Evvel Adam Sanır İdim İsminden” Dizesiyle Tanınan Şiir Neyzen Tevfik’e Ait Değil

Yanlış İddia

 

Sivri üslubu nedeniyle argo ve küfür içeren birçok şiirin sahipliği Neyzen Tevfik’e (24 Mart 1879 – 28 Ocak 1953) izafe edilmekte.

Bugünkü konumuz yine Neyzen’e ait sanılan bir diğer şiir…

Neyzen Tevfik’e atfedilerek (genellikle “Neyzen Tevfik bu şiiri kime ithafen yazmıştır?” sorusuyla) paylaşılan şiir şu şekilde:

Evvel adam sanır idim isminden

Sonra tanıdım dostundan hasmından

Bir de meymenetsiz maymun resminden

Bir Nur görünmeyen tipe sıçayım !!!

 

Yezid Führer, zulmü eyler mi ibka ?

Gitti sarık ve kalpak, geldi şapka

Mücahid Atıf Hoca’yı asıp da

Sizi sallamayan ipe sıçayım !!!

 

Ademe de Aleme de sövmüşsün

Yağlı kapı ataputu övmüşsün

Asri Yezid’i Haccac’ı sevmişsin;

Şapkaya, papyona, kepe sıçayım !!!

 

Sidik gölde, saman çöpte sinek

“Aha derya aha gemi” diyerek..

Öyle gemiye böyle kaptan gerek !

İçki boklandığın küpe sıçayım !!!

 

Size mi kalmış tasavvuf, ney, ezan

Asıl çaldığın Kemalist borazan !

Akıncı der: lan Sabatayist sazan ;

Türediğin soya sopa sıçayım

 

Sanılanın aksine mezkûr dizeler Neyzen Tevfik’e ait değil. Neyzen Tevfik’in yayımlanmış “Hiç” ve “Azâb-ı Mukaddes” adlı şiir kitaplarında bu şiirin izine rastlanamamaktadır. Şiirin Neyzen Tevfik’e ait olduğuna dair bir delil mevcut değil.

Şiirin Mustafa Kemal Atatürk / Kemalizm / Atatürkçülük karşıtı bir tavır takındığı aşikâr. Ancak Neyzen’in Atatürk ve inkılaplar hakkında görüşleri şiirdeki gibi değildi.

Atatürk hayattayken Neyzen’in kaleme aldığı “O Ölmedi” başlıklı şiiri şu şekildeydi:

O ÖLMEDİ

 

Tanrı ölmez, O dilerse görünür bir müddet,
Kaybolunca O’nu kalbinde bulur her millet.

 

Biliyormuş kaderin cilvesini evvelce,
Bütün ecrâm-ı semâ yasla büründü o gece.

 

Yaklaşan bir acı önce güneşi korkuttu,
Ay tutuldu diyemem gökyüzü mâtem tuttu.

 

Ata geçti ebedin mevki’-i müstahkemine,
Bir direktif veriyor arza, beşer âlemine!

 

Bize ilhâm ile isâl ediyor her haberi,
Ki O’nun kudret-i külliyye, emirber neferi.

 

Bağladı dâr-ı fenânın ebede telsizini,
Güdelim açtığı yollardan mübârek izini.

 

Atatürk’ün beşere sunduğu peymânı budur:
Atatürk’e inananlar er olur, sulhu korur!

 

Beyoğlu, 13 Kasım 1936

 

“Çakır Efe” dediği Mustafa Kemal Atatürk için kaleme aldığı bir dörtlük şu şekildeydi:

Cebrâil’i, Incil’i, Kur’an’ı

Yaktı attı bir alevin devranı.

Türk oğlunun istiklâl kürsüsünde

Okunuyor Çakır Efe fermam.

