İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin liderlerinden, Osmanlı Harbiye Nâzırı Enver Paşa’nın (1881-1922) I. Dünya Savaşı’nın ardından Kurtuluş Savaşı’nı öngörerek Anadolu’ya 800 bin tüfek, 4 bin makineli tüfek, 1000 den fazla top gömdürdüğü ve bunların yerlerini Mustafa Kemal Atatürk’e bildirdiği iddiasına değineceğiz…
Konuyu gündeme taşıyan sosyal medya paylaşımları şöyle sunulabilir:
“Enver Paşa, I. Dünya Savaşı’nın ardından Kurtuluş Savaşı’nı öngörerek 1 milyon Türk askeri için Anadolu’nun çeşitli yerlerine; 800 bin tüfek, 4 bin makineli tüfek, 1000 den fazla top gömdürmüş ve bunların yerlerini Mustafa Kemal Paşa’ya bildirmiştir.”
“Kaynak: Dedem Enver Paşa, Osman Mayatepek”
Enver Paşa’nın Kurtuluş Savaşı’na destek için Anadolu’nun çeşitli yerlerine silah ve mühimmat gömdürdüğü iddiasının kaynağı Enver Paşa’nın torunu Osman Mayatepek.
Enver Paşa’nın torunu Osman Mayatepek, Kurtuluş Savaşı’nda kullanılan silahları dedesinin gömdürdüğünü ve silahların yerlerini Atatürk’e bildirdiğini savunmuştu.
Osman Mayatepek’in Fatih Bayhan’ın sorularına yanıtlarını içeren Dedem Enver Paşa adlı kitabında bu iddiaya yer verilmişti.
Bahse konu kitapta yer verilen iddia hakkında Mayatepek şu ifadeleri kullanmıştı:
“Eski ezberleri değiştireceğim. Birinci Dünya Savaşı’na kazanmak ümidinden ziyade, ne kurtarırsak kardır düşüncesiyle girdik. Enver Paşa, 1.Dünya Savaşı’nın ardından Kurtuluş Savaşı’nı öngörerek 1 milyon Türk askeri için Anadolu’nun çeşitli yerlerine; 800 bin tüfek, 4 bin makineli tüfek, 1000 den fazla top gömdürdü ve bunların yerlerini Mustafa Kemal Paşa’ya bildirdi. Kurtuluş Savaşı, birçok yazarın itham ettiği Enver Paşa’nın depolattığı bu silahlarla yapıldı. Enver Paşa, başkomutan olduktan sonra Kazım Karabekir, Fevzi Çakmak, Rauf Orbay gibi isimlerin önünü açan kişidir. Dedemin Çanakkale Savaşı’nda başkomutan olduğu kimse tarafından anlatılmıyor”
Osman Mayatepek’in (1950-2016) şeceresi, Dedem Enver Paşa adlı kitabındaki özgeçmişinin ilk paragrafında şu şekilde özetlenmişti:
“Anne tarafından Padişah Abdülmecid’in torunu Naciye Sultan ile Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın kimya mühendisi kızı Türkân Hanımsultan’ın, baba tarafından ise 1932-38 seneleri arasında Meksika Sefiri olan ve Atatürk’ün isteği ile Mu Kıtası, Mayalar ve Türkler arasındaki ilişkiyi araştırmakla görevlendirilen Tahsin Mayatepek’in torunu ve Tahsin Bey’in kendisi gibi diplomat olan oğlu Büyükelçi Hüveyda Mayatepek’in tek çocuğudur.”
Aslında bu iddia, hatıratların tek başına başka bir kaynak ile desteklenmeden güvenilir addedilemeyeceğinin bir örneği (Hatıratlarda övgüde ve yergide ifratla tefrit arasında kantarın topuzunun denge sorunu yaşayabildiği biliniyor).
Bahse konu tutarda silahın gömüldüğü, akabinde İstiklâl Harbi sürecinde kullanıldığına dair arşiv kayıtlarında bir bulguya erişilemiyor.
I. Dünya Savaşı’nın kaybının ardından Kurtuluş Savaşı’na hazırlık olarak teçhizat ve mühimmat gizlenmesi / gömülmesi yönünde faaliyetler gerçekleştirilmiş olsa da, 800 bin tüfek, 4 bin makineli tüfek, 1000 den fazla top gömüldüğü iddiası tarihî gerçeklerle çelişmekte.
Enver Paşa’nın gömdürdüğü iddia edilen teçhizat ve mühimmat tutarı Kurtuluş Savaşı’nda çarpışan askerî veriler ile uyumlu değil (Gömülen tüfek sayısı olduğu ileri sürülen 800.000, I. Dünya Savaşı esnasında Osmanlı ordusunun sahip olduğu tüfek sayısından yüksek olmasının yanı sıra, Anadolu’yu kurtaran ordudaki asker sayısından da yüksektir).
