Geçmişte Mustafa Kemal Atatürk’ün vefat anına ait sanılan görüntü, cenaze töreni, cenaze namazı, vasiyeti, baş doktoru, yemek istediği son yemek, vefatından önce çekilen son fotoğraf hakkında incelemeler yayımlamıştık. Bugünkü konumuz, Atatürk’ün vefatından önceki son sözleri…
Atatürk’ün 8 Kasım 1938 günü saat 19.00’da son komasına girmeden önce, özel hekimi Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp kendisinden dilini uzatmasını istediği hâlde dilini içeri çekip kafasını sağa çevirip, biriyle konuşur gibi “aleykümesselam” dediği, bu sözün ardından 10 Kasım 1938 günü vefat edene kadar 38,5 saat boyunca konuşmadığı aktarılmaktadır.
Atatürk’ün ölmeden önceki son sözünün “aleykümselam” hitabının olduğunu belirten günümüzden aktarımlar şöyle örneklenebilir:
“Hayatının son aylarında ağır bir hastalıkla mücadele eden devletimizin kurucusu Atatürk’ün son sözü “Aleykümesselam” oldu. 10 Kasım günü saat 09.05’te de vefat etti. Atatürk hakkında birçok araştırma yapan Ali Güler, “Atatürk’ün Son Sözü, Aleykümesselam” isimli eserinde Atatürk’ün vefatı, cenaze töreni ve Anıtkabir’in inşa sürecini teferruatlı olarak anlatır.”
“- Neşet Ömer Bey bir ara Atatürk’e seslendi:
-Dilinizi göreyim efendim! Atatürk, dilini yarıya kadar dışarı çıkardı.
Neşet Ömer Bey tekrar seslendi:
-Biraz daha uzatınız efendim!
– Atatürk, Neşet Ömer Bey’e baktı.
-Vealeykümüsselam! diyerek gözlerini kapatıverdi.
Sevgili Atatürk’ümüz artık kendinden geçmiş ve bu kez açılması maalesef mümkün olmayan bir komaya girmişti.”
Biliyor Muydunuz (@bilio_muydunuz):
“Atatürk’ün son sözü “Aleykümesselam” dır. Ve Nahl Suresi 32’inci ayette Melekler, onların canlarını iyi kimseler olarak alırken, “Selâm size! Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık girin cennete” der… #10kasim1938”
Sinan Meydan:
“…Nafile… Artık söyleneni anlamıyordu. Dilini uzatacağı yerde tamamen çekti; başını biraz sağa devirerek Dr. İrdelp’e dikkatle baktı ve:
‘Aleykümselam’ dedi. Son sözü bu oldu.”
Can Dündar’ın hazırladığı Sarı Zeybek adlı 1993 yapımı belgeselde de bu aktarıma yer verilmişti:
Atatürk’ün son sözünün “aleykümselam” olduğu iddiasının kaynağı Hasan Rıza Soyak ve Kılıç Ali’nin aktarımlarına dayanmaktadır.
Atatürk’ün vefat ettiği dönemde Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri görevinde bulunan Hasan Rıza Soyak, Atatürk’ten Hatıralar (1973. Cilt 2. Yapı Kredi Yayınları. Sf: 771) adlı kitabında Atatürk’ün son sözünün “aleykümesselam” olduğunu şöyle aktarmıştır:
“Saat 18.00’den sonra yanından ayrılıp, günlük işlerimle meşgul olmak üzere büroma inmiştim; çok geçmeden fenalaştığını telefonla bildirdiler (saat 18.55). Telaşla hususî daireye koştum; yatak odasının iç içe olan iki kapısı arasındaki boşlukta Ali Kılıç duruyordu. Odaya girdiğim zaman Atatürk’ü şu vaziyette gördüm: Yatağın ortasında, iki elini yanlarına dayamış, oturuyor ve mütemadiyen öğürerek: ‘Allah kahretsin’ diye söyleniyordu; ara sıra da hizmetçilerin tuttukları
tasa koyu kahverengi bir mayi (pıhtılaşmış kan) çıkarıyordu.Nöbetçi Doktor Abravaya ile o sırada yetişen Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp kendisine yine bir taraftan bazı ilaçlar enjekte etmeye, bir taraftan da buz parçaları yutturmaya başladılar; bir aralık sağında bulunan tuvalet masası üzerindeki saate baktı; her halde iyi göremiyordu ki bana sordu: ‘Saat kaç?’ Cevap verdim: ‘7.00 Efendim.’
