Diyanet İşleri Başkanlığı, Çocuk Yaşta Evliliğin Dinen Uygun Bulunmadığını, Evlilik İçin Medenî Kanun’da Yer Alan Yaş Sınırlarına Riayet Edilmesi Gerektiğini Duyurmuştu

 

Birgün Gazetesi 4 Mayıs 2023 tarihinde Hüseyin Şimşek imzasıyla geçtiği “Diyanet’e göre çocuk evlenebilir” başlıklı haberinde Diyanet İşleri Başkanlığının Kanunlara göre 18 olan evlilik yaşını dikkate almadığı ve evlilik için “ergenlik çağı” vurgusu yaptığı aktarılmış (Halk TV de aynı içeriği “Diyanet’e göre çocuklar evlenebilir” başlığıyla sunmuş).

Bahsi geçen haberde “Altı Yaşındaki Bir Kız Çocuğunun Evlilik Adı Altında Cinsel İstismara Maruz Bırakılması Olayının Araştırılarak Benzer Olayların Yaşanmaması ve Her Türlü Çocuk İstismarının Önlenmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu” tarafından hazırlanan rapora Diyanet İşleri Başkanlığının katkısı alıntılanmış.

Söz konusu haberde, İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı kurucularından Yusuf Ziya Gümüşel’in “6 yaşındaki H.K.G.’yi ‘evlilik’ adı altında cinsel istismara maruz bırakması” skandalının kamuoyuna yansımasının ardından kurulan TBMM Araştırma Komisyonu Raporu’ndan şu paragrafa Diyanet’in evlilik için “ergenlik” vurgusunu yansıttığı belirtilerek yer verilmiş:

“Ailenin korunması konusunda İslam dininin belirlediği temel prensiplerden biri de nikâhın keyfî uygulamalara kesinlikle kapalı, önemli bir adım olması, tarafların her türlü haklarının korunması mecburiyetidir. İslam’a göre kadın ve erkeğin hem fiziksel (bulûğ) hem de ruhsal ve zihinsel (rüşd) olgunluğa erişmeden, aile kurmanın anlam ve sorumluluğunu idrak edecek yaşa (Kuran’ın ifadesiyle evlilik çağına) gelmeden evlendirilmeleri söz konusu olamaz.”

 

Diyanet İşleri Başkanlığı, Kanun ile belirlenen, evlilik için kişinin kendi rızasıyla 18, ebeveyninin rızasıyla 17 yaşına girmiş olma şartının İslâm dinine uygun olduğu görüşünde. Diyanet, ülkemizde yasalarla belirlenen evlilik için asgari 18 yaş sınırına riayet çağrısı yapmıştı.  

 

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından konuyla ilgili yayımlanan açıklamada Birgün Gazetesi’nin “Diyanet’e göre çocuk evlenebilir” başlıklı haberinin gerçeği yansıtmadığı ve gazetenin ilgili haberinde de kendilerini yalanladıkları şu metinle aktarılmış:

 

Birgün Gazetesi’nin dünkü nüshasında, “Diyanet’e göre çocuk evlenebilir” başlığıyla, gerçeği yansıtmayan ifadelerin yer aldığı bir habere yer verilmiştir.

 

Söz konusu haberde, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın TBMM Çocuk İstismarının Araştırılması Komisyonu’na gönderdiği bilgilendirme yazısında, çocuk evliliğini meşrulaştıran söylemler kullandığı iddia edilmiştir.

Birgün Gazetesi haberin başlığında ve girişinde, ‘Diyanet’e göre çocukların evlenebileceği’ iftirasını paylaşırken, haber metninde ise kendisini yalanlamıştır.

