Orhan Veli Kanık’ın Vefatına Dair Aktarımlarda Yanlış Hususlar Mevcut

 

Ünlü şairimiz Orhan Veli Kanık’ın (13 Nisan 1914 – 14 Kasım 1950) vefatı ile ilgili yaygın şekilde paylaşılan yanlış aktarımları konu edineceğiz.

Öncelikle, hatalı aktarım içeren sosyal medya paylaşımlarından örnekler sunalım:

 

“Orhan Veli İstanbul Belediyesinin açtığı engel koymadığı çukura 35 yaşında düşerek öldü.Yaşasaydı ne şiirler yazardı şair. Hiç bilemeyeceğiz.”

 

orhan veli belediye çukuruna

 

“14 Kasım 1950 de bir garip orhan veli belediyenin açtığı çukura düşerek öldü.”

 

orhan veli kanık çukur

 

 

“Orhan Veli’nin 36 yaşındayken belediyenin açtığı çukura düşüp, geçirdiği beyin kanaması sonucu hastaneye gideceği yerde arkadaşına götürüldüğünü ve arkadaşının evinde vefat ettiğini biliyor muydunuz  ben bilmiyordum”

 

orhan veli vefatı çukur

 

Orhan Veli’nin vefatıyla ilgili iddiaların içerdiği yanlışları özetleyecek olursak: Orhan Veli‘nin düştüğü belediye çukuru İstanbul’da değil, Ankara’da. Orhan Veli, belediyenin açtığı çukura düştükten hemen sonra vefat etmedi. Veli, Ankara’da 10 Kasım 1950 günü bir çukura düştükten 2 gün sonra İstanbul’a gitti. Çukura düşme hadisesinden 4 gün sonra arkadaşının evinde alkol tükettikten sonra fenalaşan ve hastaneye kaldırılan Orhan Veli, 14 Kasım 1950 gecesi vefat etti. İlk incelemede Orhan Veli’nin ölüm sebebi alkol zehirlenmesi zannedilse de yapılan otopsi incelemesiyle birlikte beyin kanaması nedeniyle yaşamını yitirdiği anlaşıldı.

Şimdi detaylandıralım…

 

orhan veli kanık

 

Orhan Veli, bir iş için bir haftalığına gittiği Ankara’da 10 Kasım 1950 günü belediyenin kazdığı bir çukura düşer ve başından hafifçe yaralanmıştır (Bahse konu çukurun PTT’nin telefon hatları için açtığı da iddia edilmektedir).

Orhan Veli’nin kendisinden 10 yaş küçük kız kardeşi Füruzan Yolyapan, abisinin Ankara’da düştüğünü anlattığını verdiği farklı demeçlerde aktarmıştı:

“Abim Ankara’dan geldiği günün ertesi, o gece nasıl düştüğünü bize anlattı. Pantolonun paçasını kıvırıp çekerek, dizindeki sıyrıkları gösterdi. O da önemsemedi bunu.”

“Şehir Tiyatroları ‘Saygılı Yosma’ oyununun çevirisini istemiş, çeviri Ankara’da birinin evinde kalmış. Ankara’ya onu almaya gitti. Orada çukura düşmüş. Döndüğünde pantolonunu çekti, bize gösterdi. Dizinden aşağı doğru kanama olmuş, kabuk bağlamış. ‘Az daha gazetede Orhan Veli gazete çukurunda ölmüş diye okuyacaktınız’ dedi. Kısa bir süre sonra da öldü. Ama kafasında herhangi bir şey yok o zaman.”