Aynı suali bir iki defa daha tekrar etti, aynı cevabı verdim. Biraz sükûnet bulunca yatağa yatırdık; başucuna sokuldum: ‘Biraz rahat ettiniz, değil mi efendim?’ diye sordum. ‘Evet!’ dedi. Arkamdan Neşet Ömer İrdelp yanaşıp rica etti: ‘Dilinizi çıkarır mısınız efendim?’ Dilini ancak yarısına kadar çıkardı; Dr. İrdelp tekrar seslendi: ‘Lütfen biraz daha uzatınız!’ Nafile!.. Artık söyleneni anlayamıyordu; dilini uzatacağı yerde tekrar tamamen çekti; başını biraz sağa çevirerek Dr. İrdelp’e dikkatle baktı ve ‘Aleykümesselâm’ dedi; son sözü bu oldu ve ikinci ponksiyondan tam 30 saat sonra komaya girdi.”
Kılıç Ali de hatıratında Atatürk’ün komaya girmeden önce Doktor Neşet Ömer Bey’in muayenesi esnasında, Neşet Ömer Bey’e bakarak “Vealeykümüsselam” dediğini ve gözlerini kapatıp komaya girdiğini aktarmaktadır (Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin Anıları. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. Ağustos 2007. İstanbul. Derleyen: Hulûsi Turgut. Sf: 658-659):
“”Saat kaç?”Hasan Rıza Soyak cevap verdi:“Saat 7.00 efendimiz. “Artık Atatürk sürekli “Saat kaç?” diye soruyor, Hasan Rıza Bey de “Saat 7.00 efendimiz” diye saati tekrar ediyordu. Bukarşılıklı konuşma birkaç kez tekrarlandı.Biz bunu şöyle yorumlamıştık: Henüz aklı başındaydı, komaya girmemişti. Fakat o anda belki gözleri kararıyor, saatigöremiyordu. Onun için aklının yerinde olup olmadığını, saati öğrenmek suretiyle anlamak ve kendini kontrol etmek istiyordu.Son “Saat kaç? ” sorusunun ardından birdenbire kendiniarkaüstü yatağa attı. Aynı anda da fena halde bir titreme başladı. O kadar titriyordu ki adeta dişleri birbirine vuruyordu.O sırada yetişmiş olan Neşet Ömer Bey’le Abra vaya, gerekenmüdahaleyi yapıyorlardı. Neşet Ömer Bey bir ara Atatürk’eseslendi:“Dilinizi göreyim efendim!”Atatürk, dilini yarıya kadar dışarı çıkardı.Neşet Ömer Bey tekrar seslendi:“Biraz daha uzatınız efendim!”Atatürk, Neşet Ömer Bey’e baktı.” Vealeykümüsselam! ” diyerek gözlerini kapatıverdi.”
Atatürk’ün vefatında yanında bulunan doktoru Prof. Dr. Nihad Reşad Belger ve Falih Rıfkı Atay, Ruşen Eşref Ünaydın, Şevket Süreyya Aydemir ve Cemal Kutay gibi isimler ile dönemin gazeteleri ise Atatürk’ün son sözünün “Saat kaç?” olduğunu ifade etmiştir.
Dönemin gazetelerinin Atatürk’ün vefatının hemen ardından yayımladıkları haberlerde Cumhuriyetimizin banisinin son sözünün “Saat kaç?” olduğunu belirttiği görülmektedir.
15 Kasım 1938 tarihli Ulus Gazetesi’nde “Saat kaç? Atatürk’ün son sözü bu oldu” başlıklı haberde şu ifadelere yer verilmiştir:
“…
– Atatürk’e pazartesi günü bir ponction yapıldı. Midelerinde bir bulantı hissettiler. Bundan sonra umumi halleri yavaş yavaş fenalaşıyordu.
