6-7 Eylül 1955 Olayları, dezenformasyonun gayet tehlikeli sonuçlara yol açabileceğine ve basında yer alan haberlere sorgulamadan itibar edilmemesi gerekliliğine dair yakın geçmişimizden belki de en somut örnek olarak karşımıza çıkıyor.

Yunanistan’ın Selanik şehrindeki Atatürk’ün evine Yunanlılar tarafından bomba atıldığı asparagasını içeren İstanbul Ekspres’in haberi, diğer gazetelerin manşetleri ve radyo yayınları utanç verici “pogrom”a yol açmıştı.

Selanik’te yaşanan bomba olayı devlet radyosunda “Selanik’te Aziz Atatürk’ün doğduğu ev ile Türk Konsolosluğu binasında bahçede saat gece yarısını dört geçe bir bomba patlamış ve bu infilak neticesinde Aziz Atatürk’ün doğduğu evin pencereleriyle Konsoloshanenin camları hasara uğramıştır. İnfilak esnasında insanca zayiat olmamıştı” şeklinde verilmişti (Ayşe Tuğba Kar ve Uğur Gündüz (2020). “6-7 Eylül 1955 Olayları Işığında Türkiye’de Basın, Toplum ve Siyaset İlişkisi”. International Journal of Cultural and Social Studies (IntJCSS). 2020 6(2): 452-486).

İstanbul Ekspres’in 6 Eylül 1955 tarihli (ikinci baskısındaki) “Atamızın evi bomba ile hasara uğradı” manşetli, “Sabaha karşı vuku bulan bu menfur hadise infial uyandırdı” ve “Yunan sansürü haberi hayli zaman gizli tuttu” spotlu haberinde ise bombalı saldırı olduğundan farklı lanse edilerek şöyle aktarılmıştı:

“Bugün Ankara ve İstanbul Radyolarının verdikleri bir habere göre bu gece yarısını 4 dakika geçe Selanik’te Aziz ATATÜRK’ün evine konan bomba patlıyarak evde büyük bir hasara sebep olmuştur. Konsolosluk binamızla Atatürk’ün evi arasında patlatılan bomba, aynı zamanda konsolosluk binamızı da hasara uğratmıştır. İnsanca bir zayiat olmamakla beraber Aziz ATA’nın hatırasına karşı girişilen bu çirkin hareket bütün yurtta büyük bir teessür uyandırmıştır. Yunan polisi derhal faaliyete geçmiş ve ilk olarak beş şüpheli şahsı nezaret altına almıştır. ATA’nın evi bu tecavüzden sonra emniyet altına alınmıştır. Her ne kadar Yunan Hükümeti husule gelen zararı tazmin edeceğini bildirmişse de böyle manevi bir zararın maddi kıymetlerle ödenemiyeceği açıktır. Londra konferansının devam ettiği şu günlerde bu hadiseye verilecek mana ve ehemmiyet çok daha büyük olmak lazım gelecektir. Kıbrısta Yunanlıların Türklere karşı girişmiş oldukları tedhiş hareketi nihayet anayurtlarına da sirayet etmiş bulunmaktadır. Memleketimizin böyle müessif bir hadiseye sebebiyet vermemek için Hükümetimizin büyük bir titizlikle almış olduğu emniyet tedbirlerine mukabil Yunan Hükümetinin böyle bir hadiseye sebebiyet vermesi bu husustaki hassasiyetlerini açıkça ifade eder.”

 

istanbul-ekspress-6-7-eylul

 

Bazı gazeteler de sadece birkaç pencere camının kırıldığı bombalama olayının kapsamını farklı aktararak sükûnet çağrısı yerine atmosferi daha da germeyi tercih etmişti.

 

yeni-sabah-7-eylul-1955

 

ulus-7-eylul-1955

 

“Atatürk’ün evi bombalandı” yalanıyla sokağa dökülen kitleler, 6-7 Eylül 1955’te İstanbul’da yaşayan azınlıklara saldırdı.

 

6-7-eylul-1955-yagma-olayi

 

Yalan haberin etkisiyle yerel kalabalıklar ve şehre dışarıdan katılmış yabancılar tarafından Cumhuriyet tarihi boyunca görülmemiş bir yağma hareketi başlamış oldu.

