Ariel Şaron’un Ölmeden Hemen Önceki ya da Öldükten Sonraki Hâline Ait Sanılan Görüntüler

Mumya, 1976 yılında Fransa’nın başkenti Paris’teki İnsan Müzesi’nde bir restorasyon sürecinden geçti. Bozulmasını önlemek ve daha iyi bir şekilde sergilenmesini sağlamak için yapılan restorasyondan sonra mumya, Kahire’ye geri getirildi.

Maggot tedavisi, genellikle nekrotik (ölü) doku temizliği amacıyla kullanılan larva terapisi anlamına gelir.

Yaraların iyileşmesini hızlandırmak için kullanılan bu yöntemde, steril edilmiş ve aç bırakılmış sinek larvaları, yaranın üzerine yerleştirilir. Larvalar, yaradaki ölü dokuları ve bakterileri yiyerek temizlerler. Bu sayede, yaranın iyileşme süreci hızlanır ve enfeksiyon riski azalır.

Maggot tedavisi genellikle şu durumları içerir:

1. Nekrotik Doku Temizliği: Maggotlar, ölü veya hasar görmüş doku parçalarını yiyerek temizlerler. Bu, yara yüzeyindeki ölü dokunun uzaklaştırılmasına yardımcı olabilir.
2. Enfeksiyon Kontrolü: Maggotlar, yaradaki bakterileri ve mikroorganizmaları yiyerek enfeksiyon riskini azaltabilir.
3. Yara İyileşmesi: Maggotların salgıları, yarayı temizleyip iyileşmeye yardımcı olabilir. Ayrıca, bu terapi, vücudun doğal iyileşme süreçlerini uyarabilir.

Bu tedavi, aşağıdaki durumlarda kullanılabilir:

• Diyabetik ülserler
• Ayak ülserleri
• Yara enfeksiyonları
• Yanık yaraları
• Kemik enfeksiyonları
• Greft veya flep ameliyatları sonrası yaralar

Maggot tedavisi, genellikle lokal anestezi altında uygulanır. Larvalar, yaranın üzerine steril bir gazlı bezle kapatılır. Larvalar, yaranın üzerine 1-2 gün boyunca bırakılır. Bu sürenin sonunda, larvalar kendiliğinden ölür ve düşer.

Maggot tedavisi genellikle kronik yaralar, bası yaraları, diyabetik ayak ülserleri ve venöz ülserler gibi durumlarda özellikle geleneksel yöntemlerin başarısız olduğu veya yara temizliğinde zorluk yaşanması hâlinde tercih edilebilir.

Maggot tedavisinin bazı yan etkileri şunlardır:

• Ağrı
• Kaşıntı
• Kızarıklık
• Enfeksiyon

Bu yöntemin uygulanması için deneyimli bir sağlık profesyoneli tarafından yapılması önemlidir. Her hasta için uygun olamayabilir.

Ariel Şaron (Ariel Scheinermann), 26 Şubat 1928 tarihinde dönemin Birleşik Krallık Filistin Mandası’nın Kfar Malal köyünde dünyaya geldi.

14 yaşında Haganah adlı Filistin Mandası’ndaki Yahudi yerleşimlerini korumak amacıyla kurulan ve 1920–47 yılları arasında faaliyeti gösteren Yahudi paramiliter örgüte katıldı.

İsrail Savunma Kuvvetleri’nde önemli bir askerî kariyere sahipti. İsrail’in bağımsızlığının ardından devletin kuruluşunda yer aldı ve 1948 Arap-İsrail Savaşı’nda savaştı. 1953 yılında tümgeneralliğe terfi etti. 1967 yılındaki Altı Gün Savaşı’nda Sina Yarımadası’nın işgalinin planlanmasında ve uygulanmasında önemli bir rol oynadı. 1973 Yom Kippur Savaşı’nda İsrail ordusunun Kuzey Komutanlığı’nı yürüttü.