Türk İstiklal Harbi serisinde detaylandırılan resmî envanter incelendiğinde, asker, tüfek ve top mevcudunun iddia edilen sayıdan bir hayli düşük olduğu görülebiliyor. Ayrıca, yetersiz silah mevcudu nedeniyle Kurtuluş Savaşı süresince farklı temin yolları denenmişti.
Büyük Taarruz’a hazırlık sürecinde ordunun silahlı gücünün artırılmasına çalışılmış, Anadolu olanaklarını zorlanmış, İstanbul’daki depolardan silah ve cephane kaçırılmış, Avrupa ülkelerinden silah, cephane ve malzeme satın alınmış, Rus ve Fransız yardımları sağlanmıştı (Sadık Sarısaman, Uğur Üçüncü (2016). “Arşiv Belgelerine Göre Büyük Taarruz“. Tarih Okulu Dergisi. Yıl: 2016. Cilt: 9. Sayı: 25).
I. Dünya Savaşı başlangıcında 600.000 civarı tüfek mevcudunun bulunduğu, bu sayının 1914-1918 yılları arasında üretimle ve Almanya’dan sevkiyatla 116.000 kadar artırıldığı belirtilmektedir.
Büyük Taarruz esnasında Batı Cephesi’nin askerî kuvvet olarak genel mevcudu 8.658 subay, 199.283 er, 67.974 hayvan, 86 otomobil ve 3.141 beygir arabası, 1970 öküz arabası, 2318 kağnı, 100.352 tüfek, 2.025 hafif makineli tüfek, 839 ağır makineli tüfek, 323 top, 5.282 kılıç ve 10 uçaktan oluşmaktaydı. Anadolu’daki Yunan ordusunda ise 6418 subay, 218.205 er, 450 top, 90.000 tüfek, 3.139 hafif ve 1.280 ağır makineli tüfek, 63,721 hayvan, 4.036 kamyon, 1.776 otomobil, 50 uçak mevcuttu (T.C. Genelkurmay Başkanlığı (1995). Türk İstiklâl Harbi II nci Cilt Batı Cephesi 6 ncı Kısım 2 nci Kitap BÜYÜK TAARRUZ (1-31 Ağustos 1922). Sf: 7-10 & 16).
Öte yandan, I. Dünya Savaşı’nın kaybedilmesiyle Anadolu’ya silah sevkiyatı yapıldığı, işgâl kuvvetlerine teslim etmek yerine dağıtılan birliklerin silahlarını gömüldüğü ya da gizlendiği yönünde iddialar da mevcut.
Trakya Türk Cumhuriyeti’nden kalan altınların ve I. Dünya Savaşı’nın kaybedileceğinin anlaşılmasıyla istilâya karşı gerilla savaşı için silahların Kuşçubaşı Eşref’in çiftliğine ve farklı yerlere gömüldüğü iddiasına, amiral, büyükelçi, siyaset ve devlet adamı Rauf Orbay‘ın (1881-1964) anılarını aktaran “Cehennem Değirmeni Siyasî Hatıralarım 1” adlı kitabında (Emre Yayınları. 1993. Sf: 9-11) yer verilmişti. (2. Abdulhamid’in hatıra defterinden (!) hatırladığımız) İsmet Bozdağ, bahsi geçen eserin giriş bölümünde şu satırlara yer vermişti:
Bahse konu hatıratta (kurgu içerikleri yayımladığı eserlere derc ettiği bilinen) İsmet Bozdağ’ın imzasının olduğu, Rauf Orbay’ın kaleme aldığı hatıratına sonradan sonradan kurgulanarak bazı bölümlerin eklendiği yönünde yorumlar bulunduğu not edilmeli. Bu sözlerin bizzat Rauf Orbay tarafından dile getirilip getirilmediğinin teyidi hâliyle mümkün değil. Rauf Orbay’ın anılarını içeren diğer eserlerde bu yönde bir aktarıma rastlanamamıştır. İşbu yazıda aktarıldığı üzere anı / hatırat türündeki eserlerdeki aktarımların başka bir kaynakla desteklenmediği sürece sahih olarak değerlendirilmemesi önem arz ediyor. Rauf Orbay’ın yayımlanan anıları 3 kaynaktan besleniyor: Malta’ta sürgün olduğu günlerde kaleme aldığı ve çocukluğundan II. Abdülhamit’in tahttan indirildiği 31 Mart olayına kadar olan anıları, İkincisi, Feridun Kandemir’e dikte ettirdiği ve haftalık Yakın Tarihimiz dergisinin çeşitli sayılarında yayımlanmasına izin verdiği anıları, üçüncüsü ise Rauf Orbay’ın ailesinin Cemal Kutay’a tetkik etmesi için verdiği bavullar dolusu belgenin arasından Kutay’ın bulup çıkarttığı el yazısı açıklamalardır (Mehmet Bilgin (1993). “Rauf Orbay’ın anıları”. Cumhuriyet Kitap. Sayı: 151. Sf: 6-7). 