“Gözlerimden Öptü” Şiirinin Sabahattin Ali’ye Ait Olduğu İddiası Doğru Değil
Bugün, dilimize başarılı pek çok şiir kazandırsa da daha ziyade düzyazı eserleriyle, bilhassa da romanlarıyla ön plana çıkan bir edebiyatçıdan, Sabahattin Ali’den (25 Şubat 1907 – 2 Nisan 1948) ve kendisine atfedilen “Gözlerimden Öptü” başlıklı şiirden bahsedeceğiz.
Önce şiire göz atalım:
“Gözlerimden öptü,
Ellerimden öptü, ellerimden.
Avuç içlerimden öptü.
Unutabilir misin şimdi?
Ben ölsem unutamam.”
Dizeler, çeşitli sosyal medya platformlarında Sabahattin Ali’ye izafe ediliyor:
Şairin imzasıyla dolaşan şiirin hayli etkileşim aldığını görüyoruz:
Sabahattin Ali’nin adı ve fotoğrafı kullanılarak açılmış sosyal medya profillerinde dahi söz konusu hataya rastlıyoruz. Hatta diyebiliriz ki çoğu yanlışlık, bu minvaldeki profiller vesilesiyle yaygınlaşıyor. Okuyucular/ profile tesadüf edenler, şairin adına açılan bu hesapların, dizeleri “gerçek” bir kaynaktan hareketle paylaştığını düşünüyor olmalı.
Daha evvelki araştırmalarımızda sözünü ettiğimiz Gaf Ebesi ve Gizli Kitaplık gibi Twitter hesapları, bu incelememizde de karşımıza çıkarak bizi yine şaşırtmıyor:
Dizelerin seslendirildiğine de şahit oluyoruz:
Dizeler, Sabahattin Ali’ye ait değil. Şairin tüm şiirlerinin derlendiği Bütün Şiirleri isimli kitabı taradık ancak bahsi geçen mısralara dair bir bulguya ulaşamadık.
Şiirin, Sabahattin Ali’nin üslubuyla uyum arz etmediği görülüyor.
Kimi kullanıcılar kaynak olarak Kürk Mantolu Madonna’yı gösterse de yaptığımız taramalar sonucunda iddiada doğruluk payı bulunmadığını gördük.
Bahse konu olan şiirin, başka dizelerin eklemlenmesiyle oluşturulan bir başka versiyonu da mevcut:
“ellerimden öptü
ellerimden
gözlerimden öptü
unutabilir misin?
ben ölsem unutamam
sensin
kalbim değildir
böyle göğsüme vuran
sen aklıma gelince
her şey gülümserdi
bizim mantığımızla
hayatın mantığı
asla birbirine uymuyordu
içimizde şeytan yok
içimizde aciz var
tembellik var
iradesizlik
bilgisizlik
ve bunların hepsinden
daha korkunç bir şey
hakikatleri görmekten kaçmak
itiyadı var
ve dikkat ettim
susanlar
daha iyi anlaşıyorlardı.”
Mezkur alıntıya eklenen dizelerin, Sabahattin Ali’nin “Benim Aşkım” ve “Öyle Günler Gördüm ki” şiirleri ile “Kürk Mantolu Madonna” ve “İçimizdeki Şeytan” isimli romanlarından alıntılanan ifadelerin şiir biçimine dönüştürülerek oluşturulduğunu görmekteyiz.
Dolayısıyla şiirin ikinci versiyonunu, şaire ait olmayan dizeler ile kendi eserlerinden alıntıların birleştirildiği, tahrif edilmiş bir çeşit kolaj olarak nitelemek mümkün.
Benim Aşkım:
“Bir kalemin ucundan hislerimiz akınca
Bir ince yol onları sıkıyor, daraltıyor;
Beni anlayamazsan gözlerime bakınca
Göğsümü parçala bak kalbim nasıl atıyor.
Daha pek doymamışken yaşamanın tadına
Gönül bağlanmaz oldu ne kıza, ne kadına…
Gönlüm yüz sürmek ister yalnız senin katına.
Senden başka her şeyi bir mangıra satıyor.
Sensin, kalbim değildir, böyle göğsümde vuran,
Sensin “Ülkü” adıyla beynimde dimdik duran.
Sensin çeyrek asırlık günlerimi dolduran;
Seni çıkarsam, ömrüm başlamadan bitiyor.
Hem bunları ne çıkar anlatsam bir dizeye?
Hisler kambur oluyor dökülünce yazıya.
Kısacası gönlümü verdim Ulu Gazi’ye.
Göğsümde şimdi yalnız onun aşkı yatıyor.”
Öyle Günler Gördüm Ki:
“Öyle günler gördüm ki, aydın gökler kararıp
Bahtım bir bulut gibi üstüme çöker oldu,
Her gözümü yumunca tanıdık yüzler görüp,
Hayaller alev alev beynimi yakar oldu.
Ümitsizlik, gariplik dört tarafımı sarıp
Yüzüm sırıtsa bile, içim yaş döker oldu.
Her sabah ilk ışıklar gözlerimi oyardı,
Uyanan taş duvarlar iniltimi duyardı.
Öyle günler gördüm ki, duvarlar gelir dile,
Gözümde canlanırdı eşkiya masalları.
