Katyn Ormanı Katliamı Emrinin Stalin Tarafından Verilmediği İddiası Doğru Değil

Sovyetler Birliği liderlerinden Jozef Stalin’in (1878-1953), 5 Mart 1940 tarihinde Kızıl Ordu tarafından enterne edilen 22 bin Polonyalı savaş esirini öldürmeleri emrini vermediği iddiası doğru değil. Kızıl Ordu tarafından esir alınan Polonya subayları, polisleri ve sivillerinden oluşan yaklaşık 22 bin kişinin Rusya’nın Belarus sınırı bölgesindeki Smolensk yakınlarındaki Katyn (Katın olarak da adlandırılmaktadır) ormanlarında infaz edilmesiyle sonuçlanan Katyn Katliamındaki Stalin’in sorumluluğunu Rus yetkililer resmen kabul etmiş ve Stalin’in infaz emrini içeren belgeyi kamuoyuyla paylaşmıştır.

Yanlış İddia

 

“Katyn Yalanı” İddiası

Katyn ormanlarında bir katliamın yaşandığı binlerce Polonyalı subayın cesedini barındıran toplu mezarların varlığı karşısında tartışmasız bir gerçek. Tartışmalı konu ise Polonyalı subayları infaz edip Katyn’deki mezarlara gömenlerin Sovyet rejiminin mensupları olup olmadığı.

Katyn katliamı emrini Stalin’in verdiği iddiasının empertalistlerin uydurduğu bir yalan ve Goebbels propagandası ürünü olduğunu, Katyn katliamı Nazilerin eseri olduğunu, hazırlanan belgelerin sahte olduğunu, Stalin dönemindeki SSCB’nin üzerine atılan bir savaş suçu olduğunu, Batı dünyasının “Ruslar kabul etti” diyerek tarihi çarpıtarak komünizm düşmanlığı yapıldığını iddia edenlerin varlığını görüyoruz.

Bu kimselerin Lavrenity Beria tarafından gönderilen, Polonyalı tutsakların infazı istenen ve Stalin tarafından da imzalanan ölüm fermanının sahte olduğunu iddia ettiği görülmektedir.

 

Katyn Katliamının Öncesi ve Sonrası

Almanya ve Sovyetler Birliği arasında 23 Ağustos 1939 tarihinde imzalanan Saldırmazlık Paktı’nın Ek Gizli Protokolünün 2. maddesi Polonya’nın iki ülke arasında paylaştırılmasını öngörmekteydi. Planlandığı gibi Nazi Almanyası 1 Eylül 1939’da,  Sovyetler Birliği ise 17 Eylül 1939’da savaş ilan etmeden Polonya’ya saldırdı. Doğu ve batı yönlerinden saldırıya uğrayan Polonya Ordusu, dönemin büyük güçleri karşısında direnç gösteremedi ve Polonya, Alman ve Sovyet ordularınca 28 Eylül 1939’da aralarında imzalanan ikinci “işgal” anlaşması çerçevesinde işgal edildi. Bu işgal süresince Nazi Almanyası ve Sovyet birlikleri çok sayıda toplama kamplarında esir almış ve bu esirlerden önemli bir bölümü katliama uğramıştır.

KGB’nin selefi olan gizli servis NKVD’nin (Sovyetler Birliği Gizli Polis Teşkilatı) 1940 yılındaki Başkanı olan Lavrenty Beria’nın Stalin’e yazdığı 5 Mart 1940 tarihli mektupta, Polonyalı savaş esirlerinin öldürülmesinin önerildiği, Stalin’in ise bu talebi olumlu bulduğunu gösteren notu ve imzası yer almaktadır.

 

Stalin İmzalı Katyn Katliamı Emir Belgesi (Kaynak: AFP-Getty Images)

 

Stalin İmzalı Katyn Katliamı Emir Belgesi (Kaynak: AFP-Getty Images)

 

Stalin’in imzaladığı kıyım talimatında şu ifadeler geçmektedir:

“Ukrayna ve Beyaz Rusya’nın batı bölgelerinde 11.000 kişi tutarında tutuklanan ve hapsedilen davaların yanı sıra. çeşitli k.-r. üyeleri casus ve sabotaj örgütleri, eski toprak sahipleri, üreticiler, eski Polonyalı subaylar, yetkililer ve defektörler – özel bir sırada ele alınması, ölüm cezası uygulamasıyla – idam edilmesi.”

