Japonya’da Tanrı’ya İnanan İnsanların Psikolojik Rahatsız Olarak Kabul Edildiği ve Japonya’nın % 93’ünün Ateist Olduğu İddiası Gerçek Dışı

 

Sosyal medya platformlarında bazı paylaşımlarda Japonların dininin olmadığı, Japonya’da nüfusun % 93’ünün ateist olduğu, Uzak Doğu ülkesinde bir dine inanan insanların psikolojik olarak rahatsız kabul edildiği,

 

Beren (@herhangibir_sey):

“Japonya’da Tanrı’ya inanan insanlar, psikolojik rahatsız olarak kabul ediliyor. Ve biliyorsunuz Japonya’nın % 93 Ateist. Japonya’daki İnsanların geneli çok zeki, akıllı İnsanlardan oluşuyor. Ve teknoloji de Dünya birincisi. Sorusu olan …”

 

AY♡TEN ~ (@VindensDotter1):

Fox TV de yarım yamalak Türkçesi ile konuşan Japon uzmana soruyorlar;

“Sizde yapı denetim sistemi yok mu?”

“Hayır yok.”

“Peki bir yapının müteahhidi proje dışına çıkıp demirden, çimentodan çalarsa onu kim denetleyecek?”

“Denetlemeye gerek yok çalmazlar.”

“Ya çalarlarsa?”

“Hayır kesinlikle çalmazlar. İnsan canının siz konusu olduğu yerde böyle şeyler olmaz.”

Aman Tanrım! Japonların dini yok, peygamberi yok, kutsal kitabı yok. Hırsızlık da yok!

 

Japonya’da Tanrı’ya inanan insanların psikolojik olarak rahatsız kabul edildiği ve Japonya’nın % 93’ünün ateist olduğu iddiası doğru değil.

Japonya’nın % 93’ünün ateist olduğu iddiası herhangi bir istatistikî veriye dayanmıyor.

Japonya’da bir dine / Tanrı’ya inanmak gayet normal kabul ediliyor.

Japonya’da farklı dinler, farklı dinlerden insanlar ve kurumlar saygıyla karşılanıyor.

Japonya Anayasası‘nın 14. maddesi “Tüm insanlar kanun önünde eşittir ve siyasi, ekonomik veya sosyal ilişkilerde ırk, inanç, cinsiyet, sosyal statü veya aile kökeni nedeniyle hiçbir ayrımcılık yapılamaz.” hükmünü içermektedir. Japon Anayasası 20. maddesi “Herkesin din özgürlüğü garanti altındadır. Hiçbir dini örgüt Devletten herhangi bir ayrıcalık alamaz ve herhangi bir siyasi yetki kullanamaz. Hiç kimse herhangi bir dini eyleme, kutlamaya, törene veya uygulamaya katılmaya zorlanamaz. Devlet ve organları dini eğitimden veya diğer dini faaliyetlerden kaçınır.” ifadeleriyle din özgürlüğünü garanti altına almıştır.

Japonya’da İslam’ın toplumsal etkisi, genellikle tolerans ve anlayış temelinde şekillenmiştir.

Japon toplumu, farklı kültür ve dinlere açık bir yaklaşım benimsemektedir.

Din, Japonya’da genellikle kültürel ve geleneksel bir bağlamda ele alınır, daha çok ritüel ve geleneklere odaklanır.

2018 yılında yapılan bir araştırmaya göre, Japonya’da dini inanış dağılımı şu şekildedir:

  • Bir Dine İnanmayan: %62
  • Budist: %31
  • Şintoist: %3
  • Hristiyan: %1
  • Diğer: % 1
  • Yanıt Yok: % 2

2012 yılında WIN/Gallup International tarafından yapılan ankete katılanların % 31’i ateist olduğunu belirtmiş olup, % 16’sı kendisini dindar olarak, % 31’i ise dindar olmayan bir inanan olarak tanımlamıştı. Katılımcıların %23’ü dinî tercihleri hakkında yanıt vermekten imtina etmişti.

