yönde resmî bir bilgi ya da belge olmasa da Atatürk’ün inisiyatifiyle Yozgat dahil olmak üzere bazı şehirlerin kara listeye alınarak yatırımdan mahrum edildiği iddiasının ise ne doğruluğu ne de yanlışlığı ispatlanabilir. Bu haliyle bu iddia sadece bir spekülasyondan ibaret olabilir.

Yozgat halkıyla yapılan söyleşilerde de Yozgat’ın Atatürk tarafından cezalandırıldığına dair iddianın bir söylentiden ibaret olduğunun ifade edildiği görülmektedir.

ABD’li gazeteci Clarence K. Streit’ın 1920 yılında gerçekleştirdiği Anadolu ziyaretinin ardından yayınladığı “Bilinmeyen Türkler” adlı kitapta Atatürk ile yaptığı söyleşide Yozgat’ın da başkent olarak düşünüldüğü Atatürk tarafından şu sözlerle ifade edildiği belirtilmektedir:

İstanbul elbette geleneksel başşehrimiz ve bu şekilde de devam etmeli. Fakat bu savaşta edindiğimiz bir deneyim bize ders oldu. Saltanat ve halifelik İstanbul’da kalacaktır ama gerçek hükümet, Millet Meclisi ve kabine, burada Anadolu’da İstanbul’dan daha iyi korunacağı için memleketin merkezinde olacaktır. Meclis elbette zaman zaman İstanbul’a gidebilir ama hükümetin daimi makamı orada olmamalıdır. Mesele için varılmadı ama tartışılıyor. Kayseri, Sivas ve Yozgat’ı olası yerler olarak düşünüyoruz. Bu merkezi bölgeyi araştırıp en iyi başşehir bölgesini bulması için bir komisyon göndereceğiz. Bol bol ağacı ve bir akarsuyu olmalı, kısacası doğal güzelliği…

1 Kasım 1938 tarihinde Atatürk adına Celal Bayar tarafından okunan söylevde Atatürk’ün vefatına az bir süre kaldığında dahi Yozgat’ta yaşanan depremle ilgilendiği şu sözler ile anlaşılmaktadır (Atatürk Araştırma Merkezi (2006). Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Divan Yayıncılık Ltd. Şti.):

“Bu senenin ilkbaharında Orta-Anadolu‘da bilhassa Kırşehir ve Yozgat havalisinde bir kısım köylerimizi harap ve aziz vatandaşlarımızdan bazılarının ölümüne sebebiyet vermekle bizi çok müteessir eden bir yer sarsıntısı olmuştu. Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâleti ve aynı zamanda bu işle tavzif edilen Kızılay Cemiyeti felâkete uğrıyan vatandaşlarımızı korumak için derhal gereken tedbirleri almışlardır.”

Yukarıda aktarılan sözler ve Atatürk’ün Yozgat ziyaretlerinde ve sonrasındaki şehre olan tutumu göz önünde bulundurulduğunda Yozgat’a yönelik açık bir yaptırımın uygulandığından bahsetmek mümkün değildir.

Yozgat’ın geri kalmışlığının sebebinin ülkemiz ekonomisinin içinde bulunduğu ahval ve şeraitin etkisiyle memleketin diğer şehirlerinde de görülen genel yatırım eksikliği olduğunun kabulü gerekmektedir…

 

“Cezalı Şehir Yozgat” Atfında Bulunan Köşe Yazarları

Türkiye Gazetesindeki “Cezalı Şehirler” başlıklı 10 Eylül 2014 tarihli yazısında Ekrem Buğra Ekinci Cumhuriyet tarafından cezalandırılan şehirlerin sayısını epey artırmış ve Yozgat’a Çapanoğlu isyanı nedeniyle ceza verildiğini öne sürmüş:

"Çoklarından "bu vilâyet cezalı"; "şu kasaba cezalı" diye duyarsınız. Konya, Bursa, Yozgat, Bilecik, Kütahya, Kırşehir, Maraş, Rize, Tunceli, Düzce, Zile, Menemen gibi şehirlerin ismi bu meyanda anılır."

"Çapanoğlu isyanları sebebiyle Ankara'yı çok uğraştıran Yozgat, rivayete göre bir ziyaretinde halk zamanın reisicumhurunu protesto ettiği ve heykel yaptırmadığı için kara listeye alınmış; hiçbir yatırım yapılmadığı gibi; yol üzerinde olmasına rağmen demiryolu bile geçirilmemiştir."

Medyasiyaset.com’daki “Atatürk ve Yozgat Meselesi” başlıklı 22 Temmuz 2017 tarihli yazısında Selçuk Softa, Atatürk’ün Yozgat ziyaretleri hakkındaki şehir efsanesinin gerçek olabileceğini işaret eden bir dil kullanmış:

"Yozgat şehrini duymayan kalmamıştır. Bu şehir Cumhuriyet’in ilk yıllarından beri gelişmeye direnen tek şehirdir desek yanlış olmaz. Ayrıca bu ünvanını sadece kendi çabalarıyla kazanmamıştır bu şehir. Yozgat’ın bu kısırlığa ulaştığı zaman dilimini Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Mustafa Kemal’in bir ziyaretinde aramak gerekir. Rivayet odur ki Mustafa Kemal şehri ziyaret ettiği sırada halk kendisini karşılamamış ve aksine protesto etmiştir. Bununla beraber heykelinin yapılmasını da reddetmiştir. İşte bu olaydan dolayı Yozgat’a hiç yatırım yapılmamakla beraber arazisi dahi müsait olduğu halde Demir yolunun bile rayı başka bir güzergahtan geçirilmiştir. Üstelik en uygun yol Yozgat iken. 

Bir diğer rivayete göre de Mustafa Kemal’in akla hafsalaya sığmayacak bir şekilde Yozgat’ın büyük aşiretlerinden biri olan Çapanoğlu aşiretinden kız istemesi ve karşılığında red cevabı almasıdır. Bu ihtimal olabilecek en düşük ihtimaldir. Mustafa Kemal gibi büyük bir zatın böyle bir harekette bulunması beklenmemelidir."

 

Yorumunuzu yazınız...