 

Stalin’in onayladığı infaz emri çerçevesinde 22 bin Polonyalı subay, polis ve sivil Harkov’a yakın Pyatihatka, Tver bölgesindeki Mednı ve Smolensk’teki Katyn’de başlarında infaz edilerek, bölgedeki toplu mezarlara gömülmüştür.

Bu kitlesel kıyımın ve binlerce Polonyalı subayın cesedinin olduğu toplu mezarların varlığından dünya kamuoyu Alman Haber Bürosu’nun 13 Nisan 1943’te Katyn Katliamını dünyaya ilân etmesiyle haberdar olmuştur.

Yapılan mezalimin ortaya çıkmasıyla birlikte Polonya’nın işgali sonrasında birbirine saldıran Nazi Almanyası ve Sovyet Rusyası arasında itham savaşı yaşanmış ve iki taraf da birbirini suçlamıştır. Sovyetler Birliği bu konudaki suçlamaları yıllar boyunca reddetmiştir. Katliamın suçlusunun farkında olan Batılı ülkelerin bazıları ise, Sovyet Rusyası’nı gücendirmemek adına suçluyu görmezden gelmiş olup, başta İngiltere olmak üzere bu ülkeler katliam karşısında sessiz kalmayı tercih etmiştir.

Katyn Ormanı Katliamı’nın aydınlatılması yönündeki girişimler, katliamın 50 yıl sonrasında sonuç vermeye başlamıştır.

Katyn Katliamının aydınlatılmasına yönelik giderek artan uluslararası kamuoyu baskısı karşısında 1990 yılında dönemin SSCB Lideri Mihail Gorbaçev katliam ile ilgili belgelerin birçoğunu halka açmıştır. Ancak katliamın sorumlularını Stalin ve NKDV olarak öne sürmüş, katliamın Rusya tarafından gerçekleştirilen bir ‘’toplu katliam’’ olmadığını savunmuştur.

Katyn Katliamı’nın Sovyetler tarafından işlendiğine dair bu kabulün ardından SSCB’nin 26 Aralık 1991’de dağılmasından sonra ortaya çıkan Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Boris Yeltsin de Katin’de Sovyetlerin kısmi sorumluluğu olduğunu kabul etmiş ve Katyn Katliamı’na ilişkin belgelerin dönemin Polonya Devlet Başkanı Lech Walesa’ya iletilmesi talimatını vermiştir.

Polonyalı subayların katledilmesi emrini Stalin’in verdiği iddiasının en önemli dayanağı sayılan Beriya’ya atfedilen bu belgenin sahte olduğu iddia edilse de, belgenin gerçekliği bizzat Rus makamlarca onaylanmıştır. Rus Parlamentosu İkinci Dünya Savaşı sırasında Katyn’de 22 bin Polonyalı askerin, Sovyet lider Josef Stalin’in emri ile katledildiğini kabul etmiştir.

Katyn Ormanı Katliamı’nın 70. yıldönümünde ilk kez Polonya Başbakanı Donald Tusk ve Rusya Başbakanı Vladimir Putin Katyn’deki anma törenine birlikte katılmıştı.

28 Nisan 2010’da Rusya Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev’in talimatıyla Rusya Federal Arşiv Ajansı’nın (RFAA) internet sitesinde Katyn Olayı ile ilgili gerçek belgelerin elektronik posta kopyaları kamuoyunun bilgisine sunulmuştu.

RFAA’nın internet sitesinde yayımlanan belgeler arasında, Polonyalı esirlerin ölüm fermanının ortaya çıkmasını engellemek için bu konudaki tüm raporların imha edilmesiyle ilgili 1959 yılında dönemin KGB Başkanı Aleksandır Şelepin tarafından dönemin SSCB Lideri Nikita Kruşçev’e sunulan rapor da yer almaktadır.

İnkâr edilen katliam emrinin öyküsü bu şekilde…

 

stalin

 

“Katyn Ormanı Katliamı” hakkında çekilen Andre Wajda’nın yönetmenliğini üstlendiği “Katyn Katliamı” (Katyn – 2007) ve Piotr Szkopiak’ın yönetmenliğini üstlendiği “Son Tanık” (The Last Witness – 2018) adlı filmler, ilgisini çekenler tarafından izlenebilir.