Japonya Kültür İşleri Ajansı tarafından yayımlanan Japon İstatistik Yıllığı 2024 sayısında (“Japan Statistical Yearbook 2024“) yer verilen 2021 yılı sonu itibarıyla verilere göre Şintoizme inananların sayısı 87,2 milyon, Budizme inananların sayısı 83,2 milyon, Hristiyanların sayısı 1,9 milyon iken diğer dinlere inananların sayısı ise 7,1 milyondur (Toplamlarının Japonya’nın 125,7 milyonluk nüfusundan fazla olması, birden fazla dine inananların varlığını işaret ediyor) (İstatistiklere baz oluşturan anketlerin, dinî kuruluşların katılımcı olduğu bildirim esasına dayalı olarak yürütüldüğünden, kuruluşların kendileri için daha fazla sayıda takipçi bildirme eğiliminde olduğunu ve Din Yıllığı verilerinin Japonya’daki dinlerin demografisinin gerçekçi görünümünü sunmadığının belirtildiğini not etmekte fayda var).

Japonya’da dini inanış dağılımında en büyük payı Budizm almaktadır. Budistlerin büyük çoğunluğu, Japonya’nın geleneksel Budizm mezhebi olan Zen Budizmi’ni takip etmektedir.

Japonya’nın yerel ve geleneksel dinlerinden biri olan Şintoizm ise, doğa kültüne odaklanır ve yerel tanrılar olan “kami”lere tapınmayı, doğa ruhlarına ve ataların ruhlarına inanmayı içerir. Shinto, Japonya’nın kültürel ve tarihi dokusunun önemli bir parçasını oluşturur.

Japonya’da Budizm, Shinto ile birlikte varlığını sürdürür. Japon toplumu, genellikle Shinto ve Budizm’in sentezini benimser ve bu iki dinin ritüellerini bir arada uygular.

Hristiyanlık, Japonya’da daha küçük bir azınlık inanç sistemidir. Japonya’da Katolik ve Protestan mezhepleri bulunsa da, Hristiyan nüfus genellikle diğer dinlere göre daha azdır.

Türkiye Japon Vakfı (TJV) Japonya’da din hayatı ile ilgili şu özeti sunmuş:

Japonya’daki egemen dinler şinto ve Budizm’dir. İlginç olansa çoğunlukla halkın her iki dinin de törenlerine katılmasıdır. Örneğin düğün törenleri genelde şinto dininin kurallarına göre yapılır. Cenazelerde ise genelde Budist törenler uygulanır. Şinto ülkenin yerli dinidir. Ormanlarda, dağlarda, denizlerde, kısacası doğada “kami” denilen ruhların yaşadığına inanılırdı. Doğa ile uyum içinde yaşayan eski topluluklar bu ruhları sayarlardı. Bu inanç Şinto dininin temelini oluşturur. Sonraları bu ruhlara atalar ve kahramanlar da eklendi. Bazı evlerde bu ruhlara yiyeceklerin sunulduğu “tanrı rafı” bulunur. Budizm ise Şinto’dan farklı olarak 6. yüzyılda, Çin ve Kore yoluyla Hindistan’dan ithal edilmiştir. İlk kez 16. yüzyılda Portekizli denizciler aracılığıyla gelen Hristiyanlık ise nüfusun küçük bir kısmınca benimsenmiştir

 

Japonya’da İslam

Genellikle Şintoizm (Shinto) ve Budizm gibi geleneksel Doğu dinlerinin yaygın olduğu Japonya’da, son yıllarda İslam’ın varlığının ve etkisinin arttığı gözlemleniyor.

İslam’ın Japonya’daki tarihi kökenleri eski zamanlara dayanıyor. Çin ve Orta Doğu’dan gelen tüccarlar ve misyonerler aracılığıyla İslamiyet ülkeye girmiştir.

20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Müslüman nüfusun ve İslam’ın tanınırlığının arttığı görülüyor.

Japonya’da İslam’ın yayılmasında önemli bir faktör, ekonomik ilişkiler ve kültürel etkileşimlerle bağlantılıdır. Özellikle 1970’lerden itibaren Ortadoğu ülkeleriyle artan ekonomik işbirliği ile birlikte Müslüman iş insanları ve göçmenler Japonya’ya yerleşmeye başladı. Bu durum, Japonya’da İslam’ın daha fazla bilinir hale gelmesine ve Müslüman topluluğunun büyümesine neden oldu.

