Bayezid/Beyazıt isminin kökeninin Yezid’in Babası, Ebu Yezid b. Ebu Sufyan’a yani Muaviye’ye dayandığı iddiası doğru değil

 

 

Osmanlı Padişahları tarafından kullanılan, günümüzde yeni doğan bebeklere de verilen Beyazıt isminin kökeninin Emevi Hanedanı’nın kurucusu Muaviye’ye dayandığı iddiasına değineceğiz.

 

Öncelikle, bu iddiayı içeren aktarımlardan örnekler sunacak olursak:

“Bayezid (Beyazıt) ismi “eba yezid”den gelir. Yezid’in babası demektir. Hz Ali’ye yaptıklarından dolayı Muaviye ismi yerine kullanılmıştır.”

“Beyazıt,Bâyezîd…de Hazret-i Muâviye’nin künyesidir,Yezîd’in Babası…”

“Osmanlı padişahlarına koyulan Bayezid ismi Muaviye’nin künyesi Ebu Yezid’den gelir. Beyazıt Öztürk hakkındaki yapacağım tüm yorum bu”

“Bâyezid=Ebâ Yezid yani Hz.Muaviye’nin künyesidir.Beyazıt olunca hiçbir mânâsı kalmıyor ismin.Doğrusu bilinçli yapıldığını düşünüyorum bazen.”

“Türkler Muaviye olarak vermemiş ama Bayezid ismini kullanmıştır buna İlber Ortaylı’da değiniyordu bir programda şimdi Beyazıt oldu”

 

“Beyazıt” kelimesinin etimolojik kökeni net delille ispatlanabilmiş değil.

Ancak, Beyazıt ismiyle kastedilen kişinin “Ebû Yezîd” yani “Yezid’in Babası” tanımından hareketle “Muaviye” olmadığı anlaşılıyor.

 

“Ebu Yezid => Eba Yezid => Bayezid => Beyazıt” şeklinde dönüşüm yaşayan ismin farklı kullanım şekilleri şöyle sıralanabilir:

Beyazıt, Beyazit, Bayazıt, Beyazıd, Bayezid, Bayezit, Bayazit, Bayezıd, Beyazid, Bayezıt, Beyazıthan, Bayazıd, Bayazid, Beyazidi, Bayzit, Beyzet, Bezit, Biyazit ve (kısaltılmış hâliyle) Beyaz.

 

Muaviye bin Ebu Süfyan, yani Ebu Sufyan bin Harb’in oğlu, İslam Devleti’nin Hz. Ali’nin yerine halife seçilen oğlu Hz. Hasan’dan sonraki halifesi ve Hulefâ-yi Râşidîn’den sonra 661-750 yılları arasında hüküm süren ilk İslâm hânedanı olan Emevilerin kurucusudur.

Muaviye’nin künyesi Ebu Yezid değil, Ebu Abdurrahman’dır (Ebû Abdirrahmân Muâviye b. Ebî Süfyân Sahr b. Harb b. Ümeyye el-Ümevî el-Kureşî).

Yaşadığı dönemde ya da vefatının ardından Muaviye için “Ebu Yezid” künyesi / ismi kullanılmamıştır.

 

Türkçe sözlüklerde “Yezid” / “Yezit” kelimesi için “zulmeden, acımasız, sahtekâr” anlamları sunulmakta, “nefret edilen kimseler için kullanılan bir söz” olduğu vurgulanmaktadır.

Bu kullanımın, Emevî Halifesi I. Yezid’in Kerbâla’daki zalimliğine atıf içerdiği bilinmektedir.

 

Halifeliği kabile asabiyetine dayanan bir mücadele sonunda elde eden Muaviye’den sonra veliaht tayin ettiği oğlu Yezîd, Emevi Hanedanı’nın 2. halifesi olmuştur. Hz. Peygamber’in torunu, Hz. Fâtıma ile Hz. Ali’nin küçük oğlu Hz. Hüseyin, 10 Muharrem 61 (10 Ekim 680) tarihinde beraberindekilerden yetmiş iki kişiyle birlikte Kerbelâ’da Yezîd’e biat etmeyi reddedince Emevî ordusu tarafından şehit edilmiştir.