Salı günü akşamı saat 18.30 da artık koma başlıyordu. Bu esnada Atatürk’ün gözleri açıldı. Ve sonra yavaşça sordu:
– Saat kaç?
Kendisine cevap verdiler; sustu. Ve bir daha konuşmadı.
Saati niçin sormuştu? bilmiyoruz. Zamansız ebediyete intikal ederken zamana ait fani suali bu oldu.
Saat 19.15’te artık tamamiyle kendisinden geçmişti. Etrafındakileri bile farkedemiyorlardı.
Çarşamba gününü tamamen baygın bir halde geçirdiler. Sıhat raporlarına imza atan doktorlar gece gündüz O’nun başı ucunda idiler. Nabzı, ateşi ve teneffüsü mütemadiyen kontrol ve tespit ediliyordu.
Perşembe sabahı saat dokuza on kala hastanın başı ucuna gelen doktor kalbini muayene etti: Sağlamdı. Fakat tam dokuzda yeni bir muayene kalpte bir zâfiyet işareti verdi. Doktor, hemen arkadaşlarını çağırdı. Kalbin mukavemetinde bir ârıza gördüler.
Bütün doktorlar, büyük hastanın başu ucuna toplanmıştı. İki gündenberi baygın bir halde yatan Büyük Önder’in gözleri bütün hayatiyle parlıyordu. Doktorlar son bir ümitle çırpınıyorlardı. O, son dakikalarda etrafını alan bu kederli insanlara, tahlili mümkün olmıyan bir hisle derin derin baktı. İlk defa olarak gözlerini sanki sıhhette imiş gibi canlı ve parlak açmıştı.
Ve sonra, tek kelime söylemeksizin o derin mânalı, delen ve titreten gözlerini kapadı.
Büyük salonu bir ölüm sükûtu kaplamıştı. Dolmabahçe’nin üzerindeki bayrak yavaş yavaş yarıya iniyordu.”
Yine 15 Kasım 1938 günü yayımlanan Akşam gazetesi ve 16 Kasım 1938 günü yayımlanan Cumhuriyet gazetesi de Ulus’a atıfla Atatürk’ün son sözünün “saat kaç” olduğunu aktarmıştır.
Atatürk’ün son günlerinde doktorluğunu üstlenen Prof. Dr. Nihad Reşad Belger, Atatürk’ün vefatından önce girdiği son komanın hemen öncesinde son sözünün “Saat kaç?” olduğunu aktarmıştır (Atatürk’ün Hastalığı / Prof.Dr. Nihad Reşad Belger’le Mülakat Ruşen Eşref Ünaydın. Türk Tarih Kurumu Basımevi. 1959. Sf: 47). Nihad Reşad Belger, Ruşen Eşref Ünaydın ile mülâkatında Atatürk’ün koma hâlinde “Aman dil, dil efendim” gibi sözler sayıkladığını “Hayata gözlerini yumarken Saat kaç?’ dedikten sonra sık sık ‘Aman dil! Aman dil!’ sözlerini tekrarlamıştır.” sözleriyle belirtmiştir.
Falih Rıfkı Atay, Çankaya adlı eserinde Atatürk’ün son sözünün “Saat kaç?” olduğunu şöyle söylemiştir:
“Atatürk, bir defa üç gün süren bir komaya girdi. Kendine geldiği vakit, uyumuş olduğunu söylediler. Pek inanmamış, fakat ne olduğunu da anlamamıştı. Atatürk’ün bu komadan kurtuluşu bir mucize idi. Pek yakın hekimlerinden biri demişti ki:
– Size edebi bir şey söylemiyorum, yirminci asır tıbbının kudretini bilen bir insan olarak söylüyorum, ölüm ondan korktu. Fakat ikinci ve son komadan uyanamadı. Kıvranmalar, çırpınmalar içinde yanıyordu. Kendini kaybetmeden son sözü:
– Saat kaç? olmuştu.