Varlığımı sarardı, hain bir isteyişle
Görmediğim yumuşak bir düşmanın elleri
Kafada çelik gibi fikirler dursa bile
Kalplerin eksik olmaz böyle zayıf halleri:
Bazen kendi kendimin elinden kurtulurdum,
Kalbimi bir çamurda çırpınırken bulurdum.
Öyle günler gördüm ki, dost dediğim insanlar
Ben yanına varınca dudağını kıvırdı.
Bir zamanlar yanımda ağız açmayanlar
Sırtımı sıvazladı, bana öğüt savurdu.
Silahsız gördüğüne saldıran kahramanlar
En alçak tekmelerle beni yere devirdi.
Ruhum bir heykel gibi düşüp parcalanırdı.
Bu sesleri duyanlar gülüyorum sanırdı.
Öyle günler gördüm ki, tabanca şakağımda
Tasarladım aydınlık dünyayı bırakmayı
Gönlüm acıklı buldu, en ateşli çağımda
Sönük bir yıldız gibi boşluklara akmayı
Tabancanın namlusu ısındı yanağımda,
Parmağım istemedi tetiğini çekmeyi
Bir sonbahar yağmuru gibi içim ağlardı
Bir şeyler fakat beni yaşamağa bağlardı.
Ey bir tane sevgilim, ben bugün yaşıyorsam
Sanma ki hayat tatlı, insanlar hoş olmuştur,
Dağ başında bir kaya gibiyim şöyle dursam
Etrafım eskisinden daha bomboş olmuştur
Yalnız sana borçluyum bugün dünyada varsam:
Seni her andığımda gözlerim yaş olmuştur
Yaşlar ki bir ırmaktır, dertleri sürür gider,
Gözyaşları içinde seneler yürür gider.
Yok olmak isteğiyle kalbim attığı zaman,
Bana: Yaşa der gibi gülen senin yüzündü.
Dizlerim bir batakta yorgun yattığı zaman
Bacaklarıma kuvvet veren senin hızındı.
Yaşaran gözlerimde, güneş battığı zaman
Sıcak bir yuva gibi tüten senin dizindi.
Sen aklıma gelince her şey gülümserdi.
Ağaçlar sarkı söyler, rüzgar tatlı eserdi.
Ey sevgilim, bilirsin benim ne çektiğimi:
Garip başımın derdi bir yürek taşıyorum.
Anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı:
İçinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum.
Görünce gülme sakın çırpınıp aktığımı:
Ilık ve aydınlık bir denize koşuyorum.
Sen benim sevgilimsin, sevsen de, sevmesen de,
Aradığım yerlere benzeyiş buldum sende.”
Kürk Mantolu Madonna’dan (Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna, İstanbul: YKY, 2008, s. 138):
“Hayatımızın, birtakım ehemmiyetsiz teferruatın oyuncağı olduğunu, çünkü asıl hayatın teferruattan ibaret bulunduğunu görüyordum. Bizim mantığımızla hayatın mantığı asla birbirine uymuyordu. Bir kadın, trenin penceresinden dışarı bakabilir, bu sırada gözüne bir kömür parçası kaçar, o ehemmiyet vermeden bunu ovuşturur ve bu minimini hadise dünyanın en güzel gözlerinden birini kör edebilirdi. Yahut bir kiremit, hafif bir rüzgarla yerinden oynayarak, devrin gıpta ettiği bir kafayı parçalayabilirdi. Göz mü mühim kömür parçası mı, kiremit mi mühim kafa mı diye düşünmek nasıl aklımıza gelmiyorsa ve bütün bunları nasıl hiç mütalaa yürütmeden kabule mecbursak, hayatın daha başka türlü birçok cilvelerine de aynı tevekkülle katlanmaya mecburduk.” (
İçimizdeki Şeytan’dan (Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan, İstanbul: YKY, 2011, s. 262-263):
“İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum; müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması… İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu.. İçimizde şeytan yok… İçimizde aciz var.. Tembellik var.. İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var…Hiçbir şey üzerinde düşünmeye, hatta bir parçacık durmaya alışmayan gevşek beyinlerimizle kullanmaya lüzum görmeyerek nihayet zamanla kaybettiğimiz biçare irademizle hayatta dümensiz bir sandal gibi dört tarafa savruluyor ve devrildiğimiz zaman kabahati meçhul kuvvetlerde, insan iradesinin üstündeki tesirlerde arıyoruz.”
Şiirin son kısmındaki “ve dikkat ettim/ susanlar/ daha iyi anlaşıyorlardı” kısmı ise, Sabahattin Ali’nin yayımlanmamış mektuplarının bir araya getirildiği Melankoli isimli kitaptan alınmış bir “cümle.”
“Gözlerimden Öptü” Şiirinin Sabahattin Ali’ye Ait Olduğunu Zanneden Yazarlar
- Hülya Deniz – Denizpostasi.com – 25 Şubat 2019 – “Unutabilir misin şimdi?“
- Kutay Deniz – yazarcizer.net – 7 Ekim 2016 – “Ölü Bir Adam”
- Büşra Öklük – filhakikat.net – 7 Mart 2016 – “İnsanlara Kızmama İmkân Yoktu”
1 Yorum
Peki hangi yazara ait? Daha önce görmüştüm doğru yazarı fakat unuttum.