 

Sunay Akın, Popüler Tarih adlı dergide (Kasım 2000) yayımlanan “Şüpheli bir ölüm: Çukura düştüğü gece Orhan Veli Neredeydi?” başlıklı yazısında Orhan Veli Kanık’ın çukura düştüğü akşam, Şinasi Baray’ın sonradan yıkılan Hacı Bayram Vali Camii’nin yakınında bulunan evinin bodrum katında açtığı lokanta sahibinin eşi Melek Baray’ın, ‘Orhan çukura düştüğü gece bizdeydi. Başka bir yere uğramış olamaz’ dediğini aktarmıştı:

Bu sorunun yanıtını aramak üzere, Melih Cevdet Anday’ın ‘Fotoğraf adlı şiirindeki iki dizeden yola koyulalım: “Dört kişi parkta çektirmişiz, / Ben, Orhan, Oktay bir de Şinasi…”

 

Melih Cevdet Anday’ın, Oktay Rifat ve Orhan Veli’yle birlikte andığı Şinasi Baray, Ankara Lisesi’nden arkadaşlarıdır ve de okulun tiyatro kolunun sahnelediği oyunların dekorları onun tarafından yapılmadır.

Ankara’da yaşayan Şinasi, arkadaşlarının seslenişiyle ‘bir de Şinasi’anneannesinin Hacı Bayram Veli Camii’nin yakınında bulunan evinin bodrum katında ‘Üç Nal’ adında içkili bir lokanta açar. Bir dönem sanatçıların uğrak yeri olan lokanta, çevre düzenlemesi sırasında yıkılır.

 

Melek Baray, Melih Cevdet Anday’ın şiirinde üç ünlü şairle birlikte anılan ‘Şinasi’nin kim olduğunu merak edip araştıran Sosyolog Okan Konuralp’e, eşini 1989’da kaybettiğini söyleyerek, lokantanın masalarında gezinen, konukların el yazılarıyla dolu şeref defterini gösterir ve şunları söyler:  “Orhan, çukura düştüğü gece bizdeydi. Başka bir yere uğrayıp içki içmiş olamaz.”

 

sabahattin ali orhan veli tren istasyonu

 

Orhan Veli, bu olayı önemsemeyerek hayatına devam eder ve 12 Kasım 1950 günü İstanbul’a döner…

Ankara’da çukura düşmesinin üzerinden 4 gün geçtikten sonra Orhan Veli, 14 Kasım 1950 Salı günü Şişli Hayat Sokak 36 numaralı evde ikamet eden Avukat Muzaffer Gençay Hanım’ın konuğu olur. Ancak, alkol de alan şair yemeğin ardından  fenalaşır (Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık (2014). Sakın Şaşırma Orhan Veli 100 Yaşında. Yapı Kredi Yayınları, İstanbul. Sf: 110-111).

Muzaffer Gençay, Zeliha Tuna’ya Orhan Veli’nin evinde geçirdiği son saatleri şöyle anlatır:

“Önceki akşam kalabalık bir yemek vardı. Şiirler okundu, sohbet edildi. Orhan o gece bizde kaldı. Kanepede yatarken uyuyor zannettik. Bir terslik olduğunu anlayınca Nejat’ın ödü koptu, ortalığı velveleye verdi.

Cerrahpaşa Hastanesi’ne kaldırılan Orhan Veli’ye alkol zehirlenmesi teşhisi konularak bu doğrultuda tedavi uygulanmaya çalışılır. Ancak, sürdürülen çabalar bir sonuç vermez…

14 Kasım 1950 günü akşamı saat 20:00’de komaya giren Orhan Veli’nin kalbi saat 23:20’de durur ve şair 36 yaşında Cerrahpaşa’da hayatını kaybeder (Bilge Ercilasun (1994). Orhan Veli Kanık Hayatı Sanatı ve Eserlerinden Seçmeler. Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları. Ankara. Sf: 17).

 

orhan veli kanık sigara içerken

 

Orhan Veli’nin açıklanan ilk vefat sebebi “alkol zehirlenmesi” olur.

Büyük şairin vefatının ardından gazetelere yansıyan ilk haberlerde de bu doğrultuda hareket edilerek Orhan Veli’nin alkol zehirlenmesi nedeniyle yaşamını yitirdiği belirtilir.