Belki de bir önceki komadan sonra uyumuş olduğunu söyleyenleri kontrol etmek istiyordu. 10 Kasım sabahı yüzü gittikçe renk değiştiriyor, hançere hırıltısı artıyordu. Saat dokuzu beş geçe sert bir asker bakışı ile başucundaki hekime doğru döndü, gözlerini açtı, son nefesi idi.”
Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam Mustafa Kemal 1922-1938 adlı eserinin 3. cildinde (Remzi Kitabevi. 16. Basım. Sf: 529, 530) Atatürk’ün vefatından önceki son sualinin “saat kaç” olduğunu belirtmiştir.
Cemal Kutay ise “Atatürk’ün Son Günleri” (İklim Yayıncılık. 6. Baskı. 2006. Sf: 29) Atatürk’ün anlamlı son sözünün “Saat kaç?” olduğunu, komadayken “aman dil” minvalinde sözler tekrarladığını şöyle belirtmiştir:
“Anlamı olan SON sözü ‘saat kaç’ idi. Koma içinde manası anlaşılamayan ve devamlı olarak tekrarladığı sözü: ‘Aman dil… Aman dil…’di. Rahat konuşamadığını mı anlatmak istıyordu, yoksa şuur altı yerleşmiş ‘dil konusu’ mu bilinmez…””
Atatürk’ün uşağı Cemal Granda da hatıratında Atatürk’ün son komaya girmeden önce çevresindekilere “Saat kaç?” sorusunu yönelttiğini şöyle anlatmıştır:
“Atatürk’ün berberi Mehmet, birden bire fenalaştığını ve kendini kaybetmeğe başladığını haber verince Hasan Rıza Soyak, Kılıç Ali, Neşet Ömer ve Abravaya, Atatürk’ün başucuna koşmuşlar. Atatürk onlara «saat kaç?» diye sormuş. Onlar da saatin yedi olduğunu söylemişler.”
Vefat anında yanında bulunan doktorların ve diğer kişilerin aktarımları incelendiğinde, Atatürk’ün bilinçli şekilde sarf ettiği son sözün “Saat kaç?” sorusu olduğu, bu hususta tüm aktarımların ittifak içinde olduğu anlaşılmaktadır. Atatürk’ün komaya girip bilincini yitirdiği süreçte “aman dil” gibi ifadeleri sayıkladığı ve “aleykümselam” yanıtını verdiğinin, son anlarında yanında bulunanların bazıları tarafından dile getirildiği görülmektedir. Mevcut şahitlikler ve aktarımlar ışığında Atatürk’ün bilinci açık hâlde sarf ettiği son sözün “Saat kaç?” olduğunun kabulü gerekecektir.
2 Yorumlar
Allah’tan ‘Eşhedu en-lâ ilâhe îllallah ve eşhedu enne muhammeden abduhu ver resûluhu’ dememiş!!! Ne, oksimoron mu?!!!
Yahu G.M.Kemal ATATÜRK’ün çevresindeki insanlar Bir kere ne kadar DİNDAR dı.? İçişleri bakanı dahil MASON du. Fransız Profesöz muayene edene kadar İÇKİ İÇME demediler. (SİROZ) karaciğer yetmezliği İÇKİ İLE ÇOK İLGİLİDİR. Fransız Profesöz İÇME deyince Gazi İçkiyi bırakmıştır. Çevresindeki yavşaklar GAZİ’yi hapseder gibi (R.Ecevitin Haberal haininin hastanesinde tedavi gayesiyle rehin tutulduğu gibi) rehin tutmuşlar YABANCI HEKİMLERE bile göstermemişlerdir. ABD’de yaşayan hainini sonu gibi sonunu hazırlamışlardır. Ben önce KONUŞANLARIN, YAZANLARIN KİM OLDUĞUNA BAKARIM. TÜRK DÜŞMANI İSLAM DÜŞMANI, 2 YÜZLÜ MASON’ların yalanlarına inanacak değilim. Rahmetli Menderes. T.Özal. B.Ecevit gibi değerlerin başına gelenler GAZİMİZ’den başlamıştır.