Günümüzde, Japonya’da yaşayan Müslüman nüfusun büyük çoğunluğu, Türkiye, Pakistan, Bangladeş, Endonezya ve Filipinler gibi Müslüman ülkelerden gelen göçmenlerdir. Japonya’da yaşayan Müslüman Japonların sayısı ise oldukça azdır.

Müslüman topluluğun sayısı hala diğer dinlere göre daha küçük olmakla birlikte, çeşitli etkinlikler ve kültürler arası etkileşimlerle İslam’ın tanınırlığı artmaktadır.

Japonya’da İslam’ın varlığı, ülkedeki çeşitli şehirlerdeki camiler ve İslam kültür merkezleri aracılığıyla da kendini göstermektedir. Tokyo, Osaka, Kyoto gibi büyük şehirlerde birkaç cami bulunmaktadır ve bu camiler, Müslümanlar için ibadet ve topluluk etkinlikleri için önemli merkezler haline gelmiştir.

1999 yılında 15 olan cami sayısının 2021 yılında 113’e yükseldiği, 2020 yılı sonu itibarıyla Japonya’da kendini Müslüman olarak tanımlayan 230 bin kişinin bulunduğu, Müslüman olan 50 bin Japonun bulunduğu biliniyor.

 

 

Atatürk Tokyo Mosque
Tokyo Camii

 

Yine sosyal medya platformlarında Japonya’da Müslümanlara yapılan muameleyi yansıttığı iddiasıyla (çeşitli yanlış aktarımlar barındıran) bir listesinin paylaşıldığı görülüyor:

 

  • Japan keeps Islam at bay by putting restrictions on Islam and ALL Muslims.
  • Japan is the only nation that does not give citizenship to Muslims
  • Permanent residency is not given to Muslims
  • Propagation of Islam in Japan is banned
  • In the University of Japan, Arabic or any Islamic language is not taught
  • Japan is the only country in the world with negligible number of embassies in Islamic countries
  • One cannot import a ‘Koran’ published in the Arabic language
  • Muslims must follow Japanese Law and language
  • The Japanese government is of the opinion that Muslims are fundamentalist, and unwilling to change their Muslim laws
  • Muslims cannot even rent a house in Japan
  • There is no Sharia law in Japan

 

  • Japonya, İslam’a ve TÜM Müslümanlara kısıtlamalar getirerek İslam’ı uzak tutuyor.
  • Japonya Müslümanlara vatandaşlık vermeyen tek ülke
  • Müslümanlara daimi ikamet izni verilmiyor
  • Japonya’da İslam’ın yayılması yasaklandı
  • Japonya Üniversitesi’nde Arapça veya herhangi bir İslam dili öğretilmiyor
  • Japonya, İslam ülkelerinde ihmal edilebilir sayıda büyükelçiliğe sahip olan dünyadaki tek ülkedir.
  • Arapça dilinde yayınlanan bir ‘Kur’an’ ithal edilemez
  • Müslümanlar Japon kanunlarına ve diline uymalıdır
  • Japon hükümeti Müslümanların kökten dinci olduğu ve Müslüman yasalarını değiştirmeye isteksiz olduğu görüşünde
  • Japonya’da Müslümanlar ev bile kiralayamıyor
  • Japonya’da Şeriat kanunu yok

 

Ancak bu liste birçok yanlış barındırıyor.

 

Bazılarını sıralayacak olursak…

 

Japonya’da “İslam’ın yayılması” yasak değil.

Göçmen Müslümanların yanı sıra kendileri ya da ataları İslam’ı seçtiği için Müslüman olan yerli Japon vatandaşları mevcut.

Japonya’nın Vatandaşlık Kanunu‘nda Müslümanların Japon vatandaşı olmasının yasak olduğuna dair bir hüküm yer almıyor. Adı geçen kanunda din ile ilgili bir ifade geçmiyor.

(Yukarıda aktarıldığı üzere) Japon Anayasası din özgürlüğünü garanti etmektedir.

