Geçtiğimiz günlerde unvan gaspı ve evrakta sahtecilik suçlamasıyla sevk edildiği adliyede tutuklanan Halil Baki Çelen hakkında BM’nin en genç savcısı olduğu sanılarak methiyeler düzülen haber ve köşe yazıları, ilgili internet sitelerinden kaldırılmış
Denizli’de, kendisini Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’ne bağlı Lahey Uluslararası Adalet Divanı’nda görev yapan savcı olarak tanıtıp, sosyal medya hesaplarında da savcı cübbesiyle çekilen fotoğrafını paylaşan Halil Baki Çelen adlı şahsın, gözaltı operasyonunun ardından sevk edildiği adliyede unvan gaspı ve evrakta sahtecilik suçlamasıyla sevk edildiği adliyede tutuklandığı basına yansıdı.
Ancak Halil Baki Çelen hakkında basına yansıyan tek husus, bununla sınırlı değildi. Daha öncesinde Çelen, BM’nin en genç savcısı olduğu sanılarak özellikle Denizli yerel basını tarafından haberleştirilmiş, köşe yazarları tarafından “onurumuz gururumuzsun” nidalarıyla övülmüştü.
Linkedin profilinde Halil Baki Çelen, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdiği, ardından Norveç Oslo Üniversitesi’nde lisansını tamamladığı, Antalya Bölge Adliye Mahkemesinde ise stajını yaptıktan sonra da BM’nin Cenevre ofisinde iltica davalarının takibine ilişkin operasyonları yürütmekle yükümlü ekipte görevlendirilmek üzere tayin edildiğini, buradaki görevinin ardından da son olarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne bağlı Lahey Uluslararası Adalet Divanı’nda savcı olarak çalıştığını detayını sunmuştu.
Halil Baki Çelen’in bu aktarımları “İnek parasıyla okudu! Birleşmiş Milletler’in en genç savcısı oldu” manşetleriyle basında kendine yer bulmuştu.
Aynahaber.net, Denizli24haber.com, Haberekranda.com gibi haber sitelerinde “Türk savcı, Birleşmiş Milletler’de onurumuz oldu!” ve “Denizlili Savcıya Büyük Görev” gibi başlıklarla aktarılan (Halil Baki Çelen’in tutuklandığının basına yansımasının ardından silinen) haber metni şu şekildeydi:
“Denizlili savcı Halil Baki Çelen’e büyük görev. Genç savcı, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Uluslararası Adalet Divanı Soruşturma Bürosunda görevlendirildi.
Denizli’nin Acıpayam ilçesinde doğup büyüyen ve hukuk eğitimi alan Halil Baki Çelen, Birleşmiş Milletler’de görev yapmaya başladı. Genç savcı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Uluslararası Adalet Divanı Soruşturma Bürosunda görev yapacak. Milletime hizmet etmekten büyük onur duyacağınız aktaran Çelen, “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Uluslararası Adalet Divanı (ICJ) Soruşturma Bürosu’nda görevlendirilmek üzere devam edeceğim meslek hayatımda, adalet terazisi ölçüsünce insanlığa ve milletimize hizmet etmekten büyük onur duyacağım. Beni yetiştiren canım anam ve babam başta olmak üzere, tüm hocalarıma, görevim için gerekli olan silah eğitimimi almamda emeği geçen komutanlarıma ve Aziz Milletimize canı gönülden teşekkür ederim” dedi.”
Ayşegül Çakmak ise Egetelgraf.com’daki “‘İnek parası’yla okudu! Birleşmiş Milletler’in en genç savcısı oldu…” başlıklı yazısını Halil Baki Çelen’e şöyle ayırmıştı:
Adı Halil Baki Çelen.
25 Şubat 1994 günü Denizli’nin Acıpayam Güney Köyü’nde dünyaya gelmiş.
Geçimini çiftçilikle sağlayan ailenin en küçüğü ve tek erkek çocuğu.
Hiperaktif geçen bir çocukluk yerini ağırbaşlılığa, sakin ve durgun bir kişiliğe bırakmış.
Gittiği her yerde, vakit geçirecek bir şeyler bulur, merak duyduğu her şeyi dakikalarca incelermiş.
Çocukluk ve gençliği buğday ve tütün tarlalarında geçmiş.
Tütün kırmış tarlalarda aile üyeleriyle birlikte.
Su bittiğinde atlamış bisikletine, basmış pedala çoban çeşmelerinden su taşımış.
Arada sırada da olsa ormana odun yapmaya gitmiş babasıyla. Bazı zamanlar babası odun kırarken, kayalara tırmanıp manzarayı izler dururmuş.
İlkokul yıllarında, dağlarda koyun keçi otlatmış. Hayvanları otlatırken, yanında gelen arkadaşlarıyla da oyunlar oynarmış.