 

Söz konusu haberde, Diyanet İşleri Başkanlığının komisyona gönderdiği bilgilendirme yazısında yer alan, “Ailenin korunması konusunda İslam dininin belirlediği temel prensiplerden biri de nikâhın keyfî uygulamalara kesinlikle kapalı, önemli bir adım olması, tarafların her türlü haklarının korunması mecburiyetidir. İslam’a göre kadın ve erkeğin hem fiziksel (bulûğ) hem de ruhsal ve zihinsel (rüşd) olgunluğa erişmeden, aile kurmanın anlam ve sorumluluğunu idrak edecek yaşa (Kuran’ın ifadesiyle evlilik çağına) gelmeden evlendirilmeleri söz konusu olamaz.” ifadelerine atıfta bulunulmuş ve böylelikle gazete kendi haberinde kendisini yalanlamıştır.

Başkanlık olarak defalarca tekzip ettiğimiz ve “Kanunlarımızda belirtildiği şekliyle kendi rızasıyla 18, ebeveyninin rızasıyla 17 yaşına girmiş olmak şartı dinimizce de uygundur.” hatırlatması yaptığımız halde, bu iddiayı çarpıtarak tekrar gündeme getirenlerin iyi niyet taşımadığı aşikardır. Okuyucuya karşı sorumlulukları ihlal eden ve habercilik ilkeleriyle bağdaşmayan bu tutumu kamuoyunun vicdanına havale ederek, daha önce yapmış olduğumuz bir açıklamada yer alan ilgili bölümleri yeniden paylaşıyoruz:

 

“Çocuk haklarının korunması ve hayatın her alanında çocuğun yüksek yararının gözetilmesi dini, hukuki ve insani bir sorumluluktur. Çocuklarımızı her türlü şiddet ve istismardan korumak hem toplumsal hem de kurumsal vazifemizdir.

Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bir defa daha ısrarla belirtmek isteriz ki, İslam’a göre, bireylerin hem fiziksel hem de ruhsal olgunluğa erişmeden, aile kurmanın anlam ve sorumluluğunu idrak edecek rüşt yaşına gelmeden evlendirilmeleri söz konusu olamaz. Çocuk istismarı ile mücadeleye kararlılıkla devam eden Başkanlığımız, toplumumuza her alanda olduğu gibi evlilik ve aile konusunda da sahih dini bilgi sunmaya kararlılıkla devam edecektir.”

 

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

 

Diyanet İşleri Başkanlığı Basın Müşaviri Burak Orhan, Birgün Gazetesi’nin bahsi geçen haberi için şu yorumda bulunmuş:

“Yine yalanda @BirGun_Gazetesi

28. senem medyada ve medyayla ilgili kamu görevlerinde. Ama hiçbir zaman bu kadar yalan ve iftirayı bir arada görmedim. Başlıkta “Diyanet’e göre çocuk evlenebilir” deyip içeride kendilerini yalanlıyorlar. Dertleri yalanla algı oluşturmak. Birgün editörleri bu başlığı atarken haberi okumadan mı attınız? Yalan haber yaptığınızı siz de biliyorsunuz. Basının yüzkarasısınız.”

 

Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan “Çocuk: Rabbimizin kıymetli emaneti” başlıklı 16 Aralık 2022 tarihli cuma hutbesinde çocukların küçük yaşta evlendirilmemesi gerektiği hususu şöyle vurgulanmıştı:

“Çocukların küçük yaşta evlendirilmesi ve çocuk istismarı vakalarının yüce dinimiz İslam ile anılması ve Müslüman kimliğinin zedelendiği bir sürece dönüştürülmesi asla kabul edilemez. İslam’a göre kadın ve erkek hem duygusal ve fiziksel, hem de ruhsal ve zihinsel olgunluğa erişmeden, aile kurmanın anlam ve sorumluluğunu idrak edecek rüşt yaşına gelmeden evlendirilemez. Zira evlilik için sadece ergen olmak yeterli değildir. Ergenlik biyolojik bir süreçtir. Evlilik ise reşit olmayı gerektirir. Nitekim ülkemizde evlilik yaşının asgari sınırı on sekiz olarak kanunlarla belirlenmiştir. Başta anne-babalar olmak üzere herkesin evlilik yaşı ile ilgili sınırlara riayet etmesi hem dini bakımdan gerekli bir davranış hem de ailede kalıcı huzur ve mutluluğu sağlamanın en temel şartıdır.”

