Sabahattin Ali’nin “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz” Şarkısının / Türküsünün Sözlerini Sinop Cezaevinde Yazdığı İddiası Doğru Değil

Yanlış İddia

 

Aynı ismi taşıyan bir televizyon dizisiyle beraber son zamanlarda oldukça popülerlik kazanan bir türküden bahsedeceğiz bugün.

Sandıkçı Şükrü’ye yazıldığı rivayet edilen Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz isimli türkünün sıklıkla Sabahattin Ali’ye (25 Şubat 1907 – 2 Nisan 1948) izafe edildiğine şahit oluyoruz:

 

eşkiya dünyaya hükümdar olmaz sabahattin ali

 

eşkiya dünyaya hükümdar olmaz sabahattin ali

 

sabahattin ali eşkiya dünyaya hükümdar olmaz

 

 

Pek çok sanatçının yorumladığı türkünün Zülfü Livaneli tarafından seslendirilen versiyonunda sözler şu şekilde:

 

“Yıl bin üç yüz kırk bir mevsime uydum

Sebep oldu şeytan bir cana kıydım

Katil defterime adımı yazdım

Eşkıya dünyaya anam hükümdar olmaz

 

Çok zamanlar çektim kahrı zındanı
Bize de mesken oldu Sinop’un hanı
Firar etmeyinen buldum amanı
Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz

 

Bir yanımı sardı müfreze kolu

Bir yanımı sardı Varilcioğlu

Beş yüz atlıyınan kestiler yolu

Eşkıya dünyaya anam hükümdar olmaz”

 

 

Edip Akbayram yorumunda ise türkü, daha farklı biçimde karşımıza çıkıyor:

 

“Bir yanımı sardı müfreze kolu

Bir yanımı sardı Varilcioğlu

Beş yüz atlıyınan kestiler yolu

Eşkıya dünyaya anam hükümdar olmaz

 

Yıl bin üç yüz kırk bir mevsime uydum

Sebep oldu şeytan bir cana kıydım

Katil defterine adımı yazdım

Eşkıya dünyaya anam hükümdar olmaz

 

Sen ağlama anam dertlerim çoktur

Çektiğim çilenin hesabı yoktur

Yiğitlik yolunda üstüme yoktur

Eşkıya dünyaya anam hükümdar olmaz”

 

 

Şiirin tamamı ise şöyle:

“Sene 1341 mevsime uydum

Sebep oldu şeytan bir cana kıydım

Katil defterine adımı koydum

Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz

 

Sen üzülme anam dertlerim çoktur

Çektiğim çilenin hesabı yoktur

Yiğitlik yolunda üstüme yoktur

Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz

 

Çok zamanlar çektim kahrı zindanı

Bize de mesken oldu Sinop’un hanı 

Firar etmeyilen buldum amanı

Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz

 

Sinop kalesinden uçtum denize

Tam üç gün üç gece göründü Rize 

Karşıki dağlardan gel oldu bize

Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz

 

Bir yanımı sardı müfreze kolu 

Bir yanımı sardı Varilcioğlu

Beşyüz atlıyılan kestiler yolu

Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz” 

 

Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’ın Sabahattin Ali’ye Ait Olduğu İddiası Doğru Değil

Ancak türkünün Sabahattin Ali’yle herhangi bir bağlantısı bulunmuyor. Şairin tüm şiirlerinin derlendiği YKY baskılı Bütün Şiirleri isimli derlemeyi taradığımızda herhangi bir bulguya ulaşamadık.

Türkünün kime ait olduğu bilinmiyor. Keza (Zülfü Livaneli ve Edip Akbayram‘ın) albüm kartonetlerinde de türkünün “geleneksel/ anonim” şeklinde yer aldığına şahit oluyoruz.

 

zülfü livaneli eşkiya dünyaya hükümdar olmaz

eşkiya dünyaya hükümdar olmaz zülfü livaneli

edip akbayram eşkiya dünyaya hükümdar olmaz

eşkiya dünyaya hükümdar olmaz edip akbayram

 

Söz konusu bilgi kirliliğine ortak olan isimlerden biri de müzisyen Ferhat Göçer. Geçtiğimiz aylarda “Sabahattin Ali Şarkıları” isminde bir albüm yayınlayan Göçer, albümde Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz” türküsünü de yorumladı.

 

 

Şaire ait olmadığı halde Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz türküsünü de albümüne alan Ferhat Göçer, akademiden ve bilinçli okurlardan tepki görmüştü.