 

6-7-eylul-1955-yagma

 

Çeşitli kaynaklara göre saldırılarda 4 bin 214 ev, 1.004 işyeri, 73 kilise, 1 sinagog, 2 manastır, 26 okul tahrip edildi, 12 kişi öldü, 300 kişi yaralandı (Bu kara gecede, 200’e yakın kadının cinsel istismara uğradığı ileri sürülmektedir).

 

6-7-eylul-1955-olayi

 

Gayrimüslim vatandaşların canına, malına, iffetine yönelik saldırıların kontrol altına alınmaması üzerine sıkıyönetim ilan edildi.

 

6-7-eylul-tank

 

Basit bir yağmalama olarak nitelenemeyecek bu olayla ilgili 5 bin 104 kişi tutuklandı.

 

6-7-eylul-1955-tank

 

Tarih Dergi, 6 Eylül günü yağmanın başlama sürecini ve yol açtığı zararı şöyle özetlemişti:

“6 Eylül 1955’te Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes ve İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay, Beyoğlu’nda Abdullah Efendi Lokantası’nda öğle yemeğindeyken gelen haber “Atatürk’ün evinin bombalandığı” şeklindeydi. Menderes, haberin radyodaki 13.00 haber bültenine yetiştirilmesi talimatı verdi. Birkaç saat içinde Kıbrıs Türktür Cemiyeti, diğer gençlik örgütleri, bazı meslek kuruluşları ve DP teşkilatının öncülüğünde binlerce kişi toplandı. Rum azınlığın yoğun olduğu semtlerde harekete geçen kalabalık, mahkeme zabıtlarına göre, 4 bin 214 ev, 1004 işyeri, 73 kilise, bir sinagog, iki manastır, 26 okul ile aralarında fabrika, otel, bar gibi yerlerin bulunduğu 5 bin 317 mekânı tahrip edip yağmaladı. Dilek Güven’in 6-7 Eylül Olayları adlı kitabında aktardığına göre, olaylarda 11 kişi öldü, en az 60 kadın tecavüze uğradı ve onlarca kişi yaralandı. İzmir’de Yunan pavyonu ve Yunanistan Konsolosluğu ateşe verildi. 14 ev, 6 dükkan, bir pansiyon, bir kilise ve İngiliz Kültür Merkezi tahrip edildi. İktidarın ilk işi olayları “komünistlerin yaptığını” söylemek oldu. Daha sonra Menderes olayların başlangıcını “millî hislerin şevkiyle nezih gösteriler” diye; eski Özel Harp Daire Başkanı Sabri Yirmibeşoğlu da “6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı” diye yorumladı. Olay, Varlık Vergisi ile başlayan sermayenin Türkleşmesi sürecini hızlandırdı.”

 

A Milli Takım ve Fenerbahçe’nin efsane isimlerinden ‘Ordinaryüs’ lakaplı Lefter Küçükandonyadis, mağduru olduğu linç ve yağmalamadan şöyle bahsetmişti:

“15 gün önce gol attığımda omuzlardaydım. O gün ise kayalar ve boya tenekeleri ile karşılaştım. En kötüsü harçlık verdiğim çocuklar evime saldırdı. Evde ne pencere ne kapı kalmıştı. Kızlarım küçüktü, onları öldürmeye kalktılar. İstanbul’dan Emniyet Müdürü evime geldi. Gece gördüğü manzara karşısında ‘Aman Allah’ım’ demişti. Çok sorgular kim yaptı diye, ama o gün de söylemedim, bugün de söylemeyeceğim.”

 

Vatandaşlık hukukuna darbe vuran bu itibar zedeleyici hadiseyi (Özel Harp Dairesi tarafından hazırlanan) “planlı bir pogrom” olarak değerlendirenler de mevcut.

(Olayın arkasında komünistlerin bulunduğunu ileri süren) Dönemin iktidar partisi Demokrat Parti lideri Adnan Menderes de 6-7 Eylül’ü planlamakla suçlanmıştı.