 

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş da söz konusu hutbeyi minberde okuduğu görüntüyü “Çocukların küçük yaşta evlendirilmesi ve çocuk istismarı vakalarının yüce dinimiz İslam ile anılması ve Müslüman kimliğinin zedelendiği bir sürece dönüştürülmesi asla kabul edilemez.” ifadeleriyle sosyal medya hesabından paylaşmıştı.

 

 

Erbaş daha önce katıldığı bir TV programında Diyanet’in çocukların evlendirilebileceğine dair bir fetva vermediğini şu sözlerle aktarmıştı:

“Diyanet İşleri Başkanlığının çocukların evlendirilebileceğine dair bir fetva verdiğini söylemek, yalandan öte iftiradır. Böyle bir fetva Diyanet İşleri Başkanlığı, Din İşleri Yüksek Kurulu tarihinin hiçbir döneminde vermemiştir. Peki, bu nereden ortaya çıktı. İyi niyetli olmayan ve böyle cımbızla nerede ne buluruz da Diyanet İşleri Başkanlığını olumsuz olarak gündeme getirebiliriz gayreti içerisinde olan birileri var. 15 sene önce Diyanet yayınları arasından çıkmış bir sözlükteki Buluğ ve nikâh kelimesinin tanımından hareketle o iki tanımdaki iki cümleyi bir araya getirip Diyanet İşleri Başkanlığı fetva verdi diye yayınlıyor. Bu tamamen iftiradır böyle bir şey yok.

9 yaşında, 12 yaşında, 13 yaşında, 14 yaşında bir çocuk evlendirilir mi? 1917’de Osmanlı döneminde kızlar için 17 yaş, erkekler için 17-18 yaşından sonra evlenilebilir gibi bir açıklama yapılmış. Bugün bizim Medeni kanunumuzda 18 yaş sınırı vardır. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak insanımıza evlilik için 17 ve 18 yaşından sonrasını tavsiye ediyoruz.”

 

5 Ocak 2018 tarihli hutbede “Bütün bunlara rağmen, zaman zaman doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü ayırt edebilme yetisine sahip olmayan çocuk yaştaki kızlarımız evlendirilebilmektedir. Hatta cehalet ve sorumsuzluktan kaynaklanan bu yanlış algı ve uygulamalar, kimilerince dine dayandırılmaya çalışılmaktadır“, 9 Mart 2018 tarihli hutbede ise “Sırf kız olduğu için bir çocuğun doğumuna üzülmek, onu hor görmek, eğitimden mahrum bırakmak, zorla ve küçük yaşta evlendirmek zulümdür” ifadelerine yer verilmişti.

 

DİB, sıkça sorular sorularla ilgili hazırladığı kitapçıkta çocuk yaşta evliliğin zulüm olduğunu belirterek Medenî Kanun’daki hükümlere atıf yapmış ve 16 yaşından küçükler için evliliğin söz konusu olmadığını vurgulamıştı.

 

Diyanet’in “Aile İle İlgili Sıkça Sorulan Sorular” adlı yayının “Nikâh ve Evlilik” başlıklı bölümünde küçük yaşta evlilik uygulamalarının dinen tasvip edilmesinin mümkün olmadığı şu cümlelerle ifade edilmiş:

“Evlenme akdinin en önemli unsurunu taraflar yani evlenecek kişiler oluşturmaktadır. Evlenme ehliyetine sahip ve evlenmelerinde herhangi bir engel bulunmayan herkes nikâhta taraf olabilir. Evlenme ehliyeti, başkalarının izin ve onayına ihtiyaç olmadan evlenebilmektir. Bunun için akıl ve ruh sağlığı yanında yetişkin olmak şartı aranır. Küçükler, bunaklar gibi bu iki şarta sahip olmayanlar, hukuk nazarında eda/fiil ehliyeti açısından eksik sayıldıklarından velilerinin izin veya onayı olmaksızın kendi başlarına evlenemezler.

