Türkiye’nin İzin Verilmediği İçin Bor Madenlerini Çıkaramadığı ve İşletemediği İddiası Asılsız

Türkiye’nin izin verilmediği ya da çıkarma yasağı olduğu için bor madenini çıkaramadığı ve işleyemediği iddiası ünlü şehir efsanelerindendir. Türkiye’nin bor madenini arama, çıkarma ve işletme konusunda bir engelle karşılaştığına dair herhangi bir kanıt yoktur. Türkiye’de bor maden kazanımı ve işlenmesi uzun yıllar yabancı şirketlerin kontrol altında kalmış, 1978 yıllarında çıkarılan 2172 nolu kanun ile bu durum değişmiştir. Günümüzde bor kaynaklarının kontrolü Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hüküm ve tasarrufu altındadır. Borun çıkarılmasının önünde engel olduğu, madenin çıkarılarak işletilemediği iddiası asılsızdır. Bor madenleri 1978 yılında devletleştirilmiştir. Bor madenlerinin yetkili kurum olan Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü tarafından aranması ve işletilmesinin başlangıcı 1978’e kadar uzanmaktadır. Dünyadaki bor madeni yataklarının %73,4’ü Türkiye’dedir. Ülkemiz %59’luk bor üretimiyle dünyada birinci sıradadır. Bor Madenlerinin arama ve işletme çalışmaları Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir. Ülkemizde bor madeni işlenerek tarım, temizlik, metalürji, seramik, ahşap, koruma, cam, yalıtım, tekstil, sağlık, enerji ve diğer birçok alanda kullanılmaktadır. Bor üretiminin arzu edilen gelir seviyesini yakalayamaması talep ve nihai ürün eksikliğinden kaynaklanmaktadır.

Yanlış İddia

 

Dünyadaki bor madeni yataklarının %73,4’üne sahip ülkemiz aynı zamanda %59’luk bor üretimiyle dünyada birinci sırada yer almaktadır. Türkiye’de bilinen bor rezervleri -talebin mevcut seyrini sürdürmesi durumunda- tüm talebi yüzyıllarca karşılamaya yetecek miktardadır. Dünyadaki en yüksek bor rezervine sahip olan Türkiye’yi Rusya, Güney Amerika ve Amerika Birleşik Devletleri takip etmektedir.

Bor kaynaklarına ilişkin böylesi hakim bir konum karşısında petrol gibi arzu edilen üretim ve gelir neticesinin elde edilememesi halkımızı komplo teorilerine ve şehir efsanelerine yönlendirmiş görünüyor. Borun çıkarılmasının önünde engel olduğu, madenin çıkarılarak işletilemediği iddiası sıklıkla bazı kesimlerce dile getirilmektedir. “Bor madenlerini çıkarmamıza ABD izin vermiyor” diyenlerin yanı sıra Lozan Antlaşmasının gizli maddeleri arasında bor madeninin çıkarılamayacağı hükmünün yer aldığı ve Lozan’ın 2023’te sona ermesinden sonra boru çıkarıp işletebileceğimizi öne sürenlere rastlayabiliyoruz. Halbuki, Türkiye’nin izin verilmediği için bor madenini çıkaramadığı ve işleyemediği iddiası ünlü şehir efsanelerindendir.

 

Mustafa Pamukoğlu'nun Aydınlık Gazetesinde yayınlanan bor madenlerini işletmemize izin verilmediğini öne sürdüğü köşe yazısı
Mustafa Pamukoğlu’nun Aydınlık Gazetesinde yayınlanan bor madenlerini işletmemize izin verilmediğini öne sürdüğü köşe yazısı

 

Lozan Anlaşması'nın bor madenlerini 2023'e kadar işletmemize izin vermediğini öne süren paylaşım
Lozan Anlaşması’nın bor madenlerini 2023’e kadar işletmemize izin vermediğini öne süren paylaşım

 

Bor Madeninin Keşfinden Millîleştirilmesine Kadar Olan Süreç

Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü (BOREN) tarafından aktarılan bor madeninin ilk işletilmesinden 1978 yılında millîleştirilmesine değin olan sürece dair özet şu şekildedir:

Ülkemizde ilk bor işletmesinin 1865’te Maadin Nizannamesi ile bir Fransız şirketine 20 yılık işletme imtiyazı verilmesiyle kurulduğu bilinmektedir. 

Türkiye’deki bor madenlerinin Doğu Roma İmparatorluğu devrinden beri bilinmekte ve kullanılmakta olduğu tahmin edilmektedir. İlk bor minerali yataklarına Balıkesir İli-Susurluk ilçesinin Sultançayırı bölgesinde rastlanmıştır. Cevher, bir kalsiyum tuzu olup Pandermit olarak uzun süre yabancı şirketler tarafından işletilmiştir.

