Tolstoy’un “Bana Hastanede ‘Karın Öldü’ Dediklerinde Ne Yapacağımı, Nasıl Tepki Vereceğimi Bilemedim. İçimden Eve Gidip Karıma Olanı Anlatmak ve Bana Ne Yapmam Gerektiğini Söylemesini İstedim.” Dediği İddiası ASILSIZ

Yanlış İddia

 

Hastanede “karın öldü” denilen Tolstoy’un tepkisi uydurması sosyal medyada şu şekilde paylaşılagelmekte:

 

Yeraltı Edebiyatı:

““Bana hastanede “ Karın öldü !” dediklerinde ne yapacağımı, nasıl tepki vereceğimi bilemedim, içimden eve gidip karıma olanı anlatmak ve bana ne yapmam gerektiğini söylemesini istedim” – Tolstoy Aşk daha güzel anlatılamazdı.”

 

tolstoy karin oldu

 

Senfoni 9. ‏ @ikincisatir:

“”Bana hastanede: ‘karın öldü’ dediklerinde ne yapacağımı, nasıl tepki vereceğimi bilemedim. İçimden eve gidip karıma olanı anlatmak ve bana ne yapmam gerektiğini söylemesini istedim” diyor Tolstoy karısından bahsederken. Aşkın en etkileyici izahı bu olsa gerek.”

 

bana hastanede karin oldu dediklerinde

 

Cem Edrian:

“Tolstoy; “Bana hastanede ‘karın öldü’ dediklerinde ne yapacağımı, nasıl tepki vereceğimi bilemedim. İçimden eve gidip karıma olanı anlatmak ve bana ne yapmam gerektiğini söylemesini istedim” diyor, karısından bahsederken. Aşkın en etkileyici izahı bu olsa gerek.”

 

askin en etkileyici izahi bu olsa gerek

 

Hatalı aktarımda bulunan köşe yazılarından örnekler:

 

Lev Nikolayevic Tolstoy

 

Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910), eşi Sofya Tolstaya’dan (1844-1919) 9 yıl önce vefat etmişti. Hâliyle Tolstoy, eşinin ölümüne dair haberi hastanede almış olamaz…

Aristokrat yaşam tarzını reddedip resmî Hristiyanlık inancını sorgulayan Tolstoy, huzur içinde ölümü karşılayacağı bir yer arayışı için 28 Ekim (10 Kasım) 1910 gecesi malikânesini terk etmiş ve 7 Kasım (20 Kasım) 1910 tarihinde Astapovo tren istasyonunda vefat etmişti (Tolstoy’un vefat sürecini detaylandırdığımız yazımıza göz atabilirsiniz).

 

tolstoy olmeden once

 

Bahsi geçen sözün Tolstoy tarafından dile getirildiğine dair muteber herhangi bir kaynakta atfa rastlanamadı.

Tolstoy ömrünün son dönemlerinde eşi ile süregelen bir anlaşmazlık yaşadığı bilinmektedir.

Sofya Tolstoy’un günlüklerinde genel olarak eşinin odakta olduğu bir hayat, çocuklarıyla ilgilenen bir anne, Tolstoy’un ilgisizliğinden şikâyetlenme söz konusudur. Tolstoy’un ölümünden önceki günleri kayda geçtiği günlüklerde, çiftin arasındaki sorunları ve bahsedildiği gibi mükemmel bir aşk tanımının çok gerisinde bir beraberliğin izlerini bulmak mümkündür. Kaldı ki on binlerce beğeni alan bir gönderinin en büyük yanılgısı Tolstoy’un eşi Sofya’dan önce öldüğünü bilmemek gibi ciddi bir maddi hataya yer vermiş olmasıdır (Sofiya Tolstoy’un Güncesi (çev. Muzaffer Kuşuloğlu), İstanbul Düşün Yayınevi, 1985, s.715-717).

25 Ekim Sabah erkenden kalktım, öğleye dek Natalya Almadingen ile beraberdim, yüz sayfa prova okudum. Bizim köy okuluna gittim, hiç deneyimi olmayan öğretmenin seksen sekiz öğrencisi var.

 

Akşam, oğlumuz Serioya geldi; babasıyla satranç oynadı, sonra da piyano çaldı. Onun bizi görmeye gelişi, bizi hep çok sevindiriyor. Natalya’ya genç kızlık ve evlilik yaşantımın Anılarını okudum, hoşuma gitti.