1965 yılında Feridun Kandemir, Hâtıraları ve Söyleyemedikleri İle Rauf Orbay adlı kitabı çıkarmıştı. 1993 yılında “Rauf Orbay, Cehennem Değirmeni -Siyasî Hatıralarım” adıyla iki cilt halinde, 2003 yılında ise, “Siyasî Hatıralar” adıyla tek cilt halinde tekrar yayınlanmıştır. Cemal Kutay da 1992 yılında “Osmanlıdan Cumhuriyete Yüzyılımızda Bir İnsanımız Hüseyin Rauf Orbay (1881-1964)” adlı 5 ciltlik kitabını yayımlamıştı. Feridun Kandemir tarafından kaleme alınan “Rauf Orbay – Hatıraları ve Söyleyemedikleri ile” adlı kitapta Rauf Orbay’ın Kuşçubaşı Eşref’i tanıdığını belirttiği görülmekle birlikte para ve silah gömülmesine dair bir aktarım yer almamaktadır (1965. Sinan Matbaası. Sf: 28-29):
Mehmet Bilgin’in “Rauf Orbay’ın anıları” başlıklı incelemesinde Rauf Orbay’ın hatıratı hakkında şu çarpıcı yorumları barındırıyordu:
* Bu husustaki uyarısı için Atakan Sevgi / TrakyaBalkan’a teşekkürlerimizle… |
Enver Paşa’nın Anadolu’ya gömdürdüğü iddia edilen silah ve mühimmat tutarına dair aktarımın yanlışlığına (mizahla karışık) değinen kayda değer sayıda sosyal medya paylaşımı ile karşılaşmıştık.
Bazılarını alıntılayacak olursak:
“Ardından da Cengiz Han ile mücadele etmek için Celaleddin Harzemşah’ın yanına gitmiştir
Aslı astarı yok, bu kadar silah olsa zaten savaşa devam eder bizimkiler.
“Enver Paşa’nın tek ihtiyacı gerçekler” hakikaten”
“Tarihi şahsiyetlere yapmadıkları şeyleri yaptırıp, sahip olmadıkları sıfatları yüklüyor, objektif bir değerlendirme yapmak yerine evliyalaştırıyoruz. Gri yok bizde. Ya ak olacak ya kara, ya hain ya kahraman. Bazen prim yaparak maddi çıkar sağlamak için, bazen de çamur atmak için.”
“Ayrıca 4 adet F-16, 23 kruvazör, 47 denizaltı ve 258 Sherman tankı gömerek “ne olur, ne olmaz gelecekteki Kıbrıs çıkartmasına da yardımcı olayım” demiştir. Pek bilinmez.”
“O yüzden mi İstiklal Savaşı’nda tüfeksiz askerler, süngüsüz tüfekler vardı.
Zorlamayla olmaz bazı şeyler,
Her fani gibi hataları vardı Enver Paşa’nın
Yok tüfek gömdürmüş
yok top gömdürmüş safsata bunlar
Belge varsa paylaşın bizde eyvallah diyelim kabul edelim
Yoksa geçin bunları”
“Hangi belgede yazıyor?
Napolyon da sınırda mı bekliyordu yardım için?..
Sakarya Meydan Muharebesi öncesi çıkarılan “Milli Yükümlülükler Emirleri”ni ikra (oku)…”
“Enver, binden fazla top gömdürmüş ama Büyük Taarruz’da sahada 300 kusur topumuz vardı. 200K askerimiz için 800K tüfek gömdürmüş ama Sovyetlerden gelen tüfekler olmasa asker başına bir tüfek düşmüyor. Aga hadi ya hadi..”
DKA:
“Madem bu kadar silah ve muhimmat vardi, Buyuk Taarruz oncesinde Kars Kalesi’ndeki toplar sokulup neden Kutahya’ya gonderildi??
İttihatcilarin 1917’den sonra Anadolu Savunmasi icin Anadolu’yu silah deposu haline getirdikleri dogru da, rakamlar biraz abarti…”
Ve bitirelim:
“İnternette gördüğünüz her şeye inanmayın”