Yeni İstanbul gazetesi 16 Kasım 1950 tarihli sayısında Orhan Veli’nin vefatına dair haberinde şairin ölüm nedeni alkole bağlansa da şaire uygulanacak otopsiye de değinilmişti:

 

“Şair Orhan Veli dün vefat etti

 

Genç ve kıymetli şairlerimizden Orhan Veli Kanık dün sabah maalesef vefat etmiştir.

 

Orhan Veli, evvelki gece bir miktar ahbabının evinde fazla miktarda içki kullanmıştır. Bir müddet sonra şaire birdenbire fenalık gelmiş ve koma halinde Cerrahpaşa Hastanesine kaldırılmıştır. Orada gösterilen bütün ihtimama rağmen Orhan Veliyi kurtarmak mümkün olmamış ve şair, dün sabaha karşı hayata gözlerini yummuştur.

 

Cesedi, otopsi yapılmak üzere morga kaldırılmıştır. Otopsi bu sabah Morg Müdürü Dr. Halis Sarıkadıoğlu tarafından yapılacaktır.

 

Son neslin en kuvvetli şairi olan Orhan Velinin vakitsiz ve anî kaybı çok derin bir teessür uyandırmıştır.”

 

yeni istanbul gazetesi 16 Kasım 1950
Yeni İstanbul, 16 Kasım 1950, Sf: 1

 

Adli tabip Kamil Ünsavan’ın tetkikinin ardından ölüm nedeninin alkol zehirlenmesine dayanması şüpheli görülerek Orhan Veli’nin naaşı otopsi yapılmak üzere morga kaldırılır. Savcı yardımcısı Cahit Türesel de hastanede tetkiklerde bulunur.

Cumhuriyet gazetesi 16 Kasım 1950 tarihli sayısında Orhan Veli’nin ölümünün alkol zehirlenmesi nedeniyle gerçekleştiğinin düşünüldüğünü; ancak, muayenesinin ardından alkol zehirlenmesinin tatminkâr bir sebep olarak görülmemesi nedeniyle naaşının morga nakledilerek adli rapor hazırlatılmasına karar verildiği aktarılmıştı.

 

Orhan Veli zehirlenme neticesi öldü

 

Genç şairin vakitsiz ölümü teessür uyandırdı

 

Tessürler öğrendiğimize göre şair Orhan Veli evvelki gece İmdadı sıhhî ile kaldırıldığı Cerrahpaşa hastanesinde vefat etmiştir. ‘Yazık oldu Süleyman Efendiye’ şairinin bu ani ölümü Savcılıkça tahkik mevzuu olmaktadır.

 

Şişlide, Hasad sokağında 36 numaralı apartımanda ikamet eden şair Orhan Veli evvelki gece Çarşıkapıda yakın arkadaşlarının birinin apartımanına yemeğe misafirliğe gitmiştir. Şair burada muhtelif cins içkilerden çok miktarda içmiş ve gece saat 24 de bu yüzden kendisine bir kriz gelmiştir. Birdenbire fenalaşan Orhan Veli, celbolunan sıhhî imdad otomobilile Cerrahpaşa hastanesine kaldırılmıştır. Koma halinde bulunan şaire burada lâzım gelen müdavat ve müdahaleler yapılmışsa da fazla alkolden zehirlendiği anlaşılan Orhan Veliyi kurtarmak maalesef mümkün olamamıştır.

 

Hâdise dün sabah hastaneden Savcılığa bildirilmiş, savcı muavinlerinden Cahid Türesay vakaya el koymuştur. Adalet doktoru Kâmil Ünsalan dün sabah Cerrahpaşa hastanesine gitmiş, ölüyü muayene etmiştir. Hastane tabelâsında ölümü intac eden ‘alkolden zehirlenme’ teşhisini Adalet doktoru tatminkâr bir sebep olarak kabul etmemiş, şairin cesedini morga kaldırtmıştır. 