 

Bugün, L.N. ile Galya Çerkov yazıştılar. Birbirlerine ne yazdıklarını öğrenmek istiyordum ama yeni yeni bahaneler uydurdu. Belleğinin zayıflığını kötüye kullanıyor: Galya’nın mektubunu bana göstermesini istedim, sözde kaybetmiş; yalan tabi… «O mektubu görmeni istemiyorum» deyip itiraf etse daha iyi ederdi. Şimdi yalanlar, aldatmalar ve kaçamaklı sözler arasında yaşıyoruz… Ruhsal yönden öyle zayıfladı ki… iyilik, dinginlik ve içtenlikten öyle yoksun ki… Sıkıntılı ve üzgünüm… Beni gene sevmez oldu ve gözlerinde korkunç ve uğursuz bir şey okunuyor. İçim kan ağlıyor. Yaşamak istemiyorum artık. Hiç cesaretim kalmadı.

 

Evimizde ve kocamda bir kötü ruh egemen. «Tanrının mahşer günü gelsin ve onun düşmanları dağılıp yok olsun.» Çektiğim acılan, geçirdiğim deneyleri dile getiren bu korkunç Günceyi şu anda bitiriyor ve mühürlüyorum. Tanrı beni bağışlasın, ama çektiklerime neden olan Çerkov’a lanet olsun.

 

7 Kasım L.N. bu sabah saat altıda öldü.

Sofiya Tolstoy’un Lev Nikolayeviç Tolstoy’un ölümünün ardından kaleme aldıkları aralarındaki ilişkiyi, Tolstoy’un yaklaşımını ortaya koyması bakımından mühimdir.

9 Kasım 26 ve 27 Ekim’de neler olup bittiğini anlatmayacağım, ama 28 Ekim günü sabahın beşinde L.N. doktor Makevitski ile gizlice evimizi terketti. Kaçışının bahanesi de, haber vermeden, geceleyin kâğıtlarını karıştırmış olmam. Evet, çok kısa birsüre çalışma odasına girdim ama hiçbir şeyine elimi sürmedim. Zaten çalışma masasının üstünde tek bir kâğıtyoktu. Bana yazdığına göre, (bu mektup aynı zamanda tüm dünyaya yazılmış oluyor) böyle davranmasının nedeni, bizim şatafatlı yaşantımızdan kaçmak içinmiş, çünkü bir köylü gibi izbe bir kulübede yaşamak istiyormuş. Öyleyse, neden kızı Şaşa ile Varvara Feokritov’u, bu asalağı getirtti?

 

L.N.nin kaçtığım, bana yazdığı mektuptan ve Saşa’dan öğrenince, derin bir umutsuzluğa düştüm ve kendimi göle attım. Yazık ki, Saşa ve Bulgakov gelip beni sudan çıkardılar. Beş gün, ağzıma bir lokma yiyecek koymadım. 31 ekim sabahı saat 7.30 da Ruskoye Slovo’dan şu telgrafı aldım: «Leon Nikolayeviç Astapovo’da hastalandı, ateşi kırk.» Çocuklarım Tanya, Andrey ve ben, özel bir trenle Tula’dan Astapovo’ya gittik. Beni L.N.nin yanına sokmadılar, beni zorla tuttular, kapısını yüzüme kapadılar, bana işkence edip yüreğimi parçaladılar. Leon Nikolayeviç 7 kasım sabah saat altıda öldü. 8 Kasım’da, İaznaya Poliana’da toprağa verildi.

Evliliklerine Lev Tolstoy cephesinden bakıldığında da benzer bir uzaklığın söz konusu olduğu görülür. Tolstoy’un eşi Sofya’ya yazdığı veda mektubunda şatafata düşkün olmakla itham ettiği Sofya’dan ve ailesinden uzaklaşma nedeni, gittiği yerin özellikle eşi tarafından bilinmesini istemediği açıkça görülmektedir.

“Gidişim sana acı verecek, üzgünüm, bana inan ve başka türlü yapamayacağımı anla. Benim evdeki durumum çekilmezdi ve çekilmez oldu. Öteki nedenlerin yanı sıra, şatafatlı koşullar içinde, eskiden olduğu gibi, yaşamayı sürdüremedim ve benim yaşımdaki ihtiyarların göreneğine uyarak, dünyayı terkedip, yaşantımın son günlerini sessizlik ve yalnızlık içinde geçirmek istedim (…).

 

Bunu anlamanı ve nerede olduğumu öğrenecek olursan gelip beni aramamanı yalvararak rica ediyorum. Senin gelişin sadece ikimizin de durumunu kötüleştirir ama benim kararımı değiştiremez (…).

 

Benimle birlikte namusluca geçirdiğin kırk sekiz yıllık yaşam için sana teşekkür ederim ve sana yapılan ve bana yüklenen suçlamalar için beni bağışlamanı dilerim, senin bana karşı yaptığın haksızlıkları da benim bağışladığımı bilmeni isterim. Benim gidişimle, senin için oluşacak değişiklikleri kabullenmeni öğütlerim. Bana bir haber iletecek olursan Saşa’ya söyle, o beni nerede bulacağını bilecek ve gerekeni iletecektir. Ama benim nerede olduğumu açıklayamaz, çünkü bulunduğum yeri hiç kimseye söylememek konusunda bana söz verdi.”