Aslı Türkmen Yörükleri’ne dayanan bir köy çocuğu Halil Baki Çelen.
Küçük şeylerden mutlu olmayı öğrenmiş.
Köyden ilk çıkışını hiç unutmamış. O anı şöyle anlatıyor…
“Hiç unutmam. Kavurucu bir Ağustos günüydü. Okulların açılmasına birkaç hafta kalmıştı ki babam beni ilçenin meşhur Salı Pazarı’na götüreceğini söyledi. Sevinçten havalara uçtum. Okul ihtiyaçlarını almak için babamla Salı Pazarı’na gittik. Köyden ilk çıkışımdı… Tarifi imkansız bir mutluluk yaşadım o gün. Okul ihtiyaçları yanında, önlük ve pantolon aldık.”
1999 yılının 13 Eylül Pazartesi sabahı anaokuluyla başladım okul hayatına.
“Çok güzel ayakkabılarım, kırmızı bir önlüğüm ve kot pantolonum vardı. Okulla tanıştım. Yeni bir adım attım hayata” diye anlatıyor o günleri Halil Baki Çelen ve devam ediyor:
“İlköğretim hayatı, benim yaşamımın en parlak dönemlerindendi. İlk sınıf öğretmenim sayesinde, büyük başarılar elde ettim. Eğitimde geri kalmış bir köy okulunda o mücevherdi. En yakın arkadaşlarım olan Hasan, Hüseyin, İsmail ve Okan ile okuldan sürekli kaçardık ve köyün ormanlıklarına, dağlarına, kırlarına gider, badem ağaçlarından bademler toplar, meyve ağaçlarında oradan buraya atlar dururduk. İlkokulumu köyde okudum.
Ortaokul eğitimi için kasabaya gitmiş. Köy ile okul arası yaklaşık 10 kilometre. Yaz, kış, soğuk sıcak, yağmur çamur demeden 1.5 yıl yürüyerek gidip gelmiş.
Mezuniyet sonrası, ilçede Anadolu Teknik Lisesi‘ne kaydolmuş. Okul ile köyün arası tam 45 kilometre. Öğretmen servisiyle okula gidip gelmiş. Lise birinci sınıfı burada tamamladıktan sonra kaydını Acıpayam Lisesi’ne aldırmış. Liseyi burada tamamlamış.
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazanmış…
İstanbul’da tutunma ve metropole ayak uydurmak hiç de kolay olmamış.
Üstüne üstlük maddi sıkıntılar, köyden gelen harçlıkla geçinememe gibi problemlerle yüz yüze kalmış.
Ailesinden para istemek ağrına gittiği için iş arayışına girmiş.
Bir reklam ajansıyla anlaşıp, animatörlüğe başlamış. Maddi sıkıntılara az da olsa çözüm bulmuş.
İki yıllık bir süreçte, okul GANO’sunu 2.85 ile 3.25 dolaylarında tutmaya çalışıp, IELTS hazırlıklarını yaparak, yabancı dil yeterlilik sınavlarına girmiş.
6.5 skor aldığı, IELTS yeterliliğiyle birlikte 3.15’lik GANO değerine sahip transkripti ile yıllarca hayalini sürdüğü yurtdışı eğitim planlarını gerçekleştirme yolunda ilk adımı atmış.
Bunun yeterli olmadığı olayın bir de maddi tarafının olduğu gerçeğiyle yüz yüze kalmış.
Herhangi bir birikimi ve desteği olmayınca durumu ailesiyle paylaşmış.
Ailesi ilk başta karşı çıkmış. Para bir kenara yurtdışına gitmesine müsade edilmemiş. Türkiye’de kalması istenmiş.
Ailesi, bir süre bu karara direnç göstermiş…
Okulunu dondurup, gemiye çalışmaya ve para biriktirmeye gideceğini paylaşmış ailesiyle…
Aile üyeleri, buna asla izin vermeyeceklerini söyleyerek karara tepki göstermiş. Gerekirse, tarlalarını, hayvanlarını ve traktörü satarak yurt dışına göndereceklerini söylemişler.
Söylediklerini de yapmışlar. İlk etapta, birkaç büyükbaş hayvan, birkaç dönüm tarla, yurtdışı eğitimin ilk yılı bütçesi için alıcıya çıkarılmış.
Aile, eğitim sponsorluğunu noter tasdikiyle kabullenmiş.
Stockholm, Malmö, Lozan ve Oslo gibi Avrupa üniversiteleri başta olmak üzere Toronto ve Montreal Üniversitesi gibi Kanada üniversitelerine başvurmuş.
İlk kabul cevabını Toronto Üniversitesi’nden almış. % 75 bursla kabul edilmesinden ve okul ücretinin çok yüksek olduğundan dolayı bu seçeneği Kabul etmemiş.
