Thomas Edison’un Elektriği Keşfettiği İddiası Doğru Değil
Elektriğin varlığı Thomas Alva Edison (1847-1931) daha doğmadan 12-13 yüzyıl önce bilinmekteydi. Edison ne elektriğin ne de ampulün mucididir.
Elektriğin Benjamin Franklin tarafından uçurtma deneyi ile keşfedilmediğini ve Thomas Edison’un ampulün mucidi olmadığını daha önce aktarmıştık. Bu yanlış iddialara benzer şekilde bazı vatandaşların yoğun bilgi kirliliği arasında Edison’un elektriği keşfeden kişi olduğu sandığı görülüyor. Edison elektriği bulmadı; ancak, ABD’de ilk elektrik üretim tesislerini kurdu, akım türleri üzerinde çalışmalar yaptı ve elektriğin kullanıldığı farklı alanlarda inovasyonlara imza attı.
Elektriğin varlığı, 1847-1931 yılları arasında yaşamını sürdüren Thomas Alva Edison’dan çok önce keşfedilmişti. Milattan 6-7 yüzyıl önce Antik Yunanistan’da, kehribarın sürtünmesi ile diğer nesneleri çektiği gözlemlenmiştir (Tabiki bulunan şey aslında statik elektriktir). Bu gözlemle birlikte elektriğin varlığının buluşunun ardından, Yunancada kehribar anlamına gelen ēlektron sözcüğü, Yeni Latincede kehribar gücü anlamına gelen electrica kelimesi olarak kullanım alanı bulmuştur.
Elektriğin keşfine ilişkin tarihi süreç ve elektriğin mucidinin Edison olmadığı hususu aşağıdaki metin vasıtasıyla daha iyi kavranabilir:
Elektrik, iki cismin birbirine sürtünmesiyle, sıkıştırma gibi herhangi bir mekanik etki sırasında veya ısının bazı kristallere olan etkisi sebebiyle meydana gelen ve etkisini, çekme, itme, mekanik, kimyasal veya ısı olayları şeklinde gösteren bir enerji çeşididir.
Elektrik kelimesi, Yunanca elektrondan gelmektedir. İnsanlar elektriği yüzyıllar önce kehribarın, mesela, kumaşa sürtünmesinden sonra toz ve kıl gibi hafif cisimleri kendisine çekmesi olayı ile tanımışlardır.
Bu deneyi ilk yapan Yunanlı filozof ve bilgin Thales (M.Ö. 640-546) bu olayın sadece kehribarla ilgili olduğunu sanmış ve elektron adını kullanmıştır. Aradan yıllar geçtikten sonra elektriğin kanunları bulunmuştur. Açıklamadan da anlaşılacağı gibi, İsa’dan 600 yıl önce, Yunanlılar bir yere devamlı olarak sürtülen, böylece kızan amberin, mantar ve kağıt parçaları türünden hafif maddeleri çekebilme yeteneğini biliyorlardı.
16. yüzyılın sonlarına doğru İngiliz bilim adamı William Gilbert Elektriği ciddi olarak incelemeye başlayan kişi olarak tarihe geçti. Elektrik teriminin ilk kullanıcılarından biri olarak bilinen Gilbert, durgun yani statik elektrikle manyetizma arasındaki ilişki üzerinde araştırmalar yaptı. Elektrik yüklerinin eksi ve artı olarak belirlenip adlandırılmasını gerçekleştirdi.
Bazıları tarafından, William Gilbert elektrik mühendisliğinin veya elektrik ve manyetizmanın babası olarak düşünülür. 1767 yılında Joseph Priestley, elektrik yüklerinin birbirlerini, aralarındaki uzaklığın karesiyle ters orantılı olarak çektiklerini buldu. Sürtme ile meydana gelen statik yani durgun elektrikten başka, akan elektriğin bulunuşu İtalyan bilim adamı Alessandro Volta’nın 1800 yılında yaptığı deneylerle başlar.
Alessandro Volta ilk elektrik pilini ve bundan da ilk elektrik akımını elde etmeyi başarmıştır. Buna rağmen,1672 yılına kadar elektriğin icadı ile ilgili kayda değer bir gelişme olduğu söylenemez. 1672 yılında, Otto von Guericke adında bir adam, elini hızla dönen bir sülfür (kükürt) kürenin karşısına tutarak, daha güçlü elektrik üretti. 1729 yılında ise, Stephen Gray, bazı maddelerin (örneğin metaller) bir yerden başka bir yere elektrik ilettiklerini keşfetti. Bu tür maddeler “kondüktör-iletken” diye tanımlandılar. Cam,kükürt,amber,balmumu gibi diğer bazı maddelerde elektriği taşımıyor,bir yerden bir yere iletmiyorlardı. Bunlara genel olarak “yalıtkan” adı verildi.