Tolstoy’un oğlu Leo Tolstoy’dan babasının evi terk etmesinin ardından annesinin intihar girişiminde bulunduğunu ve sonuçsuz kalan bu teşebbüslerin sonrasında onları açlıktan ölmekle tehdit ettiğini Sofiya Tolstoy’un Güncesi’nin sonunda yer alan bölümde öğreniyoruz.

“Babamın bıraktığı mektubu 28 Ekim sabahı ona verdikleri zaman, annem koşarak kaçıp gitti ve kendini göle attı. Onu çekip çıkardılar. Daha sonra, değişik intihar girişimlerinde bulundu. Sonra, canına kıymak için yapacağı her davranışın sürekli olarak gözetlendiğini anlayınca, açlıktan öleceğini açıkladı.”

(Leon Tolsoy)

 

Tolstoy’un yanında kızları Tanya ve Şaşa ile oğlu Serioya vardı. Tolstoy bilincini yitirdikten sonra, karısının içeri girmesine izin verdiler. Tatiana anılarında şunları yazıyor: “Annem yaklaştı, başucuna oturdu ve üstüne eğilerek ona veda etti ve suçlu olduğu her şey için bağışlanmasını yalvararak sevecenlik dolu ve gönül okşayıcı sözcükler mırıldandı. Aldığı tek yanıt, birkaç derin iç çekmeden ibaretti.»

(Tatiana Tolstoy, Leon Tolstoy’la Birlikte)

Sofiya Tolstoy, Tolstoy’un ölümünden sonra dokuz yıl daha yaşamış ve 1919 yılının ekim ayında dünyaya gözlerini yummuştur.

Leo Nikoloyeviç Tolstoy, hayatının ikinci yarısındaki arayışları sırasında, neden evini terketmek, soyluluk unvanından vazgeçmek ve “Rusya’nın yollarına düşüp bir gezgin gibi dolaşıp durmak” istediğini Stefan Zweig’dan alıntıyla şöyle aktarabiliriz:

“Böyle yaşayamayacağımı ve yaşamak da istemediğimi bir anlasalar artık, özel giysili uşaklarla çevrilmiş, gümüş tabaklar içerisinde dört türlü yemek ve bütün bu gibi gereksiz şeylerle ve başkaları kendileri için en gerekli şeyleri bile bulamadıkları halde… Oysa hepsi onlardan bir tek fedakârlık beklediğimi biliyor: Yalnızca lüksten vazgeçmelerini, Tanrı’nın, insanların arasında egemen olmasını istediği eşitliğe karşı işlenmiş korkunç bir günahtan başka bir şey olmayan şu lüksten vazgeçmelerini istiyorum sadece. Ne yazık ki, yatağımı ve hayatımı paylaşan karım, düşüncelerimi de aynı şekilde paylaşacak yerde onlara düşman kesiliyor. Boynuma asılmış bir değirmen taşı o, beni sahte ve yalancı bir hayata sürükleyen ve vicdanıma yük olan bir ağırlık. Elimi kolumu bağladıkları bu bağları çoktan kesip atmalıydım. Onlarla ne alışverişim var artık benim? Onlar benim hayatımı bozuyorlar, ben de onlarınkini; hiçbir yararı olmayan biriyim ben burada.”

 

(Stefan Zweig, Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar (Casanova/Stendhal/Tolstoy), s.808-809)

 

“İki defa evden kaçtı ve her ikisinde de geri döndü, çünkü allak bullak olan karısının intihar edebileceği düşüncesi, onun bütün gücünü felce uğratıyordu; soyut fikirleri uğruna bir tek insani varlığı bile feda etmeye karar veremiyordu. Çocuklarıyla bozuşmaktansa ve karısını ölüme itmektense, sadece maddi dünyaya bağlı bir topluluğun ezici damı altında inleyerek kalmayı ve buna katlanmayı tercih ediyordu; umutsuzca savaşıyor ama birtakım şiddetli hareketlerle ailesini yaralamayacak kadar insanca bir davranışla, bazı önemli sorunlarda, her zaman boyun eğiyor ve başkalarına acı vermektense kendi acı çekmeyi tercih ediyordu.”

 

(Stefan Zweig, Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar (Casanova / Stendhal / Tolstoy), s. 780-781)

 

İLAVE: İddia edilenin aksine, Tolstoy’un İtiraflarım adlı romanında bu yönde bir cümle yer almıyor…

 

Yorumunuzu yazınız...