Ariel Şaron, siyasete 1973 yılında girdi. Zaman içinde İsrail siyasetinde etkili bir figür haline geldi. 1973 yılında İsrail Parlamentosu’na (Knesset) seçildi ve 1974 yılında Savunma Bakanı oldu. 1977 yılında Likud Partisi’nin iktidara gelmesinin ardından Tarım Bakanı oldu. 1982 yılında Savunma Bakanı olarak yeniden atandı ve Lübnan’ın işgaline komuta etti. Bu işgal sırasında İsrail ordusu, Sabra ve Şatilla mülteci kamplarında Filistinli sivillere karşı katliamlara izin verdi. Bu katliamlar, Şaron’un “Beyrut Kasabı” olarak anılmasına neden oldu.

1983 yılında Savunma Bakanlığı’ndan istifa etti ve 1984 yılında Knesset’ten ayrıldı. 1988 yılında Likud Partisi’nin başına geçti ve 1992 seçimlerinde yenildi. 1996 yılında tekrar Knesset’e seçildi ve 1999 seçimlerinde Likud Partisi’nin yeniden iktidara gelmesinin ardından Başbakan Yardımcısı oldu.

2001 yılında Likud Partisi’nin liderliğini yeniden kazandı ve İsrail Başbakanı oldu. 2006 yılına kadar bu görevi sürdürdü.

İsrail’in 11. Başbakanı olarak görev yaptığı dönemde İsrail’in Güvenlik Duvarı’nın inşası ve Gazze Şeridi’nden İsrail yerleşimlerinin geri çekilmesi gibi önemli kararlar aldı.

Başbakanlığı döneminde Filistinlilere karşı geçmişteki tutumuna kıyasla daha ılımlı bir yaklaşım sergiledi.

2004 yılında İsrail’in Filistinlilerle anlaşma masasına oturmadan tek taraflı bir şekilde Gazze’den geri çekilmesine karar verdi. Bu karara Likud Partisi’nde özellikle eski başbakan Benjamin Netanyahu’nun liderliğindeki bir grubun muhalefetinin ardından kendisiyle benzer düşüncedekilerle birlikte Likud Partisi’nden ayrılarak yeni bir siyasi parti olan Kadima’yı kurdu.

4 Ocak 2006 tarihinde geçirdiği felç nedeniyle komaya girdi. Uzun süre komada kaldı. Sağlık sorunları nedeniyle aktif siyasetten çekilmek zorunda kaldı.

8 yıllık komanın ardından 11 Ocak 2014 tarihinde 85 yaşında öldü.

II. Ramses Kimdir?

II. Ramses, Mısır’ın XIX. Hanedanı’nın üçüncü firavunudur. MÖ 1303 – MÖ 1213 yılları arasında hüküm sürmüştür. Genellikle Eski Mısır’ın en güçlü dönemi olan Yeni Krallık’ın en büyük, en ünlü ve en güçlü firavunu olarak kabul edilir.

II. Ramses, I. Seti ve Kraliçe Tuya’nın ikinci oğludur. Ramses’in en çok tanınan ve hatırlanan eşi Kraliçe Nefertari olmuştur. Ramses, tahta çıktığında henüz çok gençti ve ilk yıllarında babasıyla birlikte hüküm sürdü. MÖ 1279 yılında babasının ölümünden sonra tek başına firavun oldu.

Ramses’in hükümdarlığı döneminde Mısır, askeri, siyasi ve kültürel açıdan en parlak dönemini yaşamıştır. Ramses, Hititlerle Kadeş Savaşı’nda savaşmış ve bu savaştan sonra iki ülke arasında bir barış antlaşması imzalamıştır. Ayrıca, Nubia ve Libya’ya karşı başarılı seferler düzenlemiştir.

Ramses, Mısır’ın dört bir yanında çok sayıda anıt inşa ettirmiştir. Bu anıtlar arasında Abu Simbel’deki tapınaklar, Luksor’daki tapınaklar ve Karnak’taki tapınaklar bulunmaktadır. Ramses, aynı zamanda kendi adını taşıyan bir başkent de inşa ettirmiştir. Bu başkente Pi-Ramses adı verilmiştir.

Ramses, 67 yıl boyunca hüküm sürmüştür ve bu süre zarfında Mısır’ın en güçlü ve en uzun süre hüküm süren firavunlarından biri olmuştur. Ramses’in hükümdarlığı döneminde Mısır, barış, refah ve kültürün doruk noktasına ulaşmıştır. Ramses’in ölümünden sonra Mısır, yavaş yavaş güç kaybetmeye başlamıştır.