Resimdeki Şahıs Mevlânâ Celaleddin Rumî’yi Temsil Etmemektedir
Mevlânâ Celaleddin Rumî denince akla ilk gelen Mevlânâ’yı oturur şekilde gösteren resmin kendisine ait olduğu ya da kendisini temsil ettiği iddiasının doğruluk payı bulunmamaktadır. Paylaşılan görselin kökeni İran’da 1960’lı yıllarda düzenlenen Mevlânâ konulu minyatür ve resim yarışmasına dayanmaktadır. Dönemin Mevlânâ Müzesi Müdürü Mehmet Önder’e İran gezisi sırasında hediye edilmesinin ardından Konya Mevlânâ Müzesi’ne getirilmesi ve kartpostal olarak basılmasıyla birlikte bahse konu görsel Mevlânâ’ya aitmiş gibi kullanılmaya ve yaygınlık kazanmaya başlamıştır. Resmin hazırlanışında Mevlânâ’nın fiziksel özellikleri göz önüne bulundurulmamıştır. Mevlânâ, resimde tasvir edildiği gibi bir görünüme sahip değildi.
Söz konusu insan Mevlânâ Celaleddin Rumî olunca “Yine Gel” rubaisinin Mevlânâ’ya ait sanılması ve Mevlânâ’nın türbesinin resimlerinin Hz. Muhammed’in kabrine ait zannedilmesi gibi absürt durumlar ile karşılaşabiliyoruz. Mevlânâ’nın bahsinin geçtiği her yayında gördüğümüz resmin Mevlânâ’yı temsil ettiği ya da ona ait olduğunun sanılması da bunlardan biri.
Mevlânâ Celaleddin Rumî’ye atfedilen herkesin aklına kazınmış (yanda da görülebilecek olan) bir resmi bulunmakta. Ancak, Mevlânâ’ya atfedilen ve Mevlânâ’yı oturur şekilde gösteren bu resim, kendisine ait değildir ve onu tam olarak temsil etmemektedir.
- Söz konusu resim, İran’da 1960’lı yıllarda Tahran Üniversitesi’nde, Mevlânâ konulu minyatür ve resim yarışmasında birincilik kazanır. Dönemin Mevlânâ Müzesi Müdürü Mehmet Önder’e İran gezisi sırasında hediye edilir. Ardından Konya Mevlânâ Müzesi’ne getirilince kartpostal olarak basılır. Mevlânâ’ya aitmiş gibi kullanılmaya ve yaygınlık kazanmaya başlar. Yani, resmin hazırlanışında Mevlânâ’nın fiziksel özellikleri göz önüne bulundurularak yapılmamıştır.
- Mevlânâ’nın kendini temsil eden bir resmi günümüzde bulunmuyor görünüyor. Yaşadığı dönemde de Mevlânâ’nın herhangi bir resminin yapılıp günümüze kadar ulaşıp ulaşmadığı da belirsizliğini koruyor.
- Mevlânâ, resimde tasvir edildiği gibi bir görünüme sahip değildir.
- Eflaki Ahmet Dede’ye ait “Menakıb’ül Arifin” adlı Farsça eserde Mevlânâ, ortanın biraz üstünde boyu olan, çok zayıf, hafif çekik gözlü ve soluk benizli biri olarak tasvir edilmiş.
- Mevlânâ Müzesi’nde sergilenen hırkası, Mevlânâ’nın boyunun 1.80 civarında olabileceğini gösteriyor.
- Uzun sakallı olarak resmedildiği bu resmin aksine, Mevlana oldukça kısa sakala sahiptir. Mevlana’nın uzun sakal bırakmaktan, kişide gururlanmaya neden olacağı endişesiyle kaçındığı, yine aynı kaynakta geçen bir olayla anlatılır. Sakal tıraşını nasıl yapması gerektiğini soran berbere Mevlana, (Oldukça kısa kes, kadınlardan fark edilelim yeter) diye yanıt verir.
- Zühdü, nefis terbiyesini öğütleyen Mevlânâ’nın resmedildiği şekilde kilolu bir kişi olamayacağı barizdir.
- Mevlânâ’nın 22. kuşak torunları olan Esin Çelebi Bayru ve Faruk Hemdem Çelebi de, Mevlânâ dendiğinde akla gelen bilindik pozların gerçeği yansıtmadığını açıkladılar.
- Selçuk Üniversitesi Mevlâna Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğünü üstlenen Doç Dr. Nuri Şimşekler Doç. Dr. Ali Temizel, resmin Mevlana’nın gerçek fiziksel özelliklerini taşımadığını savunuyor. Ali Temizel ayrıca, anılan resmin İranlı gözüyle çizildiğini belirtiyor.
Mevlana’ya Ait Resim Yanılgısı ve Köşe Yazarları
Mevlânâ’nın yaygın bir biçimde kullanılan bu resmine köşesinde yer vererek aynı hataya düşen köşe yazarları şu şekilde:
- Ayşe Arman’ın Hürriyet Gazetesi‘ndeki “Cami de biziz, kilise de… Sinagog da biziz, tapınak da” başlıklı 27 Eylül 2015 tarihli yazısı.
- Ali Canip Olgunlu’nun Milliyet Gazetesi‘ndeki “Mevlana ve Kuran” başlıklı 23 Temmuz 2017 tarihli yazısı.
5 Yorumlar
Yaygın hataları ve hatta yalanları düzeltme çabası için teşekkürler.
Bu arada, bazı sayfalarda yer alan ve “Bir Osmanlı subayının (muhtemelen Mustafa Kemal) insan kıydığı kıyma makinalı karikatür” hakkında da bilgi oluşturulabilirse memnun olurum.
Said Bey,
Yorumunuz için teşekkürler.
Bahsettiğiniz “kıyma makineli karikatür” hakkında ilave bilgi sunabilirseniz memnuniyetle inceleyebiliriz.
İyi günler,
Malumatfurus.org
Dil uzattığı Nasreddin Hoca’nın, ismi olan Hz. Mevlana dahil, fikirlerini de çalarak, kıskançlıktan kudurarak deliren ve ruhunu şeytana satan, Allah’a isyan etmiş sayılan Celâleddin- i Rumi denen değersiz hırsız, sonunda masum Hoca’yı katletmiştir. Celâleddin- i Rumi bir süre ,altından semerli eşek muamelesi görse de; değersiz bir maymun olarak anılmakta ve her daim lanetlenmektedir. Gerçek budur.
ÇÜŞŞŞŞŞŞ. DESTEKSİZ ATMAK BUNA DENİR.
Hz. Mevlana isminin gerçek sahibi olan Nasreddin Hoca, şüphesiz ki üstün yaratılmıştır. Celâleddin-i Rumi denen, eşekten bozma pis herif ise; Nasreddin Hoca’yı, vahşice, zalimce öldüren, cehennemde yanmaya layık olan bir katildir.