1861 yılında ilk “Maadin Nizamnamesi” çıkarılarak bu nizamname hükümlerine uygun bir şekilde 1865 yılında Fransız “Desmazures” şirketine Boraks Madeni İşletme imtiyazı verilmiştir. 1887’de Boraks Consolidated Ltd. İngiliz şirketi bu bölgeye yerleşmiş ve 1958’e kadar da işletme imtiyazı alarak faaliyetine devam etmiştir.

1927’ye kadar 624 yabancı şirkete imtiyaz verilmiş, 1944 yılında ise bu şirketlerin büyük kısmı millileştirilmiş ve yabancı sermayeye yeni imtiyazlar verilmemiştir.

MTA ve Etibank gibi yerli kuruluşlar 1935 yılında 2804 ve 2805 Sayılı Kanunlarla arama ruhsatlarını almışlar, II. Dünya Savaşı’ndan sonra arama faaliyetlerini yaygınlaştırmışlardır.

1950 yılında Bigadiç’te, 1952’de Mustafa Kemal Paşa bölgesinde kolemanit yatakları bulunmuş, 1956 yılında da MTA Enstitüsü Emet-Kütahya bölgesinde linyit etütleri yapılması sırasında Hisarcık ve Hamamköy civarında kolemanit yataklarına rastlanmıştır. Bundan iki sene sonra 1958’de bu yatakların işletme imtiyazı Etibank’a verilmiştir.

Balıkesir Bölgesinde Boraks yataklarına sahip olan İngiliz Boraks Consolidated Ltd. Şirketi, Boraks cevherlerinin arttığını görünce Kırka-Sodyum tuzu yataklarını, 1965’den itibaren özel madencilerin elinden devralmaya başlamış ve bu yatakları Türk Boraks adı altında işletmiştir. Saha devir işlemlerinde kanuni noksanlıkların olması nedeniyle Türk Boraks’ın imtiyazı düşmüş ve 1968 yılından itibaren bu sahaların işletme imtiyazları Etibank’a verilmiştir. 1970 yılında tesislerin kurulmasına başlanmıştır.

Başlangıçta yabancı şirketler tarafından işletilen bor madenlerimiz, 1968 yılında yabancı şirketlerin imtiyazlarının devlete devredilmesi ile Etibank ve bir kısım küçük ölçekli yerli şirket tarafından işletilmeye başlanmıştır. 

 

Borun Madeninin Arama ve İşletme Hakkına Dair Yasal Mevzuat 

Ülkemizin yer altı kaynaklarının kontrolü Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bu durumun en büyük garantörü Anayasamızın Anayasanın 168. maddesindeki “Tabii servetler ve kaynaklar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir…” hükümdür.

Anayasamızdaki bu hükmün yanı sıra madenler üzerindeki arama ve işletme hakkı özel kanunlarla düzenlenmiştir. Bor madeninin aranması ve işletilmesi üzerindeki devlet tekeline dair yasal mevzuatın gelişimini aktarmanın faydalı olacağı düşüncesindeyiz.

Bor madenleri 1978 yılında devletleştirilmiştir. 4 Ekim 1978 tarihli 2172 sayılı Devletçe İşletilecek Madenler Hakkında Kanun ile madenler millîleştirilmiş ve yerli olmayan firmaların yetkileri ve imtiyazları sonlandırılmıştır. Kanun’un ilk maddesi şu şekildedir:

“Belirli bölgelerde belirli cins madenlerin Devletçe aranmasına ve işletilmesine, bu madenlerle ilgili olarak daha önce gerçek kişilerle özel hukuk tüzel kişilerine verilmiş arama ruhsatnameleri ve işletme haklarının geri alınmasına karar vermeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.”

Bakanlar Kurulu kararında bunun köyler, ilçeler veya iller itibariyle hangi bölgelerde ve hangi öncelik sırasıyla uygulanacağı, arama ruhsatnameleri ve işletme hakları geri alınacak madenlerin sermayesinin tamamı Devlete ait ve çalışma konuları uygun olan İktisadi Devlet Teşekküllerinden hangisi eliyle aranacağı ve işletileceği belirtilir. 2804 sayılı Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü Kanunu hükümleri saklıdır. Bakanlar Kurulu kararı Resmi Gazetede yayımlanır.”

Bu Kanun ile birlikte, belirli bölgelerde belirli cins madenlerin Devletçe aranmasına ve işletilmesine, bu madenlerle ilgili olarak daha önce gerçek kişilerle özel hukuk tüzel kişilerine verilmiş arama ruhsatnameleri ve işletme haklarının geri alınmasına karar vermeye Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır. Böylelikle tüm hakkı kamuya ait olan madenlerin aranması ve işletilmesi devlet eliyle özel sektörle birlikte yahut doğrudan izinle özel sektör tarafından yürütülebileceği hüküm altına alınmıştır.