 

Katyn Katliamı Emrini Stalin’in Vermediğini İddia Eden Yazarlar

Katyn Katliamı emrinin bizatihi Stalin tarafından verildiği gerçeğini reddedenlerin kim olabileceğini araştırdığımızda haliyle bu isimleri sol tandanslı bir yayında buluyoruz.

Kıvılcım Çağla’nın Sol Haber‘deki “Polonya Faşizmi ve Katın Fabrikasyonu” başlıklı 6 Ekim 2009 tarihli yazısında tüm kanıtlara ve Rus devlet adamlarının ikrarına rağmen Katyn katliamında Stalin’i aklamayı tercih ediyor:

"Anti-Sovyetik cepheye göre 1940 yılında Sovyet ordusu tarafından enterne edilmiş olan Polonya subayları, polisleri ve sivillerinden 10 bin ya da 25 bin kişi Smolensk yakınlarındaki Katın ormanlarında güya Stalin'in emri ile kurşuna dizilmişler. Öteki kampanyalar (örneğin Holodomor) gibi aslında bu da Hitler'in propaganda bakanı Göbbels'in yarım kalmış, başarısız olmuş bir dezinformasyon kampanyasıdır. Hitler'in manevi mirasçıları olan emperyalistler ve uşakları Göbbels'in bıraktığı yerden bu sefer oldukça başarılı bir biçimde devam ediyorlar."

Yine Kıvılcım Çağla’nın Sol Haber’deki “Bir kez daha Katın üzerine” başlıklı 4 Ocak 2011 tarihli yazısından:

"Bu güruh için Katın olayı SSCB’ye, Stalin’e, sosyalizme saldırmak için çok uygun bir araç ve hiçbir kanıtın, hiçbir argümanın bu aracı bozmasını istemiyorlar."

Kemal Okuyan da Sol Haber’deki “Hitler’in keyfine diyecek yok! (Katin katliamı üzerine)” başlıklı 12 Nisan 2010 tarihli yazısında Kıvılcım Çağla gibi düşündüğünü aşikar etmiş:

 "Putin, geride kalan yıllarda tam bir komplo ustası olduğunu kanıtladı. İçeride giderek artan “Sovyet özlemi”ni bastırmak ve Polonya ile Almanya’ya şirin gözükmek için son 20 yılda sayısız kez pişirilen “Katin ormanları katliamının sorumlusu Stalin yönetimidir” iddiasına yeniden sarılan Rusya Federasyonu Başbakanı’nın, taleplerinin ardı arkası kesilmeyen Polonyalılara “haddinizi bilin” demek için bu yolu seçmiş olması mümkün."

 

İdeolojik saplantılarla insanlar, resmi belgeleri ve itirafları görmezden gelebiliyor.

 

katyn katliami

 

5 Yorumlar

  1. “Bir kez daha Katın üzerine” makalesinde katliamı onaylayan Stalin’in olduğunu ortaya konan belgenin sahte (fabrikasyon) olduğu ortaya konuyor. Bu iddiaya yazıda hiçbir şekilde değinilmemiş ve belge bir gerçek olarak ortaya konmuş. Halbuki ilk önce bunun tartışılması gerekirdi.

    Bunun dışında kullanılan kaynaklar hep batı kaynaklı, hatta doğrudan BBC gibi İngiliz devletine ait kaynak kullanımı ile doğrudan anti-komünist nitelikli bir yazı olmuş, bilimsellik yerine propaganda yöntemi tercih edilmiş.

  2. Cevat Sabri Reply

    Kruşçev, Gorbaçov, Yeltsin, Putin, Medvedev… Bu “adam”ların sınıfı ve ideolojisi neydi, nedir? Stalin ve elbette komünizm düşmanlığını kendine bayrak edinen bu zevatın, halka gerçekleri duyurduğunu, duyurmak istediğini nasıl olup da düşünebiliyorsunuz?! Komünizmin büyük ustası Stalin’in kimliğini ve icraatını, emekçileri sömürenlerden mi öğreneceğiz, sömürücülerin yazdırdıkları tarihe mi güveneceğiz?! Ey malûmatfuruş sitesi yöneticileri! Güneş balçıkla sıvanmaz!