1925

 

neyzen tevfik

 

Alpay Kabacalı, Çeşitli Yönleriyle Neyzen Tevfik adlı kitabında Atatürk ile Neyzen’in karşılaşmasını şu şekilde aktarmıştı (Alpay Kabacalı (2003). Çeşitli Yönleriyle Neyzen Tevfik – Hayatı, Kişiliği, Şiirleri. Özgür Yayınları. İstanbul. Beşinci Basım. Sf: 331&332):

“Mustafa Kemal’le ilk kez Balıkesir’de karşılaşır.

Münir Süleyman Çapanoğlu, şunları anlatıyor:

Balıkesir’de şapka inkılâbının tatbik edildiği günlerdeydi. Atatürk de oraya gelecekti. Ata, Balıkesir milletvekili Süreyya’ya, Neyzen Tevfik’i görmek istediğini söylemiş;

— Mutlaka Neyzen’i getirin! demişti.

Süreyya, Neyzen’in uzun yıllar arkadaşlık, kadehdaşlık ettiği ve çok sevip saydığı şair Eşrefin yeğeniydi. Bundan ötürü onu da çok seviyordu.

Atatürk’ün iltifatı onun kanalıyla gelince sevinci bir kat daha arttı. Hemen —kendi tabiriyle söylüyorum— “köpeğiyle möpeğiyle yola çıktı’, yani tam teçhizat: Ney torbası, sazı, matarası, meşhur köpeği, hep beraber…

Daha evvel, Süreyya, bir şey yazmasını, Atatürk’e vereceğini söyledi. Tevfik, bil-bedahe (düşünmeksizin, birdenbire) «Atatürk îçin» başlıklı kıtayı söyledi. Yazdılar, Atatürk’e sundular.

Ata, ziyaret saatinde askerî mahfile geldi. Tevfik ney üfledi, taksimler yaptı. Türk musikisinin en güzel eserlerini o harikalı üfleyişiyle çaldı. Herkesi coşturdu.

Atatürk, Neyzen’i çağırdı. Milletvekillerinden Hayrettin Karan, Ali Şuuri ve daha birçok zevat yanında bulunuyordu. Atatürk, Neyzen’in elini kalbinin üstüne bastırarak dakikalarca tuttuktan sonra:

— Ne büyük, kuvvetli ruhun var, dedi.

Sonra sordu:

— Neyzen, ne istersin söyle.

— Sayende her şeyim var. Teşekkür ederim.

— Bir şey iste canım!

— Bir nüfus tezkeresi versinler, emrediniz!

Atatürk hayretle:

— Senin nüfus tezkeren yok mu?

— Hayır! Bundan evvel hükümet yoktu ki nüfus tezkerem olsun!” (M.S. Çapanoğlu, Neyzen Tevfik, s. 128-129).

 

Hakkı Süha Gezgin, aynı olayı anlatırken, «Atatürk, Neyzen Tevfık’i dinlemek istemiş. Bana geldiler, sokulduğu ‘in’leri bildiğim için arayıp buldum, alıp götürdüm,» diye başlar. («Marifetlerin İçinde Neyzen», Aydabir, Mart 1953). Bu cümlelerden, olayın Balıkesir’de değil, İstanbul’da geçtiği sonucu çıkar. Ancak, M.S. Çapanoğlu’nun sözünü ettiği, «Sermedi bir iştialin şûle-i fânisiyim» dizesiyle başlayan dörtlük, Azâb-ı Mukaddes’e de aktarılmıştır ve altında «Balıkesir 1926» tarihi bulunmaktadır. Bu bakımdan, M.S. Çapanoğlu’na inanmak durumundayız.

 

neyzen tevfik

 

Neyzen Tevfik ve Atatürk hakkında aktarılan farklı fıkralar da mevcut (Söz konusu fıkraların gerçek sanılarak paylaşıldığına da şahit olabiliyoruz).

Alpay Kabacalı’nın yukarıda alıntılanan kitabında yer verdiği fıkralardan bazıları şu şekilde:

NE DEĞİŞTİ?

Mustafa Ekmekçi, Atatürk’ün şoföründen dinlediklerini yazıyor:

«Bir gün Neyzen Tevfik’i çağırdı. Ona bir soru sordu. Neyzen şu cevabı vermişti:

— Hiçbir şey değişmedi, saz söz aynı, yalnız artistler değişti.