Japonya’da ibadete açık çok sayıda cami bulunuyor (“Atatürk’ün Yaptırdığı Sanılan Tokyo Camii” ve “Sabah Ezanının İlk Okunduğu Caminin Tokyo Camii Olduğu İddiası” başlıklı yazılarımıza göz atabilirsiniz).

Japonya’da Müslümanlar Ramazan ayı ve Kadir Gecesi gibi kutsal gün ve gecelerde camilerde ibadet yapabiliyor.

Kuran kitapçılardan ve e-ticaret sitelerinde satın alınabiliyor.

Arapça Kur’an-ı Kerîm Japonya’ya ithal edilebiliyor.

Müslüman turistlerin Japonya’ya girişinde ekstra bir zorluk çıkarılmıyor.

Japonya’da Arapça öğretimi yasaklanmış değil.

Tokyo Yabancı Çalışmalar Üniversitesi’nde (Tokyo University of Foreign Studies) de Arapça dil dersleri ve Tokyo’daki Arap İslam Enstitüsü‘nde Arapça dil kursu ve Arapça-Japonca çeviri kursu veriliyor.

Nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan çok sayıda ülkede Japon büyükelçiliği bulunuyor.

Din özgürlüğüne izin veren ve laik hukuk sistemine sahip diğer ülkeler gibi Japonya şeriat kanunları gibi bir dinî hukuku tanımıyor.

Japonya’daki herkes ülkenin kanunlarına uymak zorundadır.

Japonya’da İslâm dinine yönelik aktif bir engelleme ya da destek politikası izlenmemektedir.

(Eski Japonya Başbakanı Shinzo Abe gibi) birçok Japon yönetici konuşmalarında İslam dinine olan saygılarını belirtmektedir.

 

Tokyo Üniversitesi Yabancı Çalışmalar Okulu’ndan Prof. Kumiko Yagi ve Tokyo Üniversitesi’nden Prof. Kamada Shigeru, Politifact’e yaptığı açıklamada bu aktarımların gerçeği yansıtmadığını beyan etti.

 

Yoshi Enomoto’nun Japonya’da din ve Müslümanlar konulu içeriği ile yazımızı sonlandıralım:

 