 

Hâdiseye elkoyan savcı muavini Cahid Türesay da şairin misafir bulunduğu arkadaşını dün celbederek malûbatına müracaat etmiştir. İçkiye fazla mütematii bulunan şairin evvelki gece, çok miktarda rakı, votka, bira ve şarab içtiği tespit edilmiştir. Orhan Velinin şiir ve edebiyat âlemini cidden müteessir eden bu vakitsiz ölümünün hakiki sebebi morgun vereceği rapordan sonra belli olacaktır.

 

cumhuriyet 16 kasım 1950
Cumhuriyet, 16 Kasım 1950, Sf: 1

 

cumhuriyet 16 kasım 1950
Cumhuriyet, 16 Kasım 1950, Sf: 3

 

Orhan Veli’nin naaşı üzerinde gerçekleştirilen otopsi ile birlikte ünlü şairin vefat sebebinin alkol zehirlenmesi değil beyin kanaması olduğu anlaşılır.

 

“Şair Orhan Veli emorajiden öldü

 

Dün vefatını bildirdiğimiz değerli şair Orhan Velinin cesedi üzerinde dün saat 12 de Morgda bir otopsi yapılmış ve ölümün alkol zehirlenmesi ile alâkalı olmayıp emoraji konjestiyondan ileri geldiği anlaşılmıştır.”

 

şair orhan veli emorajiden öldü

 

Bilge Ercilasun, “Orhan Veli Kanık (Hayatı, Sanatı ve Eserlerinden Seçmeler)” adlı kitabında Orhan Veli’nin vefat sürecini şöyle özetlemişti (1994. Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları. Ankara. Sf: 17):

“10 Kasım’da 1950 gecesi, birkaç günlüğüne geldiği Ankara’da bir kaza geçirdi. Karanlık bir sokakta yürürken Belediye’nin kazdığı bir çukura düştü ve başından yaralandı. İki gün sonra İstanbul ’a geldi. Ağrı ve sızılarından şikayet ediyordu. 14 Kasım Salı günü, bir arkadaşının evinde öğle yemeği yerken fenalık geçirdi ve hastaneye kaldırıldı. Alkol zehirlenmesi teşhisi kondu ve tedavi edildi. Halbuki düşme dolayısıyla beynindeki damarlardan biri çatlamış ve beyin kanaması olmuştu. Saat 20’de komaya giren Orhan Veli, bütün gayretlere rağmen kurtarılamayarak, 14 Kasım Salı gecesi, saat 23.20’de Cerrahpaşa Hastanesi’nde vefat etti.”

 

Orhan Veli, Sait Faik Abasıyanık, Sabahattin Eyüboğlu

 

Halim Şefik Güzelson, çocukluk arkadaşı Orhan Veli’ye yapılan otopsiyi şöyle şiirleştirmişti:

 

OTOPSİ

 

       – Orhan Veli’ye ağıt –

 

Morgda açılınca kafatası

Doktor beyler beyin gördüler

 

İndirince tenkafesine neşteri

Doktor beyler yürek gördüler

Yürekte ne gördüler dersiniz

Yürekte memleket gördüler

Dünya gördüler

Bir de dost gördüler

Ama bu işte doktor beyler

Doğrusu geç kaldılar

Çok geç kaldılar

 

Ahmet Hamdi Tanpınar, Orhan Veli’nin vefat sürecini şöyle anlatmıştı (Ahmet Hamdi Tanpınar (1977). Edebiyat Üzerine Makaleler. Haz: Zeynep Kerman. İstanbul. Sf: 447):

“Daha orta mektebin birinci sınıfında talebem olan Orhan’ı Cerrahpaşa Hastanesi’nde son defa oksijen çadırının altında yarı çıplak, güçlükle nefes alır ve o kadar güzel hayallerin yakaladığı dünyamızı yalnız akı görünen gözlerinden boşanırken gördüğüm günü hiçbir zaman unutamam.”