1978 yılındaki devletleştirme sonrasında bor madenleri ile ilgili çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. 2172 sayılı Kanun uyarınca çıkarılan alt mevzuat ile bor tuzlarının aranması ve işletilmesi kamu kontrolüne alınmış ve bu konuda Etibank görevlendirilmiştir. Çıkarılan 31.10.1978 tarihli 7/16681 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesiyle bor tuzlarının aranması ve işletilmesi Devlet kontrolüne alınmış ve bu madenlerle ilgili olarak daha önce gerçek kişilerle özel hukuk tüzel kişilerine verilmiş arama ruhsatnameleri ve işletme haklarının geri alınması ile Etibank eliyle aranması ve işletilmesi kararlaştırılmıştır.

2840 sayılı 10 Haziran 1983 tarihli Bor Tuzları, Trona ve Asfaltit Madenleri ile Nükleer Enerji Hammaddelerinin İşletilmesini, Linyit ve Demir Sahalarının Bazılarının İadesini Düzenleyen Kanun ile bor tuzları, uranyum ve toryum madenlerinin aranması ve işletilmesi işlemlerinin Devlet eliyle yapılması ve 6309 sayılı Maden Kanunu gereğince gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine verilmiş olan ruhsatların iptal edilmesi kabul edilmiştir. Bahse konu Kanun’un “Devlet eliyle işletilecek madenler” konulu 2. maddesi ve “kamu kuruluşlarına devir işlemleri” hakkındaki 3. maddesi sırası ile şöyledir:

“Bor tuzları, uranyum ve toryum madenlerinin aranması ve işletilmesi Devlet eliyle yapılır. Bu madenler için 6309 sayılı Maden Kanunu gereğince gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine verilmiş olan ruhsatlar iptal edilmiştir.”  

“Bor tuzları ve asfaltit sahaları ile bu Kanuna ekli listede yer alan linyit ve demir sahalarının ilgili kamu kuruluşuna devir işlemleri 2172 sayılı Devletçe İşletilecek Madenler Hakkında Kanunun devirle ilgili hükümleri çerçevesinde, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde tamamlanır.”

3213 sayılı 4 Haziran 1985 tarihli Maden Kanunu’nun 49. maddesinde ise “2840 sayılı Kanun hükümleri saklıdır. Ancak, bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra bulunacak bor, trona ve asfaltit madenlerinin aranması ve işletilmesi bu Kanun hükümlerine tabidir. Bunların ihracına ait usul ve esaslar Bakanlar Kurulunca tesbit edilir” hükmü yer almıştır. Kanun’un 49. maddesiyle 4 Haziran 1985’ten sonra bulunacak bor madenleri, yeniden özel mülkiyet konusu yapılmış; fakat bor ürünlerinin ihracatı konusuna sınırlama getirilerek, ihracatın usul ve esasları konusundaki yetki Bakanlar Kuruluna verilmiş olup, Eti Holding A.Ş.nin elinde bulundurduğu yataklarla ilgili yapıyı değiştirmemiştir. Böylelikle, 2840 sayılı Kanun’un verdiği bor madeni üzerindeki tekel hakkı ve 3213 sayılı Maden Kanunu ile sürdürülmüştür.

5177 sayılı 26 Mayıs 2004 tarihli Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun ile 3213 sayılı Maden Kanunu’nun 49. maddesi “2840 sayılı Kanun hükümleri saklıdır. Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce bulunmuş ve sonra bulunacak bor madenlerinin aranması ve işletilmesi 2840 sayılı Kanun hükümlerine tabidir.” şeklinde değiştirilmiş ve bor tuzlarının Devlet eliyle işletileceği açıkça belirtilmiştir.

4865 sayılı 4 Haziran 2003 tarihli Ulusal Bor Enstitüsü Kurulması Hakkında Kanun ile kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip ve bu Kanun ile kendisine verilen görevleri yerine getirmek üzere Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü (BOREN) kurulmuştur.

Resmi Gazete’de 9 Kasım 2009 tarihinde yayınlanan 27401 sayılı Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü Ana Statüsü başlıklı yönetmelikte kurumun hukukî statüsü şöyle belirtilmiştir:

“Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü; tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesi ile sınırlı bir iktisadi devlet teşekkülüdür.”

Yani, Eti Maden İşletmeleri özelleştirilmemiştir, özerk yapıda bir iktisadî devlet teşekkülüdür.

Eti Maden İşletmelerinin özerk bir yapıya kavuşturulmasına gerekçe olarak dünya pazarında rekabet edebilme yeteneği açısından hızlı kararlar üretebilen, dinamik ve kendini yenileyebilen bir organizasyon yapısına kavuşturulması amacı gösterilmiştir (19 Ekim 2006 Gün ve 26324 Sayılı Resmi Gazete’de Yayımlanan 16 Ekim 2006 Gün ve 2006/11105 sayılı 2007 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Bakanlar Kurulu Karar eki).