İkinci kabul mektubu Oslo Üniversitesi’nden gelmiş. Çok mutlu olmuş.
Neden mi?
Norveç’te eğitimin ücretsiz olduğundan.
Vize işlemlerine başlamış. Ve Undergraduate Transfer (Lisans Transferi) programıyla Oslo Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde eğitim hayatına devam etmek amacıyla Norveç’e yerleşmiş…
“Norveç’te ilk aylarım çok zordu. Her ne kadar dil yeterliliği sınavından geçmiş olsam da ayak bastığım ülkenin dili farklıydı. Anlayamıyordum. Ancak Norveçliler bizim gibi değildi tabi. Halk İngilizce’yi de ana dili gibi konuşabildiğinden meramımı ve sorunlarımı dile getirip çözüme ulaşabiliyordum. İlk senemde epeyce iktisatlı olmam gerekiyordu. Çünkü ne doğru düzgün dil bilgim vardı, ne de iş iznim. Bu sebeple iş bulmam olanaksızdı. Paramı tasarruflu kullanmalıydım” diye anlatıyor o anları Halil Baki Çelen…
Barınma ihtiyacı bütçesinden tasarruf etmek amacıyla okulun yurduna başvurmuş.
Kabul edilmiş. Aylık 150 € gibi makul bir tutarla yurt aidatını ödemiş.
Diğer ihtiyaçlarını karşılamak ve ekstra gelir elde etmek amacıyla, çalışma izni için başvuruda bulunmuş.
Work & Study (Öğrenci Çalışma İzni) statüsünü almış. Haftalık maksimum 20 saat süreyle otelde resepsiyonda işi bulmuş.
Eğitimi boyunca buradan ek gelir sağlamış. Aldığı maaş tüm ihtiyaçlarını karşıladığı gibi birikim yapmaya başlamış. Maaşının bir alım gücü ve sunduğu refahı hissetmeye başlamış.
Aldığı bir yıllık Norveççe hazırlık eğitiminden sonra, Türkiye’deki lisans eğitimime ek olarak Oslo Üniversitesi’nde iki sene daha eğitim görmüş.
2018 yılında lisans bölümümden mezun olmuş.
Avukatlık ruhsatını almak için Birleşmiş Milletler Norveç Ofisi’ne staj başvurusunda bulunmuş. Başvurusu onaylanmış.
Bir yıllık stajının ardından 2019 yılında avukatlık ruhsatını almış.
Aynı zamanda başvurusunda bulunduğu Oslo Üniversitesi, Uluslararası Kamu Hukuku alanında master eğitimi almaya hak kazanmış.
Bu süreçte BM ofisinde tanıdığı Law Officer (Hukuk Görevlileri) bürosu mensuplarıyla irtibat kurmuş. İrtibatımı sürdürerek, BM’nin yargı alanındaki alımlarını takip etmiş.
BMGK Uluslararası Adalet Divanı soruşturma bürosu alımları sınavına başvurmuş. Yazılı ve sözlü sınavlara katılmış, sınavları başarıyla tamamlamış.
Edindiği sertifikaları sunmuş. Görev alabilmesi için vatandaşı olduğu ülkeden en az 6 aylık kamu referansı olması gerektiği ifade edilmiş.
İlk defa duyduğu söylemle sarsılmış.
Başvurusunun bir yıllık geçerliliği olduğu, bu süre zarfında kamu stajını yaparak belgeyi getirmesi istenmiş.
Vakit kaybetmeden Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) ile irtibata geçmiş. Staj başvurusunda bulunmuş.
YTB referansıyla Antalya Bölge Adliye Mahkemesi’nde istenen 6 aylık kamu stajını tamamlamış.
Sonrasında tekrar BM’de askıda kalan başvurusunu yenilemiş.
Sonuç açıklanmış.
BM’nin Cenevre ofisine, UNHCR iltica davalarının takibine ilişkin operasyonları yürütmekle yükümlü ekipte görevlendirilmek üzere tayin edilmiş.
Bir yıllık eğitim görevi sonrasında da, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne bağlı Lahey Uluslararası Adalet Divanı’nda aslî vazifene başlamış…
Hem de Adalet Divanı’nın en genç üyesi olarak…
İşte yaşamından, yaşadıklarından haberimiz olmayan Halil Baki Çelen’in belgesel tadındaki öyküsü böyle…
Bir köy çocuğunun nereden, nereye geldiğinin, yokluk ve yoksulluk içinde ne sıkıntılar çektiğinin, ülkemizin varlığından habersiz olduğu Halil Baki Çelen’in mağdur ve mağrur ülkemin nasıl onur ve gururu olduğunun kısa bir hikayesi…
Genç adam, yolun da bahtın da açık olsun…
ONURUMUZ ve GURURUMUZSUN…