 

 

Beyazıt ismi ile kastedilen kişinin Bâyezîd-i Bistâmî olduğu ifade edilmektedir.

İlk büyük mutasavvıflardan Bâyezîd-i Bistâmî‘nin künyesi Ebû Yezîd Tayfûr b. Îsâ b. Sürûşân’dır.

Yaşadığı dönemden (Risâle-i Kuşeyriyye’de (Kuşeyri Risalesi) gibi) eserlerde Bâyezîd-i Bistâmî için “Bayezid” ismi kullanılmıştır.

Asıl adı Tayfûr olan Bâyezîd-i Bistâmî’nin künyesi “Yezîd’in babası” anlamındaki “Ebû Yezîd” olsa da “Yezîd” adında bir oğlu olup olmadığı bilinmemektedir.

 

Arap geleneğinde erkeğin künyesi oğlu (ya da mesleği) üzerinden tanımlanabilmektedir. Örneğin, Hz. Muhammed’in künyesi oğlu Kasım’dan dolayı Ebu’l-Kasım’dır. Ancak, “Ebu” ön ekinin her daim erkek çocuk sahipliği üzerinden yapılmadığı bilinmektedir. Örneğin, Hz. Ebû Bekir’in “Bekir” adlı bir çocuğu olmadığı hâlde künyesinde “Bekir” ismi geçmektedir (Hz. Ebû Bekir’in künyesinin kökenine dair kaynaklarda yeterli bilgi yoktur).

 

 

Nişanyan Sözlük‘ün Türkiye Kişi Adları Sözlüğü’nde “Beyazıt” isminin kökenine dair şu açıklama sunulmuş:

“Köken

Erkek adı: Arapça bâyezîd بايزيد (< Arapça ebû yezîd “”)

9. yy’da yaşadığı rivayet edilen Horasanlı mutasavvıf Eba Yezid el-Bistami’nin adının kısa biçimidir. Sekr ve fenâ (= nirvana) kavramlarını düşüncesinin merkezine yerleştiren Bayezid, sonraki asırlarda pek çok menkıbeye konu olmuştur. İki Osmanlı padişahı ile I. Mehmet ve II. Murat devrinde hüküm sürmüş bir vezir bu adı taşırlar.
P ile yazılan varyantlar genellikle Rumeli muhaciridir.”

 

Bayezid isminin Arapça “Ebu Yezid” yani “Yezid’in Babası” tanımı yerine Farsça “Ba Yezid” yani “iman sahibi” “mümin” anlamına dayandığı da belirtilmektedir.

Bu yönde aktarım örnekleri şöyle sunulabilir:

“ba _ Farsçada ( ile, sahip) anlamında bir ön ektir.
Yezdan_ Farsçada Hüda anlamındadır.
Yezid_ Farsçada (pak, mukaddes) anlamındadır.
Ba_Yezid_ Farsçada (İman sahibi, Mü’min) anlamındadır.

Buradaki (Yezid) kelimesinin, Arapçadaki , (zaade, yeziidü) fiilinden türemiş, (artan, çoğalan, artıran) anlamında gayrımunsarif isim fiil olan (yeziid) kelimesi ile hiç bir alakası yoktur.

Sadece telaffuz benzerlikleri vardır.

Araplar , (Yeziiid) ismini kullanmışlardır.
Ancak , (Ba_yezid) ismini kullanmamışlardır.

(Ba_Yezid) Farsça konuşulan bölgelerde kullanılan (mü’min) anlamı taşıyan bir isimdir. Ne Arapçadaki (Yeziid) ile ne de (Yeziidin Babası) ile uzaktan yakından bir ilgi taşımamaktadır.