Çanakkale 18 Mart Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Bilgin Güngör Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz adlı parçanın sözlerinin Sabahattin Ali’ye ait olmadığını şöyle aktarmıştı:

“Sabahattin Ali’nin böyle bir şiiri yok. Muhtemelen Göçer albüm öncesi repertuvar hazırlığı yaparken, sosyal medya efsaneleriyle yetinmiş. Şairin şiir kitabını alıp teyit etmek zor geldi. Hasılı; edebiyat ile ilgili bilgi için sosyal medya pek de iyi bir kaynak olmasa gerek. Neyse; gelelim sosyal medyada, ilgili şarkının ya da türkünün Sabahattin Ali’ye aitmiş gibi gösterilmesinin sebebine. Malumdur türküde şöyle bir ifade geçer; ‘Bize de mesken oldu Sinop’un hanı…’ Buradan yola çıkan ‘bağzı’ kesimler, ‘Bu ifadeyi kullansa kullansa 11 ay Sinop Cezaevi’nde yatan Sebahattin Ali kullanabilir. Dolayısıyla şiir ona aittir’ diye düşündü muhtemelen. Sanki Sinop Cezaevi’nde sadece Sabahattin Ali’nin mahkûmiyeti için kurulan mekanmış gibi! Doğrusu şu: İlgili türkü, 75-76 senelerinde Livaneli tarafından derlenmiş, plağa okunmuştur. Yani türkünün kayıtlı geçmişi daha da geriye gitmez.”

 

Ferhat Göçer, seslendirdiği Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz adlı parçanın Sabahattin Ali ile özdeşleştiğini, ancak şiirin Sabahattin Ali’ye ait olduğunu söylemediğini şöyle beyan etmişti:

“Hocamızın yorumlarına saygı duyuyorum ama neden albüme aldığımızı açıklamak istiyorum. Biz hiçbir zaman bu şarkının Sebahattin Ali’ye ait olduğunu iddia etmedik. Şarkı ile ilgili iki rivayet var. Birisi Rizeli bir eşkıyanın Trabzon Valisine isyanı anlattığı yönünde. Diğeri; Sinop Cezaevi’nden ilk kez kaçabilen Sandıkçı Şükrü’nün firar hikayesine atfedilmiş olduğu ve Sabahattin Ali tarafından derlendiğine dair bir kanı var. Yıllarca Sabahattin Ali ile özdeşlemiş bir şarkıyı reddetmek mümkün değildi. Ancak inisiyatif kullanmak durumundaydık. Ben de o inisiyatifi alarak albümde yer almasına karar verdim. Ve Şiirin asla Sabahattin Ali’ye ait olduğunu söylemedik. Ama Sabahattin ile özdeşlemiş bir şarkıyı göz ardı da etmedik.”

 

Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM) kayıtlarında da Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz adlı parçanın sözlerinin müellifi belirsiz olarak aktarılıyor.

 

eşkiya dünyaya hükümdar olmaz yazarı

 

Türkünün Sabahattin Ali’ye ait olmadığını Zülfü Livaneli’nin de dile getirdiği görülüyor:

S. Ali’ye ait değil. Sinop mapusundan kaçan Sandıkçı Şükrü üstüne söylenmiş. Ben de hapiste bir mahkumdan derledim.”

 

eşkiya dünyaya hükümdar olmaz zülfü livaneli

 

Sandıkçı Şükrü’nün bir dönem tıpkı Sabahattin Ali gibi Sinop Cezaevi’nde yatması sebebiyle şiirin / türkünün şairle anıldığını tahmin ediyoruz.

“Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz” türküsünün eşkıyası Sandıkçı Şükrü’nün hikâyesi şöyle aktarılmaktadır:

“Herhangi biridir Sandıkçı Şükrü. Rize’nin Portakallık Köyü’nde bir düğünde değişir hayatı. Köyün ağasının en sadık adamının düğün sırasında kardeşini bıçakladığını öğrenir. Belki bir anlık öfke belki yılların birikimi bilinmez ağayı (ya da ağanın adamını) çekip vurur. Sinop’un geçit vermez kalesine hapsedilir. Fakat bir yolunu bulur hapisten kaçar. Bir kaçak olarak köyüne de dönemez dağa çıkar. Bu sıralar karısına göz koyduğu gerekçesiyle birini daha öldürür. Bundan öteye namı yürür. Ağalarla, beylerle mücadele eder. Yoksula el uzatır. Böylece aleni biçimde halkın kahramanı olur. Gel zaman git zaman yakalanamaz. Dönemin Trabzon Valisi Kadir Paşa bu isyankar eşkıyanın peşine bir dolu süvari gönderir. Süvarilerin yanına Sandıkçı Şükrü’yü tanıyan kolcu kayıklarının başı Varilcioğlu Sadık‘ı da katar. Artık iş birinin eşkıyayı ele vermesine bakar. Haber Of‘un İkizdere Köyü‘nden gelir. Sandıkçı Şükrü’nün etrafı kuşatılır. Varilcioğlu Sadık eski tanışıklığın oluşturduğu güvenle Sandıkçı Şükrü’yü teslim olmaya ikna eder. Ne var ki devletin otoritesini iki paralık eden eşkıyanın ölüsü de dirisi de birdir artık. Süvariler önlerinde yürüyen teslim olmuş eşkıyayı sırtından vurur. İbreti alem için de cesedi meydanlarda teşhir edilir. Bir diğer anlatıya göre eşkıya öldürüleceğini bildiğinden son ana kadar teslim olmamıştır.”

 

Tarihi Sinop Cezaevi ve Müzesi’nde “Sabahattin Ali koğuşu” duvarında “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz” şarkısının sözlerinin baz alındığı “Eşkiya Dünyaya” şiirinin öyküsü (Turan Gökmenoğlu’nun “Sinop Rehberi” adlı kitabından ((1992). İstanbul. Usta Mat. Yay. Sf: 157) alıntılanarak şöyle aktarılmış:

“Rize’nin şimdiki adı “Portakallık” olan “Haldoz” mahallesindeki bir düğünde kardeşinin bıçakla karnından yaralanması üzerine, kendisine haber verilen Sandıkçı Şükrü olay yerine giderek kardeşini kanlar içinde buluyor ve kardeşini yaralayan Abdi Ağa’nın uşağını (bir anlatıma göre de Abdi Ağa’yı) orada vuruyor.

Bu olay üzerine hapishaneye düşen Sandıkçı Şükrü bir süre sonra bazı arkadaşlarıyla birlikte hapishaneden kaçıyor ve dağa çıkıyor.

Sandıkçı Şükrü, dağa çıktıktan sonra, yönetimle işbirliği yaparak kendisini hileyle zehirlemek isteyen biriyle karısı Fadime’yi elinden almak isteyen başka birini öldürüyor. Sandıkçı Şükrü’nün adı bu olaylardan sonra daha da yaygınlaşıyor. Fakirlere bir şey yapmaması zenginlerle mücadele etmesi yüzünden halk tarafından da seviliyor ve destekleniyor. Bu ve benzeri erdemleri yüzünden kendisine yardım edenler çoğalıyor.

Sandıkçı Şükrü’nün “Perilizade” adında zengin birine haberler göndererek, yoksullara mısır dağıtmasını istediği, yoksa kendisini cezalandıracağı tehdidinde bulunduğu söylenir. Nitekim Sandıkçı Şükrü’nün isteğini yerine getirmeyen Perilizade’nin mısırlarını adamlarına toplattırdığı ve yoksullara dağıttırdığı yaşlılarca da anlatılır.

Rize’nin Camiönü (Arkotil) mahallesinden “Hüseyin Kutlu” adında Sandıkçı Şükrü dönemine yetişmiş bir yaşlı “Çevrede başı belaya giren Sandıkçı’nın yanına geliyordu. Sandıkçı hem geleni koruyor, hem yardım ediyordu” diyor.

Kardeşiyle birlikte, türküde adı geçen “Urusba” (şimdiki adı Uzunkaya) köyünde eski bir kahvede otururken, zaptiyeler çevresini sarıyorlar. Zaptiye Çavuşu Abbas Çavuş Sandıkçı’nın teslim olmasını istiyor, ancak Sandıkçı kabul etmeyerek Abbas Çavuş’tan çekip gitmelerini istiyor. Zaptiye Çavuşu da bunu kabul etmeyince çatışma çıkıyor. Sandıkçı ve kardeşi Zaptiye Çavuşu ile birkaç zaptiyeyi öldürerek kaçıyor.

Sandıkçı Şükrü’nün bu olaydan sonra bir ara yakalanıp zincire vurularak batıya gönderildiği fakat kapatıldığı yerden atlayıp Rizeli sandalcılar tarafından kurtarıldığı anlatılır. Sandıkçı Şükrü’nün Sinop kalesinde tutukluyken denize atladığı ve kurtulduğu anlaşılıyor.

