Padişah II. Abdulhamid’in Hâl Edilmesi Üzerinden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a Muhaliflere Yönelik Söylemlerde Bulunan Metnin A. Ragıp Akyavaş ya da İhsan Fazlıoğlu’na Ait Olduğu İddiası Doğru Değil
Hâl edilerek tahttan indirilen Padişah II. Abdülhamid üzerinden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la benzerlikler kurarak muhaliflere yönelik söylemlerde bulunan aşağıdaki (anonim) metnin A. Ragıp Yavaş ve İhsan Fazlıoğlu’na atfedilerek paylaşıldığı görülüyor.
“II. Abdülhamit Han gitmeden bu ülke düzelmez” diyen; Şeyh, din alimi, ateist, Mason, Ermeni ve Rum çeteciler hep beraber “İttihat ” ettiler, birleştiler.
Abdülhamit gitti… 9 sene sonra koca imparatorluk ta gitti.
Erdoğan da gider… Gider ama neler daha gider hiç düşündün mü?
Bugün Erdoğan karşısındaki cepheye bakmak yeterli …
Şu anki muhalefet profili aynen o zamanki muhalefet korosunu aratmayacak şekilde adeta dizayne edilmiş gibi…
Dindarından dinsizine, Yahudisinden Ermenisine, vatanseverinden hainine varıncaya kadar her kafadan sesin olduğu o zamanki muhalefet korosu; sırf şahsi öfkesi, nefreti, kıskançlığı veya basiretsizliği yüzünden koca imparatorluğu param parça etti gitti..!
Aynen bu günkü muhalefetin oluşması gibi… Ne acı değil mi?
Şimdi; bu günkü muhalefet gürühunun, “Abdülhamid gitsin de ne olursa olsun” örneğinde olduğu gibi; “Erdoğan gitsin de ne olursa olsun” moduna girmiş olmalarına “tesadüf” mü yoksa “tekerrür” mü dersiniz?
Dini terminolojide tesadüf diye bir şey olmayacağına göre; “…hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi” demek gibi dini ve vicdani sorumluluğumuz vardır.
Bir gariplik var sanki… Sanki 100 yıllık tiyatro yeniden sahnede…
Evet Erdoğan’da gider…
Ya sonra…!
II. Abdulhamid’in son zamanlarında karşısında yer almış olan; Elmalılı Hamdi YAZIR, Tevfik Fikret vb. kişilerin pişmanlığını yaşayarak aynı delikten iki defa ısırılan müslüman misali tarihin tekerrür etmesini hangi mü’min talep edebilir ki..? İstemezsiniz elbet…
19 Temmuz 1909’da Ayasofya meydanında o zamanki Volkan Gazetesinin başyazarı Derviş Vahdeti, Mithat Paşa ile karşılaşır ve sorar; “Paşam! İstediğiniz oldu. Abdülhamid gitti. Şu an projeniz nedir, neler yapmayı düşünüyorsunuz?” Alınan cevap oldukça ilginçtir. “Biz sadece Abdülhamid’i yıkmaya odaklanmıştık!.” der…
Vicdan Azabının Ağırlığı;
Sultan Hamid hakkında malûm fetvayı hazırlayanlar içinde bulunan, tefsir sahibi Elmalılı Hamdi YAZIR;
”Hayatımda bu kadar ağır bir vicdan azabı çekmedim. Başıma ne geldiyse bunun manevî sillesidir. Gençlik saikasıyla bir iştir işledim…!
Allah beni affetsin!”
Düşünüyorum.
İstiklal Marşı gibi bir duygular manzumesini yazacak kadar vatan sevgisi yüksek olan reformist Mehmet Akif’in, son Şeyhülislam’lardan Mustafa Sabri gibi Ehl-i sünnet bir alimin, Sultan Abdülhamit’e düşmanlarıyla beraber hareket ederek sebeb oldukları sonucu düşünüyorum.
O koca Sultan’ın hal edilmesiyle beraber koskoca Osmanlı mülkünün her tarafında kan ve göz yaşı, zulümler, tecavüzler aldı başını gitti.
Yemen, Balkan ve sonunda Cihan Harbiyle koskoca imparatorluk parçalandı ve milyonlarca insanlarımız yerlerinden oldu, bir kısım açlıktan ve yokluktan yollarda kırıldı, çoğunu da o diyarlarda bıraktık.
Sadece Çanakkale’nin faturası 270 bin vatan evladıdır.
Onun gibi nicesini yaşadık 10 yıla kalmadan.
Ben de Mehmet Akif, Saidi Nursi, Babanzade, Hasan Basri Çantay, Elmalı’lı Hamdi, İskilipli Atıf, Ömer Rıza Doğrul, Mustafa Sabri’lerin…
İttihat ve Terakki ateist, deist, aptalları ve hainleriyle beraber Abdülhamit’i yıkmaya yardımcı oldukları gibi,
ben de Erdoğan’ı yıkan şer cephesine hizmet etmek istemiyorum.