Meşhur Veli , Bayezid el-Bistami Hazretleri Farsça konuşulan bir ortamda dünyaya gelmiş , yaşamış ve vefat etmiştir.
Onun isminin anlamı da , yukarıda özetlenen ifadeleri kuvvetlendirmektedir.

Onun hocası, 12 İmamdan ,İmam Caferussadık Hazretleridir.
Ona hiçbir surette muhalif ve mugayir olması tahayyül bile edilemez.

Ecdadımız , Osmanlı Sultanlarının Kullandığı (Bayezid) ismi de , (Mümin, İman Sahibi ) anlamındadır.
Aynı yukarıda anlatıldığı gibi, Arapçada kulanılan (yeziid) ismi ile uzaktan yakından hiç bir alakası yoktur.
(Bayezid) ismi Farsça kökenlidir ve anlamı tamamen farklıdır.

Zaten Selçuklular devrinde, Devletin Resmi Dili Farsça olarak kabul edilmiştir. O dönemde , Farsça kökenli bir ismin kullanılması
doğal karşılanmalıdır. Hele bu isim, (Mü’min , İman Sahibi) anlamında kullanılıyorsa ….”

 

 

Araştırmacı yazar İbrahim Halil Er de Serhad Haber’deki “Bayazıt İsmi Yezid İle Mi Alakalı?” başlıklı 7 Ocak 2022 tarihli yazısında Farsça “Ba Yezid” sözcüğünün “mümin” anlamını haiz olduğunu şöyle aktarmış:

“Genelde kaynaklarda Eba Yezid kökenden geldiği ve yani Yezid’in babası demek olduğu ifade edilmektedir. Yezid’in babası ise Hz. Muaviye’dir.

Fakat aslında gerçek öyle değildir. Çünkü bu isim, Arapça kökenli olmayıp Farça’dır. Türkler, özellikle Selçuklulardan itibaren Farisilerle komşu olduktan sonra Farsça isimleri kullanmaya başlamışlardır. Bayezid ismi de bunlardan birisidir.

(Ba_Yezid) Farsça konuşulan bölgelerde kullanılan (mü’min) anlamı taşıyan bir isimdir. Ne Arapçadaki (Yeziid) ile ne de (Yeziidin Babası) ile uzaktan yakından bir ilgi taşımamaktadır.

ba _ Farsçada ( ile, sahip) anlamında bir ön ektir. Yezdan_ Farsçada Allah’ın isimlerinden birisidir. Yezdan Farsçada (pak, mukaddes) anlamındadır. Ba_Yezid_ Farsçada (İman sahibi, Mü’min) anlamındadır.

Osmanlı Sultanlarının Kullandığı (Bayezid) ismi de , (Mümin, İman Sahibi ) anlamındadır.

Aynı yukarıda anlatıldığı gibi, Arapçada kulanılan (yezid) ismi ile uzaktan yakından hiç bir alakası yoktur.

(Bayezid) ismi Farsça kökenlidir ve anlamı tamamen farklıdır.”

 

Farsça bir edat olan ve geldiği kelimeye “rağmen”, “mukabil”, “karşı” anlamı sağlayan “bâ-” ekinden hareketle “Bâ-yezid” kelimesinin “Yezid karşıtı” ya da “zulüm karşıtı” bir mana taşıdığı da aktarılmaktadır.

Ali Sinan Bilgili “İnanç Kültür ve Tarihsel Arka Planda Yanlış Anlaşılan Bir İsim “Bâyezid”” (Alevilik-Bektaşilik Araştırmaları Dergisi / 2015 / 12) başlıklı makalesinde Bâyezid kelimesinin menşei ne olursa olsun “zulme ve zalime karşı olan” veya “adil” manasını içerdiğini şöyle aktarmış:

Osmanlı şehzadelerine ad olarak verilen “Bâyezid” ismini Alevî ve Bektaşî inancı çerçevesinde ele alanlar, “Yezid” adı üzerinden, Osmanlı hanedanının Alevî ve Bektaşî inancına karşı bir tavrı olduğu bunun üzerine Bâyezid kelimesinin anlamının ve hanedan üyelerine ad olarak konulmasının sebebinin tartışılması kaçınılmazdır. “Yezid” Kerbela’da Hz. Hüseyin’i şehit eden Yezid bin Muaviye’den dolayı tepki gören bir isimdir. Türkçede “Yezid” kelimesi; “zulmeden, acımasız, hilekâr, sahtekâr” anlamları ile kullanılmaktadır. Türkler bu ismi “nefret edilen kimseler” için kullanmaktadırlar. Osmanlı Devleti, mücadeleye girdikleri düşmanlarını, Yezid olarak isimlendirirler. Yıldırım Bayezid-Timur mücadelesinden bahsedilirken, Timur “Yezid”, Osmanlılar ise Peygamber soyuna benzetilir. Kimi yazarlar da benzer benzetmeler yapmışlardır. Tarihi kaynaklarda genellikle Yezid, zulmün ve zalimlerin temsilcisi olarak vasıflandırılır. Sövz gelimi Âşık Mehmed, Yezid’in adının geçtiği yerlerde “Allah ona lanet etsin” manasına gelen “le’anehu’llah” beddua kelimesini kullanmaktan çekinmez. Hadidî, Şani-zâde Mehmet Ata’ullah Efendi, Evliya Çelebi gibi yazarlar da Yezid kelimesine “pis, alçak, cahil, rezil, cünüp, haşerat, lanetli, kelb, adud (zalim)” gibi hakaret edici sıfatlar eklemişlerdir. Topçular Kâtibi Abdulkadir Efendi Yezid kelimesine “kâfirlik” gibi daha şiddetli bir anlam yükleyerek “küffâr-ı Yezidân” tabirini kullanmaktadırlar. Yezid kelimesi hem tarighi kaynaklarda, hem de günümüzde olumsuz bir anlama sahip olduğu anlaşılmaktadır. Bâyezid isminin Osmanlı hükümdarlarına verilmesinde farklı bir durum söz konusudur. Bâyezid kelimesindeki “bâ-“ eki “baba/ata” manasında alınır ise “Yezid’in babası/ atası” anlamı çıkar. Gerçek adı Ebû Yezid Tayfûr b. İsa b. Sürûşan olan Bâyezid-i Bistamî’nin adındaki dönüşüm halk lisanındaki yaygın kullanım şekli ile izah edilmektedir. İşte bu yazım tarzına istinaden, “Bâ-yezid” kelimesinin, “Ebû-yezid” kelimesinin farklı bir yazım tarzı olduğu, lakin aynı manaya geldiği yaygın bir kanaat olarak kabul görmektedir. Yezid kelimesinin taşıdığı olumsuz mana itibariyle kendilerini İslâm dünyasının lideri/hadimi olarak gören, her daim Ehl-i Beyt’e bağlılığını ifade eden Osmanlı ailesinin çocuklarına dinî, fikrî ve mefkûre yönünden aykırı gelecek bir ismi vermesi beklenemez. O halde “bâ-“ eki ile “ebû” ismi arasında, ifade ettiği mana itibariyle bağlantı zayıf görülmektedir. Osmanlı inanç, düşünce ve idealleri dikkate alınarak ileri sürülebilecek mantıklı görüş, “Bâ-yezid” kelimesinin “Yezid karşıtı” bir mana ifade etmesi gerektiğidir. Bu ifade edilecek mana; dinî bir içeriğe sahip olduğu gibi, asıl olarak “Yezid” kelimesinin “zalim” anlamıyla ilişkili olmalıdır. Çünkü çocuklarına Bayezid ismini koyan I. Murad ve II. Mehmed devirleri fütuhat politikalarının yoğun yaşandığı, adalet vurgusunun ön planda olduğu dönemlerdir. Bu dönemlerde Aleviliğin (Safevî Kızılbaşlığı) sorun olmadığı da göz ardı edilmemelidir. I.Murad döneminde Osmanlılar, Germiyanoğulları gibi güçlü Türkmen beyliklerine karşı halkı koruma siyaseti izleyerek, adalet prensiplerine olan bağlılıklarını ön plana çıkarmışlardır. Zaten mensup oldukları İslâm Dini’nin gereği zulmün zıttı olan adalet ilkesine uymaları zorunluydu. Bunun için de “adaletnemeler” yayınladılar. İşte bu adalete yapılan vurgular hükümdarın zihninde çocuğuna “adaletin” zıttı olan “zulüm/zalimlik” kavramıyla özdeşleşen Yezid’in adına “mukabil/ karşıtlık” anlamı veren Farsça “bâ-“ eki eklenerek isim yapılmış ve adalet vurgusu güçlendirilmeye çalışılmıştır. Böylece “Bâyezid” kelimesinin manası olumlu hale dönüştürülerek “müşfik, adil” anlamı verilmiştir. Sonuç olarak; Osmanlı şehzadelerine Bâyezid kelimesinin menşei ne olursa olsun içerdiği mana, “zulme ve zalime karşı olan” veya “adil” olduğu kanaati daha belirgindir.”