 

Sağlayacağı bazı bireysel ya da toplumsal faydalar göz önüne alınarak küçüklerin velileri aracılığıyla evlendirilmeleri çeşitli toplumlarda görülen bir uygulamadır. Genel bir kabule dayandığı için bu uygulamanın o toplumlarda yadırganmadığı da bilinmektedir. İlk Müslümanlar arasında görülen küçükleri evlendirme uygulaması da bu bağlamda değerlendirilebilir. Dolayısıyla konu daha çok toplumsal ve kültürel bir karakter taşımaktadır. Bu tür evlilikleri meşru gören yaklaşımlar yukarıda belirtilen toplumsal kabuller ve uygulamalarla izah edilebilir.

 

Konuya daha bütüncül bir yaklaşımla bakıldığında küçüklerin evlendirilmelerinin:

 

Öncelikle bu uygulamanın, günümüz şartlarında ideal bir aile yuvasından beklenen huzur içinde yaşama, sağlıklı nesiller yetiştirme şeklindeki evliliğin esas hedefleri ve sürdürülmesiyle uyumlu olmayacağı açıktır.

 

“Yetimleri, evlenmeye elverişli hâle gelinceye kadar deneyin. Onların reşit olduklarını anlarsanız mallarını artık kendilerine verin.” [Nisâ 4/6] ayeti, nikâh için belli bir olgunluğun gerekli olduğuna işaret etmektedir ki, bunun da ergenlik dönemi olduğu anlaşılmaktadır.

 

Evliliğin hukuki ve ahlaki çerçevesini çizen ayet ve hadislere bakıldığında, onların daha çok yetişkin bireyleri hedef aldıkları ve bireye ağır sorumluluk yüklediği görülür. Buradan hareketle evlenecek kişilerin bu sorumluluğun bilincinde ve bunu yerine getirebilecek olgunlukta olmaları gerekir.

 

Günümüz şartlarında kız olsun erkek olsun küçüklerin evlendirilmeleri onları genellikle biyolojik, psikolojik ve ekonomik açıdan kaldıramayacakları yüklerin altına sokmakta, eğitim hayatından mahrum kalmaları ve çocukluklarını yaşayamamaları gibi telafisi zor, hatta imkânsız durumlara yol açmaktadır. Bu itibarla, çocuğun hayatını karartmak anlamına gelen ve zulüm olarak nitelendirilebilecek olan küçük yaşta evlilik uygulamalarının dinen tasvip edilmesi mümkün değildir.

 

Küçüklerin evlendirilmesi kadar onların kendilerinden yaşça büyük insanlarla da evlendirilmesi doğru değildir.”

 

Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesinde Din Görevlilerinin Katkısının Sağlanması” adlı kitaptaki “çocuk evlilikleri” başlıklı bölümde sağlıklı bir evlilik için gerekli gelişimin özellikleri için 18 yaşın elzem olduğunun altı şu ifadelerle çizilmiş:

“Türkiye’de Medeni Kanun’a göre evlilik yaşı 17’dir. Ancak Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi -ulusal yasalarca kabul edilse bile- 18 yaşın altındaki bireylerin evliliğini ‘çocuk evliliği’ saymaktadır.

