“O Mahûr Beste Çalar Müjgânla Ben Ağlaşırız” Dizesiyle Tanınan Mahur Adlı Şiirde Bahsi Geçen Müjgân, Bir Kişiyi Değil, Attilâ İlhan’ın Kirpiklerini Temsil Etmekte

 

Sözleri Attilâ İlhan‘a, bestesi Ahmet Kaya’ya ait olan “O mahur beste çalar müjganla ben ağlaşırız” dizesiyle akıllarda yer eden “Mahur Beste” adıyla tanınan “Mahûr” adlı parçayı duymamış olamazsınız… Bugünkü konumuz, “Mahûr”da zikredilen “Müjgân”ın kim (ya da ne) olduğu…

Çoğu okuyucu ya da dinleyici, şiirde ya da şarkıda geçen Müjgân’ın bir kadın olduğunu algısına kapılır. Ancak, işin aslı başka…

Aslında Müjgân’ın kimliği ya da akıbeti meçhûl değil.

Öncelikle şiiri ve parçayı aktaralım…

Attilâ İlhan’ın “Tutuklunun Günlüğü” kitabında yer alan “Mahûr” adlı şiirin dizeleri şu şekilde:

Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
O mahur beste çalar müjganla ben ağlaşırız.
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımız da sıralı sırasız
O mahur beste çalar müjganla ben ağlaşırız.

 

Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı
O mahur beste çalar müjganla ben ağlaşırız.

 

Bitmez sazların özlemi daha sonra, daha sonra
Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara
Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara
Geceler uzar hazırlık sonbahara
O mahur beste çalar müjganla ben ağlaşırız.

 

Ahmet Kaya Mahûr başlıklı şiiri besteleyerek Nisan 1993`te çıkan Tedirgin albümünde seslendirmişti.

 

 

Mahûr Bestenin Hikâyesi

Gelelim şiirin yazılış öyküsü ve Müjgân’ın kimliğine…

Attilâ İlhan, 1973 yılında çıkardığı Tutuklunun Günlüğü adlı şiir kitabında İncesaz başlıklı bölümde başlığını çeşitli makamlardan alan şiirlere yer vermiştir. Ferâhfezâ, Nihâvent, Muhayyer, Sabâ ve Sultan-ı Yegâh’ın yanı sıra Mahûr adlı şiiri de bu bölümde yer almaktadır.

Farsça kökenli olan “mahûr” sözcüğü Klasik Türk müziğinde bir makamdır. Yine Farsça kökenli olan Müjgân sözcüğü de bilindiği üzere bir kadın ismi olup, “kirpik” anlamına gelmektedir.

İlhan, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın asılarak idam edildiğini öğrendiği 6 Mayıs 1972 günü sabahı İzmir’de vapurda iken bu şiiri kaleme almıştır. Çoğu kişinin bir kadın olarak düşündüğü Müjgân ismi aslında Attilâ İlhan’ın kirpikleridir. Attilâ İlhan’ın “müjganla ağlaşmak”la kastı idam edilen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın arkasında döktüğü gözyaşlarıydı. Müjgân Attila İlhan’ın kirpiklerini, güneşten ışık yontan sert adamlar ise Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı yansıtmaktadır. Böylelikle Attilâ İlhan “Mahûr” başlıklı şiirinde yaptığı birçok atıfla “tevriye” sanatını icra etmiştir.

Attilâ İlhan, Tutuklunun Günlüğü adlı şiir kitabında yer alan “Meraklısı İçin Notlar” başlıklı bölümde “İncesaz” şiirleri hakkında şu ifadeleri kullanmıştı:

“…12 mart sonrasının bunalımlı günleriydi, onun için de şiirlerin bütününe hem o bunalımın karamsarlığı, hem de o ara günlük bir gerçek halinde duyulan ölüm düşüncesi egemen oldu. Türk müsikisi makamlarından en çok sevdiklerimin, biraz da ritimlerinden esinlenerek yazılmış şiirlerdir. içerikleri bir yandan kişisel diyalektiğin getirdiği çelişkileri, bir yandan geleneksel şarkı düzeninin rindliğini, bir yandan da çağdaş – o günler için belki de hatta güncel – sorunların heyecan ve üzüntülerini kapsar. “

 

Mahûr’un yazılış hikâyesini Attilâ İlhan’ın şu şekilde de aktardığı dile getirilmektedir:

“12 Mart sonrasının kahır günleriydi. Bir sabah radyoda duyduk ağır haberi: Deniz’lere kıymışlardı. Karşıyaka’dan İzmir’e geçmek için vapura bindim. Deniz bulanıktı; simsiyah, alçalmış bir gökyüzünün altında hırçın, çalkantılı… Acı bir yel esintisinin ortasında aklıma düştü ilk mısra… Vapurda sessiz bir köşe bulup yüksek sesle tekrarladım. Vapurdan indikten sonra da rıhtım boyunca bu ilk mısraları tekrarlayarak yürüdüm”

 

“Mâhur” adlı şiirin hikâyesini 6 Mayıs 1972’de İzmir’de 09:15 vapurunda Attilâ İlhan ile birlikte olan Okan Yüksel’den dinleyelim:

‘’Denizler’in asıldığını radyodan dinlediğini aktardı.

Sesi titriyordu.

Sık sık bulanık dalgalı denize bakıyordu.

Gözlüklerini düzeltip dedi ki;

‘Okan!

Bu şiiri ilk sen dinliyorsun.

Adını; Mahur koydum.

Ve ‘şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız’ diye dizeleri okumaya başladı.

Hıçkıra hıçkıra ikimiz de ağlıyorduk.

Şiirdeki herkesin bir kadın ismi sandığı Müjgan,

Farsça’da -kirpik- anlamına geliyordu.

Mahur, faşizmin kıydığı Denizler’in ardından bir ağıttı!’’

 

Gazeteci ve yazar Okan Yüksel, 24 Mart 2020 tarihli “Attilâ İlhân Olmak ve Mahur” başlıklı yazısında “Mahûr Beste”nin Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan için yazıldığını şöyle aktarmıştı:

“Daha sonraları Ahmet Kaya’nın bestesiyle dillerden düşmeyen “Mahur Beste”

6 Mayıs’ta yazılmıştı ve 68 Kuşağı’nın önderlerinden Deniz için yazılan ilk şiirdi.

Attila İlhan gözündeki yaşı ile Mahur Beste’yi okurken kaldı aklımda.

Üstünden yıllar geçse de “Mahur Beste” ne zaman çalınsa kulağıma ben hep 6 Mayıs 1972’de 09.15 vapurunda Attilâ İlhân’la hüzünler içinde kaldığımız o günü yaşıyorum.”

 

Attilâ İlhan’ın “Mahûr” adlı şiiri bestelenmesinin ardından Ahmet Kaya’nın şüphesiz en sevilen şarkılarından biri hâlini aldı.

Attilâ İlhan’ın bestesini Ahmet Kaya’ya veriş sürecini anlattığı 15 Kasım 2005 tarihli köşe yazısında Can Dündar, İlhan’ın şiiri yazış sürecini de kendi ağzından şöyle aktarmıştı:

“Ahmet Kaya lafa girmeden Attilâ İlhan, “Dur ben sana bu şiiri nasıl yazdım onu anlatayım” demiş:
“12 Mart sonrasının kahır günleriydi. Bir sabah radyoda duyduk ağır haberi: Deniz’lere kıymışlardı. Karşıyaka’dan İzmir’e geçmek için vapura bindim. Deniz bulanıktı; simsiyah, alçalmış bir gökyüzünün altında hırçın, çalkantılı… Acı bir yel esintisinin ortasında aklıma düştü ilk mısra… Vapurda sessiz bir köşe bulup yüksek sesle tekrarladım. Vapurdan indikten sonra da rıhtım boyunca bu ilk mısraları tekrarlayarak yürüdüm”.
“bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
gittiler akşam olmadan ortalık karardı”.

* * *

O anlattıkça ıslanmış kirpikleri Gülten’le Ahmet’in…
Bir kadın ismi sandıkları Müjgan’ın eski dilde “kirpik” anlamına geldiğini orada öğrenmişler. Şair’in “müjganla ağlaşmak”tan kastını da orada çözmüşler.” 

 

“Ahmet Kaya Nota Kitabı-3” (Gam Yayınları, 2005, İstanbul, Sf: 75-76) adlı kitapta, şarkının ve şiirin öyküsü şöyle aktarılmaktadır:

“Attilâ İlhan’ın deyimiyle “deli kara çocuk”, yani Ahmet Kaya, en koyu hüzünlerden birini bu şarkıyı yaparken yaşamıştır…

Hep olduğu gibi, bu şarkıyı da önce yapmış, sonra dinletmiştir Attilâ İlhan’a. Şairin mekanı yine Taksim’de Café Pandrossa’dır. “Attilâ Bey seni benden daha çok seviyor Gültencim, valla dolayısıyla, şarkının haberini Usta’ya vermek yine sana düşüyor” der Gülten’e… Telefon görüşmesinden sonra, bir sabah kalkıp şaire giderler Gülten’le. Bu defa şair anlatır kendi yaratı öyküsünü:

12 Mart sonrası kahır günlerinde, bir sabah radyodan ağır ve kıyıcı bir haber duyar. Deniz’lere kıyılmıştır… Karşıyaka’dan İzmir’e geçmek için vapura bindiğinde, deniz bulanık, hırçın ve çalkantılıdır. Simsiyah ve alçalmış bir gökyüzünün altında acı bir yel esintisinin ortasında gelir şiirin ilk mısraları. Vapurda sessiz bir köşe bulup, her zamanki alışkanlığı ile ilk mısraları yüksek sesle tekrarlar. Vapurdan indiğinde, rıhtım boyunca bu ilk mısraları tekrarlayarak yürür.

O anlattıkça, Gülten ve Ahmet’in gözlerindeki ıslaklık büyür. Müjgan’ın, bir kadın ismi değil, eski dilde kirpik anlamına geldiğini de öğrenirler.

Attilâ Bey anlattıkça ‘deli kara çocuk’ an’dan uzaklaşır ve ilk gençliğine yürür… 12 Mart’tan anımsadığı karanlık günlere… Çevresindeki herkes; “bu çocuklar karıncayı bile inciltmediler ki” demekte, o sıralar ergenlik günlerini sürmekte olan Ahmet olanı-biteni, dev gibi gençlerin bulunduğu yerden anlamaya çalışmakta, içi acımakta, içinde hırs büyütmektedir bu haksızlığa karşı…

Attilâ Bey’le yaşadıkları doyumsuz sohbetin sonuna geldiklerinde, bu şarkıyı yaparak, sembolikte olsa bir vafa borcu ödemiş olmanın huzuru ile ayrılırlar oradan.

Bu şarkıya çekilen video klibin senaryosunu, Attilâ İlhan’nın önerisi ile, ortak dostları sevgili Ülkü Karaosmanoğlu yazmıştır.”

 

Ahmet Kaya 1999 yılında bir mahkemede yaptığı savunmasında Mahûr adlı parçasında geçen müjgân sözcüğünün kirpik anlamında kullanıldığını şöyle belirtmişti:

“Bir başka şarkımda; “O mahur beste çalar, müjganla ben ağlaşırız” (ki müjgan burada kirpik anlamında kullanılmıştır) biçimindeki sözleri “Ayten’le ben ağlaşırız.” biçiminde değiştirerek söyleyebiliyorken bundan böyle söyleyemeyeceğim anlaşılıyor. Peki, size göre kendimi böyle daha mı özgür hissedeceğim?”

 

Atillâ İlhan’ın kedisinin adının da Müjgân olduğu belirtilmektedir.

“Mahûr Beste” atfının ise Deniz Gezmiş’in idamından önce son arzusu olarak dinlemek istediği “Rodrigo’nun Gitar Konçertosu”nu karşıladığı iddiasına dair teyit edici bir bulguya erişemedik.

 

Attilâ İlhan

 

Mahûr Bestedeki Ağlaşılan Müjgân’ı Yanlış Algılayan Yazarlar

Sabit Kemal Bayıldıran, “Attila İlhan’ın ‘Claude Diye Bir Ülke’si” başlıklı yazısında “Mahûr”u ele alırken ne Müjgân’ı ne ağlama sebebini doğru kavrayamadığını ortaya koymuş (Birikim Dergisi, 35, Sf: 57):

"Şair ve sevgilisi, o mahûr bestenin dağılmış şenliği hatırlatması yüzünden ağlaşmaktadırlar. Burada A. İlhan, biçimin tuzağına düşmüş; eski bir biçimi kullanırken, eski içerikten kendisini sıyıramamıştır."
mahur beste müjgan
Şabit Kemal Bayıldıran’ın Mahûr şiiri hakkında hatalı değerlendirmede bulunduğu yazısından ilgili bölüm

 

Hürriyet’te köşe yazıları yayımlanmış olan yazar Tuna Kiremitçi, 11 Ekim 2014 tarihli paylaşımında “Müjgan’ın akıbetinin belirsiz” olduğundan dem vurmuştu…

 

tuna kiremitçi müjgan

 

Gökhan Özcan, Yeni Şafak’taki “Bir Mâhur beste çalar…” başlıklı yazısında (18 Ağustos 2014) “Biri bir mâhur beste çalsın artık Müjgan, çok dolduk ikimiz de!” ifadelerini kullanmıştı.

 

 

Yorumunuzu yazınız...