 

Sünnî Türklerin Şii karşıtlığıyla Muaviye’ye olan desteklerini ismini anmadan oğlu Yezid üzerinden “Beyazıt” ismini kullanarak dile getirdiği ve kendisini andığı da iddia olunmaktadır.

Bu söylemin bir örneği şöyle sunulabilir:

“”Muaviye ve Yezid’i güya haklı bulanlar bile çocuklarına bu iki ismi koymaz” Mutasavvıf “Beyazıdı Bestami”den geldiğini söyledikleri “Bayezid” (Eba Yezid: Yezidin babası) ile hem Yezid, hem de “babası” Muaviye ismini son derece zekice gizlenmiş ve ziplenmiş bir şekilde koyarlar”

 

Şiî İranla çatışmanın yoğun olduğu dönemlerde Kerbelâ’da Hz. Hüseyin’in şehit olmasına neden olan Emevî Halifesi Yezid’i yüceltmek amacıyla kullanılmış olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığına şöyle değinilmiş:

“Ön Asya’da şahıs adı olarak bilinmektedir. Eski Ermenilerin taşıdığı Payazat (=ardıl, halef, mirasçı, sonra gelen) adından dönüştüğü kanısındayım. Beyazid adını taşıyanlardan en ünlüsü IX. yüzyılda İran Horasanı’ndan olan Bestam’lı tasavvufçu Bayezid-i Bestamî’dir. Bestamî Zerdüşti bir aileden geliyordu ve Aleviliğe meyilli idi. Zamanla kendisini tasavvufa adadı. Bayezid adının Abu Yezid (=Yezid’in Babası/atası) şeklinde yazılması veya o şekle dönüştürülmesi doğru değildir. Osmanlı padişahlarından Bayezid adını taşıyanlar olduğu gibi çocuklarından veya kardeşlerinden Bayezid adlı kimseler bulunuyordu. O halde, Bayezid adının Ermenice payazat (=ardıl, halef, mirasçı, sonra gelen) sözüyle ilişkili olması mümkündür. Bununla birlikte, Ermenice bu adın Eski İrani Dillerle münasebetli görülmesi uygundur. Pehlevice pay (=ayak, dayanak, sütun, destek, direk) ve yazd (yzd=’Tanrı, ilahi, kutsal’) sözleri kullanılıyordu. Pehlevice yazd, Zendcede yazat (=kutsal, mukaddes; Tanrı) diye biliniyordu. Bu takdirde ‘Tanrı’nın direği’ veya ‘kutsal dayanak’ gibi karşılıklarda dile getirilmiş olması olasıdır. Horasan’dan Dersim coğrafyasına gelip oradan Batı’ya yönelen Osmanlı ailesinin Yezid’e lanet ettiği aşikârdır. O nedenle, taşıdıkları Bayezit adı, Abu Yezid (=Yezid’in babası) diye izah edilemez.”

 

Yorumunuzu yazınız...