Aynı doğrultuda son derece önemli bir başka adım, 1733 yılında Du Fay adında bir Fransızın negatif ve pozitif elektrik yüklerini bulması olmuştur. Du Fay, negatif ve pozitif şarjların (elektrik yüklerinin),iki ayrı tür elektrik olduğunu sanmıştı. Yine de, elektriğin gerçeğe en yakın tanımlamasını yapan Benjamin Franklin‘dir. Benjamin Franklin‘in fikrine göre, tabiattaki bütün maddelerin bünyesinde elektriksel bir akış vardı. Belirli iki madde arasındaki sürtünme, bu akıştan bir kısmının, miktar bakımından fazlalık meydana getirecek şekilde öteki maddeye geçmesine sebep oluyordu. Bugün, bu akışın negatif yüklü elektronlardan oluştuğunu söyleyebiliyoruz.
Elektrik konusunda en önemli gelişmelerin, 1800 yılında Alessandro Volta tarafından ilk pilin (bataryanın ) keşfiyle başladığı tartışma kabul etmeyen bir gerçektir. Söz konusu batarya, ilk devamlı ve güvenilir elektrik kaynağı olmak niteliğiyle, öteki buluşlar ve uygulamalar yolunda dünyaya kılavuzluk etmiştir. Humphry Davy, 1808 de elektrik akımı taşıyan iki kömür elektrotu birbirinden ayırarak bir ark oluşturmayı başardı ve böylece elektriğin ışık ya da ısı enerjisine dönüşebileceğini gösterdi. 1820 yılında Hans Christian Orsted, içinden elektrik akımı geçen bir iletkenin yakınındaki bir mıknatıs iğnesinin saptığını gözlemleyerek, elektrik akımının iletken çevresinde bir magnetik alan oluşturduğu sonucuna vardı.
Elektriğin laboratuar duvarlarını aşıp sanayideki ve günlük yaşamdaki yerini alması süreci 19. yüzyılın ikinci yarısında başladı. Zénobe-Théopline Gramme, elektrik enerjisinin havai hatlar aracılığıyla etkin bir biçimde iletilebileceğini gösterdi. Thomas Alva Edison ‘un 1881’ de ilk elektrik üretim merkeziyle dağıtım şebekesini New York’ta kurması, elektrik enerjisinin evlerde ve sanayide yaygın olarak kullanılmasının başlangıcı oldu. Elektriğin enerji olarak kullanılması 1880’lerde başlamıştır. Bundan önce bu safhaya gelmeye zemin hazırlayan pek çok çalışmalar yapılmıştır.
M.Ö. Thales’in elektrostatikle ilgili buluşları, 1800’lerde İtalyan fizikçi Volta’nın yaptığı pil, fizikçi Hans Christian Orsted’in elektrik ve mağnetizma ile ilgili çalışmaları, elektrik akımının meydana getirdiği mağnetik alanla ilgili fizikçi Arago ve Ampére’in tesbitleri, mekanik enerjiyi elektrik enerjisine çeviren dinamoyu geliştiren Michael Faraday’ın incelemeleri bunların başlıcalarındandır. Faraday’dan sonra Fransız Hippolyte Pixli alternatif akım jeneratörünü yaptı. 1866’da Alman Weiner von Siemens’in jeneratörlerde mıknatıs yerine elektromıknatısı geliştirmesiyle yüksek güçte jeneratörlerin kullanılması sağlandı. 1880’lerde Thomas Edison’un ampulü keşfiyle elektrik enerjisi aydınlatmada kullanılmaya başlanmıştır.
İlgili yazımızda aktardığımız üzere Thomas Edison elektrik ampulünü ilk icat eden kişi de değildir. Edison, ampullerin sürekli ve daha güçlü yanmasının yolunu bularak pratikleştirerek ticari açıdan başarılı ilk ampulü geliştiren insandır.
Elektriğin Mucidinin Edison Olduğunu İddia Eden Yazarlar
Cem Sancar, Sabah Gazetesi’nde 15 Mayıs 2016 tarihinde yayınlanan “Cehennemde Yanan Edizhun” başlıklı yazısında elektriğin mucidinin Edison olduğunu iddia etme hatasına düşmüş:
"Camideki hoca ‘Edizhun cehenneme gidecek’ diyor. Meğer elektriği bulan Edison’dan bahsediyormuş. Ama hoca bilmiyor ki esas adam Tesla. Edison elektriği de ampülü de Tesla’dan indiragandi yaptı. Edison’u bilmem ama Tesla cennetliktir" "Bir kere, elektriği de ampulü de Edison bulmamıştı, Tesla'dan indiragandi yapmıştı! Esas adam Nikola Tesla'ydı... Tesla asosyal bir dehaydı. Ya da bütün dehalar kadar asosyaldi. Paraya pula değil iyilik ve bilgiye meftundu. O yüzden tutunamadı."
1 Yorum
Alıntıladığınız yazıda “Bir kere, elektriği de ampulü de Edison bulmamıştı, Tesla’dan indiragandi yapmıştı!” şeklinde bir ifade geçiyor. Buna göre elektriği Edison buldu değil, Tesla buldu demiş oluyor.