Atatük, Neyzen’e çok kızdı… Bir zaman geçti, yine Neyzen Tevfik’i çağırdı. Bu sefer Neyzen Tevfık çok korkmuştu. Ben koluna girerek yanma çıkardım. Atatürk bu sefer, Neyzen’e aynı soruyu sordu. Neyzen’in cevabı şu oldu:

— Yine öyle, eskiden sormadan asarlardı, şimdi önce soruyorlar, sonra asıyorlar…»

 

Atatürk’ün ölümünden sonra İsmet İnönü cumhurbaşkanlığına gelince, Neyzen Tevfik’in aşağıdaki ikilikle bir «durum değerlendirmesi» yaptığı söylenir:

Türkü yine o türkü, sazlarda tel değişti
Yumruk yine o yumruk, bir varsa el değişti.

 

HANGİSİNİ İÇER?

Bir Yeşilaycı profesör, «içkinin zararları» konulu konferansını veriyormuş. Konuşmasının bir yerinde dinleyicilere sormuş:
— İki kovadan birine rakı, ötekine su doldursak, bunları bir eşeğin önüne koysak eşek hangisini içer?

Dinleyiciler, hep birden:

— Suyu, demişler.

— Neden suyu içer?

Konferansı dinlemekte olan Neyzen Tevfik atılmış:

— Eşekliğinden!

 

Ahmet Rasim, milletvekilliği döneminde Neyzen’in bu esprisini Atatürk’e anlatmış. Atatürk bunu

çok beğenmiş.

Bir akşam çiftliğinde içerken, az ötede dolaşan bir köylü çocuğunu yanına çağırtarak sormuş:
— Biz ne yapıyoruz?
— Rakı içiyorsunuz.
— Söyle bakalım: İki kovadan birine rakı, ötekine su doldursak, bunları bir eşeğin önüne koysak eşek
hangisini içer?
— Rakıyı.
Atatürk, yanındakilere:
— Aman, demiş, sebebini sormayalım.

 

İKİ KİLO RAKI

Yüksel Baştunç, «bu fıkra ne kadar doğrudur, bilinemiyor» kaydıyla yazıyor:

«Atatürk bir akşam Neyzen’i Florya köşküne çağırtıyor. Bir iddiası vardır:

— Senin çok fazla içki içtiğini söylüyorlar, diyor. Benim kadar içer misin?

Neyzen düşünüyor, içkinin hududu olmaz.

— Ne kadar içersiniz?

— İki tane kiloluk rakı içerim.

Ata kelimelere basa basa şu sözleri söylemiştir.

Neyzen’in gözünü korkutmak istemiştir.

— Canım ne isterse; susuz, mezesiz.

Neyzen:

— Ben de iki kilo içerim ama, diyor, öyle içmem.

Neyzen’in arzusu ile ortaya kocaman bir emaye kâse geliyor, iki kiloluk rakıyı Neyzen kâseye boşaltıyor. Başını sokup lâkır lâkır içecek zannediyorlar. Fakat Neyzen’in isteği daha bitmemiştir. Bir somun ekmek ve irice bir kaşık geliyor. Neyzen ekmeği lokma lokma koparıp kâsedeki rakının içine bastırıyor. Lokmalar rakıyı iyice çektikten sonra çalakaşık yanaşıyor bu bâde tiridine.

Yine anlatılanlara göre, Atatürk:

— Pes… pes… diye bağırarak ayağa fırlamış ve elleriyle yüzünü kapamış.»

 

tevfik neyzen

 

Şiirin kim tarafından kaleme alındığını net şekilde ortaya koyamıyoruz. Ancak, sahibi konusunda yapılan taramada Levent Akıncı ismi ön plana çıkıyor.