 

orhan veli kanık

 

Orhan Veli Kanık, 17 Kasım 1950 günü Beyazıt Camii’nde öğle namazını müteakip cenaze namazının kılınmasının ardından Rumeli Hisarındaki Aşiyan Mezarlığına defnedilmişti.

 

yeni istanbul 18 kasım 1950
Yeni İstanbul, 18 Kasım 1950, Sf: 2

 

zafer 18 kasım 1950
Zafer, 18 Kasım 1950, Sf: 4

 

Orhan Veli’nin geçirdiği beyin kanamasının Ankara’da 4 gün önce çukura düşmesinden kaynaklandığına dair açık bir kanaate rastlanamamaktadır. Şairin kız kardeşi Füruzan Yolyapan da verdiği demeçlerde abisinin Ankara’da çukura düştüğünü; ancak, kafasında bir şey olmadığını belirtmektedir. Orhan Veli’nin vefatını ele alan çeşitli incelemelerde ise şairin Ankara’da düştüğü çukurda başından yaralandığı iddia olunmaktadır (Cemil Sönmez ve Necmettin Özdamar (1981). “Acı Bir Ölüm Olayı”. Antoloji. Sayı 1. Sf: 36).

 

oktay rifat orhan veli melih cevdet anday şinasi
(Soldan sağa: Orhan Veli, Şinasi, Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday)

 

Yeni İstanbul gazetesinin 19 Kasım Kasım 1950 tarihli sayısının 2. sayfasının 7. sütununda yer verilen “Şehir Mektubu” adlı köşede yayımlanan “Cenaze” başlıklı yazıdan bir bölüm ve “Ben Orhan Veli!” başlıklı otobiyografik şiiri ile işbu incelemeyi sonlandıralım:

“Orhan Veli de ‘O Rumelihisarına oturmuşum – oturmuşum da bir türkü tutturmuşum’ mısraları ile ‘İstanbul Türküsü’ şiirinde buranın güzelliğini terennüm ederek bir vasiyet etmiş oluyordu. Onu kuş cıvıltıları içinde istediği yere gömdük. Hafızların korosu güzeldi. Boğaziçi onunla her zaman başbaşa kalacaktı.

 

İmam, çelenklere örtülü, taze mezara sokuldu. Talkın veriyordu. Cemaat uzaklaştı. İmam talkını bitirdi. Herkes bekliyor. Orhan Veli cevap versin diye bekliyor. Bir mucize bekliyor. Derin bir sessizlik. Ne mucize, ne cevap. O halde, Allahaısmarladık, Orhan Veli!”

 

“Ben Orhan Veli!

‘Yazık oldu Süleyman Efendiye’

Mısra-i meşhurunun mübdii.

Duydum ki merak ediyormuşsunuz,

Hususi hayatımı,

Evvela adamım, yani

Sirk hayvanı falan değilim.

Burnum var, kulağım var,

Pek biçimli olmamakla beraber.

Bir evde otururum,

Bir işte çalışırım.

Ne başımda bulut gezdiririm,

Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.

Ne İngiliz kralı kadar

Mütevazıyım,

Ne de Celâl Bayar’ın

Sabık ahır usağı gibi aristokrat.

Ispanağı çok severim

Puf böreğine hele

Biterim

Malda mülkte gözüm yoktur.

Vallahi yoktur.

Oktay Rıfat’la Melih Cevdet’tir

En yakın arkadaşlarım.

Bir de sevgilim vardır pek muteber;

İsmini söyleyemem

Edebiyat tarihçisi bulsun.

Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,

Meşgul olmadığım ehemmiyetsiz

Sadece üdeba arasındadır.

Ne bileyim,

Belki daha bin bir huyum vardır.

Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya?

Onlar da bunlara benzer.”

 

Yorumunuzu yazınız...