 

Çocuklara yönelik cinsel istismarın tanımını yaparken kullanılan ölçütler dikkate alındığında, 18 yaşının altında olup henüz psikososyal gelişimini tamamlamamış bir çocuğun evlendirilmesinin de çocuk evliliklerini cinsel istismar kapsamına soktuğu görülmektedir. Çocuk evlilikleri ülkemizde yaygın olmakla birlikte kanıksanmış bir sorundur. Daha açık bir ifadeyle ataerkil ve geleneksel toplum yapısı, erken yaşta evlilikleri normalleştirmiş ve meşrulaştırmıştır (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, “Erken Yaşta Evlilikler Hakkında İnceleme Yapılmasına Dair Rapor”, TBMM, 2009.) . Çocuk evlilikleri, daha çok kız çocukları ilgilendiren bir sorundur ve özellikle kendilerinden yaşça çok daha büyük erkeklerle evlendirilmeleri söz konusudur. Bu evlilikler herhangi bir mal ya da nakdi ödeme karşılığında yapılıyorsa, bu aynı zamanda ticari bir cinsel sömürü olarak da değerlendirilir ( ECPAT, “Çocuklara Yönelik Ticari Cinsel Sömürü Hakkında Sorular ve Cevaplar”, 2007).

 

Erişkin olmak için, yani kişinin erişkin gibi düşünüp yaşayabilmesi için bedensel, ruhsal ve zihinsel olarak belirli bir olgunluğa gelmesi gerekir. Evlilik, kişilerin bilerek ve isteyerek karar verdikleri bir akitle başlar ve devam eder. Tüm evlilik sürecinde kişinin hem eşine ve evliliğine karşı sorumluluklarını yerine getirebilecek hem de bireysel varlığını devam ettirebilecek yetkinlikte olması beklenir.

 

Çocukluk dönemi olarak kabul edilen ve aynı zamanda gençlik döneminin başlangıcını da kapsayan ilk 18 yaş, sağlıklı bir evlilik için gereken gelişim özelliklerinin henüz tamamlanmadığı bir dönemdir. Ergenlik dönemi olarak tanımlanan ve çocuğun biyo-psiko-sosyal gelişim basamaklarını hızla tırmandığı süreç, kız çocuklarda 18-21, erkek çocuklarda 21-24 yaşta sona erer.

 

Ergenlik döneminde fiziksel gelişim, sürecin doğası gereği psikolojik ve toplumsal olgunlaşmadan daha önce gerçekleşir. Ergenlerin fiziksel gelişmelerinin daha erken yaşlarda tamamlanmasının sonucu olarak cinsel kişilik ve cinsel roller de gelişir ve gençlerin cinsel konulara ilgisi artar, cinsel yaşam başlar. Ancak bu durum henüz ergenliğini tamamlamamış, başka bir ifadeyle psikolojik ve toplumsal gelişimini tamamlamamış kişilerin evliliğe hazır olduğu anlamı taşımaz. Bir kişinin erişkin tarzı bir yaşama başlama döneminde sadece bedensel olarak değil, ruhsal olarak da hazır olması, toplumsal yaşamda evli olmanın getirdiği sorumlulukları ve bilinci taşıması gerekir.

 

Fiziksel olarak gelişimini tamamlamış ancak duygusal ve sosyal olarak henüz gelişimi tamamlanmamış çocukların cinsel sağlık, karşı cinsi tanımak, evlilik ve çocuk sahibi olmak konularında hem bilgi hem de bilinç düzeyinde yeterli olması beklenemez. Sonuçta bu çocukların evliliklerinde, üreme sağlığı sorunlarının yanı sıra ruhsal ve sosyal sorunlar da ortaya çıkmaktadır.”

 

Din İşleri Yüksek Kurulu’nun evlenme ehliyeti konusunda açık bir yaş sınırı zikretmeksizin ergenlik, baliğlik ve olgunluk vurgusu yaptığı 12 Nisan 2012 tarihli mütalaası ise şu şekilde:

Din İşleri Yüksek Kurulu, 12.04.2012 tarihinde Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Prof. Dr. Raşit KÜÇÜK’ün başkanlığında toplandı.
“Küçüklerin Evlendirilmesi” konusu görüşüldü. Yapılan müzakerelerden sonra:
Evlenme akdinin en önemli unsurunu, taraflar yani evlenecek kişiler oluşturmaktadır. Evlenme ehliyetine sahip ve evlenmelerinde herhangi bir engel bulunmayan herkes, nikâhta taraf olabilir. Evlenme ehliyeti, başkalarının izin ve onayına ihtiyaç olmadan evlenebilmektir. Bunun için akıl ve ruh sağlığı yanında bâliğ olmak şartı aranır.
Küçükler, bunaklar gibi bu iki şarta sahip olmayanlar, hukuk nazarında eda/fiil ehliyeti açısından eksik sayıldıklarından velilerinin izin veya onayı olmaksızın kendi başlarına evlenemezler. Sağlayacağı bazı bireysel ya da toplumsal faydalar göz önüne alınarak, küçüklerin velileri aracılığıyla evlendirilmeleri, çeşitli toplumlarda görülen bir uygulamadır. Genel bir kabule dayandığı için, bu uygulamanın, o toplumlarda yadırganmadığı da bilinmektedir. İlk Müslümanlar arasında görülen küçükleri evlendirme uygulaması da bu bağlamda değerlendirilebilir. Dolayısıyla konu, daha çok toplumsal ve kültürel bir karakter taşımaktadır. Bu tür evlilikleri meşru gören yaklaşımlar, yukarıda belirtilen toplumsal kabuller ve uygulamalarla izah edilebilir.
Konuya daha bütüncül bir yaklaşımla bakıldığında, küçüklerin evlendirilmelerinin:
Öncelikle bu uygulama, günümüz şartlarında ideal bir aile yuvasından beklenen huzur içinde yaşama, sağlıklı nesiller yetiştirme şeklindeki evliliğin esas hedefleri ve sürdürülmesiyle uyumlu olmayacağı,
“Yetimleri, evlenmeye elverişli hale gelinceye kadar deneyin. Onların reşit olduklarını anlarsanız, mallarını artık kendilerine verin” (Nisa 4/6) ayeti, nikâh için belli bir olgunluğun gerekli olduğuna işaret etmektedir ki, bunun da erginlik dönemi olduğu,
Evliliğin hukukî ve ahlâkî çerçevesini çizen ayet ve hadislere bakıldığında, onların daha çok yetişkin bireyleri hedef aldığı ve bireye ağır sorumluluk yüklediği görülür. Buradan hareketle evlenecek kişilerin, bu sorumluluğun bilincinde ve bunu yerine getirebilecek olgunlukta olmaları gereği,
Günümüz şartlarında küçüklerin evlendirilmeleri, onları genellikle ekonomik, biyolojik ve psikolojik açılardan kaldıramayacakları bir yükün altına sokmaktadır. Ayrıca onların çocukluklarını yaşayamama, gerekli eğitimden mahrum kalma gibi birçok temel hakların ihlaline de yol açabileceği gerekçelerine bağlı olarak uygun olmayacağı mütalaa edilmiştir.

 

Geçmişte, Diyanet Vakfı tarafından hazırlanan 2 ciltlik ‘İlmihal’ kitabının “İslam ve Toplum” başlıklı 2. cildinin cildinin ‘Aile Hayatı’ isimli 15. bölümündeki ‘Evlenme Ehliyeti’ başlığında Hanefi mezhebine göre evlenme ehliyetine sahip olmak için rüşd şartının aranmadığı aktarımı, Diyante’in kız çocuklarının 9 yaşında, erkek çocuklarının 12 yaşında evlendirilebileceğini belirttiği iddiasıyla aktarılmıştı.

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Huriye Martı, 9 yaşındaki kız çocuklarının evlendirilebileceğine dair yapılan haberlerin kesinlikle gerçeği yansıtmadığını “Diyanet İşleri Başkanlığı ile alakalı daha asılsız bir haber üretilemezdi” sözleriyle ifade etmişti.

Dini Kavramlar Sözlüğünün birbirini işaret etmeyen iki farklı maddesinin bir kurguyla çarpıtılarak asılsız haber yapıldığını belirten Diyanet İşleri Başkan Yardımcısının açıklamasından bölümler şöyleydi:

“9 yaş, kız çocuklarının ergenliğe başladığı, ilk adım attığı yaştır. Ama bir insanın buluğa ermesi evlenebileceği anlamına gelir demek değildir. Sadece buluğa ermiş olmak bir insanın artık evlenebilme yetisini kazanması için yeterli değildir.”