Sandıkçı Şükrü’nün yakalanmaması ve her geçen zaman içinde daha çok halk desteği sağlaması üzerine Trabzon Valisi Kadir Paşa önemli sayıda adam toplayarak Sandıkçı’nın üzerine gönderiyor. Sandıkçı’nın üzerine gönderilen süvariler, Kolcu kayıklarının Reisi Varilcioğlu Sadık’ı da yanlarına alıyorlar. Sandıkçı Şükrü Of ilçesinin İkizdere köyü yakınlarındaki Sanlı adlı bir mezrada bir yaşlı kadının evinde otururken ihbar ediliyor. Çevresi atlılarca sarılıyor. Varilcioğlu da yanlarında.

Sandıkçı Şükrü teslim olmak istemiyor. Fakat eskiden tanıştığı Varilcioğlu Sadık teslim olursa öldürülmeyeceğini söyleyerek onu ikna ediyor. Sandıkçı Şükrü de buna inanarak tüfeği elinden teslim oluyor. Fakat Varilcioğlu ile zabtiyeler teslim olarak önlerinde yürüyen Sandıkçı Şükrü’yü arkadan kurşunlayarak öldürüyorlar.

Türkülerden, gövdesinin şehre getirilerek halka gösterildiği anlaşılıyor.

Sandıkçı Şükrü’yü doğrudan gören ve tanıyan Refii Cevat Ulunay, ondan “Yaptıklarına pişman olmuş, fakat affedilmeyeceğini bildiği için teslim olmayan mert bir insan” olarak söz ediyor.

1843-1909 yılları arasında yaşamış Rizeli Kahya Salih adında dinci ve tutucu bir şairin de Sandıkçı Şükrü’yle ilgili bir destanı bulunuyor. Karadeniz Türkçe’siyle yazılan destanda “Şükri dedikleri bir merd eşkıya”nın “Devlet hükümatina” kurşun attığı için öldürüldüğü anlatılıyor.”

 

sinop cezaevi Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz

 

Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz sinop cezaevi

 

sabahattin ali

 

Burçin Aydoğdu’nun türküye ilişkin aktarımını da alıntılamış olalım:

“Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz yöre olarak da Trabzon türküsüdür. Şivesiz söylendiği için olsa gerek; insanlar öğrenince şaşırıyor”

“”Sene 341” derken Rûmi 1341 kast edilir yani 1925 “Mevsime uydum”un aslı da “nefsime uydum” şeklinde…”

“”Kâtil defteri” değil “Katl defteri” ayrıca. Yani Cinayet kayıtlarının tutulduğu yer”

 

sabahattin ali kitap
Sabahattin Ali

 

 

Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz Türküsünü Sabahattin Ali’ye Ait Zanneden Yazarlar

Yeni Şafak’taki ““Bir yanımı sardı, müfreze kolu…”” başlıklı 5 Haziran 2018 tarihli yazısıyla Tamer Korkmaz:

"Sabahattin Ali, çok uzun yıllar önce Sinop Cezaevi’nden şöyle seslenmişti: “Bir yanımı sardı müfreze kolu/ Bir yanımı sardı Varilcioğlu/ Beş yüz atlı ile kestiler yolu/ Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz...”"

Hürriyet’teki “Sabahattin Ali’nin mirası” başlıklı 5 Aralık 2019 tarihli yazısıyla Ömür Gedik:

 "... “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz” gibi unutulmaz şarkılar bestelenen Sabahattin Ali ..."

Milliyet’teki “Sabahattin Ali yazdı, Ferhat Göçer söyledi” başlıklı 9 Kasım 2019 tarihli yazısıyla Ali Eyüboğlu:

"Şarkıcının oyunda söylediği parçalar edebiyatçının yazdığı, bestelendikten sonra ünlü sanatçıların okuyup dilimize pelesenk ettiği şu ölümsüz eserler: ‘Çocuklar Gibi’, ‘Melankoli’, ‘Göklerde Kartal Gibiydim’, ‘Ben Gene Sana Vurgunum’, ‘Aldırma Gönül’, ‘Geçmiyor Günler’, ‘Dağlar’, ‘İstek’ ve ‘Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz.’ Bestesi Göçer’e ait Sabahattin Ali’nin ‘Yetmez mi?’ şiiri de şahane bir parça oldu."

Diğer yazarlar şu şekilde sıralanıyor:

 

sabahattin ali eşkıya dünyaya hükümdar olmaz

 

Yorumunuzu yazınız...