Levent Akıncı, Neyzen Tevfik’e hivciye ve reddiye mahiyetinde kaleme aldığı şiirin Neyzen’e ait zannedilerek paylaşıldığını belirtmişti. Akıncı’nın şiir hakkındaki aktarımı şu şekildeydi:

“Seneler önce bir solcu sitede İslam düşmanı Neyzen Tevfik’e yazdığım bir reddiye ve hicv mahiyetindeki şiirimin seneler sonra “Neyzen’in şiiri” (Hatta bazı “Neyzen’in Kemalistlere karşı yazdığı şiir” (!) diye) her yerde nakledilir olmasından dolayı hem kızarak hem de bir o kadar da gülerek bazı açıklamalar yapma gereği hissettim. Önce bir göz atalım, nerelerde yapıştırılmış bizim neyzene sövdüğümüz şiir “Neyzen’in Şiiri” diye:

 

[Söz konusu şiirin Neyzen’e ait sanılarak paylaşıldığı internet sitelerinden örnekler]

 

Twet’ler Face’ler Site’ler almış yürümüş bizim şiir.. Herkes Neyzen’den naklediyor, kimisi “Neyzen bu şiiri kime yazdı” diye başlıklar açıyor; kimisi birine söverken yazıyor.. Yahu şu şiiri ilk defa yayınladığımız yerden kes yapıştır yapan, ordaki kemalistlerle atışmamızı ve şiirin yanındaki açıklamamızı da yapıştırsaydı ya! O vakit kime karşı ne amaçla yazdığımız net anlaşılırdı. Hoş Neyzen’in fotoğrafına bakan birisi rahatlıkla onun yazmadığını bilakis bir müslüman tarafından ona hicven yazıldığını anlar ya..
Hülasa, açıkça Neyzen ve felsefesine onun dili ile (yani söverek) cevap vermek zorunda kaldığımız bu şiirimiz “Bayburt Bayburt olalı” kaabilinden, böyle zulüm görmemiştir herhalde!..
Yukarıdaki şiirimiz hakkında “Neyzen Bu Şiiri Kime Yazdı” diye başlıklar açanlara duyrulur; Bu Şiir Neyzen’e Yazıldı. Yozgat ve Bayburt Oğuz Türkleri’nden bir İslam Akıncısı Tarafından! Ey bilgi ve belgesiz konuşmayan (!) her daim delillerle akademik (!) takılan bir kısım Laikçilerimiz, öyle sağda solda Neyzen’in diye nakledip durduğunuz bu şiirin bilakis Neyzen’den ve öylelerinden nefret eden bir Akıncı tarafından yazıldığını bilmeden ve araştırmadan “KES YAPIŞTIR” cılık yapan bir kısım Kemalistlerimiz; işte siz her işinizde böylesiniz, ilim fikir sanat anlayışınız hep böyle! Tahriften ve Yalandan ibaret!.. Size tabiri caizse, sövülen bir yazıyı şiiri bile alıp aha biz yazdık diye övünecek ve yayınlayacak kadar cahilsiniz.. Afganistan, Çeçenistan, Suriye ve Irak ve Yemen cihadı hakkında, ve sair tüm küresel Cihad hakkında yaptığınız haberleriniz de işte bu kaabildendir.. İslami camialar hakkında yaptığınız haberler ve fikirleriniz işte hep böyledir, yüzeysel ve uyduruk! Sizin kendinizden haberiniz yok ki müslümanlar hakkında fikir yürütesiniz! Daha kendi üstadınızın şiirleri ile ona küfreden bir şiiri ayırt edemeyecek kadar sarhoşsunuz veya zihinsel sorunlar yaşıyorsunuz!
Bu arada unutmadan ekleyeyim; esasen başka bir kemalist kafirin yazdığı söylenen ‘behey dürzü’ diye başlayan şiiri bile hep Neyzen’in diye naklediyorlar her yerde.. Öyle ki biz bile ona nisbet ediyorduk, nasıl etmeyelim, kendi şiirimizi bile bize neyzenden diye okuyanlar olunca bile az daha inanacak olduk ?”

 

Yorumunuzu yazınız...