100 yıl sonra bu ülke tarihi yazılırken benim de Erdoğan’ı yıkanlarla beraber olup; ABD, İngiliz ve Alman politikalarına hizmet etti, denilmesini istemiyorum.
100 yıl önce Sandanski’ydi. Bugün Murat Karayılan.
100 yıl önce İttihat ve Terakkiydi. Bugün CHP.
100 yıl önce Hürriyet ve İtilaf Partisiydi bugün Saadet.
Kusura bakmayın 100 yıl sonra aynı hatayı işleyenlerden olmayacağım. Ben yanlışlarını söyleyeceğim. Kusurlarını yazacağım ama, Erdoğan’ı indiren şer cephesiyle beraber olmayacağım…
Başkan Erdoğanla yola devam.
Allah, Onu ve samimi arkadaşlarını muvaffak etsin. Her türlü beladan korusun.”
İddia edilenin aksine paylaşılan metin A. Ragıp Yavaş ya da İhsan Fazlıoğlu’na ait değil.
Söz konusu metnin 24 Haziran 2018 Genel Seçimleri sürecinde dolaşıma girdiği, yazıyı hazırlayan kişinin tespit edilemediği, haber sitelerinde “anonim” olduğu vurgusuyla aktarıldığı görülüyor.
(Melih Gökçek ve diğer bazı sosyal medya kullanıcılarının aktardığı) bu iddia İhsan Fazlıoğlu’nun Twitter hesabından şu şekilde tekzip edilmişti:
Hocamızın böyle bir yazısı yoktur. Sosyal medya hesaplarından bir çok kez duyurulmasına rağmen ‘anlaşılmaz’ ve gayr-i ahlâkî bir şekilde hala Hocamıza nispet edilerek dolaşımda tutuluyor.
Bahsi geçen metnin A. Ragıp Akyavaş’ın “Tarih Mahşeri” adlı kitabının 1. cildinden alıntı olduğu iddiası doğru değil.
A. Ragıp Akyavaş’ın “Prof. Dr.” unvanı bulunmuyor.
Araştırmacı yazar A. Ragıp Akyavaş’ın hatırat niteliğindeki kitabının adı “Tarih Mahşeri” değil “Tarih Meşheri” (Meşher, “teşhir yeri, gösterme yeri” anlamına gelmekte olup, “kıyamet günü dirilenlerin toplanacaklarına inanılan yer”, “büyük kalabalık” ve “kargaşa” anlamlarını haiz mahşer sözcüğünden farklıdır).
2 cilt hâlinde yayımlanan Tarih Meşheri, A. Ragıp Akyavaş’ın kendisine gönderilen mektup ve hatıratlarla okuyucuların merak ettiği mevzulara ve sordukları sorulara yanıtlarını içeriyor.
Tarih Meşheri‘nin (Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları’ndan çıkan 2002 basımında) ilk ya da ikinci cildinde bu yönde bir metin geçmiyor.
Paylaşılan metin zaten A. Ragıp Akyavaş tarafından yazılmış olamaz. Çünkü, A. Ragıp Akyavaş 1969 yılında vefat etmişti (1954 doğumlu Cumhurbaşkanı Erdoğan 15 yaşındayken ve siyasete henüz girmemişken böylesi bir metnin yazılmış olması beklenemez).
Cumhuriyet’in 14 Ekim 1969 tarihli sayısında Akyavaş’ın vefatı şöyle aktarılmıştı.
“Ragıp Akyavaş vefat etti
ANKARA (a.a.)
Adalet gazetesi fıkra yazarlarından Ragıp Akyavaş. bir süreden beri rahatsız olduğu şeker hastalığından kurtulamıyarak önceki gece Ankaradaki evinde hayata gözlerini yummuştur. Uzun bir gazetecilik hayatı bulunan Ragıp Akyavaş evli ve iki kız çocuğu babası idi.”
Anonim metin ayrıca, Mithat Paşa’nın 2. Abdulhamit’in devrilmesinden sonra “Biz sadece Abdulhamid’i yıkmaya odaklandık onu hiç düşünmemiştik” dediği yönündeki asılsız ve anakronik iddiaya da yer verdiği görülüyor.
Bahsi geçen metni hatalı şekilde A. Ragıp Akyavaş ya da İhsan Fazlıoğlu’na atfeden yazarlardan tespit edilebilenler şu şekilde:
- Orhan Arıkan – Kartepe – “Tayyip Erdoğan gitsin!” – 18 Mart 2019
- İlhami Atasever – Düzcenin Sesi – “Tarihi sorumluluk!” – 25 Aralık 2019
- Zihni Ağırman – Taka Gazete – “Tarihi Sorumluluk” – 20 Haziran 2018
- Osman Alp Kahya – Medya Ege – “Tarih Tekerrür Mü?” – 25 Haziran 2021