    • Hakan Bayyurt Reply

      Bir komünist asla iflah olmaz. Gerçeği kabul etmek komünistler için imkansızdır. Çünkü komünizm yalanla yoğrulmuştur. Lenin ne diyor ? Yalan söyleyin yalan !!! Belgelerle kanıtlanmış hala kabul edemiyor komünist !!!

      • Murat Göltaşı Reply

        Faşistlerin “gerçekler”i sadece kendilerini bağlar. Kapitalizmin müdavimleri, dürüstlüğün ne olduğunu bilmezler. Onların “maharet”i, iftira ve riya üzerinedir. Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış! Katyn Katliamı’nı SSCB’nin üzerine atanların işledikleri cinayetlerin toplamı, Katyn Katliamı’nın bile kim bilir kaç katıdır?

  3. Deniz Kocaboğa Reply

    Yazınız mantık hatalarıyla dolu
    1. Katyn’de infaz emrini stalinin verdiğine ilişkin gösterilen ve sizinde yayınladığınız tek somut “kanıt” Beria’nın yazdığı iddia edilen mektuptur.
    Lakin zaten yalanladığınız yazıların birinde bu mektubun fabrikasyon olduğu ortaya konmakta.
    Dahası Rusya ve İngiltere de bu belgenin fabrikasyon olduğuna dair bir çok akademik çalışma olduğunu ben de biliyorum.
    Hal böyleyken sizin zaten kendisi tartışma konusu olan bu belgeyi kanıt olarak sunmanız mantıklı mı?
    Yani bu şuna benziyor “ergenekon davaları sürecinde çok fazla iftira atıldı ve fabrikasyon kanıt üretildi” diyen birine “hayır iftira atılmadı ergenekon davalarındaki belgeler bunu kanıtlıyor” demeye benziyor.

    2. Yazılarda kesin bir dille SSCB Katyn’de kimseyi öldürmedi, Stalin’de böyle bir emir vermedi demiyor.
    Genel olarak bu yazıların iddiası Katyn’de gerçekte neler yaşandığının henüz aydınlatılmadığı, bu konuda hala ciddi bir sır perdesi olduğu, bu bilgi azlığını fırsat bilen kimi çevrelerin yoğun bir bilgi kirliliği yaratıp olayı SSCB’ye yıkmaya çalıştığını söylüyor.
    Yani aslında bu yazılarda teyid edilmesi gereken iddia böyle bir kara-propoganda olup olmadığıdır.
    Belki bir gün geçtiğimiz yüzyılın en büyük propoganda savaşındaki soğuk savaş iddialarını teyid etmeyi düşünürsünüz.

    3. Savaşın hemen ardından başlayan soğuk savaş sürecinde batı’nın sscb’yi gücendirmemek için Katyn iddialarına sessiz kaldığını söylüyorsunuz.
    Yani daha açık bir dille söylemek gerekirse SSCB’nin can düşmanı ABD’nin SSCB’yi gücendirmekten kaçındığını, Churchil İngilteresinin sscb’yi gücendirmek istemediğini söylüyorsunuz.
    Batı ve SSCB’nin birbirlerinin ayağını kaydırmak için her yolu denediği, Batı’nın sırf SSCB’ye gözdağı vermek için atom bombasını iki defa kullanmaktan çekinmediği bir dönemde Katyn’de yaşananlara sırf SSCB gücenmesin diye ses çıkarmadığını söylüyorsunuz.
    Bu size de komik gelmiyor mu?

    4. Son olarak ideolojik saplantılardan bahsediyorsunuz.
    Günümüzde tüm Dünyada ekonomiye, kitle iletişim araçlarına, bilime, sanata, askeriyeye hakim olan anlayış liberal düşünceyken, hepimiz 7 gün 24 saat boyunca hiç durmadan bu liberal ideolojiye maruz kalıyorken, acaba aslında kendinizin ciddi bir ideolojik yanılsama içinde olduğunuzu ve sürekli maruz kaldığınız bilgilerle oluşmuş ezberlerinizi bozan bu tür söylemlere karşı ideolojik bir saplantıyla savunma geliştiriyor olabilir misiniz?
    Yani yukarıda bahsettiğim şekilde sizde oluşturulmuş olunan ve kabul ettiğiniz şeytan SSCB imajını bozan farklı iddiaları duyunca aslında ideolojik bir saplantıya düşüyor olabilir misiniz?
    Bence bunu bir düşünün.

Yorumunuzu yazınız...