1935 yılında kurulan Eti Maden 1998 yılındaki yapılandırmayla Eti Holding A.Ş. adını almış olup, 2004 yılında tekrar yapılandırılarak Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü olarak isimlendirilmiştir.

 

Borun Üretim ve Kullanım Alanları

Yasal mevzuat bölümünde aktarıldığı üzere Türkiye’nin bor madenini arama, çıkarma ve işletme konusunda bir engelle karşılaştığına dair herhangi bir kanıt yoktur ve günümüzde bor kaynaklarının kontrolü Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hüküm ve tasarrufu altındadır.

400’ü aşkın alanda kullanıldığı bilinen bor madeni ülkemizde işlenerek tarım, temizlik, metalürji, seramik, ahşap, koruma, cam, yalıtım, tekstil, sağlık, enerji ve diğer birçok alanda kullanılmaktadır. Ülkemizde bor madenini endüstriyel madde haline getiren birçok sanayi tesisi bulunmaktadır. Bor madeninden elde edilen ürünler Türkiye’de %36 cam, %31 seramik, %9 temizlik- deterjan, %7 tarım, %4 tutkal ve %14 pay ile diğer alanlarda kullanılmaktadır. İnşaat, savunma sanayii, çimento, cam elyafı, ahşap koruma, yanmayı önletici / geciktirici maddeler, atık temizleyici, katı yakıtlar, hücre yakıtları, fiber optik, kozmetik, kauçuk ve plastik sanayii, fotoğrafçılık, patlayıcı maddeler (havai fişek vb.), antifirizler, hidrolik yağlar, petrol boyaları, yanmayan ve erimeyen boyalar, tekstil boyaları, zımpara ve aşındırıcılar, kompozit malzemeler, nükleer araştırmalar, metalurji, manyetik cihazlar, ileri teknoloji araştırmaları (moleküler biyoloji vb.), mumyalama ve diğer birçok alanda bora ihtiyaç duyulmaktadır. Bor madeninin kullanıldığı alanlarda üretimi yapılan ürünler hakkında detaylı bilgi Eti Maden ve BOREN‘in internet sitelerinden edinilebilir.

Halk arasında en yaygın olarak bilinen bor ürünü ise otomatik çamaşır makineleri için geliştirilmiş doğal borlu temizlik ürünü olan Eti Matik Bor Temizlik Ürünüdür.

 

Bor Çıkarılıyor, İşletiliyor, Ancak Parasallaştırılamıyor

Yurt içi bor taleplerinin tamamını karşılayan Eti Maden, 2016 yılında Türkiye’nin en çok ihracat yapan 15. firması olmuştur. Eti Maden, bor ticaretinde % 59’luk pazar payına sahiptir.

Dünyada 2017 yılında 5,7 milyon ton (B2O3 bazında 2,7 milyon ton) civarında üretim kapasitesi varken, dünya bor ürünleri tüketimi ise 3,87 milyon ton seviyesinde gerçekleşmiştir. Bor üretiminin arzu edilen gelir seviyesini yakalayamaması talep ve nihai ürün eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Bor üretimi gerek madenlerin yabancı şirketlerin hakimiyeti altında olduğu gerekse kamu tekelinde olduğu dönemde yüksek seviyelere ulaşamamıştır. Endüstrinin gelişmesi ve yeni kullanım alanlarının oluşmasıyla birlikte bor bileşiklerinin üretimi ve tüketimi artabilecektir.

 

Türkiye’nin Bor Madenlerini İşletmesine İzin Verilmediği İddiasını Paylaşan Yazarlar

Bor zenginiyiz; ancak, zengin değiliz. Bu durum zihni komplo teorileriyle şehir efsaneleriyle hurafelerle kirlenmiş bazı köşe yazarları arasında da borun çıkarılmasına izin verilmediği algısı oluşturmuş…

Mustafa Pamukoğlu, Aydınlık Gazetesinde 24 Mart 2019 günü yayınlanan “Ekonomik krizden nasıl çıkarız?” başlıklı yazısında bu şehir efsanesine yer vermiş:

 "Bugüne kadar size çok faiz kazandırdık. Çok varlığımızı elverişli fiyatlardan sizlere sattık. En stratejik varlıklarımız sizlerin. Bor madenlerimizi işlememize izin vermiyorsunuz. Mutlaka petrol bulunan topraklarımızda petrol kuyularını açtırmıyorsunuz. Tohumu İsrail’den alacaksınız, diye dayatıyorsunuz."

 

Yorumunuzu yazınız...