“Hoş geldiniz bugün çok merak edilen konulardan biri Japonya’daki dini konuşacağız ama başta bunu söylemek istiyorum Japonya’da toplumda açık açık din konuşmak ayıp gibi bir şey yani sizi Japonya Senin dinin ne diye sorursanız rahatsız olabilirler ve cevap vermekten çekinebilirler. Ben de din sormayı pek sevmiyorum çünkü yani ne fark eder bir insan için inansın ya da inanmazsın bizi ilgilendirmez sonuçta. Japonlar ya da Japonlar budisttir diyenleri gördüm. Cidden o kadar basit mi? Kesinlikle hayır. Türkiye’den ne kadar çok Müslüman olsa da başka dine inananlar ve hiç inanmayanlar da olduğu gibi Japonlar herkes öyledir diye genelleme yapamayız. Özellikle Japonya’da din konusunda diğer ülkelerde olmayan karmaşık bölümü var ve çoğunuzun bilmediğinizi düşünüyorum. Japon hükümeti dini tüzel kişiler yani resmi olarak kaydedilmiş dini dernekler gruplar cemaatler gibi düşünebiliriz onlara anket yapıyor. O anketin sonu yan yana 2020 yılının sonucuna Japonya’da 84 bin tane şinto ile alakalı 77.000 tane Budizm ile alakalı 5000 tane Hristiyanlık ile alakalı 4 bin tane de diğer dinlerle alakalı dini tüzel kişi olduğunu gösteriyor. Burada anlaşılan şey Japonya’da shinto ve Budizm diğer dinlere göre daha çok yaygın. Peki Şinto Japonya’nın etnik dini diyebiliriz. Şinto Japonca Tanrıların yolu anlamı çıkıyor. Ve Şinto Japon halkına özgü tanrılar ve tanrısal ruhlar içeren inançların üzerine gelişen bir dindir. Şinto’da doğa, canlı ve cansız şeyler dahil evrende var olan her şeyse bir tanrı olduğuna inanılıyor. O kadar çok tanrı var ki “yaoyorozu no kami” yani 8 milyon tanrı diye ifade bile var. Şinto bir tür animizmdir ve önemli bir özellik olarak atalara tapma da var. Ayrıca Şinto’da ne kutsal kitap neden peygamber var. Tarihi çok eski ve millattan önce 1000 yılından millattan sonra 7. yüzyıla kadar yavaş yavaş dini temellerini şekillendirilmiş diye düşünülüyor. Şinto tapınaklarına Japonca’da “cinca” diyoruz. Budizm Japonca’da bukkyo diyoruz direk çevirirsek Buda’nın öğretileri anlamına geliyor. 2500 yıl önce Hindistan’da Buda’nın açtığı Budizm yaklaşık 1500 yıl önce Japonya’ya geldi. Tayland gibi güneydoğu Asya ülkelerinde yaygın olan Budizm Japonya, Kore, Çin’deki Budizm’den biraz farklı. Mezhepler ayrı yani. Sünni ve Şii İslam gibi düşünebiliriz belki. Budizm tapınaklarına Japonca’da otera diyoruz. Japonya’da en yaygın olan bu Şinto ve Budizm tarihi boyunca Japon halkı ikisini karıştırarak inanıyor. Japonya’nın ilk Meijii hükmeti 1868’de başladığı politika gibi zaman zaman siyasi amacıyla iki din tamamen ayrılmaya çalışıldı ama inanç olarak Şinto ve Budizm’in karışması hâlâ çok yaygın. Bir örnek vermek istiyorum. Yılbaşı Japonya’da önemli bir bayram. Mesela bir Japon 30 Aralık’ta gece Budizm tapınağına gidip büyük zil çalabilir. Ondan sonra aynı Japon 1 Ocak’ta Şinto tapınağına yılın ilk ziyaretini yapabilir. Başka bir örnek de vermek istiyorum. Bir Japon çocuk sağlıklı büyüdüğü için Şinto tapınağında kutlama törenine katılabilir aynı zamanda biri hayatını kaybederse Budizm tapınağında cenaze organize edilebilir. Bunlar gibi dinlerin karışması Japonya’da tuhaf bir şey değil. Toplumda gayet normal kabul ediliyor. Peki Japonya’da ne kadar kişi dine inanıyor? Çünkü Ateistler diyenler var ya 2018’de yapılan bir araştırmada 20400 yetişkin Japon’a din hakkında sorular soruldu. İnandığınız din var mı sorusuna sadece %30 Evet cevabını verdi yani inandığın bir var dedi ve katılanların yüzde 62’si inandığım din yok dedi. İnananlar arasında hangi dine inandığı sorulduğunda %31 Budizm %3 Şinto, % ” Hristiyanlık, %1 diğer dinler diye sonra çıktı. İlginç bir şey var. Bu sorunun açıklaması olarak sadece duyurular cenazeler gibi törenler değil her zaman inandığın dini söyleyin yazıyormuş. Bu ne demek biliyor musunuz? Kendilerinin bildiğine inanmadığını düşünmesine rağmen Japonlar dini düğünler cenazeler festivaller gibi şeylere katılabilir demek. Çoğu Japonlar için gelişigüzel biçimde Şinto ve Budizm etkinlikleri ve ritüellerine katılmak çok normal. Çünkü onlar dinden daha çok geleneksel ve kültürel haline geldi. Onun dışında Japonya’da Hristiyan olmayanların Noel kutlaması ve Hristiyan stili düğün yapması da bayağı yaygın. Onlar da dini tören gibi değil de daha çok kültürel eğlence şeklinde yapılıyor. Aynı araştırma ne sıklıkla tanrılara ya da budaya dua ediyorsunuz sorusu da var. Katılanların %21’i neredeyse hiç dua etmiyor dedi ve her gün dua edenler de % 17 olmak üzere %79’unda en az birkaç kere dua ediyorum dedi. Önceki soruyu hatırlarsak ankete katılan Japonların sadece %36’sı inandığım din var demesine rağmen % 79’un az da olsa tanrılara ya da budaya dua ediyor olması dikkatimizi çeken bir şey. Çünkü uymuyor da %36’sı inanıyorum ama %79’u dua ediyorum diyor yani neden böyle? …”

 

 

 

Yorumunuzu yazınız...