Hadis Sanılan “Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır” Sözünün Aslında Meşhur Bir Düstur, Prensip, Kelam-ı Kibar Olduğu Anlaşılıyor

Yanlış İddia

 

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun katıldığı bir yayında kullandığı “haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” sözü bağlamından kopartılarak Hz. Muhammed hakkında “dilsiz şeytan” dediği iddiası ortaya atılmıştı.

Bu süreçte de bu sözün bir hadis olduğu yaygın şekilde aktarıldı.

Haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır” sözü sahih olmamakla birlikte hadis olarak biliniyor.

Fırsatını bulmuşken “haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” sözünün hadis-i şerif olup olmadığını ele alalım istedik.

 

Hz. Ali’ye de ait olduğunun ileri sürüldüğü sözün bir hadis olduğunu iddia eden köşemenlerden örnekler şöyle sunulabilir:

 

“Hz. Peygamber (s.a.v.) öyle buyurdu; ‘Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.'”

Nihat Hatipoğlu – Sabah – “Dilsiz Şeytanlar” – 23 Kasım 2012

 

“Müslümanların bildiği ve sıkça kullandığı, hocaların vaaz ve hutbelere konu ettiği manası çok derin bir hadisi şeriftir. “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.””

Ayça Özdemir – Gazete Gerçek – “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” – 23 Şubat 2021

 

“Peygamberimizin, “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” şeklindeki hadisi tam da sabrın haram olan kısmını ifade ediyor.”

Süleyman Akbulut – Muğla Gazetesi – “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” – 6 Ocak 2020

 

Güçlü bir kişi ya da kuruluşun, yasaya veya vicdana aykırı olarak başkasına yönelik haksızlığına, adaletsizliğine, zulmüne, eziyetine, zorbalığına, cefasına en ufak bir ses dahi çıkarmayan kişileri dilsiz şeytan olarak niteleyen bu söz yaygın şekilde Hz. Peygamber’e atfediliyor.

Hz. Muhammed imkânı olmasına rağmen zulme göz yuman, zulmü engellemeyen kişilerin yanı sıra zulüm karşısında sessiz kalanların bir yönüyle zulme ortak olduğunu vurguladığı biliniyor. Hz. Peygamber’in haksızlık ve zulüm karşısında sessiz ve duyarsız kalınmaması yönünde “En büyük cihat, zalim bir idareci karşısında hiç çekinmeden hakkı söylemektir.” (Ebû Dâvud, Melâhim, 17) ve “İnsanlar zalimi görürler de duyarsız kalır onun zulmüne mâni olmazlarsa, hiç şüphe yok ki Allah’ın azabı herkesi kuşatır.” (Tirmizî, Tefsîr, 5) gibi hadisleri mevcut. Peygamberî usulün mazluma el uzatmanın yanı sıra zulme engel olmayı, haksızlık karşısında duyarsız kalmamayı, susmamayı içerdiği aşikâr.

Ancak, “haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” sözünün bir hadis değil, meşhur bir düstur, prensip, kelam-ı kibar olduğu anlaşılıyor.

Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” (مَنْ سَكَتَ عَنِ الْحَقِّ فَهُوَ شَيْطَانٌ أَخْرَسُ) sözünün Hz. Muhammed tarafından kullanıldığına dair bir bulguya erişilemiyor.

Kütüb-i Sitte’de bu şekilde “dilsiz şeytan” (“şeytân-ı ahres”) ifadesini içeren bir hadis bulunamıyor.

Bu yönde sahih bir hadisin bulunduğuna dair muteber bir atfa da rastlanamıyor.

Elmalılı Hamdi Yazır’ın Hak Dini Kur’an Dili adlı tefsirinde bu sözü herhangi bir hadis atfı yapmaksızın kullandığı görülüyor. Bakara suresinin 159. ayetinin tefsirini Elmalılı şöyle aktarmış:

159-Ensar’dan bir topluluk, yahudilere Peygamberimiz’in Tevrat’taki vasıflarını ve hükümle ilgili bazı âyetleri sormuşlardı. Yahudiler gizlediler, söylemediler. Onun üzerine bu âyet inmiştir. İbnü Abbas, Mücahid, Hasan, Katade, Rebi’, Süddî ve Asam’dan bunun gerek yahudi ve gerekse hıristiyan Kitap ehli âlimleri hakkında indiği de rivayet edilmiştir. Fakat sebebin özel oluşu, hükmün genel olmasına mani olmayacağından, âyetin hükmü; din işleriyle ilgili olarak bildiği herhangi bir gerçeği gizleyip, söylemeyenlerin hepsini içine almaktadır. Bunun için Ebu Hüreyre (r.a.) hazretleri, çok hadis rivayet ettiği söylendiği zaman: “Kur’ân’da iki âyet -ki biri bu, diğeri iki sayfa sonra gelecek olan bunun benzeri bulunan bir âyet- olmasaydı, hiçbir hadis rivayet etmezdim.” demiş ve bu âyetleri okumuştur. Bunun için din işleriyle ilgili hiçbir bilgi gizlenmemelidir. Zira Allah Teâlâ buyuruyor ki: Bizim indirdiğimiz apaçık delilleri, Allah’ın emrine, hükümlerine, irşadına ve bunlara iman edip uymanın vacip oluşuna işaret eden ve hidayetin kendisi olan âyetleri ve delilleri, O kitapta veya bu kitapta, gerek Tevrat, İncil ve gerekse Kur’ân cinsi bir kitapta insanlara açıklamamızdan sonra, o insanlar içinden, bunları gizleyenler, yani ikrar ve itiraf etmeyen, ihtiyaç anında söylemeyen veya yaymayan, yahut yayılmasına engel olan, yahut onu tamamen veya kısmen değiştirip karıştırmak gibi yollarla gizleyenler, kim olursa olsun, işte bunlar var ya, bu gizlemelerinden dolayı mutlaka Allah bunları lanetler. ve bütün lanet edebilecek, lanet duası yapabilecek olanlar da bunları lanetler. Kısaca bunlar, her zaman ve her taraftan hakkıyle lanetlenecek olan mel’unlardır. Şüphesiz ki, “Hakka karşı susan dilsiz şeytandır.” şeytan ise daima lanetlenmiş ve kovulmuştur.

Prof. Dr. Osman Güner de “Zulüm Nedir? Zalim Kime Denir?” başlıklı makalesinde “haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” sözünün bir kelam-ı kibar olduğunu, her ne kadar hadis olduğu şeklinde açıklamalar olsa da İmam Kuşeyrî’nin (v.465) “er-Risâle” adlı eserinde (Sf: 62) bu sözün, hocası Ebû Ali ed-Dekkâk’a (v.405) ait olduğunu belirttiğini aktarmış.

Sorularlaislamiyet.com, “haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” sözünün hadis olmadığını vurguladığı konuyla ilgili içeriğinde şu tespiti paylaşmış:

“Bu sözü, Kuşeyrî, Risalesinde (s.62) “Yeri geldiğinde konuşmak, en güzel bir haslet olduğu gibi, zamanında susmasını bilmek de erdemli insanların özelliğidir.” sözüne yer verdikten sonra, Üstaz Ebu Ali ed-Dekkak’dan da şunları duyduğunu kaydeder: “Hakkı söylemeyen / haksızlık karşısında suskun kalan şeytandır.”

İbn Kayyim de el-Cevabu’l-vafî adlı aserinde (s.136) şu ifadelere yer vermiştir:

“Batıl / yanlış şeyleri söyleyerek insanlara nasihat eden, konuşan şeytandır. Hakkı söylemekten sakınan ise dilsiz şeytandır.””

 

“Zulme rızâ, zulümdür!” ilkesiyle haksızlık karşısında susanların “şeytân-ı ahres” (“dilsiz şeytan”) olarak geçmişte de nitelendiği görülüyor.

Örneğin Mahir İz, Yılların İzi (1975. İrfan Yayınevi. Sf. 126) adlı hatıratında Mehmet Âkif Ersoy’un kendisine “Mâhir evladım. İşte adam onlar. Yani o Hüseyin Avni Beyler, Selahattin Beyler. Bize gelince. Bize de şeytân-ı ahres (dilsiz şeytan) derler.” sözüyle TBMM’nin ilk döneminde Erzurum Milletvekili olan Hüseyin Avni Ulaş ve Mersin Milletvekili olan Selahaddin Köseoğlu’nun haksızlık olduğunu değerlendirdikleri konulardaki vokal tutumunu methettiğini aktarmış.

 

Kapak görseli: Yazı İşleri / Haydar Şen

 

Yorumunuzu yazınız...