 

fuat-koprulu-6-7-eylul

 

Eski Özel Harp Daire Başkanı Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu’nun, elim hadise hakkında6-7 Eylül bir Özel Harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi, amacına da ulaştı” ifadelerini kullandığı aktarılmıştı (Fatih Güllapoğlu (1991). Tanksız Topsuz Harekat: ‘Psikolojik Harekat’. Tekin Yayınevi. Sf: 104):

Sabri Yirmibeşoğlu: “Sonra 6/7 Eylül olaylarını ele alırsak”

Fatih Güllapoğlu: “Pardon Paşam, pek anlayamadım. 6/7 Eylül olayları mı?”

Sabri Yirmibeşoğlu: “Tabii… 6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı. (Paşa bunları söylerken benden de soğuk terler boşandı) Sorarım size? Bu muhteşem bir örgütlenme değil miydi?”

Fatih Güllapoğlu: “Evet Paşam!”

 

6-7 Eylül Olayları’nın başlamasına neden olan Atatürk’ün evine bomba atılması olayının faili ve azmettiricisi olduğu iddiasıyla Yunan makamlarca tutuklanan ve yargılanan Selanik Üniversitesi Siyasal Bilgileri öğrencisi Batı Trakya Türkü Oktay Engin, serbest kaldıktan sonra Türkiye’ye kaçmıştı. Daha sonra gıyabında mahkûm edilen Engin, Yunanistan’da başladığı eğitimini İstanbul Üniversitesi’nde tamamladıktan sonra Çankaya kaymakamlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü Siyasi İşler Müdürlüğü, Nevşehir Valiliği görevlerinde bulunmuştu.

Atatürk’ün evinin bombalanmasında rol almakla suçlanan Oktay Engin, iddiaları reddetmişti:

Nasıl bir soruşturma sonrasında suçlanıp tutuklandınız. İsterseniz onu biraz açalım.

 

Önce bizim elçilikte görevli Hasan Uçar’ın olaylardan kısa bir süre sonra 12 Eylül 1955’te yakalandığını duyuyoruz. Bir hafta sonra yani 18 Eylül’de de beni tevkif ettiler. Önce ‘Bombayı sen attın’ diye suçlama başladı. Allah’tan ben o gün olay yerinin çok uzağında bir yerde ve pekçok insanla birlikteydim. Bunu nice zorluktan sonra ispat edince, bu sefer ‘Bombayı sen atmadın, ama sen azmettirdin’ suçlaması başladı. Yani biz aslında 6-7 Eylül olaylarının ardından kabaran intikam duygularının kurbanı olduk. Beni sorguya çekenler arasında ‘Benim İstanbul’da akrabalarım var. Biliyor musun onların hali ne oldu?’ diyenler bile oldu.

 

Aradan 46 yıl geçti. Biz tekrar soralım. Sizin bu olayla, doğrudan ya da dolaylı hiçbir ilginiz olmadı mı?

 

Kesinlikle hayır, asla olmadı.

 

Bir düşünce, gençlik heyecanı, ne bileyim yaşadığınız baskılara tepki ?

 

Hayır, asla.

 

Peki niçin Hasan Uçar’ın ifadesinin alınmasının ardından siz de yakalandınız ?

 

Hasan Uçar, gerçekten doğru dürüst tahsili bile olmayan gariban bir insandı. Benimle münasebet kurmaları ise Hasan Uçar’ın büyükelçilikte çalışmasına benim vesile olmamdır. Başka bir sebep yok.

 

6-7-eylul-1955-yagma-olaylari

 

1955 yılında halkın kasıtlı olarak üretilmiş Atatürk’ün Selanik’teki evine bombalı saldırı yapıldığına dair yalan haberle halkın galeyana getirilmesiyle İstanbul’daki azınlık nüfusa yönelik geniş kapsamlı yağma ve linç girişimi, dezenformasyonun potansiyel yıkıcı etkisi için tarihimizden kara bir örnek…

 

6-7-eylul-yagma

 

Sonuç niyetine:

Geleneksel basın ya da yeni medya girişimleri, kasıtlı ya da sehven size yanlış bilgi sunuyor olabilir.

Güdülerinizi ve önyargılarınızı tetiklemek için sizi manipüle ediyor olabilir. Bu nedenle, şüphe kaslarınızı her daim faal tutunuz.

 

Yorumunuzu yazınız...