 

“Bütün müftülerimizin ortak deklare ettiği metinlerde kız çocuklarının erken yaşta ve zorla evlendirilemeyeceği kesinlikle net bir şekilde belirtilmiştir.”

 

“Ailenin korunması konusunda İslam dininin bir takım temel prensipleri var. Bu temel prensiplerle bağdaşmayan bir kararı veya fetvayı Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yayınlaması mümkün değildir. Bu temel prensiplerden birisi, nikâhın keyfi uygulamalara kesinlikle kapalı, son derece ciddi, son derece önemli bir adım olduğu ve nikâhta tarafların her türlü haklarının korunması mecburiyetidir.”

 

“Bir insan kız olsun, erkek olsun evlenebilmek için mutlaka rüşt yaşına gelmelidir. Rüşt yaşına gelmiş olmak bir insanın kendi ayakları üzerinde durabilen, Allah ve toplum karşısında hayatının sorumluluğu alabilen, evliliğin anlamını sorgulayabilen olgunluğa erişmesi demektir. Bir insan kız olsun, erkek olsun mutlaka “aile kurmak ne anlama gelir”, “bir insan evlendiği zaman, anne baba olduğu zaman ne gibi sorumluluklar üstlenir” sorularının cevaplarını bilmelidir. Bunları bilmeden evlenmesi, biyolojik olarak ve psikolojik olarak anne olma noktasında kendini henüz yeterli hissetmediği bir zamanda kendi rızası dışında evlendirilmesi zaten dinin hiçbir şekilde onay vermediği bir durumdur. Bu noktada dinin birtakım prensipleri vardır. Nikâh akdi, rızaya dayalı bir akittir. Evlenecek olan taraflar kadın olsun, erkek olsun haklarının ihlal edilmemesi açısından kendi rızalarıyla ve hür iradeleriyle buna karar vermelidirler.”

 

“Küçük yaşta henüz evliliğe hazır olmayan bir kız çocuğunun ya da oğlan çocuğunu evlendirdiğinizde sadece ona yazık etmiyorsunuz toplumun geleceğini ve neslin inşasını da heba etmiş oluyorsunuz. Bu, güçlü bir aile yapısının tesisi, çocuk haklarının korunması için önemlidir. Dinin temel prensiplerinden bir başkası da budur. Bir insanın zarurat-ı hamse dediğimiz insan olmaktan kaynaklanan temel hak ve hürriyetleri vardır. Zaruri olarak her insanın korunması gereken can güvenliği, mal güvenliği, ırzının güvenliği, aklının güvenliği ve dokunulmazlığı gibi prensiplerimiz vardır. Çocuk haklarının korunması açısından da bu çok önemlidir. Siz bir kız çocuğunu zorla ve erken yaşta evliliğe mecbur bıraktığınız zaman onun hem onurunu zedeliyorsunuz hem de eğitim hakkını elinden alıyorsunuz. Bütün bunların da bir arada düşünülmesi gerekiyor.”

 

“Diyanet İşleri Başkanlığı İslam dininin inanç, ibadet ve ahlak esasları konusunda halkımızı doğru bilgilendirme amacıyla kurulmuş bir kurumdur. Bu doğru bilgilendirme mutlak suretle dinimizin temel kaynaklarına dayanarak yapılması gerekmektedir. Başkanlığımızın bu hususta dinin temel referansları ile çelişen herhangi bir açıklamada bulunması mümkün değildir. Ailenin korunması, ailenin sağlıklı bir zemin üzerine kurulması sadece aile fertlerini değil, bütün toplumu ilgilendiren bir husustur ve bu, dinimizin temel prensipleri içerisinde yer alan bir konudur.”

 

Yorumunuzu yazınız...